20 KASIM 2007 SALI GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

8 views
Skip to first unread message

Metin OZDERIN

unread,
Nov 20, 2007, 4:58:57 PM11/20/07
to [ O Z D E R I N ]
 

20 KASIM 2007 SALI GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

OZDERIN,M.

msn: ozd...@hotmail.com

+90 533 5445522      +90 555  5581289

 


 


 

   20 Kasım 2007 Tarihli ve 26706 Sayılı Resmî Gazete

                                                     MEVZUAT

YASAMA BÖLÜMÜ

 

TBMM KARARI

905 Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimine İlişkin Karar

 

YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ

 

CUMHURBAŞKANLIĞINA VEKÂLET ETME İŞLEMİ

— Cumhurbaşkanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal TOPTAN’ın Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

 

BAKANLIKLARA VEKÂLET ETME İŞLEMİ

— Ulaştırma Bakanlığına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi GÜLER’in Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

— Tarım ve Köyişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

— Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN’e, Devlet Bakanı Mehmet AYDIN’ın Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

— Adalet Bakanlığına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil ÇİÇEK’in Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

— Milli Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ’ın Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

— Ulaştırma Bakanlığına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı M. Hilmi GÜLER’in Vekâlet Etmesine Dair Tezkere

 

ATAMA KARARLARI

2007/12755  Boş Bulunan Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkan ve Üyeliklerine Atama Yapılması Hakkında Karar

— Millî Savunma ile Sağlık Bakanlıklarına Ait Atama Kararları

 

YÖNETMELİK

— Karadeniz Teknik Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

 

TEBLİĞLER

— 2007 Yılı Ekim Ayına Ait Yatırım Teşvik Belgeleri Listesi

— 2007 Yılı Ekim Ayında Verilen Belgeler ve Yararlandırılan Teşvik Unsurları Listesi

 

YARGI BÖLÜMÜ

 

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI

— Anayasa Mahkemesinin E: 2005/55, K: 2006/4 Sayılı Kararı (21/5/1986 Tarihli ve 3289 Sayılı, 17/6/1992 Tarihli ve 3813 Sayılı, 28/4/2004 Tarihli ve 5149 Sayılı Kanunlarda Değişiklik Yapan 28/4/2005 Tarihli ve 5340 Sayılı Kanun ile İlgili)

— Anayasa Mahkemesinin E: 2005/11 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2007/9 Sayılı Kararı

— Anayasa Mahkemesinin E: 2005/23 (Siyasi Parti Mali Denetimi), K: 2007/10 Sayılı Kararı


 Baykal’dan hukuk ve ahlak krizi uyarısı
CHP Lideri, holdingzede gurbetçileri kabulünde, “Yaşanan, bir hukuk faciasıdır. Konunun zaman aşımına uğraması için her şey yapılmış. Meclis acilen yasal düzenleme yapmalı” dedi
 
YURT dışında halka arz yoluyla izinsiz para toplayan holdingler tarafından dolandırılan gurbetçilerin kurduğu Avrupa Türkleri Dayanışma Derneğinin Başkanı Muhammet Demirci ve beraberindeki heyet, Baykal ’ı ziyaret ederek destek istedi.


Demirci , paralarını kaptıran gurbetçilerin artık dayanacak hallerinin kalmadığını, intiharların arttığını ve çocuklarına harçlık bile veremeyecek duruma geldiklerini anlattı. Avrupa ülkelerinde yargıdan sonuç alamadıklarını, Almanya ’ya geldiğinde Başbakan Erdoğan ’a konuyu aktardıklarını belirten Demirci , “Sayın Başbakana sorunumuzu anlattım. ‘Halimizden anlarsınız, ikimiz de Karadenizli ’yiz’ dedim. Ancak Başbakan, ‘Paralarınızı verirken bana mı sordunuz ?’ diye cevap verdi. Oysa biz kendisinden, ‘Haklarınızı arayacağız’ demesini beklerdik” diye konuştu.


Demirci , “Artık bu konu, yurt dışında yaşayan gurbetçilerimizi ölüp ölüp dirilten bir anarşi haline geldi. Ortada nitelikli bir dolandırıcılık var. Yargı çalışmıyor. Bu, büyük bir yangındır” dedi. Davada yargılananların tümünün hastalanıp rapor almasını eleştiren Demirci , Dursun Uyar hakkında görülen davanın duruşmasının 26 Kasımda yapılacağını, Uyar ’ın bu kez de teslim olmaması halinde, davanın zaman aşımından düşeceğini belirtti.


CHP Genel Başkanı Baykal da bu konunun, 800 bin kişiyi ilgilendiren, 30 milyar dolarlık “muazzam bir dolandırıcılık” olduğunu söyledi. Bu konuyu yıllardır gündemde tuttuklarını, Almanya ’da gurbetçilerle görüştüklerini anımsatan Baykal , şunları söyledi:


Yargı oyalanıyor


“Bunun üzerine iktidar da Mecliste çaresiz bir araştırma komisyonu kurulmasına razı oldu. Bu komisyonla, ‘Konuyu geçiştiririz’ diye düşündü. Bir araştırma komisyonunun böyle bir rapor hazırlaması, bizatihi kendisi bir yaptırım anlamına gelir. Yani bir hüküm vermedir. Meclis düzeyinde büyük yolsuzluğun, yaşandığını, dolandırıcılığın gerçekleştirilmiş olduğunu, Meclis de kabul etmiş oldu. Komisyon da raporunu hazırladı. Şimdi konunun Adalet Bakanlığına Hükümete intikal ettirilmesi ve oradan çıkacak sonuçların ele alınması ihtilacı var.”


Baykal , gurbetçileri dolandıranlardan hesap sorulmamasının altında siyasi iktidarın hesaplarının yattığını ileri sürerek, olayın üzerine yürüme konusunda siyasi zafiyet bulunduğunu, “dökme suyla değirmen döndürmeye çalışıldığını” ifade etti. Baykal , sözlerini şöyle sürdürdü:


“Yaşanan, bir hukuk faciasıdır. Konunun zaman aşımına uğraması için her şey yapılmış. Bu nedenle parlamento acilen bir yasal düzenleme yaparak, süreci takır takır işletmeli. Bu, dişinden tırnağından artırarak 30 yıldır biriktirdiği parayı dolandırıcıya kaptıran insanımızla alay etmektir. Bu bir hukuk krizidir, ahlak krizidir. Konunun çok çeşitli boyutları vardır. Yargı, siyaset, parlamento oyalanıyor. Biz parti olarak bu konuda yapılacak her türlü işbirliğine açığız.”

2007-11-20 08:39:00 HO Tercüman


 Ülkede demokrasi dışı güçlerin egemen olmasını asla istemem
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, ülkenin darbelerden çok çektiğini söyledi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, demokrasi dışı güçlerin Türkiye`ye egemen olmasını asla istemediğini söyledi.
 
Ülkenin darbelerden çok çektiğini belirten Özok , "Türkiye `de artık her şeyin demokrasi içinde gelişmesini ve büyümesini istiyorum. 12 Eylül darbesinin tahribatı, daha fazla demokrasi, daha fazla katılım, daha fazla çoğulculukla düzelebilir." dedi. Meclis `teki panelde konuşan Özdemir Özok , Türkiye `de eksiksiz demokrasinin uygulanması, hukukun tüm kurum ve kuruluşlarıyla işlemesi için her türlü katkıyı verdiklerini anlattı. Özok , yasaların sadece metinlerde kalmamasını, içselleştirilmesini ve yasama sürecine toplumun tüm kesimlerinin katılmasını istedi. "Artık günümüz demokrasisi biçimsel bir demokrasi değil, herkesi dinleyeceksiniz.`` diyen Özok , 22 Temmuz seçimlerinden sonra AK Parti `nin yeniden tek başına iktidara gelmesinin Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu bildirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan `ın seçim gecesi parti genel merkezinde yaptığı konuşmayı hatırlatan Özok , Başbakan`ın o gece verdiği mesajın ülkenin demokratik yapısı için önemli bir fırsat olduğuna inanıyor. TBB Başkanı, böyle bir yaklaşımın, Türkiye `deki pek çok sorunu aşacağını ve enerjinin boşa harcanmasını önleyeceğini ifade etti.

2007-11-20 01:47:01 Zaman


 Baro Başkanı 8 ayda değişti
 
Özdemir Özok , 31 Mart "ta yaptığı bir konuşmada, yargıya yönelik sistemli yıkım planı uygulamakla suçladığı AKP hükümeti için dün, "yeniden tek başına iktidara gelmesinin Türkiye için önemli bir fırsat" demesi şaşkınlık yarattı.


ÖZDEMİR ÖZOK "UN 8 AYDA YAŞADIĞI DÖNÜŞÜM ŞAŞIRTTI


TBMM "de "Yasama Sürecine Sivil toplum Katılımı: Bir sistem Arayışı" konulu panel düzenlendi. Panelin açılışında konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok da demokrasinin önemine işaret ederken, "Bir toplumun sadece demokrasi ile yönetilmesi yetmez. Demokrasi, katılım ister, demokrasi disiplin ister, değişime açık dinamik bir toplum ister" diye konuştu. Türkiye "de eksiksiz demokrasinin uygulanması, hukukun tüm kurum ve kuruluşlarıyla işlemesi için Türkiye Barolar Birliği olarak her türlü katkıyı verdiklerini anlatan Özok , "Artık günümüz demokrasisi biçimsel bir demokrasi değil, herkesi dinleyeceksiniz" dedi.


Erdoğan"ı unutmadı!


Özdemir Özok , 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP "nin yeniden tek başına iktidara gelmesinin Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu bildirdi. Seçim gecesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "ın parti genel merkezinde konuşma yaptığını hatırlatan Özok , "Başbakanın verdiği mesajın ülkemizin demokratik yapısı için önemli bir fırsat olduğuna hala inanıyorum" diye konuştu. Böylesi bir yaklaşımın, Türkiye "deki pek çok sorunu aşacağını ve enerjinin boşa harcanmasını önleyeceğini kaydeden Özok , yeni anayasa çalışmalarına da değindi. Türkiye Baralor Birliğinin kendi hazırladığı anayasa taslağını kamuoyuna sunduğuna dikkati çeken Özok , bu konuda hiçbir ön yargılarının bulunmadığını belirtti.


AKP "ye övgü yağdırdı!..


31 Mart "ta, Türkiye "de yargı erkinin bütününe yönelik sistemli bir yıkım planı uygulandığını savunan TBB Başkanı Özok , dün AKP "fırsat" dedi


"Ülkenin birliğine saldırı var" demişti


31 Mart 2007"de Türkiye Barolar Birliği "nin Balgat "ta inşa edilecek yeni hizmet binasının temel atma töreninde konuşan TBB Başkanı Özdemir Özok , Türkiye "de yargı erkinin bütününe yönelik sistemli bir yıkım planı uygulandığını ileri sürmüştü. Özok , Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu "nda üye seçimi konusunda yaşanan olumsuzlukların iktidarın yargıç güvencesine yaklaşımını ortaya koyduğunu kaydetmişti. Ülkenin birliği, bütünlüğü yanında, devletin "tekil devlet modeli" ve "laik demokratik sosyal hukuk devleti" yapısının etnik ayrımcılık ve gericiliğin saldırısı altında olduğunu ifade eden Özok , iktidarın da oy çokluğuna dayanarak, geçmiş uygulamaları aratacak yönde hareket ettiğini savunmuştu. Özok , ayrıca Köşk seçimi sürecinde AKP "nin takındığı tavra ilişkin de eleştirilerde bulunmuştu.


TBB Başkanı Özdemir Özok "un Meclis "de yaptığı konuşmayı TBMM eski Başkanı, AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç da ilgi ile izledi.


