31 EKIM 2007 CARSAMBA GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

5 views
Skip to first unread message

Metin OZDERIN

unread,
Oct 31, 2007, 2:38:46 PM10/31/07
to [ O Z D E R I N ]
 

31 EKIM 2007 CARSAMBA GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

OZDERIN,M.

msn: ozd...@hotmail.com

+90 533 5445522      +90 555  5581289

 


 


 

   31 Ekim 2007 Tarihli ve 26686 Sayılı Resmî Gazete

                                                     MEVZUAT

YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ

 

MİLLETLERARASI ANDLAŞMALAR

2007/12672 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Arasında İmzalanan “Dışişleri Bakanlığı’nın Hizmet Sunumunda Etkinlik Artışı İçin e-Konsolosluk Modülünün Yaygınlaştırılması” Başlıklı Proje Belgesi’nin Onaylanması Hakkında Karar

2007/12676 Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Tarafından Ülkemizde Yürütülen Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasında İmzalanan Anlaşma’nın Yürürlüğe Girmesi Hakkında Karar

2007/12679  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tunus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ankara ve Tunus Şehirlerindeki Diplomatik Misyonların Yerleşimleri Amacıyla Arsa Tahsisine İlişkin Ek Protokol’ün Onaylanması Hakkında Karar

2007/12685  Türk-İtalyan Kara Ulaştırması Karma Komisyon Toplantısı Protokolü’nün Onaylanması Hakkında Karar

 

BAKANLAR KURULU KARARLARI

2007/12668  İzmir İli, Konak İlçesinde Bulunan Bazı Alanların Yenileme Alanı Olarak Belirlenmesi Hakkında Karar

2007/12675  Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğüne Bağlı Olarak Burhaniye Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Kurulması Hakkında Karar

 

YÖNETMELİK

— Artvin Çoruh Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav Yönetmeliği

 

TEBLİĞLER

— İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2005/12 Sayılı Tebliğ’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ

— İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2006/7 Sayılı Tebliğ’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ

— İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2006/16 Sayılı Tebliğ’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ

— İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin 2007/17 Sayılı Tebliğ’de Değişiklik Yapılması Hakkında Tebliğ

— İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2007/30)

— İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No: 2007/16)

— Gümrük Genel Tebliğinde (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 37) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Gümrük İşlemleri) (Seri No: 58)

 

YARGI BÖLÜMÜ

 

YARGITAY KARARI

— Yargıtay 20. Hukuk Dairesine Ait Karar

 

YÜKSEK SEÇİM KURULU KARARI

— Yüksek Seçim Kurulunun 30/10/2007 Tarihli ve 873 Sayılı Kararı


 Danıştay PETKİM hukuka uygun" dedi


Danıştay 13. Dairesi, PETKİM"in özelleştirme kararını hukuka uygun buldu.
 
ANKARA - PETKİM ihalesinin, 2 milyar 40 milyon dolar ile ikinci en yüksek teklifi veren Socar -Turcas -Injaz ortak girişim grubuna verilmesi konusunda halen Rekabet Kurulu "nun görüşü bekleniyor. Öte yandan PETKİM hisseleri Danıştay "ın söz konusu kararı haberiyle birlikte yüzde 3"ten fazla değer kazandı.

2007-10-31 12:28:08 NTV-MSNBC


 Roth: Türkiye devletler hukukunu hiçe sayamaz
 
Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth , "Türkiye devletler hukukunu hiçe sayarak komşu bir ülkeye giremez" dedi.


Deutche Welle ’nin haberine göre, Alman siyasetinin bir Türk-Kürt çatışması istemediğini söyleyen Roth , Alman hükümetinin bir askeri operasyonu engellemek için tüm nüfuzunu kullanması gerektiğini belirtti.


Türk ordusunun Kürt Bölgesine girmesinin Avrupa Birliği sürecini olumsuz yönde etkileyeceğini savunan Roth , “Türk ordusu devletler hukukuna aykırı olarak Irak ’a müdahale ederse AB ’ye entegrasyon sürecini tehlikeye atar . Ayrıca Irak ’lı politikacılar, Devlet Başkanı Talabani , Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani Irak topraklarından Türkiye ’ye saldırılar düzenlendiği gerçeğine karşı harekete geçmeliler" diye konuştu.


Roth , konuşmasına şöyle devam etti:


"Öncelikle askeri bir müdahale devletler hukukunun ihlali olur. Türkiye devletler hukukunu hiçe sayarak komşu bir ülkeye giremez. İkincisi, bu, Kürt Bölgesindeki görece istikrarı tehlikeye atacaktır. Irak ’ın Kürt bölgesi göreceli olarak ülkenin tek istikrarlı ve güvenli parçası. Bu bölgeyi askeri bir müdahale ile istikrarsızlaştırmak son derece olumsuz sonuçlara yol açar . Sonuç olarak Irak ’ta parçalayıcı şiddet tırmanacaktır."(ANKA)

2007-10-31 10:50:20 Milliyet


 ``Ameliyat sonrası cinsel gücü kaybettim`` davası
 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , ameliyat sonrasında sağlığına kavuşamadığını ve cinsel gücünü tamamen kaybettiğini öne süren hastanın, ameliyatı yapan doktor hakkında açtığı tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını bozdu.


Temel Ç, Sağlık Bakanlığına bağlı Rize SSK Hastanesinde şiddetli bel ağrısı rahatsızlığı nedeniyle beyin cerrahı Dr. Ekrem Y. tarafından ameliyat edildi. Ameliyat sonrası sağlığına kavuşamadığını, cinsel gücünü tamamen kaybettiğini, yürümekte zorluk çektiğini, çalıştığı kurumda maaşının düştüğünü, büyük maddi kayba uğradığını ve mevcut durumundan daha fazla iyileşme ihtimalinin bulunmadığını savunan Temel Ç, "ameliyat sırasında gerekli dikkat ve özeni göstermediğini" ileri sürdüğü Dr. Ekrem Y. ve Sağlık Bakanlığı aleyhine 50 bin YTL manevi, 10 bin YTL maddi tazminat istemiyle Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtı.


Yerel mahkeme, Sağlık Bakanlığı hakkında uğranılan zararın tazmini için idari mahkemeye dava açılması gerektiğine işaret etti. Dr. Ekrem Y.


hakkındaki tazminat davasını ise reddeden yerel mahkeme, ret gerekçesini, Anayasa ’nın, "kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine açılabilir" hükmünü içeren 129/5. maddesine dayandırdı. Davacı Temel Ç’nin kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi , Sağlık Bakanlığı hakkında idari mahkemede dava açılması yönündeki yerel mahkeme kararını onadı. Daire, Dr. Ekrem Y. aleyhine açılan davanın, Anayasa ’nın 129/5. maddesi gereğince reddedilmesini ise usul ve yasaya aykırı bularak oy çokluğuyla bozdu. Dairenin kararında, davalı doktorun kişisel kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenerek, kişisel kusur bulunması halinde Anayasa ’nın 129/5. maddesinden yararlanamayacağının ele alınması gerektiği vurgulandı. Yerel mahkemenin, doktor hakkında verdiği ilk kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda görüşüldü. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , yerel mahkemenin direnme kararını bozdu .

2007-10-31 17:26:04 Milliyet


 Kanser ilacı kısıtlamasına karşı hukuk mücadelesi
 
İzmir ’de Türk Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sami Özdemir, öğretmen eşi Mevlüde Özdemir ve onun gibi kanser tedavisi gören hastalar için hukuk mücadelesi başlattı.


Eşinin ve pek çok kanser hastasının tedavisinde zorunlu olan ’Trastuzumab’ adlı ilacın kullanımının, bir genelgeyle beş ay önce kısıtlandığını belirten Özdemir, "Sağlıkta tasarruf diye çıkarılan bu genelge kanser hastalarına öl demekten başka bir anlam taşımıyor. İptali için Danıştay ’a başvurdum" dedi.


48 yaşındaki üç çocuk annesi öğretmen Mevlüde Özdemir’e geçen Haziran’da meme kanseri tanısı konuldu. Mevlüde Özdemir’in, birkaç gün sonra da kanserli sağ göğsü ile 18 lenf bezi ameliyatla alındı. Yüksek riskli meme kanseri tedavisi için kemoterapi yapılan Mevlüde Özdemir’in tedavisinin ’Trastuzumab’ adlı ilaçla bir yıl sürdürülmesine karar verildi. Sağlık Bakanlığı ’na başvuran Sami Özdemir, ilacı alamayacağını öğrenince şoke oldu.


Özdemir, "Bakanlığın bu ilacın sadece dokuz haftalık bölümünün bedelinin ödediği bildirildi. Oysa eşimin bu ilacı bir yıl boyunca kullanması gerekiyor. Bakanlıktakiler ilacın uzun süreli bedelinin ödenmesi için hastalığın metastas yapmış olması gerektiği söyleyip doktorumuzdan rapor almamızı önerdi. Ama bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu ilacın bir yıllık bedeli 60 bin YTL . Bir devlet memuru olarak bunun altından kalkmam mümkün değil. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ’e de durumu bir mektupla bildirdim. Yeniden bir düzenlemenin yapılmasını istedim. Ayrıca genelgenin iptali için Danıştay ’a başvurdum. Bu mücadeleyi tedavi görmesi gereken tüm hastalar için yapıyoruz " dedi.

2007-10-31 02:49:37 Hürriyet


 Avukatlar da film yapar
 
ANKARA Barosu Sinema Kulübü `nün düzenlediği "Adalet" konulu kısa film yarışması sonuçlandı. Birinciliği Savaş Baykal `a ait "Küçük Eller, Büyük Oyunlar" filmi kazandı. Baro`dan yapılan açıklamada, "Toplumumuzda şiddetin artması, hukuk devleti içinde hak aramanın yerine zora başvurunun bir çıkar yol olarak görülmesi nedeniyle böyle bir yarışma düzenleme gereği duyduk" denildi. Yarışmaya jenerik dahil süresi 20 dakikayı geçmeyen filmler katıldı. Değerlendirme Prof. Dr. Seçil Büker , Doç . Dr. Mutlu Binark, Yönetmen Sırrı Süreyya Önder , Yazar Barış Pirhasan , Yönetmen Serdar Akar ve Avukat Akif Kurtuluş tarafından yapıldı. Baro yetkilileri, sanatsal faaliyetlerinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini bildirdiler. Zehra Şahindokuyucu Ankara

2007-10-31 00:54:31 Birgün


 Mecliste gündem MİT Bütçesi


Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina`da toplanacak. Plan ve Bütçe Komisyonu`nda, Diyanet İşleri Başkanlığı, MİT, MGK Genel Sekreterliği bütçeleri ele alınacak...İşte ayrıntılar...
 
1- Bakanlar Kurulu , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan `ın başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina `da toplanacak. (Saat: 13.00)

2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , 10. Dış Ticaret Haftası `nın açılış törenine katılacak. (Saat: 10.00) - Törene Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de katılırken, Tüzmen , daha sonra Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM ) Başkanlar Kurulu toplantısında konuşacak.

(Saat: 12.00)

3- TBMM Başkanı Köksal Toptan , İstanbul `da TÜYAP Kitap Fuarı `nı ziyaret edecek. (Saat: 11.30) - Toptan, Okan Üniversitesi `nin 2007-2008 akademik yılı açılış töreninde de bulunacak. (Saat: 14.00)

4- Devlet Bakanı Mehmet Aydın , İstanbul `da KEİ Bakanlar Zirvesi `ne katılacak. (Saat: 10.00)

5- ``Temel Eğitime Destek Programı ``...- Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierrini , Adıyaman `da, AB hibesiyle yürütülen program kapsamında inşa edilen 153 eğitim binasının temsili teslim töreninde bulunacaklar. (Saat: 10.45)

6- KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat , İstanbul `da ``400 Yıllık Miras: Kıbrıs `ta Evkaf Kayıtları`` adlı serginin açılışını yapacak. (Saat: 19.00)

7- TBMM çalışmaları...


- Genel kurulda, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkındaki Yasatasarısı görüşülecek. (Saat: 15.00) - ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras , basın toplantısı düzenliyor. (Saat: 11.00) - Plan ve Bütçe Komisyonu `nda, aralarında Diyanet İşleri Başkanlığı , MİT , MGK Genel Sekreterliği , TÜBİTAK , BYEGM , TİKA , Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı `nın da bulunduğu başbakanlığa bağlı kimi kurumların bütçeleri ele alınacak. (Saat: 10.00) - KİT Komisyonu , Türkiye Kalkınma Bankası `nın 2005 yılı hesaplarını denetleyecek. (Saat: 10.30) - Milli Savunma Komisyonu `nda, Askerlik Yasası ile GATA Yasası `nda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarıları görüşülecek. (Saat: 10.30)
- İçişleri Komisyonu `nda, İller Bankası Hakkındaki Yasa tasarısı ele alınacak.


