28 KASIM 2007 CARSAMBA GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

23 views
Skip to first unread message

Metin OZDERIN

unread,
Nov 29, 2007, 2:09:23 AM11/29/07
to [ O Z D E R I N ]
 

28 KASIM 2007 CARSAMBA GUNLU GAZETELERDEN BASINDA YARGI HABERLERI

OZDERIN,M.

msn: ozd...@hotmail.com

+90 533 5445522      +90 555  5581289

 

 

 

 

 

 

    28 Kasım 2007 Tarihli ve 26714 Sayılı Resmî Gazete

                                                     MEVZUAT

YASAMA BÖLÜMÜ

 

KANUNLAR

5711  Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun

5713  Askerlik Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

YÜRÜTME VE İDARE BÖLÜMÜ

 

BAKANLAR KURULU KARARLARI

2007/12761 Tabii Afet Nedeniyle Gelir Kaybı ve Altyapı Hasarına Uğrayan Belediyelere Yapılacak Yardımlara Dair Karar

2007/12809 Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme’ye Katılmamız Hakkında Karar

2007/12811 İthalat Rejimi Kararına Ek Karar’ın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar

2007/12821 Türkiye Kızılay Derneğinin, Kan İhtiyaçlarının Karşılanması ve İnsani Yardım Faaliyetlerinin Sevk ve İdaresi ile Afetler İçin Gerekli Olan Haberleşmenin Etkin ve Kesintisiz Sağlanmasını Teminen, Uydu Üzerinden İhtiyaç Duyacağı Ses, Veri ve Görüntü Dahil Tüm Telekomünikasyon Hizmetlerinin Evrensel Hizmet Kapsamına Dahil Edilmesi Hakkında Karar

2007/12822 Basın İlan Kurumu Genel Kurulunda Boş Bulunan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Temsilciliğinde, Kalan Süreyi Tamamlamak Üzere, Bakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Mehmet SARI’nın Görevlendirilmesi Hakkında Karar

 

YÖNETMELİKLER

— Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

— Yurtdışı Yükseköğretim Diplomaları Denklik Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

— İstanbul Üniversitesi Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

 

TEBLİĞ

— İhracı Kayda Bağlı Mallara İlişkin Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (İhracat: 2007/12)


 Milletlerarası Özel Hukuk Kanunu yasalaştı

TBMM Genel Kurulunda temel yasa olarak görüşülen, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı kabul edilerek yasalaştı.

ANKARA - Yasaya göre, yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde, Türk hukuku uygulanacak. Uygulanacak yabancı hukukun kurallarının başka bir hukuku yetkili kılması, sadece kişinin hukuku ve aile hukukuna ilişkin ihtilaflarda dikkate alınacak.Hukuku uygulanacak devlet, iki veya daha çok bölgesel birime ve bu birimlerde değişik hukuk düzenlerine sahipse, hangi bölge hukukunun uygulanacağı, o devletin hukukuna göre belirlenecek. O devlet hukukunda belirleyici bir hüküm yoksa, ihtilafla en sıkı ilişkili bölge hukuku uygulanacak.

Kanunda aksi olmadıkça, vatansızlar ve mülteciler hakkında yerleşim yeri, bulunmadığı hallerde mutat mesken, o da yoksa dava tarihinde bulunduğu ülke hukuku; birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olanlar hakkında, bunların aynı zamanda Türk vatandaşı olmaları halinde Türk hukuku; birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olup, aynı zamanda Türk vatandaşı olmayanlar hakkında daha sıkı ilişki halinde bulundukları devlet hukukuna tabi olacak.

Kişinin milli hukukuna göre kazandığı erginlik, vatandaşlığının değişmesiyle sona ermeyecek.

Tüzel kişilerin, kişilerin veya mal topluluklarının, hak ve fiil ehliyetleri, statülerindeki idare merkezi hukukuna tabi olacak, ancak fiili idare merkezinin Türkiye "de olması halinde Türk hukuku uygulanabilecek.

Statüsü bulunmayan tüzel kişiler ile tüzel kişiliği bulunmayan kişi veya mal topluluklarının ehliyeti, fiili idare merkezi hukukuna tabi olacak.

2007-11-28 00:09:34 NTV-MSNBC 


 Hakim ve Savcıların mesleğe başlamasıyla ilgili düzenleme tartışmalı başladı

TBMM Adalet Komisyonunda , hakim ve savcıların mesleğe başlamasıyla ilgili yeni düzenlemeler içeren kanun teklifinin bugünkü görüşmeleri usul tartışmasıyla başladı.

Adalet Komisyonu , geçen hafta tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanan ve maddelerine geçilen; AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ’un, Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmek üzere toplandı.

CHP milletvekilleri, hukuk fakülteleri, barolar, Danıştay , Yargıtay ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ’dan (HSYK ) temsilci çağrılmamasının eksiklik olduğunu, bu nedenle toplantının ertelenmesi için 3 ayrı önerge verdi.

Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya , önergeleri birleştirerek işleme koydu ve usul tartışması açtı. İyimaya, birleştirilen önergeyle ilgili lehte ve aleyhte birer üyeye söz vereceğini açıkladı.

Karara tepki gösteren CHP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe , önergeyle ilgili lehte ve aleyhte 2’şer kişinin konuşması gerektiğini, sınırlamanın İçtüzüğe aykırı olduğunu savundu. Ünlütepe, İyimaya’ya niçin hoşgörülü davranmadığını sordu.

Teklifin geneli üzerindeki görüşmelerin tamamlandığını, buna rağmen önergeleri işleme koyduğunu ifade eden İyimaya, "İsteseydim, önergeleri işleme koymayabilirdim" dedi.

CHP Mersin Milletvekili İsa Gök , birleştirilen önerge üzerinde değil, hukuk fakültelerinden bir kişinin toplantıya davet edilmesiyle ilgili önerge üzerinde konuşmak istediğini söylemesi, İyimaya’yı kızdırdı.

İyimaya, "Karar verdim. Usul tartışmasını yönetmek bana ait" ifadesini kullandı.

Gök de konuşma hakları kısıtlanacaksa toplantı yapmanın bir anlamı olmadığını, telifin doğrudan TBMM Genel Kurulu ’na indirilebileceğini söyledi.

Daha sonra önerge lehinde söz alan Halil Ünlütepe , Başkan İyimaya’nın İçtüzüğe aykırı olarak 3 önergeyi birleştirdiğini, teklifi bir an önce Genel Kurul ’a indirme çabası içinde olduğunu savundu.

Hukukla ilgili meslek ve sivil toplum ile ilgili kuruluş ve kurumların temsilcilerinin görüşlerine başvurulmamasını eleştiren Ünlütepe, "Nerede yargıçlar? Niçin yargıçların düşüncesini alma ihtiyacı duymuyoruz?" diyerek, acele edilmesinin nedenini sordu.

"ÇOĞUNLUĞUN DİKTATÖRLÜĞÜNE YOL AÇAR "

Danıştay , Yargıtay , HSYK gibi yargı organlarının temsilcilerinin toplantıya çağrılarak, düşüncelerinin alınması gerektiğini ifade eden Ünlütepe, "Sivilleşmeden, demokratikleşmeden , açılımdan vazgeçerek, hukuku daraltarak, sadece ’evet, hayır’ kapsamı içine sokarak bir yasal düzenleme yapamazsınız. Bu çoğunluğun diktatörlüğüne yol açar . Hukuk, çoğunluğun diktatörlüğüne izin vermez. Çoğunluk kavramı, hukukla sınırlıdır. Bugünkü çalışma sistemiyle, hukukun temel ilkelerini siliyorsunuz. Hukuk devletinden uzaklaşıyorsunuz" diye konuştu.

Ünlütepe, TBMM çalışmalarında istikrarın sağlanması, ilgili kuruluş ve kurumların görüşlerinin alınması için toplantının ertelenmesini istedi.

Gök ise önergelerin birleştirilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, teklifin esasına girilmemesini istedi. Gök, esasa geçmenin "kavga ortamı doğuracağını" savundu .

2007-11-28 11:02:05 Milliyet


 Su faturasıyla gelen gazeteye yargı freni

Kararda, "İkametgâh, adres ve posta kutularının kişilerin özel alanları olduğu, kişinin rızası olmadan bu alanlara girmeye çalışmanın hukuka uygun davranış olmadığı" belirtildi. Rüstem Özer , su faturasıyla birlikte evine belediyenin tanıtımını içeren gazetenin gönderilmesinin durdurulması için gazetenin yayını ve basımını üstlenen Büyükşehir Belediyesi `ne bağlı Koza Kültür Sanat ve Turizm A .Ş. hakkında Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi `ne 2005`te dava açtı.

Mahkeme, gazetenin bilgi amaçlı olduğunu, okunup okunmamasının davacının iradesine bağlı olduğu kanaatine vararak davayı reddetti. Özer `in avukatı Yusuf Özer de kararı temyiz etti.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi , davayı görüşerek yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu . Yargıtay `ın kararında, `Dava konusu yayının davacı istemediği halde su ihbarnamesi ile birlikte adresine gönderilmesi doğru değildir` denildi. Karar ayrıca, farklı siyasi görüşten olan ya da belediye faaliyetlerini beğenmeyenlerin kendilerine bu tür tanıtımların yapılmasını istemeyebileceği de kaydedildi.

Bozma kararından sonra Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi `nde görülen davada hâkim Mehmet Kaya , `Çukurova `da Gerçek` adlı gazetenin su abonesi olanlara fatura bildirimleri ile birlikte gönderilmesinin iptaline karar verdi.

Belediye, 15 gün içinde karara itiraz edebilecek. `Çukurova `da Gerçek` adlı gazete, Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Genel Müdürlüğü `nün su faturalarına eklenip 500 binden fazla aboneye dağıtılıyor.

DHA -MİLLİYET

2007-11-28 16:23:55 HaberX


 Hakim ve Savcı Alımına Düzenleme

 

Kanunu düzenleyen yasa teklifi komisyonda kabul edildi.

Avukatların, hakim ve savcılığa geçişini düzenleyen yasa teklifi, Meclis Adalet Komisyonu `nda kabul edildi.

Teklife göre, Hakim ve savcı adaylarının belirleneceği sınavda, genel yetenek ve genel kültür soruları 20, alan bilgisi soruları 80 puan ağırlığa sahip olacak.

Yazılı sınavda, yüz tam puan üzerinden en az 70 puan alanlar mülakata çağrılacak.

Mülakat kurulu, Adalet Bakanlığı Müsteşarı veya görevlendireceği Müsteşar Yardımcısı başkanlığında, Teftiş Kurulu Başkanı, Ceza İşleri, Hukuk İşleri ve Personel Genel Müdürleri ile Türkiye Adalet Akademisi Yönetim Kurulu `nun her sınav için kendi üyeleri arasından belirleyeceği 2 üye olmak üzere toplam 7 üyeden oluşacak.

Teklif, idari yargıda hakim olmak isteyen ancak hukuk fakültesi dışındaki fakültelerden mezun olan adayların oranını % 10 ile sınırlandırıyor.

2007-11-28 19:38:00 TRT


 Üvey çocuğa kötü muamele boşanma nedeni

 

Yargıtay , üvey çocuklara dayak atılmasını boşanma nedeni saydı. Tavşanlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi `nin verdiği kararı bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi , davacı kadının önceki evliliğinden doğan çocuğunu döven kocayı kusurlu buldu. Yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay , üvey çocuğunu döven koca ile ilgili açılan davada, boşanmaya hükmedilmesi gerektiğini belirtti.

Yargıtay `ın emsal kararında şu görüşler dile getirildi:

"Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle davalının birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı kadının önceki evliliğinden olma çocuğunu dövdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görünmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır."

(ANKA)


 Polise taş atana 5 bin YTL ceza

 

Şanlıurfa`da 2001 yılında yapılan Nevruz kutlamalarında görevli sivil polis memurunun kafasını yaraladığı gerekçesiyle hakkında dava açılan Mehmet Zeki Yılmaz, 5 yıl sonra 5 bin YTL para cezasına çarptırıldı.

Muhammet Taşçılar `ın haberi

Akçakale yolu üzerinde bulunan Hayati Harran Mahallesinde 2001 tarihinde Nevruz kutlamaları sırasında meydana geldi. Boş bir arazide lastik yakılıp korsan gösteri yapıldığının ihbarını alan polis Harran Üniveristesi Ziraat Fakültesi Kampüsü karşışında bulunan olay yerine gitti. Lastik yakılan yerde 13-15 yaşlarında 6-7 çocuğun bulunduğunu gören sivil polisler, "durun polis kaçmayın" uyarısını yaptı.Bunun üzerine olay yerinden kaçmaya çalışan korsan göstericiler tarafından atılan taşlardan birisi sivil polis memuru Bilal Erdem`in kafasına isabet etti. Aldığı darbe üzerine bayğın bir şekilde yere yığılan polis memuru Erdem, hastaneye kaldırılarak 15 gün iş görmez raporu aldı.

Polisin yaralanmasına neden olan Mehmet Zeki Yılmaz `ı yakalayarak gözaltına almıştı.Bu olay üzerine Şanlıurfa 2.Asliye Ceza Mahkemesi `nde "görevli memura müessir fiil" şuçundan dava açıldı. İçişleri Bakanlığı , atılan taşla kafası yarılarak 15 gün iş göremez raporu alan polis memuru Bilal Erdem`e 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkındaki Kanun ve bu kanuna dayalı olarak çıkartılan yönetmelik gereği 4 bin 474.50 YTL tazminat ve sağlık kuruluşlarına da 59.25 YTL ödedi.

İçişleri Bakanlığı , polis memuruna ödediği parayı tahsil etmek için Mehmet Zeki Yılmaz , hakkında Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi `nde rücuen tazminat davası açtı. Asliye Hukuk Mahkemesi , Şanlıurfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi `nin delil yetersizliğinden Yılmaz hakkında verdiği beraat kararını göz önünde bulundurarak açılan tazminat davasını reddetti. Bu kararın ardından İçişleri Bakanlığı yerel mahkemenin verdiği kararı temyiz etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi , 31.10.2007 tarihinde, "Somut olayda lastik yakılarak gösteri yapılan yerde bulunan ve polisleri görünce onlara taş atarak kaçmaya çalışan 6-7 kişilik grup arasında davalı elindeki taşla birlikte yakalanmıştır. Davalının da aralarında bulunduğu gruptan atılan taşla polis memurunun yaralanması olayında eylem birliği bulunmaktadır. Şu durumda davalı olaya karışan diğer dava dışı kişilerle birlikte eylem birliği içine girerek neden oldukları zarardan dolayı müteselsilen sorumludur. Açıklanan nedenle mahkemece davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken istemin reddi doğru görülmemiştir" gerekçesiyle davayı bozarak dosyayı geri gönderdi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi `nin kararı bozmasının ardından dava Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi `nde yeniden görülmeye başlandı. Mahkeme 23.11.2007 tarihinde görülen davada, ceza davasında verilen beraat kararının hukuk mahkemesini bağlayıcı mahiyetinin bulunmadığı gerekçesiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi `nin kararı doğrultusunda sanık Mehmet Zeki Yılmaz İçişleri Bakanlığı `nın polis memuru Bilal Erdem`e ödediği 4 bin 474.50 YTL ile 16.10.2001 tarihinde tedavi gideri olarak verilen 59.24 YTL `yi 04.04.2001 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte İçişleri Bakanlığı `na ödemeye mahkum etti. Mahkeme, 244.82 YTL harcın, 544.05 YTL avukatlık ücreti ile davetiye gideri olan 21.50 YTL `nin de davalıdan tahsiline karar verdi. 5 yıl sonra sonuçlanan davada 5 bin YTL cezaya çarptırılan Mehmet Zeki Yılmaz , 15 gün içersinde temyize başvurabilecek.

HABER7

2007-11-28 20:30:30 Haber7


 Bergama davası karara kaldı

 

Bergama Ovacık Altın Madeni’ne verilen son açılma ruhsatının iptali davasının duruşması görüldü. Bergama’daki madenin 16 yılı bulan öyküsünün tartışıldığı duruşma karara kaldı.

Bergama Ovacık Altın Madeni ’ne verilen son açılma ruhsatının iptali davasının duruşması görüldü. Bergama ’daki madenin 16 yılı bulan öyküsünün tartışıldığı duruşma karara kaldı. Duruşmada davacı olan kişi ve kurumlar adına konuşan Av . Arif Ali Cangı , 1997 yılındaki kesinleşmiş Danıştay ’ın “Siyanürle yapılan altın madenciliğinde kamu yararı yoktur” içerikli kararının ardından tartışması bitmesi gereken altın madenciliğinin, ülkeyi yönetenlerin de madencilerden yana tavır takınması sonucu günümüze kadar geldiğini aktardı. Mahkemeler tarafından verilen kararların hukuka karşı hile sayılabilecek yöntemlerle hep işlevsiz hale getirildiğini belirten Cangı , son olarak zamanın ABD Büyükelçisi Eric Edelman ’ın ricası ile düzenlenen imar planlarının, mahkemece iptal edilmesi sonrasında yaşananların da bunun bir göstergesi olduğuna dikkat çekti. Altın madeni işletme amaçlı tesis edilen imar planlarının iptali için açılan davada, İzmir 4. İdare Mahkemesi tarafından “…üst ölçekli makro bir plana dayanmayan ve birinci sınıf gayri sıhhi müessese olan işletmenin, çevresel etkilerinin fiziksel olarak işletme alanı ve mülkiyet ile sınırlı tutularak yapılan bir planda düzenlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle…” iptal edildiğini aktaran Cangı , bu aşamada bir kez daha idarenin yargı kararlarını etkisizleştirme operasyonunun devreye girdiğini kaydetti.