Haber : Ceyhun BOZKURT

2007-11-20 04:00:01 Yeni Çağ


 Kamboçya mahkemesinde ilk duruşma
Kamboçya`da savaş suçlarını yargılamak üzere kurulan uluslararası mahkeme bugün halka açık ilk duruşmasını gerçekleştirecek. Bunun mahkeme için büyük sembolik önem taşıdığı belirtiliyor.
 
Birleşmiş Milletler destekli mahkeme, Khang Khek Ieu - diğer adıyla Duch`un - kefalet talebini değerlendirecek.Duch, bundan 30 yıl önce, binlerce insanın işkence gördüğü ve infaz edildiği Tuol Sleng hapishanesini yönetiyordu.Avukatları, müvakkillerinin başka bir mahkemenin kararı doğrultusunda sekiz yıl boyunca hüküm giymeksizin gözaltında tutulduğunu söyleyerek, kefalet talebinde bulunuyorlar.BBC`nin Phnom Penh `teki muhabiri Guy De Launey, Duch`un kefalet talebinin tek başına çok önemli olmadığını, zira serbest bırakılması ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söylüyor.Ancak muhabirimiz, Duch`un duruşmada görülecek olmasının geçtiğimiz yıl kurulan mahkeme açısından ileri doğru bir adım olarak görüleceğini belirtiyor.Kamboçya `da Kızıl Kmerlerin iktidarda olduğu 1975 ila 1979 yıllarında yaklaşık 1 milyon 700 bin kişinin öldüğü sanılıyor.Kızıl Kmerler `in beş üst düzey yöneticisi halen gözaltında tutuluyor.Kamboçya `da Kızıl Kmerler `in işbaşında olduğu 1970`lerde devlet başkanlığı görevinde bulunan Khieu Samphan, dün gözaltına alınarak, BM gözetiminde kurulmuş olan özel mahkemeye teslim edilmişti.İnsanlığa karşı suç işlemekle itham edilen Khieu Samphan, `masum olduğunu ve yüzbinlerce yurttaşının öldüğü dönemde kendisinin eli kolu bağlı bir izleyici durumunda kaldığını` savunuyor.Bir hafta önce de, eski Dışişleri Bakanı İeng Sary ve eşi gözaltına alınmıştı.Yıllardır süren gecikmeler ve hukukî kavgalar ardından, Kızıl Kmerler Mahkemesi , nihayet Kamboçya `da olumlu tepkiler almaya başlamış görünüyor.Ulusal gazeteler, son tutuklama kararlarını övgüyle karşıladı ve yargıçların hızla hareket etmesi çağrısında bulundu.Otuz yıl önce iktidardan uzaklaştırılan Kızıl Kmerler `in yönetimi sırasında işlenen suçlara karıştıkları belirtilen kişilerin çoğu şimdi 70`li ve 80`li yaşlarda. Pol Pot , yaklaşık on yıl önce ölmüştü. İsmi bir efsaneye dönüşen askeri komutan Ta Mok da öldü.Kamboçya yönetimiyle uluslararası yetkililer arasında, mahkemelerin nasıl yürütüleceği, hangi hukukun işletileceği, mahkemenin nasıl ve kimlerden oluşması gerektiği gibi noktalarda yıllarca tatışmalar sürdü. Yargılama sürecinde ne kadar ileri gidilmesi gerektiği, yargılananların, sadece üst düzey yöneticilerle mi sınırlı kalacağı, alt düzeylerdeki ihbarcıların da mahkeme kapsamına alınıp alınmayacağı konuları da anlaşmazlık yarattı.Yıllarca süren pazarlıkların maliyeti de yüksek oldu. BM `nin mahkemeye 50 milyon dolardan fazla katkı sağladığı tahmin ediliyor. Ancak bu katkının yeterli olmayacabileceği belirtiliyor.Kızıl Kmerlerin birçok lideri daha önce affa uğramış ve yeniden siyaset sahnesine kabul edilmişti.Şimdi mahkemeye çıkacak olan eski liderlerin birçoğu yıllardır rahat bir yaşam sürdürüyordu. Bu da, uzlaşma sürecinin bir parçası olarak kabul ediliyordu.Ancak şimdi Kızıl Kmerlerin iktidarı döneminde büyük kayıplara uğramış olan birçok Kamboçyalı , daha fazlasını istiyor ve adaletin yerini bulmasını talep ediyor.

2007-11-20 08:24:23 BBC Türk


 Kamboçya mahkemesinde ilk duruşma
Kamboçya`da savaş suçlarını yargılamak üzere kurulan uluslararası mahkeme bugün halka açık ilk duruşmasını gerçekleştirecek. Bunun mahkeme için büyük sembolik önem taşıdığı belirtiliyor.
 
Birleşmiş Milletler destekli mahkeme, Khang Khek Ieu - diğer adıyla Duch`un - kefalet talebini değerlendirecek.Duch, bundan 30 yıl önce, binlerce insanın işkence gördüğü ve infaz edildiği Tuol Sleng hapishanesini yönetiyordu.Avukatları, müvakkillerinin başka bir mahkemenin kararı doğrultusunda sekiz yıl boyunca hüküm giymeksizin gözaltında tutulduğunu söyleyerek, kefalet talebinde bulunuyorlar.BBC`nin Phnom Penh `teki muhabiri Guy De Launey, Duch`un kefalet talebinin tek başına çok önemli olmadığını, zira serbest bırakılması ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söylüyor.Ancak muhabirimiz, Duch`un duruşmada görülecek olmasının geçtiğimiz yıl kurulan mahkeme açısından ileri doğru bir adım olarak görüleceğini belirtiyor.Kamboçya `da Kızıl Kmerlerin iktidarda olduğu 1975 ila 1979 yıllarında yaklaşık 1 milyon 700 bin kişinin öldüğü sanılıyor.Kızıl Kmerler `in beş üst düzey yöneticisi halen gözaltında tutuluyor.Kamboçya `da Kızıl Kmerler `in işbaşında olduğu 1970`lerde devlet başkanlığı görevinde bulunan Khieu Samphan, dün gözaltına alınarak, BM gözetiminde kurulmuş olan özel mahkemeye teslim edilmişti.İnsanlığa karşı suç işlemekle itham edilen Khieu Samphan, `masum olduğunu ve yüzbinlerce yurttaşının öldüğü dönemde kendisinin eli kolu bağlı bir izleyici durumunda kaldığını` savunuyor.Bir hafta önce de, eski Dışişleri Bakanı İeng Sary ve eşi gözaltına alınmıştı.Yıllardır süren gecikmeler ve hukukî kavgalar ardından, Kızıl Kmerler Mahkemesi , nihayet Kamboçya `da olumlu tepkiler almaya başlamış görünüyor.Ulusal gazeteler, son tutuklama kararlarını övgüyle karşıladı ve yargıçların hızla hareket etmesi çağrısında bulundu.Otuz yıl önce iktidardan uzaklaştırılan Kızıl Kmerler `in yönetimi sırasında işlenen suçlara karıştıkları belirtilen kişilerin çoğu şimdi 70`li ve 80`li yaşlarda. Pol Pot , yaklaşık on yıl önce ölmüştü. İsmi bir efsaneye dönüşen askeri komutan Ta Mok da öldü.Kamboçya yönetimiyle uluslararası yetkililer arasında, mahkemelerin nasıl yürütüleceği, hangi hukukun işletileceği, mahkemenin nasıl ve kimlerden oluşması gerektiği gibi noktalarda yıllarca tatışmalar sürdü. Yargılama sürecinde ne kadar ileri gidilmesi gerektiği, yargılananların, sadece üst düzey yöneticilerle mi sınırlı kalacağı, alt düzeylerdeki ihbarcıların da mahkeme kapsamına alınıp alınmayacağı konuları da anlaşmazlık yarattı.Yıllarca süren pazarlıkların maliyeti de yüksek oldu. BM `nin mahkemeye 50 milyon dolardan fazla katkı sağladığı tahmin ediliyor. Ancak bu katkının yeterli olmayacabileceği belirtiliyor.Kızıl Kmerlerin birçok lideri daha önce affa uğramış ve yeniden siyaset sahnesine kabul edilmişti.Şimdi mahkemeye çıkacak olan eski liderlerin birçoğu yıllardır rahat bir yaşam sürdürüyordu. Bu da, uzlaşma sürecinin bir parçası olarak kabul ediliyordu.Ancak şimdi Kızıl Kmerlerin iktidarı döneminde büyük kayıplara uğramış olan birçok Kamboçyalı , daha fazlasını istiyor ve adaletin yerini bulmasını talep ediyor.

2007-11-20 08:24:23 BBC Türk


 Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıları DTP davasını yorumladı
 
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu , Anayasa ’nın 69. maddesindeki "Temelli kapatılan bir parti başka adla kurulamaz" hükmünün Anayasa Mahkemesi ’nce yaptırıma bağlanması gerektiğini belirterek, "(Kurulamaz) diyor. Kurulursa ne olur? O partinin de kapatılması lazım" dedi.


Kanadoğlu , AA muhabirinin DTP hakkında açılan kapatma davasının ardından, "parti kapatmanın sorunu çözmeyeceği" yönündeki görüşleri hatırlatması üzerine, terörle mücadelede yegane yolun ilgili siyasi partiye kapatma davası açmak olmadığını söyledi.


Batı demokrasilerinde de siyasi parti kapatma bulunduğunu, ancak bu yola sık başvurulmadığını ifade eden Kanadoğlu , siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu, Türkiye ’de bütün siyasi partilerin "ulus devlet", "hukuk devleti" ve "laik devlet" ilkeleri üzerinde mutabık olmaları gerektiğini kaydetti.


Hukukun gereğinin mutlaka yapılması gerektiğini, Anayasa ve yasalarda kapatma yaptırımı varsa "bunu uygulamıyorum" denemeyeceğini anlatan Kanadoğlu , "Demokrasilerin kendilerini koruması lazımdır ve zorunludur.


Biz bunu hem 1961 Anayasası’nda hem de 1982 Anayasası’nda görüyoruz" diye konuştu.


"Kapatma yaptırımının sonuçsuz kaldığı" yönündeki görüşlerin hatırlatılması üzerine Kanadoğlu , Anayasa ’nın 69. maddesindeki "Temelli kapatılan bir parti başka ad altında kurulamaz" hükmünün Anayasa Mahkemesince yaptırıma bağlanması gerektiğini söyledi. Bu konuda Anayasa Mahkemesi ’ne görev yaptığı dönemde bir başvuruda bulunduğunu anımsatan Kanadoğlu , "Anayasa Mahkemesi bizim bu başvurumuzu kabul etmedi.


Anayasa ’daki o hükmün bir yaptırımı olmalı. Bu bir dilek ifadesi değil.


’Kurulamaz’ diyor. Peki kurulursa ne olur? O partinin de de kapatması lazım" diye konuştu.


OK ’UN SÖZLERİ


Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok da, "siyasi parti kapatma davalarının kesin bir çözüm olmadığını" söyledi. Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası ’nda eksiklikler bulunduğunu ifade eden Ok , "Örneğin, fiilin ağırlığına göre, Anayasa Mahkemesi kapatma yaptırımı yerine Hazine yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımı da uygulayabilir. Peki Hazine yardımı almayan ne olacak?" diye sordu.


Bugünkü yasal düzenlemelerle siyasi parti kapatma davalarından sonuç almanın mümkün olmadığını, zaten o partilerin yedeğinin bulunduğunu vurgulayan Ok , şunları kaydetti:


"Siyasi partileri kapatarak sonuca varmak zor. Bir siyasi partiye kapatıp 3-5 yöneticisine yasak getiriliyor. Ancak yeni bir parti kurmak çok zor değil, hatta kurulmuş yedek partileri var. Siyasi partiler demokratik toplumların hepsinde var. Türkiye ’de bölücü partiler var, gizli emelleri olan partiler var. Bunu nasıl engelleyeceğiz? Bana göre, Türkiye ’de bir siyasi partinin kapatılmasına neden olmuş genel başkanı, milletvekilleri, bütün il, ilçe başkan ve yöneticilerinin tümüne yönelik yasak getirilmelidir. Burada o partinin eylemlerin ’odağı’ olmasını neden olanlara daha fazla süreyle yasak getirilebilir. Bu yasak kısmen daha etkili olur." Basına da önemli görevler düştüğünü anlatan Ok , "bölücü" düşünceye sahip partilerin halka iyi anlatılması gerektiğini, böylece bu partilerin oylarının düşeceğini söyledi.


Nuri Ok , Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının siyasi partilere dava açma konusunda takdir yetkisi bulunduğunu belirterek, "Başsavcılık delilleri yeterli görmüş ve DTP ’ye dava açmış. Mevcut Anayasa ve yasalara göre ’niye dava açtın’ denemez. Delilleri yeterli görmüş. Ancak bugünkü düzenlemeler yeterli değil" diye konuştu.

2007-11-20 11:48:47 Milliyet


 Ankara Barosu: DTP kapatılmasın, PKK ile bağı olan yargılansın


DTP hakkında açılan kapatma davasına siyasetçi ve aydınlardan sonra Ankara Barosu`ndan da tepki geldi. Baro Başkanı Vedat Ahsen Coşar, parti kapatmaya karşı olduklarını açıkladı. Partilerin yargı yoluyla değil, halkın oyuyla kapatılması gerektiğini söyleyen Coşar, partide PKK ile bağı olanlar varsa, o kişilerin yargılanması gerektiğini kaydetti.
 
Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar , dün yazılı bir açıklama yaptı. Coşar , açıklamasında DTP `nin kurulduğu günden bugüne kadar olan süreçte terörle arasına sınır koyamadığını, varlık sebebi olan demokrasi konusunda da iyi sınav veremediğini ifade etti. Partinin kapatılması talebiyle dava açmanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı `nın takdirinde olduğunu belirten Coşar , ancak, davanın siyaseten doğru olmadığını dile getirdi. Coşar , liberal demokratik sistem içinde, siyaset ve demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan, halkı yetkilendirmenin araçları arasında yer alan partilerin yargı yoluyla değil, halkın oyuyla kapatılması gerektiğini ifade etti. Coşar , açıklamasında şu görüşlere yer verdi: "Ankara Barosu olarak, Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından DTP `nin kapatılması talebiyle açılan davaya karşı olduğumuzu, anılan partiyi kapatmak yerine suç ve cezanın kişiselliği ilkesi gereğince etnik ırkçılık yaptıkları, çözümü demokraside ve parlamentoda değil de silahta aradıkları ve bu yönde faaliyet gösteren terör örgütüyle organik bağı olduğu tespit edilen parti üyeleri hakkında dava açılmasının hukuken ve siyaseten daha uygun olacağı yönündeki düşüncemizi kamuoyuyla paylaşırız."


Ankara , Zaman

2007-11-20 01:47:01 Zaman


 Turkcell`e kötü haber
Altimo`nun, Çukurova`ya ait yüzde 13.8 Turkcell hissesi üzerindeki rehin haklarının British Virgin Islands Mahkemeleri tarafından tanındığı bildirildi.
 
Altimo `nun, Çukurova `ya ait yüzde 13.8 oranındaki Turkcell hissesi üzerindeki rehin haklarının British Virgin Islands Mahkemeleri tarafından tanındığı bildirildi.


Altimo `dan yapılan açıklamaya göre, mahkeme, Çukurova Grubu `nun hisselerin Altimo `ya devrine ilişkin girişimlerinin, Altimo `nun sahibi olduğu hisselerin kayıt altına alınmasının Çukurova Grubu tarafından kasıtlı olarak engellenmesi nedeniyle teknik olarak mümkün olmayacağını kabul etti. Açıklamada, mahkemenin Çukurova ile davalı olan Altimo `nun Turkcell hisseleri üzerindeki rehinlerin kaldırılmasına yönelik Telia Sonera başvurusu konusunda da Altimo lehine karar verdiği bildirildi.


Açıklamada, daha önce Altimo `nun Çukurova `nın Alfa Grubu `na olan 1.35 milyar dolarlık borcuyla ilgili olarak birçok kez temerrüte düştüğü hatırlatılarak, Çukurova `nın bir çok kez borç anlaşmasını ihlal etmesi sonucunda Altimo `nun kalan borcun anlaşmaya uygun olarak ödenmesini talep ettiği kaydedildi.


Açıklamada, Çukurova `dan geri ödeme alamayan Altimo `nun borcuna karşılık Çukurova `nın Turkcell `deki yüzde 13.8 hissesinin tahsisini talep ettiği, buna rağmen hisselerin sahibi olarak Çukurova `nın, Altimo `nun teknik kaydını bloke ettiği kaydedildi. Altimo daha sonra British Virgin Islands mahkemelerine başvurmuş ve mahkeme iki tarafın da kendi hukuksal haklarını koruması yönünde karar vermişti.


Açıklamaya göre, adli kovuşturma yönünde Telia Sonera , Çukurova ile aralarındaki Turkcell Holding hissedarları anlaşmasının ihlal edildiğini iddia ederek, hisseler üzerinde mahkeme emri çıkardı. Mahkeme, Telia Sonera `nın Turkcell hisseleri üzerinde mahkeme emri başvurusunu reddederek, Altimo `nun masraflarını ödemesi kararını verdi. Altimo , Çukurova `nın borç anlaşmasıyla ilgili ihlal ve temerrütleri karşısında yasal tanınma arayışı yolunda gitmek konusunda karar aldı.

İSTANBUL (ANKA)

2007-11-20 18:42:44 Yeni Şafak


 Yargıtay boşanmayı bozdu, Gönül Yazar`ın ablası 5 milyon YTL`lik miras...
 
Bahri KARATAŞ /İZMİR , (DHA )


İZMİRLİ arazi ve bina zengini tanınmış işadamı 81 yaşındaki Aziz Özkahraman `dan boşanmamak için 6 yıldır direnen Gönül Yazar `ın ablası 74 yaşındaki Belma Özkahraman , eşinin kalp krizinden ölmesi üzerine 5 milyon YTL `lik servetin sahibi oldu.


Şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle, yıldır evli olduğu eşi Belma Özkahraman `a 2001 yılında boşanma davası açan Aziz Özkahraman , bir yandan da sevretine servet kattı. Çok sayıda apartmanı, Manisa `da bağ ve bahçeleri bulunan Özkahraman , 2005 yılında İzmir 2`inci Aile Mahkemesi `nin verdiği kararla eşinden boşandı.


Mahkeme, çocukları bulunmayan çiftten Belma Özkahraman `a aylık bin 250 YTL nafaka bağladı. Boşanmamak için direnen ve bir yandan da sağlık sorunları yaşayan Belma Özkahraman `ın avukatı Gani Engin Ulusoy , duruşmada yalancı tanıklık yaptıklarını iddia ettiği Mirşah Çatalkaya ve Berna Çatalkaya hakkında suç duyusunda bulunup, ceza davası açılmasını sağladı. Bunun sonucunu beklemeden de İzmir 2`inci Aile Mahkemesi `nin boşanma kararınının bozulması için Yargıtay `a başvurdu.


KARAR YARGITAYDA BOZULDU


Dosyayı inceleyen Yargıtay 2`inci Hukuk Dairesi , avukatın gerekçesini haklı bularak mahkemenin verdiği boşanma kararını 2005 yılında bozdu .


Bozma kararı üzerine boşanma davası aynı mahkemede yeniden görülmeye başlandı. Geçen temmuz ayında yapılan son duruşmaya Belma Özkahraman `ın avukatı Gani Engin Ulusoy mazeret belirterek, katılmadı. Ertelenen duruşmadan iki gün sonra da işadamı Aziz Özkahraman , Çeşme `deki yazlığında kalp krizinden yaşamını yitirdi.


ONANSAYDI 1 YTL BİLE ALAMAZDI


İşadamı Aziz Özkahraman `ın ölümü şok etkisi yaratırken, boşanma davası düştü. 6 yıldır boşanmamak için direnen Belma Özkahraman , 4 milyon YTL `si taşınmazlar, 1 milyon YTL `si nakit para olmak üzere toplam 5 milyon YTL `lik servetin sahibi oldu.


Yargıtay `ın, işadamının ölümünden önce boşanma kararını onaylamış olsaydı, Gönül Yazar `ın ablası Belma Özkahraman `ın, mirastan 1 YTL bile alamayacaktı.

2007-11-20 11:48:47 Milliyet


 Anayasa Mahkemesi`nin parti mali denetimleri sürüyor
 
Anayasa Mahkemesi , Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi ile Sosyalist Demokrasi Partisi ’nin 2004 yılına ait kesin hesaplarının Siyasi Partiler Yasasına uygun olduğuna karar verdi.


Anayasa Mahkemesinin , Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi ’nin 2004 yılına ait kesin hesabının mali denetimine ilişkin kararı Resmi Gazete ’nin bugünkü sayısında yayımlandı.


Yüksek Mahkeme , Cumhuriyetçi Demokrat Türkiye Partisi 2004 yılı kesin hesabında gösterilen 382 milyon 360 bin TL gelir, giderlerinin 264 milyon 200 bin TL gider ve 2005 yılına 118 milyon 160 bin TL nakit devrinin Siyasi Partiler Yasasına uygun olduğuna karar verdi.


Anayasa Mahkemesi kararında, Sosyalist Demokrasi Partisi ’nin 2004 yılına ait 73 milyar 267 milyon 485 bin 449 TL gelir, 70 milyar 103 milyon 663 bin 225 TL gider ve 3 milyar 163 milyon 822 bin 224 TL nakit devrinin eldeki bilgi ve belgelere göre doğru, denk ve Siyasi Partiler Kanunu ’na uygun olduğu belirtildi.

2007-11-20 10:48:15 Milliyet


 Hakimle sanığın Kalaşnikof" polemiği
"Sauna çetesi davasında sanık Gündüzoğlu tutukluluğuna itiraz edince Hakim Gönül "Kalaşnikofu iyi saklasaydın dedi. Gündüzoğlu "Kalaşnikofu da saklarım, her şeyi de saklarım karşılığı verdi.
 
ANKARA - Kamuoyunda "Sauna Çetesi olarak bilinen ve eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ile sanatçı İbrahim Tatlıses "in de aralarında bulunduğu 18 sanığın yargılanmasına, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.Duruşmaya, tutuklu sanıklar Kasım Zengin ve Siyami Gündüzoğlu , tutuksuz sanıklar Serdar Yük , Hüseyin Osman Selçuklu ve Ertuğrul Çakır ile avukatları katıldı.


Mahkeme Başkanı Süreyya Gönül , sanık Siyami Gündüzoğlu "na, Ankara Barosu tarafından avukat Buket Özbek "in, müdafii olarak tayin edildiğini söyledi. Sanık Kasım Zengin "in, cezaevinden mahkemeye dilekçe gönderdiğini belirten Gönül, müşteki Hüseyin Bozan "ın emniyet ifadesinin de mahkemeye ulaştığını kaydetti.


Mahkeme Başkanı Gönül, Hüseyin Bozan "ın, mahkemece ifadesinin alınması için yazılan talimat cevabının, adı geçen kişi Orta Kapalı Cezaevinde tutuklu olduğundan tekrar mahkemeye gönderildiğini söyledi. Sanık Kasım Zengin ise gazetelerden Hüseyin Bozan "ın tahliye olduğunu okuduğunu, ancak kesin olarak bu konuda bir bilgisinin bulunmadığını belirtti.


Sanık Siyami Gündüzoğlu "nun avukatı Buket Özbek , dava dosyasını inceleyip beyanda bulunmak için süre isteyerek, müvekkilinin tahliyesine karar verilmesini talep etti. Sanık Gündüzoğlu da tahliyesine karar verilmesini istedi. Ancak Savcı Mustafa Bilgili, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi talebinde bulundu.


Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme, dava dosyasındaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı erteledi.


Kararın açıklanmasının ardından, tutuklu sanık Gündüzoğlu, "dinleme kaydının bulunmadığını, en az ceza istenen sanıklardan biri olmasına karşın, cezaevinde bulunduğunu ifade ederek, "çifte standart uygulandığını iddia etti.


Mahkeme Başkanı Gönül"ün, "Kalaşnikofu iyi saklasaydın demesi üzerine, Gündüzoğlu, "Kalaşnikofu da saklarım, herşeyi de saklarım karşılığı verdi.

2007-11-20 16:57:19 NTV-MSNBC


 Küre Operasyonu Davası
 
2007-11-20 17:16 Kamuoyunda `Sauna Davası ` olarak bilinen Küre Operasyonu davasında aralarında ünlü türkücü İbrahim Tatlıses , eski Emniyet Genel Müdür Vekili Ertuğrul Çakır , çetenin lideri olduğu iddia edilen medyum Kasım Zengin `in de bulunduğu 18 kişinin yargılanmasına devam edildi.


Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen davanın bugünkü duruşmasına tutuklu sanıklar Kasım Zengin , Siyami Gündüzoğlu ile tutuksuz sanıklar Ertuğrul Çakır , Osman Hüseyin Selçuklu , Serdar Yük ve sanık avukatları katıldı. Duruşmada Mahkeme Başkanı Süreyya Gönül ünlü türkücü Tatlıses`in eski hayat arkadaşı Derya Tuna `yı vurmakla suçlanan Hüseyin Bozan `ın ifadesinin alınması için tutuklu bulunduğu Orta Kapalı Cezaevi `ne tebliğ gönderildiğini belirtti. Duruşmada Mahkeme Başkanı Gönül, sanık Zengin`e


Bozan`ın nerede olup olmadığını sordu. Bunun üzerine Zengin, "Ben gazetelerden Hüseyin Bozan `ın tahliye olduğunu okuduğumu hatırlıyorum, ancak kesin olarak bilgim yok" cevabını verdi. Duruşma, tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamına, Hüseyin Bozan `ın ifadesinin beklenmesine karar verilerek ertelendi.


Duruşmada, Mahkeme Başkanı Süreyya Gönül ile sanık Siyami Gündüzoğlu arasında Kaleşnikof polemiği yaşandı. Duruşmada söz alan Gündüzoğlu, haklarında ağır suçlamalar bulunan sanıkların tahliye edilmesine rağmen kendisinin hala cezaevinde olduğunu hatırlatarak `Adalet istiyorum` diye bağırdı. Mahkeme Başkanı Süreyya Gönül `ün sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vermesi üzerine Gündüzoğlu tepkisini sürdürdü. Gündüzoğlu`nun mahkemenin düzenini bozmasına sinirlenen Mahkeme Başkanı Gönül`ün "Sen kaleşnikofları sakla" demesi üzerine Gündüzoğlu, "Kaleşnikofları da saklarım her şeyi de saklarım" diye bağırdı. Sanık Gündüzoğlu cezaevi personeli tarafından duruşma salonunun dışına çıkarıldı.

2007-11-20 17:27:02 Polis Haber


 Belçika`daki yargılamada savcı ceza artırımı istedi
 
AA-Bugünkü oturumda sanık avukatlarının iddialarını yanıtlayan Savcılık, ceza taleplerini de açıklarken, teröristlere daha önce verilen ancak iptal edilen cezaların artırılmasını istedi.


Terörist Fehriye Erdal ve terör örgütü DHKP -C üyesi 10 sanığı Belçika `da işledikleri suçlardan yargılayan Bruges Ceza Mahkemesi , 28 Şubat 2006`da açıkladığı kararda, Fehriye Erdal `a 4, örgütün başı Dursun Karataş `a 5, sözcüsü Musa Asoğlu `na 6, Kaya Saz , Bahar Kimyongür , Zerrin Sarı ve Şükriye Akar Özordulu `ya 4`er yıl hapis cezası vermişti. Gent Temyiz Mahkemesi de 7 Kasım 2006`da bu cezaları onamıştı.


Bruges Mahkemesi , ayrıca DHKP -C`yi "terör örgütü" olarak nitelendirmiş ve Belçika `da adli alanda örgütün bu sıfatına resmiyet kazandırmıştı.


Savcılık, bugünkü oturumda, Karataş ve Asoğlu için 10`ar yıl hapis cezası isterken Asoğlu hakkında ayrıca 5 bin avro para cezası talebinde bulundu.


Savcılık, Kimyongür için 7 yıl hapis ve 5 bin avro para cezası isterken, Erdal , Saz, Sarı ve Özordulu için 5`er yıl hapis cezası talebinde bulundu.


DHKP -C`nin uluslararası terör örgütü, suç örgütü ve çete olduğunun teyit edilmesini de isteyen Savcılık, sanıkların mahkemeyi yanıltmak istediklerini, Belçika `nın elinde önemli belge ve kanıtlar bulunduğunu, Belçika `yı merkez olarak kullanan bu örgütün, terör örgütü El Kaide `den bir farkı olmadığını belirtti.


Terör örgütünün Türkiye `deki son faaliyetleri hakkında da bilgi ve örnekler veren Savcılık, Belçika `nın uluslararası terörizme karşı mücadeleye katılması gerektiğini, birçok terör örgütünün bu mahkeme kararını beklediğini , sanıklara hoşgörü ile davranılması halinde diğer bazı terör örgütlerinin de Belçika `ya gelip yerleşeceklerini belirtti.


Mahkeme oturumları devam ediyor.

2007-11-20 05:27:15 HaberX


  İki Kişiyi Öldüren Polise Müebbet
 
2007-11-14 14:32 Konya `da sevgilisini ve alışveriş merkezinin güvenlik görevlisini öldüren polis memuruna müebbet hapis cezası verildi. Hafifletici nedenleri gözününde bulunduran mahkeme heyeti, sanığa 40 yıl hapis cezası verilmesini kararlaştırdı.


Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi `ndeki duruşmaya tutuklu sanık Azmi Özer ve avukatı ile davacı Mehmet Balaban katıldı.


Mahkeme heyeti, evrakın tamamlandığını, İstanbul Adli Tıp Kurumu `ndan tutuklu sanığın cezai ehliyetinin bulunduğuna dair raporun geldiğini ve duruşma sürecinin tamamlandığını söyledi.


Son savunması istenen sanık avukatı, müvekkilinin imam nikahıyla birlikte yaşadığı Neşe Balaban `ı öldürmek istemediğini, güvenlik görevlisi Adnan Kılıç `ı ise ağır tahrik altında öldürmek zorunda kaldığını savundu .


Tutuklu sanık Azmi Özer ise "Yüce adalete güveniyorum" dedi.


Mahkeme heyeti, Özer `e 2 kişiyi öldürmekten ayrı ayrı müebbet hapis cezası verdi. Hafifletici nedenleri göz önünde bulunduran mahkeme heyeti, cezayı Neşe Balaban `ı öldürmekten 25, Adnan Kılıç `ı öldürmekten 15 yıl olmak üzere toplam 40 yıla düşürdü.


Konya `nın Selçuklu ilçesinde, 9 Ocak 2007`de Necmettin Erbakan Parkı `nda Konya Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü `nde görevli polis memuru Azmi Özer , bir süredir ilişkisi olduğu öne sürülen Neşe Balaban ile alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak çalışan Adnan Kılıç `ı başlarından tabancayla vurarak öldürmüş ve polise teslim olmuştu.

2007-11-20 15:16:04 Polis Haber


 Eski milletvekiline kelepçe
Ankara`da 2 kişinin yaralandığı ``park etme`` nedeniyle çıkan kavga nedeniyle gözaltına alınan 9 kişiden eski Ankara Milletvekili Hamdi Eriş tutuklandı.
 
Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince Ankara Adalet Sarayı `na getirilen 9 kişi, Adli Tıp Kurumunda sağlık kontrolünden geçirildi.


Cumhuriyet Savcısı Mustafa Sılaydın tarafından sorgulanan zanlılardan 8`i serbest bırakılırken, eski milletvekili Hamdi Eriş , ``kasten adam yaralama`` suçundan tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi. Ankara Nöbetçi 4. Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkartılan Eriş , tutuklanarak cezaevine gönderildi

2007-11-20 20:17:48 Haber7


 Tecavüzcülere Ceza Yağdı
 
2007-11-20 17:14 Kırıkkale `de 15 yaşındaki kıza tecavüz etmekten yargılanan 9 sanığa 6 ile 12 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi.


Ankara `daki evinden kaçarak iş bulmak için geldiği Kırıkkale `de bir kafede tanıştığı gençlerden yardım isteyen ve bu kişilerce götürüldüğü evde alıkonularak tecavüze uğrayan 15 yaşındaki H.B. adlı kıza tecavüz etmekten tutuklanan 9 kişinin yargılanması sona erdi. Kırıkkale kamuoyunda kafe tecavüzü olarak da bilinen olayda sanıklara ceza yağdı. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen davada, 17-25 yaşları arasındaki 9 sanığa 6 yıl 8 ay ile 12 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verdi.


Olayın geçtiği 20 Şubat 2006 tarihinde 15 yaşında olan H.B.`nin şikayeti üzerine Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü `ne bağlı Asayiş Şubesi ekipleri tarafından yakalanan 9 kişi, çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı.

2007-11-20 17:27:02 Polis Haber


 AIHM, seçim barajına yarın bakacak
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ’nin (AİHM ) temyiz niteliğindeki büyük dairesi, yüzde 10’luk seçim barajına ilişkin Türkiye aleyhine açılan davayla ilgili yarın yeni bir duruşma yapacak.


Mahkemenin ilgili dairesi, 30 Ocakta aldığı kararda, Türkiye ’de uygulanan yüzde 10’luk seçim barajına karşı açılan davada insan hakları ihlalinde bulunulmadığı görüşüne varmıştı.


Türkiye ’de 3 Kasım 2002’de düzenlenen genel seçimlerde DEHAP ’ın Şırnak milletvekili adayları Resul Sadak ve Mehmet Yumak , partilerinin kentte yüzde 45,95 oranında oy almasına rağmen milletvekili seçilemedikleri gerekçesiyle 2003 yılında AİHM ’ye başvurmuşlardı. Sadak ve Yumak , AİHM ’nin ilgili dairesinin Türkiye lehinde karar alması üzerine, davanın temyiz niteliğindeki Büyük Dairede görüşülmesini talep etmişlerdi.


AİHM ’nin önceki gerekçeli kararında, "Türkiye ’de özellikle 1970’li yıllardaki istikrarsızlığın göz önünde tutulduğu" ifade edilerek, bu barajın TBMM ’nin "aşırı şekilde bölünmesi ve işlevsiz hale gelmesini" önlemeye yönelik olduğu belirtilmişti.


Sadak ve Yumak , Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS ) özgür seçimlerle ilgili Ek Protokolünün 3. maddesini gerekçe göstererek, "yüzde 10’luk seçim barajının seçmenlerin kendilerini özgürce ifade edebilme haklarına engel teşkil ettiğini" ileri sürmüşlerdi.

2007-11-20 14:47:41 Milliyet


 Hırsızlık Zanlısını Vuran Polise Beraat
 
2007-10-26 17:49 RİZE "de, geçen yıl hırsızlık zanlısı Bahri Coşkun `u tabancayla vurarak yaralamaktan yargılanan Gazi olayları sanıklarından eski polis memuru Adem Albayrak , beraat etti.


Olay, 22 Şubat 2006`da polisin genel asayiş uygulaması yaptığı sırada meydana gelmişti. 34 VE 9728 plakalı otomobili durdurarak arama yapmak isteyen polise mukavemet eden araçtaki 4 kişi, başkomiser Tamer Taş"ın silahı ile telsizini alarak olay yerinden kaçtı. Polis bir süre kovaladığı otomobili Fener Mahallesi "nde kıstırdı. İddiaya göre polisle silahlı çatışmaya giren zanlılardan Bahri Coşkun , yaralı olarak ele geçirilirken diğer üç kişi kaçmayı başardı. Kaçan zanlılardan 36 yaşındaki N.K.E. ile H.A, ve T.A. 10 gün sonra Kocaeli "de yakalandı. Çatışma sırasında omuzundan vurulan Bahri Coşkun tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı, ancak kendisini vuran polis memuru Adem Albayrak "tan şikayetçi oldu. Albayrak yargılandığı Rize Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen davada beraat etti.


POLİSLİKTEN İHRAÇ EDİLMİŞTİ


İstanbul "un Gazi Mahallesi2nde 12- 13 Mart 1995 tarihinde, mahalle sakinleri ve güvenlik güçleri arasında yaşanan olaylarda 17 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı. Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı , 9 kişinin ölümü, 5 kişinin de yaralanmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle 20 polis hakkında, "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak, faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" suçundan dava açtı. Güvenlik gerekçesiyle dava Trabzon "da görüldü. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi , 5 yıl içinde 31 duruşma yaparak davayı karara bağladı. Mahkeme, polislerden Adem Albayrak "ı 4 kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle 3 yıl 4 ay hapis ve 9 ay kamu hizmetlerinden men cezası ile cezalandırdı. Ancak ceza, 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenmiş suçları kapsayan "Şartla Salıverme , Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Yasa " gereğince ertelendi. 2002 yılında Rize Terörle Mücadele Şubesi "nde görevlendirilen Albayrak , 14 Haziran 2006 tarihinde Yargıtay karar dosyasını onaylayınca, bir yıldan fazla hapis yattığı için görevden ihraç edilmişti.

2007-11-20 15:16:05 Polis Haber


 Tutuklanan örgüt üyesinin `pişmanlık` talebi
İstanbul`da, bir muhtarlık binasına bomba koydukları ve bazı İETT otobüslerine molotofkokteyli attıkları iddiasıyla adliyeye çıkarılan 3 kişi tutuklandı.
 
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğündeki işlemlerinin ardından Beşiktaş `taki İstanbul Adliyesine gönderilen Muhammet Şorli, Mehmet Emin Uçar ve yaşı 18`den küçük olan A.D, Cumhuriyet savcısı tarafından sorgulandı.


Savcılık sorgularının ardından, ``yasa dışı örgüte üye olmak`` ve ``patlayıcı madde atmak`` suçlarından mahkemeye sevk edilen 3 kişi, tutuklanarak ceza evine gönderildi.


Bu kişilerden Uçar `ın, savcılık sorgusunda, Etkin Pişmanlık Yasasından faydalanmak için talepte bulunduğu belirtildi.


AA

2007-11-20 20:17:48 Haber7


 Çocuğun kolunu sakatlayan doktora hapis


Adapazarı`nda yanlış tedavi uygulayarak 6 yaşındaki bir çocuğun kolunu sakat bıraktığı iddiasıyla yargılanan doktora, 2 ay 6 gün hapis cezası verildi.
 
Sakarya 1. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, meslekte ve sanatta acemilik, talimat ve emirlere aykırı şekilde dikkatsizlik, tedbirsizlik ve tedavide gerekli özeni göstermeyerek, düzeltilemeyecek şekilde yaralanmaya sebebiyet verdiği iddiasıyla yargılanan Doktor Ali Görgülü , 2 ay 6 gün hapis ve 275 YTL para cezasına çarptırıldı.


Mahkeme heyeti ayrıca, sanığın daha önceden kasıtlı cürümden ertelenmiş bir cezasının bulunması nedeniyle ve mağdurun çektiği eziyet, duyduğu acı göz önünde bulundurularak, verilen cezanın ertelenmesi halinde sanık için etkili olmayacağı gerekçesiyle, hapis cezasının para cezasına çevrilemeyeceğine karar verdi.


OLAY


2003 yılında, televizyon sehpasından düşerek sol kolunu kıran İlayda Engin , Toyotasa Travmatoloji ve İlkyardım Hastanesinde ortopedist Ali Görgülü tarafından tedavi edilmişti.


4 yıl boyuncu tedavi gören ve 7 ameliyat geçiren Engin `e yüzde 45 oranında iş göremez raporu verilmişti. Engin `in ailesi, yanlış tedavi uygulayarak çocuklarını sakat bıraktığı gerekçesiyle Görgülü aleyhine dava açmıştı.

2007-11-20 17:21:36 Zaman

 


 Telefonuna şifre koymak` boşanma nedeni
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, ev telefonuna şifre koydurmayı boşanma nedeni saydı. Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin verdiği kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, ev telefonuna şifre koydurtan kocaya karşı boşanma davası açan kadını haklı buldu.
 
Kadının ailesiyle görüşmesinin engellenmesini boşanma gerekçesi sayan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi , verdiği kararda şu görüşleri dile getirdi:


"Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının, davalıyı dövdüğü, davacının yurtdışındaki ailesi ve yakınlarıyla görüşmesini engellemek için evdeki kurulu telefona şifre koydurttuğu; davacının da üç yıldır davalının annesini eve almadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır."

2007-11-20 11:57:02 Star


 Eski Vali Çevik`e ceza
 
Yargıtay Ceza Genel Kurulu , eski Merkez Valisi Ayhan Çevik `in usulsüz silah ruhsatı verdiği gerekçesiyle 5 ay 25 gün hapis cezasına çarptırılması ve cezanın paraya çevrilerek ertelenmesine ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesinin kararını usulden bozdu. Eski Bilecik Valisi Ayhan Çevik `in, "Sedat Peker `in adamlarına menfaat karşılığı silah ruhsatı verdiği" iddiasıyla yargılandığı davada, Yargıtay 4. Ceza Dairesi , eski Merkez Valisi Ayhan Çevik `i, "görevde yetkiyi kötüye kullanmak" suçundan 5 ay 25 gün hapis cezasına çarptırmış, Çevik`in cezası, paraya çevrilerek ertelenmişti. Kararın sanık avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna geldi. Kurul, Çevik hakkındaki kararı, usulden bozdu.

ANKARA (A.A)

2007-11-20 19:15:46 Yeni Şafak


 AB: Hakaret serbest olsun
 
Troyka toplantısında TCK "nin 301. maddesinin gündeme getirilmesi bekleniyor. AB tarafından kriter olarak dayatılan "Türklüğe hakaret" AKP tarafından serbest bırakılırsa, soykırım yalanını savunan Pamuk ve Şafak rahat nefes alacak.


AB 301"i yeniden Isıttı, AKP Hükümeti değişikliğe sıcak bakıyor


Küfürcülerin ağzı kulaklarında


Avrupa Birliği Troyka Toplantısı"nda 301 yine gündeme gelecek. AKP ise maddenin 2008"e kalmadan değiştirilmesi yönünde çalışma yapıyor


Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları , bugün Belçika "nın başkenti Brüksel "de iki gün sürmesi beklenen Genel İşler Konseyi toplantısında biraraya gelecek. Türkiye -AB Troykası toplantısının ana gündem maddelerinden birisi ise yine 6 Kasım 2007 tarihinde Türkiye "nin İlerleme Raporu "na yansıyan TCK "nın 301. maddesi olacak. Türklüğe ve Türkiye Cumhuriyeti "ne hakareti düzenleyen TCK "nın 301. maddesinden yargılanan ve aynı maddeden muhakemesi devam etmekte olanların da gözü kulağı Brüksel "den çıkacak kararda olacak. AKP Hükümeti "nin 301. maddenin kaldırılıp kaldırılmayacağı konusunda alacağı karar da Birlik tarafından merakla bekleniyor. AKP "li bakanların 301. maddenin değiştirilmesi, kaldırılması ve revize edilmesi yönündeki açıklamaları ise Türklüğe küfredenlerin cesaretini daha da artırmış durumda.


2007 bitmeden Meclis "e gelecek


Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin , 13 Kasım 2007"de AKP Grup toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplarken, 301. Madde ile ilgili inceleme ve araştırmaların devam ettiğini belirterek, "2007 yılı bitmeden, hazırlayacağımız tasarıyı Meclis "e sevk edebiliriz. Maddeyi kaldırmayı değil, revizyon yapmayı düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.


Adımlar atılıyor


Gazetecilere, "Basın mensupları olarak bu konuyla ilgilenmenizi anlayışla karşılıyorum ama, kimi AB yöneticileri kadar yormayın. Türkiye "nin Avrupa Birliği süreci ile ilgili halletmesi gereken tek konu 301 değil" diyen Bakan Şahin , şöyle devam etmişti: "Biz AKP hükümeti olarak bu konuyla ilgili çok teferruatlı bir inceleme araştırma yapıyoruz. Birçok kişi ve kurumun bu konuyla ilgili önerilerini toparlıyoruz. Bakanlar Kurulu "nda da görüşmelere devam edeceğiz. Büyük bir ihtimalle bir tasarı olarak TBMM "ye sevk edebiliriz. Bunun kamuoyunda fazla bir gündem oluşturmasını da istemiyoruz. Yeni bir maddedir. Uygulamada ortaya çıkan bir takım rahatsızlıklar yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır."Şahin , "Hakimlerimiz ve savcılarımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde artık önlerine gelen davalara bakmaktadırlar"diyerek şöyle devam etmişti: "Benzer maddeler Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğunda var. 301"inci maddeye çok benzer düzenlemeler var. Bunlarla ilgili de arkadaşlar inceleme ve araştırma yaptılar. Dün bir dosya geldi. Bu yıl bitmeden, 2007 yılı bitmeden bir adım atılacak. Kişisel olarak bu yıl bitmeden Meclis "e geleceğini tahmin ediyorum."


Değişmeyecek diye bir şey yok


9 Kasım 2007"de Türk Ceza Kanunu "nun 301. maddesinin sadece Türkiye "ye mahsus madde olmadığını söyleyen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Çiçek, şunları söylemişti: " Bir hukukçu olarak ceza kanununda düzenleme yaparken AB ile paralel, AB müktesebatına uygun ve Avrupa "da uygulanan ceza kanunlarını esas alarak bir düzenleme yaptık. İleride bu madde sizde neden vardır sorusuna muhatap olmamak için. O nedenle Türk delegasyonu rahatlıkla Avrupalı dostlarına şunu söyleyebilir; bugün ceza kanunundaki hiçbir madde bize mahsus değildir. Benzeri ve aynısı Avrupa ülkelerinde vardır. Bu yasadan kaynaklanan bir husus olabilir. Uygulamayla ilgili zaman zaman karşılaştığımız sorunlar değildir. Bu maddeyi baştan ele almak ve belki bir kısım itirazları yanlış uygulamaları düzenlemeyle ortadan kaldırmak yakın gelecekte mümkün olabilecektir diye düşünüyoruz. Değişmeyecek diye bir şey yok " Çiçek, 21 Ocak 2007"de Adalet Bakanlığı görevinde iken de çalışmaların devam ettiğini söylemişti.


Bu sözlerden yargılandılar


Türklüğe hakareti düzenleyen TCK "nın 301. maddesinden hakim karşısına


çıkanların sözleri, Türk halkının tepkisine neden olmuştu. İşte o ifadeler:


Hrant DİNK Türk"ün zehirli kanı


13 Şubat 2004 tarihli "Ermenistan "la tanışmak" başlıklı yazısında Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink şunları söylemişti : "Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni "nin Ermenistan ile kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun..." Dink , "Türklüğe hakaret"ten 6 ay hapse mahkum olmuş, cezası erte-


lenmişti.


Elif ŞAFAK


Türkler Milliyetçi ve cahil


Gazeteci - Yazar, Elif Şafak , "Baba ve Piç " romanındaki şu ifadelerinden dolayı yargılandı: "Bütün akrabalarını 1915"te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın; eğitim görmüşleri bile ya milliyetçi ya cahil... Türkler "di 1915"te bunları Ermenilere yapanlar. ...Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç..." Şafak , beraat etmişti.


Orhan PAMUK


1 milyon Ermeni öldürüldü


Yazar Orhan Pamuk , Das Magazin adlı haftalık İsviçre dergisine verdiği bir röportajda, "Bu topraklarda 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü. Benden başka kimse bundan bahsetmeye cesaret edemedi" açıklamasında bulundu. Orhan Pamuk "un yargılanması için Adalet Bakanlığı "nın izin verdiğine ilişkin belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın düşmesine karar


verilmişti.


Perihan MAĞDEN


Vicdani ret, insan hakkıdır


Gazeteci-yazar Perihan Mağden hakkında "halkı askerlikten soğutmak"gerekçesiyle suç duyurusu yapıldı. Mağden , Aktüel dergisinde yayımlanan "Vicdani Ret Bir İnsan Hakkıdır " başlıklı yazısında "...Coğrafi şartları ve sınırları ayrı ayrı göz önüne getirilip düşünüldüğünde ülkemiz açısından zorunlu askerliğin ne denli önemli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır..." demiş ve Beraat etmişti.


Arat DİNK


Elbette bu bir soykırım


12 Ekim 2007"de Türklüğü aşağıladıkları gerekçesiyle yargılanan Agos Yazı İşleri Müdürü ve Hrant Dink "in oğlu Arat Dink ve İmtiyaz Sahibi Serkis Seropyan , TCK 301 uyarınca 1"er yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezalar, sanıkların sabıkaları olmadığı göz önüne alınarak ertelendi. Dava, Hrant Dink "in 1915 olaylarına ilişkin " Elbette bu bir soykırımdır " ifadelerinden dolayı açılmıştı.


Atatürk "ün anısına hakaret


Amerikalı Yazar John Tirman "ın "Savaş Ganimetleri : Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli"adlı kitabını Türkçeye çevirdikleri gerekçesiyle 21 Eylül 2006"da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi "ndeki davada Aram Yayıncılık Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Fatih Taş , kitabın çevirmenleri Lütfi Taylan Tosun ile Aysel Yıldırım ifade vermişti. İlgili yayında "Mustafa Kemal Atatürk "ün anısına alenen hakaret etmek, Türklüğü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi "ni alenen aşağılamak iddiasında bulunmuştu.


Davaları düşen gazeteciler


Türk Ceza Kanunu "nun 301. Maddesi Türkiye "nin gündemine Türklüğe küfreden Orhan Pamuk davası ile girdi. 301"inci maddeden mahkumiyet alan ilk yazar ise, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink oldu. Devamında gazeteci yazar Perihan Mağden , vicdani reddi savunarak "basın yoluyla halkı askerlikten soğutmakla" suçlandı. Gazeteciler İsmet Berkan , Hasan Cemal , Murat Belge , Murat Yetkin , Haluk Şahin ve Erol Katırcıoğlu hakkındaki davalar ise, zamanaşımı yüzünden düştü. 1 Haziran 2005 tarihinden bu yana 100"den fazla kişi Türk Ceza Kanunu "nun 301. maddesinden yargılanırken, sadece Temmuz-Eylül 2007 döneminde TCK "nın 301. maddeden yargılananların sayısı 22"ye ulaştı.


İşte TCK "nın 301. maddesi


Türklüğün ve Türkiye Cumhuriyeti "nin maddi ve manevi şahsiyetini korumaya yönelik düzenlemeyi öngören Türk Ceza Kanunu "nun ilgili maddesinin içeriği şu şekilde:


* Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi "ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


* Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini , Devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


* Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.


* Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.


Tek dertleri...


Avrupa Birliği Parlamentosu ve Komisyonu tarafından Türkiye "nin üyelik sürecine yönelik hazırlanan raporlarda 301. maddenin kaldırılması yönündeki talepler sürekli bir ön koşul olarak dayatılıyor.


Haber : Cevat KIŞLALI

2007-11-20 04:00:01 Yeni Çağ

 

 Cezaevleri izleme kurulları yasası kabul edildi
TBMM Genel Kurulu"nda, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu"nda değişiklik yapan tasarı kabul edildi.
 
ANKARA - Yasaya göre, izleme kurulları başkanla birlikte 5 asıl ve 3 yedek üyeden oluşacak. Asıl üyelerden en az biri kadın olacak. İzleme kurulları raporlarının süresi 4 aylık olacak. Kurullar, 2 ayda bir yaptıkları toplantılarını, bundan böyle 3 ayda bir yapacak. Kurul salt çoğunlukla toplanabilecek.Kurullar, ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek, en az 4 ayda bir rapor düzenleyecekler. Bu raporların birer örneği TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Adalet Bakanlığına gönderilecek. Adalet Bakanlığı , her yıl bir önceki yıla ait izleme kurullarınca düzenlenen raporları kamuoyuna açıklayacak.


İzleme kurullarının toplantılarında salt çoğunluğun sağlanamaması durumunda, toplantıya yedek üyeler katılacak.


Yasanın görüşmeleri sırasında söz alan ÖDP Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Ufuk Uras , insan hakları ihlallerine yönelik AİHM "de açılan davalardaki tazminatı, vatandaşların ödemek zorunda kaldığını söyledi.


Uras , bu tazminatının, ilgili timden, kurumun müdüründen, bakandan karşılanmasını önererek, bu şekilde hak ihlallerinin sona erebileceğini ifade etti. Uras , "Siyasetle olmuyorsa bir de bu yolu deneyelim dedi.


Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de bu konuyla ilgili olarak 57. Hükümet döneminde Devlet Memurları Yasasının 12. maddesinde


bir değişiklik yapıldığını anımsatarak, "Bu uygulama 2002"den beri var. Sanki yokmuş gibi aktarmak, doğru olmaz diye konuştu.


DTP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdalın, Sincan Cezaevi "nde tutuklu bulunan kızıyla babasının anadilinde konuşmasına izin verilmediğini söylemesi üzerine Çiçek, hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmesine yönelik yönetmeliğe göre, görüşmelerin Türkçe yapılması gerektiğini bildirdi. Çiçek, yönetmelikte, Türkçe bilmediğinin tespit edilmesi halinde, başka dilde de görüşme yapılabileceğini ancak kayda alınacağının belirtildiğini söyledi.


Çiçek, 57, 58, 59. hükümetler döneminde en çok reform yapılan alanların cezaevleri olduğunu ifade etti.


Yasanın kabul edilmesinin ardından, birleşime bir saat ara verildi.

2007-11-20 21:24:31 NTV-MSNBC


 Y A Z A R L A R


 ÖDP"li Uras"tan işkenceye karşı teklif
ÖDP"li Uras, BM İşkence ve Onur Kırıcı Muameleye Karşı Sözleşmesi"ne ilişkin Ek Protokol"ün imzalanması için kanun teklifi verdi.
 
ANKARA - ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras , Birleşmiş Milletler (BM ) İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşmeye İlişkin Ek Seçmeli Protokol"ün onaylanmasını öngören kanun teklifini, TBMM Başkanlığına sundu.Kanun teklifinin gerekçesinde, "İşkencenin Dünya Çapında Önlenmesi-İşkenceye Karşı Sözleşme Seçmeli Protokol ün BM Genel Kurulunda 2002 yılında kabul edildiği, Türkiye "nin de protokolü 2005"de imzaladığı, ancak onaylamadığı belirtildi.


Gerekçede, "Seçmeli Protokol ile getirilen her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretlerle izlenmesi sisteminin, işkence ve kötü muamelenin gerçekleşmeden önlenmesi açısından son derece önemli olduğu kaydedildi.

2007-11-20 14:23:38 NTV-MSNBC

 


 AXA, `soykırım` tazminatı ödedi
 
AFP - PARİS - OYAK `ın da ortak olduğu Fransız sigorta şirketi AXA , 1915`teki olaylarda ölen Ermenilerin torunlarına vermeyi kabul ettiği 17.5 milyon dolarlık tazminatı ödemeye başladı.


Davacı avukatları 1 milyon doların Fransa `daki üç Ermeni kuruluşuna teslim edildiğini açıkladı. Üç kuruluş iki ay içinde 2 milyon dolar daha alacak. Kalan paraysa dedeleri sigorta şirketine ödeme yapmış ve çoğu ABD , Fransa ve Ermenistan `da yaşayan 5 bin kişiye ödenecek. Tazminat alacakların listesi 7 Ocak `a kadar internet üzerinden yapılan başvurularla oluşturulmuştu.


Axa , Ermenilerin ABD `de açtığı dava sonucunda 2005`te tazminat ödemeyi kabul etmişti. Mahkeme süreci henüz kesinleşmeden, davacıların avukatlarıyla uzlaşmaya giden Axa , "Türklerin Ermenilere soykırım uyguladıkları" tezini de kabul etmiş oldu. Bir diğer sigorta şirketi New York Life da 2000`de 20 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmişti.

2007-11-20 04:54:15 Radikal

 


 Adliyeyi birbirine kattı
 
Mersin `in Tarsus ilçesinde dolandırıcılık iddiasıyla adliyeye çıkarılan zanlı, ikinci kattan atlayarak kaçmak istedi. Zanlı, polis ekiplerince yakalandı.


Alınan bilgiye göre, dolandırıcılık iddiasıyla dün gözaltına alınan İbrahim D , akşam saatlerinde Tarsus Adliyesine getirildi. Çıkarıldığı nöbetçi mahkemece tutuklanan İbrahim D , ikinci kat koridorunun açık penceresinden atlayarak kaçmak istedi. Zanlı, polis ekipleri tarafından Tarihi Roma Yolu`nda yakalandı. Kovalamaca sırasında polis memuru Serdal Gül `ün ayağının kırıldığı öğrenildi.


Yaralı polis memuru, 112 Acil ambulans ile 70.Yıl Tarsus Devlet Hastanesine kaldırılırken, Tarsus Emniyet Müdürü Halil Tokyürek, zanlının çeşitli illerde 14 ayrı suçtan arandığını söyledi.

TARSUS (A.A)

2007-11-20 19:40:52 Yeni Şafak


  
Uyanma vakti
Yunanistan`ın asgari insan haklarını koruyamadığı bir ortamda, Yunan basını, sivil toplumu ve muhalefet partileri de İskeçe Türk Birliği`nin yanında Yunanistan vatandaşları olarak dayanışma göstermediler
 
BAŞAK ÇALI (Arşivi )


Yunanistan Yargıtayı `nın `Lozan `a göre İskeçe `de Türk yoktur Müslüman vardır` gerekçesine dayanarak kapatılan İskeçe Türk Birliği , 80. yıldönümünü bilimsel ve kültürel etkinliklerle kutladı. Yunanistan `ın en eski ve köklü derneklerinden biri olan İskeçe Türk Birliği halen hukuki olarak kapalı olmasına rağmen de fakto olarak dinç , heyecanlı ve umut dolu. 4 Kasım Pazar akşamı yaklaşık 500 kişinin doldurduğu Zita Palas Oteli konferans salonunda , çoğunluğunu dernek üyelerinin oluşturduğu katılımcı kitlesinin, yaklaşık altı saat süreyle tüm panelistleri büyük bir ilgi ve sabırla dinlemesi de bunun en iyi örneğiydi. Konferans salonunda dikkati en çok çeken, Türkçe -Yunanca anında çeviri olmasına rağmen, anadili Yunanca olan Yunanistan vatandaşlarının parmak ile sayılmasıydı. Ne İskeçe `den Türk kökenli bir milletvekili de çıkaran muhalefetin Yeni Demokrasi Partisi `nden ne de iktidar PASOK partisinden üyeler ve temsilciler toplantıya gelmişlerdi. Genellikle Prof. Dr. Mümtaz Soysal `ın katıldığı toplantılara rağbet etmeleri ile bilinen Yunan basını da bu kutlamaya ilgisizdi.


Toplantıya katılanların önemli beklentilerinden biri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi `nde şu anda görülmekte olan dernek kapatma kararından açık bir insan hakları ihlali çıkması. Bu beklentinin kuvvetli ve sağlam sebepleri var. İki hafta önce Evros Azınlık Gençler Derneği `nin resmi kaydının reddedilmesi ile ilgili dava, Strasbourg `da, örgütlenme özgürlüğünün ihlali olduğu tespit edilerek sonuçlandı. AİHM `in bu davada ihlal kararı vermekte zorlanmadığını düşünmek doğru olur. Bu dava örgütlenme özgürlüğü konusundaki asgari standartların tartışmasız bir şekilde altına düşüyor. Yalnızca adında kullanılan sözcükler sebebiyle bir derneğin kaydına izin vermemek ya da derneği kapatmak, demokratik bir toplumda ne zorunlu ne de orantılı bir tedbirdir. Örgütlenme özgürlüğü konusunda hak esas, kısıtlama istisnadır. Bir örgütün fiilen nefrete ya da şiddete kışkırtması dışında sebeplerle doğmasına izin verilmemesi ya da yaşamına son verilmesi ne kamu düzeni, ne toprak bütünlüğü ne de devlet güvenliği gibi genel kavramlarla savunulabilir. Hele salt isimlerin kısıtlama sebebi olması istisna kavramının doğasına aykırıdır. Türkiye `de Türkiye Komünist Partisi `nin kapatılma kararında da aynı ilke sebebi ile bir insan hakkı hukuku ihlali oluşmuştu. AİHM , Evros Azınlık Gençleri Derneği (ki bu derneğin adında Türk ismi bile yoktur) kurucuları Bekir Usta ve diğerleri lehine verdiği kararda da dediği gibi, insanların kolektif olarak kendilerini ifade etmelerinin aracı olan dernekler, etnik bağlara dayanan sebeplerle ve hatta bir azlınlık bilincinin tartışılması amacı ile de kurulabilir. Etnik kimlik, insanın içine doğduğu cinsten bir kimliktir. Bu kimliğin etrafında dernekleşme talebi, hiçbir yurttaşı daha kötü bir yurttaş yapacak bir talep değildir. Tam tersine, talep, eşit bir yurttaş olma talebidir. Yurttaşlık projesi, herkesin illa da aynı dil ya da dilden olması üzerine kurulmaz. Bu proje, birbirlerinden çok farklı olan insanların, siyasi bir ideal olan eşitlik temelinde biraraya gelmesini esas alır. Derneklerin neden o veya bu sebeple kurulduğunun değerlendirmesi ya da kimi sebepleri iyi diğer sebepleri sakıncalı ilan etmek devlet aygıtına düşmez . Ancak dernek barışçıl faaliyetlerinin dışına çıkarsa, şiddeti ve nefreti tahrik eden bir örgüt haline gelirse, devlet kamu yararını korumakla görevli olduğu için müdahale hakkına sahiptir. Derneklerin özgürlük alanı, beğenilen ya da beğenilmeyen, her türlü görüş ve grubu korur. İşte tam da bu sebeple bireyler, diğer dernekler ve siyasi partiler örgütlenen görüşün içeriğine bakmadan örgütlenme özgürlüğüne sahip çıkmalıdır.


Yunanlılar neyi bekliyor?


İskeçe Zita Palas otelinin konferans salonunda İskeçe Türk Birliği `nin örgütlenme hakkına yalnız kendi üyeleri sahip çıktı. Yunanca -Türkçe çevirmenler neredeyse boş tribünlere oynadı. Yunanistan yürütme ve yargısının yurttaşlarının asgari insan haklarını koruyamadığı bir ortamda, Yunan basını, sivil toplumu ve muhalefet partilerinin de bu skandalı eleştirmemeleri, İskeçe Türk Birliği `nin yanında Yunanistan vatandaşları olarak dayanışma göstermemeleri, Yunanistan `ın en köklü derneklerinden birinin 80. yılında acı çipura tadı bıraktı. Belki onlar da AİHM kararını bekliyor, kutlamalara katılmak için... Sözlü, yazılı, sanatsal yönleri ile etnik kültürlerini yaşatmak, arada müzik yapıp, tiyatro sergileyip futbol oynamak için yola çıkıp hepsi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi `nin 11. maddesinin birer uzmanı olmak zorunda kalan tüm İskeçelilerin, 80. yıl dönümü kutlu olsun. İskeçe `nin her yurttaşı için uyanma vakti çoktan gelmiştir.


BAŞAK ÇALI : Dr., Londra Üni .
2007-11-20 00:52:47 Radikal

 


 İlter TÜRKMEN      
Demokrasi ve yargı
 
YARGITAY Cumhuriyet Başsavcısı , Demokratik Toplum Partisi ’nin (DTP ) kapatılması için geçen hafta Anayasa Mahkemesi ’nde dava açtı.


Başsavcı ayrıca aralarında sekiz milletvekilinin bulunduğu 221 DTP ’liye beş yıl siyaset yasağı getirilmesini, bunların DTP ’den veya başka bir partiden seçimlere katılmasının yasaklanmasını, DTP ’ye üye kayıtlarının derhal durdurulmasını istedi.


Tabii başsavcının resen böyle bir dava açabilme yetkisine sahip bulunması, 1982 Anayasamızın diğer demokratik ülkeler anayasalarından çok farklı bir özelliğidir. Mesela Fransız Anayasası ’na bakarsanız Anayasa Mahkemesi ’ne başvuru hakkının yalnızca cumhurbaşkanı, başbakan, ulusal meclis ve senato başkanları ile 60 milletvekili veya 60 senatöre verildiğini görürsünüz.


Nedeni, Anayasa hazırlanırken General De Gaulle ’ün bir "yargıçlar iktidarı"oluşumundan duyduğu kaygıydı. Bizde ise yüksek yargı kurumlarının politikayı etkileyen kararlar almak eğiliminde oldukları ve bu kurumların başkanlarının siyasi dozajı yüksek konuşmalardan ve beyanatlardan kaçınmadıkları yadsınamaz.


22 Temmuz seçimlerinden önce Anayasa Mahkemesi ’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini engelleyen ve hukuken Anayasa ile bağdaştırılması çok zor kararının, güdülen amacın tam tersi bir sonuç verdiği de hatırlanmalıdır.


* * *


Hukuki yönden bir nokta daha dikkati çekiyor. Yargıtay Başsavcısı ’nın inisiyatifinden hükümetin ve Adalet Bakanı ’nın hiç haberi olmamış. O kadar ki Bakan Şahin , "haberden pek mutluluk" duymadığını ifade etti. Bu durum da diğer Batılı demokratik ülkelerdeki düzenlemelerden çok farklı. O ülkelerde başsavcı, Adalet Bakanı ’na bağlıdır, onun haberi olmadan önemli davalarda hareket edemez.


Başka bir ifadeyle, kamu davalarında taraf olan hükümettir . Zaten ABD ’de Adalet Bakanı ’nın sıfatı bile "başsavcı"dır. Yüksek yargı organlarımızın Batılı demokrasilerde geçerli kurallar ile uyuşmayan yetkileri, kararları ve davranış biçimleri, 1982 Anayasası ’nın bir an önce değiştirilmesi gerektiğini bir kere daha göstermiştir.


İşin siyasi yönüne gelince; 1980’den beri şu veya bu şekilde DTP çizgisinde olan altı parti kapatılmış, fakat bu kapatmaların hiçbiri terörle mücadeleye katkıda bulunmamıştır. DTP ’nin PKK ’nın siyasi uzantısını teşkil ettiği, Öcalan ’ı yücelttiği ve PKK ’yı bir terör örgütü olarak tanımlamaya yanaşmadığı kuşkusuz doğrudur.


Son seçimlere aday olarak katılanların PKK tarafından tercih edilen kimseler olmaları da kuvvetle muhtemeldir. Buna karşılık DTP ’nin, daha önce DEHAP ve HEP’in aksine, PKK ile bağlarını koparması ve onu terörist bir örgüt olarak tanımlaması yolunda Avrupa Birliği ’nin yoğun baskısı altında bulunduğu da bir gerçektir. DTP uluslararası alanda kendisine müzahir bir siyasi ortam yaratamamıştır.


* * *


DTP ’nin kapatılmasının ve üyelerinin siyasetten men edilmelerinin yararlı sonuçlar vermesi beklenemez. Aksine bu yolda Anayasa Mahkemesi ’nin alacağı bir karar, DTP ’ye oy veren bir milyondan fazla seçmeni radikalize edecektir. Teröre destek verseler de, siyasi sürece katılan partilerin zamanla faydalı bir işlevleri olduğu Kuzey İrlanda ’da da gözlenmiştir.


Bizzat Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ , geçen hafta terörün son bulması için PKK ’ya katılımın engellenmesi ve aynı zamanda örgütün dağ kadrosunun çözülmesi gerektiğini söylemişti. DTP ’nin kapatılması ve bütün üyelerine siyaset yasağı getirilmesi bu amaca hizmet eder mi?


Başbakan Erdoğan , "On binlerce, yüz binlerce vatandaşımızın oylarını alarak parlamento çatısı altına gelmiş olanlara karşı biz antidemokratik yolları seçmeyiz" demiş. Başbakan çok haklı. Üstelik AKP son seçimlerde demokratik yollardan Doğu ve Güneydoğu ’da DTP ’nin gücünü ciddi erozyona uğratmadı mı? Bu süreci tersine çevirmek kimin işine yarar?

2007-11-20 01:32:07 Hürriyet
 


 İlhan Selçuk: Türban kavgası üçkağıtçılıktır


Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk Kuran`ı incelemeye devam ediyor. Son yazısında türbanlıları cehennemlik ilan eden Selçuk şimdi de askıya alınan ayetleri masaya yatırdı.
 
İlhan Selçuk `un köşe yazısı


Askıya Alınan Kuran Ayetleri...


`Tecahül-ü arifane` deyişi eski dilde `bilerek bilmezlikten gelmek` anlamına kullanılırdı...


Türkiye `de bilerek bilmezlikten gelinen en önemli ve çarpıcı konu ne?..


Askıya alınan Kuranıkerim ayetleri bizim toplumda bilerek geçiştirilir...


Aile, miras, ceza ve ekonomi alanlarında Kuranıkerim `in nice kuralı, buyruğu, hükmü, Türkiye `de yasaklanmıştır...


Dinciler bu alanda sanki dillerini yutmuşlardır...


*


Batı`da -herkesin bildiği ya da bilmesi gerektiği gibi- demokrasi ilk aşamada dinde `Reform` la tohumlanmıştır...


Sonra Rönesans (Yeniden Uyanış ) ve Aydınlanma devrimi gündeme girmiştir...


Atatürk devrimi, `Reform-Rönesans -Aydınlanma ` üçlemesini `Milli Kurtuluş Savaşı ` ile birlikte bir kuşağın tarihsel bilincine aşılayan olağanüstü bir uygarlık atılımıdır...


Dünyada ve İslam coğrafyasında tektir...


*


Hıristiyanlıkta Reform, Kilise egemenliğine karşı dinde evrimle gerçekleşti...


Luther , okullarda belletilir...


Peki, İslamda reform yaşandı mı?..


Milattan sonra 600`lerde başlayan İslamın 1000`li yıllarında ortaya çıkan Gazali `yle bu defter dürülmüştür; bugün bile -Türkiye dışında- İslam coğrafyasında dinci kireçleşme beyinlerde çözülemedi...


Peki, Atatürk devrimi İslamda , dinsel açıdan, ne anlam taşıyor?..


*


Atatürk devrimi aynı zamanda ve kapsamda dinde reformla Aydınlanmayı içeriyordu.


Bu tarihsel dönüşümde türbancılık yüzeysel ve biçimsel bir siyasal kurnazlığın ötesinde içeriğe sahip değildir...


Evet, 21`inci yüzyılın başında, Türkiye `de, AKP iktidarında Kuranıkerim `in birçok ayeti askıya alınmış bulunuyor...


Ceza hukukunda..


Aile hukukunda..


Miras hukukunda..


Kamu hukukunda..


Kuranıkerim `e aykırı kuralları say say bitiremezsin...


Bütün bunlar dururken kadını ikinci sınıf insan saymak üzerine erkeğin kıskançlık güdüsüne dayanan türban kavgasını yürütmek, Müslümanlık şuuruna yakışmayan bir politika üçkâğıtçılığıdır...


*


Millet, toplum, halk ve Müslümanlar, emperyalizmle işbirliği yapan AKP `nin üçkâğıdına getirilmek isteniyor..


Türkiye `de bugün bir referandum yapılsa ve sorulsa...


Ey Müslümanlar !..


Atatürk `ün devrimine karşı mısınız?..


Mirasta kız çocuğu erkeğe göre yarı yarıya az mı alsın?..


Aile hukukunda erkek `boş ol` dediği zaman kadını kapının önüne mi koysun?..


Kadına nafaka kalksın mı?..


Erkek, istediği zaman kadını dövsün mü?..


Dayak yasal bir hak mı sayılsın?..


Kadın ile erkek eşit olmasın mı?..


Erkek, yurttaşlık hukukunda kadına egemen mi sayılsın?..


Referandumun sonucu ne olur?..


*


Atatürk devrimi Kuranıkerim `in birçok ayeti yerine laik ve çağdaş uygarlığın kurallarını getirerek dinde reformu gerçekleştirmiştir...


Ancak bu gerçek dile getirilmez...


Dinciler de, bu gerçeği dile getireceklerine, türbancılık oynamayı yeğliyorlar...


Yapılacak iş, bu gerçekleri olduğu gibi Müslümanlara anlatmaktır...


Yalnız namaz kılmakla ve oruç tutmakla veya türbancılıkla Müslümanlık biçimseldir...


Kuranıkerim `in buyruklarını tümüyle yerine getirecek miyiz?..


Yoksa dinde reformu benimseyecek miyiz?..


(cumhuriyet )

2007-11-20 15:26:32 Haber7
 


 Yargıcın tarafsızlığı


Öğretmen-öğrenci ilişkisini andıran biçimde , yüksek mahkeme yargıcının yerel mahkeme yargıcına not verme işleminin yarattığı kaygının, yargıç tarafsızlığında kırılmalara yol açtığı söylenebilir
 
KEMAL ŞAHİN (Arşivi )


2.11.2007 tarihinde, Türkiye Adalet Akademisi `nin 2007-2008 eğitim yılı açılış töreninde, Yargıtay Başkanı Osman Arslan , yargıç adaylarına seslenirken, "Hakimliğin temel öğesi tarafsız olmaktır. Ancak bazı kararlarınızda Türkiye Cumhuriyeti `nin korunması ve yaşatılmasında taraf olacaksınız. Buradaysak bu Cumhuriyet `in kazanımları sayesindedir. Cumhuriyet `in insan onur ve haysiyetine en uygun rejim olduğunu bilmelisiniz, bilmek zorundasınız. Demokratik, laik, hukuk devletine sahip çıkmada tarafsınız, ay yıldızlı bayrağa sahip çıkmada, o bayrağı daha yükseklere çıkarmada taraf olacaksınız. Buralarda tarafsız olma lüksünüz yok" diyerek bir taraftan tarafsızlık etik ilkesine vurgu yapıyor, diğer taraftan da bu ilkenin sınırlarının nerede bitmesi gerektiğini işaret ediyordu. Yargının sorunlarından söz edildiğinde, hep "bağımsızlık" etik ilkesi dile getirilirken, adından hiç söz edilmeyen veya üvey evlat muamelesi reva görülen "tarafsızlık"tan ne anlamlar çıkarmamız gerekiyor? Tarafsızlık etik ilkesinin kendimize özgü sınırlamaları olabilir mi?


Evrensel standartlar


İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi `nin (İHAS ) 6. maddesine göre "Adil Yargılanma Hakkı "nın tam olarak oluşması için, bir mahkemenin yasal ve bağımsız olması tek başına yeterli değildir. Yasalllık ve bağımsızlık unsurlarının yanında mahkemenin "yansız" olması da gerekiyor. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM ), Morris v. UK . kararında, (26.02.2002 tarih, 38784/97) tarafsızlıktan anlaşılması gerekeni ortaya koyarken ".... tarafsızlık konusuna gelince, bu koşulun iki boyutu vardır. Birincisi mahkeme öznel olarak kişisel önyargı ve etkiden uzak olmalıdır. İkincisi, objektif açıdan da tarafsız olmalıdır, yani, bu bakımdan her türlü meşru kuşkuyu dışlayacak yeterli derecede garanti sunmalıdır" diyor.


Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu `nca (HSYK ) da, 2006 yılında benimsenen ve yargıçlara rehberlik edecek etik kuralların deklare edildiği 2003/43 Sayılı Birleşmiş Milletler Bangalore Yargı Etiği ilkelerine göre tarafsızlığın sağlanması için, yargıcın yargısal görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak yerine getirmesi, yargıcın mahkemede ve mahkeme dışında yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava taraflarının güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması, yargıcın duruşma ve karar aşamasında, kendisini yargılamadan zorunlu olarak el çektirecek olasılıkları makul ölçüler içerisinde asgariye indirecek şekilde hareket etmesi gerekir. Gerek İHAM kararlarında ve gerek Bangalore Yargı Etiği İlkeleri`nde tarafsızlık, subjektif ve objektif tarafsızlık olarak ayırıma tabi tutuluyor.


Subjektif tarafsızlık, yargıcın birey olarak kişisel tarafsızlığıdır. Aksine bir kanıt bulunmadığı sürece bir yargıcın kişisel olarak tarafsız olduğu kabul edilir. Ancak, subjektif tarafsızlığın gerçekleşmesi de, yargıcın son derece duyarlı bir çalışma alanı olan yargılama alanında yargısal faaliyetini icra ederken, davanın taraflarına karşı bir önyargısının, önkabulünün, öngörüşünün bulunmamasını ve davadaki taraflardan herhangi biri yararına ya da zararına bir tutum takınmamasını gerektirir. Objektif tarafsızlık ise kurumsal olarak mahkemenin veya yargıcın davanın tarafları ve toplum nezdinde tarafsız olduğuna dair bıraktığı güçlü inançtır. Objektif tarafsızlığın gerçekleşmesi de, makul her türlü şüpheyi ortadan kaldıracak garantilerin yargıca sunulmasını, yani, yargıcın, hakkında kuşku duyulmasını önleyecek güvencelere sahip olmasını gerektirir.


Mevzuat kıskacı


Adalet Bakanlığı `na bağlı adalet müfettişlerince, yargıcın hal ve eylemlerinin, sıfat ve görevinin icaplarına uygun olup olmadığının denetlenmesi ve yargıç hakkında inceleme ve soruşturma yapılmasının yargıç üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle, yargıcın, tarafsızlığına ilişkin herhangi bir meşru kaygıyı yok edecek güvenceye sahip olmadığı söylenebilir. Dolayısıyla, yargıcın objektif tarafsızlığının tartışılır hale getirildiği ileri sürülebilir. HSYK kararlarına karşı yargı yolunun kapalı olmasının da, objektif tarafsızlık açısından, kamuoyunda, yargıcın yeterli güvenceye sahip olmadığı hissini yarattığı iddia edilebilir. Öğretmen-öğrenci ilişkisini andıran, yüksek mahkeme yargıcının yerel mahkeme yargıcına not verme işleminin yarattığı kaygının, yargıç tarafsızlığında kırılmalara yol açtığı söylenebilir. Yargıç özentisi ve takıntısıyla hazırlanan bilirkişi raporlarının sorgulanmaksızın, bu satırların yazarı da dahil olmak üzere, genelinde ülkemin yargıçlarınca kararlara gerekçe yapılmasına bakılarak, objektif tarafsızlığın yargıçlarca henüz içselleştirilemediği vurgulanabilir. Benzer iddia ve itirazları daha da çoğaltmak mümkün. Ancak, objektif tarafsızlığın sağlanması için yargıca yeterli güvenceler sağlamak çok da zor değildir. Yeter ki, yasa koyucumuz samimiyetle mevzuatımızı evrensel standartlar merceğine tabi tutarak oluşturabilsin, yargıç da hukukun evrensel standartlarını hiçleme lüksünden vazgeçebilsin.


Devlet aklı kıskacı


Subjektif tarafsızlığın sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesinde en önemli ölçüt, yargıcın bizatihi kendi gerekçeli kararıdır. Bilinmelidir ki yargıç hüküm verir, hizmet etmez. Yargıç karar verirken sadece ve sadece adaleti aramalı. Yargıcın bir tek misyonu olmalı: Adaleti sağlamak. Yargıç kendisini devleti korumak ve kollamakla yükümlü hissetmemeli veya kendisini devletin memuru olarak görmemeli. Devletin resmi görüş ve eğilimlerine üstünlük tanımamalı ya da "devletin ali menfaatlerini" koruma misyonunu üstlenmemeli. Ulusal duygusallıklar ve hezeyanlar, yargıcın kararının oluşumunu etkilememeli. Aksine tutum ve davranışlar yargıcın subjektif tarafsızlığını ortadan kaldırır, artık tarafsız yargıdan değil taraflı yargıdan, dolayısıyla "siyasal yargı"dan söz edilebilir. Prof. Mithat Sancar `ın Devlet Aklı Kıskacında Hukuk Devleti isimli eserindeki söylemiyle, "siyasal yargı"dan söz edebilmek için mahkemelerin açıkça siyasi otoritenin emri doğrultusunda davranmaları şart değildir. Şayet bir mahkeme kararını verirken, hukuku ve adaleti değil, egemen ya da resmi ideolojiyi veya "devlet aklı"nı referans alıyorsa ortada "siyasal yargı" olarak nitelenecek bir durum var demektir. Yargı yetkisini yıllar önce kabul ettiğimiz İHAM `ın kararlarında ve HSYK tarafından benimsenen Bangalore Yargı Etiği İlkeleri`nde işaret edilen tarafsızlık etik ilkesine istisnalar getirildiğini iddia edebilir miyiz? Şöhreti ulusal sınırlarımızı aşan, 301`in "301 kere maşşallah!" dedirten uygulamalarında tarafsızlık ilkesine getirdiğimiz, kendimize özgü istisnaların bir etkisi yok mudur? Yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasını oluşturan ve toplumun adil yargılanmaya yönelik inancını en üst seviyede tutmaya yarayan "tarafsızlık"tan, yargıcın vazgeçme lüksü olamaz. Yargıç, "Milli hassasiyetler mevzubahis ise, `tarafsızlık` tefferuattır" deme lüksüne de sahip olamaz. Yargıcın tarafsızlığı her koşulda tam olarak sağlanamadığında yargı, demokratik hukuk devletinin yükselen yıldızı olma iddiasını da taşıyamaz.


KEMAL ŞAHİN : Yargıç, Kazan Adliyesi

 


 

 

Canım Babam Hasan ÖZDERIN 'in Aziz Hatırasına,

( 13 Aralık 2004 - Söz Eylemini Yitirdi...)

 

OZDERIN, M.

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages