tevessul ve kabir ziyaretleri

92 views
Skip to first unread message

huzurvadisi huzurvadisi

unread,
Jun 14, 2011, 7:10:14 AM6/14/11
to Tevhidi_Makaleler, huzurv...@gmail.com
Aşağıdaki yazıyı okuyup yazan zevatın nasıl biri olduğunu umarım
anlarsınız sabah başka akşam başka olanlar yarın bir başka olanlar
islama ve müslümanlara asla fayda sağlayamazlar.

http://www.archive.org/download/TevessulVeKabirZiyaretleri/TevessulVeKabirZiyaretleri.doc

http://musluman.biz/php/index.php?topic=13240.0









EL ISLAHU BEYNEL MÜSLİMİN
FİT TEVESSÜLİ BİRAHMETEN LİL ALEMİN















بســم الله الرحمن الرحيم و صلى الله على سيدنا محمد و آله

TAKDİM

Şüphesiz Hamd, Allah içindir. O'na hamd eder, O'ndan
hidayet ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden, kötü
amellerimizden Allah Teala'ya sığınırız. Şüphesiz Allah'ın hidayet
eylediğini saptıracak, O'nun saptırdığını da hidayete ulaştıracak
yoktur. Allah'tan başka İlah olmadığına, O'nun birliğine ve ortağı
olmadığına, Muhammed (Sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem)'in O'nun
kulu ve Rasulü olduğuna şehadet ederim. Bundan sonra;
Muhakkak ki; sözlerin en doğrusu Allah'ın Kitabı, yolların en
hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem'in yoludur. İşlerin
şerlisi sonradan ortaya çıkarılanlardır. Her sonradan çıkan şey;
bid'at, her bid'at; dalalet (sapıklık) ve her dalalet de ateştedir.
Tevhid; uluhiyet, rububiyet, malikiyet, hakimiyet, hakiki
tasarruf ve bütün alemin tedbirini Allah teala’ya tahsis ederek
zatında, sıfatında, fiilinde O’nu bir ve tek bilmek ve inanmaktır,
zihinlerin hayal edebildiği şeylerden Zat-ı İlahiyi ayırd etmektir.

Tevessül; lugatte; vasıta, sebeb, yol, yakınlık, derece,
kendisiyle başkasına ulaşılan şey manalarına gelen vesile kelimesinin
tefa’ul babına nakledilmiş sigasıdır. Allah’a yakın olmak için bir
vesileye sarılmak demektir.
Bir de bu çalışmamızın konusu ile alakalı istiğase terimi
vardır ki; Allah’tan yardım talep etmek manasınadır. Peygamber
efendimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e veya bir veli zata
isnad edilerek kullanılması halinde bu mecaz olarak anlaşılmalıdır.
Nitekim lugat ilminde, fiilin hakiki fail ve müessirine değil de, o
failin mekan, zaman, sebep gibi alakalı bulunduğu bir şeye isnad
edilmesine “mecaz-ı akli” denilmektedir.

Bu edebi san’ata göre mesela; “Yeryüzü ağırlıklarını dışarı
çıkardığı zaman…”(Zilzal, 2) ayetinde, ağırlıkları dışarı çıkaran
Allah olduğu halde, fiil hakiki faile değil, fiilin mekanına isnad
edilmiş, ancak Allah murad edilmiştir. İşte istiğase edenler,
kendisiyle istiğase edilen zatın hakiki fail değil, hakikatte yardım
edenin Allah olduğuna inandıklarını ve O’ndan istediklerini, aksi
halde bunun apaçık bir şirk olduğunu kabul ederek söylemektedirler.

Nitekim sahih bir hadisi şerifte; İbni Ömer (R.a.) der ki;
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkıp ta gece
olunca; “ey yer! Benim Rabbim de senin rabbin de Allah’tır. Senin
şerrinden ve senin üzerinde olan mahlukatın şerrinden Allah’a
sığınırım. Her aslanın, ylanın, akrepin şerrinden, belde sakinlerinin
ve şeytanların şerrinden Allah’a sığınırım” derdi.

Vesile edinilen ibadet veya şahıs, mecazi, Allah’a sığınış
ise hakikidir. Gaflete düşen mü’min faili hakiki olan Allah’tan
kalbini çevirerek zahiri surette Allah Teala’nın , onu hayra vasıta
kıldığı; tedavi eden doktora, sadaka veren zengine, dua eden Salih
zata çevirir. Böylece Allah teala’yı o an unutturur. Tasavvuf erbabı
buna fark makamı derler. Böyle gaflete düşen mü’min istiğfar ederek
Allah’ın mutlak hakimiyet ve tedbirini aklına getirerek Allah’a
sığınır. Böylece kalbini gafletten zikre, şirkten tevhide çevirir.

Kul, bütün işlerinde tevhid ile vesile arasındadır;
itikadda önce tevhid, sonra vesile, fiilde ise önce vesile sonra
tevhid. Mesela Kur’an ve Sünnet’i bilmeyen kimse, Kur’an ve Sünnet’i
bulmadan tevhidi bulamaz. Namazda imama uyan, fiilen şeriati tatbik
eder, Allah’a ibadet eder. Demek ki şeyh, Kabe, Peygamber, imam,
maksad değil vesiledirler.

Teberrük, Salih amel ile tevessül, Salih zatın duası ile
tevessül çeşitleri ittifakla caiz kabul edilmektedir.

Bu konudaki ihtilaflara gelince; bazıları zat ile tevessülü
kabul etmiyor, bunun mekruh, hatta şirk olduğunu iddia ediyorlar.
Bazıları zat ile tevessülün Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e
has bir şey olduğunu, vefatı ile buna da imkan kalmadığını, böyle bir
tevessülün artık bid’at olduğunu iddia ediyorlar. İstiğasenin ise
açıkça şirk olduğunu söylüyorlar, bu konuda varid olmuş hadisleri bazı
illetler bularak kabul etmiyorlar.

Allah Teala Zümer suresi 3. ayetinde; “…O’nu bırakıp ta
putlardan dostlar edinenler; “onlara Allah’a yaklaştırsınlar diye
ibadet ediyoruz” derler.” Buyurmaktadır. Müşrikler hakkında nazil
olmuş olan bu ayeti, tevessül eden Müslümanlara hamleden bazı gruplar,
bu ayeti Nisa suresi 64. ayetinden gafil bir halde tefsir ettiğini
umduğumuz Seyyid Kutub’un şefaati inkar eden sözlerinden de destek
alarak ciddi bir fitneye sebeb olmuşlardır. Allah onları da bizi de af
ve ıslah etsin.

Zümer suresi 3. ayetinde geçen; “…bizi Allah’a
yaklaştırsınlar diye onlara İBADET EDİYORUZ” ibaresi, müşriklerin
samimi olmadıklarını ele vermektedir. Burada onların reddediliş sebebi
tevessül etmeleri değil, Allah’tan başkasına ibadet etmeleridir.
Mutlak olarak müşrikler hakkında inmiş olan böyle ayetleri Müslümanlar
hakkında nazil olmuş gibi yorumlamak, haricilik fitnesini ayağa
kaldırmak demektir.

Nitekim Buhari’nin rivayetine göre İbni Ömer radıyallahu
anhuma, hariciler hakkında şöyle demiştir; “Onlar insanların en
kötüleridir. Çünkü kafirler hakkında nazil olmuş ayetleri, müminler
hakkında nazil olmuş gibi kabul ettiler.”

“Vehhabilik” diye meşhur olmuş cereyanın başlatıcısı kabul
edilen Muhammed Bin Abdulvehhab, zat ile tevessülü inkar eden
Elbani’den daha ılımlı olarak şöyle diyor; “Salihlerle tevessüle
bazıları ruhsat vermekte, bazıları da bunu peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem’e has kılmaktadır. Bazı alimler de ondan nehyetmekte ve
mekruh görmektedir. Bu mesele fıkhi bir meseledir. Bize göre mekruh
oluşu doğru olmakla birlikte, biz tevessül eden kimseyi yadırgamayız.
İctihadi meselelerde inkar söz konusu olmaz.”

Allah Azze ve Celle’nin izni ile, zat ile tevessül ve
istigase’ye delil olan hadisler hakkında öne sürülen illetler doğru
mudur, bunu araştıracağız. Bu arada gözden kaçan bazı sahih hadisleri
de delil olarak takdim edeceğiz.

Gayemiz, ümmet arasında ihtilafa sebep olan bu meselede
ifrat ve tefritten uzak olarak doğruyu bulmaktır. Muvaffak kılacak
olan ancak Allah’tır.


Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş
Çubuk/
Ankara












ZAT İLE TEVESSÜL VE İSTİĞASE
İLE İLGİLİ HADİSLER
1. HADİS-İ ŞERİF

Cabir bin Süleym radıyallahu anh dedi ki; “Ben Medine’de
halkın, O’nun görüşlerini beğendiklerini, kendisine müracaat
ettiklerini gördüm ve sordum; “Bu kimdir ki o kadar insanlar sözlerini
ve ahlakını beğeniyor?” Dediler ki; “Bu Allah’ın Rasulü Muhammed
sallallahu aleyhi ve sellem'dir” Yanına gittim ve iki sefer “Aleykes
selam” dedim. Bana; “Aleykes selam deme! Zira bu ölülere selamdır.
"Esselamu aleyke" de.” Buyurdu. Derhal ben "Esselamu aleyke" diyerek;
“Sen hakikaten Allah’ın Rasulü müsün?” dedim. Bunun üzerine bana;

أنا رسول الله الذي إذا اصابك ضر فدعوته كشف عنك و إن اصابك عام سنة
فدعوته انبتها لك و اذا كنت بأرض قفر او فلاة فضلت راحلتك فدعوته ردها
عليك

“Ben Allah’ın öyle bir rasulüyüm ki, sana bir zarar isabet
eder, sen de onu çağırırsan Allah Teala o zararı senden giderir.
Kıtlık ve kuraklık sana isabet ederse, Onu çağırırsan Allah Teala
onu(toprağı) sana yemyeşil kılar. Tenha, tehlikeli bir yerde veya
sahrada bineğin kaybolsa, onu çağırırsan Allah Teala onu sana
döndürür.” Buyurdu…
Bu hadisi tevessüle delil gösteren İsmail Çetin der ki;
“الذي” kelimesi Allah lafzına sıfat olabildiği gibi, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e de sıfat olabilir. Tercümede biz bu
okunuşu tercih ettik. Bu takdirde “دعوت” ve “كنت” muhatab sigaları
olarak “ت” zamirinin haberi olup, lafza-i celal’in sıfatıdır. Böyle de
olsa “ت” zamirleri ötre ile okunur fakat “كشف” nin , “انبت” nin ve
“رد” nin müteallıkları olan “بوسيلتي” veya “بسببي” lafızları mukadder
olur. Hadisi şerh edenlerin çoğu takdirsiz, tercüme ettiğimiz gibi
izah ettiler. Nitekim Aliyyül Kari, Mişkatul Mesabih şerhi Mirkatul
Mefatih’te böyle izah etti…”

Sonuçta her halukarda bu hadis zat ile tevessüle delil
olmaktadır. Daha önce delil olarak sunulmuş olmadığından buna itiraz
eden var mıdır bilemiyoruz.














GÖZLERİ GÖRMEYEN SAHABENİN TEVESSÜLÜ


2. HADİS-İ ŞERİF


عن عثمان بن حنيف أن رجلا ضرير البصر أتى النبي صلى الله عليه وسلم
فقال ثم ادع الله أن يعافيني قال إن شئت دعوت وإن شئت صبرت فهو خير لك
قال فادعه قال فأمره أن يتوضأ فيحسن الدفع ويدعو بهذا الدعاء اللهم إني
أسألك وأتوجه إليك بنبيك محمد نبي الرحمة إني توجهت بك إلى ربي في حاجتي
هذه لتقضى لي اللهم فشفعه في

Osman Bin Huneyf radıyallahu anh’den; “Gözleri görmeyen
birisi Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek; “Ya
Rasulullah! Gözlerimi iyileştirmesi için Allah’a dua et” dedi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “İstersen dua edeyim, istersen
sabret, sabretmen senin için daha hayırlı olur” buyurdu. O kimse, “dua
et” deyince, ona güzelce abdest alıp şöyle dua etmesini emretti;
“Allah’ım! Rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed (sallallahu
aleyhi ve alihi ve sellem) ile senden istiyor ve sana yöneliyorum. Ey
Allah’ın peygamberi! Ben seninle rabbime yöneldim. Allah’ım! O’nu
hakkımda şefaatçi kıl!” O kişi böyle yapınca gözleri Allah’ın izni ile
şifa buldu.”

Hadis ittifakla sahihtir. Bu hadisi zat ile tevessüle delil
getirenlere karşı İbni Teymiye ve Elbani, buradaki tevessülün zat ile
tevessüle değil, dua ile tevessüle delil olabileceğini iddia
etmişlerdir. Bu hadis Ahmed ve Hakim’in rivayetlerinde “ve şeffi’ni
fih” ziyadesi ile gelmiş olduğundan, Elbani, İbni Teymiye’den
etkilenerek bu ibare üzerinde durur ve der ki;

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in a’ma’ya
öğrettiği ; “Beni de O’nun için şefaatçi kıl” sözü, “Onun benim
gözümün iyileşmesi hakkındaki duasını kabul et” demektir. İşte böyle
bir mana taşıdığından dolayı bize muhalif olanların bu cümleye uzaktan
veya yakından temas etmediklerini görürsünüz. Zira bu cümle onların
düşüncelerini temelden yıkmaktadır.” “…Şayet a’ma adam gerçekten
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in zatı ile tevessülde bulundu
ise, bu tevessül, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e has bir
hüküm olur…”

Elbani’nin bu sözlerine hak vermeye imkan yoktur. Zira bu
hadisin diğer rivayetlerinde, mesela Müstedrek’te Hakim’in, Süneni
Kübra’da ve Amelül Yevme’de Nesai’nin sahih rivayetlerinde de “ve
şeffi’ni fi nefsiy” (beni de kendime şefaatçi eyle) ibaresi ile
gelmiştir. Ayrıca İbni Huzeyme, bu “ve şeffi’ni fih” ziyadesini, ravi
Ebu Musa’nın şüphe ile rivayet ettiğini belirtmiştir. İmam Ahmed de
rivayetinde bu şüpheye dikkat çekmiştir.

Bu durumda Ahmed ve diğer rivayetinde Hakim’in
kaydettikleri “ve şeffi’ni fih” ziyadesinde geçen “fih” zarf edatı –
bu ziyade sahih ise - gözleri görmeyen adamın kendi nefsine raci
oluyor. Yani toplu mana şöyle olur; “Allah’ım! O’nu bana şefaatçi eyle
ve beni de kendime şefaatçi eyle”.

Ayrıca “Ey Allah’ın peygamberi! Ben Rabbime seninle
yöneliyorum” cümlesi zat ile tevessül edildiğine dair kesin bir ifade
olup, istiğaseye de delildir. Burada Elbani’nin bu hadis hakkındaki
ilk ve en önemli iddiası boşa çıkmış oluyor.

Diğer iddia ise, İbni Teymiyye ve İzzeddin Bin Abdisselam
tarafından ilk olarak ortaya atılmış olan ve Elbani’nin de savunduğu
tahsis iddiasıdır. Aslında İzzeddin Bin Abdisselam, zat ile tevessülü
değil, kasem(yemin)’i Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tahsis
etmiştir.

Tevessül ile kasem birbirinden farklı şeylerdir. Bu farkı
ayırd edemiyen Elbani, İmam Ebu Hanife’nin; “Ya Rabbi! Senden falanın
veya bir peygamberin, Haremi şerifin v.b. şeyin hakkı için” diye kasem
edilmesini kerih görmesini, tevessülün inkarı noktasında delil
getirmekle bir çarpıtma yapmıştır.

Şevkani, tevessül’ün, Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi
ve sellem’in zatı ve dünya hayatındaki dönemi ile tahsis edilerek
sınırlandırılmasını, bu hususta delil olmaması sebebiyle tenkid
etmiştir.

Berzeli, Mesailus Salat’ta der ki; “Şeyhimiz elFakih, zat
ile tevessülün cevazını tercih etmiş ve Ömer radıyallahu anh’ın, Abbas
radıyallahu anh ile tevessülünü delil getirmiştir. Bunun zahiri caiz
olduğunu gösterir. Vallahu a’lem.”

Elbani dahi meşru olan tevessül çeşidine örnek verirken der
ki; “Allah’ım! Muhammed’e olan sevgin için senden istiyorum” şeklinde
dua etmekte tereddüt edilmemelidir. Zira sevgi, Allah Azze ve
Celle’nin sıfatlarındandır” demektedir.

Dikkat edilirse bu eserin sonunda nakledeceğimiz Seyyid
Ahmed Rıfai hazretlerinin sözleriyle, Elbani’nin bu ifadesi, tam bir
mutabakat arzediyor. Aslında bu söz, bu konuda tartışmayı ortadan
kaldırması gereken bir söz iken, her nedense bu ifadeleri kullandığı
Tevessül adlı eseriyle Elbani, açıkça kendisiyle çelişmiştir.

Neticede hadisin metninden de anlaşıldığı gibi,
Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem, gözleri
görmeyen sahabeye, abdest ve namazın ardından muayyen dua tavsiyesinde
bulunmuştur. Halbuki farklı vesilelerle kendisinden dua talebinde
bulunan sahabelere daha önce böyle bir tavsiyede bulunmamıştır. Söz
konusu tevessül çeşidi ile efendimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve
selem, diğer insanlara da şamil olacak şekilde yeni bir tatbikat
tavsiye etmiştir.

Şu halde zat ile tevessül’ün Peygamber efendimiz sallallahu
aleyhi vesellem’in zatına ve dünya hayatındaki dönemine mahsus
olduğunu iddia edenlere soralım;

“Yukarıda kaydettiğimiz Osman Bin Huneyf R.A. hadisinde
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Ey falanca, bu sadece sana
mahsustur, daha sonra sakın böyle bir dua yapma!” dememiştir. Peki
nasıl oluyor da tebliğinde hata söz konusu bile olmayan Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in, ümmetini, böyle bid’at veya mekruh -
hatta bazılarına göre şirk- olduğu iddia edilen bir amele karşı
uyarmadığını, ümmetini böylesine bir tehlikeye muhatap bıraktığını
iddia edebiliyorsunuz?











OSMAN RADIYALLAHU ANH DÖNEMİNDEKİ KISSA

3. HADİS-İ ŞERİF

أن رجلا كان يختلف إلى عثمان بن عفان رضي الله عنه في حاجة له فكان عثمان
لا يلتفت إليه ولا ينظر في حاجته فلقي عثمان بن حنيف فشكا ذلك إليه فقال
له عثمان بن حنيف ائت الميضأة فتوضأ ثم ائت المسجد فصلي فيه ركعتين ثم قل
اللهم إني أسألك وأتوجه إليك بنبينا محمد صلى الله عليه وسلم نبي
الرحمة يا محمد إني أتوجه بك إلى ربك ربي جل وعز فيقضي لي حاجتي وتذكر
حاجتك ورح إلي حتى أروح معك فانطلق الرجل فصنع ما قال له عثمان ثم أتى
باب عثمان فجاء البواب حتى أخذ بيده فأدخله عثمان بن عفان فأجلسه معه على
الطنفسة وقال حاجتك فذكر حاجته فقضاها له ثم قال له ما ذكرت حاجتك حتى
كانت هذه الساعة وقال ما كانت لك من حاجة فأتنا ثم ان الرجل خرج من عنده
فلقي عثمان بن حنيف فقال له جزاك الله خيرا ما كان ينظر في حاجتي ولا
يلتفت إلي حتى كلمته في فقال عثمان بن حنيف والله ما كلمته ولكن شهدت
رسول الله صلى الله عليه وسلم وأتاه ضرير فشكا عليه ذهاب بصره فقال له
النبي صلى الله عيه وآله وسلم أفتصبر فقال يا رسول الله إنه ليس لي قائد
وقد شق علي فقال له النبي صلى الله عليه وسلم إيت الميضأة فتوضأ ثم صل
ركعتين ثم ادع بهذه الدعوات قال عثمان فوالله ما تفرقنا وطال بنا الحديث
حتى دخل علينا الرجل كأنه لم يكن به ضرر قط


Yine Osman Bin Huneyf radıyallahu anh’den; Bir adam, bir
haceti için Osman Bin Affan radıyallahu anh’a gelir, giderdi. Fakat
Osman radıyallahu anh, ona aldırış etmezdi. Derken adam, Osman Bin
Huneyf ile karşılaşır ve durumu ona arz eder. Bunun üzerine Osman Bin
Huneyf, ona şunları söyler;

“Su kabını getir ve abdest al. Sonra mescide git ve iki
rekat namaz kıl. Sonra da; “Allah’ım! Peygamberimiz, rahmet Peygamberi
Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ile senden istiyor ve
sana yöneliyorum. Ya Muhammed! Seninle hacetimin yerine getirilmesi
için rabbime yöneliyorum” diye söyle ve ihtiyacını arz et. Sonra bana
gel ve beraber Osman radıyallahu anh’ın yanına gidelim.”

Nihayet adam gitti ve söylenileni yaptıktan sonra Osman Bin
Affan radıyallahu anh’ın kapısına geldi. Kapıcı gelip adamın elinden
tutarak, Osman R.a.’ın huzuruna götürdü ve onu sergi üzerine, Osman
R.a.’ın yanına oturttu. Osman Radıyallahu anh;

“Nedir hacetin?” diye sordu. Adam hacetini söyledi ve Osman
Radıyallahu anh da onun işini gördü… adam sonra Osman Bin Huneyf
Radıyallahu anh ile karşılaştı ve ona;

“Allah seni hayırla mükafatlandırsın! Benim hakkımda sen
Osman ile konuşana kadar işime bakmıyordu” dedi.

Osman Bin Huneyf Radıyallahu anh de; “Vallahi senin
hakkında Hz. Osman(Radıyallahu anh) ile görüşmedim. Ancak a’ma bir
adamın Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek duyduğu
rahatsızlıktan şikayeti üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve alihi
ve sellem ona;

“Sabreder misin?” dediğine şahit oldum. Adam; “Ya
Rasulullah! Yanımda (elimden tutarak) beni götürecek kimse yok! Bu ise
benim için zor oluyor.” Dedi. Bunun üzerine buyurdu ki;

“Su kabını getir ve abdest al. Sonra iki rekat namaz kıl.
Daha sonra da şu şekilde dua et;…” Vallahi biz aramızdaki konuşmanın
uzaması sebebiyle henüz ayrılmamıştık, o a’ma zat, sanki daha önce
hiçbir rahatsızlığı yokmuş gibi, şifa bulmuş olarak geldi.”

Bu hadise, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
vefatından sonra da Onunla tevessül edilmesi hususunda sahabenin
tatbikatını ve bunun cevazını göstermektedir.

Taberani bu rivayetin hemen ardından sahih hükmü
vermiştir. Münziri ve Heysemi de sahih olduğunu ikrar etmişlerdir.
Ancak bu sahih hükmünün, hadisin merfu kısmına verildiğini, Osman
radıyallahu anh’ın hilafeti zamanında geçen hadiseyi kapsamadığını
iddia eden – ki İbni Teymiye, Elbani ve takipçileri bunu iddia
etmiştir - oldu ise de tatmin edici bir gerekçe takdim
edememişlerdir.








ELBANİ’NİN İDDİALARI
Elbani diyor ki; “Taberani bunu; Abdullah Bin Vehb – Şebib
Bin Said elMekki – Ruh Bin elKasım – Ebu Cafer elHutami elMedeni – Ebu
Umame Sehl Bin Huneyf – Amcası Osman Bin Huneyf Radıyallahu anh senedi
ile rivayet etmiştir… Şebib denen bu adam, hakkında konuşulmuş bir
kimsedir(!) Özellikle İbni Vehb’in ondan rivayetinde…

Sadece oğlu Ahmed’in ondan ve Yunus’tan rivayeti
huccettir(!)İbni Adiy de Kamil’de; “Onun Yunus Bin Yezid’den rivayeti
düzgün bir nüshadır. İbni Vehb bazı münker rivayetlerinin yanında
ondan da hadis nakleder” der. İbnul Medini diyor ki; “Mısır’a ticaret
için gidip gelmekteydi. Onun nüshası (kitabı) sahihtir. Onu oğlu
Ahmed’den alarak yazdım… Bu sözlerden anlaşıldığına göre, Şebib’in
rivayeti iki şartla kabul edilir; birincisi; rivayetin, oğlu Ahmed’in
ondan yaptığı rivayet olması, ikincisi; Şebib’in Yunus’tan yaptığı
rivayet olmasıdır…

İbni Ebi Hatem, Cerh ve Ta’dil’de onun babası için şöyle
söyler; “O, kitablarından hadis söylediğinde güzel hadis rivayet eder.
İbni Adiy’in dediği gibi ezberinden konuştuğunda ise, İbni Vehb’in
değil, oğlu Ahmed’in rivayeti olması şartıyla rivayetinde sakınca
yoktur.”

İbni Hacer de Takrib’de, onun hayatını anlatırken böyle
söyler. Zira o tartışmalıdır. Çünkü o, oğlu Ahmed’in babasından hadis
rivayetinde “kesinlikle bir sakınca olmadığınını” söylemekle
vehmetmiştir. Aslı böyle değildir. Aksine Ahmed Bin Şebib’in böyle bir
rivayetinin sahih olabilmesi için, mutlaka kendisinin (Şebib’in)bizzat
Yunus’tan rivayet etmesi şartı vardır. Bu şartı İbni Hacer’in
işaretiyle anlıyoruz(!) Zira İbni Hacer, Şebib’i , Buhari’nin tenkid
edilen ravileri arasında saymıştır… ”
ELBANİ’YE CEVAP
Elbani burada hakikati gizlemektedir! Elbani, İbni
Şebib’in babası tariki ile yaptığı rivayetine şüphe uyandırmak
istemiştir. Ancak, Hafız İbni Hacer der ki; “Ahmed Bin Şebib’in,
babasından rivayetinde bir beis yoktur.”

Elbani, İbni Hacer’in, Şebib’in Yunus dışındaki ravilerden
rivayetinin makbul olmadığına işaret ettiği vehmini vermeye
çalışmaktadır. Halbuki İbni Hacer, Fethul Bari Mukaddime’sinde der ki;
“Buhari, İbni Şebib’in Yunus’tan rivayetini tahric etmiş, Yunus ve
Vehb dışındaki rivayetlerini tahric etmemiştir.”

Burada İbni Şebib’in Yunus dışındaki rivayetlerinin zayıf
olduğuna dair bir tasrih yoktur!

Üstelik İbni Ebi Hatem, babasından naklen Şebib’in Ruh Bin
Kasım’dan rivayetine sahih hükmü vermiştir. Hakim de, Ahmed Bin
Şebib’in babasından, onun da Ruh Bin Kasım’dan yaptığı rivayet
hakkında; “Buhari’nin şartına uygun olarak sahihtir” der ve Zehebi de
bunu ikrar eder. Demek ki Şebib’in Yunus dışındaki rivayetlerinde de
sahih hadisler vardır! Elbani’nin bu konudaki iddiası sakıt olmuştur!
Ayrıca aşağıda Şebib’den bahsederken O’nun Ruh Bin Kasım’dan
rivayetinde illet olmadığını göreceğiz inşallah.

Elbani, Şebib hakkında konuşulduğunu söyleyerek, itibardan
düşürmeye çalışmaktadır. Halbuki, İbni Adiy sadece, Şebib’in Zühri’den
gelen nüshası hakkında konuşmuştur, bütün rivayetleri hakkında değil!
Bu Şebib’in şahsı ile ilgili de değildir. Nakli yarım yamalak aktaran
Elbani cidden hevayu hevesi peşindedir!

Elbani, Hakim’in rivayetlerinin birinde bulunan Avn Bin
Umare elBasri’nin zayıf olmasını da illet olarak söyler. Ancak İbni
Hibban diyor ki; “Avn Bin Umare Basra ehlindendir. elAhdar Bin Aclan
ve Hişam Bin Hassan’dan rivayet etmiş, Ondan da Basralılar rivayette
bulunmuştur. Saduk idi, çok hata yapar, hatta onun rivayetinde
maklubat buldum ki güvenilir ravilerin rivayetine uygun olması dışında
onunla ihticac batıldır. Onun güvenilir ravilere uygun rivayetinden;
Ruh Bin elKasım – Ebu Cafer el Hutami – Ebu Umame Bin Sehl Bin Huneyf
– Amcası Osman Bin Huneyf … hadisi gibi.” Görüldüğü gibi Avn’ın bu
rivayeti istisna edilmiştir. Avn’ın yalnızca Humeyd’den rivayeti zayıf
sayılmıştır.

Bu rivayeti Beyhaki şu sened ile rivayet eder; Yakub Bin
Süfyan – Ahmed Bin Şebib Bin Said – Babası Şebib’den – Ruh Bin elKasım
– Ebu Cafer elHutami – Ebu Umame Bin Sehl Bin Huneyf – Amcası Osman
Bin Huneyf. Radıyallahu anh Görüldüğü gibi Beyhaki bu rivayette
Ahmed Bin Şebib’in Şebib Bin Said’den rivayeti olarak veriyor ve
Elbani’nin bu husustaki iddiası da sakıt oluyor!

Şimdi bu ravileri tek tek inceleyelim; Yakub Bin Süfyan
elFesevi hakkında; İbni Hibban, Zehebi, İbni Hacer, Suyuti ve Mizzi;
“güvenilirdir, hafızdır.” , Nesai; “Beis yoktur” dediler.

Ahmed Bin Şebib; Buhari ricalindendir. Hakkında Buhari;
“babasından işitmiştir” der ve cerh’te bulunmaz , İbni Hibban onu
Sükat’ta zikreder ve; “Babasından ve İbni Uyeyne’den rivayette
bulunmuştur” der , Zehebi, onun hakkında “saduk” dedikten sonra,
Ezdi’nin onun hakkında “münker” demesine itiraz ederek, Ebu Hatem’in
onun hakkında “güvenilir” dediğini kaydeder.

Hafız Mizzi de, Ebu Hatem’in, Ahmed Bin Şebib hakkında
“güvenilir, saduk=doğru sözlü” dediğini nakleder. Ebu Züra ve İbnul
Medini ondan hadis yazmış, İbni Adiy, Basralıların Onu tevsik
ettiğini belirtmiştir.

Şebib Bin Said; Buhari Ricalindendir. Hakkında; Ebu Hatem
ve Ebu Züra; “beis yok, salihul hadis” dediler İbni Hibban, İbnul
Medini, Mizzi; “güvenilir” dediler. , Hakim; “güvenilir, me’mun”,
Zehebi; “saduk” dedi. İbni Ebi Hatem, Şebib’in Ruh Bin elKasım, Yunus
Bin Yezid ve Muhammed Bin Amr’dan rivayette bulunduğunu zikreder ve -
Elbani’nin iddiasının aksine - onun Ruh’tan rivayeti hakkında cerhte
bulunmaz.

Ruh Bin elKasım; Buhari ve Müslim ricalindendir. Zehebi;
“Hafız, Hüccet”, Ebu Hatem, İbni Main, Ebu Züra, İbni Hacer,
İbnulMedini ve İbni Mübarek; “güvenilir”, İbni Hibban; “Mutkın, hafız”
dediler. İttifakla güvenilir bir ravidir.

Ebu Cafer el Hutami; adı Umeyr Bin Yezid’dir,
güvenilirdir.

İbni Ebi Hayseme Tarih'inde; Müslim Bin İbrahim – Hammad
Bin Seleme – Ebu Cafer elHutami – Umara Bin Huzeyme – Osman Bin Huneyf
radıyallahu anh senedi ile rivayet ediyor; “Bir a’ma adam Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve gözü için kendisine dua
etmesini istedi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem buyurdu ki;

“Git abdest al, iki rekat namaz kıl ve sonra da şöyle
söyle; “Rahmet peygamberin olan Muhammed ile senden istiyor ve sana
yöneliyorum! Ey Muhammed! Rabbimden seninle gözüme şifa taleb
ediyorum. Allah’ım! Duamı kabul et ve gözümün şifa bulması hakkında
Peygamberin duasını da kabul eyle!” Ne zaman bir hacetin olursa böyle
yap!” buyurdu. Bu rivayetin isnadı sahihtir.

Elbani ve İbni Teymiye’nin bu son rivayetteki ziyade kısım
hakkında şüzuz iddiaları, incir çekirdeğini doldurmaz. Onlara göre;
güvenilir bir ravi olan Hammad Bin Seleme, kendisinden daha güvenilir
olan Şube’nin rivayetine muhalif bir ziyade ile rivayet etmiştir.
Halbuki bu ziyade, Şube’nin rivayetine değil, İbni Teymiye ve
Elbani’nin kendi zihinlerinde tasarladıkları ütopyaya muhaliftir!
SELEFİN BU HADİSLE AMEL ETMESİ
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in
irtihalinden sonra, Onunla tevessül edildiğine dair bir rivayeti İbni
Teymiye naklediyor; Ebu Haşim – Kesir Bin Muhammed Bin Kesir Bin
Rifaa’dan; “AbdulMelik Bin Said Bin Ebcer’e bir adam geldi ve onun
karnını tutup; “Senin karnında şifa bulmaz tatarca hastalığı var”
dedi. Bunun üzerine Abdulmelik; “Allah’a sığın! Allah benim rabbimdir.
Ona hiçbir şeyi şirk koşmam. Allah’ım! Rahmet peygamberi olan
peygamberin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile sana
yöneliyorum. Ya Muhammed! Seninle durumuma acıyan Rabbime
yöneliyorum!” dedi. Adam tekrar Abdulmelik’in karnını tutunca;
“Kurtulmuşsun” dedi.


ABBAS RADIYALLAHU ANH İLE TEVESSÜL
4. HADİS-İ ŞERİF

Enes Bin Malik radıyallahu anh’den; “Halk kıtlığa maruz
kaldığı zaman Ömer Bin Hattab radıyallahu anh, Abbas radıyallahu anh
ile istiskada bulunarak;

“Allah’ım! Peygamberimiz ile sana tevessül ederdik de bize
yağmur verirdin. (şimdi ise) Peygamberimizin amcası ile sana tevessül
ediyoruz, bize yağmur ver!” dedi. Bunun üzerine yağmur yağar ve halk
suya kavuşurdu.”