(Saat: 11.00) - AB Uyum Komisyonu , Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki

Yasa tasarısını görüşecek. (Saat: 11.00)

8- Şehitlerimizi uğurluyoruz. - Şırnak `ta terör örgütüne yönelik sürdürülen operasyonda şehit olan Uzman Çavuş İlyas Karadavut, Yozgat , Jandarma Kıdemli Üstçavuş Halit Özçelik , Ordu , Jandarma Uzman Çavuş Ercan Çiçek ise Kilis `te yapılacak törenlerin ardından toprağa verilecek. 9- Gazi Üniversitesi `nce düzenlenen ``Ermeni sorununun psikolojik, sosyolojik, hukuksal boyutu, toplumlara yansıması ve alınacak önlemler`` konulu makale yarışmasının ödül töreni, Ankara `da, Mimar Kemalettin Salonu`nda yapılacak. (Saat: 10.30)

A.A

2007-10-31 07:21:59 Cafe Siyaset


Olay fotoğrafa tazminat davası

Bülent Ersoy`la evlendikten genç bir kızla görüntülenen Armağan Uzun`u görüntülediği iddia edilen kafenin sahibine dava açtı.
 
Bülent Ersoy `la evlendikten 20 gün sonra İzmir Narlıdere `de genç bir kızla görüntülenen Armağan Uzun`un, görünteleri çekip televizyon ve gazetelere verdiğini iddia ettiği kafeteryanın sahibi Ferman Deri ve eşi Serap Deri`ye karşı açtığı 40 bin 1 YTL `lik manevi tazminat davasına başlandı. Uzun, dava dilekçesinde Deri çiftinin kendisi hakkında açıklama yapmasına dava sonuna kadar tedbir kararı alınmasını da istedi. Armağan Uzun, görüntülerin basın mensubu olmayan bu iki kişi tarafından özel hayatının ihlal edilerek çekildiğini, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia etti. Uzun, akadaşları ile Sahilevleri `nde gittiği kafeteryada çekilen görüntülerin aldatma skandalı olarak magazin dünyasına para karşılığı satıldığını öne sürdü. İzmir 6`ncı Asliye Hukuk Mahkemesi `nde açılan tazminat davasına dün başlandı. Uzun, dava dilekçesinde söz konusu haberler yayınlandığı andan itibaren sokağa çıkamaz, eşinin, yakınlarının yüzüne bakamaz olduğunu belirtti. Hakim, eksik evrakların beklenmesi için duruşmayı ocak ayına erteledi.

2007-10-31 12:59:03 Vatan


 Gül`ün görev süresi 5 yıla indi mi?
 
Kuzu, Toptan"ın, referandumla kabul edilen anayasa değişikliklerine uygun olarak, Meclis "in süresinin 5 yıldan 4 yıla, Cumhurbaşkanı"nın görev süresinin de 7 yıldan 5 yıla indiği yorumuna karşı çıktı. Meclis "te yazılı bir açıklama yapan Kuzu, referandumda kabul edilen anayasa değişikliklerinin hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı için bir sonraki seçim için geçerli olacağını savundu . Kuzu, bunun "statünün korunması" uygulamasından kaynaklandığını belirtti.


"FRANSA "DA DA OLDU"


Kuzu, Meclis seçimlerinin 5 yılda, Cumhurbaşkanlığı seçiminin de 7 yılda bir yapılacağına ilişkin hükümlere göre mevcut seçimlerin yapıldığını belirterek, "Bu hükümler çerçevesinde seçimle kazanılan "statü"nün korunması hukuka güvenin vazgeçilmez şartıdır. Bu durumda yapılan seçimle kazanılan süre değişikliklerine ilişkin düzenlemeler ancak bu sürelerin dolmasından sonra uygulanabilecektir" dedi.


Kuzu, Fransa "da 2000 yılında yapılan referandumla 7 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yıla indirildiğini ancak görevde bulunan Jacques Chirac "ın 7 yıllık süreyi tamamladığını söyledi.


Kuzu, "Şayet yapılan bu değişikliklerin mevcut cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin süresini kapsaması isteniyor ise, o zaman anayasaya bu yönde geçici bir maddenin konulması gerekir. Ayrıca bu yapılan değişiklik yeni bir sistem getirdiği için Sayın Gül "ün tekrar aday olmasına da bir engel yoktur" dedi.


"ANAYASA MAHKEMESİ CHP "Yİ REDDETMELİ"


Kuzu, Anayasa Mahkemesi "nin, Anamuhalefet partisi CHP "nin 21 Ekim referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliklerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için açtığı davayı görüşmeden reddetmesi gerektiğini savundu .


Kuzu, "Anayasa Mahkemesi "ne açılan bu dava görüşülemez, dosyasının esasına geçilemez, usul yönünden derhal reddi gerekir. Anayasanın içermediği bir yetkiyi hiçbir organ kullanamaz" dedi.


Kuzu, dünyanın hiçbir anayasasında referandumla kabul edilmiş bir yasanın yargı organlarının denetimine götürüldüğünün görülmediğini belirtti.


Kuzu, "Çünkü gerçek yetki sahibi olan halkın, daha önceki aşamalarda yapıldığı iddia edilen tüm eksiklikleri verdikleri oylarla giderdiği ve buna tam yetkili olduğu kabul edilir. Halkın bu iradesi alsa denetim konusu yapılamaz" dedi.


Kuzu, benzer bir durumun Fransa "da da görüldüğünü ve Fransa Anayasa Konseyi "nin bu gerekçelerle davaya bakmadan talebi derhal reddettiğini bildirdi.


ANKA

2007-10-31 14:20:07 Haber7


 Leyla Zana nereye koşuyor?


Eski DEP milletvekili Leyla Zana`nın "kritik" dönemlerde yaptığı kışkırtıcı çıkışlar yeni değil aslında. Türkiye onun ismini 1991 seçimleri sonrasında yaptığı provakatif bir eylemle duydu zaten. Neydi bu eylem? İşte 4/4`lük Zana portresi
 
HAŞİM SÖYLEMEZ `in haberi


Leyla Zana , toplumu kutuplaşmaya sevk edecek sözler sarf etti yine. Geçtiğimiz cuma günü Diyarbakır ’daki Demokratik Toplum Kongresi’nde konuşan Zana , Kandil ’deki PKK ’lı teröristlerin Türkiye ’ye iadesiyle ilgili olarak Kuzey Irak yönetimine şöyle seslendi: “Güneydeki kardeşlerimize, ‘kardeşlerinizin başını bize verin’ diyorlar. İnanıyorum ki hiçbir şerefli Kürt, ‘kardeşimi teslim edebilirim’ diyemeyecek.


Haysiyetli ve şerefli hiçbir Kürt, zindanlarda çürümesi için kardeşini teslim etmez.” Zana bununla da yetinmedi ve “Kürtlerin lideri” dediği teröristbaşı Abdullah Öcalan ’ın İmralı ’dan çıkarılıp “halkla buluşturulması şartıyla” kendince bir “söz” de verdi: “Söz veriyoruz ki, hepimiz silah tutanın önünde duracak, onlara karşı ayaklanacağız, terörist diyeceğiz. Eğer bunu yapmazsak o zaman biz teröristiz!”


Leyla Zana ’nın “kritik” dönemlerde yaptığı bu tür kışkırtıcı çıkışlar yeni değil aslında. Türkiye onun ismini 1991 seçimleri sonrasında yaptığı provakatif bir eylemle duydu zaten. Diyarbakır eski Büyükşehir Belediye Başkanı Mehdi Zana ’nın eşi, daha önce birçok hareketin içinde bulunmuştu. Ancak hiçbir şey, onun Meclis ’te yaptığı Kürtçe yemin kadar ses getirmedi. Başındaki sarı-kırmızı-yeşil renkli bağcıkla Meclis kürsünde “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” diyerek Kürtçe yemin etti. Bu sahne, Türk siyasi tarihindeki en provokatif olayların içinde yer aldı. Leyla Zana ismi o andan itibaren herkesçe bilinmeye başladı. Bir taraftan “haddini aşan kadın” diğer yandan “bir idole dönüşmeye başlayan kahraman ” olarak…


Tahrik ve bölücülük suçundan cezaevine giren Zana , 10 yıllık tutukluluk döneminden sonra serbest kaldığında bazı Kürtler için bir kahramandı artık. Bazı fanatikleri onun için “eleştirilmez, dokunulamaz” diyerek, “Kürt Tanrıçası” sıfatını bile kullanmaya başladı. Gittiği her yerde büyük sevinç ve coşkuyla karşılanan Zana , zaman zaman Abdullah Öcalan ’ı bile gölgede bırakıyordu. Tek başına yeni “irade” olarak özellikle kadınları peşinden sürüklemeye başlayan Zana hakkında şunları yazıyordu yazar Muhsin Kızılkaya , Esmer dergisinin 26. sayısında “Nicedir yok hayatımızda Leyla !” başlıklı yazısında: “Leyla Zana yaklaşık 15 yıldan beri, Kürt hareketinin başlı başına bir ‘irade’ teşkil edebilecek bir figürü değil miydi? Bir sürü şeyin sembolü, en öne fırlamış neferi değil miydi? On yıl boyunca hapishane kapılarında süründükten sonra, on yılını da hapishanenin içinde geçirmemiş miydi? Hayatının yarısını feda etmemiş miydi? Onca acıya katlanmış, arkadaşlarının pek sevdiği deyimle gereğinden fazla ‘bedel’ ödememiş miydi?”


POPÜLARİTE VE PROVOKATİF SÖYLEM


Kızılkaya ’nın söyledikleri, Kürtlerin önemli bir kısmı için geçerliydi ve bu durum Zana ’yı kahramanlaştırmaya yetecekti. “Güçlü”, “Kürt Kadını”, “bacı ”, “abla”, “lider” sıfatlarıyla sempati kazanan Zana ’nın söyledikleri, “hikmetinden sual olunmaz” minvalinde itibarlı görüldü hep. Bu durumu iyi fark eden Zana da, olmadık zamanlarda olmadık yerlerde yaptığı provokatif çıkışlarla hep gündeme taşındı, taşınıyor. Mensubu olduğu “hareketin” tabir yerindeyse beti benzi attığı sırada Zana ortaya çıkıyor ve bir şeyler söyleyerek âdeta dipte bir dalgalanmaya yol açıyor. Provokatif söylemler onun hırçınlığıyla bütünleşince hem etnik siyaset güden Kürtlerden büyük alkış alıyor hem de içinde bulunduğu çizgiyi besliyor.


Fevri çıkışlarını ve üstlendiği örtülü misyonu anlamak için Zana ’nın 2004’te biten cezaevi hayatı sonrasındaki 3 yılına bakmak yeterli. O ve arkadaşları Diyarbakır ’dan başlamak üzere çıktıkları Doğu ve Güneydoğu turunda adeta seçim mitingi yaptılar. Haziran 2004’te başlayan bu gezi sırasında ön plana çıkan isim hep Leyla Zana oldu. O konuştukça herkes susuyordu. Bu sırada terör örgütü PKK , 1 Haziran 2004 itibariyle sözde ateşkes kararını bozmuş ve eylem yapacağını duyurmuştu. Ateşkes kararını 6 ay daha sürmesini isteyen Zana , öyle bir açıklama yaptı ki, herkesi “Bunlar değişiyor mu?” sorusunu sordurmaya sevk etti. “Kan dökmek artık ne Kürtlere ne de Türklere bir yarar getirmeyecek.” Zana ’nın bu “barış” yanlısı söylemiyle PKK ve Öcalan ikinci planda kaldı bir anda.


AVRUPA ’YA GİDİP ‘GÖRÜNMEZ’ OLDU


PKK , Zana ’yı bu tavrında dolayı eleştirip tehdit ediyor, Öcalan da ona tepki gösteriyordu. Fakat kazın ayağı hiç de öyle değildi. Öcalan ’ın talimatıyla kurulan ve daha sonra partiye dönüşecek olan Demokratik Toplum Hareketi ’nin içinde beliriverdi Leyla Zana . Derken Ekim ayında Avrupa Parlamentosu ’nda 9 yıl önce kazanıp, hapiste olduğu için almadığı Sakharov (Rus bilim adamı insan hakları savunucusu) ödülünü alarak bir konuşma yaptı. Bu kez yine farklı bir açıklamayla gündeme geliyordu. “Kürtler azınlık değil aslî unsurdur” diyerek hiç de hesapta olmayan bir tartışmayı başlatıyordu. Zana ’nın sözleri Avrupalı siyasilerde de kafa karışıklığına yol açtı.


Üzerine düşeni en iyi şekilde yapmaya devam etti şüphesiz... Bu kez 2005 Nevruz ’unda Diyarbakır ’da çıktı ortaya. Teröristbaşının ablası Fatma Öcalan ’ın elini öptü. Kısa süre önce Öcalan ile ‘kavgalı’ olan Zana , el öperek yeni bir başlangıç yapıyordu. Bu olaydan sonra ortalıkta görülmemeye başladı. “İçinde bulunduğu siyasi hareketin kendisini dışladığı, rahatsız olduğu, köyüne çekip gittiği ve burada sakin bir hayat yaşamaya başladığı” söylendi. Kayıplara karışan Zana vaktinin çoğunu yurtdışında geçirdi. 2006 Nevruz kutlamalarında Leyla ’nın ortaya çıkacağını bekleyenler yanıldı. Birileri “Ortalıkta görünme” dediği için kaybolmuştu sanki. Hatta DTP milletvekili Ahmet Türk onun için “Rahatsız biraz, dinlenecek.” bile dedi.


Leyla Zana ’nın “bilinmeyen rahatsızlığı” bir yıl sonra Diyarbakır ’daki 2007 Nevruz kutlamalarında tamamen geçmişti sanki. Meydandaki platforma çıkan Zana , Kürtçe verdiği “Merhaba Amed ” selamıyla kalabalığı dalgalandırdı. Boynunda sarı, kırmızı ve yeşil renklerden oluşan tülbentle kalabalığa önce Türkçe sonra Kürtçe hitap etti. Kuzey Irak ’taki Kürt liderlere ve teröristbaşı Öcalan ’a övgüler yağdırdı: “Kürtlerin üç lideri var, Mam Celal , Kak Barzani ve Başkan Öcalan .”


Yeniden sahne almıştı Leyla Zana . 22 Temmuz seçimleri öncesinde DTP ’nin bağımsız adaylarını desteklemek için İstanbul Kâğıthane ’deki mitinge katılırken “Türkiye ’deki baskıdan” şikâyet ediyordu. Leyla Zana , adayların hepsini desteklemiyordu şüphesiz; bir Aysel Tuğluk ya da Ahmet Türk , o kadar da önemli değildi onun için. Onun takdir ettiği ve desteklemesi gerektiğine inandığı arkadaşları vardı ve onların mitinglerine katılarak yandaşlarını seçim öncesi canlı tutmaya çalışıyordu.


‘TÜRKİYE İÇİN BÖLÜNME VAKTİ!’


Zana Diyarbakır ’daki mitinge “Bu barış elini son kez uzatıyoruz. Bu el geri çevrilirse bir daha ölene kadar kimseye barış elimizi uzatmayacağız!” diyerek Nevruz ’daki gerilim havasını sürdürdü. Seçime iki gün kala yaptığı konuşmayla yine ortamı gerdi. “Kürdistan eyaleti” tezini ortaya atan Zana , “Ben de Kürdistanlıyım” dedikten sonra şöyle devam ediyordu: “Kürtler 1999 İmralı süreciyle bir stratejik değişiklik yaptı. Dediler ki ‘sınırları çizmeye gerek yok, halklar birlikte el ele, gönül gönüle yaşayabilir . Yeter ki yönetici kadro bunu görebilsin. Çatışmasız, kavgasız halkımız bu süreci destekledi. Sekiz yıl bunu uygulamaya çalıştık. Siz ne yaptınız, hiçbir şey. Bir adım attınız, geri çekildiniz. Bu acıya ne gerek vardı. Demek ki doğru olanın önüne geçemezsiniz. Şimdi yapmanız gereken ilk şey Kürdistan eyalet sistemine geçmenizdir. Diğer bölgelerde de eyaletler kur. Bu, ülkenin bölünmesi demek değil, aksine ülkenin bütünleşmesi, bir arada yaşaması demektir. Her Kürt yaşadığı toprağın adını bilir, onu asla göz ardı etmez. Tarihin sayfalarına kaydırmaz. Bunun için Türkiye ’nin eyaletlere bölünme zamanı gelmiştir. Ankara , Türkiye ’yi eyaletlere böl ve Kürdistan eyaletini kur.”


DTP ’DEN SONRAKİ PARTİNİN BAŞINA MI GETİRİLECEK?


Zana ’nın seçim arifesinde Bingöl ’de yaptığı bu tahrik dolu bölünme sözleri, onun Kürt gerçeğine aslında ne kadar vâkıf olduğunu da ortaya çıkardı. Kurmançi konuşan Zana ’yı Zazalar hiç anlamadığı için konuşmasını Türkçe devam etmek zorunda kaldı. Nevruz ’dan bu yana yaptığı açıklamalar yüzünden davalar açıldı. 5 yıl hapsi istenen Zana , Diyarbakır Savcılığı ’na ifade verirken yine tahrik dolu sözlerini sürdürdü. Operasyonların sürdüğü, şehit cenazelerinin birbiri ardına geldiği dönemde verdiği ifadesinde Öcalan ’ı bir “terör örgütünün” elebaşı olarak görmediğini açıkladı.


Çoğu zaman göz önünde olmayan; ama kimilerinin deyimiyle fotojenik kadın kişiliğiyle, “zaman ayarlı” açıklamalarıyla bölgede ilgi toplayan Leyla Zana ’nın ani çıkışlarının sebebi nedir? Zana ailesini ve Leyla Zana ’yı çok iyi tanıyan yazar Ümit Fırat , “Davayı kim yönetiyorsa Zana ’yı da o yönlendiriyor” diyerek son noktayı koyuyor. Ortaya atılan; ama pek seslendirilmeyen bir iddiaya göre Leyla Zana , Demokratik Toplum Partisi ’nin yıpranması karşısında kurulacak olan yeni siyasi partinin başına geçirilecek. Bu iddianın sahipleri, “Leyla ’yı lider yapacak gücün, bu çıkışları yapması için zamanı ve söylemi ayarladığını” da ileri sürüyor. Tahrik kokan sert çıkışlarıyla Türkiye ’nin siyasi hayatına 16 yıl önce giren hırçın kadın ile yeni bir “Leylalı siyaset” dönemi başlayacak mı acaba?


Şüphesiz bunu zaman gösterecek. Fakat, onun gündemden düşmeyeceği aşikâr. Leyla için siyaset 14 yaşından itibaren başlamıştı aslında. Ama onu kocasının önüne geçirecek hamleleri daha sonra kendisi belirleyecek ve kocası bile onu takip etmekte zorlanacaktı… 1961’de Diyarbakır ’ın Silvan ilçesinin Bahçeköy adlı 8 haneli bir mezrada dünyaya gelir. Beş kız kardeş içinde en cevval olanıdır. Bu yüzden ailesi onu bir erkek gibi yetiştirir. Babası, Malabadi ’de, Devlet Su İşleri ’nde çalışıyordur. Leyla burada okula başlar; ancak bu pek uzun sürmez; bir yıl sonra ayrılır okuldan. O sırada Devrimci Doğu Kültür Ocakları ’ndan dolayı (DDKO ) cezaevinde bulunan teyze oğlu Mehdi Zana ile evlendirilmesine karar verilir. 1974’teki genel afla Mehdi Zana cezaevinden çıkar ve 20 gün içinde düğünleri yapılır. Aralarındaki yaş farkı 20’dir. “Ağabey” dediği Mehdi ’nin artık eşidir Leyla . Evlendiğinde 14 yaşında olan Leyla , bu evlilikte pek zorluk yaşamaz ve kısa sürede yeni hayatına alışır. Zana çifti, Mehdi Zana ’nın terzilik yapmasından dolayı Diyarbakır ’a gelip yerleşir. Evliliklerinin ilk dört yılında dünyaya gelen çocuklarının ikisi çeşitli sebeplerden dolayı ölür. Ancak 1976’da doğan oğulları Ronay (ışık) Zana çifti için umut kaynağı olur.


KÂBUSLA GELEN AÇILIM


1977 seçimlerinde Mehdi Zana bağımsız olarak belediye başkanı seçilir. Muhsin Kızılkaya o yılları şöyle anlatıyor: “Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana ’nın eşi Leyla için kâbus dolu dört yıl başlar. O yıllarla ilgili Leyla ’nın belleğinde kalmış en canlı anı odalar, salonlar dolusu misafirler ve onlar için hazırlanan çaylar, pişirilen yemekler...” Ancak eşinin belediye reisliği Leyla için yeni bir değişimi de beraberinde getirir. Bunu Ümit Fırat şöyle anlatıyor: “Leyla , Mehdi ile evlendikten sonra öyle köylü kızı gibi kalmadı. Giyinmeyi, yerine göre davranmayı kısa sürede öğrendi. Nerede ne yapacağını bildi.”


Leyla Zana için politika ve siyaset bu tarihlerde pek önemli değildi. Ancak 12 Eylül darbesiyle yeni bir dönem başlar onun için, “etnik siyasetle kavrulma” dönemi… Kocası tutuklanıp cezaevinde gönderildiğinde oğulları Ronay 5 yaşındaydı; Leyla Zana ise kızı Ruken ’e (güleryüz ) hamile... Mehdi Zana ’nın tutuklanması, Leyla için yeni bir hayatın başlamasına yol açar, siyasi çizgisi giderek netleşmeye başlar.


YAVAŞ YAVAŞ DEĞİŞİYORDU


Ümit Fırat ’a göre, bunun sebebi Diyarbakır Cezaevinde mahkûmların başlattığı açıklık grevidir. Bir grup tutuklu yakını ile birlikte Leyla Zana Ankara ’ya gelir. Burada çeşitli görüşmeler yapar. Ancak bu süreç bölgede gergin bir dönemin başlamasına sebep olur. Ümir Fırat , söz konusu gerginliği şöyle aktarıyor: “Açlık grevi vardı. Mehdi beni çağırmıştı. 1988 Ağustos ’unda cezaevinde gidip görüşme yaptık. Leyla da vardı. Görüşme öncesi beklerken cezaevinin önünde bir arbede çıktı, polisle ziyaretçiler arasında. Oradan uzaklaştık. Leyla ’ya ‘sen birkaç gün burada gözükme, tanınan ve bilinen birisin’ dedik. Ertesi gün ziyarete gittik ve sanki hiçbir şey olmamış gibi bizi içeri aldılar. Baktık ki Leyla da orada. ‘Kız ne arıyorsun burada’ dedim. ‘Gitmedim ağabey’ dedi. Görüşmeden sonra dışarı çıktık. Ronay ile Leyla ’yı bekliyorduk. Leyla yanında birileriyle gelip ‘ağabey çocuklarım sana emanet’ deyince polisler beni de gözaltına aldı.”


CEZAEVİYLE GELEN SİYASİ SİVRİLİŞ


Diyarbakır Cezaevi ’nin önündeki olaylardan dolayı 105 kişi gözaltına alınır; ancak bunların 50’si serbest bırakılır. Tutuklananların arasında henüz 17 yaşında olan Leyla Zana da vardır. Cezaevinde 50 gün kadar tutuklu kalır. Bundan sonra politik yönü daha ağır basan bir kimliğe bürünmeye başlar. Öyle ki 30 Nisan -1 Mayıs 1989 tarihinde Doğu ve Güneydoğu ’daki mülteci kamplarını dolaşan Madam Danielle Mitterrand ile Ümit Fırat aracılığıyla görüştürülür. Ümit Fırat , Leyla ’nın önce “Onlar Kürtleri ihmal ediyor, oyunun aktörleri bunlar. Neden görüşeceğiz ki?” diyerek görüşmeyi reddettiğini; ancak “Mehdi Zana ’nın eşi olarak görüşmesi gerektiği” yönünde ikna edildiğini söylüyor.


PKK ÇİZGİSİNDEKİ LEYLA ZANA


1990’da Yalçın Küçük ’ün denetimindeki haftalık Yeni Ülke gazetesinin Diyarbakır ofisinde Halkla İlişkiler uzmanı olarak çalışmaya başlar. Gazeteye girişiyle Leyla ’nın değişim süreci daha da keskinleşir. Ümit Fırat , “Artık Mehdi ’nin karısı değildi; Leyla Zana ’ydı” diyerek durumu özetliyor. Bu süreçte HEP’in (Halkın Emek Partisi ) kurulması, sosyolog İsmail Beşikçi ’nin “Devletlerarası Sömürge Kürdistan ” kitabı gibi faktörler Leyla ve arkadaşlarının çizgisini daha da katılaştıracaktır.


1991’de Mehdi Zana cezaevinde çıkınca ailesiyle birlikte İstanbul ’a arkadaşlarının yanına gelirler. Ümit Fırat ve 70 kadar arkadaş grubu Zana ’nın şerefine bir yemekte buluşur. Zana burada PKK çizgisine girdiğini iyice deşifre edecek, Ümit Fırat ’a dönerek şöyle diyecektir: “Aydınlar çok geride kaldı, halk almış gidiyor.” Fırat , bu söyleme şöyle karşılık verecektir: “Eğer bir harekette halk, aydınların önüne geçmişse hapı yuttuk. Buna sevinilmez.” Leyla çok bozulur bu söze. Çünkü Leyla Zana bir dava kadını olmuştur ve inandığına toz kondurmak istememektedir. O günlerde kısa bir süreliğine yurtdışına giden Zana , daha sonra Türkiye ’ye geri döner. Bu sırada faili meçhul bir saldırıyla öldürülen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın ’ın cenazesine katılır.


YARALANINCA YILDIZI İYİCE PARLADI


Binlerce insan katıldığı Diyarbakır ’daki cenazede provokasyonlar sonucu çıkan arbedenin ardından güvenlik güçlerince kalabalığın üzerine ateş açılır. 7 kişinin öldüğü olayda yararlananlar arasında Leyla Zana da vardır. Bu yara, Leyla ’nın bir nevi rüştünü ispatının delili olur. 1991’deki seçimler için HEP-SHP ittifakında milletvekili adayı gösterilir. Diyarbakır ’dan 45 bin oy alarak Meclis ’e girer. Aday olduğunu, eşi Mehdi Zana daha sonra öğrenecektir. Mehdi Zana , SHP ’ye karşı olduğu için böyle bir ittifakta eşinin yer almasını önce istemez; ancak tablo kısa sürede değişir. Nitekim PKK ’nın üzerlerinde etkin olduğu 11 milletvekili için yemin öncesi başlayan hazırlığın organizatörü Mehdi Zana olacaktır. Ümit Fırat , pek bilinmeyen bu ayrıntıyı küçük bir anekdotla anlatıyor: “Mehdi , seçimdeki kampanyalarda Leyla ’nın yanında yer almadığım için bana kızgındı. Ama seçim olmuş, vekiller seçilmişlerdi. Mehdi Zana da yemin öncesi hazırlık yapıyordu ve bunun için İstanbul ’a geldi. Yemin töreninde milletvekillerinin takması için sarı-kırmızı-yeşil kravat yaptıracaktı. Leyla için de aynı renklerden fular. Tekstilcilerle görüştü ve işini halledip Ankara ’ya döndü. Sonra Leyla yemin ederken onu taktı.”


Dışarıdan ortaokul ve lise diploması alan Leyla Zana , Meclis ’e giren ilk Kürt kadın milletvekili olur. Yemin töreninde Kürtçe yemin edişiyle gündeme oturur, ardından 3 arkadaşıyla birlikte hapis cezasına çarptırılıp ikinci kez cezaevine girer. 1993’te tutuklanan Zana 2004’te serbest kalır. Türkiye DEP ’lilerin yargılanma usulünden dolayı Avrupa ’dan yoğun siyasi baskıya maruz kalır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2002’de DEP ’lilerin adil yargılanmadığını öne sürüp bu yönde bir karar çıkartır. Ancak Türkiye bu kararı iç hukuk gereği bağlayıcı bulmaz. Sağlık durumundan dolayı 2000 yılında Avrupa ’dan gelen baskı üzerine Zana ’nın tahliyesi gündeme gelir. Ancak Leyla Zana bunu “Başka tutuklular daha zor şartlarda tutuklu bulunurken benim böyle bir isteğim olamaz” diyerek tahliye önerisini kabul etmez.


KOCASINDAN DAHA HIZLI ÇIKTI


Leyla Zana , kocasının çok da benimsemediği PKK çizgisini, kendisine daha yakın bulur. Kürtçülük eşittir PKK ’dır ona göre. Bu durum onun söylemine de hep yansır. Milletvekili seçildiğinde Sabah gazetesinden Nuriye Akman ’a konuşan Leyla Zana , “Sizi tanımayanlara Leyla Zana ’yı nasıl anlatırsınız?” sorusuna, “Kendime önce insan, sonra Kürt olarak bakıyorum” cevabını verir. “Kendinizi Türk hissetmiyor musunuz?” sorusuna da şöyle cevaplar: “Hayır, kesinlikle. Türkçeyi 1984’te cezaevi kapılarında öğrendim. Ben sonuna kadar Kürt’üm. Anam tek kelime Türkçe bilmiyor. Sen kendini Kürt olarak hissedemiyorsan, ben de öyle, Türk hissetmiyorum. Ama Türk halkına da sıcak bakıyorum. Hepimiz insanız. Ama bugün zor şartlar altında, cop altında olan bizleriz.”


Ailenin yakın dostu Ümit Fırat burada bir düzeltme yapıyor ve Leyla Zana ’nın son zamanlarda yeniden diline doladığı “Türkçe `yi cezaevinde öğrendim” sözünün doğru olmadığını söylüyor: “Leyla Türkçe `yi biliyordu. Mehdi ile evlenirken de biliyordu. Ancak cezaevine ziyarete giderken veya orada kalırken Türkçesini geliştirmiştir. Biz kendisiyle Türkçe konuşuyorduk.”


Aksiyon

2007-10-31 08:27:15 Cafe Siyaset


 
Üniversiteyi bitirene isterse 2 yıl askerlik erteleme hakkı
 
TBMM Milli Savunma Komisyonu , geçen dönemden kadük kalan ve Hükümetin yenilediği GATA Kanunu , Yedek Subaylar Kanunu , Askerlik Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Besleme Kanununda değişiklik öngören tasarıları benimsedi.


Askerlik Kanunu ile Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısına göre, askerlik çağına girdiği halde, her ne sebeple olursa olsun ilan edilen listelerde ismi olmayan veya kimlik bilgilerinde yanlışlık bulunanlardan düzeltme yaptırmayan veya ilk yoklamasını yaptırmayanlara verilen ceza günün koşullarına uygun hale getirilecek.


Buna göre, ilk yoklamasını yaptırmayan, yoklama defterine ismini yazdırmayanlardan son yoklamasının devam ettiği günler bitinceye kadar müracaat eden veya ele geçenlere verilen bin kuruşluk cezalar, 20 YTL ’ye yükseltilecek.


İlk yoklamasını yaptırmış olduğu halde son yoklamanın devam ettiği günler içinde bulunduğu yerin askerlik meclisine veya elçilik ve konsolosluklara gelmemiş ve gelememesi hakkında yazılı bir mazeret bulunduğuna dair haber göndermemiş olanlardan arkadaşlarının ilk tertibinin sevklerinden evvel ele geçen veya kendiliğinden gelenlere 20 YTL ceza uygulanacak.


İlk yoklama defterlerine ismini yazdırmamış olmakla beraber son yoklamada da bulundukları yer askerlik meclislerine veya şubelerine gelmemiş ve gelmemeleri hakkında bu konuda yazılı bir sebep olduğuna dair haber de göndermemiş bulunanlardan ele geçen veya kendiliklerinden gelenlerden, 30 YTL alınacak.


Son yoklama sırasında ertesi seneye terki gereken okullarda okuyanlardan askerlik şubelerine tahsil derecesi hakkında belge göndermemiş olanlar 20 YTL cezaya tabi tutulacak.


Askerliklerini bitirip terhis edilen erbaş ve erden 3 ay içinde terhis belgelerini şubelerine kaydettirmeyenlerden 20 YTL ceza alınacak.


İlk veya son yoklama zamanlarında yapılan ilan üzerine yoklama memurlarına veya askerlik şubelerine veya elçilik ve konsolosluklara bizzat müracaatla veyahut yazı ile veya başka birisi vasıtası ile nüfus cüzdanını göndererek kanuni yoklamasını yaptırmayan yedek erbaş ve er, 20 YTL ile cezalandırılacak.


Yoklama sırasında istenilen bilgileri sözlü olarak veya mektupla bildirmemiş ve kaydını yaptırmamış ya da şubeleri mıntıkası haricine giderek yerlerini değiştirdiklerine dair bir ay içinde şubelerine haber vermemiş olan yedek subay ve memurlara, şube başkanlarının teklifi üzerine askerlik dairesi başkanlarınca 20 YTL ceza uygulanacak. Herhangi bir askerlik şubesi kütüğüne kaydını hiç yaptırmamış olanlar için bu ceza 30 YTL olarak uygulanacak.


Seferde görev alacak yedek subay ve yedek askeri memurlara bu görevleri barışta tebliğ edilecek. Tebliğ şekli, yükümlülerin görevleri ve tebliğ ile görevli makamlar, yönetmelikte belirtilecek. Tebliğden sonra adreslerinde meydana gelen değişiklikleri bir ay içinde bağlı bulundukları askerlik şubesine bildirmemiş yükümlülere, 20 YTL ceza verilecek.


Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA ) Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısına göre, GATA ’da, bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi gösteren öğretim elemanlarının görevlerine son verilecek.


Öğretim elemanlığı görevine son verilenler, GATA ’da başka bir göreve ya da GATA dışındaki karargah veya kurumlara atanacak.


Tasarıyla, "Bir başkasının bilimsel eserini kaynak göstermeden kendi eseri gibi göstermenin, öğretim üyeliğinden çıkarılmayı" düzenleyen ve Türk Silahlı Kuvvetleri personeli için uygulama imkanı bulunmayan Yükseköğretim Kurumları Yönetici , Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğine paralel düzenleme yapılarak, GATA ’daki öğretim elemanlarının, öğretim elemanlığından çıkarılmasına ilişkin esaslar , yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarıyla uyumlu hale getiriliyor.


TSK ’da yardımcı sınıflarda birlik ihtiyaçlarının karşılanmasında ortaya çıkan sorunların giderilmesi amacıyla "Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı " da kabul edildi.


Tasarı, TSK ’nın seferi kadrosunun yüzde 100 düzeyine çıkarılması ve bu seviyede tutulmasının yanı sıra, nitelikli personele sefer görevi verilmek suretiyle ihtiyacın karşılanmasını öngörüyor. Tasarı ile gerekli görülen durumlarda yardımcı sınıf yedek subayların yarbay ve daha aşağı rütbelerdekileri 60 yaşını geçmemek kaydıyla kanunda belirtilen yaş hadlerinden 10 yıl fazlasına ve diğer yedek subayları da yaş hadlerine kadar, sağlık durumlarının elverişli olması ve TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ’nde belirtilen diğer nitelikleri taşımaları halinde en gencinden başlayarak orduya alınmaları sağlanacak.


Kendini askerliğe elverişsiz hale getirmeye teşebbüs eden personelin, bu fiilleri dolayısıyla yatarak gördüğü tedaviler veya istirahatte ya da hava değişiminde geçirdikleri süreler askerlik hizmetinden sayılmayacak.


BAŞARILI VE DİSİPLİNLİ ASKERE İZİN ÖDÜLÜ


Kabul edilen Askerlik Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısına göre de lisans eğitimini tamamlayanlara 2 yıl, yüksek lisans eğitimini tamamlayanlara ise 1 yıl askerliğini tecil etme hakkı tanınıyor. Disiplinli ve başarılı erbaş ve erlere ise mevcut izinlerine ek olarak 7 gün izin verilmesi öngörülüyor.


4 yıl veya daha uzun süreli yükseköğretim kurumlarından veya bunların


dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri halinde mezuniyet tarihinden itibaren 2 yıla kadar, yüksek lisans eğitimini tamamlayan yükümlülerin askere sevkleri ise 1 yıla kadar ertelenecek. Yurt dışındaki öğrenim kurumlarından mezun olanlara, talepleri halinde, denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri için ayrıca 1 yılı geçmemek üzere sevk erteleme hakkı tanınacak . Askerlik hizmetinin gerektirdiği görev ve yükümlülükleri yerine getirme konusunda gayret ve çalışmaları sonucu emsalleri arasında üstün başarı gösteren erbaş ve erlerden, muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca, disiplin amiri, disiplin mahkemesi veya askeri mahkemelerden herhangi bir ceza almamış olanlara, asgari Tugay Komutanlarının onayı ile 7 güne kadar ilave izin verilecek. İlave izinlerin usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığınca belirlenecek. Radyoaktif ışınla çalışan erbaş ve erlere, radyoaktif ışınla yaptıkları 1 yıl hizmete karşılık 30 gün sıhhi izin verilecek. Bu hizmetin 1 yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek izin süresi, 30 günlük izin süresine orantılı olarak belirlenecek. Tedavi gören Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK ) personelinin beslenmesiyle ilgili 1928 ve 1934 tarihli yasaların ihtiyaçlara cevap verememesi üzerine hazırlanan Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Beslenme Kanunu Tasarısı da Milli Savunma Komisyonunda kabul edildi. Mevcut yasalarda hasta beslenmesinde derecelendirme olmadığı için hastaların standart beslendiği ve kanunda yer almayan yiyeceklerin hastalara verilemesini de düzenleyen tasarı, beslenme işlemlerinin daha kaliteli bir hale getirilmesini amaçlıyor. Tasarı, gıda maddelerinin seçimi yetkisini doktor ve diyetisyenlere bırakıyor. Tasarı, hasta beslenmesinin normal ve diyet olarak ikiye ayrılmasını sağlarken, tedavi yerleri dışında da hastanın beslenme işlemine devam edilmesini öngörüyor. Ayrıca, hasta personele öğün aralarında da içecek verilmesini düzenleyen Tasarı, taburcu olan hastalara varacakları yere kadar doktor onayı ve diyetisyen kontrolünde kumanya verilmesine olanak sağlıyor .

2007-10-31 14:25:06 Milliyet


 Sendika yasaları için yeni süreç
 
Uzun süredir üzerinde çalışılan ve sosyal tarafların tartışmasına açılan Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi , Grev ve Lokavt Kanunu `nda yapılması öngörülen değişikliklere ilişkin taslağın, 15 Ocak `a kadar Bakanlar Kurulu `na sunulması planlanıyor. Bu konuda tasarlanan takvim, Üçlü Danışma Kurulu toplantısında işçi ve işveren konfederasyonlarına iletildi. Buna göre, söz konusu çalışmaları yürütmek üzere bir komisyon oluşturulacak. Komisyon çalışmalarına, Çalışma Bakanlığı , Türk-İş, DİSK , Hak-İş ve TİSK `ten 3`er kişi katılacak. Sosyal taraflarla en geç aralık ayı sonuna kadar üzerinde mutabık kalınan konular belirlenecek. Mutabık kalınamayan konularda ise yine son söz hükümetin olacak. Türk-İş Başkanı Salih Kılıç , sosyal tarafların görüşlerinin ele alınmasıyla yeni bir perspektif ortaya konulacağını ve yasaların 2008 de yürürlüğe girmesinin planlandığını bildirdi.

2007-10-31 00:54:30 Birgün


 Patronların gözü kıdem tazminatında


Çalışma yasalarında değişiklik hazırlıkları hız kazanıyor. İşçi sendikaları ILO ve AB normlarına uygun düzenlemeler talep ederken, patronlar "ülke şartlarının göz ardı edilmemesi" gerektiğini söyleyerek, kıdem tazminatının kaldırılmasını istiyor.
 
HABER MERKEZİ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı , çalışma yasalarında değişiklik hazırlıklarını hızlandırdı. Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi , Grev ve Lokavt Kanunu "nda yapılacak değişiklikler, işçi ve işveren sendikaları ile Bakanlık tarafından oluşturulacak komisyonda ele alınacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı başkanlığında oluşturulacak komisyona, Bakanlık, Türk-İş, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK ), Hak-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu "ndan (TİSK ) üçer kişi katılacak. Komisyonun ortak karara varamadığı konularda ise hükümetin tercihi belirleyici olacak. Bakanlık, değişikliklerin 15 Ocak "a kadar Bakanlar Kurulu "na sunulmasını, gelecek yıl Haziran ayına kadar da TBMM "den geçirmeyi hedefliyor.


Hükümetin AB normlarına uyum adı altında gündeme getirdiği değişiklik tasarısıyla, sendikal haklarda göstermelik iyileştirmelerin yanında büyük hak gasplarının da yapılmasından endişe ediliyor. Gerek hükümetin, gerekse sermaye çevrelerinin kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılmasını istedikleri biliniyor. Eski Ankara Sanayi Odası Başkanı olan Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan , gerek oda başkanlığı gerekse bakanlığı sırasında bu yöndeki görüşlerini çeşitli vesilelerle ortaya koymuştu.


TİSK : Kıdem tazminatını unutmayın


TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik , değişiklik hazırlıklarıyla ilgili açıklamasında uluslararası normlara karşı olmadıklarını söylerken, bu normlar adına patronların mevcut avantajlarına dokunulmamasını istedi. İşveren temsilcisi, kıdem tazminatının kaldırılması yönündeki taleplerini de hatırlatarak şöyle konuştu: "Sırf orada şu, burada bu vardı diyerek Türkiye `deki endüstri ilişkilerini zedeleyecek, endüstriyel barışı ortadan kaldırabilecek, Türkiye `yi istihdam konusunda zora sokacak, sanayi ve ticari rekabet gücünü yok edebilecek düzenlemelerin ne işçiye, ne işverene, ne Türkiye `ye fayda getirmeyeceği akılda tutulmalıdır. Bu düşüncelerle işbirliğine katılacağız. Biz bu düzenlemelerin yanına kıdem tazminatını da koyduk. Bu konuda da gerekli çalışmalar yapılmalı."

2007-10-31 08:12:36 soL


 ‘Duyarlılığa davet ediyorum’


Konuyla ilgili görüştüğümüz Necati Abay , Hrant Dink ’in öldürüldüğü gün akşam bir açıklama yaptığını belirtti. Abay , ertesi gün ‘Senin de sonun Hrant Dink gibi olacaktır’ ibaresinin yer aldığı bir tehdit mektubu aldığını ifade etti. Zanlının bulunmuş olmasının olumlu bbir gelişme olduğunu anlatan Abay , “Genellikle bu ölümle tehdit davaları sürüncemeye bırakılıyor. Genellikle zanlılar bulunamıyor. Bu davanın istisnai bir örnek olduğunu düşünüyorum. Agos ’u tehdit edenler de bulunmuştu. Bu tür davaların takipçisi olmak gerekiyor. Ben basını ve kamuoyunu bu konuda duyarlılığa davet ediyorum” şeklinde konuştu. (İstanbul /EVRENSEL )

2007-10-31 07:51:36 Evrensel


 Abay’ı ölümle tehdit davası başlıyor


Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü Necati Abay’ın ölümle tehdit edilmesiyle ilgili dava, bugün Sultanahmet 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
 
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü Necati Abay ’ın ölümle tehdit edilmesiyle ilgili dava, bugün Sultanahmet 8. Asliye Ceza Mahkemesi ’nde görülecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı , hazırladığı 19.06.2007 tarihli iddianameyle Abay ’ı tehdit eden Mert Ş’nin, Türk Ceza Kanunu ’nun 106/2 (b) ve 53. maddesi gereğince cezalandırılmasını istiyor.


Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ’in katledildiği gün TGDP Sözcüsü sıfatıyla “Bir gazeteci daha katledildi, Hrant Dink ’i iyi çocuklar katletti” başlıklı yazılı bir basın açıklaması yapan Necati Abay , ‘tutukluga...@mynet.com’ adlı mail adresine gönderilen mesajla, ölümle tehdit edilmişti. Necati Abay , 22 Ocak 2007 tarihinde soruşturma açılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ’na başvurmuş ve savcılık, konuyla ilgili soruşturma başlatmıştı.

 

 Rastgele ateşe 25 yıl isteniyor


Sakarya`da gölde arkadaşlarıyla birlikte kayıkta balık tutarken rastgele açılan ateş sonucu ölen Timur Özdemir`in (29) ölümüyle ilgili açılan davada hazırlanan iddianamede tutuklu sanıklar hakkında 25 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
 
Geçen Mayıs ayında Akgöl `de arkadaşlarıyla birlikte balık tutarken, kıyıdan rastgele açılan serseri kurşunla vurulan Timur Özdemir`in ölümüyle ilgili olarak tutuklu sanıklar Ali G . ve Hasan K . ve tutuksuz sanıklar İ.B., M.F.,İ.O.`nun yargılanmasına başlandı.


Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan iddianamede tutuklu sanıklar hakkında `Olası Kastla Adam Öldürmek , Suç delillerini Yok Etmek ve Silah Kanununa Muhalefet` suçlarından 25 yıla kadar hapis cezası isteniyor.


Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen duruşmada sanık Ali G ., sanık durumunda bulunan diğer arkadaşlarının olayın yaşandığı gün kendi evine yemeğe geldiklerini söyledi. O gün kendisinin av tüfeğiyle ateş ettiğini ancak tabancayla kesinlikle ateş etmediğini belirtti. Ali G ., "Benimle birlikte Hasan K .`de 1 el tüfekle ateş etti. Arkadaşlarımdan kimse tabancayla ateş etmedi." dedi.


Sanık Hasan K . ise o gün arkadaşının evine balık yemeye geldiklerini ve orada av tüfeğiyle 1 el ateş ettiğini söyledi. Diğer arkadaşlarından da kimsenin ateş etmediğini kaydeden Hasan K . kendisinin 3 -4 el silah sesi duyduğunu ancak nereden atıldığını görmediğini vurguladı. İ.B. adlı sanık da olay günü 3- 4 el silah sesi duyduğunu ancak seslerin nereden geldiğini görmediğini anlattı. Silah seslerinden sonra gölün içinden `Ateş etmeyin` şeklinde bir bağırtı ve feryat sesi duyduğunu ifade eden İ.B. şunları kaydetti: "Sesten 45 dakika sonra bulunduğumuz eve 20 metre uzakta kıyaya bir kayık çıktı. `Bir adam vuruldu` dediler. Biz yediğimiz yemeklerin artıklarını topladık. Boş kovan toplaması yapmadık. Balkon yanında bulunan boş kovanın hangi silaha ve kim tarafından atıldığını görmedim."


Tanıklardan Yusuf G. ise göl kıyısında bulunan evin balkonunda bulunan adamların göle doğru ateş ettiğini dile getirdi. Sırtları dönük olduğundan yüzlerini göremediğini söyleyen Yusuf G., "Balkondan ateş edildiği sırada kayıktakilerin (Ateş etmeyin. Burada insanlar var. Bizi Vuracaksınız.) seslerini duydum." diye konuştu.


Özdemir`in vurulduğu sırada yanındaki kayıkta bulunduğunu kaydeden Osman D . ise "Arkadaşım ateş edilen tarafa sırtı dönüktü. `Vuruldum` sesini duyunca dönüp baktığımda kayığın içine sırt üstü yığılmıştı."


Mahkeme heyeti eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.


Geçen Mayıs ayında meydana gelen olayda Darıçayırı beldesinde oturan Belediye Meclis üyesi Muharrem Özdemir`in oğlu olan 29 yaşındaki Timur Özdemir arkadaşlarıyla Akgöl `de balık tutarken kıyıdan rastgele açılan ateş sonucu vurularak ölmüştü.

SAKARYA (CİHAN )

 

2007-10-31 13:43:06 Yeni Şafak


 Terörü çekmeyen kameraların sırrı
 
Nursel Dilek `in haberi


Alparslan Aslan , Danıştay binasına girdiğinde güvenlik kameraları bozuktu. Belinde sakladığı silahla elini kolunu sallayarak içeri girdikten sonra Danıştay 2. Daire üyelerinden birini katledip dört kişiyi yaralamıştı. Olay, geçen yıl Türkiye gündemini sarssa da Danıştay gibi önemli bir kurumda kameraların niçin bozuk olduğu, zanlının silahıyla X-Ray cihazından nasıl geçtiği çok da sorgulanmadı.


Güvenlik kameralarıyla ilgili problem, son olarak Ankara "nın göbeğindeki son olayda bir kez daha tekerrür etti. Kurtuluş Otoparkı"na patlayıcı yüklü minibüsü bırakanların eşkâlinin tespit edilememesi, kameraların önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Otoparktaki kameralar "tadilat" nedeniyle iki aydır çalışmadığından emniyet birimleri minibüsü getiren kişi ya da kişileri anında tespit edemedi.


"FİRMALAR MİLLÎ OLMALI"


Türkiye "nin kamera zafiyeti anlamında yaşadığı olaylar bunlarla sınırlı değil maalesef. Hrant Dink cinayeti, Ulus Anafartalar Çarşısı "nı kana bulayan canlı bomba saldırısı, Uşak Müzesi "nden Karun hazinelerinin çalınması ve son olarak İzmir "deki patlama& Birçok önemli olayın ardından yaşanan "kamera zafiyeti" Türkiye "nin bu alandaki güvenlik açığını ortaya koyuyor. Yaşanan çoğu olayda güvenlik kameralarının bozuk olması tesadüf mü bilinmez; ama kafa karışıklığını da beraberinde getirdiği kesin. Peki, Türkiye "deki güvenlik kameraları neden bozuk çıkıyor? Bu önemli güvenlik açığını kapatmak için ne gibi önlemler alınıyor?


Türkiye "nin tek yerli markası Turkguard ile güvenlik sistemleri pazarında yer alan 5D Güvenlik Alarm Sistemleri"nin Yönetim Kurulu Başkanı Salih Dede , kameraların bozuk çıkmasını üç temel soruna bağlıyor: "Yanlış ürünlerin seçilmesi, ürünlerin son teknoloji gibi gösterilmesi ve sistemi kuran kişi veya firmaların teknik yetersizliği." Salih Dede , ancak bu sorunlar giderildiğinde Türkiye "nin İngiltere "deki gibi bu sistemden yararlanabileceğini düşünüyor. Dede , sorunun sadece bununla sınırlı olmadığı görüşünde. Ona göre güvenlik alanında yaşanan asıl mesele bu işin yabancı firmaların tekelinde bulunması. Bunu önlemek içinde firmaların seçilerek alınmasını öneriyor Salih Dede : "Türkiye "de cirit atan yabancı firmalar var. Bunların arkasında Yahudiler var. İşleri genellikle bu firmalar alıyor. Nasıl ki emniyet teşkilatına alınacak kişileri seçiyorsunuz, güvenlik alanında çalışacak firmaların da en az onlar gibi seçilmesi gerekiyor. Çünkü bu, ülkenin güvenliği demek."


UCUZ GÜVENLİK, BURAYA KADAR&


Özel güvenlik şirketleri, kameraların bozulmasında en önemli sebebi "ekonomiye" bağlıyor. Türkiye "ye gelen ürünlerden ucuz olanların tercih edilmesi, sistemin çabuk bozulmasının da en önemli sebebi olarak görülüyor. Lider Güvenlik Şirketi"nden Dinçer Yelen, ihalelerde en ucuz fiyatı veren firma işi aldığı için, sistemlerin kalitesiz olduğunu belirtiyor. Ona göre bir diğer sorun da ucuz olduğu için bilgisayar tabanlı kayıt sistemlerinin kullanılması. Yelen, özellikle bilgisayar firmalarının kârı yüksek olduğu için en ucuz sistemi kurduğunu anlatıyor.


Ankara "da güvenlik sistemleri kuran Belit Güvenlik"in ithalat sorumlusu Gürcan Kavak , firmaların "iş yapabilmek" için ucuz kameralara yöneldiğini söylüyor. Genellikle Çin malı ürünlerin kullanıldığını belirten Kavak , uzun süre dayanabilecek kameraların müşteriler tarafından tercih edilmemesinden yakınıyor: "Müşteriler kameraların en ucuzlarını tercih ediyor. Çabuk bozulacağını, görüntülerinin net olmayacağını söylesek bile ucuz kamera taktırılıyor. Böylece çabuk bozuluyor."


Türkiye "deki güvenlik kameralarının çoğu yurtdışından getiriliyor. İsrail , ABD , Japonya ve Çin , tercih edilen ülkeler arasında. Kaliteli bir kamera 150-500 dolar civarında. Ucuz Çin malları ise 20-60 dolar. Güvenlik kameralarının 24 saat çalışıyor olması, içindeki kartın ısınmasına, lehimlerin atmasına, bütün bunlar da ucuz olan ürünün çabuk bozulması yol açıyor.


YASAL BOŞLUK, FACİA DOĞURUYOR


Türkiye "de güvenlikle ilgili yasal boşluk da büyük sorunlara yol açıyor. Alışveriş merkezleri, caddeler, meydanlar, park ve otoparklar gibi yerlere güvenlik kamerası konulması ve güvenlik görevlisi bulunması mecburiyeti yasal olarak bulunmuyor. Bu çerçevede uygulama firmaların inisiyatifine bırakılıyor. Güvenlik kameraları ve alarm sistemleri için firmalara herhangi bir yetki de verilmiyor. Bu sebeple herkes güvenlik kamerası takabiliyor.


Gürcan Kavak , güvenlik yasasının bir an önce yeniden yapılandırılmasını istiyor. Sanayi Bakanlığı "nın Tüketiciyi Koruma Kanunu "nda yer alan garanti belgesi bulundurma şartının uzmanlar tarafından incelenmediğine dikkat çekiyor. "Ürün Türkiye "ye geldiğinde içinde özellikleri yazan bir belge var. Ancak Türk Standartları Enstitüsü "nde (TSE ) bu özelliklerden anlayan, kameraları inceleyecek bir uzman yok. Bu yüzden kalitesiz ürünlerin ülkeye girişi çok kolay. Gümrüklerde de, TSE "de de denetim yok." diyor Gürcan Kavak .


Başbakanlık , Genelkurmay , Cumhurbaşkanlığı , kuvvet komutanlıkları, Meclis ve yüksek yargı organları gibi devletin önemli kademelerinin güvenliği şartnameye bağlı olarak yapılıyor. O yüzden tüm kritik kurumların güvenliğinde zafiyet diğerlerine göre çok daha az. Genellikle resmî kurumların güvenliği Estim, Tepe , DAK ve OYAK güvenlik tarafından sağlanıyor. Buralardaki güvenlik aletlerinde seçkin markalar kullanılıyor. Sony , Samsung ve Panasonic gibi&


ESAS SORUN, CİHAZIN BAŞINDAKİ KİŞİLER


Aslına bakılırsa güvenlik kameralarında yaşanan sorunu minimuma indirmek için en önemli görev görüntüleri izleyen kişiye düşüyor. Görüntüde sorun olduğunda veya kamera bozulduğunda servise gitmeyen tüm kameralar için cihazın başındaki kişiler sorumlu. Dinçer Yelen, insan hatalarını en aza indiren güvenlik sistemleri için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini de vurguluyor bu noktada. Yelen"e göre cihazlara sadece belli kişiler kendilerine özel şifrelerle müdahale edebilmeli.


Kamera ve görüntülerle ilgili ihmaller ve sabotajlar ise meselenin bambaşka bir yönü. Ama görünen o ki kalitesiz ve ucuz güvenlik kameraları kullanıldığı, ihmal ve sabotajlara karşı önlem alınmadığı takdirde Türkiye "deki birçok olayın sırrı kolay kolay çözülmeyecek. Kamera güvenliği alanında denetimlerin yetersiz kalması, faili meçhullere davetiye çıkarıyor.


(aksiyon)

2007-10-31 08:20:17 Haber7

 

 
Erdal İnönü yaşamını yitirdi
 
Prof. Dr. Erdal İnönü , tedavi gördüğü ABD `nin Huston kentinde yaşamını
yitirdi.


Eski Başbakan Yardımcılarından , 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü `nün oğlu Prof. Dr. Erdal İnönü , tedavi gördüğü ABD `nin Houston kentinde, 81 yaşında hayatını kaybetti.


Erdal İnönü `nün TSİ 05.00 sıralarında vefat ettiği öğrenildi. Geçtiğimiz yıl Houston `da bulunan M.D. Anderson Kanser Merkezi `ndeki tedavi gördükten sonra yurda dönen Erdal İnönü , hastalığının nüksetmesi üzerine 27 Ağustos `ta yeniden ABD `ye gitmişti. İnönü `nün yanında eşi Sevinç İnönü bulunuyordu.


ABD `de tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Türkiye solunun önemli isimlerinden Prof. Dr. Erdal İnönü , 6 Haziran 1926`da Ankara `da doğdu. İnönü ilk, orta ve lise öğrenimini Ankara `da yaptı.


İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü `nün oğlu olarak dünyaya gelen Erdal İnönü , 1947`de Fen Fakültesi `nden fizik lisansı diploması aldıktan sonra A.B.D.`ye gitti, California Teknoloji Enstitüsü `nde lisans üstü öğrenimi yaptı, yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı.


Teorik fizik alanında araştırmalar yapan Erdal İnönü , Türkiye `ye dönünce Ankara Üniversitesinde Fizik Asistanı olarak göreve başladı.


Askerlik görevini yaptıktan sonra üniversite doçentlik sınavını veren, 1957-1960 yılları arasında tekrar Amerika `ya giderek "Atom Enerjisinden Yararlanma" programı içinde çeşitli üniversite ve araştırma enstitülerinde araştırmalar yapan İnönü , 1964 - 1974 tarihleri arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi `nde Fizik Profesörü olarak çalıştı.


ODTÜ `de öğretim üyeliği görevinin yanı sıra araştırma ve yönetim görevleri de yapan, Teorik Fizik Bölümü Başkanlığı , Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı , Üniversite Rektörlüğünde bulunan İnönü ODTÜ `de öğrenci eylemlerinin yoğun yaşandığı dönemde kampüse askeri güçlerin girmesine karşı çıkışıyla da anımsanıyordu. Erdal İnönü 1974`te İstanbul Boğaziçi Üniversitesine geçti, 1974-1983 yılları arasında fizik profesörlüğünün yanı sıra 6 yıl kadar da Temel Bilimler Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı.


Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu `nun kuruluşuna katkıda bulunan ve TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü `nde kurucu müdürlük görevini yürüten İnönü , NATO Fen Komitesi `nde çalıştı. İnönü , UNESCO Yürütme Kurulunda da görev aldı.


SİYASETİN YENİDEN YAPILANMASI DÖNEMİNDE MÜCADELE VERDİ


1983 yılında siyasete atılan Erdal İnönü , Sosyal Demokrasi Partisi `nin (SODEP ) kurucu Genel Başkanı oldu. SODEP ile Halkçı Parti `nin birleşmesi sonucu kurulan SHP `nin ilk olağanüstü kurultayında SHP Genel Başkanı seçilen Erdal İnönü bu görevini 1993 yılına kadar sürdürdü. İnönü 1983 seçimlerine milletvekili adaylığı veto edildiği için katılamamıştı. Erdal İnönü hakkında 1983 yılında askeri dönemden sonraki ilk genel seçimlerden önce Milli Güvenlik Konseyi `nin bildirilerine ve Sıkıyönetim Kanunu `na aykırı davrandığı gerekçesiyle soruşturma açılmıştı.


İnönü , 1986 yılı ara seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildi. 1987 ve 1991 genel seçimlerinde yeniden aynı ilden milletvekili seçilerek parlamentoda görevine devam etti. 1991 Genel seçimlerinden sonra Doğru Yol Partisi ile SHP `nin kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev yaptı. 1993 yılına kadar bu görevini sürdüren Erdal İnönü , SHP `nin Cumhuriyet Halk Partisi ile birleşmesi ardından, 27 Mart 1995 tarihinde bu koalisyonun sosyal demokratik kanadında değişikliğe gidildi. Erdal İnönü bu değişiklikle Dışişleri Bakanı olarak atandı ve 27 Mart 1995 05 Ekim 1995 tarihleri arasında Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.


BİLİM DÜNYASININ DA ÖNEMLİ İSMİYDİ


Prof. Dr. Erdal İnönü fizik alanında geliştirdiği "İnönü -Wigner Kontraksiyonları (İnönü -Wigner Contractions)" ile bilim yazını tarihine adını yazdırmıştı. İnönü `ye ait olan "İnönü -Wigner Grup Kontraksiyonu Yöntemi", grup teorisi ve fizikteki uygulamalarda önemli bir temel niteliğinde kabul ediliyor.


Prof. Dr. İnönü , Grup Teorisi aracılığıyla matematiksel fiziğe yaptığı önemli katkılardan dolayı, iki yılda bir verilen Wigner Madalyası `nı da 4 Ağustos 2004 tarihinde Meksika `da düzenlenen 25. Fizikte Grup Teorik Yöntemler Kolokyumu`nda aldı. Wigner Madalyası , fizik alanında Nobel `den sonra gelen en önemli ödül olarak kabul ediliyor.


Gezegenlerden en küçük atom altı parçacıkların hareketlerine kadar tüm etkileşimleri açıklayacak kuramların "sicim" ve "zar" olduğu, hayli güçlü bir olasılık olarak bilim dünyasında son yıllarda önem kazandı.


Sicim ve zar kuramlarının değişik yönleri arasındaki bağlantıları anlayabilmek için de "İnönü -Wigner Kuramı`nın kullanılması gerekiyor. 2004`ten bu yana Sabancı Üniversitesi `nde görev yapmakta olan Erdal İnönü , İngilizce ve Fransızca biliyordu. Erdal İnönü Sevinç İnönü ile evliydi.


KÜLTÜR BAKANI (ERTUĞRUL GÜNAY ): "Hoşgörülü bir insandı. Bilim dünyasında saygınlığı vardı. Hiçbir zaman çok hırslı bir politikacı olmadı. Türkiye siyasetinde özel bir isim olarak yer tuttu. Türk siyasi kültürüne önemli katkıları oldu. Omuzlara alınmamak için kendisini yere bırakırdı. Demokrasiyi özümsemiş bir insandı."


ERCAN KARAKAŞ ( SODEV ONURSAL BAŞKANI): "Türkiye siyasetine önemli katkılarda bulundu. Sosyal demoktartaların biraraya gelmesi için çok mücadele etti."


MURAT KARAYALÇIN ( SHP GENEL BAŞKANI): "Erdal İnönü siyaset amortisman kavramını kazandırmış bir siyasetçi. Genel başkanlık görevini 10. yılda bırakmıştı. Her yönüyle çok güçlü mesajlar vermişti. "

2007-10-31 13:50:17 Sabah


 Hükümet yasakta ısrarcı


Başbakanlık, Dağlıca`daki hain saldırı ile ilgili yayın yasağını durduran Danıştay kararına itiraz etti
 
Başbakanlık , Hakkari ’nin Dağlıca bölgesinde 12 askerin şehit olduğu PKK saldırısı ile ilgili radyo ve televizyonlara koyduğu yayın yasağını durduran Danıştay 13. Dairesi’nin kararına itiraz etti. Başbakanlık tarafından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ’na yapılan başvuruda yayın yasağının devam etmesi için 13. Daire kararının yürütmesinin durdurulması istendi.

2007-10-31 04:58:18 Vatan


 10 yaşındaki çocuk tanıklık yapabilir

 
YARGITAY , “tehdit” suçundan açılan bir davada olay yerinde bulunan 10 ve 14 yaşlarındaki iki çocuğun, tanıklık yapmalarına “vize” verdi. Yerel mahkemenin, “yaşları küçük olduğu” gerekçesiyle görgü tanığı iki çocuğu dinlemeden verdiği “beraat” kararını bozan Yargıtay , “10 ve 14 yaşındaki çocuklar gördüklerini aktaracak yetenektedir” dedi.


Yargıtay ’ın kararına konu olay 2004 yılında İstanbul ’da yaşandı. Savcılığa başvuran iki çocuk sahibi çift, aralarında husumet bulunan A.T. adlı kişinin, eve gelerek ölüm tehdidinde bulunduğunu ileri sürdü. Soruşturma başlatan savcılık, A.T. hakkında “tehdit” suçundan dava açtı.


Mahkeme, şikayetçi ailenin tanık gösterdiği 10 ve 14 yaşındaki çocuklarını, “yaşları küçük olduğu” gerekçesiyle dinlemeden “beraat” kararı verdi. Savcılığın itirazı üzerine dosya Yargıtay ’a gönderildi. Davaya son noktayı koyan Yargıtay 4. Ceza Dairesi , çocukların gördüklerini anlatacak yetenekte olduklarına dikkat çekerek beraat kararını bozdu. Gerekçede “Yaşları itibarıyla gördükleri bir olayı aktarma yeteneğine sahip olan çocukların, yanlızca yaşlarının küçük olması nedenine dayanılarak, tanıklık yapamayacakları gerekçesiyle dinlenmemeleri yasaya aykırıdır” denildi.


Ersin BAL / ANKARA

2007-10-31 04:22:00 Akşam


 Leyla Zana`ya suç duyurusu
 
Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü , kapatılan DEP eski milletvekili Leyla Zana `nın konuşmaları ile Demokratik Toplum Partisi `nin (DTP ) bildirisi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı `na suç duyurusunda bulundu.


Geçtiğimiz hafta sonu DTP , Diyarbakır `da milletvekilleri, eski DEP `li vekiller ile belediye başkanlarının katılımı ile Demokratik Toplum Kongresi düzenledi.


Toplantının açılış konuşmasını yapan Leyla Zana hakkında terör örgütünün propagandasını yaptığı gerekçesiyle Emniyet Müdürlüğü de, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı `na suç duyurusunda bulundu.


Cumhuriyet Başsavcılığı `nın Demokratik Toplum Partisi kongresinden sonra yayınlanan sonuç bildirgesiyle ilgili başlattığı soruşturmanın ardından emniyet de, bildiri hakkında suç duyurusunda bulundu.


Emniyet, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı `nın talimatıyla basın yayın organlarından kongreye ilişkin görüntüleri topladı.


Emniyetin görüntü dökümleriyle birlikte suç duyurusunda bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığı , soruşturmalar sonucu Zana ile sonuç bildirgesi hakkında dava açılıp açılmayacağına karar verecek.


Terörle Mücadele Yasası `nın 7/2 maddesi kapsamında açılan soruşturmanın detayları kaset çözümünden sonra belli olacak.


Leyla Zana , cuma günü yaptığı konuşmasında terör örgütü PKK `nın elebaşlarının Kuzey Irak yönetimi tarafından teslim edilmemesini istemişti. Teröristbaşı Abdullah Öcalan için af isteyen Zana , konuşmasının tamamını Kürtçe yapmıştı.


DTP `nin Diyarbakır `da düzenlediği Demokratik Toplum Kongresi`nde ise Türkiye `nin üniter yapısına ters olan bölgesel ve yerel meclisler ile yönetilmesini öngören "demokratik özerklik" modelinin savunulması sonucu çıkmıştı.


Ayrıca, Öcalan `ın halkla bağ kurabileceği bir cezaevine nakli ile Türkiyelilik üst kimliğinin kabul edilmesi talep edilmişti.

DİYARBAKIR (CİHAN )

2007-10-31 11:42:36 Yeni Şafak


 Türk Telekom`a suç duyurusu
 
Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Deniz , Türk Telekom `un, grevdeki işçilerin işlerini taşeron firmalara yaptırdığını ileri sürerek, Türkiye genelinde tutulan 438 tutanakla işveren hakkında suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.


Türk Telekom `un devam ettirdiği grevle ilgili düzenlenen bilgilendirme toplantısına Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Deniz ve çok sayıda Telekom çalışanı katıldı. Toplantıya katılanlar sık sık `İşveren şaşırma, sabrımızı taşırma`, `Haklıyız , güçlüyüz, kazanacağız`, `Direne direne kazanacağız` sloganlarını attı. Son günlerde şehit olan askerlerimiz için yapılan saygı duruşundan sonra konuşan Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Deniz , Telekom `la yürütülen toplu iş sözleşmesi müzakere sürecinde greve gitmeyi akıllarından geçirmediklerini ve barışcı çözüm yollarını sonuna kadar denediklerini belirtti.


Türk Telekom `un greve saygılı olduğunu beyan ettiğini, diğer yandan da ne kadar saygılı olduğunu gösterdiğini ifade eden Ali Deniz , "Telekom , greve katılan işçilerin işlerini Telekom camiası dışında tamamen üçüncü kişi konumundaki taşeron firma elemanlarına yaptırmaktadır. İşveren tüm yönetimiyle bu suçları işlemeye devam ettiği için ve bu husus Türkiye genelinde tutulan 438 tutunakla tespit edildiği için işveren yetkilileri hakkında `sendikal faaliyete engel olmak` suçundan suç duyurusunda bulunduk.


Ama ne Cumhuriyet Savcılığı , nede iş mahkemeleri bize kulak vermemiştir. Bizim, bizden başka dostumuz yoktur. Biz tabandan gelen ses çerçevesinde, kazanılmış haklarımızı korumak amacıyla grev yapıyoruz. Ücret farkı giderilinceye, taleplerimiz karşılanıncaya ve haklarımızı kazanıncaya kadar biz bu sözleşmeyi imzalamayacağız" dedi.


Telekom `un kablolarının kesilmesiyle sendika hakkında çıkan söylentilere de değinen Deniz , "Grevde olan arkadaşlar hep sabotajcıymış gibi yansıtıldı. Siz sabotajcı değiliz. Sabotajcı kelimesi bize ağır hakarettir. Biz sadece hakkımızı istiyoruz. Onurlu hak mücadelesi verenlere, bu lafın söylenmesi grevin sabote edilmesidir.


Vatandaşın yalnış bilgilendirilerek `kabloları neden kesiyorsunuz` demesi bizim ağırımıza gidiyor. Aldığımız ücret asgari ücretin biraz üstünde olduğundan, milletin gözü kalıyor. Haklı davamızda haksız duruma düşüyoruz. Yasa dışı eylemleri kınıyoruz ve bu tür yöntemlere ihtiyacımız yoktur. Vatan evlatları şehit olurken, greve gitmek zorumuza gidiyor. Hassasiyetimiz milli hassasiyettir. Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil. Amacımız üretmek ve kazanmaktır.


İşverenin, `sendika anlaşmaz tutum sergiliyor` lafları yalandır. İşveren, masada bazı tekliflerini 60 günlük sürecin 59. gününde bize sundu. Son günde verilen bu teklif bizim onurumuzu kırmaktadır. İşveren teklifinde, işçi çıkarmak istediğini ve bunun içinde yardımcı olmamızı istedi. İşveren, ücret ve sosyal yardımlarla ilgili teklifinde mevcut ücretlerde reel olarak yıllık yüzde 12,9 azalmaya sebep olacak bir paketi önümüze koymuştur. Bizim talebimiz ücretlerde adil olunmasıdır.


Türk Telekom `un 1. tip kapsam dışı işçiler için tek taraflı olarak belirlerdiği ücret ne ise biz de aynı unvan ve kıdeme sahip emsali işçi için onu talep ediyoruz" diye konuştu.


Türkiye genelinde 137 çalışanın greve katılmadığını hatırlatan Genel Sekreter Ali Deniz , grevin mutlaka toplu iş sözleşmesinin imzalanmasıyla son bulacağını, müzakerelere devam etmeye açık olduklarını söyledi


AA

2007-10-31 19:11:14 Haber7


 Gemlik`te Öcalan`ın avukatları protesto edildi!
 
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ’ın avukatlarının, İmralı Adası ’na geçiş yaptıkları Bursa ’nın Gemlik ilçesinde, terör örgütü protesto edildi.


Öcalan ’ın avukatları Ömür Güneş , Osman Çelik ve Mustafa Eraslan , Öcalan ile görüşmek amacıyla İmralı Adası ’na gitmek için sabah saatlerinde Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığına geldi.


Bu sırada, ellerinde Türk bayrakları taşıyan bir grup jandarma komutanlığının karşısında toplandı . Terör örgütü aleyhine sloganlar atan grup, geçiş işlemlerinin tamamlanmasını bekleyen avukatlara tepki gösterdi.


Avukatlar, jandarma komutanlığının bahçesine alınırken, grup güvenlik güçleri tarafından sakinleştirilmeye çalışıldı. Yolun karşısına geçen grup bekleyişini sürdürüyor.

2007-10-31 10:26:19 Milliyet


 Cem Uzan `polis zoru` ile getirilecek
 
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklardan Metin Öner , Cemal Tüfekçi , Mehmet Fetvacı , Zülfikar Fikret Gönül , Selahattin Anık , Kılıç Başaran ve İsmet Doğan Kargül katıldı. Duruşmaya, Cem Uzan , Yılmaz Aybars Çakır ve İsmet Doğan Kargül ise gelmedi.


Daha önce verilen beraat kararını bozan Yargıtay 5. Ceza Dairesi ilamı hakkında diyecekleri sorulan sanıklar, mahkemenin daha önce verilen beraat kararında direnmesini istediler.


Duruşmada söz alan Cem Uzan `ın avukatı Şaylan Çığgın da, bozma kararına katılmayarak, eski kararda direnilmesini talep etti.


Sanıklardan Gönül ile Başaran `ın avukatı Hasan Fehmi Demir de Yargıtay `ın bozma kararının yerinde olmadığını savunarak, ``Elektronik postanın kim tarafından gönderildiği dosyada mevcuttur. Yasal olmayan yollardan elektronik posta adresi tespit edildiğinden hükme gerekçe olamaz. Yasal olsa bile tek başına delil olarak değerlendirilemez`` dedi.


Demir, SPK `nın davada katılan sıfatı bulunmadığını ve Yargıtay bozma ilamındaki, ``SPK `nın davada katılan sıfatının olamayacağı`` yönündeki kararına ise katıldığını anlatarak, kovuşturmanın genişletilmesini talep etti.


Sanık Yılmaz Aybars Çakır `ın avukatı Erol Altınkış da, müvekkili hakkında verilen beraat kararının karşı taraf vekillerince temyiz edilmediğini ve Yargıtay `ın bozma kararının diğer sanıklar hakkında olduğunu anlatarak, müvekkili hakkındaki kararın kesinleşmiş olduğunu savundu.


Görüşü sorulan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Rasim Işıkaltın da, tüm sanıklar yönünden Yargıtay `ın bozma ilamına uyulmasını ve duruşmalara gelmeyen sanıkların zorla getirilmesine karar verilmesini istedi.


Yargıtay 5. Ceza Dairesi `nin bozma ilamına uyulup uyulmayacağı yönündeki kararın sanıkların dinlenilmesinin ardından verilmesine hükmeden mahkeme heyeti, duruşmalara katılmayan Cem Uzan `ın mahkemeye zorla getirilmesini kararlaştırarak, duruşmayı erteledi.


-DAVANIN GEÇMİŞİ-


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı `nca hazırlanan iddianamede, sanıklar Cem Uzan , Hüseyin Engin Saydam , Metin Öner ve Cemal Tüfekçi `nin Uzan Grubu bazı şirketlerde görev aldıkları, diğer sanıklar Zülfikar Fikret Gönül , Kılıç Başaran , Selahattin Anıl , Mehmet Fetvacı , Yılmaz Aybars Çakır ve İsmet Doğan Kargül `ün de İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde bilirkişilik yaptıkları anlatılıyordu.


Uzan Grubu bazı şirketlerin sermaye artırımına ilişkin, şirketlerin aktifinde bulunan gayrimenkul, menkul ve diğer mal varlıklarının tespiti amacıyla İstanbul 1, 2 ve 9. Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açıldığı anlatılan iddianamede, bilirkişilik yapan sanıkların bu davalarda görev aldıkları ifade ediliyordu.


Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Uzan Grubu `na yönelik yapılan operasyon sırasında 2000 yılına ait bazı elektronik postaların elde edildiği belirtilen iddianamede, bu postaların Uzan Grubu şirketlerde görev alan sanıklar arasındaki haberleşmeyi içerdiği ve bilirkişilere menfaat sağlanması konusunda olduğu, bilirkişilerin istekleri ile bu kişilere verilenlerden bahsedildiği anlatılıyordu.


Cem Uzan , Hüseyin Engin Saydam , Metin Öner ile Cemal Tüfekçi `nin ``rüşvete aracılık etmek`` ve ``rüşvet vermek`` suçlarından 4 ile 12`şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları talep edilen iddianamede, diğer sanıkların da ``rüşvet almak`` suçundan 5 ile 12`şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyordu.


Davanın görüldüğü İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi , 16 Aralık 2005 tarihinde sanıklar Cem Uzan , Mehmet Fetvacı , Selahattin Anık , Kılıç Başaran , Cemal Tüfekçi , Zülfikar Fikret Gönül , Hüseyin Engin Saydam , Metin Öner , Yılmaz Aybars Çakır ve İsmet Doğan Kargül hakkında ``yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması`` gerekçesiyle beraat kararı vermişti.


Katılan avukatı ve savcının bu karara itirazları üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi , eksik araştırmaya dayanılarak beraat kararı verilmesi ve kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle kararı bozmuştu.


AA

2007-10-31 15:30:16 Haber7


 Sami Hoştan zaman aşımına takıldı


Almanya ve Hollanda`da 1992 yılında ele geçirilen 295 kilogram eroinin ortaklarından olduğu iddiasıyla yargılandığı davada 15 yıl hapis cezasına çarptırılan ve bu karar Yargıtay tarafından bozulan `Susurluk Davası` hükümlüsü Sami Hoştan`ın yeniden görülen davası zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı.
 
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan Sami Hoştan katılmadı. Duruşma salonunda Hoştan `ın avukatı Fatih Volkan hazır bulundu. Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay mütalaasını açıkladı. Altay , sanık Hoştan hakkında iddia edilen son eylem tarihinin 31 Temmuz 1992 olduğunu dile getirerek, davada zaman aşımı süresi dolduğundan davanın ortadan kaldırılmasını talep etti. Sami Hoştan hakkında `uyuşturucu madde ihraç etmek` suçundan dava açıldığını belirten mahkeme heyeti,


sanığın lehine olan eski TCK `nin 102. ve 104. maddeleri gereğince zaman aşımı süresi dolduğundan davanın ortadan kaldırılmasına hüküm etti.


İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Hollanda `da bulunan 190 kilogram ile Almanya `da ele geçirilen 105 kilogram eroinle ilgili Sami Hoştan ile 9 kişi hakkında dava açılmıştı. Sanık Ökkeş Koylan`ın ifadesine göre, yurt dışına çıkarılan eroinlerin ortaklarından birinin Sami Hoştan olduğunun belirtildiği iddianamede, Türkiye `den alınan eroinlerin Almanya , Hollanda ve Belçika `ya TIR`lara saklanarak nakledildiği öne sürülmüştü. İddianamede, Hoştan `ın "teşekkül halinde uyuşturucu ihraç etmek" suçundan 18 ila 36 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması istenirken, diğer sanıkların da "teşekkül halinde uyuşturucu nakletmek" suçundan 6 ila 15`er yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılmaları talep edilmişti. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen davada, Hacı Murat Özdemir , Rıfat Aksoy , Sami Hoştan , Ökkeş Koylan, Nafiz Orak, Cuma Orhan , İrfan Çulu, Hüseyin Göy, Doğan Koylan ve Hakkı Aksoy , "teşekkül halinde uyuşturucu madde ihraç etmek" suçundan 15 yıl hapis cezası almıştı. Yargıtay 10. Ceza Dairesi , dosyayı inceleyerek ifadelerde adı geçen Ahmet O ., Ahmet Ö . ve Abdurrahman A .`nın dinlenerek, Sami Hoştan `ın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği nedeniyle dosyayı Hoştan yönünden bozmuştu. Yargıtay , diğer sanıklar yönünden ise kararı onamıştı.

İSTANBUL (İHA )

2007-10-31 11:42:36 Yeni Şafak


 Madrid davasında karar günü


İspanya`da bir mahkeme bugün, Madrid`de 2004 yılında düzenlenen ve 191 kişinin öldüğü saldırılara karışmakla suçlanıp yargılananlardan 28`iyle ilgili kararını açıklayacak.
 
4 treni hedef alan saldırılarda 191 kişi ölmüş, 1800`den fazla kişi de yaralanmıştı.Zanlılardan sekizinin toplam 39 bin yıl hapis cezasına çarptırılmaları mümkün.İspanyol yasaları gereğiyse hiç kimsenin, 40 yıldan fazla hapis yatması mümkün değil.BBC Madrid muhabiri Danny Wood `un aktardığına göre, 29 zanlının yargılandığı dava altı ay sürdü. Süreçte, zanlılardan biri suçsuz bulundu. İspanya ise tarihinin en büyük davalarından birine sahne oldu.Savcı Olga Sanchez , alınacak kararın kesinlikle, 11 Mart 2004`te olanlara açıklık getireceğini söyledi. Sanchez , mahkemenin kararının, saldırıların El Kaide `den esinlenen İspanya kökenli bir grup İslamcı militan tarafından gerçekleştirildiğini göstereceğinden emin.Saldırılar, İspanya `da genel seçimlerden üç gün önce düzenlenmişti.Yetkililerin saldırılar sonrasındaki süreci idare ediş şekli ve İspanyolların saldırıları, dönemin hükümetinin Irak `ın işgaline destek vermesine bağlamalarının, muhafazakar Halkçı Parti `nin seçimi kaybetmesinde etkili olduğu düşünülüyor.Sürpriz sayıda İspanyolun , saldırıların arkasında kimlerin olduğu yönünde ciddi şüpheleri var.Halen ana muhalefette bulunan Halkçı Parti `nin yetkilileri, Yüksek Mahkeme `nin kararının, saldırıların öyküsünün sadece bir bölümüne ışık tutacağını belirtiyor.Ortada herhangi bir kanıt olmasa da, Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ayrılıkçı ETA örgütünün saldırılara karışmış olabileceğini düşünenler var.Ancak iktidardaki Sosyalist Parti gibi, Halkçı Parti de gözünü yaklaşık 5 ay sonraki genel seçime çevirmiş durumda. Parti yetkilileri saldırıların, seçim kampanyasında tartışılacak bir konu olmasını istemediklerini söylüyor.Çok sayıda İspanyolsa mahkemenin açıklayacağı kararı, ülkenin tarihindeki en büyük terör saldırısını geride bırakma yolunda önemli bir adım olarak görüyor.Haklarında hüküm verilecek zanlıların çoğu Faslı ya da İspanyol . Bu kişilere yöneltilen suçlamalar arasında, saldırıları organize etmek, İspanya `nın kuzeyinde bir madenden dinamit çalmak da var.Zanlıların tümü daha önce suçsuz olduklarını söylemişlerdi. Bu nedenle de çoğunun, mahkemenin alacağı kararı temyize götürmesi bekleniyor.El Kaide ya da radikal İslamcı örgütlerle bağları olduğuna yönelik iddiaları reddeden zanlılardan bazıları, kendilerine adil davranılmadığı gerekçesiyle, açlık grevi de yapmıştı.

2007-10-31 11:00:21 BBC Türk


 Manukyan`ın evleri yıkılacak


Genelev sahibi olan ve 2001 yılında ölene kadar bir kaç kez vergi rekoru kıran Matild Manukyan"ın, Bursa"nın Kamberler Mahallesi"ndeki iki evi, merkez Osmangazi İlçe Belediyesince yürütülen `Kamberler Tarih ve Kültür Parkı` projesi kapsamında yıkılmak üzere kamulaştırıldı.
 
Osmangazi Belediyesi yetkililerinden aldığı bilgiye göre, belediyenin, kent merkezinde kalmasına rağmen `Çöküntü bölgesi` haline dönüşen Kamberler "de başlattığı projede sona gelindi.


Kamulaştırma ve yıkımları büyük ölçüde tamamlayan Osmangazi Belediyesi , aralarında mahkeme kararıyla kamulaştırılan Matild Manukyan "a ait iki evin de bulunduğu binaları yıkmaya hazırlanıyor.


Manukyan "a ait olan ve veraset yoluyla oğlu Kerope Çilingir "e geçen proje alanındaki biri tek, diğeri iki katlı binalar, Çilingir "in teklif edilen fiyatı kabul etmemesinin ardından mahkeme kararıyla 124 bin YTL "ye kamulaştırıldı.


Yetkililer, Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı doğrultusunda kamulaştırılan bitişik iki yapının önümüzdeki günlerde yıkılacağını bildirdi.


Belediyenin, kamulaştırma bedelinin düşmesi için kararı temyiz ettiğini, ancak bu durumun, mahkeme kararıyla tescil tamamlandığı için yapıların yıkımını engellemeyeceğini kaydeden yetkililer, bölgede halen mahkemelik 6 bina daha bulunduğunu, bu binalarla ilgili açılan davaların kısa zamanda sonuçlanmasını beklediklerini ve mahkemelerce verilecek kararlar doğrultusunda bu yapıların da kısa süre içinde yıkılacağını söyledi. Doğuda Gökdere Yolu ve Deresi, kuzeyde Haşim İşcan Caddesi , güneyde Cumhuriyet Caddesi , batıda ise `Kayhan Kentsel Sit Alanı ` ve Demirtaşpaşa Endüstri Meslek Lisesi sınır kabul edilerek belirlenen bölgede hayata geçirilecek, `Kamberler Tarih ve Kültür Parkı `, kente soluk aldıracak önemli mekanlardan biri olacak. Yaklaşık 70 bin metrekarelik alanı kapsayan projenin ilk etabında 358 binanın kamulaştırılması öngörülüyordu. Şu ana kadar bölgedeki 350 binayı kamulaştıran ve bunların tamamını yıkan Osmangazi Belediyesi , yıkımlar sonucunda 51 bin metrekarenin üzerinde alan elde ederken, kamulaştırmalar için yaklaşık 26 milyon YTL harcadı. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe de bölgede uygulanacak yeni proje doğrultusunda çalışmalara başlandığını bildirdi. Proje çerçevesinde, yeraltına yapılması düşünülen otopark, kafeterya ve toplantı salonu gibi aksamların kaldırıldığını, böylece yeşil alana daha çok yer ayırdıklarını belirten Altepe , yerüstündeki inşaat kısmının ise toplam alanın yüzde 5"ini geçmeyeceğini ifade etti. Altepe , `Böylece kente yeni bir meydan kazandırmış olacağız. Kamulaştırmaların sonuna geldik. Bölgedeki son binalardan olan söz konusu binaların kamulaştırma kararı çıktı. Kalan 6 binayla ilgili kararın da çıkmasıyla birlikte projenin uygulamasına başlanacak` dedi.

2007-10-31 11:58:15 Star


 Yargıtay, Koray Aydın`ın Müsteşarı`nın Cezasını Bozdu
 
(ANKA)- Yargıtay Ceza Genel Kurulu , önceki haftalarda Anayasa Mahkemesi `nin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı yargılama sonucu beraatine karar verdiği Bayındırlık ve İskan eski Bakanı Koray Aydın `ın görev yaptığı dönemde müsteşar olarak çalışan Ali Helvacı hakkında verilen mahkumiyet kararını bozdu. Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından `Görevde yetkiyi kötüye kullanmak` suçunu işlediği gerekçesiyle 5 ay hapis ve 117 YTL adli para cezasına çarptırılan Helvacı , kararı temyiz etmişti.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu , ?eksik tahkikat` yapılarak karar verildiği için dosyanın bozulmasına hükmetti. Helvacı , Dorukhan Tüneli`nin iyileştirilmesi işinin yüklenici Köseoğlu İnşaat ve Ticaret A .Ş. ile Kayaoğlu İnşaat ve Ticaret Ltd . Şti . ortak girişim grubuna ihale bedelinin yüzde 21.40 indirimle verilmesine ilişkin `Görevi kötüye kullanma` suçunu işlediği gerekçesiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesi `nde yargılanmıştı.


Helvacı `nın yargılandığı davadaki dosyalarda eski Bakan Aydın `ın ?Olur`unun da bulunduğu yargılama sırasında açıklanmıştı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu `nun bozma kararının ardından, daire eksik incelemeyi tamamlayıp yeni bir hüküm kuracak. (ANKA)

2007-10-31 05:30:51 HaberX


 Geyve Belediye Başkanı Kır cezaevinde
 
AA - Hakkında "evrakta sahtekarlık" iddiasıyla açılan davada verilen 2 yıl 6 aylık hapis cezası Yargıtay tarafından onanan Sakarya `nın Geyve ilçesi Belediye Başkanı Mehmet Kır , Geyve Cezaevine gönderildi.


Edinilen bilgiye göre, hapis cezası kararının, Yargıtay 11. Ceza Dairesince onanmasına ilişkin kararın infaz için Geyve Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesinin ardından, Belediye Başkanı Kır cezaevine konuldu.


1998 yılında, belediye arsalarının satışıyla ilgili olarak, evrakta sahtecilik iddiasıyla açılan davada Kır, 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış, dava dosyası Yargıtaya gönderilmişti.

2007-10-31 05:30:50 HaberX

 

 

Canım Babam Hasan ÖZDERIN 'in Aziz Hatırasına,

( 13 Aralık 2004 - Söz Eylemini Yitirdi...)

 

OZDERIN, M.

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages