31 EKIM 2007 CARSAMBA GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI |
OZDERIN,M. |
msn: ozd...@hotmail.com +90 533 5445522 +90 555 5581289 |
MEVZUAT YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ MİLLETLERARASI
ANDLAŞMALAR BAKANLAR KURULU
KARARLARI YÖNETMELİK — Artvin Çoruh
Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Lisans Eğitim-Öğretim ve Sınav
Yönetmeliği TEBLİĞLER — İthalatta Gözetim
Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (No: 2007/30) — İthalatta Haksız
Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (No:
2007/16) YARGI
BÖLÜMÜ YARGITAY
KARARI — Yargıtay 20. Hukuk
Dairesine Ait Karar YÜKSEK SEÇİM KURULU
KARARI — Yüksek Seçim
Kurulunun 30/10/2007 Tarihli ve 873 Sayılı
Kararı
31 Ekim 2007
Tarihli ve 26686 Sayılı Resmî Gazete
Danıştay PETKİM hukuka uygun" dedi
Danıştay 13.
Dairesi, PETKİM"in özelleştirme kararını hukuka uygun buldu.
ANKARA
- PETKİM ihalesinin, 2 milyar 40 milyon dolar ile ikinci en yüksek teklifi veren
Socar -Turcas -Injaz ortak girişim grubuna verilmesi konusunda halen Rekabet
Kurulu "nun görüşü bekleniyor. Öte yandan PETKİM hisseleri Danıştay "ın söz
konusu kararı haberiyle birlikte yüzde 3"ten fazla değer
kazandı.
2007-10-31 12:28:08 NTV-MSNBC
Roth:
Türkiye devletler hukukunu hiçe sayamaz
Alman Yeşiller Partisi
Eşbaşkanı Claudia Roth , "Türkiye devletler hukukunu hiçe sayarak komşu bir
ülkeye giremez" dedi.
Deutche Welle
’nin haberine göre, Alman siyasetinin bir Türk-Kürt çatışması istemediğini
söyleyen Roth , Alman hükümetinin bir askeri operasyonu engellemek için tüm
nüfuzunu kullanması gerektiğini belirtti.
Türk ordusunun
Kürt Bölgesine girmesinin Avrupa Birliği sürecini olumsuz yönde etkileyeceğini
savunan Roth , “Türk ordusu devletler hukukuna aykırı olarak Irak ’a müdahale
ederse AB ’ye entegrasyon sürecini tehlikeye atar . Ayrıca Irak ’lı
politikacılar, Devlet Başkanı Talabani , Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani
Irak topraklarından Türkiye ’ye saldırılar düzenlendiği gerçeğine karşı harekete
geçmeliler" diye konuştu.
Roth ,
konuşmasına şöyle devam etti:
"Öncelikle
askeri bir müdahale devletler hukukunun ihlali olur. Türkiye devletler hukukunu
hiçe sayarak komşu bir ülkeye giremez. İkincisi, bu, Kürt Bölgesindeki görece
istikrarı tehlikeye atacaktır. Irak ’ın Kürt bölgesi göreceli olarak ülkenin tek
istikrarlı ve güvenli parçası. Bu bölgeyi askeri bir müdahale ile
istikrarsızlaştırmak son derece olumsuz sonuçlara yol açar . Sonuç olarak Irak
’ta parçalayıcı şiddet tırmanacaktır."(ANKA)
2007-10-31 10:50:20 Milliyet
``Ameliyat sonrası cinsel gücü kaybettim``
davası
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , ameliyat sonrasında sağlığına
kavuşamadığını ve cinsel gücünü tamamen kaybettiğini öne süren hastanın,
ameliyatı yapan doktor hakkında açtığı tazminat davasını reddeden yerel mahkeme
kararını bozdu.
Temel Ç,
Sağlık Bakanlığına bağlı Rize SSK Hastanesinde şiddetli bel ağrısı rahatsızlığı
nedeniyle beyin cerrahı Dr. Ekrem Y. tarafından ameliyat edildi. Ameliyat
sonrası sağlığına kavuşamadığını, cinsel gücünü tamamen kaybettiğini, yürümekte
zorluk çektiğini, çalıştığı kurumda maaşının düştüğünü, büyük maddi kayba
uğradığını ve mevcut durumundan daha fazla iyileşme ihtimalinin bulunmadığını
savunan Temel Ç, "ameliyat sırasında gerekli dikkat ve özeni göstermediğini"
ileri sürdüğü Dr. Ekrem Y. ve Sağlık Bakanlığı aleyhine 50 bin YTL manevi, 10
bin YTL maddi tazminat istemiyle Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava
açtı.
Yerel mahkeme,
Sağlık Bakanlığı hakkında uğranılan zararın tazmini için idari mahkemeye dava
açılması gerektiğine işaret etti. Dr. Ekrem Y.
hakkındaki
tazminat davasını ise reddeden yerel mahkeme, ret gerekçesini, Anayasa ’nın,
"kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan
tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ancak idare aleyhine
açılabilir" hükmünü içeren 129/5. maddesine dayandırdı. Davacı Temel Ç’nin
kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi , Sağlık
Bakanlığı hakkında idari mahkemede dava açılması yönündeki yerel mahkeme
kararını onadı. Daire, Dr. Ekrem Y. aleyhine açılan davanın, Anayasa ’nın 129/5.
maddesi gereğince reddedilmesini ise usul ve yasaya aykırı bularak oy çokluğuyla
bozdu. Dairenin kararında, davalı doktorun kişisel kusurunun bulunup
bulunmadığının belirlenerek, kişisel kusur bulunması halinde Anayasa ’nın 129/5.
maddesinden yararlanamayacağının ele alınması gerektiği vurgulandı. Yerel
mahkemenin, doktor hakkında verdiği ilk kararında direnmesi üzerine dosya
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda görüşüldü. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu , yerel
mahkemenin direnme kararını bozdu .
2007-10-31 17:26:04 Milliyet
Kanser ilacı kısıtlamasına karşı hukuk
mücadelesi
İzmir ’de Türk Eğitim Sen 1 Nolu Şube Başkanı Sami
Özdemir, öğretmen eşi Mevlüde Özdemir ve onun gibi kanser tedavisi gören
hastalar için hukuk mücadelesi başlattı.
Eşinin ve pek
çok kanser hastasının tedavisinde zorunlu olan ’Trastuzumab’ adlı ilacın
kullanımının, bir genelgeyle beş ay önce kısıtlandığını belirten Özdemir,
"Sağlıkta tasarruf diye çıkarılan bu genelge kanser hastalarına öl demekten
başka bir anlam taşımıyor. İptali için Danıştay ’a başvurdum" dedi.
48 yaşındaki
üç çocuk annesi öğretmen Mevlüde Özdemir’e geçen Haziran’da meme kanseri tanısı
konuldu. Mevlüde Özdemir’in, birkaç gün sonra da kanserli sağ göğsü ile 18 lenf
bezi ameliyatla alındı. Yüksek riskli meme kanseri tedavisi için kemoterapi
yapılan Mevlüde Özdemir’in tedavisinin ’Trastuzumab’ adlı ilaçla bir yıl
sürdürülmesine karar verildi. Sağlık Bakanlığı ’na başvuran Sami Özdemir, ilacı
alamayacağını öğrenince şoke oldu.
Özdemir,
"Bakanlığın bu ilacın sadece dokuz haftalık bölümünün bedelinin ödediği
bildirildi. Oysa eşimin bu ilacı bir yıl boyunca kullanması gerekiyor.
Bakanlıktakiler ilacın uzun süreli bedelinin ödenmesi için hastalığın metastas
yapmış olması gerektiği söyleyip doktorumuzdan rapor almamızı önerdi. Ama bu
kabul edilebilir bir şey değil. Bu ilacın bir yıllık bedeli 60 bin YTL . Bir
devlet memuru olarak bunun altından kalkmam mümkün değil. Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül ’e de durumu bir mektupla bildirdim. Yeniden bir düzenlemenin yapılmasını
istedim. Ayrıca genelgenin iptali için Danıştay ’a başvurdum. Bu mücadeleyi
tedavi görmesi gereken tüm hastalar için yapıyoruz " dedi.
2007-10-31 02:49:37 Hürriyet
Avukatlar da film yapar
ANKARA Barosu Sinema
Kulübü `nün düzenlediği "Adalet" konulu kısa film yarışması sonuçlandı.
Birinciliği Savaş Baykal `a ait "Küçük Eller, Büyük Oyunlar" filmi kazandı.
Baro`dan yapılan açıklamada, "Toplumumuzda şiddetin artması, hukuk devleti
içinde hak aramanın yerine zora başvurunun bir çıkar yol olarak görülmesi
nedeniyle böyle bir yarışma düzenleme gereği duyduk" denildi. Yarışmaya jenerik
dahil süresi 20 dakikayı geçmeyen filmler katıldı. Değerlendirme Prof. Dr. Seçil
Büker , Doç . Dr. Mutlu Binark, Yönetmen Sırrı Süreyya Önder , Yazar Barış
Pirhasan , Yönetmen Serdar Akar ve Avukat Akif Kurtuluş tarafından yapıldı. Baro
yetkilileri, sanatsal faaliyetlerinin önümüzdeki dönemde de devam edeceğini
bildirdiler. Zehra Şahindokuyucu Ankara
2007-10-31 00:54:31 Birgün
Mecliste gündem MİT Bütçesi
Bakanlar
Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın başkanlığında Başbakanlık Merkez
Bina`da toplanacak. Plan ve Bütçe Komisyonu`nda, Diyanet İşleri Başkanlığı, MİT,
MGK Genel Sekreterliği bütçeleri ele alınacak...İşte
ayrıntılar...
1- Bakanlar Kurulu , Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
`ın başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina `da toplanacak. (Saat: 13.00)
2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , 10. Dış Ticaret Haftası `nın açılış törenine katılacak. (Saat: 10.00) - Törene Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de katılırken, Tüzmen , daha sonra Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM ) Başkanlar Kurulu toplantısında konuşacak.
(Saat: 12.00)3- TBMM Başkanı Köksal Toptan , İstanbul `da TÜYAP Kitap Fuarı `nı ziyaret edecek. (Saat: 11.30) - Toptan, Okan Üniversitesi `nin 2007-2008 akademik yılı açılış töreninde de bulunacak. (Saat: 14.00)
4- Devlet Bakanı Mehmet Aydın , İstanbul `da KEİ Bakanlar Zirvesi `ne katılacak. (Saat: 10.00)
5- ``Temel Eğitime Destek Programı ``...- Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Marc Pierrini , Adıyaman `da, AB hibesiyle yürütülen program kapsamında inşa edilen 153 eğitim binasının temsili teslim töreninde bulunacaklar. (Saat: 10.45)
6- KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat , İstanbul `da ``400 Yıllık Miras: Kıbrıs `ta Evkaf Kayıtları`` adlı serginin açılışını yapacak. (Saat: 19.00)
7- TBMM çalışmaları...
- Genel
kurulda, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkındaki Yasatasarısı
görüşülecek. (Saat: 15.00) - ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras , basın toplantısı
düzenliyor. (Saat: 11.00) - Plan ve Bütçe Komisyonu `nda, aralarında Diyanet
İşleri Başkanlığı , MİT , MGK Genel Sekreterliği , TÜBİTAK , BYEGM , TİKA ,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Özürlüler İdaresi Başkanlığı `nın
da bulunduğu başbakanlığa bağlı kimi kurumların bütçeleri ele alınacak. (Saat:
10.00) - KİT Komisyonu , Türkiye Kalkınma Bankası `nın 2005 yılı hesaplarını
denetleyecek. (Saat: 10.30) - Milli Savunma Komisyonu `nda, Askerlik Yasası ile
GATA Yasası `nda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarıları görüşülecek.
(Saat: 10.30)
- İçişleri Komisyonu `nda, İller Bankası Hakkındaki Yasa
tasarısı ele alınacak.
(Saat: 11.00)
- AB Uyum Komisyonu , Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku
Hakkındaki
Yasa tasarısını görüşecek. (Saat: 11.00)
8- Şehitlerimizi uğurluyoruz. - Şırnak `ta terör örgütüne yönelik sürdürülen operasyonda şehit olan Uzman Çavuş İlyas Karadavut, Yozgat , Jandarma Kıdemli Üstçavuş Halit Özçelik , Ordu , Jandarma Uzman Çavuş Ercan Çiçek ise Kilis `te yapılacak törenlerin ardından toprağa verilecek. 9- Gazi Üniversitesi `nce düzenlenen ``Ermeni sorununun psikolojik, sosyolojik, hukuksal boyutu, toplumlara yansıması ve alınacak önlemler`` konulu makale yarışmasının ödül töreni, Ankara `da, Mimar Kemalettin Salonu`nda yapılacak. (Saat: 10.30)
A.A
2007-10-31 07:21:59 Cafe Siyaset
Olay
fotoğrafa tazminat davası
Bülent
Ersoy`la evlendikten genç bir kızla görüntülenen Armağan Uzun`u görüntülediği
iddia edilen kafenin sahibine dava açtı.
Bülent Ersoy `la
evlendikten 20 gün sonra İzmir Narlıdere `de genç bir kızla görüntülenen Armağan
Uzun`un, görünteleri çekip televizyon ve gazetelere verdiğini iddia ettiği
kafeteryanın sahibi Ferman Deri ve eşi Serap Deri`ye karşı açtığı 40 bin 1 YTL
`lik manevi tazminat davasına başlandı. Uzun, dava dilekçesinde Deri çiftinin
kendisi hakkında açıklama yapmasına dava sonuna kadar tedbir kararı alınmasını
da istedi. Armağan Uzun, görüntülerin basın mensubu olmayan bu iki kişi
tarafından özel hayatının ihlal edilerek çekildiğini, kişilik haklarına
saldırıda bulunulduğunu iddia etti. Uzun, akadaşları ile Sahilevleri `nde
gittiği kafeteryada çekilen görüntülerin aldatma skandalı olarak magazin
dünyasına para karşılığı satıldığını öne sürdü. İzmir 6`ncı Asliye Hukuk
Mahkemesi `nde açılan tazminat davasına dün başlandı. Uzun, dava dilekçesinde
söz konusu haberler yayınlandığı andan itibaren sokağa çıkamaz, eşinin,
yakınlarının yüzüne bakamaz olduğunu belirtti. Hakim, eksik evrakların
beklenmesi için duruşmayı ocak ayına erteledi.
2007-10-31 12:59:03 Vatan
Gül`ün görev süresi 5
yıla indi mi?
Kuzu, Toptan"ın, referandumla kabul edilen anayasa
değişikliklerine uygun olarak, Meclis "in süresinin 5 yıldan 4 yıla,
Cumhurbaşkanı"nın görev süresinin de 7 yıldan 5 yıla indiği yorumuna karşı
çıktı. Meclis "te yazılı bir açıklama yapan Kuzu, referandumda kabul edilen
anayasa değişikliklerinin hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı için bir sonraki
seçim için geçerli olacağını savundu . Kuzu, bunun "statünün korunması"
uygulamasından kaynaklandığını belirtti.
"FRANSA "DA DA
OLDU"
Kuzu, Meclis
seçimlerinin 5 yılda, Cumhurbaşkanlığı seçiminin de 7 yılda bir yapılacağına
ilişkin hükümlere göre mevcut seçimlerin yapıldığını belirterek, "Bu hükümler
çerçevesinde seçimle kazanılan "statü"nün korunması hukuka güvenin vazgeçilmez
şartıdır. Bu durumda yapılan seçimle kazanılan süre değişikliklerine ilişkin
düzenlemeler ancak bu sürelerin dolmasından sonra uygulanabilecektir"
dedi.
Kuzu, Fransa
"da 2000 yılında yapılan referandumla 7 yıllık cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yıla
indirildiğini ancak görevde bulunan Jacques Chirac "ın 7 yıllık süreyi
tamamladığını söyledi.
Kuzu, "Şayet
yapılan bu değişikliklerin mevcut cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin süresini
kapsaması isteniyor ise, o zaman anayasaya bu yönde geçici bir maddenin
konulması gerekir. Ayrıca bu yapılan değişiklik yeni bir sistem getirdiği için
Sayın Gül "ün tekrar aday olmasına da bir engel yoktur" dedi.
"ANAYASA
MAHKEMESİ CHP "Yİ REDDETMELİ"
Kuzu, Anayasa
Mahkemesi "nin, Anamuhalefet partisi CHP "nin 21 Ekim referandumuyla kabul
edilen anayasa değişikliklerinin iptali ve yürütmesinin durdurulması için açtığı
davayı görüşmeden reddetmesi gerektiğini savundu .
Kuzu, "Anayasa
Mahkemesi "ne açılan bu dava görüşülemez, dosyasının esasına geçilemez, usul
yönünden derhal reddi gerekir. Anayasanın içermediği bir yetkiyi hiçbir organ
kullanamaz" dedi.
Kuzu, dünyanın
hiçbir anayasasında referandumla kabul edilmiş bir yasanın yargı organlarının
denetimine götürüldüğünün görülmediğini belirtti.
Kuzu, "Çünkü
gerçek yetki sahibi olan halkın, daha önceki aşamalarda yapıldığı iddia edilen
tüm eksiklikleri verdikleri oylarla giderdiği ve buna tam yetkili olduğu kabul
edilir. Halkın bu iradesi alsa denetim konusu yapılamaz" dedi.
Kuzu, benzer
bir durumun Fransa "da da görüldüğünü ve Fransa Anayasa Konseyi "nin bu
gerekçelerle davaya bakmadan talebi derhal reddettiğini bildirdi.
ANKA
2007-10-31 14:20:07 Haber7
Leyla Zana nereye koşuyor?
Eski DEP
milletvekili Leyla Zana`nın "kritik" dönemlerde yaptığı kışkırtıcı çıkışlar yeni
değil aslında. Türkiye onun ismini 1991 seçimleri sonrasında yaptığı provakatif
bir eylemle duydu zaten. Neydi bu eylem? İşte 4/4`lük Zana
portresi
HAŞİM SÖYLEMEZ `in haberi
Leyla Zana ,
toplumu kutuplaşmaya sevk edecek sözler sarf etti yine. Geçtiğimiz cuma günü
Diyarbakır ’daki Demokratik Toplum Kongresi’nde konuşan Zana , Kandil ’deki PKK
’lı teröristlerin Türkiye ’ye iadesiyle ilgili olarak Kuzey Irak yönetimine
şöyle seslendi: “Güneydeki kardeşlerimize, ‘kardeşlerinizin başını bize verin’
diyorlar. İnanıyorum ki hiçbir şerefli Kürt, ‘kardeşimi teslim edebilirim’
diyemeyecek.
Haysiyetli ve
şerefli hiçbir Kürt, zindanlarda çürümesi için kardeşini teslim etmez.” Zana
bununla da yetinmedi ve “Kürtlerin lideri” dediği teröristbaşı Abdullah Öcalan
’ın İmralı ’dan çıkarılıp “halkla buluşturulması şartıyla” kendince bir “söz” de
verdi: “Söz veriyoruz ki, hepimiz silah tutanın önünde duracak, onlara karşı
ayaklanacağız, terörist diyeceğiz. Eğer bunu yapmazsak o zaman biz
teröristiz!”
Leyla Zana
’nın “kritik” dönemlerde yaptığı bu tür kışkırtıcı çıkışlar yeni değil aslında.
Türkiye onun ismini 1991 seçimleri sonrasında yaptığı provakatif bir eylemle
duydu zaten. Diyarbakır eski Büyükşehir Belediye Başkanı Mehdi Zana ’nın eşi,
daha önce birçok hareketin içinde bulunmuştu. Ancak hiçbir şey, onun Meclis ’te
yaptığı Kürtçe yemin kadar ses getirmedi. Başındaki sarı-kırmızı-yeşil renkli
bağcıkla Meclis kürsünde “Yaşasın Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” diyerek
Kürtçe yemin etti. Bu sahne, Türk siyasi tarihindeki en provokatif olayların
içinde yer aldı. Leyla Zana ismi o andan itibaren herkesçe bilinmeye başladı.
Bir taraftan “haddini aşan kadın” diğer yandan “bir idole dönüşmeye başlayan
kahraman ” olarak…
Tahrik ve
bölücülük suçundan cezaevine giren Zana , 10 yıllık tutukluluk döneminden sonra
serbest kaldığında bazı Kürtler için bir kahramandı artık. Bazı fanatikleri onun
için “eleştirilmez, dokunulamaz” diyerek, “Kürt Tanrıçası” sıfatını bile
kullanmaya başladı. Gittiği her yerde büyük sevinç ve coşkuyla karşılanan Zana ,
zaman zaman Abdullah Öcalan ’ı bile gölgede bırakıyordu. Tek başına yeni “irade”
olarak özellikle kadınları peşinden sürüklemeye başlayan Zana hakkında şunları
yazıyordu yazar Muhsin Kızılkaya , Esmer dergisinin 26. sayısında “Nicedir yok
hayatımızda Leyla !” başlıklı yazısında: “Leyla Zana yaklaşık 15 yıldan beri,
Kürt hareketinin başlı başına bir ‘irade’ teşkil edebilecek bir figürü değil
miydi? Bir sürü şeyin sembolü, en öne fırlamış neferi değil miydi? On yıl
boyunca hapishane kapılarında süründükten sonra, on yılını da hapishanenin
içinde geçirmemiş miydi? Hayatının yarısını feda etmemiş miydi? Onca acıya
katlanmış, arkadaşlarının pek sevdiği deyimle gereğinden fazla ‘bedel’ ödememiş
miydi?”
POPÜLARİTE VE
PROVOKATİF SÖYLEM
Kızılkaya ’nın
söyledikleri, Kürtlerin önemli bir kısmı için geçerliydi ve bu durum Zana ’yı
kahramanlaştırmaya yetecekti. “Güçlü”, “Kürt Kadını”, “bacı ”, “abla”, “lider”
sıfatlarıyla sempati kazanan Zana ’nın söyledikleri, “hikmetinden sual olunmaz”
minvalinde itibarlı görüldü hep. Bu durumu iyi fark eden Zana da, olmadık
zamanlarda olmadık yerlerde yaptığı provokatif çıkışlarla hep gündeme taşındı,
taşınıyor. Mensubu olduğu “hareketin” tabir yerindeyse beti benzi attığı sırada
Zana ortaya çıkıyor ve bir şeyler söyleyerek âdeta dipte bir dalgalanmaya yol
açıyor. Provokatif söylemler onun hırçınlığıyla bütünleşince hem etnik siyaset
güden Kürtlerden büyük alkış alıyor hem de içinde bulunduğu çizgiyi
besliyor.
Fevri
çıkışlarını ve üstlendiği örtülü misyonu anlamak için Zana ’nın 2004’te biten
cezaevi hayatı sonrasındaki 3 yılına bakmak yeterli. O ve arkadaşları Diyarbakır
’dan başlamak üzere çıktıkları Doğu ve Güneydoğu turunda adeta seçim mitingi
yaptılar. Haziran 2004’te başlayan bu gezi sırasında ön plana çıkan isim hep
Leyla Zana oldu. O konuştukça herkes susuyordu. Bu sırada terör örgütü PKK , 1
Haziran 2004 itibariyle sözde ateşkes kararını bozmuş ve eylem yapacağını
duyurmuştu. Ateşkes kararını 6 ay daha sürmesini isteyen Zana , öyle bir
açıklama yaptı ki, herkesi “Bunlar değişiyor mu?” sorusunu sordurmaya sevk etti.
“Kan dökmek artık ne Kürtlere ne de Türklere bir yarar getirmeyecek.” Zana ’nın
bu “barış” yanlısı söylemiyle PKK ve Öcalan ikinci planda kaldı bir
anda.
AVRUPA ’YA
GİDİP ‘GÖRÜNMEZ’ OLDU
PKK , Zana ’yı
bu tavrında dolayı eleştirip tehdit ediyor, Öcalan da ona tepki gösteriyordu.
Fakat kazın ayağı hiç de öyle değildi. Öcalan ’ın talimatıyla kurulan ve daha
sonra partiye dönüşecek olan Demokratik Toplum Hareketi ’nin içinde beliriverdi
Leyla Zana . Derken Ekim ayında Avrupa Parlamentosu ’nda 9 yıl önce kazanıp,
hapiste olduğu için almadığı Sakharov (Rus bilim adamı insan hakları savunucusu)
ödülünü alarak bir konuşma yaptı. Bu kez yine farklı bir açıklamayla gündeme
geliyordu. “Kürtler azınlık değil aslî unsurdur” diyerek hiç de hesapta olmayan
bir tartışmayı başlatıyordu. Zana ’nın sözleri Avrupalı siyasilerde de kafa
karışıklığına yol açtı.
Üzerine düşeni
en iyi şekilde yapmaya devam etti şüphesiz... Bu kez 2005 Nevruz ’unda
Diyarbakır ’da çıktı ortaya. Teröristbaşının ablası Fatma Öcalan ’ın elini öptü.
Kısa süre önce Öcalan ile ‘kavgalı’ olan Zana , el öperek yeni bir başlangıç
yapıyordu. Bu olaydan sonra ortalıkta görülmemeye başladı. “İçinde bulunduğu
siyasi hareketin kendisini dışladığı, rahatsız olduğu, köyüne çekip gittiği ve
burada sakin bir hayat yaşamaya başladığı” söylendi. Kayıplara karışan Zana
vaktinin çoğunu yurtdışında geçirdi. 2006 Nevruz kutlamalarında Leyla ’nın
ortaya çıkacağını bekleyenler yanıldı. Birileri “Ortalıkta görünme” dediği için
kaybolmuştu sanki. Hatta DTP milletvekili Ahmet Türk onun için “Rahatsız biraz,
dinlenecek.” bile dedi.
Leyla Zana
’nın “bilinmeyen rahatsızlığı” bir yıl sonra Diyarbakır ’daki 2007 Nevruz
kutlamalarında tamamen geçmişti sanki. Meydandaki platforma çıkan Zana , Kürtçe
verdiği “Merhaba Amed ” selamıyla kalabalığı dalgalandırdı. Boynunda sarı,
kırmızı ve yeşil renklerden oluşan tülbentle kalabalığa önce Türkçe sonra Kürtçe
hitap etti. Kuzey Irak ’taki Kürt liderlere ve teröristbaşı Öcalan ’a övgüler
yağdırdı: “Kürtlerin üç lideri var, Mam Celal , Kak Barzani ve Başkan Öcalan
.”
Yeniden sahne
almıştı Leyla Zana . 22 Temmuz seçimleri öncesinde DTP ’nin bağımsız adaylarını
desteklemek için İstanbul Kâğıthane ’deki mitinge katılırken “Türkiye ’deki
baskıdan” şikâyet ediyordu. Leyla Zana , adayların hepsini desteklemiyordu
şüphesiz; bir Aysel Tuğluk ya da Ahmet Türk , o kadar da önemli değildi onun
için. Onun takdir ettiği ve desteklemesi gerektiğine inandığı arkadaşları vardı
ve onların mitinglerine katılarak yandaşlarını seçim öncesi canlı tutmaya
çalışıyordu.
‘TÜRKİYE İÇİN
BÖLÜNME VAKTİ!’
Zana
Diyarbakır ’daki mitinge “Bu barış elini son kez uzatıyoruz. Bu el geri
çevrilirse bir daha ölene kadar kimseye barış elimizi uzatmayacağız!” diyerek
Nevruz ’daki gerilim havasını sürdürdü. Seçime iki gün kala yaptığı konuşmayla
yine ortamı gerdi. “Kürdistan eyaleti” tezini ortaya atan Zana , “Ben de
Kürdistanlıyım” dedikten sonra şöyle devam ediyordu: “Kürtler 1999 İmralı
süreciyle bir stratejik değişiklik yaptı. Dediler ki ‘sınırları çizmeye gerek
yok, halklar birlikte el ele, gönül gönüle yaşayabilir . Yeter ki yönetici kadro
bunu görebilsin. Çatışmasız, kavgasız halkımız bu süreci destekledi. Sekiz yıl
bunu uygulamaya çalıştık. Siz ne yaptınız, hiçbir şey. Bir adım attınız, geri
çekildiniz. Bu acıya ne gerek vardı. Demek ki doğru olanın önüne geçemezsiniz.
Şimdi yapmanız gereken ilk şey Kürdistan eyalet sistemine geçmenizdir. Diğer
bölgelerde de eyaletler kur. Bu, ülkenin bölünmesi demek değil, aksine ülkenin
bütünleşmesi, bir arada yaşaması demektir. Her Kürt yaşadığı toprağın adını
bilir, onu asla göz ardı etmez. Tarihin sayfalarına kaydırmaz. Bunun için
Türkiye ’nin eyaletlere bölünme zamanı gelmiştir. Ankara , Türkiye ’yi
eyaletlere böl ve Kürdistan eyaletini kur.”
DTP ’DEN
SONRAKİ PARTİNİN BAŞINA MI GETİRİLECEK?
Zana ’nın
seçim arifesinde Bingöl ’de yaptığı bu tahrik dolu bölünme sözleri, onun Kürt
gerçeğine aslında ne kadar vâkıf olduğunu da ortaya çıkardı. Kurmançi konuşan
Zana ’yı Zazalar hiç anlamadığı için konuşmasını Türkçe devam etmek zorunda
kaldı. Nevruz ’dan bu yana yaptığı açıklamalar yüzünden davalar açıldı. 5 yıl
hapsi istenen Zana , Diyarbakır Savcılığı ’na ifade verirken yine tahrik dolu
sözlerini sürdürdü. Operasyonların sürdüğü, şehit cenazelerinin birbiri ardına
geldiği dönemde verdiği ifadesinde Öcalan ’ı bir “terör örgütünün” elebaşı
olarak görmediğini açıkladı.
Çoğu zaman göz
önünde olmayan; ama kimilerinin deyimiyle fotojenik kadın kişiliğiyle, “zaman
ayarlı” açıklamalarıyla bölgede ilgi toplayan Leyla Zana ’nın ani çıkışlarının
sebebi nedir? Zana ailesini ve Leyla Zana ’yı çok iyi tanıyan yazar Ümit Fırat ,
“Davayı kim yönetiyorsa Zana ’yı da o yönlendiriyor” diyerek son noktayı
koyuyor. Ortaya atılan; ama pek seslendirilmeyen bir iddiaya göre Leyla Zana ,
Demokratik Toplum Partisi ’nin yıpranması karşısında kurulacak olan yeni siyasi
partinin başına geçirilecek. Bu iddianın sahipleri, “Leyla ’yı lider yapacak
gücün, bu çıkışları yapması için zamanı ve söylemi ayarladığını” da ileri
sürüyor. Tahrik kokan sert çıkışlarıyla Türkiye ’nin siyasi hayatına 16 yıl önce
giren hırçın kadın ile yeni bir “Leylalı siyaset” dönemi başlayacak mı
acaba?
Şüphesiz bunu
zaman gösterecek. Fakat, onun gündemden düşmeyeceği aşikâr. Leyla için siyaset
14 yaşından itibaren başlamıştı aslında. Ama onu kocasının önüne geçirecek
hamleleri daha sonra kendisi belirleyecek ve kocası bile onu takip etmekte
zorlanacaktı… 1961’de Diyarbakır ’ın Silvan ilçesinin Bahçeköy adlı 8 haneli bir
mezrada dünyaya gelir. Beş kız kardeş içinde en cevval olanıdır. Bu yüzden
ailesi onu bir erkek gibi yetiştirir. Babası, Malabadi ’de, Devlet Su İşleri
’nde çalışıyordur. Leyla burada okula başlar; ancak bu pek uzun sürmez; bir yıl
sonra ayrılır okuldan. O sırada Devrimci Doğu Kültür Ocakları ’ndan dolayı (DDKO
) cezaevinde bulunan teyze oğlu Mehdi Zana ile evlendirilmesine karar verilir.
1974’teki genel afla Mehdi Zana cezaevinden çıkar ve 20 gün içinde düğünleri
yapılır. Aralarındaki yaş farkı 20’dir. “Ağabey” dediği Mehdi ’nin artık eşidir
Leyla . Evlendiğinde 14 yaşında olan Leyla , bu evlilikte pek zorluk yaşamaz ve
kısa sürede yeni hayatına alışır. Zana çifti, Mehdi Zana ’nın terzilik
yapmasından dolayı Diyarbakır ’a gelip yerleşir. Evliliklerinin ilk dört yılında
dünyaya gelen çocuklarının ikisi çeşitli sebeplerden dolayı ölür. Ancak 1976’da
doğan oğulları Ronay (ışık) Zana çifti için umut kaynağı olur.
KÂBUSLA GELEN
AÇILIM
1977
seçimlerinde Mehdi Zana bağımsız olarak belediye başkanı seçilir. Muhsin
Kızılkaya o yılları şöyle anlatıyor: “Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana
’nın eşi Leyla için kâbus dolu dört yıl başlar. O yıllarla ilgili Leyla ’nın
belleğinde kalmış en canlı anı odalar, salonlar dolusu misafirler ve onlar için
hazırlanan çaylar, pişirilen yemekler...” Ancak eşinin belediye reisliği Leyla
için yeni bir değişimi de beraberinde getirir. Bunu Ümit Fırat şöyle anlatıyor:
“Leyla , Mehdi ile evlendikten sonra öyle köylü kızı gibi kalmadı. Giyinmeyi,
yerine göre davranmayı kısa sürede öğrendi. Nerede ne yapacağını
bildi.”
Leyla Zana
için politika ve siyaset bu tarihlerde pek önemli değildi. Ancak 12 Eylül
darbesiyle yeni bir dönem başlar onun için, “etnik siyasetle kavrulma” dönemi…
Kocası tutuklanıp cezaevinde gönderildiğinde oğulları Ronay 5 yaşındaydı; Leyla
Zana ise kızı Ruken ’e (güleryüz ) hamile... Mehdi Zana ’nın tutuklanması, Leyla
için yeni bir hayatın başlamasına yol açar, siyasi çizgisi giderek netleşmeye
başlar.
YAVAŞ YAVAŞ
DEĞİŞİYORDU
Ümit Fırat ’a
göre, bunun sebebi Diyarbakır Cezaevinde mahkûmların başlattığı açıklık
grevidir. Bir grup tutuklu yakını ile birlikte Leyla Zana Ankara ’ya gelir.
Burada çeşitli görüşmeler yapar. Ancak bu süreç bölgede gergin bir dönemin
başlamasına sebep olur. Ümir Fırat , söz konusu gerginliği şöyle aktarıyor:
“Açlık grevi vardı. Mehdi beni çağırmıştı. 1988 Ağustos ’unda cezaevinde gidip
görüşme yaptık. Leyla da vardı. Görüşme öncesi beklerken cezaevinin önünde bir
arbede çıktı, polisle ziyaretçiler arasında. Oradan uzaklaştık. Leyla ’ya ‘sen
birkaç gün burada gözükme, tanınan ve bilinen birisin’ dedik. Ertesi gün
ziyarete gittik ve sanki hiçbir şey olmamış gibi bizi içeri aldılar. Baktık ki
Leyla da orada. ‘Kız ne arıyorsun burada’ dedim. ‘Gitmedim ağabey’ dedi.
Görüşmeden sonra dışarı çıktık. Ronay ile Leyla ’yı bekliyorduk. Leyla yanında
birileriyle gelip ‘ağabey çocuklarım sana emanet’ deyince polisler beni de
gözaltına aldı.”
CEZAEVİYLE
GELEN SİYASİ SİVRİLİŞ
Diyarbakır
Cezaevi ’nin önündeki olaylardan dolayı 105 kişi gözaltına alınır; ancak
bunların 50’si serbest bırakılır. Tutuklananların arasında henüz 17 yaşında olan
Leyla Zana da vardır. Cezaevinde 50 gün kadar tutuklu kalır. Bundan sonra
politik yönü daha ağır basan bir kimliğe bürünmeye başlar. Öyle ki 30 Nisan -1
Mayıs 1989 tarihinde Doğu ve Güneydoğu ’daki mülteci kamplarını dolaşan Madam
Danielle Mitterrand ile Ümit Fırat aracılığıyla görüştürülür. Ümit Fırat , Leyla
’nın önce “Onlar Kürtleri ihmal ediyor, oyunun aktörleri bunlar. Neden
görüşeceğiz ki?” diyerek görüşmeyi reddettiğini; ancak “Mehdi Zana ’nın eşi
olarak görüşmesi gerektiği” yönünde ikna edildiğini söylüyor.
PKK
ÇİZGİSİNDEKİ LEYLA ZANA
1990’da Yalçın
Küçük ’ün denetimindeki haftalık Yeni Ülke gazetesinin Diyarbakır ofisinde
Halkla İlişkiler uzmanı olarak çalışmaya başlar. Gazeteye girişiyle Leyla ’nın
değişim süreci daha da keskinleşir. Ümit Fırat , “Artık Mehdi ’nin karısı
değildi; Leyla Zana ’ydı” diyerek durumu özetliyor. Bu süreçte HEP’in (Halkın
Emek Partisi ) kurulması, sosyolog İsmail Beşikçi ’nin “Devletlerarası Sömürge
Kürdistan ” kitabı gibi faktörler Leyla ve arkadaşlarının çizgisini daha da
katılaştıracaktır.
1991’de Mehdi
Zana cezaevinde çıkınca ailesiyle birlikte İstanbul ’a arkadaşlarının yanına
gelirler. Ümit Fırat ve 70 kadar arkadaş grubu Zana ’nın şerefine bir yemekte
buluşur. Zana burada PKK çizgisine girdiğini iyice deşifre edecek, Ümit Fırat ’a
dönerek şöyle diyecektir: “Aydınlar çok geride kaldı, halk almış gidiyor.” Fırat
, bu söyleme şöyle karşılık verecektir: “Eğer bir harekette halk, aydınların
önüne geçmişse hapı yuttuk. Buna sevinilmez.” Leyla çok bozulur bu söze. Çünkü
Leyla Zana bir dava kadını olmuştur ve inandığına toz kondurmak istememektedir.
O günlerde kısa bir süreliğine yurtdışına giden Zana , daha sonra Türkiye ’ye
geri döner. Bu sırada faili meçhul bir saldırıyla öldürülen HEP Diyarbakır İl
Başkanı Vedat Aydın ’ın cenazesine katılır.
YARALANINCA
YILDIZI İYİCE PARLADI
Binlerce insan
katıldığı Diyarbakır ’daki cenazede provokasyonlar sonucu çıkan arbedenin
ardından güvenlik güçlerince kalabalığın üzerine ateş açılır. 7 kişinin öldüğü
olayda yararlananlar arasında Leyla Zana da vardır. Bu yara, Leyla ’nın bir nevi
rüştünü ispatının delili olur. 1991’deki seçimler için HEP-SHP ittifakında
milletvekili adayı gösterilir. Diyarbakır ’dan 45 bin oy alarak Meclis ’e girer.
Aday olduğunu, eşi Mehdi Zana daha sonra öğrenecektir. Mehdi Zana , SHP ’ye
karşı olduğu için böyle bir ittifakta eşinin yer almasını önce istemez; ancak
tablo kısa sürede değişir. Nitekim PKK ’nın üzerlerinde etkin olduğu 11
milletvekili için yemin öncesi başlayan hazırlığın organizatörü Mehdi Zana
olacaktır. Ümit Fırat , pek bilinmeyen bu ayrıntıyı küçük bir anekdotla
anlatıyor: “Mehdi , seçimdeki kampanyalarda Leyla ’nın yanında yer almadığım
için bana kızgındı. Ama seçim olmuş, vekiller seçilmişlerdi. Mehdi Zana da yemin
öncesi hazırlık yapıyordu ve bunun için İstanbul ’a geldi. Yemin töreninde
milletvekillerinin takması için sarı-kırmızı-yeşil kravat yaptıracaktı. Leyla
için de aynı renklerden fular. Tekstilcilerle görüştü ve işini halledip Ankara
’ya döndü. Sonra Leyla yemin ederken onu taktı.”
Dışarıdan
ortaokul ve lise diploması alan Leyla Zana , Meclis ’e giren ilk Kürt kadın
milletvekili olur. Yemin töreninde Kürtçe yemin edişiyle gündeme oturur,
ardından 3 arkadaşıyla birlikte hapis cezasına çarptırılıp ikinci kez cezaevine
girer. 1993’te tutuklanan Zana 2004’te serbest kalır. Türkiye DEP ’lilerin
yargılanma usulünden dolayı Avrupa ’dan yoğun siyasi baskıya maruz kalır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi 2002’de DEP ’lilerin adil yargılanmadığını öne sürüp bu
yönde bir karar çıkartır. Ancak Türkiye bu kararı iç hukuk gereği bağlayıcı
bulmaz. Sağlık durumundan dolayı 2000 yılında Avrupa ’dan gelen baskı üzerine
Zana ’nın tahliyesi gündeme gelir. Ancak Leyla Zana bunu “Başka tutuklular daha
zor şartlarda tutuklu bulunurken benim böyle bir isteğim olamaz” diyerek tahliye
önerisini kabul etmez.
KOCASINDAN
DAHA HIZLI ÇIKTI
Leyla Zana ,
kocasının çok da benimsemediği PKK çizgisini, kendisine daha yakın bulur.
Kürtçülük eşittir PKK ’dır ona göre. Bu durum onun söylemine de hep yansır.
Milletvekili seçildiğinde Sabah gazetesinden Nuriye Akman ’a konuşan Leyla Zana
, “Sizi tanımayanlara Leyla Zana ’yı nasıl anlatırsınız?” sorusuna, “Kendime
önce insan, sonra Kürt olarak bakıyorum” cevabını verir. “Kendinizi Türk
hissetmiyor musunuz?” sorusuna da şöyle cevaplar: “Hayır, kesinlikle. Türkçeyi
1984’te cezaevi kapılarında öğrendim. Ben sonuna kadar Kürt’üm. Anam tek kelime
Türkçe bilmiyor. Sen kendini Kürt olarak hissedemiyorsan, ben de öyle, Türk
hissetmiyorum. Ama Türk halkına da sıcak bakıyorum. Hepimiz insanız. Ama bugün
zor şartlar altında, cop altında olan bizleriz.”
Ailenin yakın
dostu Ümit Fırat burada bir düzeltme yapıyor ve Leyla Zana ’nın son zamanlarda
yeniden diline doladığı “Türkçe `yi cezaevinde öğrendim” sözünün doğru
olmadığını söylüyor: “Leyla Türkçe `yi biliyordu. Mehdi ile evlenirken de
biliyordu. Ancak cezaevine ziyarete giderken veya orada kalırken Türkçesini
geliştirmiştir. Biz kendisiyle Türkçe konuşuyorduk.”
Aksiyon
2007-10-31 08:27:15 Cafe Siyaset
Üniversiteyi
bitirene isterse 2 yıl askerlik erteleme hakkı
TBMM Milli Savunma
Komisyonu , geçen dönemden kadük kalan ve Hükümetin yenilediği GATA Kanunu ,
Yedek Subaylar Kanunu , Askerlik Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Besleme
Kanununda değişiklik öngören tasarıları benimsedi.
Askerlik
Kanunu ile Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanununda değişiklik
yapılmasına dair kanun tasarısına göre, askerlik çağına girdiği halde, her ne
sebeple olursa olsun ilan edilen listelerde ismi olmayan veya kimlik
bilgilerinde yanlışlık bulunanlardan düzeltme yaptırmayan veya ilk yoklamasını
yaptırmayanlara verilen ceza günün koşullarına uygun hale
getirilecek.
Buna göre, ilk
yoklamasını yaptırmayan, yoklama defterine ismini yazdırmayanlardan son
yoklamasının devam ettiği günler bitinceye kadar müracaat eden veya ele
geçenlere verilen bin kuruşluk cezalar, 20 YTL ’ye yükseltilecek.
İlk
yoklamasını yaptırmış olduğu halde son yoklamanın devam ettiği günler içinde
bulunduğu yerin askerlik meclisine veya elçilik ve konsolosluklara gelmemiş ve
gelememesi hakkında yazılı bir mazeret bulunduğuna dair haber göndermemiş
olanlardan arkadaşlarının ilk tertibinin sevklerinden evvel ele geçen veya
kendiliğinden gelenlere 20 YTL ceza uygulanacak.
İlk yoklama
defterlerine ismini yazdırmamış olmakla beraber son yoklamada da bulundukları
yer askerlik meclislerine veya şubelerine gelmemiş ve gelmemeleri hakkında bu
konuda yazılı bir sebep olduğuna dair haber de göndermemiş bulunanlardan ele
geçen veya kendiliklerinden gelenlerden, 30 YTL alınacak.
Son yoklama
sırasında ertesi seneye terki gereken okullarda okuyanlardan askerlik şubelerine
tahsil derecesi hakkında belge göndermemiş olanlar 20 YTL cezaya tabi
tutulacak.
Askerliklerini
bitirip terhis edilen erbaş ve erden 3 ay içinde terhis belgelerini şubelerine
kaydettirmeyenlerden 20 YTL ceza alınacak.
İlk veya son
yoklama zamanlarında yapılan ilan üzerine yoklama memurlarına veya askerlik
şubelerine veya elçilik ve konsolosluklara bizzat müracaatla veyahut yazı ile
veya başka birisi vasıtası ile nüfus cüzdanını göndererek kanuni yoklamasını
yaptırmayan yedek erbaş ve er, 20 YTL ile cezalandırılacak.
Yoklama
sırasında istenilen bilgileri sözlü olarak veya mektupla bildirmemiş ve kaydını
yaptırmamış ya da şubeleri mıntıkası haricine giderek yerlerini
değiştirdiklerine dair bir ay içinde şubelerine haber vermemiş olan yedek subay
ve memurlara, şube başkanlarının teklifi üzerine askerlik dairesi başkanlarınca
20 YTL ceza uygulanacak. Herhangi bir askerlik şubesi kütüğüne kaydını hiç
yaptırmamış olanlar için bu ceza 30 YTL olarak uygulanacak.
Seferde görev
alacak yedek subay ve yedek askeri memurlara bu görevleri barışta tebliğ
edilecek. Tebliğ şekli, yükümlülerin görevleri ve tebliğ ile görevli makamlar,
yönetmelikte belirtilecek. Tebliğden sonra adreslerinde meydana gelen
değişiklikleri bir ay içinde bağlı bulundukları askerlik şubesine bildirmemiş
yükümlülere, 20 YTL ceza verilecek.
Gülhane Askeri
Tıp Akademisi (GATA ) Kanununda değişiklik öngören kanun tasarısına göre, GATA
’da, bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını
kaynak belirtmeden kendi eseri gibi gösteren öğretim elemanlarının görevlerine
son verilecek.
Öğretim
elemanlığı görevine son verilenler, GATA ’da başka bir göreve ya da GATA
dışındaki karargah veya kurumlara atanacak.
Tasarıyla,
"Bir başkasının bilimsel eserini kaynak göstermeden kendi eseri gibi
göstermenin, öğretim üyeliğinden çıkarılmayı" düzenleyen ve Türk Silahlı
Kuvvetleri personeli için uygulama imkanı bulunmayan Yükseköğretim Kurumları
Yönetici , Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğine paralel düzenleme
yapılarak, GATA ’daki öğretim elemanlarının, öğretim elemanlığından
çıkarılmasına ilişkin esaslar , yükseköğretim kurumlarındaki öğretim
elemanlarıyla uyumlu hale getiriliyor.
TSK ’da
yardımcı sınıflarda birlik ihtiyaçlarının karşılanmasında ortaya çıkan
sorunların giderilmesi amacıyla "Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu
ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ’nda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı " da kabul edildi.
Tasarı, TSK
’nın seferi kadrosunun yüzde 100 düzeyine çıkarılması ve bu seviyede
tutulmasının yanı sıra, nitelikli personele sefer görevi verilmek suretiyle
ihtiyacın karşılanmasını öngörüyor. Tasarı ile gerekli görülen durumlarda
yardımcı sınıf yedek subayların yarbay ve daha aşağı rütbelerdekileri 60 yaşını
geçmemek kaydıyla kanunda belirtilen yaş hadlerinden 10 yıl fazlasına ve diğer
yedek subayları da yaş hadlerine kadar, sağlık durumlarının elverişli olması ve
TSK Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ’nde belirtilen diğer nitelikleri taşımaları
halinde en gencinden başlayarak orduya alınmaları sağlanacak.
Kendini
askerliğe elverişsiz hale getirmeye teşebbüs eden personelin, bu fiilleri
dolayısıyla yatarak gördüğü tedaviler veya istirahatte ya da hava değişiminde
geçirdikleri süreler askerlik hizmetinden sayılmayacak.
BAŞARILI VE
DİSİPLİNLİ ASKERE İZİN ÖDÜLÜ
Kabul edilen
Askerlik Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısına göre de
lisans eğitimini tamamlayanlara 2 yıl, yüksek lisans eğitimini tamamlayanlara
ise 1 yıl askerliğini tecil etme hakkı tanınıyor. Disiplinli ve başarılı erbaş
ve erlere ise mevcut izinlerine ek olarak 7 gün izin verilmesi
öngörülüyor.
4 yıl veya
daha uzun süreli yükseköğretim kurumlarından veya bunların
dengi olduğu
kabul edilen okullardan mezun olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri
halinde mezuniyet tarihinden itibaren 2 yıla kadar, yüksek lisans eğitimini
tamamlayan yükümlülerin askere sevkleri ise 1 yıla kadar ertelenecek. Yurt
dışındaki öğrenim kurumlarından mezun olanlara, talepleri halinde, denklik
işlemlerini tamamlayabilmeleri için ayrıca 1 yılı geçmemek üzere sevk erteleme
hakkı tanınacak . Askerlik hizmetinin gerektirdiği görev ve yükümlülükleri
yerine getirme konusunda gayret ve çalışmaları sonucu emsalleri arasında üstün
başarı gösteren erbaş ve erlerden, muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca,
disiplin amiri, disiplin mahkemesi veya askeri mahkemelerden herhangi bir ceza
almamış olanlara, asgari Tugay Komutanlarının onayı ile 7 güne kadar ilave izin
verilecek. İlave izinlerin usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığınca
belirlenecek. Radyoaktif ışınla çalışan erbaş ve erlere, radyoaktif ışınla
yaptıkları 1 yıl hizmete karşılık 30 gün sıhhi izin verilecek. Bu hizmetin 1
yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek izin süresi, 30 günlük izin
süresine orantılı olarak belirlenecek. Tedavi gören Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK
) personelinin beslenmesiyle ilgili 1928 ve 1934 tarihli yasaların ihtiyaçlara
cevap verememesi üzerine hazırlanan Türk Silahlı Kuvvetleri Hasta Beslenme
Kanunu Tasarısı da Milli Savunma Komisyonunda kabul edildi. Mevcut yasalarda
hasta beslenmesinde derecelendirme olmadığı için hastaların standart beslendiği
ve kanunda yer almayan yiyeceklerin hastalara verilemesini de düzenleyen tasarı,
beslenme işlemlerinin daha kaliteli bir hale getirilmesini amaçlıyor. Tasarı,
gıda maddelerinin seçimi yetkisini doktor ve diyetisyenlere bırakıyor. Tasarı,
hasta beslenmesinin normal ve diyet olarak ikiye ayrılmasını sağlarken, tedavi
yerleri dışında da hastanın beslenme işlemine devam edilmesini öngörüyor.
Ayrıca, hasta personele öğün aralarında da içecek verilmesini düzenleyen Tasarı,
taburcu olan hastalara varacakları yere kadar doktor onayı ve diyetisyen
kontrolünde kumanya verilmesine olanak sağlıyor .
2007-10-31 14:25:06 Milliyet
Sendika yasaları için yeni süreç
Uzun süredir
üzerinde çalışılan ve sosyal tarafların tartışmasına açılan Sendikalar Kanunu
ile Toplu İş Sözleşmesi , Grev ve Lokavt Kanunu `nda yapılması öngörülen
değişikliklere ilişkin taslağın, 15 Ocak `a kadar Bakanlar Kurulu `na sunulması
planlanıyor. Bu konuda tasarlanan takvim, Üçlü Danışma Kurulu toplantısında işçi
ve işveren konfederasyonlarına iletildi. Buna göre, söz konusu çalışmaları
yürütmek üzere bir komisyon oluşturulacak. Komisyon çalışmalarına, Çalışma
Bakanlığı , Türk-İş, DİSK , Hak-İş ve TİSK `ten 3`er kişi katılacak. Sosyal
taraflarla en geç aralık ayı sonuna kadar üzerinde mutabık kalınan konular
belirlenecek. Mutabık kalınamayan konularda ise yine son söz hükümetin olacak.
Türk-İş Başkanı Salih Kılıç , sosyal tarafların görüşlerinin ele alınmasıyla
yeni bir perspektif ortaya konulacağını ve yasaların 2008 de yürürlüğe
girmesinin planlandığını bildirdi.
2007-10-31 00:54:30 Birgün
Patronların gözü kıdem tazminatında
Çalışma
yasalarında değişiklik hazırlıkları hız kazanıyor. İşçi sendikaları ILO ve AB
normlarına uygun düzenlemeler talep ederken, patronlar "ülke şartlarının göz
ardı edilmemesi" gerektiğini söyleyerek, kıdem tazminatının kaldırılmasını
istiyor.
HABER MERKEZİ Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ,
çalışma yasalarında değişiklik hazırlıklarını hızlandırdı. Sendikalar Kanunu ile
Toplu İş Sözleşmesi , Grev ve Lokavt Kanunu "nda yapılacak değişiklikler, işçi
ve işveren sendikaları ile Bakanlık tarafından oluşturulacak komisyonda ele
alınacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı başkanlığında
oluşturulacak komisyona, Bakanlık, Türk-İş, Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (DİSK ), Hak-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu
"ndan (TİSK ) üçer kişi katılacak. Komisyonun ortak karara varamadığı konularda
ise hükümetin tercihi belirleyici olacak. Bakanlık, değişikliklerin 15 Ocak "a
kadar Bakanlar Kurulu "na sunulmasını, gelecek yıl Haziran ayına kadar da TBMM
"den geçirmeyi hedefliyor.
Hükümetin AB
normlarına uyum adı altında gündeme getirdiği değişiklik tasarısıyla, sendikal
haklarda göstermelik iyileştirmelerin yanında büyük hak gasplarının da
yapılmasından endişe ediliyor. Gerek hükümetin, gerekse sermaye çevrelerinin
kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılmasını istedikleri biliniyor. Eski
Ankara Sanayi Odası Başkanı olan Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan , gerek oda
başkanlığı gerekse bakanlığı sırasında bu yöndeki görüşlerini çeşitli
vesilelerle ortaya koymuştu.
TİSK : Kıdem
tazminatını unutmayın
TİSK Yönetim
Kurulu Başkanı Tuğrul Kudatgobilik , değişiklik hazırlıklarıyla ilgili
açıklamasında uluslararası normlara karşı olmadıklarını söylerken, bu normlar
adına patronların mevcut avantajlarına dokunulmamasını istedi. İşveren
temsilcisi, kıdem tazminatının kaldırılması yönündeki taleplerini de
hatırlatarak şöyle konuştu: "Sırf orada şu, burada bu vardı diyerek Türkiye
`deki endüstri ilişkilerini zedeleyecek, endüstriyel barışı ortadan
kaldırabilecek, Türkiye `yi istihdam konusunda zora sokacak, sanayi ve ticari
rekabet gücünü yok edebilecek düzenlemelerin ne işçiye, ne işverene, ne Türkiye
`ye fayda getirmeyeceği akılda tutulmalıdır. Bu düşüncelerle işbirliğine
katılacağız. Biz bu düzenlemelerin yanına kıdem tazminatını da koyduk. Bu konuda
da gerekli çalışmalar yapılmalı."
2007-10-31 08:12:36 soL
‘Duyarlılığa davet ediyorum’
Konuyla ilgili
görüştüğümüz Necati Abay , Hrant Dink ’in öldürüldüğü gün akşam bir açıklama
yaptığını belirtti. Abay , ertesi gün ‘Senin de sonun Hrant Dink gibi olacaktır’
ibaresinin yer aldığı bir tehdit mektubu aldığını ifade etti. Zanlının bulunmuş
olmasının olumlu bbir gelişme olduğunu anlatan Abay , “Genellikle bu ölümle
tehdit davaları sürüncemeye bırakılıyor. Genellikle zanlılar bulunamıyor. Bu
davanın istisnai bir örnek olduğunu düşünüyorum. Agos ’u tehdit edenler de
bulunmuştu. Bu tür davaların takipçisi olmak gerekiyor. Ben basını ve kamuoyunu
bu konuda duyarlılığa davet ediyorum” şeklinde konuştu. (İstanbul /EVRENSEL
)
2007-10-31 07:51:36 Evrensel
Abay’ı ölümle tehdit davası başlıyor
Tutuklu
Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü Necati Abay’ın ölümle tehdit
edilmesiyle ilgili dava, bugün Sultanahmet 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde
görülecek.
Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Sözcüsü
Necati Abay ’ın ölümle tehdit edilmesiyle ilgili dava, bugün Sultanahmet 8.
Asliye Ceza Mahkemesi ’nde görülecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ,
hazırladığı 19.06.2007 tarihli iddianameyle Abay ’ı tehdit eden Mert Ş’nin, Türk
Ceza Kanunu ’nun 106/2 (b) ve 53. maddesi gereğince cezalandırılmasını
istiyor.
Agos Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ’in katledildiği gün TGDP Sözcüsü sıfatıyla
“Bir gazeteci daha katledildi, Hrant Dink ’i iyi çocuklar katletti” başlıklı
yazılı bir basın açıklaması yapan Necati Abay , ‘tutukluga...@mynet.com’ adlı mail
adresine gönderilen mesajla, ölümle tehdit edilmişti. Necati Abay , 22 Ocak 2007
tarihinde soruşturma açılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ’na
başvurmuş ve savcılık, konuyla ilgili soruşturma başlatmıştı.
Rastgele ateşe 25 yıl isteniyor
Sakarya`da
gölde arkadaşlarıyla birlikte kayıkta balık tutarken rastgele açılan ateş sonucu
ölen Timur Özdemir`in (29) ölümüyle ilgili açılan davada hazırlanan iddianamede
tutuklu sanıklar hakkında 25 yıla kadar hapis cezası
isteniyor.
Geçen Mayıs ayında Akgöl `de arkadaşlarıyla birlikte
balık tutarken, kıyıdan rastgele açılan serseri kurşunla vurulan Timur
Özdemir`in ölümüyle ilgili olarak tutuklu sanıklar Ali G . ve Hasan K . ve
tutuksuz sanıklar İ.B., M.F.,İ.O.`nun yargılanmasına
başlandı.
Cumhuriyet
Savcısı tarafından hazırlanan iddianamede tutuklu sanıklar hakkında `Olası
Kastla Adam Öldürmek , Suç delillerini Yok Etmek ve Silah Kanununa Muhalefet`
suçlarından 25 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sakarya 1.
Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen duruşmada sanık Ali G ., sanık durumunda
bulunan diğer arkadaşlarının olayın yaşandığı gün kendi evine yemeğe
geldiklerini söyledi. O gün kendisinin av tüfeğiyle ateş ettiğini ancak
tabancayla kesinlikle ateş etmediğini belirtti. Ali G ., "Benimle birlikte Hasan
K .`de 1 el tüfekle ateş etti. Arkadaşlarımdan kimse tabancayla ateş etmedi."
dedi.
Sanık Hasan K
. ise o gün arkadaşının evine balık yemeye geldiklerini ve orada av tüfeğiyle 1
el ateş ettiğini söyledi. Diğer arkadaşlarından da kimsenin ateş etmediğini
kaydeden Hasan K . kendisinin 3 -4 el silah sesi duyduğunu ancak nereden
atıldığını görmediğini vurguladı. İ.B. adlı sanık da olay günü 3- 4 el silah
sesi duyduğunu ancak seslerin nereden geldiğini görmediğini anlattı. Silah
seslerinden sonra gölün içinden `Ateş etmeyin` şeklinde bir bağırtı ve feryat
sesi duyduğunu ifade eden İ.B. şunları kaydetti: "Sesten 45 dakika sonra
bulunduğumuz eve 20 metre uzakta kıyaya bir kayık çıktı. `Bir adam vuruldu`
dediler. Biz yediğimiz yemeklerin artıklarını topladık. Boş kovan toplaması
yapmadık. Balkon yanında bulunan boş kovanın hangi silaha ve kim tarafından
atıldığını görmedim."
Tanıklardan
Yusuf G. ise göl kıyısında bulunan evin balkonunda bulunan adamların göle doğru
ateş ettiğini dile getirdi. Sırtları dönük olduğundan yüzlerini göremediğini
söyleyen Yusuf G., "Balkondan ateş edildiği sırada kayıktakilerin (Ateş etmeyin.
Burada insanlar var. Bizi Vuracaksınız.) seslerini duydum." diye
konuştu.
Özdemir`in
vurulduğu sırada yanındaki kayıkta bulunduğunu kaydeden Osman D . ise "Arkadaşım
ateş edilen tarafa sırtı dönüktü. `Vuruldum` sesini duyunca dönüp baktığımda
kayığın içine sırt üstü yığılmıştı."
Mahkeme heyeti
eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
Geçen Mayıs
ayında meydana gelen olayda Darıçayırı beldesinde oturan Belediye Meclis üyesi
Muharrem Özdemir`in oğlu olan 29 yaşındaki Timur Özdemir arkadaşlarıyla Akgöl
`de balık tutarken kıyıdan rastgele açılan ateş sonucu vurularak
ölmüştü.
SAKARYA (CİHAN )
2007-10-31 13:43:06 Yeni Şafak
Terörü çekmeyen kameraların sırrı
Nursel Dilek `in
haberi
Alparslan
Aslan , Danıştay binasına girdiğinde güvenlik kameraları bozuktu. Belinde
sakladığı silahla elini kolunu sallayarak içeri girdikten sonra Danıştay 2.
Daire üyelerinden birini katledip dört kişiyi yaralamıştı. Olay, geçen yıl
Türkiye gündemini sarssa da Danıştay gibi önemli bir kurumda kameraların niçin
bozuk olduğu, zanlının silahıyla X-Ray cihazından nasıl geçtiği çok da
sorgulanmadı.
Güvenlik
kameralarıyla ilgili problem, son olarak Ankara "nın göbeğindeki son olayda bir
kez daha tekerrür etti. Kurtuluş Otoparkı"na patlayıcı yüklü minibüsü
bırakanların eşkâlinin tespit edilememesi, kameraların önemini bir kez daha
gözler önüne serdi. Otoparktaki kameralar "tadilat" nedeniyle iki aydır
çalışmadığından emniyet birimleri minibüsü getiren kişi ya da kişileri anında
tespit edemedi.
"FİRMALAR
MİLLÎ OLMALI"
Türkiye "nin
kamera zafiyeti anlamında yaşadığı olaylar bunlarla sınırlı değil maalesef.
Hrant Dink cinayeti, Ulus Anafartalar Çarşısı "nı kana bulayan canlı bomba
saldırısı, Uşak Müzesi "nden Karun hazinelerinin çalınması ve son olarak İzmir
"deki patlama& Birçok önemli olayın ardından yaşanan "kamera zafiyeti"
Türkiye "nin bu alandaki güvenlik açığını ortaya koyuyor. Yaşanan çoğu olayda
güvenlik kameralarının bozuk olması tesadüf mü bilinmez; ama kafa karışıklığını
da beraberinde getirdiği kesin. Peki, Türkiye "deki güvenlik kameraları neden
bozuk çıkıyor? Bu önemli güvenlik açığını kapatmak için ne gibi önlemler
alınıyor?
Türkiye "nin
tek yerli markası Turkguard ile güvenlik sistemleri pazarında yer alan 5D
Güvenlik Alarm Sistemleri"nin Yönetim Kurulu Başkanı Salih Dede , kameraların
bozuk çıkmasını üç temel soruna bağlıyor: "Yanlış ürünlerin seçilmesi, ürünlerin
son teknoloji gibi gösterilmesi ve sistemi kuran kişi veya firmaların teknik
yetersizliği." Salih Dede , ancak bu sorunlar giderildiğinde Türkiye "nin
İngiltere "deki gibi bu sistemden yararlanabileceğini düşünüyor. Dede , sorunun
sadece bununla sınırlı olmadığı görüşünde. Ona göre güvenlik alanında yaşanan
asıl mesele bu işin yabancı firmaların tekelinde bulunması. Bunu önlemek içinde
firmaların seçilerek alınmasını öneriyor Salih Dede : "Türkiye "de cirit atan
yabancı firmalar var. Bunların arkasında Yahudiler var. İşleri genellikle bu
firmalar alıyor. Nasıl ki emniyet teşkilatına alınacak kişileri seçiyorsunuz,
güvenlik alanında çalışacak firmaların da en az onlar gibi seçilmesi gerekiyor.
Çünkü bu, ülkenin güvenliği demek."
UCUZ GÜVENLİK,
BURAYA KADAR&
Özel güvenlik
şirketleri, kameraların bozulmasında en önemli sebebi "ekonomiye" bağlıyor.
Türkiye "ye gelen ürünlerden ucuz olanların tercih edilmesi, sistemin çabuk
bozulmasının da en önemli sebebi olarak görülüyor. Lider Güvenlik Şirketi"nden
Dinçer Yelen, ihalelerde en ucuz fiyatı veren firma işi aldığı için, sistemlerin
kalitesiz olduğunu belirtiyor. Ona göre bir diğer sorun da ucuz olduğu için
bilgisayar tabanlı kayıt sistemlerinin kullanılması. Yelen, özellikle bilgisayar
firmalarının kârı yüksek olduğu için en ucuz sistemi kurduğunu
anlatıyor.
Ankara "da
güvenlik sistemleri kuran Belit Güvenlik"in ithalat sorumlusu Gürcan Kavak ,
firmaların "iş yapabilmek" için ucuz kameralara yöneldiğini söylüyor. Genellikle
Çin malı ürünlerin kullanıldığını belirten Kavak , uzun süre dayanabilecek
kameraların müşteriler tarafından tercih edilmemesinden yakınıyor: "Müşteriler
kameraların en ucuzlarını tercih ediyor. Çabuk bozulacağını, görüntülerinin net
olmayacağını söylesek bile ucuz kamera taktırılıyor. Böylece çabuk
bozuluyor."
Türkiye "deki
güvenlik kameralarının çoğu yurtdışından getiriliyor. İsrail , ABD , Japonya ve
Çin , tercih edilen ülkeler arasında. Kaliteli bir kamera 150-500 dolar
civarında. Ucuz Çin malları ise 20-60 dolar. Güvenlik kameralarının 24 saat
çalışıyor olması, içindeki kartın ısınmasına, lehimlerin atmasına, bütün bunlar
da ucuz olan ürünün çabuk bozulması yol açıyor.
YASAL BOŞLUK,
FACİA DOĞURUYOR
Türkiye "de
güvenlikle ilgili yasal boşluk da büyük sorunlara yol açıyor. Alışveriş
merkezleri, caddeler, meydanlar, park ve otoparklar gibi yerlere güvenlik
kamerası konulması ve güvenlik görevlisi bulunması mecburiyeti yasal olarak
bulunmuyor. Bu çerçevede uygulama firmaların inisiyatifine bırakılıyor. Güvenlik
kameraları ve alarm sistemleri için firmalara herhangi bir yetki de verilmiyor.
Bu sebeple herkes güvenlik kamerası takabiliyor.
Gürcan Kavak ,
güvenlik yasasının bir an önce yeniden yapılandırılmasını istiyor. Sanayi
Bakanlığı "nın Tüketiciyi Koruma Kanunu "nda yer alan garanti belgesi bulundurma
şartının uzmanlar tarafından incelenmediğine dikkat çekiyor. "Ürün Türkiye "ye
geldiğinde içinde özellikleri yazan bir belge var. Ancak Türk Standartları
Enstitüsü "nde (TSE ) bu özelliklerden anlayan, kameraları inceleyecek bir uzman
yok. Bu yüzden kalitesiz ürünlerin ülkeye girişi çok kolay. Gümrüklerde de, TSE
"de de denetim yok." diyor Gürcan Kavak .
Başbakanlık ,
Genelkurmay , Cumhurbaşkanlığı , kuvvet komutanlıkları, Meclis ve yüksek yargı
organları gibi devletin önemli kademelerinin güvenliği şartnameye bağlı olarak
yapılıyor. O yüzden tüm kritik kurumların güvenliğinde zafiyet diğerlerine göre
çok daha az. Genellikle resmî kurumların güvenliği Estim, Tepe , DAK ve OYAK
güvenlik tarafından sağlanıyor. Buralardaki güvenlik aletlerinde seçkin markalar
kullanılıyor. Sony , Samsung ve Panasonic gibi&
ESAS SORUN,
CİHAZIN BAŞINDAKİ KİŞİLER
Aslına
bakılırsa güvenlik kameralarında yaşanan sorunu minimuma indirmek için en önemli
görev görüntüleri izleyen kişiye düşüyor. Görüntüde sorun olduğunda veya kamera
bozulduğunda servise gitmeyen tüm kameralar için cihazın başındaki kişiler
sorumlu. Dinçer Yelen, insan hatalarını en aza indiren güvenlik sistemleri için
gerekli önlemlerin alınması gerektiğini de vurguluyor bu noktada. Yelen"e göre
cihazlara sadece belli kişiler kendilerine özel şifrelerle müdahale
edebilmeli.
Kamera ve
görüntülerle ilgili ihmaller ve sabotajlar ise meselenin bambaşka bir yönü. Ama
görünen o ki kalitesiz ve ucuz güvenlik kameraları kullanıldığı, ihmal ve
sabotajlara karşı önlem alınmadığı takdirde Türkiye "deki birçok olayın sırrı
kolay kolay çözülmeyecek. Kamera güvenliği alanında denetimlerin yetersiz
kalması, faili meçhullere davetiye çıkarıyor.
(aksiyon)
2007-10-31 08:20:17 Haber7
Erdal İnönü yaşamını yitirdi
Prof. Dr. Erdal İnönü , tedavi
gördüğü ABD `nin Huston kentinde yaşamını yitirdi.
Eski Başbakan
Yardımcılarından , 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü `nün oğlu Prof. Dr. Erdal İnönü
, tedavi gördüğü ABD `nin Houston kentinde, 81 yaşında hayatını
kaybetti.
Erdal İnönü
`nün TSİ 05.00 sıralarında vefat ettiği öğrenildi. Geçtiğimiz yıl Houston `da
bulunan M.D. Anderson Kanser Merkezi `ndeki tedavi gördükten sonra yurda dönen
Erdal İnönü , hastalığının nüksetmesi üzerine 27 Ağustos `ta yeniden ABD `ye
gitmişti. İnönü `nün yanında eşi Sevinç İnönü bulunuyordu.
ABD `de tedavi
gördüğü hastanede yaşamını yitiren Türkiye solunun önemli isimlerinden Prof. Dr.
Erdal İnönü , 6 Haziran 1926`da Ankara `da doğdu. İnönü ilk, orta ve lise
öğrenimini Ankara `da yaptı.
İkinci
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü `nün oğlu olarak dünyaya gelen Erdal
İnönü , 1947`de Fen Fakültesi `nden fizik lisansı diploması aldıktan sonra
A.B.D.`ye gitti, California Teknoloji Enstitüsü `nde lisans üstü öğrenimi yaptı,
yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı.
Teorik fizik
alanında araştırmalar yapan Erdal İnönü , Türkiye `ye dönünce Ankara
Üniversitesinde Fizik Asistanı olarak göreve başladı.
Askerlik
görevini yaptıktan sonra üniversite doçentlik sınavını veren, 1957-1960 yılları
arasında tekrar Amerika `ya giderek "Atom Enerjisinden Yararlanma" programı
içinde çeşitli üniversite ve araştırma enstitülerinde araştırmalar yapan İnönü ,
1964 - 1974 tarihleri arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi `nde Fizik Profesörü
olarak çalıştı.
ODTÜ `de
öğretim üyeliği görevinin yanı sıra araştırma ve yönetim görevleri de yapan,
Teorik Fizik Bölümü Başkanlığı , Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı , Üniversite
Rektörlüğünde bulunan İnönü ODTÜ `de öğrenci eylemlerinin yoğun yaşandığı
dönemde kampüse askeri güçlerin girmesine karşı çıkışıyla da anımsanıyordu.
Erdal İnönü 1974`te İstanbul Boğaziçi Üniversitesine geçti, 1974-1983 yılları
arasında fizik profesörlüğünün yanı sıra 6 yıl kadar da Temel Bilimler Fakültesi
Dekanı olarak görev yaptı.
Türkiye
Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu `nun kuruluşuna katkıda bulunan ve TÜBİTAK
Temel Araştırmalar Enstitüsü `nde kurucu müdürlük görevini yürüten İnönü , NATO
Fen Komitesi `nde çalıştı. İnönü , UNESCO Yürütme Kurulunda da görev
aldı.
SİYASETİN
YENİDEN YAPILANMASI DÖNEMİNDE MÜCADELE VERDİ
1983 yılında
siyasete atılan Erdal İnönü , Sosyal Demokrasi Partisi `nin (SODEP ) kurucu
Genel Başkanı oldu. SODEP ile Halkçı Parti `nin birleşmesi sonucu kurulan SHP
`nin ilk olağanüstü kurultayında SHP Genel Başkanı seçilen Erdal İnönü bu
görevini 1993 yılına kadar sürdürdü. İnönü 1983 seçimlerine milletvekili
adaylığı veto edildiği için katılamamıştı. Erdal İnönü hakkında 1983 yılında
askeri dönemden sonraki ilk genel seçimlerden önce Milli Güvenlik Konseyi `nin
bildirilerine ve Sıkıyönetim Kanunu `na aykırı davrandığı gerekçesiyle
soruşturma açılmıştı.
İnönü , 1986
yılı ara seçimlerinde İzmir Milletvekili seçildi. 1987 ve 1991 genel
seçimlerinde yeniden aynı ilden milletvekili seçilerek parlamentoda görevine
devam etti. 1991 Genel seçimlerinden sonra Doğru Yol Partisi ile SHP `nin
kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev
yaptı. 1993 yılına kadar bu görevini sürdüren Erdal İnönü , SHP `nin Cumhuriyet
Halk Partisi ile birleşmesi ardından, 27 Mart 1995 tarihinde bu koalisyonun
sosyal demokratik kanadında değişikliğe gidildi. Erdal İnönü bu değişiklikle
Dışişleri Bakanı olarak atandı ve 27 Mart 1995 05 Ekim 1995 tarihleri arasında
Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.
BİLİM
DÜNYASININ DA ÖNEMLİ İSMİYDİ
Prof. Dr.
Erdal İnönü fizik alanında geliştirdiği "İnönü -Wigner Kontraksiyonları (İnönü
-Wigner Contractions)" ile bilim yazını tarihine adını yazdırmıştı. İnönü `ye
ait olan "İnönü -Wigner Grup Kontraksiyonu Yöntemi", grup teorisi ve fizikteki
uygulamalarda önemli bir temel niteliğinde kabul ediliyor.
Prof. Dr.
İnönü , Grup Teorisi aracılığıyla matematiksel fiziğe yaptığı önemli katkılardan
dolayı, iki yılda bir verilen Wigner Madalyası `nı da 4 Ağustos 2004 tarihinde
Meksika `da düzenlenen 25. Fizikte Grup Teorik Yöntemler Kolokyumu`nda aldı.
Wigner Madalyası , fizik alanında Nobel `den sonra gelen en önemli ödül olarak
kabul ediliyor.
Gezegenlerden
en küçük atom altı parçacıkların hareketlerine kadar tüm etkileşimleri
açıklayacak kuramların "sicim" ve "zar" olduğu, hayli güçlü bir olasılık olarak
bilim dünyasında son yıllarda önem kazandı.
Sicim ve zar
kuramlarının değişik yönleri arasındaki bağlantıları anlayabilmek için de "İnönü
-Wigner Kuramı`nın kullanılması gerekiyor. 2004`ten bu yana Sabancı Üniversitesi
`nde görev yapmakta olan Erdal İnönü , İngilizce ve Fransızca biliyordu. Erdal
İnönü Sevinç İnönü ile evliydi.
KÜLTÜR BAKANI
(ERTUĞRUL GÜNAY ): "Hoşgörülü bir insandı. Bilim dünyasında saygınlığı vardı.
Hiçbir zaman çok hırslı bir politikacı olmadı. Türkiye siyasetinde özel bir isim
olarak yer tuttu. Türk siyasi kültürüne önemli katkıları oldu. Omuzlara
alınmamak için kendisini yere bırakırdı. Demokrasiyi özümsemiş bir
insandı."
ERCAN KARAKAŞ
( SODEV ONURSAL BAŞKANI): "Türkiye siyasetine önemli katkılarda bulundu. Sosyal
demoktartaların biraraya gelmesi için çok mücadele etti."
MURAT
KARAYALÇIN ( SHP GENEL BAŞKANI): "Erdal İnönü siyaset amortisman kavramını
kazandırmış bir siyasetçi. Genel başkanlık görevini 10. yılda bırakmıştı. Her
yönüyle çok güçlü mesajlar vermişti. "
2007-10-31 13:50:17 Sabah
Hükümet yasakta ısrarcı
Başbakanlık,
Dağlıca`daki hain saldırı ile ilgili yayın yasağını durduran Danıştay kararına
itiraz etti
Başbakanlık , Hakkari ’nin Dağlıca bölgesinde 12
askerin şehit olduğu PKK saldırısı ile ilgili radyo ve televizyonlara koyduğu
yayın yasağını durduran Danıştay 13. Dairesi’nin kararına itiraz etti.
Başbakanlık tarafından Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ’na yapılan
başvuruda yayın yasağının devam etmesi için 13. Daire kararının yürütmesinin
durdurulması istendi.
2007-10-31 04:58:18 Vatan
10 yaşındaki çocuk tanıklık yapabilir
YARGITAY , “tehdit” suçundan açılan bir davada olay yerinde
bulunan 10 ve 14 yaşlarındaki iki çocuğun, tanıklık yapmalarına “vize” verdi.
Yerel mahkemenin, “yaşları küçük olduğu” gerekçesiyle görgü tanığı iki çocuğu
dinlemeden verdiği “beraat” kararını bozan Yargıtay , “10 ve 14 yaşındaki
çocuklar gördüklerini aktaracak yetenektedir” dedi.
Yargıtay ’ın
kararına konu olay 2004 yılında İstanbul ’da yaşandı. Savcılığa başvuran iki
çocuk sahibi çift, aralarında husumet bulunan A.T. adlı kişinin, eve gelerek
ölüm tehdidinde bulunduğunu ileri sürdü. Soruşturma başlatan savcılık, A.T.
hakkında “tehdit” suçundan dava açtı.
Mahkeme,
şikayetçi ailenin tanık gösterdiği 10 ve 14 yaşındaki çocuklarını, “yaşları
küçük olduğu” gerekçesiyle dinlemeden “beraat” kararı verdi. Savcılığın itirazı
üzerine dosya Yargıtay ’a gönderildi. Davaya son noktayı koyan Yargıtay 4. Ceza
Dairesi , çocukların gördüklerini anlatacak yetenekte olduklarına dikkat çekerek
beraat kararını bozdu. Gerekçede “Yaşları itibarıyla gördükleri bir olayı
aktarma yeteneğine sahip olan çocukların, yanlızca yaşlarının küçük olması
nedenine dayanılarak, tanıklık yapamayacakları gerekçesiyle dinlenmemeleri
yasaya aykırıdır” denildi.
Ersin BAL /
ANKARA
2007-10-31
04:22:00 Akşam
Leyla Zana`ya suç duyurusu
Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğü , kapatılan DEP eski milletvekili Leyla Zana `nın konuşmaları ile
Demokratik Toplum Partisi `nin (DTP ) bildirisi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı
`na suç duyurusunda bulundu.
Geçtiğimiz
hafta sonu DTP , Diyarbakır `da milletvekilleri, eski DEP `li vekiller ile
belediye başkanlarının katılımı ile Demokratik Toplum Kongresi
düzenledi.
Toplantının
açılış konuşmasını yapan Leyla Zana hakkında terör örgütünün propagandasını
yaptığı gerekçesiyle Emniyet Müdürlüğü de, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı
`na suç duyurusunda bulundu.
Cumhuriyet
Başsavcılığı `nın Demokratik Toplum Partisi kongresinden sonra yayınlanan sonuç
bildirgesiyle ilgili başlattığı soruşturmanın ardından emniyet de, bildiri
hakkında suç duyurusunda bulundu.
Emniyet,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı `nın talimatıyla basın yayın organlarından
kongreye ilişkin görüntüleri topladı.
Emniyetin
görüntü dökümleriyle birlikte suç duyurusunda bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığı
, soruşturmalar sonucu Zana ile sonuç bildirgesi hakkında dava açılıp
açılmayacağına karar verecek.
Terörle
Mücadele Yasası `nın 7/2 maddesi kapsamında açılan soruşturmanın detayları kaset
çözümünden sonra belli olacak.
Leyla Zana ,
cuma günü yaptığı konuşmasında terör örgütü PKK `nın elebaşlarının Kuzey Irak
yönetimi tarafından teslim edilmemesini istemişti. Teröristbaşı Abdullah Öcalan
için af isteyen Zana , konuşmasının tamamını Kürtçe yapmıştı.
DTP `nin
Diyarbakır `da düzenlediği Demokratik Toplum Kongresi`nde ise Türkiye `nin
üniter yapısına ters olan bölgesel ve yerel meclisler ile yönetilmesini öngören
"demokratik özerklik" modelinin savunulması sonucu çıkmıştı.
Ayrıca, Öcalan
`ın halkla bağ kurabileceği bir cezaevine nakli ile Türkiyelilik üst kimliğinin
kabul edilmesi talep edilmişti.
DİYARBAKIR (CİHAN )
2007-10-31 11:42:36 Yeni Şafak
Türk Telekom`a suç duyurusu
Haber-İş Sendikası
Genel Sekreteri Ali Deniz , Türk Telekom `un, grevdeki işçilerin işlerini
taşeron firmalara yaptırdığını ileri sürerek, Türkiye genelinde tutulan 438
tutanakla işveren hakkında suç duyurusunda bulunduklarını
söyledi.
Türk Telekom
`un devam ettirdiği grevle ilgili düzenlenen bilgilendirme toplantısına Haber-İş
Sendikası Genel Sekreteri Ali Deniz ve çok sayıda Telekom çalışanı katıldı.
Toplantıya katılanlar sık sık `İşveren şaşırma, sabrımızı taşırma`, `Haklıyız ,
güçlüyüz, kazanacağız`, `Direne direne kazanacağız` sloganlarını attı. Son
günlerde şehit olan askerlerimiz için yapılan saygı duruşundan sonra konuşan
Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri Ali Deniz , Telekom `la yürütülen toplu iş
sözleşmesi müzakere sürecinde greve gitmeyi akıllarından geçirmediklerini ve
barışcı çözüm yollarını sonuna kadar denediklerini belirtti.
Türk Telekom
`un greve saygılı olduğunu beyan ettiğini, diğer yandan da ne kadar saygılı
olduğunu gösterdiğini ifade eden Ali Deniz , "Telekom , greve katılan işçilerin
işlerini Telekom camiası dışında tamamen üçüncü kişi konumundaki taşeron firma
elemanlarına yaptırmaktadır. İşveren tüm yönetimiyle bu suçları işlemeye devam
ettiği için ve bu husus Türkiye genelinde tutulan 438 tutunakla tespit edildiği
için işveren yetkilileri hakkında `sendikal faaliyete engel olmak` suçundan suç
duyurusunda bulunduk.
Ama ne
Cumhuriyet Savcılığı , nede iş mahkemeleri bize kulak vermemiştir. Bizim, bizden
başka dostumuz yoktur. Biz tabandan gelen ses çerçevesinde, kazanılmış
haklarımızı korumak amacıyla grev yapıyoruz. Ücret farkı giderilinceye,
taleplerimiz karşılanıncaya ve haklarımızı kazanıncaya kadar biz bu sözleşmeyi
imzalamayacağız" dedi.
Telekom `un
kablolarının kesilmesiyle sendika hakkında çıkan söylentilere de değinen Deniz ,
"Grevde olan arkadaşlar hep sabotajcıymış gibi yansıtıldı. Siz sabotajcı
değiliz. Sabotajcı kelimesi bize ağır hakarettir. Biz sadece hakkımızı
istiyoruz. Onurlu hak mücadelesi verenlere, bu lafın söylenmesi grevin sabote
edilmesidir.
Vatandaşın
yalnış bilgilendirilerek `kabloları neden kesiyorsunuz` demesi bizim ağırımıza
gidiyor. Aldığımız ücret asgari ücretin biraz üstünde olduğundan, milletin gözü
kalıyor. Haklı davamızda haksız duruma düşüyoruz. Yasa dışı eylemleri kınıyoruz
ve bu tür yöntemlere ihtiyacımız yoktur. Vatan evlatları şehit olurken, greve
gitmek zorumuza gidiyor. Hassasiyetimiz milli hassasiyettir. Bizim derdimiz
bağcıyı dövmek değil. Amacımız üretmek ve kazanmaktır.
İşverenin,
`sendika anlaşmaz tutum sergiliyor` lafları yalandır. İşveren, masada bazı
tekliflerini 60 günlük sürecin 59. gününde bize sundu. Son günde verilen bu
teklif bizim onurumuzu kırmaktadır. İşveren teklifinde, işçi çıkarmak istediğini
ve bunun içinde yardımcı olmamızı istedi. İşveren, ücret ve sosyal yardımlarla
ilgili teklifinde mevcut ücretlerde reel olarak yıllık yüzde 12,9 azalmaya sebep
olacak bir paketi önümüze koymuştur. Bizim talebimiz ücretlerde adil
olunmasıdır.
Türk Telekom
`un 1. tip kapsam dışı işçiler için tek taraflı olarak belirlerdiği ücret ne ise
biz de aynı unvan ve kıdeme sahip emsali işçi için onu talep ediyoruz" diye
konuştu.
Türkiye
genelinde 137 çalışanın greve katılmadığını hatırlatan Genel Sekreter Ali Deniz
, grevin mutlaka toplu iş sözleşmesinin imzalanmasıyla son bulacağını,
müzakerelere devam etmeye açık olduklarını söyledi
AA
2007-10-31 19:11:14 Haber7
Gemlik`te Öcalan`ın avukatları protesto
edildi!
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ’ın avukatlarının,
İmralı Adası ’na geçiş yaptıkları Bursa ’nın Gemlik ilçesinde, terör örgütü
protesto edildi.
Öcalan ’ın
avukatları Ömür Güneş , Osman Çelik ve Mustafa Eraslan , Öcalan ile görüşmek
amacıyla İmralı Adası ’na gitmek için sabah saatlerinde Gemlik İlçe Jandarma
Komutanlığına geldi.
Bu sırada,
ellerinde Türk bayrakları taşıyan bir grup jandarma komutanlığının karşısında
toplandı . Terör örgütü aleyhine sloganlar atan grup, geçiş işlemlerinin
tamamlanmasını bekleyen avukatlara tepki gösterdi.
Avukatlar,
jandarma komutanlığının bahçesine alınırken, grup güvenlik güçleri tarafından
sakinleştirilmeye çalışıldı. Yolun karşısına geçen grup bekleyişini
sürdürüyor.
2007-10-31 10:26:19 Milliyet
Cem Uzan `polis zoru` ile getirilecek
İstanbul 3.
Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklardan Metin Öner , Cemal
Tüfekçi , Mehmet Fetvacı , Zülfikar Fikret Gönül , Selahattin Anık , Kılıç
Başaran ve İsmet Doğan Kargül katıldı. Duruşmaya, Cem Uzan , Yılmaz Aybars Çakır
ve İsmet Doğan Kargül ise gelmedi.
Daha önce
verilen beraat kararını bozan Yargıtay 5. Ceza Dairesi ilamı hakkında
diyecekleri sorulan sanıklar, mahkemenin daha önce verilen beraat kararında
direnmesini istediler.
Duruşmada söz
alan Cem Uzan `ın avukatı Şaylan Çığgın da, bozma kararına katılmayarak, eski
kararda direnilmesini talep etti.
Sanıklardan
Gönül ile Başaran `ın avukatı Hasan Fehmi Demir de Yargıtay `ın bozma kararının
yerinde olmadığını savunarak, ``Elektronik postanın kim tarafından gönderildiği
dosyada mevcuttur. Yasal olmayan yollardan elektronik posta adresi tespit
edildiğinden hükme gerekçe olamaz. Yasal olsa bile tek başına delil olarak
değerlendirilemez`` dedi.
Demir, SPK
`nın davada katılan sıfatı bulunmadığını ve Yargıtay bozma ilamındaki, ``SPK
`nın davada katılan sıfatının olamayacağı`` yönündeki kararına ise katıldığını
anlatarak, kovuşturmanın genişletilmesini talep etti.
Sanık Yılmaz
Aybars Çakır `ın avukatı Erol Altınkış da, müvekkili hakkında verilen beraat
kararının karşı taraf vekillerince temyiz edilmediğini ve Yargıtay `ın bozma
kararının diğer sanıklar hakkında olduğunu anlatarak, müvekkili hakkındaki
kararın kesinleşmiş olduğunu savundu.
Görüşü sorulan
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Rasim Işıkaltın da, tüm sanıklar yönünden Yargıtay
`ın bozma ilamına uyulmasını ve duruşmalara gelmeyen sanıkların zorla
getirilmesine karar verilmesini istedi.
Yargıtay 5.
Ceza Dairesi `nin bozma ilamına uyulup uyulmayacağı yönündeki kararın sanıkların
dinlenilmesinin ardından verilmesine hükmeden mahkeme heyeti, duruşmalara
katılmayan Cem Uzan `ın mahkemeye zorla getirilmesini kararlaştırarak, duruşmayı
erteledi.
-DAVANIN
GEÇMİŞİ-
İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı `nca hazırlanan iddianamede, sanıklar Cem Uzan , Hüseyin
Engin Saydam , Metin Öner ve Cemal Tüfekçi `nin Uzan Grubu bazı şirketlerde
görev aldıkları, diğer sanıklar Zülfikar Fikret Gönül , Kılıç Başaran ,
Selahattin Anıl , Mehmet Fetvacı , Yılmaz Aybars Çakır ve İsmet Doğan Kargül `ün
de İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde bilirkişilik yaptıkları
anlatılıyordu.
Uzan Grubu
bazı şirketlerin sermaye artırımına ilişkin, şirketlerin aktifinde bulunan
gayrimenkul, menkul ve diğer mal varlıklarının tespiti amacıyla İstanbul 1, 2 ve
9. Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açıldığı anlatılan iddianamede,
bilirkişilik yapan sanıkların bu davalarda görev aldıkları ifade
ediliyordu.
Emniyet Genel
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı
koordinesinde Uzan Grubu `na yönelik yapılan operasyon sırasında 2000 yılına ait
bazı elektronik postaların elde edildiği belirtilen iddianamede, bu postaların
Uzan Grubu şirketlerde görev alan sanıklar arasındaki haberleşmeyi içerdiği ve
bilirkişilere menfaat sağlanması konusunda olduğu, bilirkişilerin istekleri ile
bu kişilere verilenlerden bahsedildiği anlatılıyordu.
Cem Uzan ,
Hüseyin Engin Saydam , Metin Öner ile Cemal Tüfekçi `nin ``rüşvete aracılık
etmek`` ve ``rüşvet vermek`` suçlarından 4 ile 12`şer yıl arasında hapis
cezasına çarptırılmaları talep edilen iddianamede, diğer sanıkların da ``rüşvet
almak`` suçundan 5 ile 12`şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları
isteniyordu.
Davanın
görüldüğü İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi , 16 Aralık 2005 tarihinde sanıklar
Cem Uzan , Mehmet Fetvacı , Selahattin Anık , Kılıç Başaran , Cemal Tüfekçi ,
Zülfikar Fikret Gönül , Hüseyin Engin Saydam , Metin Öner , Yılmaz Aybars Çakır
ve İsmet Doğan Kargül hakkında ``yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin
sabit olmaması`` gerekçesiyle beraat kararı vermişti.
Katılan
avukatı ve savcının bu karara itirazları üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5.
Ceza Dairesi , eksik araştırmaya dayanılarak beraat kararı verilmesi ve
kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle
kararı bozmuştu.
AA
2007-10-31 15:30:16 Haber7
Sami Hoştan zaman aşımına takıldı
Almanya ve
Hollanda`da 1992 yılında ele geçirilen 295 kilogram eroinin ortaklarından olduğu
iddiasıyla yargılandığı davada 15 yıl hapis cezasına çarptırılan ve bu karar
Yargıtay tarafından bozulan `Susurluk Davası` hükümlüsü Sami Hoştan`ın yeniden
görülen davası zaman aşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı.
İstanbul
9. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan Sami Hoştan
katılmadı. Duruşma salonunda Hoştan `ın avukatı Fatih Volkan hazır bulundu.
Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay mütalaasını açıkladı. Altay , sanık Hoştan
hakkında iddia edilen son eylem tarihinin 31 Temmuz 1992 olduğunu dile
getirerek, davada zaman aşımı süresi dolduğundan davanın ortadan kaldırılmasını
talep etti. Sami Hoştan hakkında `uyuşturucu madde ihraç etmek` suçundan dava
açıldığını belirten mahkeme heyeti,
sanığın lehine
olan eski TCK `nin 102. ve 104. maddeleri gereğince zaman aşımı süresi
dolduğundan davanın ortadan kaldırılmasına hüküm etti.
İstanbul DGM
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Hollanda `da bulunan 190 kilogram ile Almanya
`da ele geçirilen 105 kilogram eroinle ilgili Sami Hoştan ile 9 kişi hakkında
dava açılmıştı. Sanık Ökkeş Koylan`ın ifadesine göre, yurt dışına çıkarılan
eroinlerin ortaklarından birinin Sami Hoştan olduğunun belirtildiği iddianamede,
Türkiye `den alınan eroinlerin Almanya , Hollanda ve Belçika `ya TIR`lara
saklanarak nakledildiği öne sürülmüştü. İddianamede, Hoştan `ın "teşekkül
halinde uyuşturucu ihraç etmek" suçundan 18 ila 36 yıl arasında ağır hapis
cezasına çarptırılması istenirken, diğer sanıkların da "teşekkül halinde
uyuşturucu nakletmek" suçundan 6 ila 15`er yıl arasında ağır hapis cezasına
çarptırılmaları talep edilmişti. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen
davada, Hacı Murat Özdemir , Rıfat Aksoy , Sami Hoştan , Ökkeş Koylan, Nafiz
Orak, Cuma Orhan , İrfan Çulu, Hüseyin Göy, Doğan Koylan ve Hakkı Aksoy ,
"teşekkül halinde uyuşturucu madde ihraç etmek" suçundan 15 yıl hapis cezası
almıştı. Yargıtay 10. Ceza Dairesi , dosyayı inceleyerek ifadelerde adı geçen
Ahmet O ., Ahmet Ö . ve Abdurrahman A .`nın dinlenerek, Sami Hoştan `ın hukuki
durumunun tayin ve takdiri gerektiği nedeniyle dosyayı Hoştan yönünden bozmuştu.
Yargıtay , diğer sanıklar yönünden ise kararı onamıştı.
İSTANBUL (İHA )
2007-10-31 11:42:36 Yeni Şafak
Madrid davasında karar günü
İspanya`da bir
mahkeme bugün, Madrid`de 2004 yılında düzenlenen ve 191 kişinin öldüğü
saldırılara karışmakla suçlanıp yargılananlardan 28`iyle ilgili kararını
açıklayacak.
4 treni hedef alan saldırılarda 191 kişi ölmüş,
1800`den fazla kişi de yaralanmıştı.Zanlılardan sekizinin toplam 39 bin yıl
hapis cezasına çarptırılmaları mümkün.İspanyol yasaları gereğiyse hiç kimsenin,
40 yıldan fazla hapis yatması mümkün değil.BBC Madrid muhabiri Danny Wood `un
aktardığına göre, 29 zanlının yargılandığı dava altı ay sürdü. Süreçte,
zanlılardan biri suçsuz bulundu. İspanya ise tarihinin en büyük davalarından
birine sahne oldu.Savcı Olga Sanchez , alınacak kararın kesinlikle, 11 Mart
2004`te olanlara açıklık getireceğini söyledi. Sanchez , mahkemenin kararının,
saldırıların El Kaide `den esinlenen İspanya kökenli bir grup İslamcı militan
tarafından gerçekleştirildiğini göstereceğinden emin.Saldırılar, İspanya `da
genel seçimlerden üç gün önce düzenlenmişti.Yetkililerin saldırılar sonrasındaki
süreci idare ediş şekli ve İspanyolların saldırıları, dönemin hükümetinin Irak
`ın işgaline destek vermesine bağlamalarının, muhafazakar Halkçı Parti `nin
seçimi kaybetmesinde etkili olduğu düşünülüyor.Sürpriz sayıda İspanyolun ,
saldırıların arkasında kimlerin olduğu yönünde ciddi şüpheleri var.Halen ana
muhalefette bulunan Halkçı Parti `nin yetkilileri, Yüksek Mahkeme `nin
kararının, saldırıların öyküsünün sadece bir bölümüne ışık tutacağını
belirtiyor.Ortada herhangi bir kanıt olmasa da, Bask bölgesinin bağımsızlığı
için savaşan ayrılıkçı ETA örgütünün saldırılara karışmış olabileceğini
düşünenler var.Ancak iktidardaki Sosyalist Parti gibi, Halkçı Parti de gözünü
yaklaşık 5 ay sonraki genel seçime çevirmiş durumda. Parti yetkilileri
saldırıların, seçim kampanyasında tartışılacak bir konu olmasını istemediklerini
söylüyor.Çok sayıda İspanyolsa mahkemenin açıklayacağı kararı, ülkenin
tarihindeki en büyük terör saldırısını geride bırakma yolunda önemli bir adım
olarak görüyor.Haklarında hüküm verilecek zanlıların çoğu Faslı ya da İspanyol .
Bu kişilere yöneltilen suçlamalar arasında, saldırıları organize etmek, İspanya
`nın kuzeyinde bir madenden dinamit çalmak da var.Zanlıların tümü daha önce
suçsuz olduklarını söylemişlerdi. Bu nedenle de çoğunun, mahkemenin alacağı
kararı temyize götürmesi bekleniyor.El Kaide ya da radikal İslamcı örgütlerle
bağları olduğuna yönelik iddiaları reddeden zanlılardan bazıları, kendilerine
adil davranılmadığı gerekçesiyle, açlık grevi de
yapmıştı.
2007-10-31 11:00:21 BBC Türk
Manukyan`ın evleri yıkılacak
Genelev sahibi
olan ve 2001 yılında ölene kadar bir kaç kez vergi rekoru kıran Matild
Manukyan"ın, Bursa"nın Kamberler Mahallesi"ndeki iki evi, merkez Osmangazi İlçe
Belediyesince yürütülen `Kamberler Tarih ve Kültür Parkı` projesi kapsamında
yıkılmak üzere kamulaştırıldı.
Osmangazi Belediyesi yetkililerinden
aldığı bilgiye göre, belediyenin, kent merkezinde kalmasına rağmen `Çöküntü
bölgesi` haline dönüşen Kamberler "de başlattığı projede sona
gelindi.
Kamulaştırma
ve yıkımları büyük ölçüde tamamlayan Osmangazi Belediyesi , aralarında mahkeme
kararıyla kamulaştırılan Matild Manukyan "a ait iki evin de bulunduğu binaları
yıkmaya hazırlanıyor.
Manukyan "a
ait olan ve veraset yoluyla oğlu Kerope Çilingir "e geçen proje alanındaki biri
tek, diğeri iki katlı binalar, Çilingir "in teklif edilen fiyatı kabul
etmemesinin ardından mahkeme kararıyla 124 bin YTL "ye
kamulaştırıldı.
Yetkililer,
Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı doğrultusunda kamulaştırılan bitişik
iki yapının önümüzdeki günlerde yıkılacağını bildirdi.
Belediyenin,
kamulaştırma bedelinin düşmesi için kararı temyiz ettiğini, ancak bu durumun,
mahkeme kararıyla tescil tamamlandığı için yapıların yıkımını engellemeyeceğini
kaydeden yetkililer, bölgede halen mahkemelik 6 bina daha bulunduğunu, bu
binalarla ilgili açılan davaların kısa zamanda sonuçlanmasını beklediklerini ve
mahkemelerce verilecek kararlar doğrultusunda bu yapıların da kısa süre içinde
yıkılacağını söyledi. Doğuda Gökdere Yolu ve Deresi, kuzeyde Haşim İşcan Caddesi
, güneyde Cumhuriyet Caddesi , batıda ise `Kayhan Kentsel Sit Alanı ` ve
Demirtaşpaşa Endüstri Meslek Lisesi sınır kabul edilerek belirlenen bölgede
hayata geçirilecek, `Kamberler Tarih ve Kültür Parkı `, kente soluk aldıracak
önemli mekanlardan biri olacak. Yaklaşık 70 bin metrekarelik alanı kapsayan
projenin ilk etabında 358 binanın kamulaştırılması öngörülüyordu. Şu ana kadar
bölgedeki 350 binayı kamulaştıran ve bunların tamamını yıkan Osmangazi
Belediyesi , yıkımlar sonucunda 51 bin metrekarenin üzerinde alan elde ederken,
kamulaştırmalar için yaklaşık 26 milyon YTL harcadı. Osmangazi Belediye Başkanı
Recep Altepe de bölgede uygulanacak yeni proje doğrultusunda çalışmalara
başlandığını bildirdi. Proje çerçevesinde, yeraltına yapılması düşünülen
otopark, kafeterya ve toplantı salonu gibi aksamların kaldırıldığını, böylece
yeşil alana daha çok yer ayırdıklarını belirten Altepe , yerüstündeki inşaat
kısmının ise toplam alanın yüzde 5"ini geçmeyeceğini ifade etti. Altepe ,
`Böylece kente yeni bir meydan kazandırmış olacağız. Kamulaştırmaların sonuna
geldik. Bölgedeki son binalardan olan söz konusu binaların kamulaştırma kararı
çıktı. Kalan 6 binayla ilgili kararın da çıkmasıyla birlikte projenin
uygulamasına başlanacak` dedi.
2007-10-31
11:58:15 Star
Yargıtay, Koray Aydın`ın Müsteşarı`nın Cezasını
Bozdu
(ANKA)- Yargıtay Ceza Genel Kurulu , önceki haftalarda
Anayasa Mahkemesi `nin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı yargılama sonucu beraatine
karar verdiği Bayındırlık ve İskan eski Bakanı Koray Aydın `ın görev yaptığı
dönemde müsteşar olarak çalışan Ali Helvacı hakkında verilen mahkumiyet kararını
bozdu. Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından `Görevde yetkiyi kötüye kullanmak`
suçunu işlediği gerekçesiyle 5 ay hapis ve 117 YTL adli para cezasına
çarptırılan Helvacı , kararı temyiz etmişti.
Yargıtay Ceza
Genel Kurulu , ?eksik tahkikat` yapılarak karar verildiği için dosyanın
bozulmasına hükmetti. Helvacı , Dorukhan Tüneli`nin iyileştirilmesi işinin
yüklenici Köseoğlu İnşaat ve Ticaret A .Ş. ile Kayaoğlu İnşaat ve Ticaret Ltd .
Şti . ortak girişim grubuna ihale bedelinin yüzde 21.40 indirimle verilmesine
ilişkin `Görevi kötüye kullanma` suçunu işlediği gerekçesiyle Yargıtay 4. Ceza
Dairesi `nde yargılanmıştı.
Helvacı `nın
yargılandığı davadaki dosyalarda eski Bakan Aydın `ın ?Olur`unun da bulunduğu
yargılama sırasında açıklanmıştı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu `nun bozma
kararının ardından, daire eksik incelemeyi tamamlayıp yeni bir hüküm kuracak.
(ANKA)
2007-10-31 05:30:51 HaberX
Geyve Belediye Başkanı Kır cezaevinde
AA -
Hakkında "evrakta sahtekarlık" iddiasıyla açılan davada verilen 2 yıl 6 aylık
hapis cezası Yargıtay tarafından onanan Sakarya `nın Geyve ilçesi Belediye
Başkanı Mehmet Kır , Geyve Cezaevine gönderildi.
Edinilen
bilgiye göre, hapis cezası kararının, Yargıtay 11. Ceza Dairesince onanmasına
ilişkin kararın infaz için Geyve Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesinin
ardından, Belediye Başkanı Kır cezaevine konuldu.
1998 yılında,
belediye arsalarının satışıyla ilgili olarak, evrakta sahtecilik iddiasıyla
açılan davada Kır, 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış, dava dosyası
Yargıtaya gönderilmişti.
2007-10-31 05:30:50 HaberX
Canım Babam Hasan ÖZDERIN 'in Aziz Hatırasına, ( 13 Aralık 2004 - Söz Eylemini Yitirdi...)
|
OZDERIN, M. |