Bu hadis ittifakla sahihtir. Ancak vefatından sonra zat ile
tevessülü inkar edenler hadisi te’vil ederek, hadisin metninde geçen;
“bi nebiyyina” (peygamberimiz ile) ve “bi ammi
nebiyyina” (peygamberimizin amcası ile) ibarelerine, dua ve şefaat
kelimelerini takdir etmişler, bunun; “peygamberimizin amcasının
duasıyla…” manasına geldiğini, bu yüzden de Ömer radıyallahu anh’ın
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ‘i bırakarak, amcası
Abbas radıyallahu anh’ı vesile ettiğini ve bunun zat ile değil, dua
nitelikli bir tevessül çeşidi olduğunu iddia etmişlerdir.
ELBANİ’NİN YAKIŞIKSIZ SÖZLERİ
Hatta Elbani der ki; “Biz Nebi sağ iken, O’ndan bizim için
dua etmesini istiyorduk. O’nun duasıyla Allah’a yaklaşmak istiyorduk.
Şimdi O Senin ahiretine intikal etti. Bize dua etmesinin imkanı
kalmadı…”

İşte bu, hadislerin te’viline şiddetle karşı olan
Elbani’nin, işine gelmeyen konularda nasıl zorlama te’viller
yapabildiğini, kendisini şartlandırmış bulunduğu taassubane
fikirlerinden, gerçeklere muhalefet pahasına vazgeçemediğini gösteren,
ilmi üsluba yakışmayan bir tavırdır.

Bu hadis hakkında, Elbani ve ekolünün haktan uzak
açıklamalarına cevaba geçmeden önce, yukarıda Elbani’den naklettiğimiz
sözün son cümlesine itiraz etmeden geçmemiz mümkün değildir.

Öncelikle, muhterem Elbani’nin de sıhhatini ikrar ettiği
merfu hadiste; “Peygamberler kabirlerinde diridirler ve orada namaz
kılarlar” buyrulmuştur. Bu hadisin sıhhatini destekleyen daha birçok
hadis vardır.

Elbani bu hadislerden birkaçını zikrettikten sonra diyor
ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in öldükten sonraki
hayatı, sağ olduğu zamanki hayatından farklıdır. Çünkü berzah hayatı
gayb alemindendir. Gerçeğini Allah’tan başka kimse bilemez…”

Peki gerçeğini Allah’tan başka kimsenin bilmediği bu hayat
dönemi hakkında, Elbani nasıl olur da; “Bize dua etmesinin imkanı
kalmadı” diye kesin bir ifade kullanır? Berzah hayatında namaz kılması
mümkün olan peygamberlerin, nasıl oluyor da dua etme imkanları yok
sayılıyor?

Kaldı ki, Bezzar, Heysemi ve diğer birçok hadis ulemasının
sahih hükmü verdiği, yine bir bahtsızlık eseri Elbani’nin zayıf
olduğuna hükmettiği bir hadiste bu husus gayet net olarak ifade
buyruluyor;

İbni Mes’ud radıyallahu anh’den merfuan; “Hayatım sizin için
hayırlıdır. Sizinle konuşur, anlatırım. Ölümüm de sizin için
hayırlıdır. Çünkü amelleriniz bana arz edilir, hayırlı görürsem hamd
eder, kötü görürsem istiğfar dilerim.”

Bezzar’ın bu rivayeti hakkında Hafız el Iraki; “Ricali
sahih ricalidir. Ancak Abdulmecid Bin Abdilaziz erRavvad’ı bazıları
zayıf saymış, lakin Müslim ondan rivayette bulunmuş, İbni Main ve
Nesai güvenilir bir ravi olduğunu söylemişlerdir” der. Münavi, Heysemi
ve Zürkani de aynı şekilde sahih olduğunu kaydediyor. Bu hadisi Haris
Bin Ebi Üsame de, Müsned’inde başka bir tarikle, zaif senedle rivayet
etmiştir.

Abdülmecid Bin Abdülaziz Bin Ebi Ravvad hakkında; Buhari;
“Hakkında konuşuldu”, Ebu Hatem; “Kavi değildir, hadisi yazılır”
Darekutni; “İtibar için hadisi yazılır, huccet değildir” derken, Yahya
Bin Main, Ahmed Bin Hanbel, Ebu Davud, Nesai, İbnu Şahin, Zehebi ve
başkaları; “Süka(güvenilir)” demişlerdir. Müslim ricalindendir. İbni
Hacer Takrib’de der ki; ““Sadukdur. Hata eder, Mürcie’den idi . İbni
Hibban’ın Onun hakkında metruk demesi ifrattır. O, dokuzuncu
tabakadandır. 206 senesinde vefat etti ” Nureddin Itr der ki;
“Şüphesiz o, güvenilir bir ravidir, hadislerde hata edebilir.
Ekseriyet onu tevsik etmiş, onunla huccet getirmişlerdir.”

İbni Amr radıyallahu anhuma’dan merfuan; “Dünya Mü’minin
zindanı, kafirin cennetidir. Mü’minin, ölürkenki hali, zindanda olup
ta çıkarılan, hapisten çıkarılınca yeryüzünde istediği gibi dolaşan
bir adama benzer.”

Bu hadisin ravileri Heysemi’nin de dediği gibi güvenilir
olup, sahihtir.

İbni Ebid Dünya, “Zikrul Mevt” adlı eserinde, Halid Bin Hadaş’tan, o
da İmam Malik’ten rivayet ediyor; “Ruhun serbest olduğu ve dilediği
yere gittiği bana ulaşmıştır” demiştir.

Beyhaki Kitabul Ba’s’ta, İbni Ebid Dünya Kitabul Menamat’ta
kendi isnadları ile ve İbni Mübarek; Ebu Ömer Bin Hayviye ve EbuBekr
elVerrak – Yahya – elHuseyn – İbni Uyeyne – Yahya Bin Said ve Ali Bin
Zeyd Bin Cüdan – Said Bin elMüseyyeb senedi ile rivayet ediyor;
“Selman el Farisi radıyallahu anh, Abdullah Bin Selam radıyallahu
anh’e dedi ki; “Ruh cesedden ayrıldıktan sonra kıyamete kadar yer ile
gök arasında serbest dolaşır.” Bunu Ebu Nuaym; Muhammed Bin Ali –
Abdullah Bin elMen’i – Muhammed Bin Cafer elVerkani – Ebu Ma’şer –
Muhammed Bin Ka’b – Muğire Bin Abdurrahman senedi ile tahric etmiştir.

Bu ruhların tasarrufu hakkında delildir. Bu konuda delil
olan başka rivayetler için İmam Suyuti’nin ElHavi LilFetavi içerisinde
basılmış olan Enbaul Ezkiya ve Tenvirul Halek adlı (Allah’ın inayeti
ile ikisi de tarafımızdan tercüme ve tahkik edilmiştir.) risalelerine,
yine İmam Suyuti’nin Şerhus Sudur, Ahvalul Berzah(elHavi içerisinde)
adlı eserlerine ve İbni Kayyım’ın Kitabur Ruh adlı eserine
bakılabilir.

Alusi, Açık Deliller kitabında der; Ölülerin ruhları
birbirleriyle karşılaşırlar, ziyaretleşirler ve görüşürler mi?

Bu sorunun cevabı “Kitabu’r Ruh"da şöyledir:
"Ruhlar iki kısımdır: Azab gören ruhlar ve ikram olunan
ruhlar. Azab gören ruhlar, ziyaretinde ve buluşmalarında kendisine
azab edilen bir durum içerisindedirler. İkram olunan ruhlar ise
serbest olarak rahatça birbirleriyle buluşurlar, ziyaretleşirler ve
dünyada olanları ve insanları ilgilendiren şeyleri görüşürler. Her bir
ruhun kendisi gibi olan bir arkadaşı vardır."

İleride ruhların kabir ve berzah hayatı hakkındaki
rivayetleri ayrıca değerlendireceğiz ve hakikatte işin Elbani’nin
iddia ettiği gibi olmadığını, ruhların idrakinin en az diriler kadar
cari olduğunu tekrar göreceğiz.

Seyyid Ahmed er Rıfai hazretleri der ki; “Ruhların (manevi
tasarrufları) şimşek gibi çakan tesirlerini inkar, her şeyi açıp
salıveren Allah Teala’nın yardımını bilmemektir. Allah’ın kelamı
hükümsüz bırakılamaz. O, şöyle buyurur; “Çünkü benim velim (Bana
yardım etmekte, beni korumakta yegane sahibim) o kitabı indiren
Allah’tır. Ve O, bütün Salihlere de velilik ediyor.”(Araf,196)

Yani, Salih kullarının da işlerini üzerine alır, onlardan
meded umanların işlerini de. Hatta onlardan yardım isteyenlere
sığınanları da himayesine alır. O Salih kişiler ister hayatta olsun,
ister olmasınlar. İster farkında bulunsun, ister bulunmasınlar…

Kul, merhametli olunca, uyuyan birisinin üzerini örter de,
o uyandıktan sonra, yaptığı iyiliği ona anlatmaz… Allah teala ise
Rahmandır, Rahimdir. O azamet sahibidir, cömerttir. Dostu olan kuluna
dilediği yerden, ummadığı yerden rızık bahşeder… Sevgili kulundan ve
onu sevenlerden, takdir olunmuş olan kötü akibetleri, kulunun hayrına
olan kederler ile def eder. Ama bu, veli kulunun tesiriyle değil,
kendi tenezzülatı sübhaniyesinin bir neticesidir.”

Zeylai; “Allah’a veliler ile tevessül, peygamberler ve
Salihlerin vefatlarından sonra onlarla istiğase caizdir. Zira, mucize
ve keramet, ölümleri ile kesilmez” der. Hadika’da Nablusi, Umdetul
Akaid’de Abdullah Nesefi, Hamevi, Ahmed Sücai, Muhammed Şevberi de
benzer ifadeler ile bu hususu dile getirmişlerdir. İmamul Harameyn
ile Ramli; “Kerametin ölümden sonra kesildiğini ancak Rafızi inkar
eder” dediler. (Şiiler, mü’min ölünce necis olur diye iddia ettikleri
için böyle demiş olsa gerek)

Ali Echuri; “Veli dünyada kınındaki kılıç gibidir.
Öldüğünde ondan sıyrılır, böylece tasarrufu daha kuvvetli olur” der ve
Ebu Ali es Senci de Nurul Hidaye’de aynısını söyler.

İmam Suyuti, Yafii’den naklen der ki; “Velilere öldükten
sonra halleri iade edilir ve göklerin ve yerin melekutunu seyrederler.
Peygamberlerin ölü değil, diri olduğunu müşahede ederler. Tıpkı
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Musa aleyhisselamı kabrinde
seyrettiği gibi. Nitekim peygamberlere mucize olarak caiz olan şeyin,
evliya için keramet olmasının caiz olduğu ikrar edilmiştir. Bunu ancak
cahil inkar eder.” Elbani’nin bu hatasına işaret ettikten sonra asıl
mevzuya dönelim;






ELBANİ’DEN ÇARESİZLİK İÇİNDE ÇIRPINIŞLAR
Elbani ve Şeyhul İslam İbni Teymiye’nin; “Peygamberimizin
amcası ile tevessül ediyoruz” cümlesine mahzuf bir muzaf ile “dua”
kelimesini takdir etmeleri delilsizdir. Ayrıca “Peygamberimiz’in
amcası ile” tarzındaki tevessül, Abbas Radıyallahu anh’ın Peygamber
efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e yakınlığı ve O’nun yanındaki
konumu ile tevessül manasına geldiğinden, bu aynı zamanda Peygamber
efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile tevessül demektir.

“Ömer Radıyallahu anh, Abbas radıyallahu anh ile tevessül
ettikten sonra; “Vallahi bu Abbas Allah’a vesiledir. Ve O’nun
nezdindeki itibarıdır” demesi ve Hassan Bin Sabit’in; “… Abbas’ın
hatırına yağmur yağdı” manasına gelen şiiri , doğrudan zat ile (yani
Onun Allah nezdindeki mertebesi ile) tevessülü kabul edenlerin
görüşünü destekler mahiyettedir.

İbni Abdilberr’in bir çok tarikten geldiğini belirttiği
rivayette, mesele açıklık kazanıyor;

“Ömer radıyallahu anh, istiskada bulunmak üzere Abbas’ı da
yanına alarak (musalla’ya) çıktı ve şöyle dedi; “Allah’ım! Biz,
peygamberimizin amcası ile sana yaklaşıyor ve Onun şefaatçi olmasını
diliyoruz. Peygamberin için Onu gözet. Nitekim sen, ana babasını
iyilik ve salahı sebebiyle iki (yetim) çocuğu gözetmiştin.(Bkz.: Kehf;
82) Biz, istiğfar ve istişfa ederek Onu sana aracı kıldık.” Sonra Ömer
radıyallahu anh, insanlara yönelerek şöyle seslendi;

“Rabbinizden mağfiret dileyin. Zira O, çok bağışlayıcıdır.
(Mağfiret dileyin ki) üzerinize bol bol yağmur yağdırsın, mallarınızı
ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için
ırmaklar akıtsın!”(Bkz. Nuh; 10-12. ayetler) Sonra da Abbas
radıyallahu anh ayağa kalkarak dua etti. Abbas radıyallahu anh’ın
gözleri yaşlarla doluydu. (bu vesile ile Allah’ın yağmur vermesinden
sonra) halk; “Seni tebrik ediyoruz ey Harameyn sakisi!” diyerek
Abbas’a ellerini sürmeye başladılar.”

Neticede, Ömer radıyallahu anh’ın, dilimizde;
“Peygamberimizin amcası hürmetine” diye dua etmek şeklinde ifadesini
bulan, Abbas radıyallahu anh ile tevessülünün, özellikle zatı, yani
peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e olan yakınlığı
sebebiyle, Allah katındaki mertebesi ile tevessül manasına geldiği
anlaşılıyor.

Zübeyr Bin Bekkar’ın rivayetinde; “Bir kuraklık senesinde
Ömer radıyallahu anh, Abbas’ı vesile yaparak yağmur duası yaptı. Sonra
da onu öne sürüp kendisinin de bizzat dua etmesini istedi. Abbas
ellerini kaldırıp; “Allah’ım! Bunlar, Peygamber’inin amcası olduğum
için bana tevessül ettiler. Peygamber’inin hatırı için yağmur yağdır”
dedi. Hemen hava bulutlanıp sicim gibi bir yağmur yağmaya başladı.”
Birden fazla vuku bulan istiska/tevessül vakasından, Abbas
radıyallahu anh’ın fazileti, Ömer radıyallahu anh’ın tevazu ahlakı,
Ehli Beyt ve Salih zatlarla istiska ve istişfa’ın müstehab oluşu gibi
hükümler çıkarılmıştır.

Şevkani der ki; “Gerçekten Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ile, hayatta iken tevessül sabit olmuştur. Ayrıca vefatından
sonra Ondan başkası ile de sahabenin sukuti icmaı ile tevessül sabit
olmuştur. Zira sahabeden hiçbiri, Ömer radıyallahu anh’ın, Abbas
radıyallahu anh ile tevessülünü yadırgamamıştır.

Bana göre İzzeddin Bin Abdisselam’ın iddia ettiği gibi
tevessülün cevazını yalnız peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e
tahsis etmenin şu iki sebebden dolayı bir manası yoktur;

Birincisi, söylediğim gibi sahabe icmaı vardır. İkincisi
ise; ilim ve fazilet sahibi bir zat ile tevessül, gerçekte onun Salih
amelleriyle ve üstün meziyetleri ile tevessül demektir. Çünkü fazilet
sahibi olan kişi ancak amelleriyle faziletli olur.

Bu durumda; “Allah’ım! Falan alim ile sana tevessül
ediyorum” diyen kimse, onun sahib olduğu ilim ve amel ile tevessül
etmiş olmaktadır.”

Mervezi, Müsned-i Ebubekr’de; Ahmed Bin Ali – Osman Bin Ebi
Şeybe ve Ebu Hayseme – Yezid Bin Harun – Hammad Bin Seleme – Ali Bin
Zeyd – Kasım Bin Muhammed – Aişe r.a. senediyle rivayet ediyor;
حدثنا احمد بن علي قال حدثنا عثمان بن ابي شيبة وأبو خيثمة قالا حدثنا
يزيد بن هارون قال حدثنا حماد بن سلمة عن علي بن زيد عن القاسم بن محمد
عن عائشة رضي الله عنها قالت تمثلت بهذا البيت وأبو بكر رضي الله عنه
يقضي
وأبيض يستسقى الغمام بوجهه
ثمال اليتامى عصمة للأرامل
فقال ابو بكر رضي الله عنه ذاك رسول الله صلى الله عليه وسلم

“Aişe radıyallahu anha dedi ki; “Ben babam Ebu Bekir halife
iken, şu beyti okudum;

“Beyazdır, yüzü suyu hürmetine yağmur istenir.
Yetimlerin sığınağı, dul kadınların koruyucusudur.”

Ardından Ebu Bekr radıyallahu anh dedi ki; “O, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemdir.”

Bezzarın rivayetinin isnadı şöyle;
حدثنا الحسن بن يحيى الأرزي قال نا سليمان بن حرب قال نا حماد بن سلمة عن
علي بن زيد عن القاسم بن محمد عن عائشة رحمة الله عليها

İmam Ahmedin rivayeti;
حدثنا عبد الله قال حدثني أبي قال ثنا حسن بن موسى وعفان قالا ثنا حماد
بن سلمة عن علي بن زيد عن القاسم بن محمد عن عائشة رضي الله عنها

İbni Ebi Şeybe Yezid Bin Harun’dan aynı isnad ile rivayet
eder. Heysemi bunu Ahmed ve Bezzar’a isnad edip ricalinin güvenilir
olduğunu söylemiştir. Ayrıca Enes R.a.’ın rivayetinde Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in yağmur duasından sonra O’nun isteği
üzerine Ali r.a. bu beyti okumuştur. İbnu Ömer r.a de yağmur
duasından sonra bol yağmur yağması üzerine, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in yüzüne bakıp bu beyti hatırladığını söylemiştir.
























TEVESSÜL DUALARI
5.HADİS-İ ŞERİF

Hatib elBağdadi, Camiül Ahlakır Ravi’de naklediyor;
أنا محمد بن الحسين بن محمد المتوثي نا عثمان بن أحمد الدقاق نا محمد بن
خلف بن عبد السلام نا موسى بن ابراهيم المروزي نا وكيع عن عبيدة عن شقيق
عن ابن مسعود عن النبي صلى الله عليه وسلم قال من اراد ان يؤتيه الله حفظ
القرآن وحفظ العلم فليكتب هذا الدعاء في إناء نظيف بعسل ثم يغسله بماء
مطر يأخذه قبل ان يقع الى الأرض ثم يشربه على الريق ثلاثة ايام فانه يحفظ
بإذن الله اللهم اني أسألك بأنك مسؤول لم يسأل مثلك أسألك بحق محمد
رسولك ونبيك وإبراهيم خليلك وصفيك وموسى كليمك ونجيك ونصف كلمتك وروحك
وأسألك بكتاب ابراهيم وتوراة موسى وزبور داود وإنجيل عيسى وقرآن محمد
وأسألك بكل وحي اوحيته وبكل حق قضيته وبكل سائل اعطيته وأسألك باسمك الذي
دعاك به أنبياؤك فاستجبت لهم وأسألك باسمك الذي ثبت به ارزاق العباد
وأسألك بكل اسم هو لك انزلته في كتابك وأسألك باسك الذي استقل به عرشك
وأسألك باسمك الذي وضعته على الأرضين فاستقرت وأسألك باسمك الذي دعمت به
السماوات فاستقلت وأسألك باسمك الذي وضعته على النهار فاستنار وأسألك
باسمك الذي وضعته على الليل فأظلم وأسألك باسمك الذي وضعته على الجبال
فرست وأسألك باسمك الواحد الأحد الصمد الوتر الظاهر الطهر المبارك المقدس
الحي القيوم نور السماوات والأرض عالم الغيب والشهادة الكبير المتعال ان
ترزقني حفظ كتابك القرآن وحفظ أصناف العلم وتثبتهما في قلبي وشعري وبشري
وتخلطهما بلحمي ودمي ومخي وتشغل بهما جسدي في ليلي بتعبير فإنه لا حول لي
ولا قوة إلا بالله

Muhammed Bin el Huseyn Bin Muhammed el Metusi(ya da
Mütevessi) – Osman Bin Ahmed ed Dekkak – Muhammed Bin Halef Bin Abdis
Selam – Musa Bin İbrahim el Mervezi – Veki’ – Ubeyde – Şakik - İbni
Mes’ud radıyallahu anh senedi ile merfuan;

“Kim Kur’an’ı ve ilimleri ezberlemek istiyorsa, şu duayı
temiz bir kaba bal ile yazsın, sonra yağmur suyunu yere düşmeden önce
toplayıp onunla yıkasın ve üç gün onu içsin; (Taberani’nin
rivayetinde; bal ve zaferan ile yazıp yağmur suyu ile yıkasın ve bir
taraftan namazlarının ardından bu duayı okurken bir taraftan da üç
gün oruç tutup bununla iftar etsin” diye geçer.); “Allahım! Senin hiç
kimseye ihtiyacı olmayarak kimseden talepte bulunmayan ve
yaptıklarından hesaba çekilmeyen, isteklerin kendisine arz olunduğu
Zatı Bari olduğunu anarak sana yalvarıyor, Peygamberin Muhammed,
halilin İbrahim, sırdaşın Musa ve ruhun, kelimen, şerefli kulun İsa
hakkı için sana yalvarıyorum…”

Bu rivayetin senedindeki Musa Bin İbrahim elMervezi
metruktur.

Taberani, Kitabud Dua’da aynı dua metnini; Yahya Bin Eyyub
el Allaf el Mısri - Ebu Tahir Bin es Serh – Ebu Muhammed Musa Bin
Abdurrahman es San’ani el Müfessir – İbni Cüreyc – Ata – İbni Abbas
radıyallahu anhum – merfuan senediyle ve; Mukatil Bin Hayyan – Mücahid
– İbni Abbas radıyallahu anhum – merfuan senediyle verir.
Bu tarikte de Musa Bin Abdurrahman el Müfessir teferrüd
etmiştir ve O, hadis uydurmakla müttehemdir.

Aynı rivayet, Ebu Bekr Muhammed Bin Abdubaki el Bezzar –
Ebu Ya’la Muhammed Bin el Huseyn el Fakih – Ali Bin Ömer es Sükkeri –
Ebu Hamid Ahmed Bin Bilal – Muhammed Bin Abdullah el Buhari – Bahr Bin
en Nadr – İsa Bin Musa – Ömer Bin Subh – Ebu Abdullah eş Şami ve
Muhammed Bin Ebi Aişe es Sindi - Yezid Bin Ömer – Ömer Bin Abdülaziz
– Mücahid Bin Cübeyr – İbni Mes’ud R. Anhum – merfuan senedi ile
rivayet olundu.

Bu isnadda geçen Ömer Bin Subh metruktur.

Ebuş Şeyh el Esbahani, bu rivayeti Ahmed Bin İshak el
Cevheri’nin hadisi olarak; Ebul Eş’as – Züheyr Bin el A’la el Utbi –
Yusuf Bin Yezid Zühri – merfuan tariki ile rivayet etti. Bu isnad
zayıftır. Emali’de Ebu Musa el Medini ve Ebu Abdullah Makdisi bunu
kaydetmişlerdir.

Yine aynı dua metnini, Rezin bin Muaviye el Adberi,
Tecrid’de; Ebu Şeyh el Asbahani Fadailul A’mal’de; Ebu Musa el Medini
– Muhriz Bin Hişam – Abdulmelik – Babası – dedesi – EbuBekr es Sıddık
radıyallahu anh’den merfuan senedi ile,

Ve Ebu Musa el Medini – Zeyd Bin Hubab - Abdulmelik Bin
Harun Bin Antera tarikiyle,

Ebul Abbas Bin Türkman el Hemedani, Kitabud Dua’da; Ebul
Fadl Muhammed Bin el Hasen Bin Muhammed ed Dekkak – Muhammed Bin Osman
Bin Halid el Ukberi – Ebuş Şeyh (es Sevab adlı eserinden) – Ubeydullah
Bin Ahmed Bin Ukbe – Hasen Bin Arafe el Abdi – Zeyd Bin Hubab el Akeli
– Abdulmelik Bin Harun Bin Anteratuş Şeybani – Babasından senedi ile;
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Ebu Bekr
radıyallahu anh’e Kur’an’ı ezberlemesi için öğrettiği bir dua olarak
rivayet eder.

Ebuş Şeyh, hadisin hasen olduğunu söyler(!) Ebuş Şeyh’in
ikinci tarikte ve Hemedani’nin Kitabud Dua’da zikrettiği Abdulmelik
Bin Harun Bin Antera cidden zayıftır.

Böyle uzun bir dua metninde birbirleriyle karşılaşmamış
ravilerin aynı metni rivayet etmiş olması ve tariklerin zayıf dahi
olsa birbirinin kusurlarını giderecek mahiyette olması sebebiyle, bu
hadis itibar bakımından ciddiye alınması gereken bir hadistir.

Tevessül ihtiva eden bir diğer duayı; İbni Neccar
Tarih’inde; Yusuf Bin Mübarek – Ebu Said Ahmed Bin Muhammed el Bağdadi
– Ebul Feth Abdulkerim Bin Abdulvahid Bin Mahmud Bin es Saiğ – Ebu
Said Ahmed Bin Abdullah Bin Hasene – Ebul Abbas Ahmed Bin Muhammed Bin
Zekeriya en Nesevi ve Ebu Sa’d Ahmed Bin Muhammed Bin Hafs Bin Halil
el Herevi – Abdullah Bin Adiy el Cürcani – Ahmed Bin Cafer es Sa’di –
Sa’d Bin Said el Enbari – Süleyman İbni Ebi Hevde – Süfyan es Sevri –
İbrahim Bin Edhem – Musa Bin Yezid – Uveys el Kareni – Ömer Bin el
Hattab ve Ali Bin Ebi Talib - merfuan senedi ile yaptığı rivayette
uzun bir dua tavsiye edilmiş, orada; “Allahım… karada ve denizde,
zorlukta ve kolaylıkta sana dua ve ibadet eden kulların hakkı için…”
ifadesi geçmektedir.

Deylemi, Ömer ve Ali r.a.’dan merfuan rivayet ediyor;
“Şeytan veya sultan seni üzerse şöyle dua et;

يا من يكفي من كل احد ولا يكفي منه احد يا احد من لا أحد له يا سند من لا
سند له انقطع الرجاء إلا منك فاكفني مما أنا فيه وأعني على ما أنا عليه
مما قد نزل بي بجاه وجهك الكريم وبحق محمد عليك آمين

“Ey kimsenin yetmediği yerde herkese yeten! Ey kimsesi
olmayanların kimsesi! Ey yardımcısı olmayanların yardımcısı! Ancak
senden ümid ederim. Kerim olan vechin hürmetine ve Muhammed
(sallallahu aleyhi ve sellem) hakkı için, içinde bulunduğum durumdan
kurtar, başıma gelen şu işte bana yardım et! Amin”

İbni Hacer’in Tesdidül Kavs’ta buhadisin isnadını şu şekilde
verir; Ebu Abdullah Cürcani - Şakik(Bin İbrahim el Belhi) – İbrahim
Bin Edhem – Musa Bin Yezid – İdris - Ömer ve Ali radıyallahu anhuma
senedi ile)

İsnaddaki Şakik el Belhi hakkında Zehebi ve İbni Hacer der
ki; “Zahidlerin büyüklerindendir. Hadiste münkerdir denildi...Onun
zayıf olduğuna hükmedilmesi tasavvur edilemez. Mezkur nekaret, ondan
rivayette bulunan ravi ciheti iledir.” Hadis sahihtir.

Ebu Said radıyallahu anh’den merfuan rivayet edilen; “Kim
evinden namaza doğru çıkarken; “Allahım! Senden isteyenlerin hakkı
için istiyorum…” hadisi ise birkaç tarikten gelmiş olmasına rağmen
zayıf ravi Atiyyetül Avfi’nin teferrüd etmiş olması sebebiyle Merhum
Elbani tarafından zayıf sayılmıştır. Ancak Hafız Iraki ve diğer hadis
uleması bunun isnadının hasen olduğunu söylemiştir. İbni Teymiye, İbni
Kudame, Behuti, İbni Müflih gibi hanbeli uleması dahi bu hadisi delil
tutmuştur.

Misbahuz Zücace’de Busayri der ki; “İbni Mace’nin isnadı
zayıflar zinciridir; Atıyye (el Avfi), Fudayl Bin Merzuk, Fadl Bin
Muvaffak zayıf ravilerdir. Lakin İbni Huzeyme bunu Sahih’inde Fudayl
Bin Merzuk tariki ile rivayet etmiştir. Onun indinde bu sahihtir.
Rezin bu rivayeti zikretmiş, Ahmed Bin Mün’i bunu müsnedinde Yezid –
Fadl Bin Merzuk isnadıyla rivayet etmiştir.”

İbni Ebi Şeybe; Veki – Fudayl Bin Merzuk – Atiyye – Ebu
Said senediyle rivayet etmiştir.

İbnu Ebi Hatem, isnadı hakkında bir şey söylememiş, sadece;
“mevkuf’a benziyor” demiştir.

Fudayl Bin Merzuk hakkında; İbni Uyeyne, Sevri, İbni Main,
Icli, İbni Hibban, İbni Şahin ve Suyuti; “süka=güvenilir” dediler,
İbni Adiy; “onda beis olmadığını umarım”, Nesai; “zayıf”, Ebu Hatem;
“Saduk, salihul hadis”, Zehebi; “hadisleri hasendir” demişler, Müslim,
ondan rivayet etmiştir.

Atıyyetül Avfi hakkında ise; Yahya Bin Main, Icli, İbnu
Şahin; “güvenilir”, Zehebi ve Nesai; “zayıf” , Ebu Zür’a; “leyyin”,
Ebu Hatem; “zayıf, hadisi yazılır” İbni Adiy; “hadisi yazılır, sikalar
ondan hadis yazdılar”, İbni Hacer; “saduk, çok hata eder”
demişlerdir. Buhari Edebül Müfred’de, Tirmizi, Ebu Davud ve İbni Mace
onun rivayetiyle hüccet getirmişlerdir. Atıyye, Şiilikle itham
edildiği için ve tedlis yaptığı için zayıf kabul edilmiştir.

Neticede hadis mevkuf olarak hasendir. Merfu olması
şüphelidir.

Rivayete göre Abdullah Bin Zübeyr r.a., İbni Ömer r.a.’nın
da yanında bulunduğu bir mecliste; “…bihurmeti arşike ve hurmeti
vechike ve hurmeti nebiyyike aleyhisselam…” şeklinde dua ve tevessül
etmiştir. Aynı rivayet tevessül içermeyen metni ile Ebu Nuaym
tarafından daha sağlam isnad ile rivayet edilmiştir.

İmam Cafer es Sadık radıyallahu anh’den şöyle rivayet
edilmiştir; “Bir kimsenin bir haceti olursa, temiz bir kağıt parçası
üzerine Besmeleyi yazsın ve şu duayı eklesin;

بسم الله الرحمن الرحيم من العبد الذليل إلى الرب الجليل رب إني مسني
الضر و انت ارحم الراحمين
Sonra yazdığı kağıdı temiz bir akarsuya bıraksın. Kağıdı
bırakırken şöyle dua etsin; “Allah’ım! Habibin Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem hürmetine, Onun ehli beyti ve ashabı hürmetine,
kendilerinden razı olduğun tertemiz yakınları ve senin yolunda olanlar
hürmetine dileğimi kabul buyur. Ey keremi bol olan Rabbim! Beni de
ikramına dahil kıldığın kullarından eyle”

Abbasi’lerin Salih Halifelerinden Muhammed Mehdi, şiddetli
bir fırtına çıkınca, alnını toprağa koyar ve ;

اللهم احفظنا بنبيك محمد ولا تشمت بنا الأعداء من الأمم اللهم إن كنت
أخذت عبادك مجرمين فهذه ناصيتي بيدك فزالت الريح لوقتها وسكنت
“Allah’ım! Peygamberin Muhammed(sallallahu aleyhi ve alihi
ve sellem) ile bizi muhafaza et ve bizi düşmanlarımıza karşı küçük
düşürme! Allahım! Eğer mücrim kullarının canını alacaksan, işte
nasiyem elindedir.” diye dua eder ve fırtına o anda dinerdi.






















ÖNCEKİ PEYGAMBERLER İLE TEVESSÜL
6. HADİS-İ ŞERİF

Enes Bin Malik radıyallahu anh’den; “Ali Bin Ebu Talib
radıyallahu anh’ın annesi Fatıma Binti Esed radıyallahu anha vefat
ettiğinde… Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kabrin içine girdi
ve yan yatarak buyurdu ki; “Dirilten ve öldüren Allah’tır. O Hiç
ölmeyen diridir. Rabbim! Annem Fatıma Binti Esed’i mağfiret eyle!
Huccetini (Kelime-i Tevhidi) ona telkin et ve onun kabrini geniş eyle.
Peygamberinin ve benden önceki peygamberlerinin hakkı için duamı kabul
buyur. Şüphesiz sen merhametlilerin en merhametlisisin!”

Nihayet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, cenaze için
dört tekbir getirdi ve onu kendisi, Abbas ve Ebu Bekr radıyallahu
anhuma kabre koydular.”

Heysemi der ki; “Ravilerinden Ruh Bin Salah, İbni Hibban ve
Hakim tarafından güvenilir görülmüştür. Ancak onda zayıflık vardır.
Diğer raviler sahih ricalidir.”

İbni Adiy Ruh Bin Salah’ı zayıf addetmiş, Zehebi ve İbni
Cevzi bunu İbni Adiy’den naklen belirtmişlerdir. İbni Hibban onu,
güvenilir ravilerin ismini zikrettiği kitabı olan Sükat’ta
zikretmiştir.

Zehebi, Mizanul İtidal’de; onu İbni Adiy’in zayıf
saydığını, İbni Hibban’ın Sükat’ta zikrettiğini, Hakim’in onun
hakkında; “Güvenilir”, dediğini nakleder. İbni Hacer de bu bilgilere
ilaveten şunları söyler;

“İbni Yunus onu Tarihul Guraba’da zikretti ve dediki;
“Musul ehlindendir. Mısır’a gelmiş ve orada hadis rivayet etmiştir.
Ondan münker hadisler rivayet edilmiştir. Nisbeti İbni Siyabe’dir.
Darekutni onun hakkında; “Hadiste zayıftır”, İbni Makula; “Onu zayıf
saydılar” demişlerdir… İbni Adiy ondan iki hadis naklettikten sonra
der ki; “Onun bir çok hadis rivayeti vardır, bazı rivayetinde
münkerlik vardır.”

İhtilaflı bir ravi olan Ruh Bin Salah bu rivayette teferrüd
etmiştir. Hadis’in sahih, hasen, zayıf olduğu yönündeki hükümler de
ihtilaflıdır. Biz bu hadisin hasen olmasını takrir ederiz.

Şu var ki, Elbani, bu hadis hakkında Taberani ve Ebu
Nuaym’ın, zayıf hükmü verdiğini söyleyerek zihinleri
bulandırmaktadır. Halbuki her iki muhaddis te böyle bir hüküm
belirtmemiş, sadece Ebu Nuaym, hadisin Ruh Bin Salah’ın teferrüdü (tek
kalması) ile geldiğini söylemiştir.

Elbani; İbni Hibban ve Hakim’in tesahül (ravilerin
değerlendirilmesinde gevşeklik) ile meşhur olduklarını belirterek,
onların Ruh Bin Salah’ı tevsik etmesinin pek bir şey ifade
etmeyeceğini söylemeye çalışmaktadır. Ancak İbni Hibban’ın cerh ve
ta'dil'de müteşeddid olduğu bilinmektedir. Ayrıca İbni Hibban’ın
tesahülü, mechulül hal olan ravileri güvenilir saymak noktasındadır.
Yani hakkında cerh ve tadil bilinmeyen raviler hakkında hüsnü zan
kaidesi ile hareket etmiştir ve bu bir çok hadis ulemasının tutmuş
olduğu bir yoldur.

Biz de deriz ki, Ruh Bin Salah’ı zayıf sayanlar genelde
İbni Adiy’e tabi olmuşlardır. İbni Adiy ise, Cerh ve ta’dil’de
müteşeddiddir. Mütesahillerin ta’dil’ine şüphe ile yaklaşanın,
müteşeddidlerin cerh’ine de ihtiyat ile yaklaşması gerekmez miydi?

Önceki peygamberler ile tevessül ile ilgili şöyle
rivayetler de vardır; İbni Ebid Dünya, Ahkamul Kubur’da (Ebu Bilal
Muhammed Bin Haris Bin Abdullah Bin Bürde Bin Ebu Musa el Eşari – Ebu
Muhammed el Kasım Bin Abdullah – Anbese Bin Said senedi ile); Ebu Musa
el Eşari Radıyallahu anh, Tüster şehrini fethettiğinde Danyal’ı bir
tabutta buldu. Danyal ile birlikte bir Mushaf, ve içinde yağ,
dirhemler ve yüzük bulunan bir çömlek görmüştü. Ebu Musa bu durumu,
Ömer radıyallahu anh’e bir mektupla bildirmişti. Ömer Radıyallahu anh,
cevap olarak yazdığı mektupta şöyle diyordu; “Mushafı ve yağı bize
gönder. Yanındaki Müslümanlara da, onunla şifa talep etmelerini emret.
Dirhemleri onlara taksim et. Yüzüğü de sana ganimet olarak verdik.”
Benzerini İbni İshak, Megazi’de ve Yunus Bin Bükeyr,
Ziyadat’ta rivayet ettiler. Bu rivayette Ömer radıyallahu anh’ın
Danyal aleyhisselam’ın kimsenin bilmediği bir yere gömülüp kabrini
gizlemesi tavsiyesi de vardır. Şeyhul İslam İbni Teymiye ve bazı
talebeleri bu ziyade kısmı delil olarak kullanmak istemişlerdir.

Ancak İbni İshak ve Yunus Bin Bükeyr’in Ebul Aliye’den
yaptıkları bu rivayetin tamamı dikkate alınırsa, orada; insanların,
Danyal aleyhisselam’ın cesedini dışarı çıkararak onunla tevessül
etmeleri sebebiyle onun cesedinin gizlenmek istendiği görülür. Yani
Ömer radıyallahu anh, Onunla tevessül ettikleri için değil, cesedinin
çıkarılarak yanlış bir uygulama yaptıkları için, Onun kabrini gizlemek
istemiştir!

İbni Sünni’nin ve Havatıful Cann’da Haraiti’nin (İbrahim
Bin İsmail Bin Hammad Bin Ebu Hanife – Davud Bin el Hüseyn – İkrime –
İbni Abbas – Ali radıyallahu anhum senedi ile;) rivayetine göre, Ali
radıyallahu anh; “Bir vadide yırtıcı hayvanlardan korkarsan de ki;
“Korkaklıktan ve arslanın şerrinden Danyal’a sığınırım” buyurmuştur.
Bunun takdiri “Danyal’ın Rabbine sığınırım” demektir.


KABR-İ ŞERİF İLE TEVESSÜL VE İSTİSKA
7. HADİS-İ ŞERİF

Ömer radıyallahu anh’ın haznedarı Malik ed Dar Radıyallahu
anh anlatıyor; “Ömer radıyallahu anh’ın zamanında halk şiddetli bir
kıtlığa maruz kalmıştı. Derken bir adam (Bilal Bin Haris Radıyallahu
anh) Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrine
gelerek; “Ya Rasulullah! Ümmetin için yağmur iste! Zira onlar helak
oldular.” Dedi. Bunun üzerine adama rüyasında şöyle buyruldu; “Ömer’e
git, ona selam götür, halkın suya kavuşacağını haber ver ve ona şunu
söyle; “Senin vazifen, iyi muamelede bulunmak, ölçülü ve güzel hareket
etmektir”

Adam derhal giderek durumu Ömer radıyallahu anh’e bildirdi.
Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh ağladı ve; “Rabbim! Üstesinden
gelemediğim şeyler hariç, çaba sarfetmekten geri durmuyor ve elimden
geleni yapıyorum!” dedi.

İbni Hacer bu hadis hakkında sahih hükmü vermiş, kabre
gelen adamın Bilal Bin Haris olduğunu söylemiştir.
ELBANİ’NİN GERÇEĞE MUHALİF İDDİALARI
Elbani (rahimehullah) ise, üç gerekçe öne sürerek bu
rivayeti kabul etmemiştir;
1. Ravi Malik ed Dar’ın zabt ve adaleti maruf değildir, o mechul bir
ravidir(!) İbni Hacer, Malik’in mechul oluşuna işaret etmiştir(!)
2. Hadisin metni şeriatta müstehab olan istiska namazına ve bazı
ayetlerin ifade ettiği dua ve istiğfara aykırıdır.
3. Rivayetin sahih olduğu kabul edilse bile bu konuda hüccet olamaz.
Çünkü rivayet ismi bilinmeyen bir adama dayanmaktadır. O da mechuldür.
Seyf’in rivayetine dayanarak onun adının Bilal olduğunu söylemekte bir
şey ifade etmez, zira seyf Bin Ömer etTemimi ittifakla zayıf bir
ravidir…”
Abdulaziz Bin Baz da aynı gerekçeleri öne sürer.
Burada Elbani’nin Malik ed Dar Radıyallahu anh’ı mechul
sayması gerçeği ifade etmemektedir. Zira o mechul değil, maruf bir
ravidir.

İbni Sa’d der ki; “Malik ed Dar, Ömer Bin Hattab’ın
azatlısıdır. Cüblan’lı, Himyer kabilesindendir. Ebu Bekr ve Ömer
radıyallahu anhuma’dan hadis rivayet etmiştir. Kendisinden de Ebu
Salih es Semman rivayette bulunmuştur. O maruf idi.”

İbni Hibban, onu güvenilir ravilerin ismini saydığı Sükat
adlı eserinde zikretmiş, İbni Sa’d’ın verdiği bilgileri vermiş,
hakkında menfi bir söz söylememiştir.

Hafız İbni Hacer de şunları söyler; “Malik ed Dar diye
bilinen zat, Malik Bin Iyad’dır ve Asrı seadete yetişmiştir. Muaz ve
Ebu Ubeyde’den rivayetleri vardır. Kendisinden iki oğlu; Avn ve
Abdullah rivayette bulunmuştur. Buhari Tarih’te Ebu Salih Zekvan
tarikiyle Malik ed Dar’dan, Ömer radıyallahu anh’ın kıtlık senesindeki
sözünü (muhtasar olarak) rivayet etmiştir. Aynı rivayeti tafsilatlı
olarak İbni Ebi Hayseme de tahric etmiştir… İbni Sad onu Medineli
tabiilerin ilk tabakası içinde zikretmiştir. Ömer ve Osman radıyallahu
anhuma onu mali işlerde görevlendirmiş ve bu yüzden de ona Malikud Dar
adı verilmiştir. Ali İbnul Medini’den rivayete göre o, Ömer
radıyallahu anh’ın haznedarı idi.” İbni Hacer’in bu sözleri,
Elbani’nin zannını boşa çıkarıyor!

İbni Ebi Hatem der ki; “Malik ed Dar, Ömer radıyallahu
anh’ın azadlısıdır. Ebu Bekr ve Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayeti
vardır. Ondan da Ebu Salih es Semman rivayette bulunmuştur. Bunu
babam(Ebu Hatem)dan böyle işittim.”

İbni Kuteybe der ki; “Ömer Bin Hattab’ın azatlılarından
Malik ed Dar vardı. Ömer Ona bir ev vermişti ki, o bu evde halk
arasında bir şeyler bölerdi… Malik ed Dar, Yemen’e nisbet olundu.”

Ebu Ya’la el Halili de, Malik ed Dar’ın süka (güvenilir bir
ravi) oluşunda ittifak edilen kadim bir Tabii olduğunu ve Tabiin’in
ondan övgü ile bahsettiklerini belirtir.

Ömer radıyallahu anh gibi, rivayet konusunda tesebbüt ve
ihtiyat sahibi bir zatın, resmi veya özel mali işlerde onu istihdam
etmiş olması da, ravi Malik ed Dar’ın zabt ve adaletinin
göstergesidir.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrine gelen
zatın isim olarak tesbiti konusunda İbni Hacer tarafından Seyf Bin
Ömer’in referans gösterilmesinde yadırganacak bir şey yoktur. Çünkü
asıl itibarıyla rivayetin sahih olarak tesbiti konusunda Seyf’in
alakası yoktur. Seyf Bin Ömer, sadece gelen zatın kim olduğu sualine
cevap ararken devreye girmektedir.

Ayrıca gelen zatın, Bilal Bin Haris olduğunu Seyf’in
rivayetine dayanarak belirten İbni Hacer, Seyf’in zayıf oluşunun
farkındadır ve onun hakkında teferruatlı bilgiye sahiptir.

Üstelik yer ve tarih itibariyle Seyf’in verdiği bilgiyle
çelişen bir durum da yoktur. Zira adı geçen Bilal Bin Haris Müzeni
radıyallahu anh, Medinelidir ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in Mekke fethinden önce, Medine’ye gelmelerini temin için
Müzeyne kabilesine haberci olarak gönderdiği ve Mekke fethine bin
kişilik bir kuvvetle katılan Müzeyne’lilerin üç sancaktarından biri
olan sahabidir.

Neticede rivayet sahihtir ve Rasulullah sallallahu aleyhi
vesellem’in vefatın sonra tevessül konusunda sahabenin tatbikatını
ortaya koyan kesin bir delildir.



























ADEM ALEYHİSSELAM’IN TEVESSÜLÜ
8. HADİS-İ ŞERİF

Ömer radıyallahu anh’den merfuan; “Adem aleyhisselam hatayı
işlediğinde; “Ya Rabbi! Muhammed hakkı için senden beni bağışlamanı
istiyorum” dedi.

Allah Teala; “Ey Adem! Henüz yaratmadığım halde Muhammed’i
sen nasıl tanıdın?” diye sordu.

Adem; “Ya Rabb! Sen beni elinle yaratıp bana ruhundan
üflediğinde başımı kaldırdım. Arşın sütunları üzerinde “Lailahe
illallah Muhammed rasulullah” cümlesinin yazılı olduğunu gördüm.
Bildim ki sen, ismine ancak mahlukatın en sevimlisini izafe edersin”
dedi.

Bunun üzerine Allah; “Doğru söyledin ey Adem! Hakikaten o
bana mahlukatın en sevgili olanıdır. Onun hakkı için bana dua et. Ben
de seni bağışladım. Şayet Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım.”
Buyurdu.
Bu rivayetin isnadında cumhurun zayıf kabul ettiği ravi
Abdurrahman Bin Zeyd Bin Eslem vardır. İbni Zeyd’i sadece İbni Adiy
tevsik etmiş , Tirmizi, İbni Mace ve başkaları ondan rivayette
bulunmuş , İmam Ahmed, İmam Şafii (isnadında Abdurrahman Bin Zeyd’in
teferrüd ettiği; “Bize iki meyte helal kılındı; balık ve çekirge”
hadisi ile) ve İbni Teymiye isnadında İbni Zeyd’in bulunduğu rivayet
ile delil getirmişlerdir.

Adem aleyhisselam’ın tevessülü ile ilgili bu rivayet
hakkında Zehebi ve İbni Hacer, Ebul Haris el Fihri’nin hal tercemesini
verirken batıl demişler , İbni Teymiye ve Elbani de onlara tabi olarak
mevzu olduğunu söylemişlerdir. Ancak ravi Ebul Haris Müslim Bin
Abdullah el Fihri, süka=güvenilirdir. Elbani bu bağlamda ravinin,
müttehem bir ravi olan Abdullah Bin Müslim olabileceğini ortaya
atarak konuyu alakasız vadilere sürüklemektedir.

Taberani’den gelen rivayette Abdurrahman Bin Zeyd’e ulaşan
isnad’da; Muhammed Bin Davud – Ahmed Bin Said el Fihri – Abdullah ibni
İsmail el Medeni yer alır ve Taberani Mucemüs Sağir’de; Ahmed İbni
Said’in teferrüd ettiğini söyler. Taberani’nin Evsat ve Sağir’deki
bu isnadı hakkında Heysemi; “Tanımadığım kimseler vardır” demiştir.

Ahmed Bin Said el Fihri; Ahmed Bin Said Bin Yakub’tur.
Zehebi, el Muktena Fi Serdil Kuna’da; “Ahmed Bin Said elFihri’den
Mekhul ve İbni Cevsa rivayette bulunmuştur” derken İbni Hibban,
Sükat’ta; “Ahmed Bin Said Bin Yakub’dan Mekhul(Ebu Abdurrahman
Beyruti) ve başkaları rivayette bulunmuştur” der. Bu Ahmed Bin Said
Bin Yakub el Fihri güvenilirdir.

Abdullah İbni İsmail el Medeni ise İbni Büveyh diye bilinen
zattır. İbni Cevsa ile aynı senede(h.350) vefat etmiştir. İbni Ebid
Dünya ve başkalarından hadis rivayet etmiştir. Kendisinden de İbni
Rızkaveyh rivayette bulunmuştur. İmam idi.

Ebu Nuaym’ın Delail’inde ise İbni Zeyd’e ulaşan isnad
şöyledir; Şeyh Ebul Ferec – Süleyman Bin Ahmed – Ahmed Bin Rüşdeyn –
Ahmed Bin Said el Fihri – Abdullah Bin İsmail el Medeni. Neticede
Abdurrahman Bin Zeyd Bin Eslem teferrüd etmiştir.

Abdurrahman Bin Zeyd, hafızasının iyi olmaması sebebiyle
cerh edilmiştir. Nitekim İbni Huzeyme; “Ehli İlm, hafızasının kötülüğü
yüzünden onunla delil getirmez.” Demiştir. Onun hakkında Ebu Hatem der
ki; “Hadiste kavi değildir. Kendisi salih olup hadiste
vahi(zayıf)dir.” İbni Adiy; “hadisleri hasendir. Bazıları onu
güvenilir bulup hadislerini yazdılar.” Der.

Hadisin sahih olduğunu iddia eden, Şihabuddin Hafaci,
Celaleddin Suyuti, İbni Allan esSıddıki, Tacuddin Sübki, Zahid
elKevseri, Aliyyul Kari, Kastalani, Nebhani, Semhudi ve daha başka
muhaddisler, teferrüd eden zayıf ravi Abdurrahman Bin Zeyd ile delil
getirmenin mümkün olduğunu, Hakim’in bu hadise sahih hükmü vermekte
haklı olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır.

Sadece bu rivayet tarikine bakılırsa, hadis ne uydurmadır,
ne de sahihtir. Mahmud Said Memduh hasen olduğunu söylemiştir.
Aşağıda vereceğimiz şahid ve mutabiler ile bu hadis hasen liğayrihi
bir hadistir.














İBNİ TEYMİYE’NİN ÇELİŞKİSİ
Aslında Adem aleyhisselam’ın tevessülü konusunda sağlam
bir tarik daha vardır ki, Kaidetul Celile adlı eserinde, yukarıda
kaydettiğimiz Ömer R.A. hadisini inkar eden İbni Teymiye, başka bir
hususta delil getirirken, (Tevhidi Rububiye adlı eserinde)
bahsettiğimiz hadisi, senedini de vererek nakletmektedir! İşte o
hadis;

İbni Teymiye naklediyor; “Ebul Huseyn Bin Bişran, üstad
Ebul Ferec İbnül Cevzi’nin el Vefa Bi Fadailil Mustafa adlı eserinde
verdiği rivayet zinciri ve hadis metni şöyledir; Ebu Cafer Muhammed
Bin Amr – Ahmed Bin İshak bin Salih – Muhammed Bin Salih – Muhammed
Bin Sinan el Avfi – İbrahim Bin Tahman – Yezid Bin Meysera –
Abdullah Bin Süfyan – Meyseratul Fecr radıyallahu anh tarikiyle;

Meysera dedi ki; “Ben ; “Ya Rasulullah! Ne zaman peygamber
olmuştunuz? Diye sordum. Cevap verdiler;

“Cenabı Hak, yeryüzünü yaratıp, göklere istiva ederek onu
yedi kat halinde tanzim edince ve Arş’ı yaratınca, Arş’ın ayağına;
“Muhammed Allah’ın Rasulüdür, son peygamberdir” cümlesini yazdı.

Adem ile Havva’yı yerleştirdiği cennet’i yarattığı zaman da
benim ismimi henüz Adem daha ruh ile cesed arasında iken, cennetin
kapıları, yaprakları, kubbeleri ve çadırları üzerine yazmıştı. Cenabı
Hak, Adem’e can verince o, Arşa baktı ve benim ismimi gördü; Allah
teala da ona;
“O, senin evladlarının efendisidir” diye bildirdi. Şeytan,
Adem ve Havva’yı aldatınca onlar Cenabı Hakka benim ismimi şefaatçı
kılarak tevbe ettiler.”
Daha sonra İbni Teymiye Ömer radıyallahu anh hadisini de
kaydeder ve bu iki rivayetin ardından şunları söyler; “Bu hadis(Ömer
R.a. hadisi), önceki (Meysera R.a.) hadisi desteklemektedir ve ikisi
bu konuyla ilgili öteki sahih hadisleri adeta tefsir eder
mahiyettedir.”

Adem aleyhisselam’ın tevessülü ile ilgili hadisi içinde
Abdurrahman Bin Zeyd’in isminin geçmediği bir senedle İbni Ebid Dünya
ve İbni Asakir, ismi belirtilmeyen iki ravi kanalıyla, benzer
metinle, İbni Mes’ud radıyallahu anh’den mevkuf olarak rivayet
ettiler.

Yine benzer bir metni, Ebuş Şeyh, İbrahim Bin Muhammed –
Osman Bin Abdurrahman el Kuraşi – Abdulkerim el Kuraşi senediyle ve
Muhammed Bin Yusuf – Muhammed Bin Cafer – Babasından senediyle rivayet
etti.

Deylemi de, İbni Hacer’in Züherül Firdevs’teki tesbitine
göre; Abdus – Ali Bin Ömer el Bey’i – İbni Lal – Ebu Cafer Bin
Abdullah Bin Yusuf – Ömer Bin Hafs el Müstemli – Abbas Bin Davud el
Enmati – İmad Bin Ömer en Nasibi – Er Re’y Bin Halid – Cafer Bin
Muhammed – Babasından – O da Ali Bin Ebi Talib radıyallahu anh’den
merfuan senedi ile rivayet etmiştir.

İmam Suyuti, İbni Münzir’den naklen Muhammed Bin el Huseyn
Bin Ali Bin Ebi Talib radıyallahu anhum tariki ile rivayet etmiştir.

Acurri, Ebu Ahmed Harun Bin Yusuf Bin Ziyad et Tacir – Ebu
Mervan el Osmani – İbni Osman Bin Halid – Abdurrahman Bin Ebi Zinad –
Babasından tariki ile rivayet etmiştir. Bu rivayet mevkuf olup,
ravilerinden Osman Bin Halid el Osmani, Buhari ve başkalarına göre
münker, Nesai’ye göre güvenilir değil , Mizzi ve Saci’ye göre maruf
bir ravidir.
İMAM MALİK’İN KAVLİ HAKKINDA
Kadı Iyaz’ın; Kadı Ebu Abdullah Muhammed Bin Abdurrahman el
Eşari ve Ebul Kasım Ahmed Bin Baki el Hakim – Ebul Abbas Ahmed Bin
Ömer Bin Dilhas – Ebul Hasen Ali Bin Fihr – Ebu Bekr Muhammed Bin
Ahmed el Ferec – Ebul Hasen Abdullah Bin Müntab – Yakub Bin İshak Bin
Ebi İsrail - Muhammed Bin Humeyd senedi ile rivayetine göre; İmam
Malik radıyallahu anh, Ebu Cafer el Mansur’a; “Peygamber Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem, senin ve baban Adem’in vesilesidir. O’na
yönel ve O’ndan şefaat dile” diyerek, bu rivayetlerin bir asla
dayandığını belirtmiştir.

İmam Malik’ten gelen bu rivayet hakkında Hafaci; “sahih”,
Zafer Ahmed el Osmani; “ceyyid” hükmü vermiştir. İbni Teymiye, İbni
Abdilhadi ve Elbani bu rivayeti inkar etmiştir.

Zürkani, İbni Teymiye ve İbni Abdihadi’nin İmam Malik’ten
gelen bu rivayeti inkar etmesine itiraz ederek der ki; “Ebul Hasen
Ali Bin Fihr bunu; “Fadailu Malik” adlı kitabında beis olmayan bir
senedle rivayet etmiştir.”

Elbani ve İbni Teymiye, İmam Malik’ten rivayet eden zatın
Muhammed Bin Humeyd er Razi olduğunu iddia ediyor ve - onu tevsik
edenler bulunmasına rağmen – onun hakkında cerh’te bulunanların
sözlerini nakledip bu rivayetin batıl olduğunu iddia ediyorlar. İbni
Teymiye, ayrıca İbni Humeyd’in H.248’de vefat etmiş olduğunu, H.179’da
vefat etmiş olan İmam Malik’e ve hele hele Ebu Cafer dönemine
yetişmemiş olduğunu söylüyor.

İbni Teymiye bir yerde haklıdır. Zira gerçekten İbni Humeyd
er Razi’nin İmam Malik’ten rivayeti yoktur. Lakin İbni Teymiye’nin
yanıltması; Onun İbni Humeyd er Razi olduğunu söylemesidir!

İmam Malik’ten rivayet eden kişi; İbni Humeyd er Razi
değil(!), güvenilir olduğunda ittifak bulunan Buhari ve Müslim
ricalinden, h.182’de vefat etmiş olan Ebu Süfyan Muhammed Bin Humeyd
el Himyeri el Yeşkuri el Ma’meri’dir!

Nitekim İbni Hibban Sükat’ta der ki; “Muhammed Bin Humeyd
el Himyeri Ma’mer ve Malik’ten rivayet etti…” asıl şaşırtıcı husus;
Kevseri’nin, İbni Teymiye’nin verdiği bilgiyle yetinip İbni Humeyd’in,
İbni Humeyd er Razi olduğunu zannetmesidir! İmam Malik’ten gelen bu
rivayet şüphesiz sahihtir.
Kabre yönelme hususunda İmam Ebu Hanife’nin, Müsned’inde
İbnu Ömer radıyallahu anhuma’dan yaptığı rivayet daha sonra
gelecektir.
DAVUD ALEYHİSSELAM’IN TEVESSÜLÜ
9. HADİS-İ ŞERİF

Abbas radıyallahu anh’den merfuan; “Davud aleyhis selam
dedi ki; “Allahım! Babalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub hakkı için
istiyorum…”

Bunu Bezzar; Küreyb – Zeyd Bin Hubab – Ebu Said – Ali Bin
Zeyd – el Hasen – Ahnef Bin Kays – Abbas radıyallahu anh’den merfuan
senedi ile rivayet etmiştir. Heysemi, isnadında, bilmediği ravi Ebu
Said ve zayıf olduğu da, güvenilir olduğu da söylenen Ali Bin Zeyd’in
bulunduğunu belirtmiştir. Elbani hadis hakkında; “cidden zayıf” dedi.

Bezzar, bu rivayetin ardından, Ebu Said’in hadiste kavi
olmayan Hasen Bin Dinar olduğunu söylemiştir.

Ayrıca Bezzar bu hadisi Hammad Bin Seleme – Ali Bin Zeyd –
el Hasen – Ahnef Bin Kays – Mürselen senedi ile de vermiştir.

İbni Asakir bu rivayeti;
1-Ebul Kasım Bin Husayn – Ebu Talib Bin Gaylan – Ebu Bekr
eş Şafii – Heysem Bin Halef – Ebu Küreyb – Zeyd Bin Hubab – Hasen Bin
Dinar – Ali Bin Zeyd Bin Cüdan – el Hasen – Ahnef Bin Kays – Abbas
radıyallahu anh – merfuan senedi ile,

2- Ebu Abdullah Muhammed Bin Ahmed Bin Muhammed el Kasari –
Ebu Tahir – Ebul kasım İsmail Bin Hasen Bin Abdullah es Sarsari –
Huseyn Bin İsmail el Mehamili – Ebu Haşim er Rifai – Zeyd Bin el Hubab
– Basralı bir şeyh’ten(ki bu Hasen Bin Dinar el Basri olsa gerek) –
Ali Bin Zeyd Bin Cüdan – Ahnef Bin Kays – Abbas radıyallahu anh –
merfuan senedi ile

3-Ümmül Baha Fatıma Binti Muhammed – Ebul Fadl er Razi –
Cafer Bin Abdullah Bin Fenaki – Muhammed Bin Harun er Ruyani – Ebu
Küreyb – Zeyd Bin Hubab – ismi belirtilmeyen bir raviden – Ali Bin
Zeyd Bin Cüdan – el Hasen – Ahnef Bin Kays radıyallahu anh – Abbas
radıyallahu anh – merfuan senedi ile olmak üzere üç tarik ile rivayet
eder.

Taberi, bunu Zeyd Bin el Hubab – el Hasen Bin Dinar – Ali
Bin Zeyd Bin Cüd’an – el Hasen – el Ahnef Bin Kays – Abbas Bin
Abdulmuttalib senedi ile tahric etmiştir.

Yani rivayette Ali Bin Zeyd (Bin Cüd’an) teferrüd etmiştir.
Ebu Züra, Ebu Hatem, Ahmed, Yahya Bin Main ve Nesai onu zayıf saymış,
Müslim ondan makrunen rivayette bulunmuş, Yakub Bin Şeybe; “Güvenilir”
demiş, el Icli, bir rivayette; “Kavi değildir, ancak ondan hadis
yazılır”, bir rivayette de; “Onda beis yok” demiştir. Tirmizi;
“saduktur”, İbni Uyeyne ve Darekutni; “Leyyindir”, Zehebi; “Salihul
hadis, İmam, büyük alim, itkan derecesinde hıfz sahibi" demişlerdir.

Ali Bin Zeyd, şialık ile itham edildiğinden ve ömrünün
sonlarında ihtilata uğradığından terkedilmiştir. Şialıkla itham gerçek
cerh sebebi değildir. İhtilata uğramasına gelince, Hammad Bin Seleme,
ondan yaptığı rivayetleri ihtilatından önce yapmıştır. Bu hadisin
hasen olmasına hükmedilebilir.

İbni Abbas radıyallahu anhuma, bu hadis hakkında; "Davud
aleyhisselam burada , kendi kendine, (herhangi bir bela ile) imtihan
edilecek olursa, (soyundan birçok peygamber çıktığı için) korunacağını
ümid etmektedir” demiştir.





















KABR-İ ŞERİF İLE TEVESSÜL
VE İSTİSKA -2
10. HADİS-İ ŞERİF

Ebul Cevza Evs Bin Abdullah radıyallahu anh’den; “Medine
halkı şiddetli bir kıtlığa maruz kalmıştı. Onlar Aişe radıyallahu
anha’ya gelerek durumdan yakındılar. Bunun üzerine Aişe radıyallahu
anha;

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrine bakın,
ondan semaya doğru bir delik açın. Onunla sema arasında bir engel
bulunmasın!” dedi. Onlar da hemen dediğini yaptılar. Bunun üzerine
bize öyle bol yağmur yağdı ki, otlar yeşerdi, develer yağdan
çatlarcasına semizleşti. Bundan dolayı o yıla; “çatlama yılı”
denildi.”









ELBANİ’NİN İDDİALARI
Elbani, bu sahih rivayeti reddetmek için üç sebeb öne
sürüyor;
“1- ravilerden Said Bin Zeyd’de zayıflık vardır. İbni Hacer
Takrib’de onun hakkında; “Saduktur, vehimleri vardır” derken, Zehebi
Mizan’da; “Yahya Bin Said onun hakkında zayıf dedi, Sa’di; “huccet
değildir, hadisini zayıf sayarlar”, Nesai; “O kavi değildir”, Ahmed;
“onda beis yok” dediler. Yahya Bin Said Onu makbul görmezdi” der.

2- Bu mevkuf bir haberdir. Aişe radıyallahu anha’nın
sözüdür. Şayet sahih olsaydı bile huccet olamazdı. Zira onun bazı
sahabilerin – hata ve isabetin imkan dahilinde olduğu – ictihadi
görüşlerinden olması muhtemeldir. O görüşler bizi bağlamaz, biz
onlarla amel etmek mecburiyetinde değiliz.

3- Arim diye bilinen Ebun Nu’man Muhammed Bin elFadl,
güvenilir bir ravi olsa da, ömrünün sonunda ihtilata uğramıştır. Bu
haberi Darimi’nin ihtilat öncesi mi, sonrası mı Arimden dinlediği
bilinmemektedir.”

Elbani’nin, Said Bin Zeyd hakkında sadece zayıf sayanları
zikredip, güvenilir olduğunu belirten hadis alimlerinden bahsetmemesi,
onun alışageldiğimiz tavrındandır.

Said Bin Zeyd, Müslim ricalinden olup, Yahya Bin Said, Ebu
Hatem, Nesai, Cuzecani, Bezzar ve Darekutni tarafından farklı terimler
ile zayıf olduğu söylenmiştir. Ancak, O’nu İbni Sad, Yahya Bin Main,
Buhari, Müslim, Icli, Ebu Cafer edDarimi, Ahmed Bin Hanbel, Ebu Züra,
İbni Hibban ve başkaları; “güvenilir”, “saduk”, “hafız” gibi terimler
ile tevsik etmişlerdir.

Elbani’nin asıl çelişkisi, işine gelen bir hususta,
senedinde Said Bin Zeyd’in de bulunduğu bir hadis hakkında şunları
söylemesidir; “Hadisin isnadı hasendir. Ravilerinden hepsi de
güvenilirdir. Said Bin Zeyd hakkında söz söylenmiştir ama bu, onun
hadisini hasen derecesinden aşağı düşürmez. İbnul Kayyım da hadisin
isnadının ceyyid olduğunu söylemiştir.”

İşte Elbani, Ebul Cevza hadisini, işine gelmediği için,
senedinde Said Bin Zeyd var diye tenkid ederken, başka bir yerde aynı
ravinin rivayetini hasen sayıp kabul etmektedir. El intibah!

Elbani’nin rivayeti inkar gerekçelerinden birisi de isnadda
Arim diye bilinen Ebun Numan Bin Fadl es Sedusi’nin bulunuyor olması
idi. O, güvenilir bir ravi olup, ömrünün sonunda ihtilat ve tegayyüre
maruz kalmıştı. İbnu Salah; Buhari ve Zühli gibi muhaddislerin,
Arim’den aldıkları rivayetlerin ihtilat öncesine ait olması
gerektiğini söyler.

Hafız Iraki, Müslim’in, Darimi vasıtasıyla Arim’den aldığı
rivayetlerin ihtilatten önce olduğunu belirtir.

Zehebi, İbni Hibban’ın; “Arim, ömrünün sonunda ihtilata
uğradı ve ne rivayet ettiğini bilmeyecek kadar tegayyüre maruz kaldı.
Bundan dolayı da rivayetleri içinde çok sayıda münker hadis vardır…”
şeklindeki sözlerini şöyle reddeder; “İbni Hibban, ravi Arim için
hiçbir münker hadis gösterememiştir. Peki nerede kaldı onun
iddiası?...”

Zehebi Ruvvatüs Sükatil Mütekellim’de der ki; “Arim
güvenilirdir, hüccettir. Sonradan ihtilata uğradı ise de bunda zarar
yoktur. Zira ihtilattan sonra söyledikleri bilinmiştir.”

Darakutni ise; “Arim’in ihtilatından sonra münker bir
hadisi ortaya çıkmamıştır, o güvenilir bir ravidir” demiştir.
ElA’lai de, İbni Hibban’ın, Arim hakkındaki sözlerine şöyle
itiraz eder; “…bu haddi aşmak ve aşırı gitmektir! Buhari, Ahmed Bin
Hanbel, Abd Bin Humeyd ve bir çok insan Arim’den hadis rivayet etmiş,
Müslim onunla huccet getirmiştir. Darekutni’nin; “İhtilatından sonra
Arim’in münker hadisi çıkmamıştır. O güvenilirdir” demesi, ibni
Hibban’ın sözünü reddetmektedir.”
Elbani’nin bu hadis hakkındaki iddiaları da sakıt olmuştur.
Kaldı ki, kendisi dahi, ihtilaflı bir ravi olan İsa Bin Cariye’nin
bulunduğu hadis için; “hasen olması muhtemeldir” diyebilmektedir.
Hatta başka bir yerde, isnadında illet bulunan ve ihtilaflı bir ravi
olan Abdurrahman bin Sabit 'in teferrüd ettiği (ayrıca isnadında
teğayyüre uğramış ravi; Haşim Bin Kasım elHarrani 'nin de bulunduğu)
bir hadise dahi sahih hükmü vermektedir.












ELBANİ HADİSTE ZAYIFTIR!
Elbani, hadis ilmini hevasına alet etmekte, “لا تسيدوني في
الصلاة” “Namazda bana “seyyidina” demeyiniz” diye rivayet edilen
uydurma haberi bile hevasına uygun bulduğu için delil
gösterebilmektedir. Bu hadis ilminde rahatlıkla sözüne itibar edilemez
birisi olduğunu gösterir.

Hasen Bin Ali esSekkaf, Elbani’nin hadisler hakkındaki
hükmüne itibar edilmeyeceğini, onun müdellis olduğunu şu muhaddislerin
de belirttiğini nakleder;
1- Seyyid Ahmed el Gımari,
2- Seyyid Abdullah
3- Seyyid Abdulaziz,
4- Abdulfettah Ebu Gudde,
5- Habiburrahman el Azami,
6- İsmail el Ensari,
7- Muhammed Avvame,
8- Mahmud Said
9- Şuayb el Arnavut.

Ancak bu aşırı bir hükümdür. Elbani hakkında müteşeddid
olduğu söylenebilir. Her insanda olduğu gibi onun da hata ettiği,
yanıldığı yerler vardır. Özellikle mechulül hal ravilerin hadisini
inkar etmesiyle hadis usulüne muhalefet etmektedir. Elbani’nin tamamen
gözden düşürülmesi haksızlık olur. Onun hükmü bu fakire göre; “saduk,
kesirul hata ve kesirul vehm”dir. Elbani’nin hadis tenkidine,
araştırmadan itimad edilmesi caiz olmaz.


KABR-İ ŞERİF YANINDA SALATU SELAM
11. HADİS-İ ŞERİF

Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den merfuan; “Kim kabrimin
yanında bana salat getirirse, onu bana tebliğ etmek üzere bir melek
gönderilir, onun dünya ve ahiret işi görülür. Ben kıyamet gününde onun
için şahit ve şefaatçi olurum.”

İbni Hacer, Ebuş Şeyh’in Savab’ından bunu nakletti ve
isnadı ceyyiddir dedi. Ebuş Şeyh’in isnadı şöyle; Abdurrahman Bin
Ahmed el A’rec – Hasen Bin es Sabbah – Ebu Muaviye – A’meş – Ebu Salih
– Ebu Hüreyre radıyallahu anh.

Elbani der ki; “Bu senedde elA’rec dışındaki bütün ravileri
maruf ve güvenilirdir. Zahir şu ki, el A’rac; Kadı Abdurrahman Bin
Ahmed et Taberi’dir. Ebuş Şeyh, ondan iki hadis yazmış , cerh ve
ta’dil olarak bir şey zikretmemiştir. O mechuldür(!) İbni Hacer Fethul
Bari’de senedi ceyyiddir der. Makbul değildir(!)”

Elbani’nin, İbni Hacer’in “senedi ceyyiddir” demesinden
sonra, “makbul değil” demesi hezeyandır. Çünkü bir hadis senedi
hakkında “ceyyid” tabiri kullanılıyorsa bu, hadisin sahih olduğu
manasına gelir. İbni Teymiye de bu hadis hakkında; “leyyin” demiştir
ki, hadisin hasen olduğu manasına gelir.

Elbani’nin ikinci vehmi, Ebu Salih Abdurrahman Bin Ahmed el
A’rec’in Kadı Abdurrahman olduğunu zannetmesidir. Ebuş Şeyh, onun
tercemesini Abdurrahman Bin Ahmed ez Zuhri maddesinde verir ve
Künyesinin Ebu Salih olduğunu, h.300 yılında vefat ettiğini kaydeder.
Ondan üç rivayeti vardır , Ebu Nuaym da Hilye’de Ebu Ahmed Muhammed
Bin Ahmed Bin İbrahim tarikiyle ve Ahbaru İsbehan’da O’ndan rivayet
etmiştir. Ayrıca Ebu Tahir es Silefi’nin Mu’cemus Sefer’deki
rivayetine göre, el Hasen Bin Abdullah Bin Said en Nahvi de Ebu
Salih’ten rivayette bulunmuştur. Bu da onun mechul olmadığını
ispatlar. Açıklama geliyor:







Meçhul Ravinin Hadisi Hakkında;
Hicri 3. asrın muhaddislerinden Muhammed Bin Yahya ezZüheli
der ki; “Meçhul ravi, kendisinden iki veya daha fazla kimselerin
rivayette bulunması ile cehaletten (yani cerh ve ta’dil olarak
durumunun bilinmemesi halinden) kurtulur.”

Hatib el Bağdadi de der ki; “Meçhul olan bir ravi, ilimle
şöhret kazanmış iki ve daha fazla kimsenin kendisinden hadis rivayet
etmesi halinde meçhul olmaktan kurtulur.” Bu durumdaki bir ravi,
meçhulül ayn olmaktan kurtulur, fakat meçhulül hal olma vasfı devam
eder.

Mechulül hal hakkında ise, İbnu Salah, Süleyman Bin Eyyub
er Razi’den şunu nakleder;

“Bir şey hakkında haber vermek, o haberi nakleden ravi
hakkındaki hüsnü zanna dayanır. Eğer bir ravi, reddini gerektirecek
şekilde cerh edilmemişse, yahut kendisi ile ilgili herhangi bir cerh
bilinmiyorsa, o ravi hakkında hüsnü zanda bulunmak gerekir. Bu,
zahiren de olsa onun adaletini gösterir. Halbuki cerhedilmemiş bir
ravinin, cehalet dolayısıyla tezkiye ve tevsik edilmemesine istinaden
reddine hükmetmek, onun hakkında su-i zanda bulunmak demektir. Nitekim
bir çok meşhur hadis kitabında, bir hayli zaman önce vefat etmiş ve
batınen adaletlerini tahkik etmek imkanı kalmamış pek çok ravi
hakkında bu yolla, yani hüsnü zanla amel edilmiştir.”

Ebu Hanife başta olmak üzere bir cemaat; “Meçhulül hal bir
ravinin rivayeti makbuldür.”dedi. İbnu Hibban buna katılarak dedi ki;

“Adil olmanın manası, ravinin cerhle tanınmaması ve kesin
hükmü gerektiren bir hal ortaya çıkıncaya kadar Müslümanların, adalet
ve salahiyet üzerinde olduklarına inanılmasıdır. Zira Müslümanlar,
kendisinden gaib olan bir şeyin bilinmesiyle mükellef değildirler,
bilakis zahire göre hükmetmekle mükelleftirler. Nitekim Allah Teala; “…
müslümanın gizliliklerini araştırmayın…” (Hucurat 12) buyurdu…”

Zehebi der ki; “İbnul Kattan, hakkında muasır imamların
ta’dil ifadesine rastlamadığı her raviyi mechul saymıştır. Halbuki
muhaddislerin cumhuru; kendilerinden birden çok kişinin hadis
naklettiği raviler, hakkında ta’dil ifadesine rastlanmasa bile meçhul
saymazlar”

Hadis ilminde otorite bir muhaddis, meçhul kalan raviden
rivayet ediyorsa, o ravinin meçhul olmaktan kurtulmasına yetmektedir.
Abdurrahman Bin Mehdi ve Yahya Bin Said, yalnız adil kimselerden
rivayet etmekle maruf olan kimselerin, mechul raviden teferrüd etmesi
halinde, rivayetinin kabul edilebileceğini söylemişler, İbni Abdilberr
de, ilim dışında bir şeyle, mesela; zühd, şecaat gibi hasletlerle
şöhret kazanmış olmaları halinde rivayetlerini makbul saymışlardır.

İbni Ebi Hatem der ki; “Babama; “Güvenilir bir ravinin,
güvenilir olmayan raviden rivayet etmesi, onu takviye eder mi?” diye
sordum. Dedi ki; “Eğer zayıf bir ravi olmakla tanınıyorsa takviye
etmez. Ancak, eğer ravi mechul ise, güvenilir ravinin ondan rivayette
bulunması, onu takviye eder.”

Rical hakkında hüküm verirken, alimler bu ölçüyü
kullanmışlardır. Mesela, Heysemi, Eba Abdullah el Cüşemi hakkında
hükmederken der ki; “onu zayıf gören kimse bilmiyorum.” Yine başka
bir yerde, Ebu Ubeydetül Eşcai hakkında değerlendirme yaparken; “Ondan
Ahmed Bin Hanbel ve başkaları rivayette bulunmuş olup, kimse de onu
zayıf saymamıştır.” Der.

Burada değerlendirmeye çalıştığımız rivayette de, daha önce
belirttiğimiz gibi, Ebu Salih Abdurrahman el A’rec’den, Ebu Nuaym (Ebu
Ahmed tarikiyle), Hasen Bin Abdullah ve Ebuş Şeyh gibi güvenilir hadis
hafız ve ravileri rivayette bulunmuş olup, el A’rec’i takviye etmiş
olmaktadırlar.









İbni Abdülhadi ve Elbani’nin Vehmetmesi;
Daha sonra Elbani, İbnu Abdilhadi’den naklen; “Ebu Muaviye;
- ki o; Muhammed Bin Mervan esSüddi'dir - Bu rivayette teferrüd etti”
diyerek bir kez daha vehmediyor. Zira bu hadisi Beyhaki, Şuabul
İman’da İbni Mervan(Ebu Abdurrahman) ile A’meş’e ulaştırmıştır. Ebuş
Şeyh’in isnadı ise; Ebu Muaviye ile A’meş’e ulaşır.

Elbani ve İbni Abdilhadi’nin, Ebu Muaviye ile İbni Mervan
es Süddi‘nin aynı kişidir diye iddia etmeleri ise, ya cehaletlerinden
ya da taassub ve inadlarındandır. Zira, Ebu Muaviye; el A’meş’ten
rivayette bulunanların en sağlamlarından, güvenilir, mutkin bir ravi
olan Muhammed Bin Hazim edDarir’in lakabı olup, meşhurdur. Muhammed
Bin Mervan’ın künyesi ise, - Beyhaki’nin iki tarikten rivayetinin
birinde belirttiği gibi; - “Ebu Abdurrahman” dır.

Ayrıca Hasen Bin Muhammed es Sabbah’ın, Muhammed Bin
Mervan’dan rivayeti olmayıp, Ebu Muaviye ed Darir’den rivayeti
vardır. Dolayısıyla Ebu Abdurrahman Muhammed Bin Mervan es Süddi ile
Ebu Muaviye aynı kişi değildir. Burada Elbani ve İbni Abdilhadi açıkça
tedlis yapmıştır.


İSTİĞASE
12. HADİS-İ ŞERİF

Ebu Ya’la, Ebu Hureyre radıyallahu anh’den merfuan rivayet
ediyor; “Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki; şüphesiz İsa Bin
Meryem aleyhisselam nüzul edecek, sonra kabrime gelecek ve ; “Ya
Muhammed!” diyecek, ben de ona cevap vereceğim.”

Hakim ve Heysemi bu hadis hakkında sahih hükmü vermiştir.
Busayri, İbni Ebi Ömer’in Müsned’inden nakleder ve; “ravileri
güvenilirdir” der. İstiğase’ye delildir.
HİTAP ŞEKLİNDE ÖLÇÜ
Bazı ulema; “Ya Muhammed!” diye nida etmek caiz değildir
derken, bundan kasdettikleri mana; onun yerine “Ya Rasulullah!”
demelidir ki saygı ve ta’zim yerine gelsin demektir. Nitekim Şihab er
Ramli Fetava’sında şöyle der; “Rasulullah aleyhissalatu vesselam’ı
özel ismiyle, yani “Ya Muhammed” diye çağırmanın haram olması, O’na
saygı ve ta’zim ifade eden bir karine bulunmadığı durumlar içindir.
Böyle bir karine(salavat gibi) varsa, onu yalnız ismi ile çağırmak
haram değildir.”


İSTİĞASE-2
13. HADİS-İ ŞERİF

İbni Mes’ud radıyallahu anh’den merfuan; “Sizden birinizin
hayvanı ıssız bir yerde aniden boşanıp gittiği zaman; “Ey Allah’ın
kulları! Tutunuz.” Diye nida etsin. Çünkü yeryüzünde Allah’ın hazır
kulları vardır, onu sizin için tutar.”

Hadisin isnadında zayıf bir ravi olan Maruf Bin Hassan es
Semerkandi vardır. İbni Hacer de, senedinde İbni Büreyde ile İbni
Mes’ud arasında kopukluk olduğunu söylemiştir. Aşağıda nakledeceğimiz
şahidlere itibar etmiş olsa gerek ki, İbni Teymiye bunu Sahihu Kelimit
Tayyib’de rivayet etmiştir. Bunu hazmedemeyen Elbani ise, Tevessül
adlı eserinde bu rivayetten hiç bahsetmez ve Daife’de; “İbni
Teymiye’nin bunu temriz sigası ile rivayet etmiştir” der. Ancak, İbni
Teymiye temriz sigası kullanmamıştır. Bu Elbani’nin suya düşünce can
havliyle sarıldığı bir yılandır.
Nevevi bu hadisi naklettikten sonra der ki; “İlimde büyük
bazı hocalarımız bana bir hayvanının aniden elinden kaçıp gittiğini,
bu hadisi okur okumaz Allah’ın onu yerinde durdurduğunu anlattı. Ben
de bir gün bir cemaatle beraberdim. Derken cemaatten birinin hayvanı
aniden kaçıp gitti. Onu yakalayamadılar. Ben de bu hadisi söyler
söylemez, bundan başka bir sebep ortada yokken hayvan hemen
duruverdi.”

Eban Bin Salih’ten; “Rasulullah sallalhu aleyhi ve sellem
buyurdu ki; “Sizden birinizin hayvanı ıssız bir arazide ürker de orada
hiç kimseyi göremezse şöyle desin; “Ey Allah’ın kulları bana yardım
edin!” zira o yardım olunacaktır.”

Bu rivayet mu’daldir. Ancak Elbani, Eban Bin Salih’in,
Mücahid tariki ile İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan mevkuf olarak
naklettiğini söylemiştir.

Utbe Bin Gazvan radıyallahu anh’den merfuan; “Sizden
biriniz ıssız bir arazide bir şeyi kaybettiğinde veya bir yardım
istediğinde; “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” desin. Zira
Allah’ın, bizim göremediğimiz kulları vardır.”

Rivayetin sonunda Taberani, ve İzahul Menasik’te İbni
Hacer; “Gerçekten tecrübe edildi” demişlerdir. İbni Hacer, aşağıda
gelecek olan İbni Abbas hadisini bu rivayete şahid göstermiştir.
Heysemi; “Ravilerinden birinde az bir zaaf olsa da tevsik edilmiştir.
Ancak Yezid Bin Ali, Utbe Bin Gazvan’a yetişmemiştir.” Der.

İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan merfuan; “Allah’ın
yeryüzünde hafaza melekleri dışında melekleri vardır. Onlar, düşen
ağaç yapraklarını bile yazarlar. Sizden biri ıssız bir yerde yolunu
kaybederse; “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!” diye nida etsin”

Heysemi; “Ravileri güvenilirdir.” Der ve hadis uleması
ittifak ile bunu hasen kabul ederler. Elbani dahi bu hadisin hasen
olduğunu kabul etmiş, ancak İbni Abbas radıyallahu anh’ten mevkuf
rivayeti tercih etmiştir. Beyhaki de el Adab’da, bu hadis hakkında;
“İlim ehli indinde kullanılıyor ve tecrübe edilmiştir” der. Şevkani bu
hadisi istiğase’ye delil gösterir.

Elbani; “ibadetler tecrübelerden alınmaz” diyerek, Nevevi,
Taberani, İbni Hacer ve Beyhaki gibi hadis imamlarının sözlerini
tenkid eder. Ancak burada ibadet değil, dünyevi bir işin gerçekleşmesi
hakkında bir usül tavsiyesi vardır. Adı geçen büyük alimlerin;
“tecrübe edilmiştir” diye ittifak etmeleri, böyle bir istiğasenin şirk
olmaması konusunda önemlidir. Bu şekilde bir hitap şirk olsaydı
namazda “Esselamu aleyke eyyühen nebiyyu” denilmesi de şirk olurdu.

Ebu Bekr el Minkari anlatıyor; “Ben, Taberani ve Ebuş Şeyh,
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Harem’inde idik. O günü aç
bir halde geçirdik. Yatsı olunca, Kabri şerife gelip; “Ya Rasulullah!
Açız.” Dedim ve ayrıldım. Ebuş Şeyh, bana; “otur, ya rızık gelir ya da
ölürüz” dedi. Yatıp uyuduk. Taberani bir şeyler düşünerek oturuyordu.
Kapıya bir seyyid geldi, yanında her birinin elinde içinde bir çok
şeyin bulunduğu büyük birer sepet bulunan iki köle vardı. Oturup
karnımızı doyurduk… Yiyecekleri bitirince seyyid şöyle dedi; “Siz
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e halinizi arzettiniz mi? Zira
ben rüyamda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüm. O, bana,
size bir şeyler getirmemi emretti.”



















RASULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM EFENDİMİZE İSTİAZE
14. HADİS-İ ŞERİF

Haris Bin Yezid elBekri’den; “Medineye geldim. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdim. Mescid cemaatle doluydu.
Siyah sancaklar dalgalanıyordu. Bilal, peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’in önünde kılıcını kuşanmış duruyordu. Dedim ki; “Ne var,
insanlar neden buraya böyle toplanmış? Dediler ki; “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem, Amr Bin elAs’ı Rabia’ya doğru
gönderecek.” Dedim ki; “Ad’ın elçisi gibi olmaktan Allah’a ve Rasulüne
sığınırım.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sordu; “Ad’ın
elçisi ne demektir?” dedi ki; “Ad sıkıntı ve kuraklık ile
karşılaştığında, Kayl’ı su getirmek için gönderdi. O da Bekr Bin
Muaviye’ye gidip konakladı…”

İbni Hacer, hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Haris’in
“Allah’a ve Rasul’üne sığınırım” demesine Efendimiz sallallahu aleyhi
ve sellem itiraz etmemiştir. Böylece istiğaseye delil olmaktadır.






MELEKLER İLE İSTİĞASE
15. HADİS-İ ŞERİF

Buhari’nin rivayetinde; Peygamber efendimiz sallallahu
aleyhi ve sellem, hazreti Hacer’in kıssasını anlatırken; “Hacer, son
defa Merve tepesine çıktığında bir ses işitti ve bunun üzerine; “Ey
ses sahibi! Sesini duyurdun. Eğer sen yardım edecek güçte isen bize
yardım et!” deyince zemzem kuyusunun bulunduğu yerde bir melek
(Cebrail) göründü…” buyurmuş , Hazreti Hacer’in gaybden yardım
istemesi hakkında yasaklayıcı bir şey söylememiştir. Bu da istiğase’ye
delildir.














SALİH ZATLAR İLE TEVESSÜL
16. HADİS-İ ŞERİF

Süleym Bin Amir elHabairi’den; “Muaviye Bin Ebu Süfyan
radıyallahu anh zamanında halk istiska(yağmur) için dua istiyorlardı.
Muaviye minbere oturunca; “Yezid Bin Esved el Curaşi nerede?” dedi.
İnsanlar da ona seslendiler.

Bunu duyan Yezid Bin Esved, insanların arasından minbere
doğru ilerledi. Muaviye, ona minbere çıkmasını söyledi. Yezid minbere
çıktı ve Muaviye’nin ayaklarının dibine oturdu. Muaviye, oturduktan
sonra şöyle dua etmeye başladı;

“Allah’ım! Biz bugün sana en hayırlımız ve en faziletlimiz
ile şefaatini diliyoruz. Allah’ım! Bugün Yezid Bin Esved ile senin
şefaatini taleb ediyor, onu şefaatçi kılıyoruz. Ey Yezid! Ellerini
havaya kaldır” deyince, Yezid ellerini havaya kaldırdı. Camide
bulunanlarda ellerini kaldırdılar.

Çok geçmeden batıdan bir bulut belirdi ve ardından bir
rüzgar esmeye başladı. O buluttan öyle bir yağmur yağdı ki, nerede ise
insanlar evlerine gidemeyecekti.”
Bu ittifakla sahih bir rivayettir. Salih zatlar ile
tevessülün cevazına delildir.
BİR ŞÜPHENİN İZALESİ
Peygamberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve
sellem’in ahirete irtihalinden sonra, O’nunla tevessülü caiz
görmeyenler şöyle bir iddia ile arzı endam ediyorlar; “Bu caiz
olsaydı, Muaviye R.A., Yezid Bin Esved ile değil, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ile tevessül ederdi. Bu rivayet, zat ile tevessüle
değil, Salih zatın duası ile tevessüle delildir.”

Müslümanlar, Salih zatlar ile tevessül ederlerken – onlar
ölmüş olsalar bile - Allah’ın sevdiği kimselere karşı sevgilerini
izhar etmiş olup, hem Allah’ın hem de Salih zatların sevgisini
kazanmayı, böylece onlara tanınacak olan şefaat hakkından hisse almayı
talep etmiş olurlar.

Hasen rivayette “Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek
imanın en sağlam kulpudur” diye varid olmuştur. Yani bu rivayette zat
ile tevessülü reddetmeye yol yoktur. Bilakis Muaviye radıyallahu
anh’ın dua ederken önce Yezid Bin Esved ile tevessül etmesi, sonra
İbni Esved’in dua etmesini istemesi dikkate alınacak olursa, zat ile
tevessüle delil olması gereken bir rivayet olduğu tebeyyün eder.




RAVZAYI ŞERİFİ ZİYARET
17. HADİS-İ ŞERİF

İbnus Sem’ani, Delail’de; Ebubekr Bin Hibetullah Bin
elFerec – EbulKasım Yusuf Bin Muhammed Bin Yusuf elHatib – EbulKasım
Abdurrahman Bin Ömer Bin Temim elMüezzin – Ali Bin İbrahim Bin Allan –
Ali Bin Muhammed Bin Ali – Ahmed Bin Heysem etTai – babasından –
dedesinden – Seleme Bin Kuheyl – Ebu Sadık – Ali Bin Ebi Talib
radıyallahu anh senedi ile rivayet ediyor;

“Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kabri
şerifine koyduktan sonra yanımıza bir bedevi geldi. Kendisini kabre
atarak toprağından başına saçmaya başladı ve şöyle dedi; “Ya
Rasulullah! Sen söyledin, biz de işittik. Sen Allah’tan alıp anlattın,
biz de senden öğrendik. Allah sana indirdiği ayette şöyle buyurdu;

“Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler
de Allah’tan bağışlanmayı dileseler, Rasul de onlar için istiğfar
etseydi, Allah’ı çok fazla affedici ve esirgeyici bulurlardı.”(Nisa;
64) Ben de nefsime zulmettim ve sana geldim. Benim için bağışlanma
dile!” Bunun akabinde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
kabrinden; “Şüphesiz sen bağışlandın!” diye bir nida geldi.”
Bazı muhaddislere göre, ravi Ebu Sadık, Ali Radıyallahu
anh’den işitmemiş olup, mürsel olarak rivayet etmiştir. Ancak
İşittiğini söyleyenler de vardır. - Hadis usulüne göre böyle bir
ihtilaf durumunda, işittiğini söyleyenlerin sözü, itibar bakımından
önceliklidir. - İbni Hacer elHeytemi, bu haberi Cevherul Munazzam’da
nakletmiş ve; “Rivayet başka tarik ile de gelmiştir” demiştir.

Nevevi der ki; “Ziyaretçi, kerem sahibi olan Ravza’ya
gelir, sırtını kıbleye, yüzünü de kabrin duvarına çevirir… Kendisi
hakkında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile
tevessülde bulunur ve onunla Allah teala’dan şefaat diler.” Daha
sonra İmam Nevevi, Maverdi, Kadı Ebut Tayyib ve diğer Şafii
ulemasından müstahsen görerek Utbi’den naklettikleri şu kıssayı
zikreder;

Aralarında Ebu Mansur es Sabbağ’ın da bulunduğu bir grup
alim, elUtbi’den naklediyorlar;

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri yanında
oturuyordum. Bir bedevi gelerek;

“Esselamu Aleyke Ya Rasulullah! Ben Allah Teala’nın; “Eğer
onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan
bağışlanmayı dileseler, Rasul de onlar için istiğfar etseydi, Allah’ı
çok fazla affedici ve esirgeyici bulurlardı.” (Nisa; 64.ayet)
buyurduğunu işittim. İşte günahlarımdan tevbe edip mağfiret dileyerek
ve benim için Rabbime şefaatte bulunmanı dileyerek sana geldim.” Dedi.
Sonra bir şiir okudu ve oradan ayrıldı. O esnada bana uyku bastı ve
rüyamda Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüm.
Bana;

“Ey Utbi! Bedeviye yetiş ve Allah’ın onu bağışladığını
kendisine müjdele!” buyurdu.”

Beyhaki, Ebu Abdullah el Hafız – Ebu Muhammed Bin Ziyad –
Muhammed Bin İshak es Sekafi senedi ile Ebu İshak el Kuraşi’den
naklediyor;

“Yanımızda Medineli biri vardı. Bir münker gördüğü zaman
ona müdahale etmeden bırakmazdı. Kabri şerife gelip şu beyti söyledi;

“Ey Peygamber kabri ve arkadaşları! Ey gavsımız! Keşke bize
öğretselerdi.”




İBNİ TEYMİYE’NİN GÖRÜŞÜ
“Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve Benim mescidim olmak
üzere üç mescidden başkasına semereler bağlanıp yola çıkılmaz.”
Mealindeki hadisin şerhinde İbnu Hacer der ki; “İbni Teymiye bu hadise
dayanarak; “Peygamberin kabrini ziyaret caiz değildir.” Dedi. Sübki ve
başka alimler onun aleyhinde bir çok risaleler yazdılar… Şu var ki,
İbni Teymiye’nin bu meseledeki görüşü çirkin görülmüştür.

İbni Teymiye, İmam Malik’e dayanarak diyor ki; “Peygamberin
kabrini ziyaret ettim demek mekruhtur.” Onun en kuvvetli delili
budur.

Halbuki İmam Malik’in muhakkik ashabı onu reddederek
dediler ki; “İmam Malik, sadece kabir kelimesinin Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem’e izafe edilmesini kerih görmüştür. Maksadı budur.
Çünkü ümmetin icmaı ile Ravzayı ziyaret etmek amellerin üstünlerinden,
Azamet ve Celal sahibi olan Allah’a en yaklaştırıcı vesiledir.”

Sahih hadiste sabit olduğuna göre, Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem Kuba mescidini de her hafta ziyaret ederdi. Onun bu
mescidlerden başkalarını da ziyarete tahsis etmiş olduğu açıktır.
Öyleyse bu hadisteki mana; “Şu üç mescidin ziyareti için uzaklardan
kalkıp gelmek, bunun için hazırlanmak, başka yerlere nazaran daha
uygundur.” Yani buradaki tahsis izafidir.

“Allah Yahudilere lanet etsin, peygamberlerinin kabirlerini
mescid edindiler” hadisine gelince bu kabir ziyareti ile ilgili değil,
kabirlerin mescid edinilmesi, kabrin veya çevresinin namazgah
edinilmesini yasaklamaktadır.

“Kabrimi bayram yeri yapmayın” kavline gelince; bu, Münziri
ve diğer bazı hadis alimlerine göre; “Benim kabrimi ziyareti, muayyen
günlere bağlamak suretiyle, bayram günleri gidilen mahallere
benzetmeyin!” demektir.

Ayrıca o mahalde süslü püslü görünme, yığılıp bağırıp
çağırma, laubali hareket etme, yani bayram şenliğine gelmiş gibi
davranmanın nehyedilmesini anlamak da mümkündür.

Kabir ziyareti, genel anlamda bu meşru ve hoşlanılan bir
şeydir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrini ziyaret
hususunda sahabe, tabiin ve onlardan sonraki dönemlerde ulemanın icmaı
sabit olmuştur. Hatta O’nun Ravzayı şerifinden her geçişte O’na selam
verilmesi gerektiğine dair hadisleri başta İbni Teymiye olmak üzere
bütün seçkin İslam uleması nakletmişlerdir.

Sahabelerin de, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
kabrini sık sık ziyaret etmekte oldukları sabittir. Ceyyid isnad ile
İbni Asakir’in nakline göre Bilal radıyallahu anh, bu ziyaretçilerden
biridir. İmam Malik’in Muvatta’daki nakline göre de, İbni Ömer
radıyallahu anhuma, İmam Ahmed’in nakline göre de Ebu Eyyub
radıyallahu anh sık ziyaret edenlerden olup, hiç kimse de çıkıp onlara
mani olmamıştır.
KABİR ZİYARETİNİN MEŞRUİYETİ
Büreyde radıyallahu anh’den merfuan; “Daha önce size
mezarları ziyaret etmemenizi söylemiştim. Ama oraları ziyaret
ediniz.”

İbni Abbas radıyallahu anh'den merfuan; “İsteyen mezarları
ziyaret etsin. Fakat orada kaba sözler söylemeyiniz, mum yakmayınız.”

















KABİR EHLİNE SELAM VERMEK
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kabir
ehlini şöyle selamlayıp, onlara mağfiret diememizi öğretmiştir; “Selam
size mü’minler kavminin yurdu! Yarın size vaad olunana geldiniz, ancak
bekletilmektesiniz. İnşaallah biz de size mutlaka katılacağız.
Allah’ım Bakiul Garkad ehlini sen bağışla!”

Görüldüğü gibi kabir ehlini ziyaret etmek ve onlara selam
vermek sünnettir.

Zayıf senedli bir hadiste de; Cabir Radıyallahu anh’den
merfuan; “Kabir ehline iyilikten üstün hiçbir iyilik yoktur ve Kabir
ehlini ancak mü’min ziyaret (ve tevessül) eder.” buyruluyor.

Hadisin metninde geçen “tevasul” kelimesi tevessül manasına
da gelir. Hadisin isnadında ismi geçen Şiraz Kadısı Yahya Bin Said
zayıftır.

İşte bu ve başka rivayetler Salihlerin, velilerin kabrini
ziyaretin caiz ve faydalı olduğunu gösterir. Vallahu a’lem.
KABİRLERİN MESCİD VE BAYRAM YERİ EDİNİLMESİ
Kabirlerin mescid ve bayram yeri haline getirilmesi ise
yasaklanmıştır;
“Allah’ın laneti yahudiler ve hristiyanlar üzerine olsun.
Çünkü onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edinmişlerdir.”

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah’ım! Benim
mezarımı tapınılan bir put olmasına meydan verme” diye dua etmiştir.
O’nun(sallallahu aleyhi ve sellem) duası kabule mazhar olduğuna göre,
Kabri şerifinin putlaştırıldığını iddia etmek doğru bir tutum
değildir. Ayrıca sahih hadiste şeytanın Arab yarım adasında şirk
koşulmasından ümidini kestiği de bildirilmiştir. Ama ne hikmettir ki
bu konuda herhalde bazılarının hala ümidi var gibi...
İbni Abbas radıyallahu anhuma dedi ki; “Peygamberimiz
sallallahu aleyhi ve selem, mezarları ziyaret eden kadınları, oraların
üzerine mescid inşa edenleri ve kandil yakanları lanetlemiştir.”


KABİRLER ÜZERİNE BİNA SÜNNETE MUHALİFTİR
Kabirler üzerine mermer ve benzeri şeyler yapıp da
kişilerin birbirlerine karşı iftihar etmeleri, (süslemeleri) övünüp
böbürlenmeleri mekruhtur. Çünkü bunlar, ölülerine tazim etmek için
cahiliyyedekilerin mantık dışı işlerindendir.

Maliki imamlarından Ebu Hasan Bin el Kassar; “Binadan
maksad, övünme olmazsa mutlak olarak caizdir. Mezarlık için tahsis
edilen arazide haramdır. Ancak, mezarı, diğer mezarlardan ayırmak
maksadı ile olup, az ise caizdir. Kabirler için tahsis edilen
arazideki kabirlerin üzerinde bulunan binaların yıktırılmaları
vacibtir. Bundan başka arazideki kabirlerin üzerindeki yapıların
yıktırılması caiz değildir. Mezar üzerinde yazı yazılması tenzihen
mekruhtur. İftihar için yazılan yazı haramdır. Bazı alimler, salih
zatların kabirleri üzerine yazı yazılmasına cevaz vermişlerdir.

Bu sözlerde itiraz edilecek yerler vardır. Kabre ancak
bilinmesi için işaret konulabilir. Nitekim hasen bir rivayette Enes
radıyallahu anh der ki; “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Osman
Bin Ma’zun radıyallahu anh’ın kabrine alamet olması için büyük bir taş
dikti.”

Peygamberler ve salih zatların kabirlerinin türbe
yapılmasında, orada yatan zata faydası yoktur, kubbe yapılması mekruh
ve bid’at görülmüştür. Sünnet olan, ancak tanınabilmesi için büyükçe
bir taş dahi olsa bir alamet koymak, toprağını deve hörgücü gibi
yerden bir karış yüksek yapmaktır. Kabir taşına sadece mevtanın ismi
yazılabilir.

İbni Ebi Şeybe’nin İbni Avn tariki ile Muhammed Bin
Sirin’den rivayet ediyor; “İbni Sirin’e kabirlerin kerpiç ile
sıvanması hakkında soruldu. Dedi ki; “Bunda bir beis bilmiyorum”

Kabri kireçle sıvamakta Hasen el Basri, Şafii ve Ahmed Bin
Hanbel’e göre beis yoktur. İmam Malik’e göre kokunun önlenmesi gayesi
haricinde mekruhtur. Bunun mekruh görüldüğüne dair seleften
rivayetler daha çoktur.

Cabir Bin Abdullah radıyallahu anh’den; “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem, mezarlar üzerine bina yapılmasını
yasaklamıştır.”

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ali Bin Ebu Talib
radıyallahu anh’ı Yemen’e hiçbir put bırakmadan hepsini yok etmek ve
yüksek olan her kabri yerle bir etmek için göndermişti.

Bu son rivayet hakkında şunu belirtmeliyiz ki; Ali
radıyallahu anh, müşrik bir toplumun tapındığı mezarları yıkmak üzere
gönderilmiştir. Böyle yerlerde cahillerin hakiki iltica edilecek olan
Allah’tan gafil bir halde kabirdekilerden meded ummaları şirktir,
oralarda mum yakmak, çaput bağlamak, adak adamak gibi adetler çirkin
bid’attir, İslamda yeri yoktur.

Uymak için Allah ve Rasulü'nün yolundan daha güzel bir yol
yoktur. Firuzabadi der ki; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem
zamanında kabirleri yükseltmezler, üzerine kiremitten, alçı taşından,
taştan ve başka şeylerden türbe olarak bina inşa etmezler, kabirlerin
üzerine ne bir örtü, ne bir kubbe bina etmezlerdi. Bunların hepsi
çirkin ve bid’attir.”











KABR-İ ŞERİFİ ZİYARETİN FAZİLETİ
18.HADİS-İ ŞERİF

Ebul Kasım el Cürcani, Tarihu Cürcan’da rivayet ediyor;
حدثنا يحيى بن عمار الواعظ أبو عبد الله الصابوني حدثنا عبد الله بن محمد
السعدي حدثنا سعيد بن عثمان الجرجاني بمكة حدثنا عبد الرزاق أخبرنا معمر
عن محمد بن واسع عن سالم بن عبد الله بن عمر عن أبيه وروى بن أبي الدنيا
عبد الله بن محمد في كتاب القبور يقول حدثني سعيد بن عثمان الجرجاني
حدثنا محمد بن إسماعيل بن أبي فديك أخبرني أبو المثنى سليمان بن يزيد
الكعبي عن أنس بن مالك أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال من زارني
بالمدينة محتسبا كنت له شفيعا وشهيدا يوم القيامة

Yahya Bin Ammar el Vaiz Ebu Abdullah es Sabuni – Abdullah
Bin Muhammed es Sa’di – Said Bin Osman el Cürcani – Abdurrezzak –
Ma’mer – Muhammed Bin Vasi – Salim Bin Abdullah Bin Ömer – babası İbni
Ömer radıyallahu anh senedi ile

ve İbni Ebid Dünya Kitabul Kubur’da; Said Bin Osman el
Cürcani – Muhammed Bin İsmail Bin Ebi Füdeyk – Ebul Müsenna Süleyman
Bin Yezid el Ka’bi – Enes Bin Malik radıyallahu anh’den merfuan senedi
ile rivayet ediyorlar;

“Kim sırf beni ziyaret için Medine’ye gelirse, ben de onun
için kıyamet gününde şahid ve şefaatçi olurum.”
Bu isnaddaki Süleyman Bin Yezid el Ka’bi hakkında Ebu
Hatem; “münker, kavi değil” demiş , Buhari Tarihul Kebir’de onu
zikredip cerhte bulunmamış , İbni Hibban onu tevsik etmiştir. Tirmizi
onun hadisini hasen görmüştür. Bu hadis hakkında İmam Suyuti ve
Zehebi hasen hükmü vermiştir. Halbuki Zehebi, el Ka’bi hakkında
“metruk” diyenlerdendir. Münavi, hadisin zayıf olduğunu belirtmiştir.
Hafız Iraki ise, İbnus Seken’in bu hadisi sahih olarak
değerlendirdiğini nakleder.


















ZİYARET HAKKINDA SELEF’İN UYGULAMASI
قال وحدثني سعيد بن عثمان الجرجاني حدثني بن أبي فديك قال سمعت بعض من
أدركت يقول بلغنا أنه من وقف ثم قبر النبي صلى الله عليه وسلم فتلا هذه
الآية إن الله وملائكته يصلون على النبي يأيها الذين آمنوا صلوا عليه
وسلموا تسليما قال صلى الله عليه وسلم عليك يا محمد حتى يقولها سبعين
مرة ناداه ملك صلى الله عليك يا فلان لم تسقط لك حاجة

Yine Cürcani, Said Bin Osman el Cürcani – İbni Ebi Füdeyk
tariki ile;

“Kendilerine yetiştiğim bazılarını şöyle derken işittim;
“Bize ulaştı ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri önünde
duran kişi

“Şüphesiz Allah ve melekleri peygamber’e salat ederler. Ey
iman edenler! O’na salat ve selam verin” (Ahzab;56.) ayetini okuyup,
yetmiş defa;

“Allah’ın salat ve selamı senin üzerine olsun ey Muhammed!”
derse, bir melek; “Allah’ın salatı senin de üzerine olsun ey falan!
Bugün hacetin görülsün.” Diye nida eder.”





RAVZA’YI ZİYARET ŞEFAAT VESİLESİDİR
19. HADİS-İ ŞERİF

İbni Ömer radıyallahu anh’den merfuan; “Kim kabrimi ziyaret
ederse, şefaatim ona vacip olur.”

İbni Adiy, Musa Bin Hilal tariki ile rivayet edip, umarım
ki beis yoktur demiştir. Ebu Hatem mechul demiştir. Ukayli de bunun
leyyin olduğunu söylemiştir. İbni Hacer; “Musa Bin Hilal; “suveylihul
hadistir” der. Hadis ihticaca elverişlidir. İbnu Huzeyme de bunu
Sahih’inde zikretmiştir. Zehebi hasen olduğunu söylemiştir. Yukarıda
Cürcani’den naklettiğimiz rivayet buna şahiddir. Nevevi ve Suyuti;
zayıf demişler, İbni Teymiye ve Elbani uydurma demiş, Sübki sahih
olduğunu iddia etmiştir. Uydurma olduğunu söylemek de isabetli olmaz.
Zira Zehebinin de dediği gibi her ne kadar zayıf isnadlar ile de
gelmiş olsalar, bu isnadlar birbirini takviye eder.

Ömer radıyallahu anh’den merfuan; “Kim kabrimi ziyaret
ederse onun için şefaatçi olurum.”
Al-i Hattab’dan birisi tariki ile gelen bu rivayette, Ömer
radıyallahu anh’den kimin rivayet ettiğinin ismi belirtilmemiştir.

Bu İbnu Ömer radıyallahu anhuma’dan da merfuan; “Kim başka
bir ihtiyac için değil de sırf beni ziyaret etmek için gelirse,
kıyamet günü ona şefaatçi olmam Allah üzerine bir hak olur.” lafzıyla
gelmiştir.

Bu rivayet sahihtir. Heysemi, “Mesleme bin Salim zayıftır”
demiştir. Bu Mesleme bin Salim; Müslim Bin Salim Ebu Ferve el
Cüheni’dir. Ebu Davud onun hakkında; “güvenilir değil” derken Zehebi
bunu reddetmiştir. Cumhur onun güvenilir olduğunu belirtmiştir. Aynı
zamanda sahihayn ravilerindendir. Hafız Iraki der ki; “İbnus Seken
hadisin sahih olduğunu söylemiştir.” İbni Mülakkin, Tuhfetul Muhtac’da
ve İbnu Hacer, Telhisul Habir’de; “Ali İbnul Muvatta sahih dedi”
demişlerdir.









PEYGAMBER EFENDİMİZİN KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET HAYATINDA ZİYARET GİBİDİR
20. HADİS-İ ŞERİF
İbni Ömer Radıyallahu anh’den merfuan; “Kim hacceder ve ben
öldükten sonra kabrimi ziyaret ederse, beni sağ iken ziyaret etmiş
gibi olur.”

Rivayet, Hafs Bin Ebu Davud Süleyman el Kari tariki ile
gelmiştir. Heysemi der ki; “Taberani bunu Mu’cemus Sağir ve Mu’cemul
Evsat’ta hakkında bilgi sahibi olamadığım Aişe Binti Yunus tarikiyle
rivayet etti. Mu’cemül Kebir ve Evsat’ta benzerini Hafs Bin Ebu Davud
tariki ile rivayet etti. Ahmed, onu tevsik etti, imamlardan bir cemaat
ise zayıf saydı.”

Suyuti; zayıf dedi. Elbani Hafs’tan sonra Leys Bin Ebi
Süleym’in de zayıf olduğunu söyleyerek hadisin mevzu olduğunu
söylemiştir.

Beyhaki, bu rivayette sadece Hafs Bin Süleyman’ın teferrüd
ettiğini, onun zayıf olduğunu söylemiştir. Bu Leys Bin Ebi Süleym’in
güvenilir sayıldığı manasına gelir. Aksi halde İmam Beyhaki bunu
belirtirdi.
Nitekim Buhari, Leys’in hadisi ile istişhadda bulunmuş,
Müslim ondan makrunen rivayet etmiş, hadis imamları tarafından Leys
hakkında; “saduk” ve “güvenilir” hükmü verilmiştir. İhtilata
uğradıktan sonra rivayetleri terkedilmiştir.

Hadis zayıf olup, Yukarıda naklettiğimiz rivayetleri
desteklemektedir.

İmam Ebu Hanife, Nafi tariki ile İbnu Ömer radıyallahu
anhuma’dan rivayet ediyor; “Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve
sellem’in kabrini şu şekilde ziyaret etmek sünnettir; Kıble cihetinden
kabri şerife, sırtını kıbleye, yüzünü kabre dönerek;

“Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi üzerine olsun ey Nebi!”
Demek sünnettir.”











KABİR EHLİNİN ZİYARETÇİYİ TANIMASI
21. HADİS-İ ŞERİF
İbni Ebid Dünya Kitabul Kubur’da Aişe radıyallahu anha’dan
merfuan rivayet ediyor; “Kim bir dostunun kabrini ziyaret edip ona
selam vererek yanında oturursa, o kabirden selamını alır ve yanından
kalkıncaya kadar ona arkadaşlık eder”

Hafız Iraki ve Münavi derler ki; “İsnadındaki Abdullah Bin
Sem’an’ın haline vakıf olamadım. Benzerini İbni Abdilberr (el İztizkar
ve) et Temhid’de İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet etti.
Abdülhak el İşbili sahih olduğuna hükmetti.” Şevkani de, Ebu Hüreyre
ve İbni Abbas radıyallahu anhum hadislerinin sahih olduğunu söyler.
İbni Teymiye’nin de görüşü sahih olduğu yönündedir.

Zübeydi, Abdullah Bin Seman’ın güvenilir olduğunu söyler.
Şu var ki bu, eğer Abdullah Bin Ziyad Bin Sem’an ise, o metruktur.
Sadece Buhari onun hakkında sükut etmiş , Kitabul Itk’ta bir hadisini
yazmış , İbni Adiy de; “salih hadisleri vardır” demiştir.

İbni Abdilberr’in el İstizkar’da rivayet ettiği sahih hadis
şudur; “Herhangi bir kimse hayattayken tanıdığı mü’min kardeşinin
mezarının yanından geçerken, eğer ona selam verirse Allah o ölüye
ruhunu geri vererek kardeşinin verdiği selamı almasını sağlar”

Aişe radıyallahu anha’dan gelen rivayetin bir isnadında
Yahya Bin Yeman vardır. Elbani onun hakkında zayıf demiştir.

Yahya Bin Yeman Müslim ricalindendir. Zehebi onun hakkında;
elMuğni’de; “Meşhur saduk”, Men Tekelleme Fih’te; “Salihul hadis” ve
Tezkiratul Huffaz’da; “Hafız, saduk, Buhari seviyesinde muhaddisler
onun hadisini yazdı”, İbnu Ebi Hatem; “mahallus sıdk”, Veki;
“Arkadaşlarımız içinde hadisleri en iyi ezberleyenidir”, Yahya Bin
Main, bir seferinde; “leyse bihi be’s”, bir seferinde; “güvenilir”,
İbni Hibban, el-Icli, İbnu Şahin ve Osman Bin Ebi Şeybe; “güvenilir,
saduk” demişler, İbnül Medini de onun saduk olduğunu söylemiştir.
Elbani’nin sözü ise bir şey değildir. O önce kendisini zayıflıktan
kurtarsın!

Beyhaki, İbni Ebid Dünya – Muhammed Bin Kudame el Cevheri –
Maan Bin İsa el Kazzaz – Hişam Bin Sa’d – Zeyd Bin Eslem – Ebu Hüreyre
senedi ile; “Kişi tanıdığı birinin kabrine uğrayıp selam verirse, o da
onu tanır ve selamını alır. Eğer tanımazsa yine selamını cevaplar.”

İsnaddaki Muhammed Bin Kudame el Cevheri hakkında Ebu Davud
zayıf demiştir. Darekutni onu güvenilir saymış , İbnu Ebi Hatem Cerh
ve Ta’dil’de cerhetmeden zikretmiş , İbni Hibban, onu es Sükat’ta
zikretmiş , İmam Ahmed, onun rivayetini kabul etmiş , Buhari, Halku
Ef’alil İbad’da ondan rivayette bulunmuştur. Halku Ef’alil İbad’daki
hadis hakkında, kitabın muhakkiki Bedrül Bedr; “beis yoktur” demiştir.
Hatib’in rivayetinde isnad; Abdurrahman Bin Zeyd Bin Eslem
– Zeyd Bin Eslem – Ata Bin Yesar – Ebu Hüreyre şeklindedir.
Saydavi’nin rivayetinde ise Abdurrahman Bin Zeyd - Zeyd Bin Eslem -
Ebu Hüreyre radıyallahu anh şeklindedir. Abdurrahman Bin Zeyd
zayıftır.

Muhammed Bin Vasi ve Dahhak radıyallahu anhuma’dan, bu
hadislerin manasını destekleyen maktu rivayetler vardır.


AMELLER KABİR EHLİNE SUNULUR
22. HADİS-İ ŞERİF

İmam Ahmed; Abdurrezzak – Süfyan – Enes Radıyallahu anh’den
işiten birisi – merfuan tariki ile rivayet ediyor; “Şüphesiz
amelleriniz akrabalarınızdan ve aşiretlerinizden olan ölülere arz
edilir. Eğer hayırlı ise müjdeleşirler, hayırlı değilse şöyle derler;
“Allahım! Bizi hidayet ettiğin gibi onları da hidayet etmedikçe onları
öldürme!”

Bu rivayette ismi belirtilmeyen bir ravi vardır. Ancak Ebu
Davud et Tayalisi, Müsnedinde; es Salt Bin Dinar – el Hasen – Cabir
Bin Abdullah radıyallahu anh senedi ile merfuan şu rivayeti verir;
“Şüphesiz amelleriniz akrabalarınızdan ve aşiretlerinizden olanlara
kabirlerinde sunulur. Eğer hayırlı ise onunla müjdeleşirler, hayırlı
değilse derler ki; “Allahım! Onlara senin taatin ile amel etmeyi ilham
eyle!”

Bu rivayette Salt Bin Dinar zayıftır. Zehebi, Ebu Züra ve
Ebu Hatem onun leyyin olduğunu söylediler.

Bu manada Taberani el Evsat’ta; Mesleme Bin Ali – Zeyd İbni
Vakıd ve Hişam Bin el Gaz – Mekhul – Abdurrahman Bin Selame – Ebu
Rühm – Ebu Eyyub el Ensari radıyallahu anh – merfuan senedi ile
rivayet ediyor; “Müminin ruhu kabzedildiğinde Allah’ın rahmet ehlinden
olan kulları onu, tıpkı dünyada bir müjdeciyi karşıladıkları gibi
karşılarlar. Derler ki; “Arkadaşınızı bırakın da rahatlasın zira o
şiddetli bir üzüntüdedir.” Sonra “Falan ve filan ne yaptı? Evlendi
mi?” diye sorarlar.

Eğer ondan önce ölmüş birini sorarlarsa der ki; “O benden
önce ölmüştür” bunun üzerine derler ki; “Şüphesiz bizler Allah’tan
geldik ve dönücüleriz. O cehennem çukurlarının anası olan haviye’ye
götürülmüştür. O ne kötü bir ana ve ne kötü bir terbiyecidir.”

Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Şüphesiz amelleriniz ahiret ehlinden olan akrabalarınıza ve
aşiretlerinize sunulur. Hayırlı ise ferahlanır ve müjdelenirler ve
derler ki; “Allahım! Bu senin fazlın ve rahmetindir. Ona nimetini
tamamla ve bu hal üzere öldür.” Onlara kötü ameli arzolunduğunda
derler ki; “Allahım! Ona senin razı olduğun ve sana yaklaştıracak
Salih ameli ilham eyle!”

Bu rivayette Mesleme Bin Ali zayıftır. Ancak Mecruhin’de
İbni Hibban ve el Kamil’de İbni Adiy bunu; Selam et Temimi(zayıf bir
ravidir) – Sevr Bin Yezid – Halid Bin Ma’dan – Ebu Rühm – Ebu Eyyub –
Merfuan isnadı ile de rivayet etmişlerdir.

Taberani bunu Kebir’de; Amr Bin İshak Bin İbrahim Bin A’la
Bin Zibrik el Humusi – Muhammed Bin İsmail Bin Iyaş – İsmail Bin Iyaş
– Damdam Bin Zür’a – Şüreyh Bin Ubeyd – Abdurrahman Bin Bil’icma – Ebu
Ruhm – Ebu Eyyub – merfuan senedi ile de rivayet etmiştir.

Ayrıca İbni Ebid Dünya, Kitabul Menamat’ta; Muhammed Bin
Huseyn – Muhammed Bin İshak – Abdullah Bin Mübarek – Sevr Bin Yezid –
Ebu Rühm – Ebu Eyyub radıyallahu anh’ten mevkuf isnadı ile rivayet
etmiştir. Iraki bunun isnadının ceyyid olduğunu söyler.

Hakiym et Tirmizi, Nevadirul Usul’de; Abdülgafur Bin
Abdulaziz – babası – dedesi – merfuan tariki ile rivayet ediyor;
“Ameller pazartesi ve Perşembe günleri Allah’a arzedilir. Cuma günü de
peygamberlere, anne ve babalara arzedilir. Onun hasenatı ile
sevinirler, yüzlerinin aklığı artar ve parlar. Allah’tan korkun ve
ölülerinize eza vermeyin!”

Bu hadis hakkında Suyuti, Camiüs Sağir’de; “hasen” hükmü
verirken, Münavi sükut etmiş, Hafız Muhammed Bin Ahmed es Sa’diyyul
Yemeni, Nevafihul Atira’da; “sahih” hükmü vermiştir. Elbani uydurma
olduğunu söylemektedir.

İbni Ebid Dünya, Kitabul Menamat’ta; el Kasım Bin Haşim ve
Muhammed Bin Rızkullah – Yahya Bin Salih el Vahazi – Ebu İsmail es
Sükuni – Malik Bin Ed da’ – Numan Bin Beşir – merfuan senedi ile;
“Kabirlerdeki kardeşleriniz için Allah’tan sakının. Zira amelleriniz
onlara arz edilir.”
Hakim “sahih” demiştir. Buhari, el Kuna’da bunu Ebu İsmail
es Sukuni’den bahsederken verir ve rivayet hakkında sükut eder. Malik
Bin Ed Da’ hakkında Ebu Hatem; “mechul” demiş, İbni Hibban onu es
Sükat’ta zikretmiştir. Zehebi ve İbni Hacer de tevsik edildiğini
belirttiler.

Yine İbni Ebid Dünya; Abdullah Bin Şebib – Ebu Bekr Bin
Şeybetül Hazami (ya da el Harrani) – Fuleyh (ya da Fuleyc) Bin İsmail
– Muhammed Bin Cafer Bin Ebi Kesir – Zeyd Bin Eslem – Ebu Salih ve el
Mukberi – Ebu Hüreyre radıyallahu anh – merfuan senedi ile rivayet
ediyor; “Amellerinizin kötülüğü ile ölülerinizi utandırmayın. Zira
amelleriniz kabir ehli dostlarınıza arz edilmektedir.”

Bu hadisin isnadı hakkında Hafız Iraki “zayıftır.” Dedi.

Bezzar sahih sened ile Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den
merfuan rivayet ediyor; “…mü’minin ruhu semaya yükselir ve ona diğer
müminlerin ruhları gelip dünya ehlinden tanıdıklarının haberlerini
sorarlar. “falan dünyada kaldı” derse sevinirler, “falan öldü” derse;
“bizim yanımıza gelmedi” derler.”

Bu konudaki rivayetler buraya alamayacağımız kadar çoktur.
İbni Kayyım der ki; “Ruhlar iki kısımdır; nimet gören ruhlar ve azap
gören ruhlar. Azap görenler, görüşüp ziyaretleşemezler. Nimet görenler
ise serbesttirler, görüşüp ziyaretleşirler. Dünyadaki eski
hatıralarını birbirlerine anlatırlar. Her ruh aynı meslekte olan
arkadaşı ile bulunur. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve
sellem’in ruhu ise Refik-i A’la’da bulunur.

Allah Teala buyuruyor; “Kim Allah’a ve Rasulüne itaat
ederse, onlar, Allah’ın nimetlendirdiği peygamberler, sıddıklar,
şehidler ve Salihlerle beraber olur. Onlar arkadaş olarak ne
iyidirler.”(Nisa,69)

Bu beraberlik, dünyada, berzahta ve ahirette sabittir.
İnsan bu üç diyarda sevdiği ile beraber olur.”














İSTİDRAD
Bazı kitaplarda tevessüle delil gösterilen; “İşlerinizde
sıkıştığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz” sözü hakkında
İbni Teymiye “batıl” demiş, İbni Kemal Paşa ise sahih hadis(!)
demiştir. Bu hadisi bulabildiğimiz en erken kaynak (Münavi’nin
işareti ile) Deylemi’nin Firdevs’idir. Ancak biz bu hadisin ne metnini
ne de isnadını Deylemi’de bulamadık. İbni Kemal Paşa’nın neye
dayanarak sahih dediğini, Acluni’nin bu hükme neden sessiz kaldığını
ve Aliyyul Kari’nin Müsnedi Ebu Hanife şerhinde cezm sigası ile de
olsa nasıl kaydedebildiğini bilemiyorum. Yardım istenecek merci
kabirler değil, Allah Azze ve Celle’dir. Hadisin siyakında cidden
tevhide muhalefet vardır! Zahid el Kevseri gibilerin bu sözü hadis
diyerek tevessüle delil göstermesi esef vericidir!












EHLİ SÜNNET İMAMLARI VE TEVESSÜL

El Utbiyye’de İmam Malik radıyallahu anh’den nakledildiğine
göre, Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir; “Meclislerinizi, Ömer
(radıyallahu anh’ı) anarak süsleyiniz.” Yine Aişe radıyallahu
anha’dan ve İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayete göre, şöyle
demişlerdir; “Ömer anılınca, adalet anılmış olur, adalet anılınca
Allah anılmış olur, Allah anılınca da rahmet iner.” Abdulhayy el
Kettani, bu rivayetleri nakledip şunu da ekler; “Şeyhlerden biri şöyle
dedi; “Kim bir sıkıntı duyarsa şöyle desin; Ey Ömer! Sen bir vadiye
sapmadın ki, şeytan ondan başka bir vadiye sapmasın.”

Selef-i Salihin’den Maruf el Kerhi radıyallahu anh yeğeni
Ya’kub’a; “Yavrucuğum! Allah’a bir hacetin olursa, benimle tevessül
ederek O’ndan iste” demiş, İbrahim el Harbi de; “Ma’ruf’un kabri
tecrübe edilmiş tiryak(ilaç)tır” demiştir.
İmam Ahmed Bin Hanbel, Safvan Bin Süleym r.a. hakkında
demiştir ki; “Onun hadisiyle şifa istenir ve Onun anılmasıyla yağmur
iner”

İmam Şafii Radıyallahu anh der ki; “Musa el Kazım’ın kabri,
duaların kabulü(ne vesile olması) için denenmiş bir
yerdir.”

Yine İmam Şafii der ki; “Ben Ebu Hanife ile cidden teberrük
ediyorum. Hemen her gün ziyaret kasdı ile kabrine gidiyor, bir hacetim
olursa iki rekat namaz kılıp, onun kabrinin yanında hacetimi Allah’tan
istiyorum. Çok geçmiyor ki, hacetim kaza olunmasın.”
Bir çok eserler sahibi, güvenilir bir alim olan Hafız Hasen
Bin İbrahim Ebu Ali el Hallal (vefatı H.242) ise şöyle demiştir; “Ne
zaman bir sıkıntım olsa, Musa el Kazım Radıyallahu anh’ın kabri ile
tevessül ederim, Allah Teala da işimi kolaylaştırır, sıkıntımı
giderir.”
Allame İbnül Cevzi; “…Nefsimi tedavi edemedim, bazı Salih
kişilerin kabrine gidip onlarla tevessül ederek, düzelmem için dua
ettim…” der.

Seyyid Ahmed el Kebir Rıfai radıyallahu anh buyuruyor ki;
“Allah’ın kulları ve velilerini vesile edinerek yardım isterseniz,
yapılan yardım ve bereketi onlardan bilmeyiniz. Bu şirktir. Fakat
Allah, onları sevdiğinden, siz de ihtiyaçlarınızı onları severek
Allah’tan isteyiniz. Hadisi şerifte; “Nice başı açık, saçı dağınık,
üstü başı yırtık, kapılardan kovulan kimseler vardır ki, Allah’a yemin
etseler, onların yeminlerini yerine getirir” Allah onlara,
varlıklarda tasarruf etme yetkisini vermiştir. Onların sebebiyle
varlıkları değiştirir. Onlar, Allah’ın izni ile bir şeye ol dedikleri
zaman hemen oluverir. İsa aleyhisselam, Allah’ın izni ile çamurdan
kuşlar yaratmış, Allah’ın müsaadesi ile ölüleri diriltmiştir.

Hurma kütüğü, Peygamberimiz, sevgilimiz, peygamberlerin
efendilerinin efendisi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e
şikayette bulunmuş, cansız varlıklar kendisine selam vermiş, diğer
Nebi ve Rasullerde ayrı ayrı tezahür eden mucizeleri, Allah onun
elinde bir araya getirmiş, O’nun mucizesinin sırları, ümmetinin
velilerine de sirayet etmiştir.

Mucize, velilere izafe edildiğinde, “Keramet” adını alır ve
hiçbiri sürekli değildir… Peygamberin ise, daimi – kıyamete kadar -
sürecek mucizesi vardır.

Ey kardeşim! “Allah’ım! Senin rahmetinle istiyorum” dediğin
zaman; “Allah’ım! Senin kulun, şeyh Mansur ve başka velilerin
velayetleri ile senden istiyorum” demiş gibi olursun. Zira, velayet,
bir has kılınmadır; “Allah rahmetini dilediğine tahsis eder”(Bakara,
105, Al-i İmran,84)

Öyle ise, acıyanın kudretini acınmağa muhtac kişiye izafe
etmekten sakın! Tesir ve güç, masiyetten hakka çevirme kudreti Allah
Azze ve Celle hazretlerinindir.

Vesile, aracı olmak, Allah’ın veli kuluna has kıldığı bir
rahmetidir. Şu halde, ihtiyacın anında, kullarından havas olanlara
tahsis etmiş olduğu yardımı, sevgisi ve muhabbetiyle kendisine
yaklaş…”

Allame Abdulgani en Nablusi der ki; “Ehl-i Sünnet uleması,
gerek hayatlarında, gerekse vefatlarından sonra Salihler ile tevessülü
caiz görmüştür.”

Sübki der ki; “İbni Teymiye’den önce ümmetten hiçbir alim
teveccüh ve tevessülü inkar etmemiştir.”

Ayrıca meşhur ulemadan; İbni Ebi Cemre, İbnu Haldun,
Şihabuddin Ramli, Birgivi, İbni Dakikul Iyd, İbni Hacer el Askalani,
Hibetullah İbni Barizi, Ömer İbnül Verdi, Zemelkani, Kalkeşendi, İmam
Celaleddin Suyuti, İbni Habib el Endülüsi, Nuruddin eş Şa’ravi,
Abdülkadir Geylani, İbni Hacer el Heytemi, ve daha bir çok ulema ile
Tasavvuf yolunu tutmuş olan; Muhyiddin İbni Arabi, İbrahim Dusuki,
Şeyhul İslam el Ensari, Ebul Hasen eş Şazeli, Ebul Hasen es Sehavi,
Halid el Bağdadi, Gazali, Yusuf en Nebhani, İmam Şa’rani, Muhammed Bin
Alevi el Maliki gibi ilim ehli, tevessül ve istiğaseyi caiz
görmüşlerdir.

Şeyhulislam İbni Teymiye, İbnu Abdilhadi, Merdavi, Hattabi,
gibi alimlerden bir kısmı, zat ile tevessülü inkar etmiş, Muhammed Bin
Abdilvehhab, Hamid el Faki, Abdulaziz Bin Baz, Ebu Bekr el Cezayiri,
Elbani ve tilmizleri de bu görüşü devam ettirmektedirler.



























KABİRLERDE ÖLÜLERE KUR’AN OKUMAK

إقرؤوا سورة يس على موتاكم
Ma’kıl Bin Yesar radıyallahu anh’dan merfuan; “Ölülerinize
Yasin suresini okuyun”

Hakim ve İbni Hibban sahih derken, Münziri, İbni Mülakkin,
San’ani, Şevkani gibi muhaddisler bunu ikrar etmiştir. Ne var ki
isnad olarak illetten hali değildir. Tesahül sahibi olarak bilinen
muhaddisler indinde hadis sahih kabul edilmiştir. Müteşeddidlerden
İbni Katan ise ıdtırab ve vakf ile illetlendirir, Darekutni de, zayıf
olduğunu söyler.

Ezkar şarihi İbni Allan Es Sıddıki, başkaları indinde
geçersiz bir kaideye dayanarak sahih olduğuna hükmeder.

Hadisin zayıf sayılma nedeni, isnadında Ebu Osman (en Nehdi
değildir!) adlı mechul bir ravinin geçmesidir. İbnu Mülakkin, Hakim ve
İbni Hibban’ın tashihini kabul ederek der ki; “Hakim; “Yahya Bin Said
ve başkaları bunu mevkuf olarak rivayet etti” derken, İbni Mübarek’in
rivayeti merfudur. Güvenilir ravinin ziyadesi ise makbuldür.

Kurtubi; “Bu hadis iki manaya muhtemeldir; sekerata
girenlere ve kabirdeki ölülere.”

Suyuti der ki; “Cumhuru Ulema birinci görüştedir. İbni
Abdulvahid Makdisi ise ikinci görüşü savunmuştur. Muhibbut Taberi de
hadisi umumi olarak iki görüşünde maksud olduğunu belirtmiştir.”
Ayrıca İmam Şafii; “Ölmeden önce bir kimseye mevta denilmez”
demiştir.

Ümeyyetül Ezdi der ki; “Cabir Bin Zeyd, meyyit yanında Ra’d
suresini okurdu.”

Şa’bi der ki; “Ensar, meyyit yanında Bakara suresini
okurlardı.” Ancak bu rivayetler, ölüm anındaki kişi hakkındadır.
Nitekim İbni Ebi Şeybe bu rivayetleri; “Hasta ölüm anında iken ne
söylenir?” başlığı altında nakletmiştir.

İmam Şafii dışındaki üç mezheb imamı meyyit için Kur’an
sevabının ulaşacağında ittifak etmişlerdir.

İmam Şafii’nin ; “Kabirde Kur’an okumada sakınca yoktur”
dediğini Za’ferani nakleder.

Nevevi ise Mühezzeb şerhinde İmam Şafii’nin “Yeni
defnedilmiş ölünün başında bir miktar Kur’an okumak müstehabdır. Eğer
hatim edilirse daha iyi olur” dediğini nakleder.

Hanefiler de yukarıdaki hadise dayanarak; “Kişi amelinin
sevabını bir başkasına bağışlayabilir” demişlerdir.

İbni Ömer Radıyallahu anhuma’dan merfuan; “Sizden biri
öldüğü zaman onu bekletmeyin, kabrine derhal götürün. Başının yanında
Bakara suresinin başını, ayaklarının yanında sonunu okuyunuz.”

İmam Nevevi de İbni Ömer R.a.’ın definden sonra kabir
üzerine kıraati müstehab saydığını belirtir.

Muhammed Bin Ebubekr, sünnete uygun ziyareti anlatırken,
Kur’an okunacağını belirtmiş, Birgivi, Etfalul Müslimiyn’de,
gönderilen sevabın ölülere ulaşmasında Ehl-i Sünnet ulemasının ittifak
ettiğini kaydetmiş, Vasiyetname’sinde de Bakara suresinin evveli ve
sonunu, Mülk ve İhlas surelerini yedi kere, Fatiha, Muavizeteyn
surelerini, onbir defa İhlas, Ayetel Kürsi, Yasin ve Bakara suresinin
okunup mevtaya hediye edilmesini vasiyet etmiştir.

Birgivi, Ziyaretil Kubur adlı eserinde de “Kur’anı evde
okusa ve okuduktan sonra sevabını hediye etse bu sevab ona ulaşır.
Çünkü bu dua gibidir. Duanın ölüye ulaştığı da hilafsızdır.” Der.

İmam İzzeddin Bin Abdisselam kabirlerde Kur’an okunmasına
karşı iken bu görüşünden rücu etmiştir.

İbni Kayyım el Cevziyye ve bir çok ulema dediler ki; “Ölüler
adına hediye olarak verilen şeylerin en iyisi, ruhları için sadaka,
istiğfar, dua ve hac yapmaktır. Kur’an kıraetine gelince, eğer
ücretsiz okunursa onunda sevabı diğerleri gibi ulaşır.”

İbni Teymiye; “Mevta, namaz, oruç, kıraet gibi bedeni
ibadetlerle tıpkı sadaka v.b. mali ibadetlerle faydalandığı gibi
faydalanır.” Demiştir.

Ziyaretil Kubur adlı eserinde İbni Teymiyye, İmam Ahmed’den
üç görüş nakledildiğini, bunlardan ikisinde kabir başında Kur’an
okumanın sakıncası olmadığını belirtir. Bu görüşe Ebubekr Hallal, İmam
Ahmed’in ashabı ve bazı Hanefilerinde katıldığını ve bu görüşün
yukarıda geçen İbni Ömer radıyallahu anh’ın vasiyeti rivayeti ile daha
da kuvvetli olduğunu söyler.
Aslında ölülere Kur’an kıraati hakkında epey hadis vardır
ve bunların hiçbiri delil olacak nitelikte değildir. Şimdi bu
hadislerden bir kaçını nakledelim;

“ Mezarlığa giren kimse Yasin suresini okuyup sevabını
ölülere hediye ederse Allah Azze ve Celle ona kolaylık verir, okuyana
da ölüler sayısınca sevab verilir.”

“Kim Cuma günü anne ve babasının veya onlardan birinin
kabrini ziyaret eder ve orada Yasin okursa günahları bağışlanır.”
Zayıftır. Uydurma olduğu da söylenmiştir.
Ali Kerremallahu vecheh’den; “Kabristana uğrayan kimse
onbir adet ihlas suresini okuyup sevabını ölülere hediye ederse ölüler
sayısınca sevap verilir.”

“Her hangi bir ölünün başucunda Yasin okunursa Allah ona
kolaylık verir.”

“Kim kabirlere gider ve orada Fatiha, İhlas ve Tekasür
surelerini okursa şöyle dua etsin; “Ya Rabbi! Bunun sevabını bu
kabristanda yatan mü’minlere hibe ettim.” Oradaki ölüler Allah katında
ona şefaatçi olurlar.”

İmam Ahmed Bin Hanbel’den şöyle dediği rivayet edilmiştir;
“Kabirlere girdiğinizde Fatiha, Felak, Nas ve İhlas surelerini
okuyunuz ve sevabını kabir ehline bağışlayınız. Şüphesiz onlara
ulaşır.”

Hadisi şerifte; “Yasin’i okuyunuz. Onda on bereket vardır;
aç okusa doyar, çıplak okusa giyinir, bekar okusa evlenir, korkan
okusa emin olur, mahzun okusa ferahlar, misafir okusa yardım görür,
kayıp bulunur, hasta okusa şifa bulur, ölü üzerine okunsa azabı
hafifler ve susayan okusa suya kavuşur.”

Ümmü Hani Radıyallahu anha’dan merfuan; “Kabirde üç şeyle
karşılaşılır; Allah’a iman sorusu, mü’minlere cennette açılıp
gösterilecek yerler ve baş ucunda Kur’an okunması”

Enes Radıyallahu anhden merfuan; “Mü’min sevabını kabir
ehline göndermek üzere Ayetel Kürsi okursa, Allah mü’min kabrine
maşrıktan mağribe kadar kırk nur koyar ve onu genişletir. Ve okuyana
altmış nebinin sevabını verir. Bütün ölülerin derecesince yükseltir,
ölüler sayısınca sevab yazılır.”

“Ölüye Yasin suresi okunduğu zaman azabı hafifletilir veya
kaldırılır.”

“Kim her gün mushafa bakarak yüz ayet okusa ve
kabirdekilere hediye etse yedi kabre (Kur’an) şefaat eder ve müşrik
dahi olsalar ana babasının azabı hafifletilir.”

Hulasa: bu hadislerin tamamı dikkate alındığında Kur’an
okuma sevabının ölülere ulaşacağı anlaşılır. Ancak kabirlere gidip
okuma, ibadet olarak inanılırsa bidat olur. Seleften bu
nakledilmemiştir. Kendisinden hadis dinlediğim Seyyid Muhammed Alevi
El Maliki hazretleri Tahkikul A’mal isimli risalesinde bu meseleyi
tahkik etmiştir. Mezkur risaleden bir bölüm nakledelim;

“Bazı inatçı kimseler her meseleyi reddederek her yenilik
için; “Selef bunları yapmadı, onlarda bu zuhur etmedi” diyerek delil
bulunmadığı konusunda inad ederler. (Bu söz yanlıştır. Bilakis selefin
yapmadığı şeyi reddetmek her müslümana vazifedir.) Bazıları da
ölülere Kur’an okunması hususunda Selefin bunu yapmadığını iddia
ederek reddederler. Onlara biz deriz ki;

Birinci Delil; Bu iddia sahih değildir. İbni Ömer
radıyallahu anhuma, Şa’bi radıyallahu anh ve İmam Ahmed Radıyallahu
anh’den gelen rivayetler (Yukarıda naklettik) bunun selef tarafından
yapıldığının delilleridir.

İkinci Delil; Bu konuda Selefin uygulaması olmasaydı bile
iddia edildiği gibi özel bir yasak gerekmezdi. Selefin ölüye Kur’an
okunması hakkında tatbikatının olmaması delil olmaz. (bilakis, olur.)
Selefin uygulamadığı fıkhi veya tali meselelerden her biri yasaklanmış
değildir. Aksini iddia edenin delil getirmesi gerekir ki, buna delil
de, yol da yoktur. (bu söz su götürür. Zira sahihayn’da; “Kim bizim
emrimiz olmayan şeyle amel ederse o reddedilmiştir” hadisi vardır.)

Üçüncü Delil; Sahih hadiste sabit oldu ki;

“Ölü, ehlinin (vasiyet üzerine) kendisi için ağlaması ile
azablanır.” Yine kabirlerinde ölülerin azablandırılacağı Kur’an ile
sabittir; “Onlara sabah akşam ateşle azab sunulur.”(Mü’min 46)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem iki kabre yapraksız
iki hurma dalını dikmiş ve bunlar kurumadığı müddetçe azablarının
hafifletileceğini bildirmiştir.

“Ademoğlunun ameli, öldüğü zaman üç şey hariç kesir; sadaka-
i cariye, kendisinden faydalanılan ilim, kendisi için dua eden çocuk”
Öldükten sonra insana sevabının ulaştığı bu üç hasletin dışındaki
özellikleri ihtiva eden hadisler çoktur.

İbni Abbas Radıyallahu anhumadan gelen rivayette; “Sevab
alacağınız en büyük pay Allah’ın Kitabıdır.” Buyrulmuştur.

Hayatta olan akrabalarının kötü amellerinden dolayı ölülere
kabirlerinde acı, ızdırab ve ceza vardır. Hayatta olanların
hayırlarını onlara bağışlamalarından ölüler faydalanır. Bu hususta
hadislerde ve Seleften gelen eserlerde hiçbir kısıtlama yoktur.
Bunlardan bir kısmını İbni Kesir Rum suresi 52. ayeti tefsirinde
zikretmiştir.

Dördüncü Delil; Ölülere Kur’an-ı Kerim okunması Nebi
Sallallahu aleyhi ve sellem’in emridir.” (Hadisler yukarıda geçti. Bu
konuda sahih bir şey yoktur.)

Fıkıh alimleri de Kur’an kıraeti sevabının ölülere
ulaşacağını belirtmişlerdir; Hanefi Mezhebinin büyük fetva kitabı
Fetavayı Hindiyye’de Cevheretun Neyyire’den naklen deniyor ki; “Ölü
defnedildikten sonra kabrin başında bir deve kesilip eti dağıtılacak
kadar oturup Kur’an okumak ve dua etmek müstehab olur.” ve “İmam
Muhammed’e göre kabrin yanında Kur’an okumakta beis yoktur.
Alimlerimiz bu görüşü kabul etmişlerdir.”

Yine aynı yerde Mudmerat’tan naklen; “Okunan Kur’an ölüye
fayda verir. Muhtar olan kavil budur.” İkinci Ebu Hanife diye şöhret
bulan İbni Nüceym der ki; “Ölüye Yasini şerif okunur”

Hanefilerin son müctehidlerinden İbni Abidin Şerhu
Lübab’dan naklen der ki; “Kabir ziyaret eden, Kur’andan kolayına
geleni, Fatihayı, Bakara’nın başını, Ayetel Kürsi, Amener Rasulü,
Yasin, Mülk, Tekasür surelerini, onbir defa ihlas, veya oniki, yedi ve
üç defa okuyabilir ve hediye eder.”

Aliyyul Kari der ki; “Hanefi Mezhebinde ölülere Kur’an
okuma hakkında ihtilaf yoktur.”

Hadis metnindeki “Mevtaküm” kelimesini hakiki manasına
hamleden ulema başta Ebu Hanife ve İmam Ahmed (radıyallahu anhuma)
olmak üzere cumhuru Ehli Sünnet; “Sadaka gibi hayırlı işlerin
sevabının ölüye yahud diriye bağışlanması sahihtir. Bağışlayanın
sevabı da eksilmez” diye ittifak etmişlerdir.

Şafii İmamlarından Nevevi, Fetavasında der ki; “İmam Ahmed
ve İmam Şafii’nin bazı arkadaşları okunan Kur’an sevabı ölünün ruhuna
ulaşır dediler”

Minhac’ın şerhinde İbni Hacer; “İmam Malik’ten bir
rivayette, İmam Ebu Hanife ve İmam Ahmed’in Mezhebine göre okuyan
kimsenin mücerred niyetiyle kıraetin sevabı ölüye ulaşır. Şafii
ulemasından birçok imamlarımız bu sözü seçtiler” demiştir.















NETİCE
Zat ile tevessül ve istiğasenin ister peygamber veya
melekler ile, ister veli bir zat ile olsun, meşru olduğuna, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri şerifini ziyaretin faziletli bir
amel olduğuna, kabirleri ziyaretin ve ölüler için Kur’an okumanın caiz
olduğuna dair rivayetleri incelemiş olduk. Bir şeyi reddetmek en kolay
yoldur. Ancak, bizlere, meseleyi ciddi bir şekilde araştırmak düşer.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem adına yalan uydurmak, en büyük
günahlardan olduğu gibi, O’nun bir hadisi şerifini de, körü körüne
reddetmek, aynı şekilde veballi bir iştir.

Bu araştırmamız esnasında, tevessülü reddeden Elbani,
Abdulaziz Bin Baz ve Hamid el Faki’nin, red gerekçelerinin aslı
olmadığını, pek çok yerde samimiyetsiz davrandıklarını tesbit ettik.
Aynı şekilde tevessülü savunan bazı alimlerin de, hiç gerek olmadığı
halde, ilmi usuller haricinde izahlara giriştiğini, zayıf hadislere
işlerine geldiği yerde sahih hükmü vermek için zorlama yaptıklarını
gördük. Halbuki bu konuda söz konusu alimler, tevessül aleyhtarı
olanların beyanlarında verdikleri bütün bilgileri (özellikle rical
hakkında), onlara sehven itimad ederek, doğru kabul edip almışlar,
esas kaynaklara başvurma zahmetine girmeden, zorlama yorumlara
girmişlerdir.

Biz, özellikle rical konusunda Elbani’nin verdiği bilgileri
tahkik ettik ve Elbani adına üzüldük, esef ettik, şaşırdık!
Hakikatlerin, pek çok yerde, Elbani’nin dediği gibi olmadığını gördük.
Bu şaşkınlık, sadece rical hakkında verdiği bilgiler hususunda
değildi, izahlarda da, gerek Elbani gerekse Kevseri çelişkili ifadeler
kullanıyordu. Allah’ın lutfuyla doğrusunu biz verdik, hadis usulü ve
ricali konusunda müthiş açıklamalar kaydettik. Bu meseleyi bizim gibi
geniş inceleyen bir eser görmedik. Yalnız merhum Elbani’nin Ahkamul
Kubur adlı eserinde cidden güzel incelemeler ve açıklamalar vardır.
Bu meseledeki, şüpheler izale olduktan sonra, konu ile
yakın alakası olan meselelere değinmek ihtiyacı da hissettik. Kabir
ehlinin berzah hayatı hakkında nakledilenlerin bir kısmını inceledik,
ölülere kabirlerde Kur’an okumanın sahih bir aslı olmadığını, fakat
sevabın ruhlarına ulaşabileceğini, kabirler üzerine bina, türbe gibi
şeyler yapmanın caiz olmadığını gördük.

Zat ile tevessülün caiz olduğuna deliller ışığında kani
olduk. Bu meselede –Allah onlara bolca rahmet eylesin – İbni Teymiye
ve Elbani’nin hata etmiş olduğunu düşünüyoruz. Yine de en doğrusunu
bilen Allah’tır. Kusurlarımız için Allah’tan af dileriz.

Elhamdulillahi rabbil alemin ve sallallahu ala Muhammedin
ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.



Çubuk/Ankara
Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş















İÇİNDEKİLER

TAKDİM 2
Zat ile tevessül ve istiğase ile ilgili hadisler 7
GÖZLERİ GÖRMEYEN SAHABENİN TEVESSÜLÜ 9
OSMAN RADIYALLAHU ANH DÖNEMİNDEKİ KISSA 14
ELBANİ’NİN İDDİALARI 17
ELBANİ’YE CEVAP 18
SELEFİN BU HADİSLE AMEL ETMESİ 22
ABBAS RADIYALLAHU ANH İLE TEVESSÜL 23
ELBANİ’NİN YAKIŞIKSIZ SÖZLERİ 24
ELBANİ’DEN ÇARESİZLİK İÇİNDE ÇIRPINIŞLAR 31
TEVESSÜL DUALARI 36
ÖNCEKİ PEYGAMBERLER İLE TEVESSÜL 45
KABR-İ ŞERİF İLE TEVESSÜL VE İSTİSKA 49
ELBANİ’NİN GERÇEĞE MUHALİF İDDİALARI 50
ADEM ALEYHİSSELAM’IN TEVESSÜLÜ 54
İBNİ TEYMİYE’NİN ÇELİŞKİSİ 58
İMAM MALİK’İN KAVLİ HAKKINDA 61
DAVUD ALEYHİSSELAM’IN TEVESSÜLÜ 64
KABR-İ ŞERİF İLE TEVESSÜL 67
VE İSTİSKA -2 67
ELBANİ’NİN İDDİALARI 68
ELBANİ HADİSTE ZAYIFTIR! 72
KABR-İ ŞERİF YANINDA SALATU SELAM 73
Meçhul Ravinin Hadisi Hakkında; 75
İbni Abdülhadi ve Elbani’nin Vehmetmesi; 78
İSTİĞASE 79
HİTAP ŞEKLİNDE ÖLÇÜ 79
İSTİĞASE-2 80
RASULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM EFENDİMİZE İSTİAZE 84
MELEKLER İLE İSTİĞASE 85
SALİH ZATLAR İLE TEVESSÜL 86
BİR ŞÜPHENİN İZALESİ 87
RAVZAYI ŞERİFİ ZİYARET 88
İBNİ TEYMİYE’NİN GÖRÜŞÜ 91
KABİR ZİYARETİNİN MEŞRUİYETİ 93
KABİR EHLİNE SELAM VERMEK 94
KABİRLERİN MESCİD VE BAYRAM YERİ EDİNİLMESİ 95
KABİRLER ÜZERİNE BİNA SÜNNETE MUHALİFTİR 96
KABR-İ ŞERİFİ ZİYARETİN FAZİLETİ 99
ZİYARET HAKKINDA SELEF’İN UYGULAMASI 101
RAVZA’YI ZİYARET ŞEFAAT VESİLESİDİR 102
PEYGAMBER EFENDİMİZİN KABRİ ŞERİFİNİ ZİYARET HAYATINDA ZİYARET GİBİDİR
104
KABİR EHLİNİN ZİYARETÇİYİ TANIMASI 106
AMELLER KABİR EHLİNE SUNULUR 109
İSTİDRAD 114
EHLİ SÜNNET İMAMLARI VE TEVESSÜL 115
KABİRLERDE ÖLÜLERE KUR’AN OKUMAK 120
NETİCE 132

-----------------
Mucemül Vesit(s.1016) İbni Mende Tevhid(s.12) Maturidi Tevhid(s.7)
Bkz.; Mucemül Vesit(s.1032) Sıhahı Cevheri(5/184) İbnül Esir
Nihaye(5/185) Razi Muhtarus Sıhah(s.721) İbni Manzur Lisanul
Arab(11/724) ibni Teymiye Kaidetül Celile(s.48) Cürcani Tarifat(s.171)
Sehavi Kavlul Bedi(s.183) Asım Efendi Kamus(4/137) Elbani Tevessül(s.
17)
bkz. Sübki Şifaus Sekam(s.147)
Kazvini Telhisul Miftah(s.18) Taftazani Muhtasarul Meani(s.45)
Mahmud el-Antaki Alaka(s.4)
Zekeriya Güler Vesile ve Tevessül Hadislerinin Kaynak Değeri-
(Tasavvuf Dergisi Ocak 2003 sayısı, s.50)
Ahmed Bin Hanbel Müsned(2/132) İbnül Cevzi el Hadaik(3/135) Şeyh
Ahmed Şakir, Müsned tahkikinde isnadının sahih olduğunu söylemiştir.
(no;6161)
Abdulhakim Arvasi Rıyadut Tasavvufiye(s.44) Kuşeyri Risale(s193)
Hucviri Keşful Mahcub(s.358) Gülabazi et-Taarruf(s.178) Ankaravi
Minhacul Fukara(s.359)
İsmail Çetin Tevessül(s.21)
Buhari(Fethul Bari; 12/282) Nablusi Kıyamet Alametleri(s.84)
Cemaleddin Kasımi Mehasinut Te’vil(1/26) Seyyid Muhammed Alevi
Huvallah(s.64) Şevahidül Hak(s.152) İbn Hacer: “Senedi sahihtir”
demiştir.
Muhammed Bin Abdülvehhab Müellefat(3/68)
Süneni Ebu Davud(4084,5209) Süneni Tirmizi(2721) Ahmed Bin Hanbel
Müsned(5/64) Beyhaki Şuabul İman(8049-50) Sahihu Müslim(Libas,49)
Süneni Darimi(1/116) Sahihu İbni Hibban(2/279) Tahavi Müşkilül
Asar(8/441) Begavi Mesabihus Sünne(2/54) Süneni Nesai(8/206) Rudani
Cem’ül Fevaid(7700) Hakim Müstedrek(4/186) Abdurrazzak Musannef(19427)
Iraki elMuğni An Hamlil Esfar(1/420) İbni Allan esSıddıki Futuhatur
Rabbaniye(2/41) Zübeydi İthaf(5/89) Taberani Mucemül Kebir(7/63) İbni
Kesir Tefsir(3/371) İbni Hacer Elİsabe(7/52) Nesai Amelül Yevme vel
Leyle(317-319) Tefsiru Kurtubi(7/344) Süneni Beyhaki(10/236) İbni Ebi
Asım Ahadu vel Mesani(2/391) Münziri Tergib(3/311) Akuli
ErRusuf(2/248)
Aliyyul Kari Mirkatul Mefatih(4/1918)İsmail Çetin Tevessül(s.29)
Tirmizi(3578) Buhari Tarihu Kebir(6/209) Sahihu İbni Huzeyme(2/225)
İlelu İbni Ebi Hatem(2/190) Taberani(9/30) Taberani Sağir(1/306) Nesai
Sünenül Kübra(6/168-169) Beyhaki Delail(6/166) Ahmed(4/138) Abd Bin
Humeyd(1/147) Münziri Tergib(1/273) Hakim(1/700,707) Zehebi
Telhis(1/313,519) İsmaili Mucemus Sahabe(2/258) Nevevi El Ezkar(s264)
Fethur Rabbani(4/264,303,315,7/253) Feyzul Kadir(2/134) Zürkani Şerhul
Mevahib(8/162) Mübarekfuri Tuhfetul Ahvezi(4/182) Şevkani Neylul
Evtar(4/8) Cem’ül Fevaid(9484) İbni Mace(1385) İbni Kesir Şemail(s597)
Kadı Iyad Şifa(s321) Nesai Amelül Yevme vel Leyle(658-660) Reddu
Muhkemil Metin(s148) Mişkatul Mesabih ve Mirkatul Mefatih(2495)
ElKaşif An Hakaikus Sünen(5/209) Kenzul Ummal(16816, 3640) Nebhani
Huccetullah(2/1098) Elbani Tevessül(s.100) İbni Sünni(s.202) Mecmauz
Zevaid(2/279) Fethul Kebir(2476) İbni Teymiye Kaidetul Celile(s.334)
Şevkani Tuhfetuz Zakirin(s.162) Şevahidul Hak(s135) Hattabi
ElGunye(1/8) Ebu Abdullah Mağribi Mevahibul Celil(3/265) Muhammed Bin
Alevi elMaliki Fi Sebilil Hedyi ver Reşad(s.135) ElHuseyni elBeyan
vetTa’rif(1/141) Mizzi Tehzibul Kemal(19/359)
Elbani Tevessül(s.80, Terceme s.106)
Elbani Tevessül(s.83, Terceme s.110)
Bkz.;Hakim(1/707) Nesai Süneni Kübra(6/168-169) Amelül Yevme vel
Leyle(658)
Sahihu İbni Huzeyme(2/225)
Bkz.; İzzeddin Bin Abdisselam Kitabul Fetava(s.126-127) Mevahibul
Celil(3/265) İbni Teymiye İktiza(s526)
Bkz.: Elbani Tevessül(s.69)
Bkz.: Cevahirul Mudiyye(s.158) Şevkani Dürrü Nadid(s.5) Tuhfetuz
Zakirin(s.162) Hattabi El Gunye(1/9) Tuhfetul Ahvezi(10/26)
Mevahibül Celil(3/265)
Elbani Tevessül(s.45) Ayrıca bu konuda bakınız; Alusi Ruhul
Maani(6/128)
Bkz.:Gımari Misbahuz Zücace(s.30,42) Gımari İrgamul Mübtedi(s.19)
Taberani(9/31) Taberani Sağir(1/306 no=358) Tergib(1/273) Beyhaki
Delail(6/168) Mecmauz Zevaid(2/279) Gımari Misbah(s.21) Hakim(1/562)
İbni Sünni Amelül Yevm(s.202) Muhammed Nasib erRıfai Tevessül(s.237)
Gımari İrgamul Mübtedi(s.11) Muhammed Bin Alevi elMaliki Fi Sebilil
Hedyi Ver Reşad(s.135)
Taberani MucemüsSağir(1/307)
Elbani Tevessül(s.121-124)
Elbani Tevessül(s.124-126)
Takribut Tehzib(2739)
Hedyus Sari(Fethul Bari Mukaddimesi s.409)
İlelu İbni Ebi Hatem(2/190)
Hakim Müstedrek ve zeylinde Telhisu Zehebi(1/527)
İbni Hibban Mecruhin(2/197) İbnul Kayserani Tezkira(s.115 no;266)
Zehebi Muğni(4777)
Beyhaki Delailün Nübüvve(6/166-168)
Bkz.: İbni Hibban Sükat(9/287) Suyuti Tabakatul Huffaz(1/262) İbni
Hacer Tehzibut Tehzib(11/338) Takribut Tehzib(1/608) Zehebi
Kaşif(2/394) Mizzi Tehzibul Kemal(32/325)
Hakim Tesmiye(1/73 no;103) Mizzi Tehzibul Kemal(1/327) Kelabazi
Ricalu Sahihil Buhari(1/33 no;12) İbni Adiy Men Reva Anhum Buhari(1/77
no;6) İbni Hacer Takrib(1/80 no;46) Zehebi Kaşif(1/195 no;38)
Buhari Tarihul Kebir(2/4 no;1495)
İbni Hibban Sükat(8/11 no;12050)
Zehebi Mizanul İtidal(1/240 no;403)
Mizzi Tehzibul Kemal(1/327 no;47)
İbni Hacer Tehzib(1/31-32)
Hakim Tesmiye(s.137) Tehzibul Kemal(12/360) Tadil ve Tecrih(371159)
EbulVelid elBaci Tadil ve Tecrih(3/1159) İbni Ebi Hatem Cerh ve
Tadil(4/359 no;1572)
İbni Hibban Sükat(8/310 no;13614) Zehebi Mizanul İtidal(3/362 no;
3663) Mizzi Tehzibul Kemal(12/360 no;2690)
Hakim Müstedrek(1/526)
Zehebi Kaşif(1/479 no;2235) Zehebi Mizan(3/361) bkz. İbni Adiy(4/30
no;891)
Bkz.:Zehebi Siyeri A’lamin Nübela(6/404 no;164) Buhari Tarihul
Kebir(3/309 no;1049) İbni Ebi Hatem Cerh ve Tadil(3/495 no;2244) İbni
Hibban Meşahiru Ulemail Emsar(1/136 no;1229) İbni Hibban Sükat(6/305
no;7839) İbni Şahin Tarihu Esmais Sükat(1/86 no;362) Mizzi
Tehzib(9/252 no;1938) Takribut Tehzib(1/211 no;1970) Zehebi
Kaşif(1/399 no;1597) İbnu Mencuye Ricalu Müslim(1/201 no;424)
el-İcli Marifetus Sükat(2/192 no;1438) İbni Hibban Sükat(7/272 no;
10028) Buhari Tarih(6/541) Tehzib(8/134) Taberani Sağir(1/306)
Gımari İrgamul Mübtedi(s.17) Misbahuz Zücace(s.30)
İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/263, tercemesi;1/345) Nebhani
Huccetullahi Alel Alemin(2/1078)
Buhari(istiska,3) Hakim(2/32,3/334) FethulBari(2/413) İbni
Huzeyme(2/337) Kenzul Ummal(9/5) Kurtubi(6/159) Ayni Umdetul
Kari(3/437) Kirmani Şerhu Buhari(5/103) Kastalani İrşadus Sari(2/228)
Neylul Evtar(4/32) İbni Abdilberr İstiab(2/815) Temhid(23/434) İbni
Hibban(7/111) Zübeyr Bin Bekkar Ensab(2/166) Taberani(84) Taberani
Evsat(3/49) Mizzi Tehzib(14/228) Begavi Şerhus Sünne(1165) İbni Kesir
Şemail(s193) İbni Hacer Buluğül Meram(540) İbni Kudame elMuğni(16/295)
Cem’ül Fevaid(2085) İbni Sa’d(3/321) Nebhani ŞevahidülHak(s.137) İbni
Mülakkin Bedrul Münir(639) İbni Hacer TelhisulHabir(2/101) İbni
Teymiye Kaidetul Celile(s.140) Mevahibul Celil(3/265) Hattabi
elGunye(1/8) Tuhfetul Ahvezi(10/27) Zehebi Siyer(2/91,93)
bkz.: İbni Teymiye Kaidetul Celile(s.49,64) Elbani Tevessül(s.93)
Hattabi elGunyetu Anil Kelam Ve Ehlihi(1/52)
Elbani Tevessül(s.59)
Elbani Sahiha(621) Elbani Tevessül(s.84) Bezzar(256) Ebu
Ya’la(6/3425) Beyhaki Hayatul Enbiya(no;1-2) Temmam erRazi Fevaid(56)
İbni Asakir(4/285) Heysemi Maksadu Ali(1239) Mecmauz Zevaid(8/211)
Metalibu Aliye(3452) Ebu Nuaym Ahbaru Esbehan(2/83) Feydul
Kadir(3/184) Deylemi(403)
Elbani Tevessül(s.85)
Mecmauz Zevaid(9/24) Feyzul Kadir(2/479,3/401) Cemül Fevaid(2449)
Cem’ül Cevami(1928) Acluni Keşful Hafa(1176) Mevahibü Ledüniye(1/518)
İbni Adiy el Kamil(2/124,3/76) Deylemi(686,2701) Iraki Muğni(3810)
Zehebi Mizan(2/439) Lisanul Mizan(2/456) Muhlis Fevaid(2/212)
Cürbazkani Arus(2/139) Camius Sağir(3771) Haseneyn Mıhammed Mahluf
Fetava(1/189) Cüz’ü Abdülkadir Bin Muhammed el Kuraşi(2/2) Iraki
Tarhut Tesrib(3/297) Nebhani Şevahid(s.161) Ramuzul Ehadis(3457)
Busayri İthaf(7173) Metalibu Aliye(3853) Kenz(31903-4) Müsned-i Haris
Bin Ebi Usame(Buğyetul Bahis-2/884 no;953) Zübeydi İthaf(9/176) İbni
Sad(2/149) Elbani Daife(975) Zaiful Cami(2746) Munavi Kunuzül
Hakayık(3307) Zürkani Şerhul Muvatta(1/97) Fadlu Salatı Alen Nebi(s.
39)
Bkz.: Zehebi Men Tekelleme Fih(1/124 no;220) Zehebi elMuğni(3793)
İbnu Şahin Tarihu Esmais Sükat(1/167 no;978) İbni Cevzi Duafa(2/147 no;
2151) İbni Adiy(5/344 no;1500) Takribut Tehzib(1/361 no;4160) Ricalu
Müslim(1/447) Hakim Tesmiye(s.177) Zehebi elKaşif(1/662 no;3435)
Tehzibül Kemal(18/271 no;3510) Ahmed Kitabu Bahrud Dem(s.276 no;639)
Tehzibül Esma(1/286) Buhari Duafais Sağir(1/78 no;239)
Zehebi’nin elMuğni adlı eserinin tahkikinde söylemiştir.(Katar
baskısı,1/571 dipnot)
Ahmed(5/197) İbni Mübarek Zühd(1/212) İbni Ebi Asım Zühd(144)
Hakim(4/315) Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(8/177,185) Şerhus Sünne(4106)
Bezzar(3645) Abd Bin Humeyd(1/137) Hatib(6/401) Kudai(145) Beyhaki
Zühd(458) Ebu Nuaym Tarih(2/340) Keşful Hafa(1/363) Feyzul
Kadir(3/547) Fethul Vehhab(1/145) Deylemi(3104) Cem’ül Cevami(10696)
Camiüs Sağir(4276) Mecmauz Zevaid(10/289) Suyuti Dibac(6/273) Tuhfetul
Ahvezi(6/506) Elbani Zaiful Cami(3015) Daife(2537) mevkuf olarak; İbni
Ebi Şeybe(8/189)
İbni Teymiye Fetava(4/255) İbni Kayyım erRuh(s.125) Suyuti Şerhus
Sudur(s.319) ElHavi LilFetavi(2/210)
İbni Mübarek Kitabuz Zühd(s.144 no;429) Ebu Nuaym Hilye(1/205) İbni
Kayyım erRuh(s.126) Mirkatul Mefatih(4/113) Zübeydi İthaf(10/386)
Sühreverdi Avariful Maarif(s.578) Suyuti elHavi LilFetavi(2/209)
Elbani Alusi’nin Açık Deliller kitabının tahricinde, rivayetin
isnadını İbni Kayyım’ın vermediğini söylerek, bizim verdiğimiz şu
isnadın üstünü örtmek istemiştir; Elbani der ki; “İbn Kayyım bunu er
Ruh sayfa: 91 de Selman’a dayandırmakta fakat isnadını vermemektedir.
Ben bu sözün doğru olduğunu görmüyorum. Ama: "Kafirlerin ruhları
Siccîn’dedir" sözü merfu ve mevkuf olarak bir çok rivayette vardır.
Bunları "Durru’l Mensûr"da (6/323-325) görebilirsiniz. Yine Suyutî
"Şerhu’s Sudur" da (s: 26-27) Bezzar ve İbn Merduveyh’in rivayet
ettiği Ebu Hureyre’den gelen merfu bir hadisten bahsetmektedir. Ben
onu Abdurrezzak’ın "Musannef"inde ( 3/ 569) mevkuf olarak gördüm,
senedi hasendi. "Kitabu’r Ruh"da ise (s:99) başka bir hadis Damra b.
Habib’ten mürsel olarak vardır.”
İbni Kayyım er Ruh(S: 17) Alusi Açık Deliller(s.126) Merhum Elbani
der ki; “İbn Kayyım bu görüşü için ayet, hadis, sahabe ve tabiinden
bir çok deliller sunmuştur. Fakat sunduğu hadisler içerisinde isnadı
yönünden delil olabilecek sağlam bir hadis yoktur. Fakat Ebu
Hureyre’den gelen şu hadisi unutmuştur: "...Mü’min kulun ruhu göğe
yükselir, orada mü’minlerin ruhlarıyla karşılaşır. Ona yeryüzündekiler
hakkında bildikleri şeyleri haber verirler....." bu hadisin senedi
hasendir. Suyutî sahih saymıştır. Sahiha(no: 2628)
Ahmed erRıfai ElBurhanul Müeyyed(s.79-80)
Nablusi Hadikatun Nediyye(1/290)
Hadımi Berika(2/73-74) Nablusi Cem’ül Esrar’da, Nebhani Şevahidül
Hak(s.111) Ramli Fetava(4/382) Fetaval Hayriye(2/279)Bkz.: Alusi Ruhul
Meani(19/91) İsmail Çetin Mesaf(s.236)
Hadımi Berika(2/74) Nebhani Şevahidül Hak(s.113)
Suyuti ElHavi(2/181) Yafii Ravdur Rayahin(s.205) Bu konuda ayrıca
bkz.: Kurtubi Tezkira(s.191) İbni Kayyım erRuh(s.49)
Kevseri Makalat(s.460) İzzet Ali Atıyye Bid’a(s.386)
Hakim(3/334) Zehebi Siyer(2/92) Safedi elVafi(16/631) Fethul
Bari(2/497) Neylul Evtar(4/315)
İbni Abdilberr İstiab(3/98)
Zekeriya Güler Vesile ve Tevessül Hadislerinin Kaynak
Değeri(Tasavvuf Dergisi, s.55)
İbni Abdilberr İstiab(2/815) Sehavi Tuhfetul Lutfiye(2/14) İbni
Kuteybe Te’vilul Muhtelef(s.253 tercemesi; s.386) Lalkai Keramatil
Evliya(s.136) İbni Abdilberr Temhid(23/434) İbni Sad(3/321) Ahmed Bin
Hanbel Fadailus Sahabe(2/932)
Bkz.: Zekeriya Güler, A.g.y., İbni Hacer Fethul Bari(2/495) İzzet
Ali Atıyye Bid’a(s.386)
Zübeyr Bin Bekkar Ensab(2/166) Nebhani Huccetullah(2/1091)
bkz.: Neylul Evtar(4/315)
Fethul Bari(2/497) Neylul Evtar(4/315) Gımari İthaful Ezkıya(s.36)
Şevkani Dürrün Nadid(s.5,6) Hattabi ElGunye(1/9) Tuhfetul
Ahvezi(10/26)
Ahmed(1/7) Bezzar(1/128,185) Mervezi Müsnedi EbuBekr(s.91, no;39)
İbni Ebi Şeybe(5/279) Mecmauz Zevaid(8/272) Mizanul İtidal(5/158)
beyit Ebu Talib’e aittir bkz.: Ahmed(2/93) İbni Mace(1272) Ramehurmuzi
Emsal(s.47) İbni Asakir Tarihu Dımeşk(3/356,66/315) İbni Abdilberr
Temhid(22/65) el İsabe(7/235)
Fethul Bari(2/494) İbni Teymiye Fetava(27/153) Esbehani Delail(s.
184) İbni Abdilberr Temhid(22/66) hasendir.
Ahmed(2/93) İbni Mace(1272) Fethul Bari(2/494)
Hatib Camiul Ahlak(2/261) Zehebi Mizan(6/535 no; 8851) İbni Hacer
Lisanul Mizan(6/147, no; 8690) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/341)
Fetteni Tezkira(57) Sıbt İbnül Acemi Keşful Hasis(1/262) Suyuti
Lealiul Masnua(2/299)
bkz.:İbni Cevzi Duafa(3440) Mizan(6/535) Lisan(6/147) İbni
Adiy(6/348) Ukayli Duafa(4/166) Hatib Tarihu Bağdat(13/38) Tekmiletul
İkmal(3/369) Keşful Hasis(1/262)
Taberani Dua(1/397) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/258 terc.:1/340)
bkz.: Zehebi Mizan(6/549) ElMuğni Fid Duafa(6506)
Suyuti Lealiül Masnua(2/299) İbni Cevzi Mevduat(3/174) İbni Teymiye
Mecmuul Fetava(1/341)
Bkz.: İbni Ebi Hatem Cerh ve Tadil(6/116) İbni Cevzi Duafa(2/211 no;
2474) Zehebi Mizan(5/249) Lisanul Mizan(2/405) İbni Adiy Kamil(5/24)
Nesai Duafa(1/113) Takribut Tehzib(1/414) Zehebi Kaşif(2/63)
İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/259 terc.:1/341)
Cem’ül Fevaid(9423) Ebu Talib Mekki Kut-ul Kulub(1/34) Nebhani
Şevahidul Hak(s.275) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/253 terc.:1/334)
Gazali İhya(1/317) Iraki Muğni(1049) Zübeydi İthaf(5/67)
Suyuti Lealiül Masnua(2/299-300) Zübeydi İthaf(5/66) Iraki
elMuğni(1/317)bir önceki dipnota bkz.
bkz.: Cuzecani Ahvalur Rical(1/68) İbni Hacer Lisanul Mizan(4/86)
Zehebi elMuğni(2/409) İbnül Cevzi Duafa(2/153) Ebul Vefa etTrablusi
Keşful Hasis(462) İbni Hibban Mecruhin(2/133) İbnu Ebi Hatem Cerh ve
Tadil(5/374)
Ebu Nuaym Hilye(8/56) Suyuti Leali(2/297) İbni Arrak Tenzihuş
Şeria(2/320) İbnül Cevzi Mevdua(3/175) İbnül Kayyım elMenar(s.45) Ebu
Abdullah Zer’i Nakdul Menkul(s.34) Keşful Hafa(2/555) Ebu Nuaym
şahitlerini zikrederek, hadisin mevzu değil, zayıf olduğunu söyler.
Deylemi(1282) İbni Hacer Tesdidül Kavs(1/189 no;1290) Kenzul
Ummal(3425) Nebhani Şevahidul Hak(s.272)
Ebu Abdullah Abdulhamid Bin İsam elCürcani güvenilirdir. Bkz.:
Tarihu Cürcan(1/251) Cerh ve Ta’dil(6/16) İbni Hibban Sükat(8/402)
İbrahim Bin Edhem ittifakla güvenilirdir.
Musa Bin Yezid Emluki tabiindendir. Ebu Ümame radıyallahu anh’e
yetişmiştir. Bkz.: Buhari Tarih(7/297) Cerh ve Tadil(8/168) ElEsami
velKuna Liİbni Hanbel(s.97)
İdris esSan’ani Tabiindendir. güvenilirdir. Ömer Radıyallahu anh’den
rivayeti vardır. Bkz.: Buhari Tarih(2/36) İbni Ebi Hatem Cerh ve
Tadil(2/265) İbni Hibban Sükat(4/51) İbni Hacer Tehzib(1/171)
Mizanul İtidal(3/348) Lisanul Mizan(3/151) Bkz.:ibni Ebi Hatem Cerh
ve Ta’dil(4/373 no;4623)
Ahmed(3/21) Tergib(1/315,2/304) Iraki elMuğni(1/279 no;1100)İbni Ebi
Şeybe(6/25) Misbahuz Zücace(1/98) Busayri İthaf(1106) Gazali
İhya(1/326) Mişkat(3460) Mirkatul Mefatih(7/20) İbni Mace(778)
Taberani(8/264) İbni Sünni Amelül Yevm(no;83) Mecmauz Zevaid(5/236)
Alusi Neşrul Mehasinu Galiye(2/103) Müsnedi Ali Bin Ca’d(1/299) Zehebi
Mizan(4/127) İbni Ebu Hatem İlel(2/184) Elbani Daife(24)
İbni Müflih Mübde’(1/426) İbni Teymiye Şerhul Umde(4/604-5) İbni
Teymiye Mecmuul Fetava(27/84,133) Abdullah İbni Kudame Umdetul Fıkıh(s.
16) Behuti Keşşaful Kına(1/325) İbni Kudame elMuğni(1/271) İanetut
Talibin(2/314)
Zehebi Siyer(7/342) Buhari Tarih(7/122) Cerh Ve Ta’dil(7/75)
Marifetus Sükat(2/208) İbni Hibban Sükat(7/316) Tarihu Esmais
Sükat(1/185) İbni Adiy Kamil(6/19) Şevkani Fevaid(s.353)
Marifetu Esmais Sükat(2/140) Tarihu Esmais Sükat(1/172) Nesai
Duafa(s.85) Buhari Tarih(7/8) Buhari Tarihu Sağir(1/267) Cerh ve
Tadil(6/382) Zehebi Muğni(4139) Mizan(5/100) İbni Hacer Tehzib(1/393)
Mizzi Tehzibül Kemal(20/148) İbni Adiy Kamil(5/369)
sahih değildir. İbni İshak Ahbaru Mekke(1/140-142) İbni Hallikan
Vefayatul A’yan(1/247) El Hakaik(1/24) İbni Teymiye Mecmuul
Fetava(1/343) Ebu Nuaym Hilye(2/176)
İmam Yafii ed Durrun Nazim(s.76)
Rafii el Kazvini et Tedvin Fi Ahbarı Kazvin(1/433)
Taberani(24/351) Taberani Evsat(191) Mecmauz Zevaid(9/257) Ebu Nuaym
Hilye(3/121) Hakim(3/116) Nebhani Huccetullah(2/1097) Şevahidul Hak(s.
153) İbni Cevzi İlel(1/270) İbni Abdilberr İstiab(4/1891) Muhibbut
Taberi Rıyadun Nadra(2/202) İbni Esir Usdül Gabe(7/217) Şeblenci Nurul
Ebsar(s.85) Kenzul Ummal(5/279) İsmail Çetin Mesaf(174) Elbani
Daife(1/32)
Heysemi Mecma(9/257)
İbni Adiy Kamil(3/146, no;667) Zehebi elMuğni(2139) İbni Cevzi
Duafa(1243) İlelül Mütenahiye(1/270)
İbni Hibban Sükat(8/244 no; 13240)
Zehebi Mizan(3/87 no;2804)
İbni Hacer Lisanul Mizan(2/540 no;3433)
Elbani Tevessül(s.144)
bkz.: Zehebi Mizan(2/253, 3/45, 1/274) Leknevi erRaf’
vetTekmil(177-179,203-204,208) Tehanevi Kavaid(180-6) Ali Özek Hadis
Ricali(s.132) Kevseri Fıkhu Ehli Irak(s.77)
bkz.: Zehebi Mizan(1/2, 1/362,1/402, 4/616) Kevseri Takdimetu Nasbur
Raye(1/57) Fıkhu Ehli Irak ve Hadisuhum(s.75)
İbni Kesir Bidaye(2/41 tercemesi;2/70) Tarihu Taberi(2/505) Sa’lebi
Arais(s.258) Yakuti Mucemil Buldan(2/29,3/281) İbni Ebi Şeybe(7/4)
Kettani Teratibul İdariye(2/67) Siyretul Halebiye(1/35) Bkz.: İbni
Kuteybe Maarif(s.41)
Siyreti İbni İshak(1/44) İbni Kesir Bidaye(2/40) İbni Kayyım
İğasetül Lehfan(1/209, tercemesi; 1/514) Hidayetul Hıyara(1/84)
Fevaid(2/21) İbni Teymiye Ziyaretil Kubur(s.33) Dekaikut Tefsir(2/151)
Reddu Alel Bekri(1/92, 528) İktiza(s.339) Mecmuul Fetava(15/154,
17/463, 27/121,171) Fetaval Kübra(4/364) Cevabus Sahih(5/281)
İbni Kesir Bidaye(2/344 tercemesi;2/530) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.
33) Kenzul Ummal(4997) Bursevi Tuhfetül Aliye(s.241) Bursevi Şerhu
Nuhbetil Fiker(v.202/a) biraz farklı bir rivayet için; Bkz.: edDabbi
Kitabud Dua(s.236)
İbni Ebi Şeybe(6/356 no;32002) Fethul Bari(2/397,495) Elİsabe(3/484)
İbni Abdilberr İstiab(3/1149) Kastalani Mevahib(2/365) Kenz(4/289)
Halili İrşad(1/313-314) Şerhu Süneni İbni Mace(Suyuti-Abdulgani-
FahrulHasen Dehlevi şerhi s.99) İbni Kesir Bidaye(7/149-151) Tarihut
Taberi(3/192) Münziri Tergib(2/41) Şevahidul Hak(s.137) Hayatus
Sahabe(4/470) Futuhatur Rabbaniye(5/35) Mecma(3/125) Zürkani Şerhul
Mevahib(8/80) Beyhaki Delail(7/47) İbni Asakir(53/294) İsmail Bin
Mahfuz Mesaf(s.166) Buhari Tarihu Kebir(muhtasar olarak;7/304)
Fethul Bari(2/412)
İbni Sad Tabakat(5/12)
İbni Hibban Sükat(5/384 no;5312)
Buhari Tarihu Kebir(7/304) Ebu Asım en Nebil, Buhari’nin rivayet
hakkında bir değerlendirme yapmaksızın sükut ederek zikretmesinin onun
nezdinde sahih olduğu anlamına geldiğini belirtir; bkz.: Fethul
Mennan(1/566)
İbni Hacer Elİsabe(6/274)
İbni Ebi Hatem Cerh ve Ta’dil(8/213, no;944) Bkz. Mizzi Tehzibul
Kemal(22/624)
İbni Kuteybe Maarif(s.129)
Ebu Ya’la elHalili elİrşad Fi Marifeti Ulemail Hadis(1/313)
Bkz.: İbni Hacer Tehzibut Tehzib(2/470)
Bkz.:İbni Sad(1/291) Hakim(3/592) İbni Asakir(37/216) İbni Hacer
elİsabe(1/164)(Bu bilgiler Seyf’in tafsilatlı rivayetini te’yid için
verilmiştir. Bu tafsilatlı rivayet için bkz.: İbni Kesir Bidaye(7/149)
Kevseri Makalat(s.452,461)
Hakim(1/672) Tarihut Taberi(1/160) Taberani Evsat(6/313, no;6502)
Taberani Sağir(2/182 no;684) Beyhaki Delail(5/488) Kastalani
Mevahib(1/28) Suyuti Hasais(1/21) İbni Cevzi Vefa(no;4) Zürkani Şerhul
Mevahib(1/62) Mecmauz Zevaid(8/253) Hafaci Nesimur Rıyaz(3/444) Suyuti
Dürrü Mensur(1/142) İbni Kesir Bidaye(1/81,2/322) Kadı Iyaz Şifa(s.
174) Suyuti Menahilus Safa(s.30) Aliyyul Kari Şerhu Şifa(2/51) Sebilu
Hedyir Reşad(1/103) Kevseri Muhikkut Tekavvul(s.14) Acurri Şeriat(no;
906,913) Nebhani Huccetullah(1/314) Cem’ül Fevaid(8373) İbni Allan
esSıddıki Futuhatur Rabbaniye(5/36) Suyuti elHavi(işareten;2/174)
Alusi Neşrul Mehasin(s.109) Tusi Tıbyan(1/169) İbni Asakir(7/437)
İsmail Bin Mahfuz Mesaf(s.182) İbni Kesir Şemail(s.574) Sübki Şifaus
Sekam(s.120) Muğnil Muhtac(1/512) Mahmud Said Memduh Raf’ul Minara(s.
249)
İbni Adiy Kamil(4/273) Bkz.: Heysemi Mecma(8/192) Feydul
Kadir(2/477)
Zehebi Muğni(no;3568 Ahmed ve Darekutni’den naklen; “zayıf” kaydı
ile) İbni Cevzi Duafa(1871)
Ahmed Müsned(2/97) Şafii elümm(2/233) Müsnedi Şafii(1/340)
Beyhaki(1/254, 9/257) Beyhaki Şuabul İman(5/21) Abd Bin Humeyd(1/260)
Darekutni(4/271) Hatib(13/245) İbni Hacer EdDiraye(2/212) Nasbur
Raye(4/202) Begavi Şerhus Süne(11/244) İbni Mace(3218,3314) Fethul
Bari(9/621)
Bkz. İbniTeymiye İktizaus Sıratı Mustakim(s.464) Mecmuul
Fetava(2/172)
Zehebi Mizan(4/199) İbni Hacer Lisan(3/359) Zehebi, Telhisul
Müstedrek’te Hakim’in bu rivayetine batıl değil, zayıf hükmü
vermiştir!
İbni Hibban Sükat(9/156) İbni Şahin Tarihu Esmais Sükat(1/228) İbni
Ebi Hatem Cerh Ve Tadil(8/187) İbni Hacer Ruvvatil Asar(1/172)
Taberani Sağir(2/182) Evsat(6/313)
MecmauzZevaid(8/253)
Zehebi elMuktena(1/163 no;1279)
İbni Hibban Sükat(8/47 no;12190)
bkz. Tehzibut Tehzib(1/28) Tehzibul Kemal(1/318)
İbni Kesir Bidaye(11/409)
İbni Teymiye Mecmuul Fetava(2/151)
İbni Hacer Tehzibut Tehzib(6/161) İbni Adiy Kamil(4/273) Tehzibul
Kemal(17/118)
Ebu Cafer Muhammed Bin Amr Bin Utbe; Ebu Züra; mechul dedi. Zehebi
itiraz ederek; “Bilakis o meşhurdur ve hadiste salihtir” der. Bkz.:
Cerh ve Tadil(8/32) İbni Cevzi Duafa(3/88) Buhari Tarih(1/193) Zehebi
Mizan(6/285) Lisanul Mizan(5/327)
Muhammed Bin Sinan el Avki; Buhari ricalinden ve güvenilirdir. Bkz.:
Ricalu Sahihil Buhari(2/652) Hakim Tesmiye(s.218) Men Reva Anhum
Buhari(1/178) Zehebi Kaşif(2/176) Buhari Tarih(1/109) İbni Ebi Hatem
Cerh ve Tadil(7/279) İbni Hibban Sükat(9/79) Takrib(1/482) Tehzibül
Kemal(25/320) Ebul Velid elBaci Tadil ve Tecrih(2/680)

İbrahim Bin Tahman; Buhari ve Müslim ricalinden olup güvenilirdir.
Bkz.: Zehebi Siyeri Alamin Nübela(7/379) Men Tekelleme Fih(1/31)
Mizan(1/158) Buhari Tarih(1/294) Cerh ve Tadil(2/107) Tabakatul
Huffaz(1/96) Meşahiru Ulemail Emsar(s.199) İbni Hibban Sükat(6/27)
İbni Şahin Sükat(s.32) Tehzib(1/112) Takrib(1/90) Tehzibul
Kemal(2/108) Zehebi Kaşif(1/214) Elbani Sahiha(2/480)
Yezid Bin Meysera; tabiindendir, güvenilirdir. Bkz.: Buhari
Tarih(8/355) Cerh ve Tadil(9/288) Icli Marifetüs Sükat(2/367) İbni
Hibban Sükat(7/627) İbni Hacer Tacilul Menfaa(s.454)
Abdullah Bin Şakik’tir. Güvenilirdir.
Meyseretul Fecr; sahabidir. Bkz. Buhari Tarih(7/374)
elİstiab(4/1488) elİsabe(6/239) Cerh ve Tadil(8/252) Sükat(3/388)
Huseyni İkmal(s.428)
İbni Teymiye Tevhidi Rububiyet(147-151) Mecmuul Fetava(2/151,
tercemesi; 2/172) İbni Cevzi elVefa(1/33 no;4) Siyretül
Halebiye(1/355) Bunu Muhtasar olarak; Tirmizi(3609) Ahmed(5/59)
Beyhaki Delail(1/85,2/129) Hakim(2/608) Hilye(9/53) Mecma(8/223) Dürrü
Mensur(5/184) Keşful Hafa(2/187) Menahilüs Safa(s.28) Hasais(1/13)
İbni Teymiye Mecmuul Fetava(terceme;2/173)
İbni Ebid Dünya elİşraf Fi Menazilül Eşraf(s.110-114) İbni
Asakir(7/386)
Ebuş Şeyh Azame(5/1596-1597)
Deylemi(3/151 no;4409) İbni Hacer Züherul Firdevs(2/360) Suyuti
Dürrül Mensur(1/147)
Suyuti Dürrül Mensur(1/146)
Acurri Şeriat(s.343 no;906)
Buhari Tarihu Kebir(6/220) Buhari Tarihu Sagir(2/204) İbni Ebi Hatem
Cerh ve Tadil(6/149) Lisanul Mizan(7/81) İbni Cevzi Duafa(2260) İbni
Adiy(5/175) Zehebi Kaşif(2/6) Ukayli Duafa(3/198) Zehebi Muğni(4015)
Mizan(5/44) Tehzibul Kemal(26/82)
İbni Hacer Tehzibut Tehzib(7/105) Mizzi Tehzibul Kemal(19/363)
Kadı Iyaz Şifa(s.427) Mevahibu Ledüniye(2/477) Nebhani
Huccetullah(2/1100) Kevseri Makalat(s.463) Hafaci Nesimur
Rıyaz(3/443-444) Ahmed Zafer elOsmani etTehanevi İlaus Sünen(10/506)
Kevserul Meani(11/136) İbni Allan esSıddıki Futuhatur Rabbaniye(5/36)
Aliyyül Kari Şerhu Şifa(2/51)
İsmail Bin Mahfuz Çetin Mesaful Ulemail Etkıya(s.180)
Bkz.: Elbani Daife(s.42) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/309)
İbni Hibban Sükat(9/45,68 no;15099,15228) Tarihu Esmais Sükat(1/212
no; 1286) Zehebi Mizan(6/126 no;7548) Zehebi Kaşif(2/166 no;4811)
Takribut Tehzib(1/475 no;5835) Ricalu Müslim(2/174) Hakim Tesmiye(s.
223 no;1554) Tehzibül Kemal(25/110) elBaci Ta’dil ve Tecrih(2/630 no;
479) İbnu Ebi Hatem Cerh ve Tadil(7/231 no;1272)
bkz.: Makalatı Kevseri(s.391)
Bezzar(4/133 no;1307) Kurtubi(9/159) Heysemi Mecmauz Zevaid(8/202)
Zürkani Şerhul Mevahib(1/97) İbni Asakir Tarihu Dımeşk(6/222) Harisi
Muhasibi erRiaye(s.451) Elbani Daife(335) İbni Kesir(4/17) İbni
Teymiye Mecmuul Fetava(tercemesi;1/424)
Müsned-i Bezzar(4/134)
Zehebi Men Tekelleme Fih(1/140) Ricalu Müslim(2/56) Zehebi Siyeri
A’lamin Nübela(5/206-7) Suyuti Tabakatul Huffaz(1/65) Zehebi
ElMuğni(4265) Lisanul Mizan(7/311) İbni Adiy Kamil(5/197) Takribut
Tehzib(1/401) Zehebi elKaşif(2/40) Mizzi Tehzibül Kemal(20/438)
Harisi Muhasibi Er Riaye(s.451)
İbni Cevzi elVefa(1534) Darimi(1/56) Suyuti Hasais(2/280) Nebhani
Huccetullah(s.1090) Zürkani Şerhul Mevahib(8/801) Zübeydi Tacul
Arus(13/388) İbni Esir Nihaye(3/409) Behcetül Mehafil(2/129) Aliyyul
Kari Mirkat(10/290) Mişkatul Mesabih(5950) Mevahibul Leduniye(2/365)
Cem’ül Fevaid(2086) Şevahidul Hak(s.160) İbni Teymiye Ziyaretil
Kubur(s.32) İbni Merzuk Beraatul Eşari(s.357) Gımari İrgam(s.24)
İsmail Bin Mahfuz Mesaf(s.187) Elbani Tevessül(s.178)
Burada şunu belirtelim ki; Saduk tabiri, İbnu Salah’a göre 2.
mertebede, İbni Hacer’in tasnifine göre 4.mertebede, “Vehimleri
vardır” tabiri ise; İbnu Salah’a göre 3. mertebede, İbnu Hacer’e göre
5. mertebede ta’dil lafızlarındandır! Bu ifade raviyi güvenilir’likten
düşürmez.(bkz.; İbnu Salah Ulumil Hadis(s.110) Tedribur Ravi(s.332)
Talat Koçyiğit Hadis Terimleri Sözlüğü(s.408) Abdullah Aydınlı Hadis
Istılahları(s.88, 132) Mücteba Uğur Hadis Terimleri Sözlüğü(s.
199,333)
“Beis yoktur” terimi; ta’dil lafızlarındandır. İbni Ebi Hatem’in
tertibine göre 2.mertebe, Zehebi’ye göre 3. mertebe, İbni Hacer’e göre
4. mertebeye delalet eder. (Tedribur Ravi(s.234) Talat Koçyiğit A.g.e.
(s.244) Yahya Bin Main, bu terimi; “süka= güvenilir” manasında
kullanır. Nitekim kendisi der ki; “Benim, hakkında “beis yoktur”
dediğim kimse güvenilirdir.” (İbni Main Tarih(1/112, 4/376) İbni Sad
Tabakat(2/10, 5/148)
Elbani Tevessül(s.140-141, Tercemesi s.178-179)
Mizzi Tehzibul Kemal(10/441 no;2276) Baci Tadil ve Tecrih(3/1078)
Hakim Tesmiye(1/122 no;552) Zehebi Men Tekelleme Fih(1/85 no;128)
Buhari Tarih(3/472 no;1576) Buhari Tarihu Sağir(2/166) Takrib(1/236 no;
2312) elKaşif(1/436 no;1889) Cuzecani Ahvalir Rical(1/114 no;183) İbni
Ebi Hatem Cerh ve Tadil(4/21 no;87) Ahmed Bin Hanbel Kitabu Bahrud
Dem(1/172) Ahmed Bin Hanbel Sualatı Ebu Davud(s.338) Icli Marifetus
Sükat(1/399 no;590) Zehebi elMuğni(1/260 no;2394) İbni Cevzi
Duafa(1/319 no;1395) Mizan(3/203 no;3188) Lisanul Mizan(7/229 no;
3098) İbni Adiy Kamil(3/377 no;806) Nesai Duafa(1/53 no;275) Ukayli
Duafa(2/105) Yahya Bin Main Tarih(2/199,) Osman edDarimi Tarihu İbni
Main(4/184 no;3851) Tehzibut Tehzib(2/304)
Elbani İrvaul Galil(5/338)
İbnu Salah Ulumil Hadis(s.356) Tehzib(9/358)
Iraki Takyid(s.462)
Zehebi Mizan(6/298) Leknevi erRa’fu vetTekmil(s.279)
Zehebi Ruvvatus Sükatil Mütekellim(1/162)
Zehebi Mizan(6/298) Tehzibut Tehzib(9/358) Kitabul
Muhtelitin(1/117) Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/301) Ebu Abdullah
esSalihi Tabakat(2/35)
elAlai Kitabul Muhtelitin(1/117)
Elbani Sahiha(4/354)
Ahmed, İbni Main ve Nesai’ye göre zayıftır. Bkz.: Zehebi Muğni(3537)
İbni Cevzi Duafa(1856) Elbani sahiha(1/731) Nesai Amelül Yevm(632)
Ebu Arube, tegayyüre uğradığını söyler. Bkz. Zehebi Muğni(6716)
Mizan(7/70) Tehzib(11/18) Takrib(1/570) Tehzibul Kemal(30/129)
Elbani Sahihul Cami(3975) Suyuti mezkur hadisin zayıf olduğunu
belirtir. Camiüs Sağir(5612)
Batıl bir rivayettir. Bkz.: Aliyyul Kari Esrarul Merfua(s.263 no;
1045) Keşful Hafa(2/494) Suyuti elHavi(1/533) Aliyyul Kari
elMasnu(1/206)
Hasen Bin Ali esSekkaf, İrgamul Mübtedi Mukaddimesi(s.8)
Fethul Bari(6/488) Kadı Iyaz Şifa(2/63 tercemesi; s.487) Suyuti
Menahilus Safa(s.70) Dürrül Mensur(1/570) Camiüs Sağir(8812) Feyzul
Kadir(6/170) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(s.319) İbni Teymiye Fetaval
Kübra(4/361) Suyuti Şerhu Süneni Nesai(4/110) Mizanul İtidal(6/328)
Leknevi erRaf’u vetTekmil(s.151) İbni Cevzi elVefa(1554) Zübeydi
İthaf(3/289) İbni Adiy Kamil(6/351) Beyhaki Şuabul İman(1583,4156)
Tefsiru İbni Kesir(3/516) Ebuş Şeyh Kitabus Salati Alen Nebi İbni
Kayyım Cilaul Efham(s.46,54) Elbani Daife(203) İbni Şem’un
Emali(2/193) Hatib Tarihu Bağdat(3/291) İbni Asakir(56/302) Suyuti
Lealiul Masnua(1/146) Sehavi Kavlul Bedi(s.116) Beyhaki Hayatul
Enbiya(s.104 no;18) Mişkat(934) Tergib(1665) Ukayli Duafa(4/136)
İsmail Bin Mahfuz Mesaf(s.425) Nevafihul Atira(2210) Suyuti
Hasais(2/489, tercemesi; 2/550) Mevahibü Ledüniye(2/184) Azimabadi
Avnul Mabud(6/21-22) Ebu Bekr El Hısni Def’u Şebeh(s.96)
Fethul Bari(6/488)
Ebuş Şeyh Tabakatul Muhaddisiyne Bi Esbehan(3/541 bkz.;3/13)
Elbani Daife(1/240)
Bkz. İbnu Salah Ulumil Hadis(s.12) Tedribur Ravi(s.104)
İbni Teymiye Fetaval Kübra(4/361)
Ebuş Şeyh Tabakatul Muhaddisiyn (3/541, 3/13)
Ebu Nuaym Hilyetul Evliya(6/373) Ahbaru İsbehan(1/292, 2/113)
Ebu Tahir es Silefi Mucemus Sefer(s.377 no;1271)
İbni Raceb elHanbeli Şerhu İlel(1/82)
Hatib elKifaye Fi İlmir Rivaye(s.89) İbnu Salah Ulumül Hadis(s.113)
Talat Koçyiğit Hadis Terimleri Sözlüğü(s.260)
İbnu Salah Ulumül Hadis(s.101) Talat Koçyiğit Hadis Terimleri
Sözlüğü(s.263)
Nuhbetul Fiker(Laktud Durer Kenarında, s.88) Bkz.: Iraki etTakyid
velİzah(s.140) Sehavi Fethul Muğis(2/13) Tahkimi Sadat(1/119)
Zehebi Mizanul İtidal(1/556,3/426) Salahaddin Polat Hadis
Araştırmaları(s.67-68)
Bkz. Suyuti Tedribur Ravi(s.210)
İbni Ebi Hatem Cerh ve Ta’dil(2/36)
Mecmauz Zevaid(10/214)
Mecmauz Zevaid(8/29)
bkz.: Buhari Tarih(1/74) Suyuti Tabakatul Huffaz(1/128-129) İbni Ebi
Hatem Cerh ve Tadil(7/246-247) İbni Hibban Meşahirul Ulema(1/172)
Sükat(7/441) Lisanul Mizan(7/356) Takribut Tehzib(1/475) Ricalu
Müslim(2/176) Zehebi Kaşif(2/167) Zikru Esmait Tabiin(1/322) Kuna vel
Esma(1/759) Tabakatul Müdellisin(1/36)
Bkz.; Beyhaki Hayatul Enbiya(s.104) Şuabul İman(no;1583)
Bkz. Mizzi Tehzibul Kemal(6/311) İbni Asakir Tarihu Dımeşk(42/273,
55/255)
Ebu Ya’la(11/462) Hakim(2/651) Heysemi Maksadu Ali(1240) Mecmauz
Zevaid(8/211) İbni Hacer Metalibu Aliye(3853, 4574) Suyuti
elHavi(2/179) Busayri İthaf(7170, 7295) İbni Asakir(47/496) Ali Bin
Burhaneddin Halebi Siyretül Halebiye(2/432) Avnul Mabud(11/310)
Busayri İthafu Sadetil Mehera(9/89)
Nebhani Huccetullah(2/1101) Mevahibül Celil(3/400)
İbni Teymiye Sahihu Kelimit Tayyib(s.98 no:77) Taberani(10/217) Ebu
Ya’la(9/177) Deylemi(1311) Mecmauz Zevaid(10/132) İbni Kayyım Vabilus
Sayyib(s.185) İbni Hacer Metalibu Aliye(3375) Cem’ül Fevaid(9407) İbni
Sünni Amelül Yevme vel Leyle(s.240 no;502) Heysemi Maksadu Ali(1665)
Nevevi Ezkar(s.324) Seyyid Muhammed Alevi elMaliki Mefahim(s.82)
Feyzul Kadir(1/307) Kenzul Ummal(17496) Fethul Kebir(808) Busayri
İthaf(6906,6195) Camiüs Sağir(501) Tesdidül Kavs(1317) Ramuzül
Ehadis(459) Dümeyri Hayatul Hayevan(s.205) İbni Müflih Hanbeli Adabuş
Şer’iyye(1/429) Şevahidul Hak(179) Elbani Daife(655) Şevkani Tuhfetuz
Zakirin(s.202) Ataullah İskenderi Miftahul Felah(s.217) Süleyman Bin
Abdullah Teysiru Azizil Hamid(s.210) Elbani Zaiful Cami(404)
Daife(655)
bkz.: İbni Adiy Kamil(6/235) Mizanul İtidal(4/143) Lisanul
Mizan(6/61) Mecmauz Zevaid(10/132) Elbani Daife(2/108)
İbni Allan esSıddıki Futuhatur Rabbaniye(5/150)
ElEzkar(s.201 terc.:s.324) Sehavi elİbtihac(s.37) Dümeyri Hayatul
Hayevan(s.205)
İbni Ebi Şeybe(6/103) Elbani Daife(2/109)
Taberani(17/117) Mecmauz Zevaid(10/132) Cem’ül Fevaid(9405) Fethul
Kebir(739) Ramuzül Ehadis(394) Levamiul Ukul(1/215) Kenzul
Ummal(17498) Sehavi İbtihac(s.38) ŞevahidulHak(s.180) Şevkani Tuhfetuz
Zakirin(s.202) İsmail Bin Mahfuz Mesaf(s.227) Feyzul Kadir(1/307)
Camius Sağir(501)
Mecmauz Zevaid(10/132) İbni Ebi Şeybe(6/91) Beyhaki Şuabul
İman(1/183,no;167,6/128 no;7697) Cem’ül Fevaid(9406) İbni Allan
esSıddıki Futuhatur Rabbaniye(5/152) Şevkani Tuhfetuz Zakirin(s.202)
Sehavi İbtihac(s.38) Elbani Daife(2/112) Mahmud Said Memduh Raful
Minara(s.228) Feyzul Kadir(1/307) İsmail Bin Mahfuz Mesaf(s.227)
İbnül Cevzi ElVefa(1536) Nebhani Huccetullahi Alel Alemin(2/1088)
Ahmed(3/482) Taberi Tefsiri(8/221) Tarihu Taberi(1/134)
Taberani(3/254) İbni Kesir Tefsir(2/227, 4/162) Fethul Bari(8/579)
Hatibul Bağdadi Taliyut Telhis(1/66)
Buhari(3/1228) Beyhaki Sünen(5/98) Beyhaki Delail(1/323)
Kurtubi(9/369) Abdurrazzak(5/107) Fethul Bari(6/402) Kazvini
Tedvin(1/103) Tefsiru İbni Kesir(1/177) İbni Kesir Bidaye(1/155)
Tarihu Taberi(1/131) Salebi Arais(s.82) Ahmed(1/253) Nesai Fadailus
Sahabe(s.84)
Lalkai Keramatil Evliya(s.191) İbni Sad Tabakat(7/444) İbni
Asakir(18/151) İbni Hacer elİsabe(6/697) İbni Cevzi Sıfatus
Safve(4/202) Hayatus Sahabe(4/472) Zehebi Siyeri A’lamin Nübela(4/137)
İbni Kesir Bidaye(8/324) İbni Kudame elMuğni(16/295) İbni Mülakkin
Bedrül Münir(1/152 no;873 Muhtasarı Bedrul Münir no;640) İbni Hacer
Telhisul Habir(2/101) İbni Teymiye Mecmuul Fetava(1/394) Elbani
Tevessül(s.60)
İbni Ebi Şeybe(11/48,13/229) İbni Ebi Şeybe el-İman(134)
Ahmed(5/146) Zayıful Cami(157) Camiüs Sağir(202) Busayri İthaf(64-65)
Beyhaki Şuabul İman(1/46) Semhudi Cevahirul Akdeyn(1/208) Bkz.: Ebu
Davud(4599) Ahmed(4/286) Taberani(10/171) Mecmauz Zevaid(1/90) Cem'ül
Fevaid(7828) Tayalisi(2110)
Tefsiru Kurtubi(5/265-266) Tefsiru Nesefi(1/340) Suyuti elHavi Lil
Fetavi(2/315) Suyuti Tenvirul Halek(s.31) Nebhani Huccetullah(2/1061)
Şevahidul Hak(s.161) Fütuhatur Rabbaniye(5/39) bkz.: İbni Hacer
Tağlikut Ta’lik(İşareten; 5/387)
Bkz.: Zehebi elMuğni(7533) Mizan(7/382) Lisan(7/469) İbni Ebu Hatem
Cerh ve Tadil(8/199 no;875) Tehzib(12/143) Takrib(1/649) Zehebi
Kaşif(2/435)
Zehebi ElMuktena Fi Serdil Kuna(1/311 no; 3104) İbni Hibban
Sükat(5/41 no; 3753) Hatibul Bağdadi Tarihu Bağdat(14/363)
Suyti ElHavi LilFetavi(2/122)
Nevevi elMecmu(8/255-56) Bkz. İbni Hümam Fethul Kadir(3/181)
Zehebi Siyeri Alamin Nübela(18/464) İbni Kesir Tefsiri(1/521) İbni
Kudame elMuğni(3/298) Zürkani Şerhul Mevahib(8/306) Sübki Şifaus
Sekam(s.46) Nebhani Şevahid(s.97) Mahmud Said Memduh Raful Minara(s.
68,72) Nebhani Huccetullah(2/1061) İbni Müflih Mübde’(3/259) Behuti
Keşşaful Kına(2/516) Tabakatuş Şafiiyye(5/122) Futuhatur
Rabbaniye(5/42) Muhammed Bin Harb elHilali’den benzeri için bkz.;
Beyhaki Şuab(3/495 no;4178) Suyuti Dürrül Mensur(1/579) Mevahibu
Ledüniye(2/478)
Beyhaki Şuabul İman(3/495 no;4177)
Buhari(1197) Müslim(827) Tirmizi(236) Ebu Davud(2033) İbni
Mace(1409) Ahmed(3/13) Taberani(2/311) Mecmauz Zevaid(4/3)
Humeydi(750) Hatib(9/222) Ebu Hanife Müsned(1/302) İbni Ebi
Şeybe(4/65)
İbnu Hacer Fethul Bari(3/66) Bkz. Tacul İklil(3/139) Kadı Iyaz
Şifa(s.475)
Buhari(2/57) Müslim(s.1016-17) Ahmed(2/30,58,65,80,108) Nesai(2/37)
Malik(Kasrussalat 71) Ebu Davud(2040) İbni Hibban(1616,1628)
Hakim(1/487) Beyhaki(5/248)
Said Ramazan el Buti Fıkhus Siyra(s.526-528)
Müslim(cenaiz,36 no;977) Nesai(4/81) Tirmizi(1054) Ahmed(2/237)
Taberani(11/253) Müsnedi Şafii(361) etTemhid(3/214) Mecmauz
Zevaid(3/49) Mişkat(1762) Deylemi(6828)
Ahmed(5/361) Nesai(4/89) Malik Muvatta(2/485) Müslim(cenaiz,106) Ebu
Davud(3235) Tirmizi(1054)
Abdurrezzak(6712) Ahmed(6/221) Müslim(cenaiz,103) Nesai(4/93,7/72)
Nesai Amelül Yevm(1092) İbni Hibban(4506,7066) Beyhaki(4/79,5/249)
Deylemi(7973) Kunuzül Hakayık(8832) Kenz(24600) Kayserani
Tezkira(970) İbni Adiy(7/193) İbni Hibban Mecruhin(3/118) Ramuzül
Ehadis(5764) Züherül Firdevs(7973) Mizanul İtidal(7/180) Lisanul
Mizan(6/258)
bkz.: Ragıb el İsfehani Müfredat( وسلmaddesi) Mucemül Vesit(1037)
Buhari(salat,55) Müslim(Mesacid,3) Ahmed(5/184)
Malik Muvatta(1/172) Ahmed(2/246)
Ahmed(1/229,287,324,337) Ebu Davud(3236) Tirmizi(320,1056)
Nesai(4/94) İbni Mace(1574-76) İbni Hibban(789) Hakim(1/376)
Beyhaki(4/78)
İmam Şa’rani Muhtasarı Tezkiretül Kurtubi(s.89) Tezkiratul Kurtubi(s.
100)
Haşiyetüd Dussukiye(1/425) Bu nakil ve dört mezhebden benzer
nakiller için bakınız; Ebu Hamid Bin Merzuk Beraatül Eşariyyin(Arabi
neşir s.164 tercemesi;1/300) Nevevi el Cavi Nihayetuz Zeyn(s.278)
Azimabadi Avnul Ma’bud(9/33)
İbni Mace(1561) Ebu Davud(3206) Beyhaki(3/212) Neylul Evtar(4/132)
Keşşaful Kına(2/139) İbni Kudame Muğni(2/191) Mühezzeb(1/136) İbnu
Hacer Telhisul Habir(2/133) İbni Mulakkin Hulasatu BedrilMünir(s.272)
Zadul Mead(1/499)
Bkz. Neylül Evtar(4/82-83) Şa’rani Mizanul Kübra(1/359)
İbni Ebi Şeybe Musannef(3/28)
İmam Şa’rani Mizanul Kübra(1/360) Merğinani el Hidaye(1/209)
Hediyyetul Alaiye(s.161) elİhtiyar(s.51 no;198) San’ani Sübülüs
Selam(2/307-8) Haydar Hatiboğlu Süneni İbni Mace Şerhi(4/418) Kasani
Bedayi(1/319) Gamravi Siracul Vehhac(s.114) ibni Kudame
elMuğni(2/191,382-385) Sahnun elMüdevvene(1/189) Keşşaful Kına(2/139)
Celal Yıldırım Ahkam Hadisleri(3/387)
Müslim(cenaiz,32 no;970) Ebu Davud(3226) Nesai(4/86) İbni
Mace(1562-1563) Hakim(1/370) Zadul Mead(1/499)
Müslim(969) Tirmizi(1049) Ebu Davud(3218) Nesai(4/88) Hakim(1/369)
Tayalisi(155) Ahmed(741,1064)
Firuzabadi Sifrus Saade(s.130)
EbulKasım Cürcani Tarihu Cürcan(1/220,433) İbni Cevzi elVefa(1531)
Münziri Tergib(2/224) Suyuti Lealiül Masnua(2/109) İbnu Arak Tenzihuş
Şeria(2/176) Fetteni Tezkira(75) Beyhaki Şuabul İman(3/490) İbni Hacer
TelhisulHabir(2/267) Neylul Evtar(5/179) Keşful Hafa(2/329)
Kenz(12371,42584) Mecmauz Zevaid(4/2) Nevafihul Atira(2165) Dürrül
Mensur(1/237) Fevaidu Mecmua(77) Zübeydi İthaf(4/416) Düreri
Müntesira(159) Camiüs Sağir(8716) İhya(4/475) Iraki elMuğni(819,4434)
Elbani Daiful Cami(5608) Daife(4598)
İbnu Ebi Hatem Cerh ve Tadil(4/149) Zehebi Muğni(2632)
Buhari Tarihul Kebir(4/42)
İbni Hibban Sükat(6/395) bkz.: Zehebi Kaşif(2/456)
İbni Hacer elAskalani Lisanul Mizan(7/481)
bkz. Suyuti Menahilus Safa(s.71)
EbulKasım Cürcani Tarihu Cürcan(1/220) Suyuti Dürr ül Mensur(1/570)
Ebu Abdullah elMağribi Mevahibül Celil(3/400) Kastalani Mevahibu
Ledüniye(2/479) Nebhani Huccetullah(2/1100) İbni Cevzi elVefa(1533)
Kadı Iyaz Şifa(s.475) Hafaci Nesimur Rıyaz(3/563)
Darekutni(2/278 no;194) Beyhaki Şuab(3/490) İbni Mulakkin Muhtasarı
Bedrul Münir(2/27 no;1352) Şevkani Neylul Evtar(5/179) Dolabi elKuna
velEsma(2/64) Zübeydi İthaf(4/417) Düreril Müntesira(157) İbni Cevzi
elVefa(1530) Hakiym Tirmizi Nevadir(2/67) Zehebi Mizan(6/567) İbni
Adiy(6/351) Mecmauz Zevaid(4/2) Kunuzül Hakayık(7485) Ukayli
Duafa(4/170) İbni Kudame Muğni(3/297-98) Feyzul Kadir(6/140) Camiüs
Sağir(8715) İhya(4/475) Iraki elMuğni(4433) Kadı Iyaz Şifa(s.474)
Menahilu Safa(s.71) Daiful Cami(5607)
Lisanul Mizan(6/134)
Beyhaki(5/245) Tayalisi(1/12) Beyhaki Şuab(3/488) Mizanul
İtidal(1/177) Lisanul Mizan(1/91) Keşful Hafa(2/239) Camiüs
Sağir(8716)
Taberani(12/291) Mecma(4/2) Dürrül Mensur(1/237) Ebu Nuaym Tarihu
İsbehan(2/219) Kenz(34928) Lisanul Mizan(6/29) Mizan(6/415) Iraki
elMuğni(1/208 no;819) İbni Mülakkin Tuhfetul Muhtac(2/190) İbni Hacer
Telhisul Habir(2/267)
bkz.: Buhari Tarih(7/262) Tehzibut Tehzib(10/118, 12/221) İbnu Ebi
Hatem Cerh ve Tadil(8/185) İbni Hibban Sükat(5/395) elBaci Tadil ve
Tecrih(2/719) Zehebi Muğni(6208) Takrib(1/529) Tehzibul Kemal(27/516)
Lisanul Mizan(6/29) Mizan(6/415)
Beyhaki(5/246) Darekutni(2/278 no; 192-193) Beyhaki Şuab(3/488)
Zehebi Mizan(5/422) Lisanul Mizan(4/435) Ukayli Duafa(3/457) Keşful
Hafa(2/329) İbni Hacer Telhis(2/266) Neylul Evtar(5/178)
Taberani(12/406) Zübeydi İthaf(4/416) Mecmauz Zevaid(4/2) Dürrül
Mensur(1/237) İbni Cevzi elVefa(1529) Tuhfetul Ahvezi(10/243) İbni
Hacer elHeytemi Cevheril Munazzam(s.7) Taberani Evsat(1/94,3/351)
Feyzul Kadir(6/116) İbni Adiy(2/382) İbni İshak Ahbaru Mekke(1/436)
Elbani Daife(47) İbnu Kudame elMuğni(3/297) Iraki elMuğni(817)
İhya(1/259) Kadı Iyaz Şifa(s.474) Menahilu Safa(s.71) Camiüs
Sağir(8628) Daiful Cami(5553) el İrvaul Halil(1128)
Beyhaki Sünenül Kübra(5/246) Şuabul İman(3/489)
Bkz.:Zehebi Siyer(6/180) Buhari Tarih(7/246) Tarihu Esmais
Sükat(1/196) Mizanul İtidal(5/509) Takribut Tehzib(1/464) Ricalu
Müslim(2/160) Zehebi elKaşif(2/151) Tehzibül Kemal(24/279) Hakim
Tesmiye(s.213) İbnu Ezdan Zikru İhtilaful Ulema ve Nukadil Hadis(s.94)
Müsnedi Ebu Hanife(no;257) bkz.: Kadı Iyaz Şifa(s.476)
Deylemi(6055) Züherül Firdevs(4/13) Beyhaki Şuab(7/17) Siyeri
A’lamin Nübela(12/590) Suyuti el Havi(2/205) İbni Kesir Tefsiri(3/439)
Haşiyetu İbn Kayyım(11/93) Camiüs Sağir(8062) Feyzul Kadir(5/487)
Mizanul İtidal(4/284) Hatib Tarih(6/137) İbni Hibban Mecruhin(2/58)
İbnul Kayserani Tezkira(699) İbni Asakir(7/292) Nevafihul Atira(1801)
Ramuzül Ehadis(4722) Gazali İhya(4/475) Iraki elMuğni(4435) Zübeydi
İthaf(1/365,5/158) Kenzul Ummal(36512) Suyuti Şerhus Sudur(s.88
tercemesi; s.333) Fevaidur Razi(s.63) Lisanul Mizan(3/350) İbni Cevzi
İlelül Mütenahiye(2/911) İbni Kayyım er Ruh(s.12) Daiful Cami(5208)
Feyzul Kadir(5/487) Iraki elMuğni(4435) Bkz. Suyuti el Havi(2/205)
İbni Kayyım er Ruh(s.20)
Zübeydi İthafu Sadetil Muttakin(1/365)
Buhari Tarihul Kebir(5/111)
bkz: EbulVelid elBaci Tadil ve Tecrih(2/821)
Hafız Mizzi Tehzibul Kemal(14/532)
İbni Abdilberr elİstizkar(1/234) Feyzul Kadir (5/487) Camiüs
Sağir(8062) İbni Teymiye Ziyaretil Kubur(s.11) Suyuti el Havi(2/205)
Şerhus Sudur(s.333)
Bkz.Zehebi Muğni(7075) Men Tekelleme fih(1/199) İbnu Ebi Hatem Cerh
ve Tadil(9/199) Marifetus Sükat(2/360) Tarihu Esmais Sükat(1/262)
Mizanul İtidal(7/230) Kitabul Muhtelitin(s.131) Takrib(1/598) Ricalu
Müslim(2/353) Zehebi Kaşif(2/379) Tezkiratul Huffaz(1/209) Tehzibul
Kemal(32/56) İbni Hibban Sükat(9/255) Tarihus Sükat(477)
Beyhaki Şuab(7/17 no;9296) İbni Kesir(3/439) Avnul Ma’bud(3/261)
Neylül Evtar(3/305) Saydavi Mucemiş Şuyuh(s.351) İbni Kayyım er Ruh(s.
12) Suyuti el Havi(2/205) Şerhus Sudur(s.333)
Zehebi Muğni(5918)
İbni Hacer Lisanul Mizan(7/418) bkz.:Takrib(1/503)
İbnu Ebi Hatem Cerh ve Tadil(8/66)
İbni Hibban Sükat(9/111)
Maksadul Erşed(2/488)
Buhari Halku Ef’alil İbad(s.26 no;68)
Bkz.:Suyuti el Havi(2/206) Şerhus Sudur(s.335)
Ahmed(3/164) Suyuti elHavi(2/206) İbni Kesir(2/388) Abdullah Bin
Ahmed esSünne(2/612) Mecmauz Zevaid(2/328) Hakiym etTirmizi
Nevadir(2/260) Keşful Hafa(2/481)
Tayalisi(1/248) İbni Kesir(2/388) Suyuti el Havi(2/206)
Mizzi Tehzibul Kemal(13/224) Ahmed Bahrud Dem(s.214) Ahmed
İlel(1/326) Ahvalur Rical(s.122) Buhari Tarihu Sağir(2/134) Tarihu
Esmais Sükat(s.119) Zehebi elMuğni(1/310) İbni Cevzi Duafa(2/57)
Mizanul İtidal(3/436) Ukayli Duafa(2/209) Tehzibut Tehzib(4/381)
elKaşif(1/504)
Taberani Evsat(1/53) Müsnedi Şamiyyin(2/383) Taberani Kebir(4/129)
Mecmauz Zevaid(2/327) Suyuti elHavi(2/206) Iraki elMuğni(4456) Gazali
İhya(4/482) İbni Hibban Mecruhin(1/339) İbni Adiy Kamil(3/301) İbni
Cevzi İlel(2/910)
Taberani Kebir(4/130)
Suyuti elHavi(2/206) Şerhus Sudur(s.428) Iraki elMuğni(2/1234)
Hakiym etTirmizi(2/260) Suyuti elHavi(2/206) Şerhus Sudur(s.429)
Nevafihul Atira(538) Camiüs Sağir(3316) Feyzül Kadir(3/251) Keşful
Hafa(1/365) Elbani Zaiful Cami(2446) Daife(1480)
Hakim(4/342) Beyhaki Şuab(7/261) Hakiym Tirmizi(2/259) Deylemi(526)
Buhari elKuna(s.8 no;47) İbni Ebu Hatem Cerh ve Ta’dil(9/336) Buhari
Tarih(9/8) Dürrül Mensur(3/238) Zübeydi İthaf(10/385) Lealiül
Masnua(1/67) Suyuti Şerhus Sudur(s.429) Suyuti elHavi LilFetavi(2/207)
Iraki elMuğni(4453) Gazali İhya(4/481)
Mizanul İtidal(6/3) Lisanul Mizan(5/3) Cerh ve Tadil(8/203) Zehebi
elMuğni(5133) İbni Hibban esSükat(5/388)
Suyuti Şerhus Sudur(s.430) ElHavi(2/207) Deylemi(7357) Züherül
Firdevs(4/185) İhya(4/481) Keşful Hafa(2/481) Iraki elMuğni(4454)
İbnül Cevzi el Hadaik(3/494) Iraki, İbni Ebid Dünya ve el Mehamili’ye
isnad edip zayıf olduğunu söylemiştir.
Suyuti elHavi(2/210) Mecmauz Zevaid(3/52) Abdullah Bin
Ahmed(2/608,609) İbni Kesir Tefsir(2/535)
İbni Kayyım ErRuh(s.27) Suyuti Şerhus Sudur(s.336)
İbni Kemal Paşa Erbain(s.62 no;3,18) Acluni Keşful Hafa(1/75 no;213)
Levamiul Ukul(1/215) Münavi Kunuzül Hakayık(no;337 Deylemi’ye nisbet
etmiştir.) Sadreddin Konevi Erbain(s.110 no;39) Aliyyul Kari Şerhu
Müsnedi Ebu Hanife(s.227) Dacvi Basair(s.130) Leknevi Fetava(s.141)
İbni Rüşd el Beyan vet Tahsil(17/354) Kenzul Ummal(12/588, 596, no;
35828, 35859) Kettani Teratibul İdariye(terc.: Ahmet Özel; 3/178)
Şemseddin Sivasi Menakıbu Çehar Yar(s.147)
İbnül Esir Üsdül Ğabe(4/162) Kenzul Ummal(12/588 no;35826) Abdulhayy
el Kettani Teratibul İdariye(3/178)
Kettani Teratib(3/178) bu hitap sahih bir hadistir; Buhari(3683)
Müslim(2396) Ahmed(1/182) İbnül Cevzi Menakıbu Ömer Bin Hattab(s.23)
Safuri el Mehasinül Müctemea(s.121)
Kuşeyri Risale(s.41 tercemesi; s.116) Şeyhulİslam elEnsari Netaicul
Efkar(1/121) Ebu Nuaym Hilye(8/364) İbni Teymiye İktizaus Sıratı
Müstakim(s.433) Sülemi Tabakatus Sufiye(s.85) İbni Merzuk Beraatül
Eşariyyin(s.309) Gımari Misbahuz Zücace(s.58) Bursevi Silsilename(s.
84) İbni Müflih elFüru(2/127) Keşşaful Kına(2/69) Zehebi Siyeri
A’lamin Nübela(9/343) Ebu Ya’la Tabakatı Hanabile(1/382)
Zehebi Tezkiratul Huffaz(1/151) Siyeri A’lamin Nübela(5/365) Zürkani
Şerhul Muvatta(1/79)
Kemaleddin Dümeyri Hayatul Hayevan(s.636)
Nevevi Şerhul Minhac(s.16) Hatibul Bağdadi Tarih(1/123) İbni Hacer
elHeytemi Hayratul Hisan(s.172) Şarani Mizanul Kübra(1/103) İbni
Abidin(1/63) Şevahidul Hak(s.167) Ekrem Doğanay ; Said Bin Ahmed er
Razi’nin el Cem’u Beynel Fetva vet Takva adlı eserinden naklen Selef
Müdafaası(s.298) İbni Ebil Vefa Tabakatul Hanefiyye(s.519)
Hatib Tarihu Bağdat(1/120)
İbnül Cevzi Saydul Hatır(s.100)
Müslim(Birr;130, Cennet;48) Münziri Tergib(4/152) Zübeydi İthafu
Sadetil Muttakin(9/676) Aliyyul Muttaki elHindi Kenzul Ummal(5953)
Hatibul Bağdadi Tarihu Bağdat(3/203) Tahavi Şerhu Müşkilül
Asar(1/292,293) Heysemi Mecmauz Zevaid(10/264) Deylemi
elFirdevs(3245)
Ahmed er Rıfai El Burhanul Müeyyed(s.102-103, tercemesi s.162-163)
Nablusi Hadikatün Nediyye(2/126)
Şifaus Sekam(s.133) İbniAbidin(5/224)
Ebu Davud(3121) Ahmed(5/26,27) İbni Ebi Şeybe(2/445) Nesai Amelül
Yevm VelLeyl(1074) İbni Mace(1448) Hakim(1/565) İbni Hibban(7/269)
Mevariduz Zaman(720) Ru’yani(2/323) Taberi(1/100) Nesai Kübra(6/265)
Tayalisi(1/126) Mişkat(1622) Taberani(20/219,220,230) Buhari Kuna(s.
57) Asarus Sünen(6/117) Beyhaki(3/383) Beyhaki Sagir(1035) Şuabul
İman(9232) Ebu Ubeyd Fezailu Kur’an(65) Kurtubi(4/298,15/1) İbni Ebi
Hatem Cerh ve Ta’dil(9/408) Mizanul İtidal(7/398) Alai Camiüt
Tahsil(1/313) Telhisul Habir(2/104) Neylul Evtar(4/52) Feyzul
Kadir(2/67) Camius Sagir(1344) İbni Mülakkin Tuhfetul Muhtac(1/581)
Cem’ül Fevaid(2391) İbni Mülakkin Bedrul Münir(645) Busayri
İthaf(6502) Mecmauz Zevaid(6/311) İbni Kesir(1/34, 3/564)
Kenz(2690-91) Fethul Kebir(2243) Alusi(22/208) Tergib(2/246) Sübülüs
Selam(2/90) Tuhfetul Ahvezi(3/276) Tehzibul Kemal(35/78) Nevevi
Tehzibul Esma(2/409) İbni Hacer Tehzib(12/370) Muhammed Alevi El
Maliki Tahkikul A’mal(s.25) Ahmed elKürdi Tuhfetut Tahsil(1/369)
Keşful Hafa(1/183)
Fütuhatur Rabbaniye(4/119)
İbni Mülakkin Hulasatu Bedrül Münir(1/254 no;878)
Kurtubi(4/298)
Şerhus Sudur(s436) Bkz. Elmalılı(6/396) Taberi(7/33) Telhisu
Habir(2/111) Kurtubi Tezkire(90) İbni Hibban(7/271) Tahkimi
Sadat(3/414) Sübülüs Selam(2/254)
İbni Kayyım el Cevziyye Uddetus Sabirin(s.108)
İbni Ebi Şeybe(2/124)
İbni Ebi Şeybe(2/123) Suyuti Şerhus Sudur(s.436) Tahkimi
Sadat(3/425) Futuhatur Rabbaniye(4/120) Kurtubi Tezkira(s.93) İbni
Kayyım ErRuh(s.19) İbni Abidin(1/797) Muhammed Alevi el Maliki
Tahkikul Amal(s.54) Heraiti Kitabul Kubur'da.
Suyuti Elİtkan(1/265)İbni Kayyım ErRuh(s.19,157)
Bkz.:Şafii ElUmm(4/120) Suyuti Şerhus Sudur(s435) İbni Hacer
Askalani Fetava(s26)
Şerhus Sudur(s435) Rıyazus Salihin Terc.(2/801)
Feyzul Kadir(2/67) İbni Kayyım ErRuh(s.157,164,189)
Deylemi(1115) Beyhaki(4/56) Beyhaki Şuab(9294) Cem’ül Fevaid(2628)
İbni Hacer Askalani Fetava(s24) Kenz(42390) Zübeydi İthaf(10/370)
Mecmuauz Zevaid(3/44) İbni Teymiye Fetava(24/317) İbni Teymiye
Ziyaretil Kubur(s102) Hayatus Sahabe(4/1641) Saati Fethur
Rabbani(4/194) Nevevi Ezkar(s230) Şa’rani Tezkire(s85) Ramuzül
Ehadis(63/3) Şerhus Sudur(s437) İbni Müflih Füru(2/304) Şa’rani
Hukukil Uhuvvet(s89) İbni Kayyım Ruh(s18)Taberani(19/220) İbni Müflih
Maksadul Erşed(2/488) İbni Hacer EdDiraye(1/341) Telhisu Habir(2/130)
Nasbur Raye(2/302) Tarihu İbni Maiyn(4/449) Neylul Evtar(4/127) İbni
Kudame Muğni(2/224)
Muhammed Bin Ebu Bekr Şir’atil İslam(s.395,400)
Risale-i Birgivi(s67) Birgivi Ziyaretil Kubur(s42) Bkz.: Kurtubi
Tezkira(s86)
Kurtubi Tezkira(s.93) Sübülüs Selam(2/467)
İbni Kayyım ErRuh(s157,164,177,189,190) İbni Abidin Şifaul
Alil(s175) Muhammed Haseneyn Mahluf Şer’i Fetvalar(1/157) Şeyh
Alaaddin Şerhu Fetava-i Nevevi(s101) Faruk Beşer Fetvalar(s80)
İbni Teymiye Ziyaretil Kubur(s102) Mecmuul Fetava(24/309-313) İbni
Kudame ElMuğni(2/224) Şafii ElÜmm(4/120) Nevevi Fetava(s101)
Kurtubi(15/3) Şerhus Sudur(s436) İbni Abidin(2/242) Gümüşhanevi
Levamiul Ukul(1/416) Mirkatul Mefatih(1717) ElKaşif An Hakaikus
Sünen(3/389) Nimetül İslam(s.499) Kurtubi Tezkira(s90) Şa’rani Hukukil
Uhuvvet(176) Şernbilali Nurul İzah(s98 terc.s.118) İbni Müflih
Mübdi(2/280) Buhuti Ravdul Merbu(1/353) Buhuti Keşşaful Kına(2/147)
Bahrur Raık(2/210)
Taberani Sağir(2/160) Taberani Evsat(1/84) İbni Ebid Dünya Mekarimu
Ahlak(1/83) Hakiym Tirmizi Nevadir(1/126) Ebuş Şeyh İbni Hayyan
Tabakat(3/331) Rafii El Kazvini Tedvin(3/37)Mizanul İtidal(5/316) İbni
Adiy Kamil(5/151) Zübeydi İthaf(10/363) Ebu Nuaym Ahbaru
İsbehan(1/250) Camius Sağir(8717) Umdetul Kari(1/874) Fethul
Bari(1/276) Kenz(42596) Levamiul Ukul(4/431) Feyzul Kadir(6/141) Iraki
Tahricu İhya(4/418) Suyuti Leali(2/365) Makdisi Sünen(92/2) İbni Ebi
Hatem İlel(2/209) Deylemi(5537) Elmalılı(6/396) Nevafihul Atira(2167)
Tezkiratul Mevdua(3/239) Mecmauz Zevaid(3/59) İbni Kudame Muğni(2/224)
Şerhu İbni Mace(s104) Dimyati İanetut Talibin(2/142) Haşiyetu
Büceyrimi(1/497) Hevaşiyuş Şirvani(3/200) Neveviyul Cavi Nihayetuz
Zeyn(1/164) Haşiyetut Tahtavi(1/411) Zaiful Cami(5606) Daife(50)
Hallal Min Fezaili Suretu İhlas(s.102) Keşful Hafa(2/252) Şa’rani
Tezkira(s86) Hukukil Uhuvvet(174) Kurtubi Tezkira(s85) Merakıl
Felah(99) Berika(3/45) Nimetil İslam(s499) Şerhus Sudur(s436) Umdetul
Kari(4/76) Kenz(42596) İbnül Cevzi Bustanul Vaizin(s.224) Mevahibul
Celil(2/227) İbni Abidin(2/596) Mubarekfuri Tuhfetul Ahvezi(3/275)
Dürrü Mensur(7/38) Kenz(42186) Elmalılı(6/396) Deylemi(6099)
Metalibu Aliye(689) Busıyri İthaf(2156) Telhisu Habir(2/104) Sübülüs
Selam(502) Şerhus Sudur(s64) Sübki Menhel(8/258) Kurtubi(4/298, 15/1)
Züherül Firdevs(4/19) Şerhu Süneni İbni Mace( Suyuti, Abdulgani,
FahrulHasen Dehlevi- s.104) Keşful Hafa(2/524) Ebu Zür’atür Razi
Sualatu Berzai(s.691) Neylul Evtar(4/52) Fethul Aziz Zeylinde
Telhis(5/110) zayıftır.
Tuhfetul Ahvezi(3/275) Kenz(42596) Şerhus Sudur(s.437) Zencani’nin
Fevaid’inden. Muhammed Alevi ElMaliki Tahkikul Amal(s.60)
İbni Müflih Füru(2/240) İbni Müflih Nüket(1/209) Merdavi
Elİnsaf(2/559) İbni Kudame Muğni(2/224) Dimyati İanetüt Talibin(2/143)
Mevahibul Celil(2/227) Ebu Yala Tabakatı Hanabile(1/264) İbni Hacer
Elİmta BilErbain(1/85) Şa’rani Tezkire(s85) Gazali İhya(4/878) Şerhus
Sudur(s437) İbni Hacer Askalani Fetava(s26) Tahkimi Sadat(3/414)
Zübeydi İthaf(10/371) Kurtubi Tezkira(s84) Şa’rani Hukukil
Uhuvvet(s89) İbni Kayyım ErRuh(s157)
Busayri İthaf(6505) Metalibu Aliye(1173) Heysemi Buğyetul Bahis(468)
Beyhaki Şuab(2467) Haris Müsned(1/526) Keşful Hafa(2/527) İbni Kudame
Muğni(2/225) Ramuzül Ehadis(79/4) Hadis zayıftır. Gümüşhanevi
senedinde bulunan uydurucu ravi Mes’ud Bin Elyesa’ya dikkat çekmiştir.
(Bkz.: İbni Cevzi Duafa(3300) Zehebi Muğni(6196) Ancak Beyhaki bunu
Şuabul İman’da Ebu Kılabe’den rivayet etmiştir ve bu isnadda Mes’ud
Bin Elyesa yoktur.
Ebu Hanife Müsned(192) Aliyyul Kari Şerhul Müsned(190/114)
Kurtubi Tezkira(s85) isnadı verilmemiştir.
İbn Hacer El İsabe(5/324) Ahmed(4/105) Tahkimi Sadat(3/412) Seyyid
Muhammed Alevi Tahkikul Amal(s24) Telhisul Habir(2/104) Sübülüs
Selam(2/91)
İbni Müflih Adabuş Şer'iyye(2/299) İbni Ebi Davud'un Mesahif'inden
hasen kaydıyla nakletmiştir. Kenz(2408) Ramuzül Ehadis(438/3)
Senedinde İbni Iyaş vardır. İbni Main, Ahmed ve Zehebi onu sika
saymıştır. (ElMuğni(697)
Buhari(Cenaiz 1/227) Müslim(Cenaiz 6/228) Ebu Davud(3129) İbni
Kayyım Mesayıduş Şeytan(1/74) Ahmed(1/36) Nesai(4/16) Elbani İrvaul
Galil(6/73) Kunuzül Hakayık(10202) Tayalisi(755)
Buhari(1/88) Müslim(8/235) İbni Ebi Şeybe(1/349) Fethul Bari(3/223)
Şa’rani Tezkira(s124) Tayyibi Şerhul Mişkat(338) Tirmizi(1/102) İbni
Mace(1/125) Nesai(4/106) Ebu Davud(1/6) Darimi(745) Ahmed(1/225,4/172)
Taberi(8/387) Acurri Şeriat(795-99) İbni Kesir(4/430) Beyhaki
Şuab(11099) Tayalisi(1/344) Ebu Yala(4/43) Abd Bin Humeyd(1/154)
Nevevi Minhac(3/201) Dimyati İanetut Talibin(2/119) Tacul İklil(2/238)
İbni Huzeyme(1/32) İbni Hibban(7/399) Mecmauz Zevaid(1/207) Nesai
Kübra(1/663) Bezzar(9/101) Taberani Evsat(3/42)
Buhari(11/6514) Müslim(vasiyet 3) Tirmizi(1376) Mişkat(203) İbni
Kesir(1/189) Ebu Davud(vesaya 14) Nesai(3681) Beyhaki Şuab(3447) İbni
Hacer Fetava(s31) Kurtubi(4/325) İbni Teymiye Tevessül(s241) İbni
Cevzi Zadul Mesir(6/111, 7/10) Ahmed(5/261) İbni Nehhas Meşariul
Eşvak(586) Kurtubi Tezkira(s91) Sübülüs Selam(871)
Buhari(Tıb, 4/16) Müslim(selam 66) Keşful Hafa(149) Lealiul
Masnua(1/188) İbni Adiy Kamil(5/1801) İbni Cevzi Mevduat(1/229)
Beyhaki(1/430) Zübeydi İthaf(3/77) İbni Kesir(1/87) İbni Teymiye
Sahihu Kelimit Tayyib(144)
Seyyid Muhammed Alevi ElMaliki Tahkikul A'mal(s.19-22)
Fetavayı Hindiyye(1/549) Bkz.: İbni Abidin Mecmuatur Resail(1/165)
Fetavayı Hindiyye(1/549) Nurul İzah(s118) Fıkhul Menheci Şafii(s186)
Zeylai Kenzud Dekaik(2/83)
İbni Nüceym Bahrur Raık(2/210) İbni Abidin(3/503) Tahkimi
Sadat(3/421) Sübülüs Selam(2/510)
İbni Abidin(1/844) Tahkimi Sadat(3/421) Vehbe Zuheyli Fıkhul
İslami(3/90)
Aliyyül Kari Şerhu Fıkhul Ekber(s354)
Sübki Menhelül Azbul Mevrud(8/259) İbnuAbidin(1/844) Zubeydi
İthaf(10/369) Tahkimi Sadat(3/417)
Nevevi Fetava(s101)
Dört Mezhebden deliller için bkz.: ElMecmu(5/323) Futuhatur
Rabbaniye(4/204) Haşiyetuş Şirvani kenarında Tuhfetul
Muhtac(2/203,7/73) Tahkimi Sadat(3/418) İkmalul İkmal(3/143) Zürkani
Şerhu Muvatta(4/456) ElMünteka(6/145) İbni Müflih Füru(2/557) Mecmaul
Enhur(2/552) Kadı Iyaz Müslim Şerhi(2/125) Karafi ElFuruk(3/192)
Bahrur Raik(3/159) İbni Kudame Muğni(2/425) Futuhi Müntehal
İradat(1/171) İbni Müflih ElMebde’(2/279) İbni Teymiye Fetava(24/296)
İbni Abdilberr Temhid(5/117)
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages