DUYURU /// CHP MİLLETVEKİLİ ATİLLA KART : Bir Ülkenin Mevzuatı Nasıl Talan Edilir ? Bir Ülkenin Anayasal Kurumları Nasıl Askıya Alınır ?

0 views
Skip to first unread message

DIGI SECURITY (İŞNET)

unread,
Nov 8, 2014, 1:41:00 PM11/8/14
to ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (GOOGLEGROUPS), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YAHOOGROUPS), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YDÜNYA TÜRK BİRLİĞİ MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YİSRATÜRK MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YNE MUTLU TÜRKÜM MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YTİDAT AKADEMİ MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YTÜRKİYE İÇİN ELELE MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (ZERŞEY SERBEST MAIL GRUBU), ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU WORDPRESS (DERİN STRATEJİ), GÜVENLİK - ATİLLA KART (CHP MİLLETVEKİLİ), GÜVENLİK - ATİLLA KART (CHP MİLLETVEKİLİ)

http://www.gazetecileronline.com/upload/resimler/haber/Atilla_Kart_2.jpg

7 Kasım 2014

Basın Toplantısı Metni ;

(Konuşmaya esas metin)

Bir Ülkenin Mevzuatı Nasıl Talan Edilir? Bir Ülkenin Anayasal Kurumları Nasıl Askıya Alınır?

 

AKP Hükümetlerinin yönetim ve demokratikleşme uygulamalarındaki sakatlıkları, AB sürecinde ilan edilen hedefler ile fiili durum arasındaki derin çelişkileri ;

 

Yasal belgeler üzerinden anlatmak ve bu süreci sorgulamak amacıyla, iş bu basın toplantısını yapma gereğini duyduk.

 

(I) Mevzuat Hazırlama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik;

17.02.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 19.12.2005 tarih – 2005/9986 sayılı kararı ; 58, 59, 60, 61 ve 62. Hükümetler Döneminde hazırlanmış belki de en önemli metinlerden birisidir.

Bu yönetmeliğin amacı; Başbakanlık, Bakanlıklar , bağlı, ilgili, ilişkili Kurum ve Kuruluşlar ile diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından hazırlanacak Kanun, Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı eki kararlar ve diğer düzenleyici işlemlerin ; taslak metinlerinin hazırlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

11. maddeye göre; her taslağa bir ad konulur. Çerçeve taslağın birden fazla Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik öngörmesi durumunda, taslağa; “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” veya “Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” gibi adlar yerine ; yapılan değişikliklerle ulaşılmak istenen amacı belirleyecek şekilde bir ad verilir.

17. maddeye göre; konu itibariyle aralarında bağlantı bulunması sebebiyle birden fazla mevzuatta düzenleme yapılmasını gerektiren haller dışında , bir çerçeve taslak ile birden fazla düzenlemenin hükümlerinde değişiklik yapılamaz. Yapılacak değişiklikler her düzenleme için ayrı ayrı çerçeve taslaklar ile yapılır. Bir başka ifadeyle; farklı konuları kapsayacak şekilde “Torba Yasa” uygulaması yapılamaz.

24. maddeye göre; yürürlüğe konulması halinde etkisinin “on milyon TL’yi” geçeceği tahmin edilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname Taslakları için düzenleyici etki analizi yapılması zorunludur. “ÇED” düzenlemeleri artık uygulanmamaktadır. Fiilen askıya alınmış durumdadır.

Görüldüğü gibi; taslak ya da tasarıların hazırlanmasında, Bakanlar Kurulu’nun mezkûr kararıyla , çok sıkı ve ciddi esaslar getirmiştir. Ön hazırlık yapılması ve tasarıyla ilgili olan her kesimin görüşünün alınması zorunluluğu dile getirilmiştir. Bakanlar Kurulu bu düzenlemeyle; Kanunların içeriği kadar, hazırlanma aşamalarının da son derece önemli olduğunu haklı olarak kabul etmiştir. Hükümetin, Tüzel Kimlik Olarak iradesini ortaya koyan bir düzenleme söz konusudur.

Sözü edilen düzenleme böylesine açık ve âmir hükümler içermesine rağmen ; AKP İktidarları döneminde çıkartılan önemli yasaların büyük bölümünün “Torba ve Temel Yasa” olarak çıkartıldığı, bu sayının önceki iktidarlar dönemiyle kıyaslanmayacak ölçülere ulaştığı; 21. Yasama döneminde 7 olan bu sayının; 22. Yasama Döneminde 29’a, 23. Dönemde 51’e ve 24. Dönemde 65’e ulaştığı bilinmektedir.

Torba Yasa uygulamasının, beraberinde birçok anayasal ihlâli getirdiği bilinmektedir. Yasalar ilgili Komisyonlarda görüşülmediği gibi, yine İçtüzük ihlâli ve “son dakika önergeleri” yoluyla ayrıca anayasal ihlaller yapılmaktadır.

Sözü edilen ihlâller, yasa teklifleri için de aynen geçerlidir. Özü itibariyle tasarı niteliğinde olan birçok düzenleme, genellikle AKP Grup Yönetiminden 2-3 kişinin imzasıyla sunulmak suretiyle; “Torba Yasa” uygulaması mutad hale getirilmiştir.

Bu ihlâller yoluyla karamboller yaratılmakta; “kişiye ve olaya özgü” düzenlemeler yapılmak suretiyle birçok yolsuzluğun üstü örtülmekte, haksız kazanç ilişkilerine yol açılmaktadır. Vahim ve kabul edilemez olan şudur; tüm bu süreçler, Hükümet eliyle organize ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

(II)Yasama organının misyonunu yok eden bu fiili duruma rağmen; Hükümet ,hemiç kamuoyunave hem de AB zeminlerine yönelik olarak gerçek dışı beyanlarda bulunmaya ve  düzenlemeler yapmaya” devam etmektedir.

(1) 5 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Genelge;

Bu genelgeye göre; “Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Komisyonu” kurulmuş,

Başbakanlık Müsteşar Yardımcısının Başkanlığında ; Adalet, İçişleri , Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları Müsteşar Yardımcıları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile en fazla üyeye sahip İşçi Sendikasının temsilcilerinden oluşan “Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Yürütme Kurulu” oluşturulmuş;

İşbirliği ve koordinasyonu sağlamak üzere Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlendirilmiş;

Ayrıca; Avrupa Birliğinden sağlanan mali kaynakların kullanımıyla ilgili usulsüzlükler ve suiistimaller konusunda yapılacak inceleme ve soruşturmalarda Avrupa Sahtecilikle Mücadele Ofisi (OLAF) ile koordinasyonu sağlayacak muhatap kuruluş olarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı belirlenmiş ve Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi (AFCOS) olarak görev yapması uygun görülmüştür.

(2) Neden sonra, bu kez 1 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2014 / 5984 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ;“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planının” kabulüne karar verilmiştir.

Bu eylem planında; başta toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı olmak üzere bu ve benzeri özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması; yakalama ve gözaltına alma uygulamaları; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasına tabi dosyaların incelenmesi; “Devlet Sırrı” niteliğindeki belgelerle ilgili tanıklık; yargı kararlarının etkin şekilde uygulanması; özel hayatın ve aile hayatının korunması gibi konu başlıkları öne çıkarılmıştır.

Bir başka ifadeyle; temel hak ve özgürlüklerin alanının genişletilmesi, güvence altına alınması ve hukuk güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Ancak, Türkiye’de bugün bu konuların tümünde ciddi sorunların yaşandığı bir vakıadır. Kamu İhale Mevzuatındaki sayısız değişiklikler, yerel yönetimler ve Vakıflar üzerinden gerçekleştirilen rant yağmalaması , TCK 277’deki düzenleme, Yargıçların tazminat sorumluluğu gibi düzenlemeler gözönüne alındığında ; Hükümetin sözünü ettiği “Eylem Planlarının” göstermelik olmaktan öteye gitmediği açıktır.

(3) Ve nihayet; 25 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2014/16 sayılı Genelgeyle ;

Yukarıda (I) başlığı altında sözü edilen yönetmeliğe atıfta bulunulmuş, AB Mevzuatına uyum sağlanması zorunluluğu dile getirilmiş, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının AB Kurumlarıyla yapılacak çalışmalar ile ilgili olarak AB Bakanlığını bilgilendirmeleri zorunluluğu dile getirilmiştir.

(III) AKP ve Türkiye Gerçeği Nedir?

Anlatımı yapılan bu safahat değerlendirildiğinde ortaya çıkan fiili durum şudur;

(1) Mevzuat hazırlama sürecinde görünürde evrensel ve hukuka uygun yöntemlere atıf yapılmış ve buna göre yasal düzenlemeler yapılması gereği dile getirilmiştir.

Ancak, fiili durum sürekli olarak farklı seyretmiştir.

Kural tanımayan, kısa zaman aralıklarında derin çelişkiler içeren; anarşist ve Makyavelist yöntemler yoluyla mevzuat uygulamalarının gerçekleştirildiği görülmektedir.

(2) Anlatımı yapılan bu dramatik süreçten sonra, 62. Hükümetin kuruluşundan sonra Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 16 Eylül 2014 tarihinde yaptığı açıklamada; “…..artık Torba ismini kullanmak istemiyoruz. Bunu literatürümüzden çıkaracağız. Bundan sonra bu kadar maddeli bir yasayı umarım görmeyeceksiniz. Başbakanımızın talimatı budur….” demiştir.

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç esas itibariyle yukarıda anlatımı yapılan kaos ortamını itiraf etmiştir. Doğal olarak bu itirafla birlikte özeleştiri yapılmasını ve buna göre de tutarlı yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulamalar içine girilmesi beklenirken; AKP temel karakteristiğinden vazgeçmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.

Bülent Arınç’ın sözlerinin mürekkebi kuramadan; Grup yönetiminden 2 Milletvekilinin imzasıyla “Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adıyla 35 maddeden ibaret olan yeni bir yasa tasarısını 14 Ekim tarihinde TBMM’ye sunmuştur. Yine bağlı olarak; 31 Ekim tarihinde Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulması için 19 maddelik bir tasarı (!) yine AKP Milletvekilleri tarafından TBMM Başkanlığına sunulmuştur.

Bu tasarılarla aralarında “konu” bakımından “illiyet” bulunmaya 17 Yasada değişiklik yapılması öngörülmektedir.

 

AKP bir girdabın ve çıkmazın içindedir.

Artık çelişkili düzenlemeler yapılmanın ötesinde, resmi kayıtlar üzerinden “yalan beyanda” bulunma durumunda kalan bir “İktidar kimliğiyle” karşı karşıyayız. 12 yılın sonunda “Mevzuat Mezarlığı” yaratılmıştır.

 

Bir taraftan “17-25 Aralık” süreciyle zirve yapan hukuksuzluk ve yolsuzluk tablosu…..Haksız ve kurumsal hale gelen çıkar ilişkilerinin üstünü örtmek için, yeni anayasal darbeler ve ihlâller yapmaktan kaçınmayan bir anlayış ve uygulama….

·Diğer taraftan ise; AB zeminlerinde ve iç kamuoyunda görüntü yaratmak ve günü kurtarmak için sözde yapılan düzenlemeler…..

 

AKP’nin yönetim kadrolarının , artık kendilerini koruma altına almak dışında , herhangi bir amaçları kalmamıştır. Bu amaçla bağlantılı olarak, AKP kadroları için, hukukumuzun kaosa sürüklenmesinin hiçbir önemi ve anlamı yoktur.

·Türkiye bu anlamda “kısır bir döngünün” içine girmiştir. Görünürdeki iktidar gücüne rağmen yönetilemez hale gelmiştir. Gerek Mevzuatın talan edilmesi ve gerekse Anayasal Kurumlardaki “partizan ve niteliksiz kadrolaşma” sonucunda, Anayasal Kurumlarımız işlevini kaybetmiştir. Anayasal Kurumlarımız askıya alınmıştır. Toplumsal bedelleri çok ağır olan bu tahribatın giderilmesi kaçınılmaz olarak zaman alacaktır.

Anlatımı yapılan bu safahattan sonra soruyoruz;

(1) 5 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2009/19 sayılı Genelgede sözü edilen ;

“…Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Komisyonu “; bu komisyonun faaliyetlerini icra edecek Yürütme Kurulu ; Bu kurulları koordine edecek Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlendirmesi;

Bu çalışmaların Avrupa Sahtecilikle Mücadele Ofisiyle (OLAF) ile koordinasyonunu sağlayacak muhatap kuruluş olarak Başbakanlık Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi (AFCOS) ;

Bu güne kadar hangi çalışmaları yapmıştır?

Ya da bu Birimler faaliyete geçmiş midir?

(2) Yukarıda“I Başlığı” altında açıklaması yapılan 19.12.2005 tarihli Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin uygulanması konusunda, Başbakanlık tarafından 25 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2014/16 sayılı Genelgenin gereği neden yapılmamaktadır?

19.12.2005 tarihindeki Bakanlar Kurulu Kararı ve bu kararı teyid eden 2014/16 sayılı Genelgeye rağmen; neden “Torba ve Temel Yasa” uygulamalarında ısrar edilmektedir?

[publicize twitter]

[publicize facebook]

[category duyuru]

[tags DUYURU, CHP, MİLLETVEKİLİ, ATİLLA KART, Ülke, Mevzuat, Anayasal Kurumlar]

image001.jpg
07 Kasım 2014 basın toplantısı metni Bir Ülkenin Mevzuatı nasıl talan edilir.doc
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages