Ezanın sahih olması için (1)
Akıllı çocuğun, âmânın, veled-i zinanın, vakitleri ve ezan okumasını bilen cahil köylünün ezan okuması, kerâhatsiz câizdir. Cünüp kimsenin ezan ve ikamet okuması ve abdestsiz ikamet okumak ve kadının, fâsıkın, sarhoşun, akılsız çocuğun ezan okumaları ve oturarak ezan okumak tahrimen mekruhtur. Bunların ezanları tekrar okunur. Ezanın sahih olması için, müezzin, Müslüman ve akıllı olmalı ve namaz vakitlerini bilmeli ve sözüne inanılan âdil bir kimse olmalıdır. Takvimlerin de böyle bir Müslüman tarafından hazırlandığını bilmek veya sahih olduklarına böyle bir Müslümanın şahit olması lâzımdır. Yüzlerce senedir salih Müslümanların hazırladıkları ve bütün Müslümanların tâbi oldukları takvimlerdeki vakitleri değiştirmemelidir. Namazın sahih olması için, vaktinde kıldığını iyi bilmek şarttır. Fasık kimsenin [yani içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan, zevcesini, kızını açık gezdirenin] ezanı sahih olmaması, ibadetlerde bunun sözü kabul edilmediği içindir.
Görülüyor ki, radyo [Mizyâ] ile ve minarede hoparlör [Mükebbirüssavt] ile ezan okumak ve vaktinden evvel okumak ve bunları, ezan olarak dinlemek câiz olmaz. Bunlar, hem kabul olmaz, hem de günâh olur. Bunları şartlarına uygun olarak tekrar okumak lâzımdır. Kim olduğu bilinmeyen ve görülmeyen kimsenin sesi sebebi ile, elektriğin hâsıl ettiği sesler ve plâk ile hâsıl edilen sesler, her bakımdan ezan değildir. Bundan başka, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (İbadetleri, bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) buyurdu. Ezanı, salih bir Müslümanın, yüksek bir yere çıkarak, Onun okuttuğu gibi okuması lâzımdır. Hele, öğle ezanı vaktinden evvel okununca, öğlenin ilk sünneti kerahet vaktinde kılınmış oluyor. Küçük günaha devam, büyük günâh olmaktadır.]
Sesi yükseltip alçaltarak, teganni ederek ezan okumak (2)
(Berîka)da binotuzbirinci ve binaltmışikinci sahifelerinde diyor ki, (Namaz vakitlerini bilmeyen ve teganni, elhân ederek, yani mûsikî perdelerine uyarak okuyan kimse, ezan okumağa ehil değildir. Bunu müezzin yapmak câiz değildir, büyük günahtır. Kur’ân-ı kerimi, zikri, duayı elhân ile okumanın sözbirliği ile haram olduğu (Bezzâziyye)de yazılıdır. Ezanı vaktinden evvel okumak da böyledir. Ezan okurken, yalnız iki (Hayye alâ...) da teganni etmeğe izin verilmiştir. Kur’ân-ı kerim okumakta teganniye izin verilmesi, Allahü teâlâdan korkarak okuyunuz demektir. Bu da, tecvid ilmine uyarak okumakla olur. Yoksa, harfleri, kelimeleri değiştirerek manayı, nazmı bozarak teganni etmek sözbirliği ile haramdır. Kur’ân-ı kerimi ve ezanı tercî ile okumak, hadîs-i şerif ile men edildi. Tercî, sesi yükseltip alçaltarak okumaktır. Böyle okunanı dinlemek de haramdır.(Tam İlmihal s. 206)
Cami içinde ezan okumak (3)
Sual: Ezanı vaktinden evvel okumak, cami içinde okumak, oturarak okumak ve teganni yaparak okumak mekruh mudur? Böyle okunan ezanı sünnete uygun tekrar okumak gerekir mi? Sesini takatından fazla yükseltmek ve kıbleye karşı okumamakta mekruh olur mu?
Cevap: Minarelere konulan hoparlör, bazıları için bir tembellik vâsıtası olmuş, ezanı karanlık odalarda oturarak ve sünnete uymayarak okumalarına sebep olmuştur. (Fetâvâ-yı Hindiyye)de diyor ki, (Ezanı vaktinden evvel okumak, cami içinde okumak, oturarak okumak ve sesini takatından fazla yükseltmek ve kıbleye karşı okumamak ve teganni yaparak okumak mekruhtur. İkamet okunurken gelen, oturur. Sonra, müezzin Hayye-alelfelâh derken, herkesle kalkar). İbni Âbidîn namazı anlatmağa başlarken diyor ki, (Vaktinde okunan ezan, İslâm ezanı olur. Vakitsiz okunan ezan, konuşmak olur. Din ile alay etmek olur). Asırlarca, göklere doğru uzanan, manevi süslerimiz minareler de, bu kötü bidat yüzünden, birer hoparlör direği hâline getirilmektedir. İslâm âlimleri fennin bulduklarını hep iyi karşılamıştır. Radyo, televizyon ve hoparlörle, her yerde faydalı yayınlar yapılması da sevabdır. Fakat, ibadetleri hoparlörün tırmalayıcı sesi ile yapmak câiz değildir. Hoparlörleri camilere koymak, lüzumsuz bir israftır. İmanlı kalplere ilâhî tesirler yapan salih müminlerin sesleri yerine, âdeta kilise çanı gibi zırlayan bu âlet yok iken, minarelerde okunan ezanlar ve camilerdeki tekbir sesleri, ecnebileri bile vecde getiriyordu. Her mahallede okunan ezanları işiterek camileri dolduran cemaat, Eshâb-ı kiram zamanında olduğu gibi, namazlarını huşû ile kılıyorlardı. Ezanın müminleri heyecana getiren ilâhî tesiri, hoparlörlerin metalik sesleri, uğultuları ile kaybolmaktadır.](Tam İlmihal s. 207)
İbni Âbidîn, namaz bahsinin başında diyor ki, (Oturarak, teganni ederek, cami içinde, vaktinden evvel [ve hoparlör ile] okunan ezan, İslâm ezanı değildir.) Bunlar, sünnete uygun olarak tekrar okunur. (İslâm Ahlâkı s. 424)