Hukuk yaralanmadan

İdarenin madene yeni bir işyeri açma ve çalışma ruhsatı verdiğini belirten Cangı , “Bergama Altın Madeni sürecinde artık sıradanlaşan, ancak bizleri ziyadesiyle üzen ve dehşete düşüren ‘yargı kararını etkisizleştirme operasyonu’ ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Ruhsatın verilmesinin tek amacı, yargı kararının bağlayıcılığından kaçmaktır” diye konuştu.

Bergama köylülerinin avukatı Senih Özay “Halk kızgın… Bergamalılar yorgun ama kızgın… Avukatları yılmış değil. Doğanın, insanların, çocukların, ölümlerin artışı, başlayan kanserler, kadınların göğüslerinin alınması üzere hukukun idamı davamızda ; siz sayın yargıçların yüreğinde yara açmak istiyorum” dedi. (İzmir /EVRENSEL )

2007-11-28 11:57:35 Evrensel


 Görevden alınan belediye başkanını sevindiren karar

Muzaffer DURU / DİYARBAKIR , (DHA )

 

DİYARBAKIR Valiliği ’nin, Sur Belediyesi ’nin almış olduğu ‘Çok dilli belediyecilik’ kararının iptali için 2`nci İdare Mahkemesi `nde açtığı davada ret kararı verildi.

Diyarbakır ’ın Sur belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ’ın ‘Çok dilli Belediye hizmetleri’ kararı alması nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alınmasından sonra Valilik , Diyarbakır 2`nci İdare Mahkemesi `ne başvurarak, ‘Çok dilli belediyecilik hizmeti’ işleminin yürütülmesinin iptali için dava açtı.

2`nci İdare Mahkemesi , Sur Belediyesi Meclisi `nin ‘Çok dilli Belediyecilik’ kararının yürürlüğe girebilmesi için Valilik makamına sunulmadığı, sadece Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına sunulması nedeniyle ortada dava konusu edilebilir kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem olmadığı belirtilerek, davanın reddine karar verdi. Bu karar, bir süre önce İçişleri Bakanlığınca görevden el çektirilen Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ile 17 meclis üyesini sevindirdi. Demirbaş , Belediye Meclisi tarafından alınan ‘Çok dilli Belediyecilik’ kararının yasaya uygun olduğunu iddia etti.

‘KARAR DEMİRBAŞ `IN LEHİNE’

Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ’ın görevden alınarak, Belediye Meclisi `nin feshine karar vermesini hukuka aykırı olarak değerlendiren Avukat Mustafa Ayzit, “Dava konusu olan idari işlem 6 Ekim 2006 tarihli Belediye Meclis kararına dayanmaktadır. Ancak Diyarbakır Sur Belediyesi Meclisi ve Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş dava süreci tamamlanmadan hukuka aykırı olarak 27 Haziran 2007 tarihinde görevden alınmıştır. Bu nedenle meclis kararını uygulayacak yönetim görevden alınmış olup, kararın uygulanması şansı yoktur. Valilik ilk yapması gerektiğini son olarak yapmıştır. Bu da müvekkilim Demirbaş ’ın lehine olmuştur`` dedi.

2007-11-28 15:08:03 Milliyet


 PETKİM`in satışına dava

 

Petrol-İş Sendikası, PETKİM`in, 2 milyar 40 milyon dolara Socar-Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubu`na satılmasını onaylayan Özellişterme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açtı.

Petrol-İş Sendikası , PETKİM `in sermayesindeki yüzde 51 oranındaki hissenin, "blok satış" yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin yapılan ihale sonucunda, söz konusu hisselerin 2 milyar 40 milyon dolara Socar -Turcas -Injaz Ortak Girişim Grubu `na satılmasını onaylayan 22 Kasım 2007 tarihli ÖYK kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Danıştaya başvurdu.

Petrol-İş Sendikasının avukatı Gökhan Candoğan `ın Danıştaya sunduğu dava dilekçesinde, ihaleye katılacak firmalara, sektörel tecrübe gibi bazı yeterlilik ölçütleri getirmenin yanı sıra, rekabet hukuku açısından da özelleştirme sonrasında tekel durumunun oluşmasına engel olmaya yönelik ihaleye katılım sınırlandırmalarının belirlenmesinin, kamusal bir zorunluluk olduğu vurgulandı.

Buna karşın, şartnamenin önemli unsurlarını da içeren ilan metninde, firmalara getirilen tek "ön yeterlilik" ölçütünün, "sermaye şartı" olduğu ifade edilen dilekçede, sektörel tecrübe gibi, tekelleşmeye yönelik olası katılımları engellemeyecek şartlar gibi önemli konularda hiçbir şart, sınırlama, düzenleme yapılmadığının görüldüğü kaydedildi.

Dilekçede, "Özelleştirmenin, ileri sürülen amaçlara ulaşabilmesi için davalı idarenin ciddi bir ön hazırlık sonucunda ihale sürecine başlaması gerekirken, sadece finansal analizler , tespitler üzerinden sürecin tasarlanması, kamu yararını oluşturan toplumsal ve ulusal menfaatlerin göz ardı edilmesine neden olmaktadır" denildi.

"TURCAS YASAKLI"

İhale sürecinde elenebilecek bir firmanın ihaleyi kazandığı savunulan dilekçede, "Yani, kara para aklamak ve/veya herhangi bir yasa dışı amaçla ihaleye katılmak isteyecek kişi, grupları engelleyebilecek bir mekanizma olmadığı, idare için tek önemli olan hususun paranın tutarı olduğu tartışmasızdır" ifadelerine yer verildi.

İhaleyi kazanan Socar -Turcas -Injaz Ortak Girişim Grubu `nda yer alan Turcas Petrol A .Ş. hakkında 15 Ekim 2007 tarihli Resmi Gazete `de yayımlanan "Bir yıl süreyle tüm ihalelere katılma yasağı" bulunduğuna işaret edilen dilekçede, ihale sürecinde bu durumun göz ardı edildiği ileri sürüldü.

PETROL-İŞ GENEL BAŞKANININ AÇIKLAMASI

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın da yaptığı yazılı açıklamada, PETKİM `in, özelleştirilmesiyle Türkiye `nin petrokimya sanayinden ve pazarından çekileceğini belirtti.

İhale süreci devam ederken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül `ün, Azerbaycan Parlamentosu `nda yaptığı konuşmada, PETKİM `in Azerbaycan Devleti`ne verildiğini açıkladığını ifade eden Öztaşkın , Gül `ün, Türkiye -Azerbaycan ve Gürcistan cumhurbaşkanlarının katılımı ile gerçekleştirilen Bakü -Tiflis -Kars demir yolunun temel atma töreninde de "Azerbaycan Devleti`nin Türkiye `de bir PETKİM `i var" sözleriyle de henüz tamamlanmamış olan bir ihalenin sonucunu açıkladığını ileri sürdü.

Öztaşkın , açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

"Türkiye devleti petrokimya sektöründen çekilirken, Azerbaycan devleti yerleşiyor. Bu satışla, Türkiye devleti Türkiye petrokimya sanayinden ve pazarından çekilirken, yüzde 100 devlet kontrolünde olan Socar aracılığıyla Azerbaycan devletinin girişi sağlanmıştır. Yılda yüzde 15 büyüme hızına sahip ve dünya petrokimya sektöründe 5. büyük pazar konumunda olan ülkemiz, petrokimyasalların üreticisi ülkeler ve şirketler için son derece cazip bir pazar durumundadır.

Bu satış, Türkiye petrokimya sektöründe yabancılaşma yaşanmasına, petrokimya pazarımızın kaybedilmesine ve sayıları 6-8 binlere ulaşan şirketleriyle plastik sektörünün çökmesine yol açacaktır."

AA

2007-11-28 14:43:44 Haber7


 New York yargıcına görevden azil

 

Amerika Birleşik Devletleri`nde, duruşma sırasında cep telefonu çalan kişi ortaya çıkmayınca salonda bulunan herkesi hapse atan yargıç görevinden alındı.

Yargıç Robert Restaino`nun azledilmesine neden olan olay, New York eyaletinin kuzeyinde , Niagara kentinde 11 Mart 2005`te meydana geldi.Bunun üzerine yargıç Restaino salonda bulunanlara, ``O cep telefonu bana verilmezse bu salondaki herkes hapse gidecek. Şaka yaptığımı sanıyorsanız, daha önce burada bulunanlara sorun. Hepiniz gideceksiniz" uyarısında bulundu.Yargıcın uyarısı ardından salondaki güvenlik görevlileri telefonu aradı ama bulamadı.Duruşmaya kısa bir ara veren yargıç salona döndükten sonra yeniden ``Çalan telefon kimindi?`` diye sordu.Sorusuna yanıt alamayınca da salonda bulunan 46 kişinin tutuklanmasını istedi ve her bir tutuklu için de 1500`er dolar kefalet ücreti belirledi.Yargıç kararını açıklarken salona, ``Bu olay beni düşündüğünüzden daha fazla rahatsız ediyor`` dedi.Sanıklardan biri, ``Bu yaptığınız olayla ilgisi olmayanlara karşı bir haksızlık`` uyarısında bulununca da, yargıç ``biliyorum`` karşılığını verdi.Salonda bulunanlar önce Niagara cezaevine gönderildi.Kefaleti ödeyebilenler tahliye edilirken kefaleti ödeyemeyen 14 kişi bir başka cezaevine sevkedildi.Ancak yerel gazetecilerin olaydan haberdar olup gelişmeleri araştırmaya başlaması üzerine yargıç Restaino, cezaevinde kalanların serbest bırakılmasına karar verdi.Yargı konularındaki şikâyetleri inceleyip soruşturan eyalet komisyonuna ifade veren yargıç Restaino, kararının hukuka aykırı olduğunu bildiğini söyledi.Yargıç komisyonda, olayın yaşandığı dönemde özel yaşamında stres altında olduğunu da söyledi.Komisyon, yargıcın ``iki saatlik açıklanamayan bir çılgınlığı `` olarak nitelediği olay nedeniyle görevden uzaklaştırılması tavsiyesinde bulundu.Ancak komisyon 46 kişinin temel haklarının ``bilinçli bir şekilde`` ihlâl edildiği; buna da mazeret gösterilemeyeceğine hükmetti.

2007-11-28 13:11:42 BBC Türk


 `İşletim ücreti` davasında vatandaş haklı bulundu

 

Kredi kartlarından aldığı yıllık üyelik ücretleriyle tartışılan bankaların, `hesap işletim ücretleri`ni de hukuksuz aldıkları belirtildi.

Bursa `da polis müdürü 2 yıldır klulanmadığı banka hesabından 47 YTL kesilmesinin hukuksuz olduğunu belirterek, konuyu önce Tüketici Hakem Heyeti `ne, ardından Tüketici Mahkemesi `ne taşıdı. Karar veren mahkeme polis müdürünü haklı buldu. Hukukçular, kararın emsal olacağına dikkat çekiyorlar.

Bursa Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü `nde görevli 4. sınıf emniyet müdürü Fatih Mehmet Leblebici , banka hesabındaki 50 YTL `ye, bankanın işletim ücreti adı altında 47 YTL `lik kesinti yapması üzerine Gürsu Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti `ne başvurdu. Hakem Heyeti , davacı Leblebiciyi haklı bularak, paranın iadesine karar verdi.

Tüketici Mahkemesi `ne müracaat eden bankanın avukatları kararın iptalini istedi. Mayıs ayında başlayan dava hakim Cemil Tükenmez başkanılğındaki mahkeme heyetinin polis müdürünü haklı bulmasıyla sonuçlandı. Artık bankalar hesapta kesinti yapamayacak.

Bursa Tüketici Mahkemesi , verdiği kararda, Leblebici `nin hesabında bulunan 47 YTL `nin 2 yıllık yasal faizleriyle ödenmesine kesin olarak karar verdi. Mahkeme, kararında; "Davacı tarafından Gürsu Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanılğı`nın 26. 03. 2007 tarihli kararına yapılan itirazın reddine karar verilmiştir. Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde hesap işletim ücretine ilişkin kısmın yukarıda açıklandığı üzere haksız niteliğinde olup, tüketiciyi bağlamayacağı, bu nedenle hakem heyetince verilen kararın yerinde olduğu, davacı tarafından bu karara yapılan itirazın yerinde olmadığı anlaşıldığından, bankanın itirazının reddine karar verilmiştir" denildi.

DAVA SÜRECİNDEN KORKMAYIN

Bursa `ya tayin olduktan sonra maaş ödemelerinin yapılması için Akbank `ta hesap açtırdığını belirten Fatih Mehmet Leblebici , dava sürecini şöyle anlattı: "Bir müddet sonra maaş ödemeleri başka bir bankaya geçti. Banka şubesinde bulunan hesaptaki paramı çekmeye gittiğimde hesabımın bir miktar azaldığını gördüm. Banka yetkilileri, bana, `hesap işletim ücreti`nin alındığını söylediler. Maaş ödemeleri konusunda bankayla bir sözleşme imzalamıştım. Ardından konuyu hakem heyetine taşıdım. Hakem heyeti başvurumu kabul etti ve paranın iadesine karar verdi. Banka ise karara itiraz edince konu Tüketici Mahkemesi `ne taşındı. Tüketicinin haklı olduğu ise mahkeme kararıyla tescil edildi. Tüketici Mahkemesi kararları kesinlik özelliği taşıyor. Bankalar, bu kesintileriyle yatırıma, üretime aktarılması gereken paraları tekrar yastık altına mahkum ediyor. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun `un 6. Maddesi açıktır. Bu maddeyi gerekçe göstererek, kredi kartı veya bankaların kesintilerine ilişkin paraların iptali de istenebilir. Kararımız emsaldir. Vatandaşlar kesinlikle dava süresinden korkmasın, haklarını arasınlar. Türkiye bir hukuk devletidir. Her insan kolaylıkla yargıya müracaat edip, hakkını arayabilir. "

BURSA (CİHAN )

2007-11-28 19:36:09 Yeni Şafak


 Adalet yürüyüşü davası başladı

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, aralarında Büro Emekçileri Sendikası (BES) Genel Başkanı Mustafa Çınar `ın da bulunduğu 15 sendika yönetici ve üyesi hakkında, "Yargıda Adalet İstiyoruz" konulu protesto eyleminden dolayı "2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Ka-nunu `na muhalefet" suçundan 3 yıldan 5 yıla kadar hapis istemiyle açtığı dava başladı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi `ndeki duruşmaya BES Genel Başkanı Çınar `ın da içinde bulunduğu 13 tutuksuz sanık ve avukatları, şikâyetçi polis memurları Güven Öztürk , Murat Yılmaz ve Feza Yaşar ile KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ve KESK `e bağlı sendikaların yöneticileri katıldı.

ANONS YAPILDI, POLİS SALDIRDI

Duruşmada, savunmasını yapan KESK `e bağlı BES Genel Başkanı Çınar , adli yılın açıldığı 6 Eylül`de Ankara Adalet Sarayı önünde toplandıklarını belirtti. Demokratik haklarını kullanarak, yargı çalışanlarının sorunlarının yer aldığı dosyayı Adalet Bakanlı -ğı `na sunmak istediklerini anlatan Çınar , ancak polisin barikat kurarak, bakanlığa gidemeyeceklerini söylediğini anlattı. Emniyet yetkilileriyle yaptıkları görüşme üzerine beklemeye devam ettiklerini kaydeden Çınar , "Bir türlü bu konuda bize izin verilmedi. Bu arada emniyet güçlerince bazı anonslar yapıldı. Bu anonsun içeriğini bilmiyorum. Çünkü kalabalıktı" dedi.

Toplantıya katılan arkadaşlarının emniyet güçlerince darp edildiğini, hırpalandığını gördüğünü söyleyen Çınar , "Hastaneye sevk edilen arkadaşlarımız oldu. Bu arada basın açıklamamızı yaparak, Adalet Bakanlığı ek binası önünde toplanacağımızı megafonla bildirdik. Saat 17.00 sıralarında Adalet Bakanlığı ek binasında basın açıklamamızı yaptık. Suç kastımız yoktur. Sendikal haklarımızla ilgili bir eylemdir. Beraatimi istiyorum" diye konuştu. Diğer sanıklar da Çınar `ın savunmasını tekrarladı.

