
Ankara Sanayi Odası (ASO) Ağustos ayı Meclis Toplantısı, MB Bşk. Fâtih Karahan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, En Büyük İkinci 500 Sanayi Kuruluşu içindeki şirketlerin mâli giderlerinin faaliyet kârı içindeki payının %36'dan %81'e yükseldiğini söyledi.
Ardıç, “İlk 500 şirketlerinde ise durum daha da vahim. Faaliyet kârının %97’sini, finansman giderine vermişler. Yani sanayicimiz bir yıl boyunca bankalara çalışmış” dedi. Son gelen çeyreklik bilançolarda, bankacılık kesiminin kârlılıklarında önemli ölçüde artışlar görülürken, sanayi sektörü ise nerdeyse kâr elde edemediğini belirten Ardıç, ”Mâli tablolarını açıklamış borsaya kota 282 şirketin 137’si bu devrede zarar yazdı.
Yani şirketlerin neredeyse yarısı, %49'u bu devreyi zararla kapattı. Oysa geçen yıl aynı dönemde bu oran %36 idi” diye konuştu. Bankaların işlemlerden aldığı yüksek komisyon ve ücretlere de dikkat çeken Ardıç, “İşlemlerden alınan yüksek komisyon ve ücretler sanayicilerimizin finansman maliyeti yükünü daha da artırıyor. Bankaların uyguladığı bu rakam ve oranların düşürülmesi finansmana erişmeye çalışan reel sektör için daha sağlıklı ve sürdürülebilir olacaktır” dedi.
“Parayı faize yatıran rahat, biz uykusuz geceler geçiriyoruz”
Elbette mâli işkolunun büyümesinin Türkiye ekonomisi açısından son derece önemli olduğuna değinen Ardıç şunları söyledi: “Biz sanayiciler üretim maliyetlerindeki artış, ihracat pazarlarındaki daralma ve finansmana erişim gibi zorluklarla mücadele ederken, üretime devam etmek için de büyük gayret gösteriyoruz. Câri enflasyon %33.5, MB'nın yıl sonu hedefi ise %24. Peki ticari kredi faizleri kaç? %55. Bu faiz oranlarıyla nasıl ayakta kalacağız, nasıl üretim yapacağız, yeni yatırımlarımızı neye göre nasıl planlayacağız? Yani, parasını faize yatıran rahat bir uyku çekerken, üretim ve ihracat yaparak, istihdam yaratarak, ülkemizin geleceğine katkı sağlamaya çalışan müteşebbisler yani bizler, maalesef uykusuz geceler geçiriyoruz. Bu sistem sağlıklı bir ekonomi için sürdürülebilir değildir.”
“Hükümetin enflasyonla mücadele tarzı üretimi baskılıyor”
Hükümetin enflasyonla mücadele hedeflerinin, piyasa beklentileriyle giderek daha fazla uyumlu hale geldiğinin altını çizen Ardıç, rezerv artışı ve CDS’de düşüşün ümit verici olduğunu bildirdi
Kamu kesiminin harcamaları denetim altına alarak toplumun genelinde gerçek anlamda bir tasarruf yaptığı algısını meydana getirmesinin, enflasyonla mücadelenin inandırıcılığını arttıracağını dile getiren Ardıç, “Kamu tasarruf hususunda öncü ve emsal olmalıdır” diye konuştu. Enflasyonla mücadele siyasetinin başarısını önemsediklerini, fiyat istikrarının uzun vadeli büyümenin temeli oluğunu çok iyi bildiklerini kaydeden Ardıç, “Ancak enflasyonun toplumsal maliyeti ve reel sektörümüz üzerindeki olumsuz etkileri ne yazık ki çok yüksek oldu. Sanayi tarafında iki çeyrek üst üste yaşanan daralma, enflasyonla mücadelede en büyük maliyetin reel sektöre yüklendiğini gösteriyor. Bu süreç, yatırım kararlarını ve üretimi baskılamaya devam ediyor” dedi.
Eximbank kredilerinde teminat çıkmazı
ASO Başkanı Seyit Ardıç, Eximbank kredilerinde ticari bankalardan teminat alma mecburiyetinin, şirketler için işleri hem zorlaştırdığını hem de maliyetleri artırdığını söyledi. Ardıç, “Bu tatbikat ihracatımız üzerinde menfi tesirler meydana getirmektedir. Teminat yapısının gözden geçirilerek daha esnek hâle getirilmesi yönündeki talebimiz de var” açıklaması yaptı.
“Ya her sıkıntıya rağmen imâlâta devam edeceğiz, veya kapıya kilit vuracağız”
ASO Başkanı Seyit Ardıç, bugün, Türkiye’nin üretim gücünü, geleceğini ve ekonomik bağımsızlığını şekillendirecek kritik bir eşikte olunduğunu ifade etti. Ardıç, “Önümüzde önemli bir yol ayrımı var: Ya her şeye rağmen üretime devam eden, istihdam yaratan, teknolojiyi ve katma değeri önceleyen firmalarımızın yolunu açacağız… Ya da krediye ulaşamadığı için kapısına kilit vuran, üretimden çekilen, binlerce kişiyi işsiz bırakan işletmelerin çoğaldığı bir geleceğe sürükleneceğiz. Günü kurtaran değil, geleceği şekillendiren politikalarla reel sektörün önünü açan bir anlayışa ihtiyacımız var. Sanayicinin sesini duyan, ihtiyaçlarını gözeten, üretimi destekleyen bir ekonomi modeliyle yolumuza devam edelim” ifadelerini kullandı.
“Nefes Kredisi iflastan önce son umut oldu”
Seyit Ardıç, KOBİ tanımındaki sınırın artmış olmasını çok değerli bulduklarını söyledi. Ancak, Nefes Kredisi gibi kredilerden daha fazla işletmenin yararlanabilmesi için tutarının acil olarak artırılması ve kapsamının genişletilmesi gerektiğini ifade eden Ardıç, “Nefes kredisi, KOBİ’lerimizin iflas etmeden önceki son umududur. Limitlerin vakit kaybetmeden en az 50 milyar TL’ye çıkarılması sadece firmalarımızın ayakta kalmasını değil, ekonominin üretim ve istihdam kapasitesinin korunmasını da sağlayacaktır” dedi. KOBİ’lerin hem yüksek faiz hem de kredi limitlerinden dolayı bankaların kapısından içeri bile giremediğini vurgulayan Ardıç, “Temel beklentimiz; Kredilerin üretim odaklı firmalara açılması; reel sektörün ihtiyaçlarına uygun selektif bir kredi politikası izlenmesi” diye konuştu.
“Döviz satma mecburiyeti gözden geçirilmeli”
Seyit Ardıç, ihracatçı firmaların, ihracat bedelinin %35’ini Merkez Bankası’na satma mecburiyetinin devam ettiğini bildirdi. Ardıç, “Bu hâl firmalarımızı zorluyor. Merkez Bankası'nda TL’ye çevirdiğimiz parayla hammadde almak için tekrar döviz alıyoruz. Kur makasından dolayı kaybımız oluyor. Bu uygulama, özellikle de hammaddesi büyük ölçüde dışa bağımlı olan sektörlere ilave yük getiriyor. Bu uygulamanın sürdürülmesi gerekliyse, sektörlerin ithalata bağımlılık oranları dikkate alınarak sınıflandırma ve ayrıştırma modeli yapılabileceği kanaatindeyim” şeklinde konuştu. İhracatçılara verilen yüzde 3 oranındaki döviz dönüşüm desteğinin 31 Ekim 2025’e kadar uzatıldığını hatırlatan Ardıç, “Beklentimiz bu desteğin devam ettirilmesi” dedi.
--