UYARI İÇİN GAZ MASKESİYLE GİTMİŞLER!

Şikâyetçi polis memurları Güven Öztürk ve Murat Yılmaz ise ifadelerinde, polisin, BES üyelerine megafonla en az 3 kez toplantının yasal olmadığı ve dağılmaları gerektiği uyarısında bulunduğunu iddia etti. Dağılmayan grubun Kızılay `a doğru yürümeye başladığını, polisin oluşturduğu barikata mukavemet olunca müdahalede bulunulduğunu kaydeden polisler, olay günü gaz maskesi takmaları nedeniyle, mahkemedeki sanıklardan hangisinin izinsiz gösteri yaptığını söyleyemeyeceklerini açıkladılar. Her iki polis memuru daha sonra şikayetlerinden vazgeçtiklerini söylediler.

Feza Yaşar adlı polis memuru ise arkadaşlarının ifadelerine katıldığını bildirdi. Olay günü meydana gelen arbede sırasında yere düşen kaskını almak isterken kafasına vurulduğunu anlatan Yaşar , bunu yapan kişiden şikâyetçi olduğunu söyledi.

SENDİKAL HAKKIN KULLANIMI ENGELLENDİ

BES üyelerinin avukatlarından Sevil Ceylan Erkat da BES üyelerinin gerçekleştirmek istedikleri etkinliğin basın açıklaması olduğunu, kanunsuz bir toplantı ve gösterinin yapılmadığını söyledi. Kolluk güçlerinin, sendikal hakkın kullanımını hukuka aykırı şekilde engellediğini vurgulayan Erkat, müvekkillerinin beraatini talep etti.

Sanıkların diğer avukatı Sevgi Karaduman ise şikayetçi olmadıklarını beyan eden polislerin kovuşturma evresinde, toplantıya katılan bazı sanıkları teşhis ettikleri yönünde ifade verdiklerini, dolayısıyla bir çelişki olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hakim Ali Muzaffer Mutlu, polis memurları Öztürk ve Yılmaz`a tekrar söz verdi. Polis memurları, sanıkları teşhis etmelerinin mümkün olmadığını tekrarladılar. Hakim Mutlu, dava dosyasındaki eksikliklerin tamamlanması için duruşmayı erteledi. Birgün

2007-11-28 11:05:21 Birgün


 Vakıf üniversitelerine YÖK bakışı

 

25 vakıf üniversitesini kapsayan bir rapor hazırlayan YÖK, bu üniversiteleri kurumsallık yönünden yetersiz bulurken en büyük tepkiyi mütevelli heyetlerine gösterdi.

YÖK, vakıf üniversitelerinin en önemli sorunlarından birini ``üniversitelerinin bir bölümünün kurumsallaşamamış olması`` olarak görüyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), 25 vakıf üniversitesini kapsayan ``Vakıf Üniversiteleri Raporu`` hazırladı.

Rapor, yaklaşık 96 bin öğrencisi ve 8 bin öğretim üyesi olan 25 vakıf üniversitesini içeriyor.

Raporda özel yükseköğretim kurumlarında okuyan öğrencilerin oranının yüzde 30`a yaklaştığı belirtilirken, vakıf üniversitelerinin, sayıca tüm üniversitelerin üçte birine yakınını oluşturduğu kaydedildi. Vakıf üniversitelerinin, gelirlerini harcamada, devlet üniversitelerine göre büyük bir esnekliğe sahip olduğu ifade edilen raporda, üniversitelerin bir bölümünün bu esnekliği, eğitim öğretim harcamaları lehine kullanırken bir bölümünün ise alt yapı lehine kullandığı belirtildi.

Bazı vakıf üniversitelerinde, öğrenci başına yapılan eğitim-öğretim harcamasının, öğrenciden alınan öğretim giderinin çok altında olduğu ifade edildi. Rapora göre, devlet üniversitelerinde 74 bin 307 öğretim elemanı varken, vakıf üniversitelerinde 7 bin 943 öğretim elemanı bulunuyor. Devlet üniversitelerinin 556 fakültesi, vakıf üniversitelerinin ise 132 fakültesi var.

Vakıf üniversitelerinin her birinin, öğretim elemanı ve öğrenci sayısının incelendiği raporda öğrenci sayısı bakımından vakıf üniversiteleri arasında büyük farklılık olduğu, tüm vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin yüzde 40`ının dört vakıf üniversitesinde (Yeditepe , Bilkent , Başkent , İstanbul Bilgi ) toplandığı, 16 vakıf üniversitesinin lisans öğrenci sayısının 3 binin altında olduğunun dikkati çektiği kaydedildi.

-``ÖNCELİK İŞ BULMA OLASILIĞI``-

Raporda, vakıf üniversitelerinde açılan gerek lisans gerekse önlisans programlarının türlerine bakıldığında, mezuniyet sonrası iş bulma olasılığının yüksek olduğu programlara öncelik verildiğinin görüldüğü belirtildi.

Eğitimde niteliği etkileyen en önemli faktörlerden birinin, öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı olduğu belirtilerek, bu sayının, vakıf üniversiteleri arasında farklılıklar gösterdiği, genel olarak devlet üniversiteleri ortalamasından küçük olduğu kaydedildi.

Vakıf üniversitelerinin, lisansüstü eğitimde gelişme içinde olduğu belirtilen rapora göre, 2005-2006 eğitim-öğretim yılı itibariyle, vakıf üniversitelerinin 23`ünde yüksek lisans, 10`unda doktora programları bulunuyor. Yüksek lisansta toplam öğrenci sayısı 11 bin 86 iken, doktora öğrencisi sayısı 1.125.

-``ÖĞRENCİ BAŞINA HARCAMADA FARKLILAŞMA``-

Vakıf üniversitelerinin en azından bir bölümünün, araştırma faaliyetleri bakımından bugün oldukça iyi bir konumda olduğu belirtilen raporda, 2006 verilerine göre, değişik atıf endekslerinde yayınlanan Türkiye kaynaklı yayın sayısı sıralamasında, vakıf üniversitelerinin, tüm üniversiteler arasında, öğretim elemanı başına düşen yayın sayısı sıralamasında, ilk dört sırayı aldıkları ifade edildi.

Vakıf üniversitelerinin, öğrenci başına harcamaları bakımından çok önemli bir farklılaşma içinde olduğu kaydedilen raporda, üniversiteler arasında öğrenci başına yapılan harcamalarda 12 kata varan bir farklılık bulunduğu, bu farklılığın öğretim kalitesinde de bir farklılık yarattığı vurgulandı.

-``ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ HENÜZ KURUMSALLAŞAMAMIŞ DURUMDA``-

Vakıf üniversitelerinin yükseköğretim yükünü kısmen de olsa devletin üstünden alarak paylaştığı, bir rekabet ortamı içerisinde, öğrencilerine nitelikli bir eğitim vermeyi hedeflediği belirtilen raporda, bu amaçla bir bölümünün önemli denilebilecek yatırımlar yaptığı ve yapmaya devam ettiği ifade edildi. Vakıf üniversitelerinin bazı sorunları henüz aşamadığının altı çizilen raporda, vakıf üniversitelerinin sorunlarıyla ilgili olarak şunlar kaydedildi:

``-Vakıf üniversitelerinin hukuksal statüleri ile ilgili sorunlar bulunmaktadır. Rektörün seçimi ve görev süresinin, Devlet üniversitelerindeki rektörlerden farklılık göstermesi bu sorunlar arasında yer almaktadır.

-Vakıf üniversitelerinin en önemli sorunlarından biri, önemli bir bölümünün henüz kurumsallaşamamış olmasıdır. Yönetim kademesindeki akademik kadrosunun devlet deneyimi bulunması ve üniversite geleneğinden gelmiş olması, kurumsallaşmada pozitif etken olmakla birlikte, kurucuların bu üniversiteleri, bir kamu kurumundan çok kendi `şirketleri` gibi görme eğilimi, kurumsallaşma sürecini olumsuz etkilemektedir.

-Vakıf üniversitelerinde mütevelli heyetlerinin kompozisyonları ve mütevelli heyeti başkanlarının yönetime aşırı karışması eleştiri konusu olmaktadır.

-Arkalarında, kaynak yönünden güçlü bir vakıf bulunmayan vakıf üniversiteleri, büyük ölçüde öğrenciden aldıkları ücretlerle yaşamaktadırlar. -Vakıf üniversitelerinin önemli bir bölümü, büyük kentler yakınında, kendilerine ait bir kampüse sahiptirler. Ancak sayıları az da olsa bir bölümü, kent merkezlerinde kira karşılığı tutulan mekanlarda eğitim yapmaktadırlar.

Bu üniversitelerde yüksek meblağı bulan kira giderleri, kurucu vakıf yerine öğrencilerden alınan eğitim ücretlerinden karşılanmaktadır. Vakıf üniversitelerinin kuruluş amacı ile çelişen bu duruma, daha uzun yıllar seyirci kalınamaz.

-Henüz kurumsallaşma aşamasındaki vakıf üniversitelerinin en büyük eksikliklerinden biri de, üst ve alt birimlerinin gereksinmelerini planlayabilecekleri bir bütçe düzenlerinin olmamasıdır. -Vakıf üniversitelerinin, düşük puanlı öğrenci almaları nedeniyle, iyi yetiştirilmemiş mezunlar verme olasılığı ortak kaygılar arasında yer almaktadır.

-Vakıf üniversitelerine yönelik bir eleştiri de bu üniversitelerin, düşük puanla öğrenci almaları ve Devlet üniversitelerine giremeyen bu öğrencilerin yüksek ücretle üniversitede okuma fırsatı bulmaları nedeniyle, bu üniversitelerin eğitimde fırsat eşitliğini zedelediği yönündedir. -Vakıf üniversitelerinin Türk yükseköğretimindeki konumlarına yapılan en büyük eleştirilerden biri, bu üniversitelerin, devlet üniversiteleri kadrolarında yetişen öğretim üyelerini bünyelerine alarak, devlet üniversitelerini zor durumda bıraktıklarıdır.``

-``SORUMLULUK ÜNİVERSİTELERİN KURUCULARINDA``-

Raporda, sorunların yakın gelecekte çözülmemesinin, vakıf üniversitelerinin önemli bir bölümünü, 1970`li yıllarda yaşanan özel üniversitelerin akıbeti ile karşı karşıya getirebileceği belirtildi. Böyle bir durumla karşılaşılmaması için sorumluluğun üniversitelerin kurucularına ve öteki yetkililerine düştüğü vurgulanan raporda, Yükseköğretim Kurulu `nun, ``kendine verilen yasal yetkiler çerçevesinde, olumsuz bir gidişe meydan vermemek ve vakıf üniversitelerinin kuruluş amaçları doğrultusunda gelişmelerini ve kurumsallaşmalarını hızlandırmak için bu kurumlar üzerindeki denetimini sürdürdürmeye devam ettiği ve vakıf üniversitesi açma başvurularının değerlendirilmesinde, program açma ve kontenjan vermede olabildiğince titiz davrandığı`` kaydedildi.

AA

2007-11-28 19:22:14 Haber7


 İşte polisin yeni yetkileri

 

14 Haziran 2007 Kolluk kuvvetlerine, suçun önlenmesine ilişkin yeni yetkiler tanıyan, 5681 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete`de yayımlanarak, yürürlüğe girdi.

Kanuna göre, polis, kişileri ve araçları; bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek, suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek, hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş kişileri tespit etmek, kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek amacıyla durdurabilecek.

Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için, polisin, tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekecek. Süreklilik arz edecek, fiili durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamayacak.

Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirecek ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilecek; kimliğinin veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilecek.

Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu süreden fazla olamayacak.

Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde, kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilecek.

Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunduğu konusunda şüphelenirse, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilecek. Ancak bu amaçla kişinin üzerindeki giysinin çıkarılması veya aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemeyecek.

Görevlerin yerine getirilmesi sırasında, polis tarafından gerekli işlemler için durdurulan kişiler ve araçlarla ilgili hükümler saklı kalacak.

Polis, görevini yerine getirirken, kendi kimliğini gösterdikten sonra, kişilere kimliğini sorabilecek. Bu kişilere, kimliğini ispatlamalarında gerekli kolaylık gösterilecek.

Belgesinin bulunmaması, açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla ya da diğer nedenlerle kimliği belirlenemeyen kişi tutularak, durumdan derhal cumhuriyet savcısı haberdar edilecek. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınacak ve gerekirse tutuklanacak. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanacak.

Kimliğinin tespiti amacıyla tutulan vatandaşa, kimliği tespit edildikten sonra ve talepte bulunması halinde, bu amaçla tutulduğuna ve tutulma süresine dair bir belge verilecek. Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilecek.

Nüfusa kayıtlı olmadığı için kimliği tespit edilemeyen kişilerin nüfusa kayıtlarının temini için gerekli işlemler yapıldıktan sonra, fotoğraf ve parmak izi tespit edilerek kayda alınacak.

Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olduğunun anlaşılması halinde, Pasaport Kanunu ve Yabancıların Türkiye `de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümlerine göre işlem yapılacak.

PARMAK İZİ VE FOTOĞRAFLARIN KAYDA ALINMASI

Polisin, parmak izi ve fotoğraf kaydı almasına ilişkin yetkisi yeniden düzenleniyor. Polis, suç işleyenlerin dışında, bazı kişilerin parmak izini de alacak.

Buna göre, polis; her çeşit silah ruhsatı, sürücü belgesi, pasaport veya pasaport yerine geçen belge almak için başvuruda bulunan, başta polis olmak üzere, genel veya özel kolluk görevlisi ya da özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen, Türk vatandaşlığına başvuruda bulunan, sığınma talebinde bulunan veya gerekli görülmesi halinde, ülkeye giriş yapan diğer yabancı, gözaltına alınan kişilerin parmak izini alacak. Gönüllü olan kişilerden rızalarıyla alınacak parmak izleri de sisteme kaydedilecek. Alınan parmak izi, ait olduğu kişinin kimlik bilgileriyle birlikte, ne zaman ve kim tarafından alındığı belirtilerek, bu amaca özgü sisteme kaydedilerek saklanacak. Ancak parmak izinin hangi sebeple alındığı, sisteme kaydedilmeyecek. Olay yerinden elde edilen ve kime ait olduğu henüz tespit edilemeyen parmak izleri, kime ait olduğu tespit edilinceye kadar ilgili soruşturma dosya numarasıyla birlikte sisteme kaydedilecek. Bu sistemde yer alan bilgiler, kimlik tespiti, suçun önlenmesi veya yürütülen soruşturma ve kovuşturma kapsamında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla, mahkeme, hakim, cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından kullanılabilecek.

Kolluk birimleri, kimlik tespiti yapmak ya da olay yerinden alınan parmak izini karşılaştırmak amacıyla doğrudan bu sistemle bağlantı kurabilecek.

Sistemde kayıtlı bilgilerin hangi kamu görevlisi tarafından ve ne amaçla kullanıldığının denetlenebilmesine imkan tanıyan bir güvenlik sistemi kurulacak. Sistemde yer alan kayıtlar gizli olacak, amaçları dışında kullanılamayacak. Sisteme kayıtlı olan parmak izi ve fotoğraflar, kişinin ölümünden itibaren 10 yıl, kayıt tarihinden itibaren 80 yıl geçtikten sonra sistemden silinecek.

Parmak izi ile fotoğrafların sistemde kaydedilmesi ve saklanmasıyla bu kayıtlardan yararlanmaya ilişkin diğer esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı tarafından Adalet Bakanlığının görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecek.

ÖNLEME ARAMASI

Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla usulüne göre verilmiş, sulh ceza hakiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mülki amirin vereceği yazılı emirle kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kağıtlarını ve eşyasını arayacak, alınması gereken tedbirleri alacak, suç delillerini koruma altına alarak gerekli işlemleri yapacak.

Arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekecek.

Arama kararında veya emrinde; aramanın sebebi, konusu ve kapsamı, aramanın yapılacağı yer, zaman ve geçerli olacağı süre belirtilecek.

Önleme araması; Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamına giren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapıldığı yerde veya yakın çevresinde, özel hukuk tüzel kişileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya sendikaların genel kurul toplantılarının yapıldığı yerin yakın çevresinde, halkın topluca bulunduğu veya toplanabileceği yerlerde, idarecilerinin talebiyle öğretim ve eğitim özgürlüğünün sağlanması için her derecede öğretim ve eğitim kurumunda, üniversitelerin kendi imkanlarıyla önlemesi mümkün görülmeyen olayların çıkması ihtimali karşısında rektör veya dekanın yardım talebiyle yüksek öğretim kurumlarının içinde, bunların yakın çevresi ile giriş ve çıkışlarında, umumi veya umuma açık yerlerde, her türlü toplu taşıma araçlarında, seyreden taşıtlarda yapılabilecek.

Konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan iş yerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamayacak.

Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşü veya aniden toplulukların oluştuğu haller, ``gecikmesinde sakınca bulunan hal`` olarak sayılacak. Polis, tehlikenin önlenmesi veya bertaraf edilmesi amacıyla güvenliğini sağladığı bina ve tesislere gelenlerin, herhangi bir emir veya karar olmasına bakılmaksızın, üstünü, aracını ve eşyasını teknik cihazlarla, gerektiğinde elle kontrol etmeye ve aramaya yetkili olacak. Bu yerlere girmek isteyenler, kimliklerini, sorulmaksızın ibraz etmek zorunda olacak. Milletlerarası anlaşmaların hükümleri saklı olacak.

Önleme aramasının sonucu, kararı veya emri veren makama bir tutanakla bildirilecek.

ZOR VE SİLAH KULLANMA

Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkili olacak.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet, maddi güç ve kanuni şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilecek.

Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedeni gücü, maddi güç ise polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını ifade edecek.

POLİS, İHTAR YAPMADAN DA ZOR KULLANABİLECEK

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılacak. Ancak direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilecek.

Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin edecek. Ancak toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler, müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilecek.

Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, TCK `nın meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunacak.

Polis, meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında, bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde, hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silah kullanmaya yetkili olacak.

Polis, silah kullanmadan önce, kişiye duyabileceği şekilde ``dur`` çağrısında bulunacak. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilecek. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi ve ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise silahla ateş edilebilecek.

Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilecek.

ADLİ GÖREVLER VE YETKİLER

Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikayetleri ile görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirecek.

Edinilen bilgi veya alınan ihbar üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya mal varlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alacak.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra, el koyduğu olayları, yakalanan kişilerle uygulanacak tedbirleri hemen cumhuriyet savcısına bildirecek. Polis, savcının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapacak.

Olay yerinde görevine ait işlemlere başlayan polis, bunların yapılmasına engel olan veya yetkisi içinde aldığı tedbirlere aykırı davranan kişileri, işlemler sonuçlanıncaya kadar ve gerektiğinde zor kullanarak bundan men edecek.

Olay yeri dışında kalan ve o suça ilişkin delil elde edilebileceği yönünde kuvvetli şüphe sebebi bulunan konut, iş yeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda yapılacak işlemler için CMK `nın arama ve el koymaya ilişkin hükümleri uygulanacak.

TEŞHİS

Polis, olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, cumhuriyet savcısının talimatıyla teşhis yaptırabilecek.

Tanıklıktan çekinebilecek olanlar, teşhiste bulunmaya zorlanamayacak. İşleme başlanmadan önce, teşhiste bulunacak kişinin faili tarif eden beyanları, tutanağa bağlanacak.

Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin konularda benzerlik bulunması gerekecek. Teşhis için gerekli olması halinde, şüphelinin görünüşüyle ilgili gerekli değişiklikler yapılabilecek. Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin her birinde, teşhis sırasında bir numara bulundurulacak.

Teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin birbirini görmemesi sağlanacak. Teşhis işlemi, en az iki kez tekrarlanacak ve teşhiste bulunması istenen kişiye, şüphelinin, teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceği hatırlatılacak.

Teşhis işlemine tabi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak soruşturma dosyasına konulacak.

Şüphelinin fotoğrafı üzerinden de teşhis yaptırılabilecek. Ancak tek bir fotoğraf veya aynı kişinin farklı fotoğrafları üzerinden teşhis yaptırılamayacak. Değişik kişilerin fotoğraflarının aynı büyüklük ve özellikte olmaları gerekecek. Teşhis işlemi tutanağa bağlanacak.

2007-11-28 06:23:43 iyibilgi.com


 Marco davası AİHM`de

 

Antalya `da küçük yaştaki bir İngiliz kıza tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklu bulunan Marco W.`nin davası AİHM `ye götürülüyor. Avukat Dr . Michael Nagel , Marco `nun aylarca süren dava nedeniyle mağdur olduğunu bunun için AİHM `ye gitme kararı aldıklarını söyledi.

 

2007-11-28 02:57:04 Sabah


 Hrant Dink cinayeti davası başladı

 

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink`in öldürülmesine ilişkin 12`si tutuklu 18 sanığın yargılanmasına dünkü duruşmayla başlandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi`nde görülen dava için polis adliye çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldı.

Dink cinayeti davasında avukat provokasyonu

Katil zanlısı O.S.`nin yaşı 18`den küçük olduğundan yargılama gizli yapılırken, çok sayıda yerli ve yabancı basın mensubu ile canlı yayın araçları adliye önündeydi. Duruşma öncesi Yasin Hayal `in avukatı Fuat Turgut , Dink ailesine sataşarak ortamın gerilmesine yol açtı. Turgut `un Rakel Dink ve kızlarına `Ne kadar çok Ermeni var.` diye bağırması üzerine müdahil avukatlardan Ümit Abanos, `Sen provokatörsün, çıkar cübbeni, çık dışarı.` dedi. Turgut da `Hepiniz Ermeni `siniz hepinizde Ermeni pasaportu var.` şeklinde karşılık verdi. Gerginlik, polisin araya girmesiyle son buldu. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin , çetenin sanıklardan ibaret olmadığını belirterek, "Planlı, organize bir çete. Jandarma ve polisin bu olayda neredeyse kasta varan bir ihmali mevcut. Bunların üzerine gidilmeli ve bu davayla birleştirilmeli." dedi.

Dink cinayeti davası gergin başladı

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink `in öldürülmesine ilişkin 12`si tutuklu 18 sanığın yargılanmasına dünkü duruşmayla başlandı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi `nde görülen dava için polis, adliye çevresinde sabah saatlerinden itibaren geniş güvenlik önlemleri aldı. Katil zanlısı O.S.`nin yaşı 18`den küçük olduğu için yargılama gizli duruşma şeklinde yapıldı. Tutuklu sanıklar, Tekirdağ ve Kandıra F Tipi cezaevlerinden alınarak davanın görüleceği Beşiktaş `taki İstanbul Adliyesi `ne getirildi. Sanıklar basın mensuplarının görüntü almaması için hakim ve savcıların girdiği protokol kapısından geçirilerek yemekhaneden duruşma salonuna alındı. Hrant Dink `in eşi Rakel , çocukları, kardeşi Hosrof (Orhan ) Dink , Agos Gazetesi ve Bir Gün Gazetesi temsilcileri davaya müdahil olarak kabul edildi. 600`e yakın avukatın mahkemeye vekalet sunduğu, yaklaşık 80 müdahil avukatın duruşmaya katıldığı, 12 sanık avukatının da duruşmada hazır bulunduğu öğrenildi.

Duruşma öncesi Yasin Hayal `in avukatı Fuat Turgut , adliye bahçesinde ilginç açıklamalarda bulundu. Müdahil avukatlara, `Ermenici avukatlar` diyen Turgut , Hrant Dink `in eşi Rakel Dink ve kızları adliyeye giriş yaptığı sırada `Ne kadar çok Ermeni var.` dedi. Bu sözler üzerine Dink ailesinin avukatı Ümit Abanoz , "Sen provokatörsün, çıkar cübbeni, çık dışarı." diyerek tepki gösterdi. Turgut ise, "Hepiniz Ermeni `siniz, hepinizde Ermeni pasaportu var." diye bağırdı. Bu sırada adliye`nin mahkemelere gidilen iç kapısında kısa süreli bir arbede yaşandı.

`Tetikçiler, buzdağının parçaları`

Hrant Dink ailesi avukatlarından Ergin Cirmen, dava sonucunun üç aşağı beş yukarı belli olduğunu ifade ederken ilginç bir açıklamada bulundu. Cirmen, "Asıl önemli olan, bu cinayetle ilgili kamu görevlilerinin yargılanması, asıl sorun bu. Tetikçiler buzdağının altındaki minicik noktalar. Çete, sanıklardan ibaret değil. Çok planlı, organize bir çete. Bütün çetenin ortaya çıkartılması gerekir. Jandarma ve polisin bu olayda neredeyse kasta varan bir ihmali mevcut. Bunların üzerine gidilmeli ve bu davayla birleştirilmeli." diye konuştu. Sanık Yasin Hayal `in avukatı Fuat Turgut ise, "Davadan hiçbir şey beklemiyorum. Türk adaletinin bir şekilde baskı altına alınmasını da protesto ediyorum. Buradan karar ne çıkarsa çıksın adil kabul etmeyecekler." dedi.

Sanıklar hakkında istenen cezalar

Cumhuriyet savcıları Selim Berna Altay ile Fikret Seçen tarafından hazırlanan iddianamede, `Hrant Dink `in öldürülmesine azmettirmek` suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen sanıklardan Erhan Tuncel `in, `silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak`, `patlayıcı madde imal etmek`, `patlayıcı madde atmak`, `mala zarar vermek`, `6 kişinin yaralanmasına neden olmak` suçlarından da 48 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması; Yasin Hayal `in `Hrant Dink `i öldürmeye azmettirmek` suçundan müebbet hapis cezasına, `silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak`, `Ferit Orhan Pamuk `u tehdit etmek` ve `ruhsatsız silah bulundurmak` suçlarından da 30 yıla kadar hapsi isteniyor. İddianamede, katil zanlısı O.S.`nin `Hrant Dink `i öldürmek` suçundan, yaşının 18`den küçük olduğu da dikkate alınarak 18 ile 24 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edilirken, sanığın `terör örgütüne üye olmak` ve `ruhsatsız silah taşımak` suçlarından ayrıca 18 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Sanıklardan Mustafa Öztürk , Tuncay Uzundal , Zeynel Abidin Yavuz , Ahmet İskender ve Ersin Yolcu `nun `Hrant Dink `in öldürülmesi eylemine yardım etmek` ile `terör örgütüne üye olmak` suçlarından 35 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülen iddianamede, Yaşar Cihan ile Halis Egemen hakkında da `terör örgütüne yardım etmek` suçundan 15 yıla kadar hapsi isteniyor. İddianamede diğer sanıklar hakkında `terör örgütüne yardım etmek` ve `ruhsatsız silah taşımak` suçlarından 16 yıla kadar hapis cezaları talep ediliyor.

Savcının talebi üzerine mahkeme 4 sanığı tahliye etti

Dün akşam geç saatlerden sona eren duruşmada, savcının talebi üzerine tutuklu sanıklar Veysel Toprak , Osman Alpay , İhsan Özkan , Salih Hacısalihoğlu tahliye edildi. Normal giriş kapısından çıkarılan tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel , cezaevi aracına bindirilirken, "Önyargılarının farkına varamayan toplumlar medeni yaşayamaz." diye bağırdı. Katil zanlısı O. S. girişte olduğu gibi arka kapıdan çıkarıldı.

Devlete hizmet diye bebek katil yetiştiriyorlar

Hrant Dink `in eşi Rakel Dink mahkemeye sunduğu müdahillik dilekçesinde, "Şimdiye kadarki yaşamımızda Ermeni `yiz diye ya horlandık ya hakarete uğradık veya Ermeni kelimesini küfür olarak duyduk. Bugün burada bu katil olmuş bebekler var, onları yaratan karanlık nerede?" dedi. "Bunlar, durmadan düşman yaratıp bebekleri katil yetiştiriyorlar ve bunu Türkiye `ye hizmet diye yapıyorlar." ifadelerini kullandı.

İLK DURUŞMADAN NOTLAR

Sanıklar ve sanık avukatları ile müdahil avukatların mahkeme salonuna yerleşimi yapıldı. Sanıkların kimlik tespitinin ardından öğle arası verildi, öğleden sonra ifadeler alınmaya başlandı.

Gazeteciler Etyen Mahçupyan , Eser Karakaş , Cengiz Çandar , Ali Bayramoğlu , Ayşe Önal da adliyeye geldi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış ve milletvekili Cavit Torun `un da gözlemci olarak geldiği; ancak duruşma salonuna alınmadığı belirtildi.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN )`nin doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle müdahillik talepleri reddedildi.

Dink `in avukatları, bundan sonraki duruşmanın daha büyük bir yerde yapılması için başvuru yapacaklarını açıkladı.

Davanın görüleceği Beşiktaş `taki İstanbul Adliyesi `nin çevresinde yoğun güvenlik önlemi alındı. Adliye yanındaki otoparka sivil araçların girişi durduruldu.

Duruşması olmayan ve isimleri yazılı olarak polise bildirilmeyen avukatlar adliyeye alınmadı. Kanunen aranmaları mahkeme kararına tabi olan avukatlar, üzerlerinin ve çantalarının aranmasına tepki gösterdi.

Davayı izleyenler arasında sanık Erhan Tuncel `in anne ve babası da yer aldı. Baba Ali Rıza Tuncel , oğlunun durumunu `kaderin bir cilvesi` olarak değerlendirdi.

Duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ve International Pen gibi uluslararası örgütlerin temsilcileri de izledi. yor . Beşiktaş Adliyesi `ne çok sayıda canlı yayın aracı konuşlandı.

Davanın tutuksuz sanığı eski BBP Trabzon İl Başkanı Yaşar Cihan ise Ermeni diasporasının Türkiye `deki Ermenileri kışkırttığını söyledi.

Erhan Tuncel ile Yasin Hayal , duruşmada yan yana oturdu. Avukatı, Yasin Hayal `in durumunun son derece iyi ve sağlıklı olduğunu açıkladı.

19 Ocak 2007`de öldürülmüştü

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink , 19 Ocak 2007`de Şişli `de başından silahla vurularak öldürülmüştü. Dink `in katil zanlısı olarak 17 yaşındaki O.S. suç aleti silahla birlikte Samsun Otogarı `nda yakalanmıştı. Yasin Hayal ile Erhan Tuncel de azmettirici olarak tutuklanmıştı.

Zaman

2007-11-28 06:23:42 iyibilgi.com


 `F tipi`nde 16`ncı ameliyatı

 

RADİKAL - ANKARA - "Hani filmin en güzel sahnesinde/ sinemadan çıkar gibi/ hayattan çıkıp gidemem / kusura bakma ölüm / adın çok soğuk gelemem" dizelerinin sahibi olan ve 2001 yılında yasadışı sol bir örgüte üye olmaktan müebbet hapis cezası alan Erol Zavar , bugün Ankara Numune Hastanesi `nde 16. kez bıçak altına yatacak. Mesane kanseriyle savaşan Zavar `ın cezasının infazına ara verilmesi istenirken, eşi Elif Zavar , "İki küçük çocuğum var, yetim kalmalarını istemiyorum" diyor.

Gözaltına alındığında, kanser nedeniyle ilk ameliyatını geçiren Erol Zavar , 2001 yılında `Yasadışı Direniş Hareketi Örgütü olarak, anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs ettiği` gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Zavar cezasını çeşitli F tipi cezaevlerinde çekerken art arda ameliyatlar geçirdi ama kanser her seferinde tekrarladı. Doktorlar Zavar `dan stresli ortamlardan kaçınmasını ve üç aylık periyodlar halinde sistoskopi yaptırmasını istedi. Ancak cezaevlerinde tedavisi aksayan Zavar bugün, Ankara Numune Hastanesi `nde tekrar ameliyat olacak.

Zavar `ın avukatları ve dostlarının tahliye edilebilmesi için hastalığının `sürekli` olduğuna dair Adli Tıp Kurumu `na yaptıkları başvurular, kurum tarafından her seferinde "Tümörler alınınca iyileşti" denilerek reddedildi.

`Erol Zavar `a Yaşama Hakkı Koordinasyonu`, Avrupa Parlementosu `na başvururken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin `e de Zavar `ın durumundaki hükümlülerin tahliyesini sağlamaya dönük yasal yetkilerini kullanmalarını isteyen mektuplar gönderdi. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Sekreteri ve aynı zamanda Zavar `ın avukatı Selçuk Kozağaçlı , "İstediğimiz af değil, tedavisinin yapılabilmesi için cezasının infazına ara verilmesi" dedi.

2007-11-28 05:01:24 Radikal


 Tapu dairelerindeki rüşvet davasında tutuklu kalmadı

 

Antalya`daki tapu dairelerinde rüşvet alınmasıyla ilgili devam eden davada tutuklu yargılanan 6 kişi daha serbest bırakıldı.

9 aydır devam eden davada tutuklu yargılanan 18 sanığın tamamı serbest kaldı. `Parsel ` adlı operasyon kapsamında `suç işlemek amacıyla örgüt kurma`, `örgüte üye olma`, `örgüt adına suç işleme`, `örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmadan bilerek ve isteyerek yardım etme`, `rüşvet` ve `irtikap` suçlarından haklarında dava açılan, tapu bölge müdürlüklerinde görevli kamu çalışanları ile iş takipçileri ve iş adamlarının da aralarında bulunduğu 6`sı tutuklu diğerleri tutuksuz olmak üzere 81 kişinin yargılamasına devam edildi. Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi `ndeki duruşmaya tutuklu 6 sanık ile daha önce serbest bırakılan sanıkların avukatları katıldı. Tutuklu 6 sanığın ifadelerinin alınmasının ardından mahkeme heyeti, eksik delillerin toplanması ve sanıklardan devlet memuru olanların görevlerinin resmi kanaldan mahkemeye gönderilmesi ve mahkemeye ulaşmayan diğer belgelerin beklenilmesi istemiyle duruşmayı erteledi. Mahkeme heyeti, verilen arada tutuklu sanıklardan 2 tapu müdürü ile tapu müdür yardımcısı ve şefin de aralarında bulunduğu 6 sanığı, yargılanmalarına tutuksuz devam edilmesi kaydıyla serbest bırakılmasına karar verdi. Böylece 9 aydır süren davada gözaltına alınan 81 sanıktan tutuklanan 18 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Antalya `daki tapu bölge müdürlüklerinde `rüşvet alınması ve rüşvet verilerek iş yaptırılması` yönünde ihbar ve şikayetlerin değerlendirilmesi üzerine `Parsel ` operasyonu düzenlenmişti. Antalya , aa

2007-11-28 02:07:12 Zaman


 Terör tazminatına başvuru süresi uzatıldı, devlet ceza ödemeyecek

 

Terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkındaki kanunun başvuru süresi bir yıl uzatılınca sonuçlandırılma süresi de aynı oranda uzatıldı.

Resmi Gazete `de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararı `yla devlet ikinci kez tazminat ödemekten kurtuldu . Komisyonların başvuruları değerlendirmeye devam ettiğini belirten Diyarbakır Vali Yardımcısı Mehmet Yeşilbaş, kararın kendilerini rahatlattığını söyledi.

Vatandaşlarlardan gelen tazminat talepleri komisyonlarda başvuru yıllarına göre değerlendiriliyor. Başvuruların iki yıl içinde karara bağlanması gerekiyor. Ancak, bazı müracaatlar zamanında karara bağlanamıyor. Bu durum dikkate alınarak başvuruların sonuçlandırılma süresi 1 yıl uzatıldı. Böylece, müracaat sahiplerinin `zamanında karar verilmedi` gerekçesiyle yeni bir tazminat davası açmasının önü kesildi. Terör tazminatlarını değerlendiren komisyonlara da takviye yapıldı. 11 ilde bugüne kadar yapılan 242 bin 871 başvurudan 86 bin 574`ü sonuçlandırıldı. Hak sahiplerine bugüne kadar 312 milyon 770 bin YTL ödendi.

Diyarbakır `da 6 komisyonun çalışmalara devam ettiğini dile getiren Vali Yardımcısı Mehmet Yeşilbaş, bazı kişilerin konuyu suistimal ettiğini söyledi. Yeşilbaş, bazı avukatların `Komisyonlara para yediriyorum. Bu sebeple paranızın bir miktarını alıyorum` diyerek vatandaşların hakkını gasp ettiğini savunarak, komisyon kararlarını halka açtıklarını belirtti. Başvuru sahiplerinin, kimlik numaralarıyla tazminat miktarını öğrenebileceklerini kaydeden Yeşilbaş, "Böylelikle kimsenin aklında da soru işareti kalmayacak. Alınan kararlar şeffaftır." dedi.

5666 sayılı `Terör ve Terörle Mücadeleden doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun `a göre, 19 Temmuz 1987 ile 30 Kasım 2002 tarihleri arasında OHAL ilan edilen illerde terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin uğradıkları zararın tazmini için başvuru süresi 1 yıl uzatılmıştı. Yapılacak başvurular, başvuru tarihinden itibaren 2 yıl içinde sonuçlandırılacak. Bu sürenin de bitmesi ve başvuruların sonuçlandırılmamış olması halinde, Bakanlar Kurulu bu süreyi her defasında bir yılı aşmamak üzere uzatabilecek. Emrullah Bayrak , Diyarbakır

2007-11-28 02:07:12 Zaman


 Polisin 5 Yıl Hapsi İsteniyor

 

2007-11-28 19:51 Bir genci tabancayla vurarak öldüren polisin hapsi isteniyor.

İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanık Bayram Ergin katıldı. Duruşmada, ölen Aytekin Arnavutoğlu `nun babası Mustafa Arnavutoğlu ile annesi Şükriye Özen de hazır bulundu.

Duruşmada tanık olarak dinlenen Suzan Meraş, Aytekin Arnavutoğlu `nun nişanlısı olduğunu belirterek, olay hakkında bilgisi bulunmadığını söyledi. Esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Orhan Erbay , İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bomba İmha Bürosunda görevli polis memuru Bayram Ergin `in, 11 Mayıs 2006 günü saat 23.00 sıralarında, polis memuru arkadaşı Necmi Bayraktar yönetimindeki 34 AD 6922 plakalı araçla Unkapanı `ndan Fatih `e doğru gittiğini kaydetti.

Bu sırada Aytekin Arnavutoğlu `nun, kullandığı 34 RMU 33 plakalı otomobille polis memuru Ergin `in içinde bulunduğu aracın yanından ``zikzaklar çizerek, hızla geçtiğini`` belirten savcı Erbay , bunun üzerine Ergin ile Bayraktar `ın, Arnavutoğlu `nun aracını takip etmeye başladığını ve kırmızı ışıkta da durmayan Arnavutoğlu `nun çeşitli defalar ikaz edildiğini anlattı. Savcı Erbay , Arnavutoğlu `nun, daha sonra otomobiliyle bir sokağa girdiğini ve geri vitese aldığı aracıyla kaçmaya çalışırken bazı araçlara çarptığını belirterek, bu sırada araçtan inen sanık Bayram Ergin `in, havaya ateş açtıktan sonra ``dur`` ikazında bulunduğu Arnavutoğlu `nun aracına doğru ateş ettiğini kaydetti.

Açılan ateş sırasında, otomobilin şoför mahallindeki Aytekin Arnavutoğlu `nun yaralandığını ifade eden savcı Erbay , bu kişinin daha sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini belirtti. Savcı Erbay , Ergin `in savunmasında, ``kovalamacanın ardından sokağa giren aracı durdurmak için önce havaya ateş açıp durmalarını söylediğini, şoför mahalline yaklaştığında kapının aniden ve sert şekilde açılması üzerine de elindeki silahın ateş alarak Arnavutoğlu `nun yaralandığını`` kaydettiğini belirterek, bazı tanıkların olaya ilişkin beyanlarını anlattı. Ergin hakkındaki davanın, Fatih Asliye Ceza Mahkemesinden ``görevsizlik kararı`` ile geldiğini hatırlatan savcı Erbay , söz konusu kararda, sanığın, ``kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez`` hükmünü içeren TCK `nın 24. maddesi de göz önüne alınarak, müebbet hapis cezası öngören TCK `nın 81. maddesi uyarınca yargılanmasının istendiğini bildirdi. Savcı Erbay , iddianamede de belirtildiği gibi sanığın, ``ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlere ilişkin sınırın kast olmaksızın aşılması suretiyle adam öldürmek`` suçundan cezalandırılması gerektiğini kaydetti.

Buna göre, sanık Bayram Ergin `in, 1 yıl 4 ay ile 5 yıl arasında hapis cezası öngören TCK `nın 27. maddesi ile 85. maddesinin 1. fıkrası uyarınca cezalandırılmasını isteyen savcı Erbay , sanığın bu aşamada tutuklanmasına da yer olmadığını bildirdi. Söz alan sanık avukatları Şevki Lülecioğlu ile Ali Çelik , savunma hazırlamak için süre talep etti. Sanığın tutuklanıp tutuklanmayacağının kararla birlikte düşünülmesine hükmeden mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi. Duruşma sonrası, ölen Aytekin Arnavutoğlu `nun annesi Şükriye Özen , polis memuru Ergin `e tepki gösterdi.

2007-11-28 20:12:07 Polis Haber


 AİHM"den önce biz bakalım

İLK KEZ star"a KONUŞTU

 

Tülay Tuğcu "nun yaş haddinden emekli olmasının ardından Anayasa Mahkemesi Başkanlığına seçilen Kılıç , "Anayasa Mahkemesi "ne bireysel başvuru hakkı tanınmalı" dedi

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç , Anayasa Mahkemesi "ne bireysel başvuru hakkının tanınmasını istedi. Kılıç , yargı süreci tamamlandıktan sonra mağduriyete yol açtığı öne sürülen yasa hükümlerinin iptali amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "ne (AİHM ) açılacak dava sayısını düşüreceğini ifade etti.

TAZMİNAT YÜKÜ EN AZA İNECEK

PROF. Ergun Özbudun başkanlığındaki Bilim Kurulu tarafından hazırlanan yeni Anayasa taslağını star "a değerlendiren Kılıç , bireysel başvuru hakkına ilişkin düzenlemenin de metne eklenmesini istedi. Kılıç , "bireysel başvuru" ve "anayasa şikayeti" konusunda eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin döneminde hazırlanan taslağı model olarak önerdi. Kılıç , "AİHM "de her yıl açılan onlarca davada tazminata mahkum olan Türkiye , bu sayede ödemek zorunda kalacağı milyonlarca Euro "luk tazminatları en aza indirecek. AİHM "e Türkiye aleyhinde açılan dava sayısı da azalır. Onun için yeni anayasada böyle bir düzenlemeye yer verilmesinde yarar görüyorum" dedi.

Mevcut uygulamaya göre; Anayasa Mahkemesi "ne yasaların iptali için sadece anamuhalefet partisi , en az 110 milletvekili ve mahkemeler tarafından başvuru yapılabiliyor. Kılıç "ın model olarak önerdiği eski başkan Bumin tarafından hazırlanan taslak, olduğu gibi yasalaşırsa, Anayasa Mahkemesi "ne siyasiler ve mahkemeler dışında bireyler ve tüzel kişiler de şartlı olarak doğrudan başvurabilecek.

ÖNCE İÇ HUKUK YOLU DENENECEK

BİREYSEL başvuru hakkını kullanacak gerçek veya tüzel kişinin, başvuruya konu olan kamu gücü işleminden kendisinin o anda doğrudan etkilenmiş olması gerekiyor. Kişiler, yasanın kendilerini gelecekte etkileyeceği iddiasıyla başvuruda bulunamayacak. Ayrıca, bu hakkın kullanımı için tıpkı AİHM "e yapılan başvurularda olduğu gibi iç hukuk yollarının tüketilmesini bekleyecek. Anayasa Mahkemesi "nin vereceği karar, haksız uygulamalara neden olan yasaların iptaline yol açacağı için hem AİHM "e başvurular azalacak hem de yasaların revizyonuna imkan sağlayacak.

"Karma heyet"e şiddetle karşıyız

YÜKSEK Mahkeme "nin yapısına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Kılıç , şu mesajları verdi:

1961 Anayasası "na göre Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3"te 1"i Meclis tarafından seçiliyor. Yeni anayasa taslağındaki 11 üyeli mahkemenin 17 üyeli hale getirilmesi, 8 üyenin de TBMM tarafından seçilmesinin öngörülmesi olumlu.

Yeni Anayasa taslağında Yüce Divan yargılamasının Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üyelerinden oluşan karma bir heyet tarafından yapılması öngörülüyor. Buna şiddetle karşıyız . Yüce Divan yargılaması ya Yargıtay ya da Anayasa Mahkemesi "nde kalmalı. Yüce Divan heyetinin sağlıklı çalışması için bu şart.

İşte dava konuları

Kılıç "ın model olarak önerdiği taslağa göre; herhangi bir temel hakkı ihlal eden kamu güçlerinin eylem ve işlemleri, anayasa şikayetinin konusu olabilecek. Şikayetin kapsamına kamu güçlerinin ihmalinden kaynaklanan hak ihlalleri de giriyor. Bireysel başvuruda, kamu gücü ile yasama, yürütme ve yargı organları kastediliyor. Bireysel başvurulara, TC Anayasası "nda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye "nin taraf olduğu ek protokoller çerçevesinde yer alan haklar konu olabilecek.

LÜTFÜ KAPLAN

2007-11-28 08:02:10 Star


 Baran Balcıoğlu`na 5. kez 6 yıl

 

7,5 yıl önce meydana gelen trafik kazasında 2 kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle yargılanan ve çarptırıldığı 6 yıl hapis cezası Yargıtayca 4 kez bozulan Baran Balcıoğlu, bir kez daha aynı cezaya çarptırıldı.

Kadıköy Bağdat Caddesi `nde 7,5 yıl önce meydana gelen trafik kazasında Erdem Celasun ve Selin Uras `ın ölümüne neden olduğu gerekçesiyle yargılanan ve çarptırıldığı 6 yıl hapis cezası Yargıtayca 4 kez bozulan Baran Balcıoğlu , bir kez daha aynı cezaya çarptırıldı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği 6 yıl hapis cezasını "eski ve yeni TCK arasında hüküm kurulması, duruşmada tanık olarak dinlenilen Tolga Atılgan hakkında da `yalan beyanda bulunmak` suçundan dava açılarak yargılanması" gerektiği görüşüyle esastan bozduğu davanın yeniden görülmesine başlandı. Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki bugünkü duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanık Baran Balcıoğlu katılmadı. Mahkeme heyeti, Tolga Atılgan hakkında açılan ve Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın dosyasının bu dava dosyası ile birleştirilmesini kararlaştırdı. Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, sanık Baran Balcıoğlu `nu,

kullandığı araçla Selin Uras ve Erdem Celasun `un ölümüne yol açtığı gerekçesiyle "taksirle adam öldürmek" suçundan önce 4 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Bu cezayı "bilinçli" işlediği gerekçesiyle 3`te 1 oranında artıran mahkeme heyeti, Balcıoğlu `na sonuçta 6 yıl hapis cezası verdi. Balcıoğlu `nun sürücü belgesine de 3 yıl süreyle el konulmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, ayrıca sanık hakkında daha önce verilen yurt dışına çıkış yasağının sürdürülmesine hükmetti. Mahkeme heyeti, "yalan beyanda bulunmak" suçundan yargılanan Tolga Atılgan `ın ise suçu sabit görülmediği gerekçesiyle beraatine karar verdi.

DAVA DOSYANIN, YARGITAY İLE MAHKEMELER ARASINDAKİ "SERÜVENİ"

Kadıköy Bağdat Caddesi Erenköy trafik ışıklarında 30 Nisan 2000 tarihinde meydana gelen kazada, Baran Balcıoğlu , kullandığı otomobille bir arkadaşlarının doğum günü partisinden dönen Erdem Celasun (23) ve nişanlısı Selin Uras `ın (22) otomobiline çarpmıştı. Kazada, Celasun ve Uras hayatını kaybederken, Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Baran Balcıoğlu hakkında, "tedbirsizlik sonucu birden fazla kişinin ölümüne neden olmak" suçundan dava açılmıştı. Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinde tutuklu yargılanmasına başlanan ve 8 ay sonra 10 bin YTL kefaletle tahliye edilen Balcıoğlu `na, yargılama sonucu 6 yıl hapis cezası verilmişti. Yargıtay , müdahil avukatlarının ücretlerinin eksik hesaplanması nedeniyle davayı usul yönünden bozmuştu. Balcıoğlu , dosyadaki eksikliklerin giderilmesinden sonra yerel mahkemece yine aynı cezaya çarptırılmıştı. Yargıtay , bu kez temyiz dilekçesinin müşteki avukatlarına tebliğ

edilmemesi nedeniyle davayı usul yönünden bozulmuştu. Usul eksikliğinin giderilmesinden sonra Balcıoğlu , yine aynı cezaya çarptırılarak dosya yeniden Yargıtaya gönderilmişti. Yargıtay bu kez, yeni TCK `ya göre sanığın Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanması gerektiği görüşüyle 3`üncü kez hükmü bozmuştu. Bu kez davaya bakan Kadıköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi , yapılan yargılama sonucu Balcıoğlu `na yine 6 yıl hapis cezası verdi. Yargıtay , bu kararı da eski TCK `ya göre verilen cezanın yeni TCK `ya uyarlanması ve davada tanık olarak dinlenilen Tolga Atılgan `a "yalan beyanda bulunmak" suçundan dava açılması gerektiği görüşüyle esastan bozmuştu.

BABA URAS `TAN AİHM `E YÜRÜYÜŞ KARARI

Bugünkü karar üzerine AA muhabirine görüşlerini aktaran Selin Uras `ın babası Boray Uras , dosyanın tekrar Yargıtaya gittiğini söyleyerek, şunları kaydetti: "Eğer tekrar geri dönerse, zaman aşımına girecek. Eğer tekrar geri dönüp de zaman aşımına girerse, ben daha önce yapacağımı bildirdiğim Brüksel , Maastricht ve Strasbourg arasındaki yoldan yürüyüşümü yaparak, dava dosyasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM ) taşıyacağım. Sanki dava ile ilgili Yargıtay ile paslaşmalar yapılıyor. Bu aleyhime gelişen bir durum oluyor. Dolayısıyla iç hukuk yolları tıkanacağı için yürüyüşümü gerçekleştireceğim. Dosyanın Yargıtayda daha ne kadar kalacağını bilmiyorum. Eğer bir yıl daha dosya Yargıtayda beklerse zaman aşımına girecek."

İSTANBUL (A.A)

2007-11-28 12:33:55 Yeni Şafak


 Karun davasına devam edildi

 

Uşak Arkeoloji Müzesi`nde sergilenen Karun Hazineleri`nin en değerli parçası olarak kabul edilen Kanatlı Denizatı Broşu`nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davanın duruşması bugün Uşak Ağır Ceza Mahkemesi`nde görüldü.

Uşak Ağır Ceza Mahkemesi `ndeki bugünkü duruşmaya tutuklu sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ile tutuksuz sanıklar Suat Yenmez , Mehmet Polat , Fehmi İşler , Ahmet Düzyer , Fuat Ergün , Uğuz Sağlan ve Halil Eker katıldı. Mahkeme Heyeti , bugünkü duruşmada halen Uşak Arkeoloji Müzesi `nde sergilenen kanatlı deniz atı görünümlü Altın Broş`un orijinal olup olmadığı yönündeki tespit için uzman heyet tarafından 23 Kasım 2007 tarihinde yapılan keşifle ilgili bilirkişi raporlarının ulaşmadığı gerekçesiyle duruşmayı 22 Ocak 2008 tarihine erteledi.

UŞAK (İHA )

2007-11-28 19:36:10 Yeni Şafak


 AİHM: Deprem Allah`ın ikazı sözü şok edici ancak suç değil

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM), 1999 depreminin "Allah`ın ikazı" olarak nitelendirilmesinin "şoke edici ve ofansif" olmakla birlikte şiddeti teşvik etmediğini belirterek, Türkiye`yi haksız buldu.

AİHM , merkezi İstanbul `da olan Nur Radyo ve Televizyonu Yayıncılığının şikayeti üzerine Türkiye `ye karşı açılan davayı karara bağladı.

1999 depreminin ardından Mihr Cemaati`nin bir sözcüsünün, bir radyo yayınında deprem için "Allah `ın düşmanları"na yönelik "Allah `ın ikazı"" nitelemesi yapması üzerine RTÜK , radyo hakkında 180 günlük kapatma cezasını vermişti.

RTÜK kararına itirazları reddedilen şirketin AİHM nezdinde yaptığı başvuru üzerine açılan davayı sonuçlandıran AİHM , "Ofansif olan yorumların ciddiyetini ve yapıldığı özellikle trajik ortamını not ettiğini" belirtmekle birlikte, söz konusu "Yorumların, şoke edici ve ofansif olsa da hiçbir biçimde şiddeti teşvik etmediği" değerlendirmesini yaptı.

Verilen yayın yasağının orantısız olduğunu savunan Mahkeme, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini hükmetti.

Buna karşın Mahkeme, ihlal belirlenmesinin kendiliğinden yeterince tahmin edici olduğunu belirterek manevi tazminatı saptamadı.

STRAZBURG (ANKA)

2007-11-28 15:15:03 Yeni Şafak


 Kitap cezası uslandırmadı, tutuklandı

 

Kahramanmaraş`ın Türkoğlu ilçesinde, daha önce kavga ettiği için mahkeme tarafından kitap okuma cezası verilen bir kişi, yine kavga edince tutuklandı

Cumhuriyet Mahallesi Eski Hayvan Pazarı yakınlarında, park halinde bulunan 46 DD 345 plakalı otomobilde arkadaşı Şahin Muslu ile birlikte oturan Hüseyin Palabıyık `ı yanına çağıran İbrahim G . (17), henüz belirlenemeyen bir nedenle kavga etti.

İbrahim G , kavga sırasında üzerinde bulunan bıçakla, Hüseyin Palabıyık `ı yaraladı. Türkoğlu Fizik Tedavi Hastanesi `nde ilk müdahalesi yapılan Hüseyin Palabıyık , Kahramanmaraş Devlet Hastanesi `ne kaldırıldı.

Olaydan sonra polis ekipleri tarafından yakalanan İbrahim G , yapılan ilk sorgulaması sonrasında adliyeye sevk edildi. İbrahim G , çıkarıldığı mahkeme tarafından, bıçakla adam yaralamak suçundan tutuklanarak Kahramanmaraş Cezaevi`ne gönderildi. İbrahim G , 31 Ekim 2006 tarihinde, Türkoğlu Lisesi önünde, kız meselesi nedeniyle öğrencilerle kavga ettiği için polis tarafından yakalanmış ve çıkartıldığı mahkeme tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edilen 100 Temel Eser arasında bulunan en az 3 kitabı okuma cezasına çarptırılmıştı.

İbrahim G , kitap okuma cezası aldıktan sonra yaptığı açıklamada, kitap okumanın güzel olduğunu belirterek, herkesin kavgadan uzak durması tavsiyesinde bulunmuştu

(aa)

2007-11-28 15:52:34 Haber7


Suç Makinası Yakalandı

 

2007-11-28 19:07 Erzincan `da 11 ayrı suçtan aranan bir şahıs polis kontrollerinde yakalanarak askeri mahkemeye çıkarıldı .

Edinilen bilgiye göre, Emniyet Müdürlüğü ekipleri uygulama yaparken şüphelendikleri 3 şahısın yanına giderek kimlik sormak istedi. Şahıslardan birinin kaçmaya başlaması üzerine uzun süren bir kovalamaca yaşandı. Yakalanan şahsın yapılan kimlik kontrolünde kullandığı kimliğin sahte olduğu tespit edildi. Ortaya çıkartılan gerçek ismi üzerinden yapılan incelemelerde E.A` nın jandarma sorumluluk bölgesinde, kasten yaralama, adam öldürmeye tam teşebbüs ve çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, Erzurum

emniyetinin sorumluluk alanında izin tecavüzü olarak askeri firar, Antalya `da dolandırıcılık ve iflas, Aydın `da şahsa karşı müessir fiil, yağmaya teşebbüs ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarına karıştığı öğrenildi. Erzincan Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınan E.A, asker firarisi olması nedeniyle Erzincan Merkez Komutanlığı `na teslim edildi. 3. Ordu Askeri Savcılığı tarafından Askeri Mahkemeye sevk edilen E.A., çıkarıldığı mahkeme sonucu tutuklanarak askeri cezaevine

konuldu.

Ayrıca şahsın, sahte nüfus cüzdanı taşıması ile ilgili resmi belgede sahtecilik suçundan ve arandığı diğer suçlarla ilgili hazırlanan tahkikat evraklarının da Erzincan Adliyesi`ne gönderildiği kaydedildi.

2007-11-28 19:38:01 Polis Haber


`Kürdistan havuzu`na beraat

 

DİYARBAKIR /ANKARA - Diyarbakır `ın Kayapınar beldesindeki bir parkın içine PKK propagandasında kullanılan `Kürdistan haritası` şeklinde havuz yaptırdığı için haklarında dava açılan DTP `li Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin ile dört sanık beraat etti.

Kayapınar `da `Kürdistan haritası` şeklinde havuz yaptırdığı için hakkında beş yıl hapis cezası istemiyle dava açılan Belediye Başkanı Karatekin ve parkın ihalesini alan müteahhit ile üç belediye görevlisinin 6`ncı Ağır Ceza Mahkemesi `ndeki davasında, mahkeme, suçun unsurları oluşmadığı için sanıkların beraatlerine karar verdi.

Öcalan kutlaması

Yargıtay 8. Ceza Dairesi ise, Abdullah Öcalan `ın fotoğrafının altına "Doğum günün kutlu olsun" diye yazan Genç Bakış dergisinin yazı işleri müdürü Barış Güllü `ye terör örgütünü ve liderini övdüğü gerekçesiyle verilen bir ay 10 günlük mahkûmiyet kararını onadı.

(dha , anka)

2007-11-28 05:01:25 Radikal


Tacizle suçlanan internet kafe sahibi tutuklandı

Ali GÜNDOĞAN /MARMARİS (Muğla ), (DHA )

 

MUĞLA `nın Marmaris İlçesi `nde, 9 yaşındaki İ.M.G.`ye elle tacizde bulunduğu iddiasıyla polis tarafından gözaltına alınan internet kafe sahibi 36 yaşındaki Selim Öztekin , çıkartıldığı mahkemece tutuklandı.

Olay, 59`uncu Sokak`taki, bir internet kafede, dün saat 18.00 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre İ.M.G., ailesinden izinsiz olarak akşamları oyun oynamak için gittiği evlerinin yakınındaki bir internet kafenin sahibi Selim Öztekin `in elle tacizine uğradı. İ.M.G., eve döndüğünde, olayı ailesine anlattı. Bunun üzerine İ.M.G.`nin ailesi, Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğü `ne giderek, internet kafenin sahibi Öztekin `den şikayetçi oldu. Polis, hırsızlık, ruhsatsız silah bulundurmak ve cinayet suçlarından sabıkalı olduğu belirtilen Öztekin `i ‘çocuk istismarı’ suçlamasıyla gözaltına aldı. İ.M.G. de kamera sistemiyle yapılan yüzleştirmede, kendisine tacizde bulunan Öztekin `i teşhis etti. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Öztekin , nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.

Öte yandan İ.M.G.`nin Marmaris Devlet Hastanesi `nde yapılan muayenesinde fiziki bir bulguya rastlanmazken, uğradığı cinsel taciz nedeniyle ruhsal çöküntü yaşadığı belirlendi.

2007-11-28 13:41:59 Milliyet


Eşi cinsel ilişkiye zorlamak tecavüzdür

 

Karısını zorla cinsel ilişkiye zorlayan kocaya, hakarete uğradığı gerekçesiyle "tahrik" indirimi verilmesi, kadına yönelik şiddetle mücadele gününe rastlayınca, sivil toplum örgütleri isyan etti.

Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu , evlilikle eşi cinsel ilişkiye zorlamanın "tecavüz" sayıldığını, artık yeni bir dönemin başladığını anımsattı.

KADIN ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu , Hürriyet ’e yaptığı açıklamada, tartışma yaratan davaların bir kısmının yeni yasal düzenlemeler yapılmadan önceki döneme ait olduğunu ve eski yasalara göre hüküm verildiğini söyledi. Çubukçu , aile içi şiddet, töre ve eşin cinsel ilişkiye zorlaması konularında 2005 yılından sonra önemli düzenlemeler yapıldığını anımsattı. Çubukçu , Hürriyet ’e "Evlilikte cinsel ilişkiye zorlamanın tecavüz kapsamına alınan bir döneme girdik. Kimse eşini cinsel ilişkiye zorlayamaz, dövemez. Ancak boşanma davası açabilir. Davaları 2005 öncesi ve sonrası diye ayırarak incelemek gerekir" dedi. Çubukçu , şöyle devam etti:

ARTIK İKİ DÖNEM VAR Bu tür davalar Yargıtay aşamasına gelene kadar en az üç yıl geçiyor. Biz 2005 yılından sonra aile içi şiddete yönelik önemli düzenlemeler yaptık. Eğer mahkeme eski düzenlemelere göre davaya bakmışsa, böyle kararlar verebiliyor. Davanın tarihi önemli. Tahrik indirimi yaygın olarak başvurulan bir sistemdi.

GÜLDÜNYA ÖRNEK Ancak aile içi şiddete yönelik düzenlemeler yaptıktan sonra bakılan bu tür davaları inceledik. Hem mahkemeler, hem Yargıtay yasanın ruhuna uygun kararlar veriyor. Güldünya olayı onlardan biri. Töre cinayetleri, aile içi şiddet gibi konularda mahkemeler daha duyarlı, yasal düzenlemeler bu açıdan çok önemli sonuçlar doğurdu.

Aile içi cinsel ilişkiye zorlamanın tecavüz sayıldığı bir döneme girdik. Bir taraf ilişki istemediği zaman zorlanamaz, tehdit ve dayak uygulanamaz. Karşı taraf, sadece boşanma talebinde bulunabilir. Bu yüzden mahkemeler, son dönemlerde yaşanan bu tür olaylarda "ceza indirimi" uygulamıyor. Türk Ceza Yasası bu tür şiddete yönelik ağır cezalar içeriyor.

12 DAVAYI TAKİP ETTİK Bu davaları, iki dönem olarak değerlendirmek gerekir. 2005 sonrası ve öncesi davalarda belirgin bir fark var. Benim örnek olarak takip ettiğim 12 davada sonuçlar kadınlar lehine ve yeni yaptığımız düzenlemelere uygun sonuçlandı.

2007-11-28 05:45:17 Hürriyet


Meclis`i AHİM`e şikayet eden vekil

 

Milletvekili, dokunulmazlığını kaldırmadı diye Türkiye Büyük Millet Meclisi`ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne şikayet etti. Dokunulmazlığını AHİM`e taşıyan vekil çok konuşulacak... Peki, kim bu vekil? İşte cevabı:

KEMAL DOĞAN `ın haberi...

Meclis `i AHİM `e şikayet eden vekil!

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart , kendi dokunulmazlığını kaldırmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi `ni Avrupa İnsan Haklarkı Mahkemesi `ne şikayet etti..

AHİM , şikayeti kabul etti ve ilk duruşma için Kart`a Ocak 2008`e randevu verdi.

TBMM , geçen dönem Kart`la ilgili iki dosya hakkında, ``Kovuşturmanın ertelenmesine`` dair karar verdi.

Konya milletvekili itiraz etti, ancak yaptığı itiraz, TBMM Genel Kurulu `nda reddedildi.

Bunun üzerine 8 Şubat 2005 tarihinde AİHM nezdinde dava açan Kart, yaptığı başvuruda, ``Adil yargılanma hakkının engellendiğini ve hak ihlali yapıldığını``savundu .

AİHM `in, 3 yıla yaklaşan süre içinde delilleri topladığını, tarafların iddia ve taleplerini değerlendirdiğini ifade eden Atilla Kart , 15 Ocak 2008 tarihinde duruşmanın yapılmasına karar verdiğini belirtti.

CHP `li Kart, özetle şöyle dedi;

``Dokunulmazlıkların imtiyaz ve zırha dönüşmemesi, TBMM `nin bir sığınak yeri olmaması, dokunulmazlıkların Anayasa ve İçtüzükte düzenleniş amacına uygun olarak kullanılmasına yönelik çalışmalarımız bundan böyle de her zeminde devam edecektir.

Bu çerçevede 15 Ocak 2008 tarihinde yapılacak duruşmada da bu görüşlerimiz ve çalışmalarımız dile getirilecektir.``

cafesiyaset.com(özel)

2007-11-28 13:10:37 Cafe Siyaset


Yargıtay: Öldürüp etini dağıtmak canavarca his olmayabilir

 

Suudi Arabistanlı işadamı İsmetullah İhsan`ı öldürüp, parçalara ayırdıkları cesedini `kurban eti` diye komşulara dağıttığı ileri sürülen Afganlı sanıklar Halil Beg ile Cora Çakır`a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Yargıtay tarafından fazla bulundu.

Yargıtay , cinayetin canavarca bir hisle işlendiği konusunda yeterli delil olmadığını, bu sebeple sanıkların 24-30 yıl hapis cezasını öngören kasten adam öldürmek suçundan hüküm giymesi gerektiğini belirtti.

İşadamı İsmetullah İhsan , 2001 yılında Türkiye `ye gelmiş ve dayısının yanına yerleşmişti. Suudi Arabistanlı işadamı İsmetullah İhsan , 26 Aralık 2001 tarihinde Özbek asıllı Afganistanlı Halil Beg ile arkadaşı Cora Çakır tarafından öldürülmüştü. Halil Beg `in evinde yapılan incelemede, duvarlarda ve lavaboda kan izlerine rastlanmıştı. Gözaltına alınan sanıklar polis ifadelerinde, 7 çocuk babası işadamını öldürüp parçalara ayırdıktan sonra komşulara `kurban eti` diye dağıttıklarını itiraf etti. Yargıtay `ın verdiği kararın ardından dosya yerel mahkemeye gönderildi. Afganistanlı iki sanığın yeniden yargılanmalarına başlandı. Bülent Ceyhan , İstanbul

2007-11-28 02:07:12 Zaman


Belediye Doğal Afet kanunu düzenlendi

 

Bakanlar Kurulu, doğal afetlerde gelir kaybı ve alt yapı hasarına uğrayan belediyelere yapılacak yardımlar kapsamında, 362 belediyenin bütçe paylarında bu amaçla yapılacak artış oranlarını geriye dönük olarak yeniden belirledi.

Deprem, su baskını, heyelan, çığ , kaya düşmesi, tasman, fırtına gibi doğal afetler nedeniyle gelir kaybına ve alt yapı hasarına uğrayan belediyelerin, bütçe gelirlerinden aldığı paylarının artırılmasına ilişkin 2000 yılında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı , Danıştay tarafından iptal edilmişti.

Bakanlar Kurulu , Mahkeme kararındaki gerekçeleri esas alarak, yeni bir düzenlemeye gitti. Bu doğrultuda hazırlanan Bakanlar Kurulu kararı, Resmi Gazete "nin bugünkü sayısında yayımlandı. Yeni düzenlemede, iptal edilen Kararnamede işlemleri tamam olan 132 belediyenin aynı katsayı ve aynı sürelerle işlemlerinin devamı, 159 belediyenin katsayılarının yükseltilmesi, 69"unun düşürülmesi kararlaştırıldı. Evrakı eksik olan 87 belediyenin Kararnameden çıkarılması ve o tarihte evrakları tamam olduğu halde listede yer almayan 2 belediyenin Kararnameye eklenmesi ile listede toplam 362 belediyeye yer verildi.

Belirlenen 362 belediyenin 2000 yılının 8, 9, 10, 11 ve 12"nci aylarında uygulanmak üzere bütçe gelir paylarının hesaplanmasında esas alınacak katsayılar ilan edildi.

Bakanlar Kurulu "nun konuya ilişkin kararı 1 Ağustos 2000"den itibaren geçerli olacak.

(ANKA)

2007-11-28 11:18:47 Haber7


Askerlik ve Kat Mülkiyeti Kanunlarındaki değişiklikler yürürlükte

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından dün onaylanan 5711 sayılı "Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun " ile 5713 sayılı "Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun " Resmi Gazete ’de yayımlandı.

5711 sayılı "Kat Mülkiyeti Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin

Kanun" "toplu yapı" uygulamasının ortaya çıkardığı çok yönlü sorunların çözümlenmesi, yeni yapıların çağın gereklerine uygun ve depreme karşı güçlendirilmiş şekilde inşa edilmesini öngörüyor.

Kanuna göre, muhtemel afetler ve özellikle depreme karşı yapının güçlendirilmesi için yapılacak harcamalar ana gayrimenkulün genel giderlerine ilave edilebilecek. Bu gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki , ödemede geciktiği günler için aylık yüzde 5 gecikme tazminatı ödeyecek. Kat malikleri, yapı güvenliğiyle ilgili teknik inceleme ve çalışmalar sırasında kendilerine ait bölümlere girilmesine izin verecek.

Binalardaki kiriş, kolon ve perde duvarlar gibi taşıyıcı sistemin parçaları, ana gayrimenkulün ortak yerleri sayılacak. Ana yapının tamamını etkileyen sonuçlar doğurabilecek yerlerde, kat malikleri bağımsız hareket edemeyecek.

Kat maliklerinden biri, diğer kat maliklerinin "beşte dördünün" yazılı rızası olmadıkça, ana gayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesis, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramayacak. Ancak ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun ana yapıya veya bölümlere zarar verdiği ve acilen onarımının veya ana yapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmesi halinde, kat maliklerinin rızası aranmayacak.

Kat maliki, kendi bağımsız bölümünde ana yapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişikliğe gidemeyecek.

Tavan, taban veya duvar ile bağımsız bölümlerin birbirine bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızasıyla ana yapıya zarar vermeyecek şekilde değişiklik yapılabilecek.

KAT MÜLKİYETİNE GEÇİŞ

Henüz yapı yapılmamış veya yapısı tamamlanmamış bir arsa üzerinde kat irtifakının kurulması ve tapu siciline tescil edilmesi için, o arsanın malikinin veya bütün paydaşlarının, buna ait istemle proje ve yönetim planı ile ana gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanmış noterden tasdikli listeyi tapu idaresine vermesi gerekecek.

Yapıları tamamlanmış olan kat irtifaklı binada, yapı kullanma izin belgesinin alındığı tarihten itibaren 1 yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunlu olacak. Belirtilen süre içinde kat irtifak hakkı sahiplerinden birinin veya varsa yöneticinin yazılı uyarısına rağmen, kat mülkiyetinin kurulması için tapu idaresine verilmesi gereken belgelerden eksik olanları tamamlamaktan veya imzalanması gerekenleri imzalamaktan kaçınan kat irtifak hakkı sahipleri, her bağımsız bölüm için 1000 YTL para cezası ödeyecek.

DEVİR İÇİN DAVA AÇMA

Kat maliki hakkında, bağımsız bölümün mülkiyetinin, hükme en yakın tarihteki değeri o kat malikine ödenerek, bu mülkiyetin diğer kat maliklerine arsa payları oranında devredilmesi için davanın açılması, aksi kararlaştırılmış olmadıkça diğer kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğuyla karar vermesine bağlı olacak.

Bu karara rağmen kat maliklerinden bir kısmı bu davayı açmak istemezse, davayı öteki kat malikleri açacak ve hakim, hüküm vermeden önce, devir bedeli ileride hak sahibine ödenmek üzere davacılara uygun bir süre verecek.

DEVİR BEDELİ DAVALIYA ÖDENECEK

Devir bedelinin süresi içinde yatırıldığına ilişkin belge ibraz edildiğinde ve davanın kabulü halinde hakim, davalının bağımsız bölümünün mülkiyetinin, davayı açmış olan kat maliklerine arsa payları oranında devredilmesine ve devir bedelinin işlemiş faiziyle davalıya ödenmesine karar verecek.

Kat irtifakı sahiplerinden biri, kendine düşen borçları, noter aracılığıyla yapılan ihtara rağmen, ihtar tarihinden başlayarak 2 ay içinde yerine getirmezse, hakim, onun arsa payının ve kat irtifakının, hükme en yakın tarihindeki değeri karşılığında, öteki paydaşlara arsa payları oranında devrine karar verebilecek.

Toplu yapılarda kurullar, en geç 2 yılda bir defadan az olmamak üzere, yönetim planlarında belirtilen zamanlarda, böyle bir zaman gösterilmemişse, ikinci yılın ilk ayı içinde toplanacak. Yeter sayının sağlanamaması nedeniyle ilk toplantının yapılamaması durumunda, ikinci toplantı en geç 15 gün içinde yapılacak. Bu toplantıda karar yeter sayısı, katılanların salt çoğunluğu olacak.

MUHALİFLER DAVA AÇABİLECEK

Kat malikleri kurulu kararlarına aykırı oy kullanan veya toplantıya katılmayanlar, ana gayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh mahkemesine kararın iptali için dava açabilecek.

Kat sahiplerinden birinin, kiracının veya başka bir sebebe dayanarak devamlı mülkiyetten faydalanan kişinin borç ve yükümlülüklerini yerine getirmemesinden zarar gören kat maliki veya kat malikleri, sulh mahkemesine başvurarak, hakimin müdahalesini isteyebilecek.

Yöneticinin ad ve soyadı ile iş ve ev adresi, ana gayrimenkulün kapısı yanına veya girişte görülecek bir yere asılacak. Bu yapılmazsa, yönetici veya yönetim kurulu üyelerinin her biri, ilgilinin başvurması üzerine mahkemece para cezasına çarptırılabilecek.

TOPLU YAPILARA İLİŞKİN ÖZEL HÜKÜMLER

Toplu yapı kapsamındaki imar parsellerinin bitişik veya komşu olmaları gerekecek. Bu parseller arasında kalan ve imar planına göre yol, meydan, yeşil alan, park, otopark gibi kamuya ayrılan yerler için bu şart aranmayacak.

Toplu yapı kapsamındaki her imar parseli, kat irtifakının veya kat mülkiyetinin tesisinde ayrı ayrı dikkate alınacak. Ancak toplu yapı birden fazla imar parselini içeriyorsa, münferit parseller üzerinde toplu yapı hükümlerine tabi olacak şekilde kat mülkiyeti ilişkisi kurulamayacak. Yapılar tamamlandıkça, tamamlanan yapılara ilişkin kat irtifakları kat mülkiyetine çevrilebilecek.

ORTAK YERLER

Park yeri, okul gibi toplu yapı kapsamında olup, bütünüyle bu kapsamdaki bağımsız bölümlerin ortak kullanma ve faydalanmasına tahsis edilmiş parsellerin malik hanesine; tahsis edildikleri toplu yapı kapsamındaki diğer parsellerin ada, parsel , blok ve bağımsız bölüm numaraları gösterilerek tapu siciline kaydedilecek ve bu suretle tahsis edildikleri parsellerde bulunan bağımsız bölümlerin ortak yeri olacak.

Toplu yapılarda; yapıların konumları, ortak nitelikteki yerler ve tesisler, bunların kullanılış amaç ve şekilleri, toplu yapı kapsamındaki parsel veya parsellerin tamamını kapsayacak şekilde, bir bütün olarak ilgili makamlarca onaylanmış imar planı hükümlerine uygun olarak hazırlanmış vaziyet planında ve projelerde belirtilecek.

Kamuya ayrılan yerlerin düzenlenmesi, işletilmesi ve bakımı, bu konuda yetkili kamu kurumuyla mutabakat sağlanması halinde, kamunun kullanımını kısıtlamamak şartıyla toplu yapı yönetimince üstlenilebilecek.

TOPLU YAPILARDA YÖNETİM VE GİDERLER

Toplu yapılarda bir tek yönetim planı düzenlenecek, bu plan bütün kat maliklerini bağlayacak. Yönetim planının değiştirilebilmesi için, toplu yapı temsilciler kurulu üyelerinin temsil ettikleri bağımsız bölümlerin tamsayısının 5’te 4’ünün oyu gerekecek.

Toplu yapı kapsamındaki ortak yer ve tesislere ilişkin ortak giderler, o yapılardaki kat malikleri tarafından; bütün bağımsız bölümlerin ortak kullanım ve yararlanmasına tahsis edilmiş tesis ve yerlere ilişkin ortak giderler ise bütün kat malikleri tarafından karşılanacak.

Kat malikleri, toplu yapı kapsamındaki ortak yapı, yer ve tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçerek, bunların başka bir parselde veya kamuya ait alanlarda bulunduğunu, bağımsız bölümlerin kendilerinin durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya ihtiyaç bulunmadığını öne sürerek, toplu yapı ortak gider payını ve toplanacak avansı ödemekten kaçınamayacaklar.

Kanundan önce kat irtifakı kurulmuş ve yapılar tamamlanıp yapı kullanma belgesi alınmış ana gayrimenkullerde, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 2 yıl içinde kat mülkiyetine geçilmesi zorunlu olacak.

Belirtilen süre içinde kat mülkiyetinin kurulması için gereğini yerine getirmeyen kat irtifak hakkı sahipleri 1000 YTL para cezası ödeyecek.

Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulan toplu yapılara ait yönetim planları, en geç 6 içinde yasa hükümlerine uyarlanacak. Yönetim planlarında bu yönde değişiklik yapılması için kat malikleri kurulunun salt çoğunluğu yeterli olacak. Mevcut yönetim, yenisi seçilinceye kadar geçici olarak görevini sürdürecek. Toplu yapı yönetim seçimi, yönetim planında yapılacak değişikliği takip eden 3 ay içinde yapılacak.

ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

5713 sayılı "Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun "a

göre, 4 yıl veya daha uzun süreli yükseköğretim kurumlarından veya bunların dengi olduğu kabul edilen okullardan mezun olan yükümlülerin askere sevkleri, istekleri halinde mezuniyet tarihinden itibaren 2 yıla kadar, yüksek lisans eğitimini tamamlayan yükümlülerin askere sevkleri ise 1 yıla kadar ertelenecek. Yurt dışındaki öğrenim kurumlarından mezun olanlara, talepleri halinde, denklik işlemlerini tamamlayabilmeleri için ayrıca 1 yılı geçmemek üzere sevk erteleme hakkı tanınacak . Askerlik hizmetinin gerektirdiği görev ve yükümlülükleri yerine getirme konusunda gayret ve çalışmalarıyla emsalleri arasında üstün başarı gösteren erbaş ve erlerden, muvazzaf askerlik hizmetleri boyunca, disiplin amiri, disiplin mahkemesi veya askeri mahkemelerden herhangi bir ceza almamış olanlara, asgari tugay komutanlarının onayı ile 7 güne kadar ilave izin verilecek. İlave izinlerin usul ve esasları Genelkurmay Başkanlığınca belirlenecek. Radyoaktif ışınla çalışan erbaş ve erlere, radyoaktif ışınla yaptıkları 1 yıl hizmete karşılık 30 gün sıhhi izin verilecek. Bu hizmetin 1 yıldan az ya da çok olması durumunda verilecek izin süresi, 30 günlük izin süresine orantılı olarak belirlenecek. Kendini askerliğe elverişsiz hale getirmeye teşebbüs eden personelin, bu fiilleri dolayısıyla yatarak gördüğü tedaviler veya istirahatte ya da hava değişiminde geçirdikleri süreler askerlik hizmetinden sayılmayacak.

2007-11-28 11:02:05 Milliyet


İETT"de yargı kararı satışımızı etkilemez

 

Topbaş , İETT arazisini 1.1 milyar YTL "ye alan ve dava nedeniyle ödeme yapmayan Dubai Şeyhi "nin şirketine çağrı yaptı: Çekinmeden ödeyin kararımızın arkasındayız

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş , İETT arazisini satın alan Sama Dubai Gayrimenkul Yatırım"a hiç çekinmeden rahatlıkla bedelini ödemesi gerektiğini belirterek "Biz kararımızın arkasında duruyoruz. Yargı sürecinde farklı bir şey çıksa bile, biz orada yine plan yapma yetkisine sahibiz" dedi. Topbaş , İnternet Dershanesi"nin açılış töreninin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Topbaş , İETT arazisinin daha önceden imarlı olduğunu ve 3 emsal verildiğini hatırlatarak, şöyle konuştu: "Buranın satışıyla ilgili meclisimiz, başkanlığa yetki verdi. Daha sonra, satıştan iyi bir değer elde etmek adına imar üzerinde bir değişiklik talebimiz oldu. Yine 3 emsal, ama zemin altının emsal dışı tutulması talep edildi. Meclis bunu kabul etti. Bu doğrultuda satışı yapıldı."

"PLAN YETKİSİ YİNE BİZDE"

BüyükŞehİR Belediye Başkanı olarak kendisinin ve meclisin bu kararın arkasında duracağını söyleyen Topbaş "Yargı sürecinde emsallerle ilgili davalar da olsa, plan yapma yetkisi yine belediyededir. Belediye yaptığı bu planın arkasında duracaktır. Satın alan firma bedelini yatırsın, işlemine devam etsin. Zorlu Grubu aynı koşullarda olmasına rağmen bedelini yatırdı. Şu anda proje çalışmasını sürdürüyor. Başka niyet aramak doğru değil. Bunun kararı açık ve şeffaf olarak Büyükşehir Belediye Meclisi "nde alındı" dedi. Mahkemenin atadığı bilirkişilerin imar değişikliği aleyhine görüş bildirdiğini ve belediyenin de bu bilirkişilere itiraz ettiğini hatırlatarak, "Mahkeme sonucunda bu araziyle ilgili planlar iptal edilirse, stratejiniz ne olacak?"" yönündeki soruyu da şöyle yanıtladı:

"SATIŞI MUTLAKA YAPILACAK"

"Bu arazi imarlı bir yer. Bu arazinin satışı mutlaka yapılacak. Bu kaynak belediyenin kasasına girecek ve ulaşımda kullanılacak. Bu kadar net ifade ediyorum. Yargı sürecinde farklı bir şey çıksa bile, biz orada yine plan yapma yetkisine sahibiz. Yargının öngördüğü birtakım düzeltmeler yapıldıktan sonra, tekrar bu meclisimizden geçerek satış gerçekleşir. Satın alan firmanın hiç çekinmeden rahatlıkla bedelini ödemesi gerekir. Biz kararımızın arkasında duruyoruz."

Taksim "deki mescide estetik minare

TopbaŞ , Taksim Meydanı "ndaki mescidin minaresinin yenilenip yenilenmeyeceği yönündeki bir soruya da şu yanıtı verdi: "Taksim Maksim "i Cumhuriyet Müzesi yapmak için kolları sıvadık. Önündeki trafo ve pompa istasyonunu yıktık. Tertemiz güzel bir Cumhuriyet Müzesi ortaya çıkartırken, arkada maalesef fıçı görünümlü bir minarenin orada çirkinlik olarak yansıdığını gördük. Bir mimar arkadaşımdan buraya uygun abartısız, belki ahşap olmak üzere estetik bir minare yapmasını istedik. Mescidin büyütülmesi söz konusu değil. Aynı boyutlarda daha estetik, temiz bir şey yapmak gerekir.""

Şeyh El-Maktum ihale bedelini ödememişti

İhalesİ martta yapılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi "nin toplam 46 bin 241 metrekare ticaret ve konut alanına sahip Levent "teki İETT garajı arazisi KDV dahil 1 milyar 156 milyon YTL "ye Sama Dubai İstanbul Gayrimenkul"ün olmuştu. Dubai Şeyhi El-Maktum "un ortağı olduğu Sama Dubai , parayı peşin ödeyeceğini açıklamıştı. Ancak Mimarlar Odası "nın geçen yıl açtığı ve arazide yapılan imar değişikliğinin iptalini isteyen davayı gerekçe gösteren Dubaili şirket ödemeyi yapmamıştı.

2007-11-28 10:00:51 Star


Kalbi 8 kez duran hastadan hastaneye 500 bin YTL`lik dava

Etem Geylan

 

İzmir ’de özel bir hastanede "genetik anevrizmalı" damarına yapılan anjiyo ameliyatı nedeniyle sağlığını yitiren ve 8 kez kalbi duran eski THY Uçuş Harekat Kontrol Merkezi Müdürü Atila Horasan , hastane aleyhinde 500 bin YTL ’lik tazminat davası açtı.

AA muhabirinin görüştüğü Horasan ’ın eşi Esen Horasan , eşinin 2002 yılında ayaklarındaki şişlikler nedeniyle SSK Tepecik Eğitim Hastanesi İç Hastalıkları Kliniğine gittiğini, yapılan tetkikler sonunda anjiyoyaya karar verilerek, özel bir hastaneye sevk edildiğini anlattı.

Eşinin balon anjiyoplasti (PTCA -Stent) operasyonu geçirdiğini belirten Horasan , operasyon sırasında eşinin damarının patladığını, kalbinin durduğunu, kalp masajı ve by-pass ameliyatıyla hayata döndürüldüğünü söyledi.

Ameliyat sırasında eşinin çeşitli enfeksiyonlar kaptığını, sol gözünde görme kaybı oluştuğunu, 2003 yılında da vücudunun sağ bölümüne felç indiğini dile getiren Esen Horasan , şöyle konuştu:

"By -pass ameliyatı nedeniyle eşimin kalp ritmi bozulmuş. 8 kez kalbi durdu. Kalp masajıyla hayata döndü. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde yapılan operasyonla kalbine ICD denilen şok cihazı takıldı .

Eşimin kalbi durduğunda bu cihaz devreye girip şok veriyor. Eşim artık bu cihazla yaşamak zorunda." Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde bir hekimin, eşine yapılan anjiyo operasyonunun CD ’sini incelediğini ifade eden Esen Horasan , şunları anlattı:

"Doktor bize, ’Bu damara asla PTCA -Stent yapılamaz. Bu genetik anevrizmalı bir damar. Yüzde 100 hayati risk taşır. Bu damar ilaç tedavisiyle açılabilirdi. Yapılan müdahale kesinlikle doğru değil’ dedi.

Tüm yaşadıklarımız bu operasyon sonucunda meydana gelmişti. Eşim hiç gereği olmayan bu ameliyat nedeniyle sağlığını yitirdi. Dünya başımıza yıkıldı. Biz de hakkımızı aramak için mahkemeye başvurduk.

Eşimin sağlığını trilyonlar da verseler geri getiremezler. Eşim yaşındayken bu ameliyatı geçirdi. Birçok özel hava yolu şirketi eşimi çalışması için çağırmıştı. Ancak şimdi eski sağlığına kavuşması, yeniden çalışması mümkün değil. Bastonla evin içinde yürüyebiliyor. Eşimin sağlığıyla oynayanların cezalarını çekmelerini istiyoruz."

2007-11-28 13:41:59 Milliyet


ANKA AJANSI`NIN YARGITAY`IN DÜZELTMESİNE İLİŞKİN AÇIKLAMASI

 

Yargıtay Başkanlığı , Yargıtay kararlarına ilişkin Ajansımız tarafından yayınlanan haberlere yönelik bir açıklama-düzeltme yayınlamıştır.

Ajansımız , Yargıtay kararlarını, kararların özüne sadık kalarak aynen yayınlanmaktadır. Yargıtay kararlarına ilişkin haberlerimizde karar ve varsa tebliğname ile kararın karşı oy yazılarını mümkünse tırnak içinde aynen yayınlanmasına gerekli özen ve hassasiyet gösterilmektedir.

Son olarak 24.11.2007 tarihinde yayınladığımız cinsel ilişki talebinin reddiyle yatakta başlayan kavganın cinayetle bitmesine ve sanığın cezasının indirimine ilişkin haberimiz çeşitli basın yayın organları ile intenet sitelerinde farklı yorum ve başlıklarla ancak "aynı içerikle" yer almıştır. Başta kadın örgütleri olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşun tepki göstermesi üzerine Yargıtay Birinci Ceza Dairesi `nin kararına ilişkin, Yargıtay Basın Bürosu `nun böyle bir açıklama ve düzeltme yapma zorunda kaldığı anlaşılmaktadır.

Yargıtay `ın açıklamasına söz konusu karar ek olarak iletilmesine karşın, haberimizde değerlendirilen ve Yargıtay `ın zaten benimsemediği Yargıtay Başsavcılığı `nın tebliğnamesinin yer almadığı görülmüştür.

Haberimizde, Yargıtay `ın açıklamasında yer alması gerektiği ifade edilen Karar`ın ilgili bölümleri aynen tırnak içinde yer almıştır. Olayın hikayesi de Başsavcılığın tebliğnamesinden özetlenmiştir. Sözkonusu alıntıların tebliğnameden yapıldığı açıkça ifade edilmiştir. Yani, maktülenin sanıktan sık sık dayak yediği, olayın cinsel ilişki önerisinin reddiyle başlayıp, hakaret, itekleme ve yataktan düşürme ile devam ettiği cinayetle sona erdiği, indirimin de, hakaret, itekleme ve yataktan düşürmenin haksız tahrik sayılarak yapıldığı haberimizde açıkça anlatılmıştır.

Abonelerimize haberimize konu olan Yargıtay Başsavcılığı `nın tebliğnamesini de ekte belge olarak bilgilerine sunuyoruz.

Ajansımız , Yargıtay `ın kararlarını yapılan açıklama doğrultusunda hukuki özü ve hassasiyeti gözetilerek, sayın abonelerine haber olarak servis etmeye devam edecektir.

Bilgilerinize saygı ile sunarız.

ANKA Ajansı

Yazıişleri Müdürlüğü

2007-11-28 16:23:55 HaberX


Y A Z A R L A R


 Ekrem Kızıltaş      
Kim yazdı o yönetmeliği?..

 

Bir haberi gazete ya da internet ortamında okumak ya da radyoda dinlemekle; onu televizyonda seyretmek arasındaki fark, müthiştir.

İki kızını başörtüsü yasağı sebebiyle yurtdışında okutmak mecburiyetinde kalan bir anne, televizyonda Kozan "daki meşhur olayı izliyor.

Kozan "daki meşhur olayı; yani Öğretmenler Günü sebebiyle düzenlenen kompozisyon yarışmasında birinci olup, ödülünü almak için sahneye çıktıktan hemen sonra indirilen kızımızın, Tevhide Kütük "ün olayını.

Malum, kızımız; "Bir öğretmen olmalı" başlığıyla yazdığı kompozisyonunun ödülünü almak için kürsüye çıktıktan az sonra, görevli öğretmen yanına gelip okulunu soruyor ve protokolde oturanların yanına gidip geri geldikten sonra da: "Aşağı in, senin ödülünü sonra vereceğiz" diyor.

Tevhide Kütük , "neden" diye sorduğunda da, "öyle isteniyor" cevabını veriyor, öğretmen.

Tevhide Kütük , Milli Eğitim Müdürü "nün yanına gidip soruyor: "Neden hocam?"..

Milli Eğitim Müdürü , "kılık kıyafetin yönetmeliğimize uymuyor" diyor, sadece.

Tevhide Kütük , ailesiyle beraber salonu terk ediyor. Arkadan başkaları da aynı işi yapıyor ve salonu terk ediyorlar..

Ve ödül töreni, birincisi salon dışına çıkmaya mecbur bırakıldıktan sonra, kaldığı yerden devam ediyor...

Binlerce tonluk cümleler...

Kozan "da yaşananları, televizyondan izleyen, iki kızını yurtdışında okutmaya mecbur kalmış anne; böyle şeyler yaşanabileceğini, yılların da tecrübesiyle, biliyor aslında. Ama yine de inanamıyor.

Anlaşılması güç bir inadın, bu Milletin çoğunluğunun değerlerini oluşturan şeylere karşı duyduğu sebepsiz düşmanlığın izlerini görüyor bu olayda.

Okuma arzusuyla dolu iki kızının; gurbet ellerde, anneden babadan ve çevrelerinden uzak, binbir sıkıntı ile sürdürdükleri hayat; gözlerinin önüne gelip kayboluyor bir an.

Onların arzu ettiklerinin gerçekleşmesi sebebiyle, belki mutlu bir anne o. Ama uzakta olmaları sebebiyle de, ancak buruk bir mutluluk bu.

Onlar, burada yanında, dizlerinin dibinde olabilirlerdi pekala ve hem kendisi, hem de onlar, bu sıkıntıları çekmeye mecbur kalmayabilirlerdi...

Küçük bir kız çocuğunun, ailesinin ve o salonda bulunanların gözleri önünde maruz bırakıldığı muamele, içini yakıyor belli ki; gözleri doluyor ve beddua dolu cümleler birbiri ardına çıkıyor, dudaklarının arasından... Her bir cümle, binlerce ton ağırlığında, bilene...

"Etek boyu" sümenaltı ...

Olan biteni televizyondan seyretmek bile, insanı neredeyse deli etmeye yeterken, yakından müşahede edenler için, durum daha da farklı idi, şüphesiz.

Onlar da, salonu terk edeni ve etmeyeni ile, yaşanmamasını diledikleri böyle bir şeye şahit olmanın şaşkınlığını, üzüntüsünü yaşadılar muhakkak.

Peki ya bu muamelenin muhatabı olanlar; o küçük kızımız ve annesi, babası; onların durumu nedir?..

Onların bu muamele ile karşılaşmasının müsebbibi olarak ortaya atılan, şu meşhur yönetmelik, "Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik" yani. Kim yazdı onu?

Kim, bu Milletin inancını zerre kadar hesaba katmayan bir yönetmeliği; hem de Anayasa ve kanunlara aykırı olduğu halde, dayatabiliyor hala?..

Aynı yönetmeliğin, etek boyu ile ilgili bölümünü görmezden gelen zihniyet, başka bazı yerlerini ısrarla uygulamanın meşruiyetini nereden buluyor?..

Keşan "daki kompozisyon olayı, hakaretin yönü saptırılarak atlatılmaya çalışıldıydı.

Kozan "daki rezalet nasıl atlatılmaya çalışılacak acaba?..

Esas meselenin, evrensel hukuka, Anayasa ve kanunlara aykırı yönetmelik ve onu dahi yanlı uygulama derdinde olan birileri olduğu, nasıl gözlerden gizlenebilecek?..

2007-11-28 00:48:29 Milli Gazete


 KÜRŞAT BUMİN      
`Dokunulmazlık` hatıraları

 

"Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı" meselesini sadece biz tartışmıyoruz. 17. Yüzyıl İngiltere `sinde Avam Kamarası üyelerini Kral ve de Lordlar `a karşı korumak amacıyla başlatılan uygulama farklı biçimler kazanarak bugüne kadar gelmiş ama hakkındaki tartışma da hiç bitmemiş.

Geçenlerde, "cezai, hukuksal ve idari dokunulmazlığı" olan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy `nin eşinden ayrılırken hakim karşısına çıkıp çıkmaması bile ilginç yorumlara neden olmuştu.

Konu epeyce zengin olduğu için ayrıntılara girmeyeceğim. Zaten artık internette bile konuya ilişkin bilgilere ulaşmak mümkün. Bu ortamda fakülte dergilerinde yayımlanmış önemli yazılara da ulaşılabiliyor. Mesela, Prof. Kemal Gözler`in Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi `nde yayımlanmış "Yasama Dokunulmazlığı " başlıklı yazısı gibi. Gözler, meraklısı için konu hakkında hemen her bilgiyi verdiği gibi isteyen okurları için zengin bir kaynakça da düzenlemiş.

Önemli bir konu şüphesiz. Her şeyden önce bir demokraside her vatandaşın aklına gelen (ya da gelmesi gereken) şu soruyu cevaplayabilmek için: Temsilcilerim olarak parlamentoya gönderdiğim milletvekillerinin sahip olduğu özgürlükler ve dolayısıyla sorumsuzluklar- dokunulmazlıklar milletin bir ferdi olarak benim sahip olduklarıma kıyasla niçin daha geniş olsun?

Vatandaş bu soruyu sorarken haklı tabii ki; milletvekili canının istediği her lafı edebilir ve hiçbir takibata uğramazken vatandaş niçin mahkeme yolunu tutsun? Özellikle de "söz"e ilişkin olan "yasama sorumsuzluğu" söz konusu olduğunda. Demokraside "söz"den zarar gelmez diyorsak, bu herkesin sözü için niçin geçerli olmasın?

Ancak bildiğiniz gibi işin bir de "yasama dokunulmazlığı" adı verilen ve parlamenterleri gözaltına alma, tutuklama gibi cezai takibat işlemlerinden uzak tutan yönü var. Zaten tartışma da asıl olarak bu alana ilişkin olarak yapılıyor.

Yine bildiğiniz gibi bu "dokunulmazlık"ın içi her yerde-ülkede aynı şekilde doldurulmamış. Kıta Avrupası `nda farklı, Anglo -Sakson Sistemi`nde farklı...

Epeyce geniş ve zengin olduğu için bu konunun ayrıntılarına da girmeyeceğim.

Ben bugün sadece, 1994`de DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve bunu takiben ortaya çıkan "manzara"ya ilişkin bazı hatıraları hatırlatmakla yetineceğim.

Önce Hasan Cemal `in 2004`de yayamlanan bir yazısında yer alan şu hatıra:

"Başbakan Çiller `in 1994 yılı mart ayındaki başdanışmanı Büyükelçi Yalım Eralp `ti. Aradan yıllar geçtikten sonra Çiller `in DEP `le ilgili bu tutumunu şöyle açıkladı: `1994 yerel seçimleri öncesi Çiller `in DYP `si kamuoyu yoklamalarında gerideydi. O sırada Başkan Clinton `ın seçim danışmanları Çiller `e yardıma gelmişlerdi. Yeniköy `deki yalıda Sayın Çiller `e, DEP `liler konusunda alınacak sert tedbirlerin kendisine yüzde 2-3 oy kazandıracağını söylediler. Arkasından DEP `liler TBMM `den yaka paça alındı. Benim ve bir iki kişinin daha `Aman yapmayın, ileride sıkıntıya düşeriz` dememize rağmen aldırış edilmedi. (Tercüman . 24.4.04)"

"Dokunulmazlıklar"a ilişkin ikinci hatırayı Yavuz Donat aktarmış. Yazının başlığı şöyle: "Tarihin tanığı: Dr. Vefa Tanır ".

Okuyoruz:

"Vefa Tanır `dan bir anı:

TBMM `de Başkanvekiliydim... Başkanlık kürsüsünde Meclis `i yönetiyordum.

Gündemde DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması vardı.

Görüşmeler sırasında önüme bir yazı geldi.

Gönderen DGM Başsavcısı idi.

Yazıda, dokunulmazlıkların kalkmasından sonra DEP milletvekillerini kendilerine teslim etmemiz isteniyordu.

Yazıyı okudum ve hemen oturuma 10 dakika ara verdim. (...)

Vefa Tanır `sonrasını` da anlattı:

DGM Başsavcısı `nın muhatabı Meclis Başkanlığı olamazdı.... Yazıyı Adalet Bakanı `na gönderdim.

Dokunulmazlık kalktıktan sonra kendiliğinden teslim olmak isteyen çıkarsa, TBMM `nin kolluk kuvvetleri marifetiyle DGM `ye gönderecektim.

Ama iki DEP `li acele etmiş, Meclis `ten çıkmak istemişler... Kapıda tutuklanmışlar."

Şimdi de gelelim üçüncü hatıraya. Bu hatıra öncekilerden farklı. İnsana iyi gelen cinsten. Dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk , DEP `in kapatılma fezlekesinin Meclis `ten nasıl geçtiğini anlatıyor:

"O dönemde Meclis Başkanı olarak DEP `in kapatılma fezlekesini kabul etmedim. Daha sonra Amerika `ya tedaviye gittiğim sırada rahmetli Yılmaz Hocaoğlu bu fezlekeyi gündeme koydu. Bu konuyla ilgili beyanatlar çıktı. `Meclis Başkanı`nın yokluğundan yararlandık` şeklinde. Üstelik dokunulmazlıkların kaldırılmasının ardından siyasi polisin Meclis `e girerek onları yaka paça dışarı atması Türkiye `nin aleyhine oldu. Bunu dünyaya anlatmak çok zor."

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Türkiye `nin artık bu türden "hatıralar "ın oluşumuna izin vermeyen siyasi bir yapıya kavuşması az buz şey değildir.

Susmayalım ama bunun kıymetini de bilelim...

2007-11-28 02:10:12 Yeni Şafak


 

 

 

 

Canım Babam Hasan ÖZDERIN ’in Aziz Hatırasına,

( 13 Aralık 2004 – Söz Eylemini Yitirdi...)

 

OZDERIN, M.

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages