Acem Barzan balta'nın sap'ı ve/veya The Equalizer (Adalet)?!

8 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Dec 19, 2014, 1:17:31 AM12/19/14
to Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, Cemil Kıvanç, oybi...@googlegroups.com, cumhuriye...@yahoogroups.com, Istiklal Türker, Ÿfffffffffffdzzet emre aygen, Mustafa Altınay, zeynepay...@mynet.com, erdenk...@yahoo.com, Yusuf Demir, Hicran Karabudak, Mehmet Sökmen, Serdar Ünsal, Ender ARIHAN, adnan ışık, BY, mirac...@gmail.com, Alp Artar, TARIK ATAN, serd...@gmail.com, Serdar Usta, Emre KULCANAY, Dursun YASSIKAYA, Umut Sarıer
Acem Barzan balta'nın sap'ı ve/veya The Equalizer (Adalet)?!

"Dahi odur ki, sonradan herkes tarafından kabul ve takdir edilenleri söylediği günlerde herkes o sözleri deli saçması olarak düşünmüştür."
Atatürk
...
DURUM
Meteo: 28 Şubat
Filmin Adı: Adalet / The Equalizer
Filmin Konusu: McCall gizemli geçmişini geride bırakıp, sakin ve sessiz bir yaşama doğru yelken açar. Fakat acımasız Rus mafyasının kontrolü altındaki Teri isimli genç kızla tanıştığında onun içinde bulunduğu duruma kayıtsız kalamaz. Kendi kendisini emekli etmiş olan McCall, içindeki adalet duygusunun peşinden giderek Teri'ye yardım edecektir. Çünkü adaletin temsili olarak güçsüzün yanındadır...  80'lerde televizyonda gösterilen bir dizinin  beyazperde uyarlaması olan yapımda başrolü deneyimli oyuncu Denzel Washington canlandırırken, ona hollywood'un genç ve yetenekli ismi Chloë Grace Moretz eşlik ediyor.
Film'in mesaj'ı: Para'ya, mafya'ya, lobi'lere, rüşvet / hediye'ye dayalı ABD'deki sistem'in Rus mafyası tarafından nasıl ele geçirildiği anlatıyor. Kahraman Şerif bu film'de de var. 
Özetle, 2014 Türkiyesi bu film'de anlatılan öykü'den farklı değil!
Putin, "Erdoğan sağlam adam" derken akrasındaki güç'e atıf yapıyor.
Yani?!
Uk'rayna dilemması.
Putin, Erdoğan'ın arkasında saf tuttu.
Erdoğan'dan, Acem & Barzan alacaklı olanlar ise Davutoğlu'nun.
1 Mart Tezkeresi öç güncesi.
Meteo: 28 Şubat
Papa, Fransız arabasına bindi, yüksek siyaset ligi'ne mesaj çakıp "sembol bu" dedi.
Nasıl, Barzani'nin TBMM'de maaş'a bağladığı adamları var ise Putin'in de devlet katında, Soçi spin'i kapsamında, enerji bazlı maaş'a bağladığı av'lanmış adamları var.
CIA / FSB makas'ı.
Çok kanl final süreç'i.
Nokta.
...
DURUM
Neo II. Dünya HAARP'i saflaşması kapsamında, IV. Güç'ün kalmayan güvenilirlik'i?!
Nedir, ne değildir?!
Sadece Türkiye'de değil, küre'de durum aynı.
Saf'laşma sert ve bıçak sırtı.
Gülen'giller kendilerine göre bir gazetecilik tanımı yapıyor.
Erdoğan'giller de öyle.
Sarıgül tayfa ayrı bir hikaye.
Yüksek demokrat PKK, Apo'giller derseniz, en özgür gündem medya onlarda!
Barzani, parası ile her zeminde yoklama çekiyor.
Demem o ki:
Demokrasi bir kurallar rejimidir.
Aynen futbol, basketbol, hentbol, beyzbol vb spor dalları gibi net olarak sınırları çizilmiş bir yönetim / yaşam biçimidir.
BOP'ta içi boşaltılmış "demokrasi" adı üzerinden başka bir oyun oynandı.
Futbol diye başlandı, basketbola dönüldü, golf üzerinden yüksel'indi, derken kötü oyuncu "Hakem" oldu, "Böyle şey olmaz" diyenlere, "Şimdiye kadar yaptıklarımı sineye çekerken oldu da, bu mu olmadı" cevabı verildi.
Saddam düştü, Barzani kaos'u derinleştirdi.
Isparmaça.
Ukrayna dilemması, Mısır ateş'i.
RTE, Çankaya'da, Davutoğlu Başbakanlık'ta, bu bir şaka ise hiç de gülünç değil!
"Demokrasi getiriyoruz" adı altında devletler yağmalandı, yönetimler devrildi, sınırlar ortadan kalktı.
Muhallebi yerken kırılan diş'ten mukaddem, oyun bitti.
Düne kadar izin verdikleri antidemokratik uygulamalar, yağmalamalar, rüşvet vb hadiseler'e şimdilerde izin yok ise sebep, kalmayan güvenlik ortamı.
Adalet filminde olduğu gibi sistem'in içine kontrol edilemeyen unsurlar girmiş.
Cevabı aranması gereken basit soru şu:
AKP'nin içinde PKK ne kadar var, Barzani ne kadar var, Putin ne kadar var, CIA & Gülen ne kadar var?!
2007 öncesi medya patronajı'na aktarılan paranın kaynağı sır değil!
2007 sonrasında, ex AKP & Gülen koalisyonunun badem gözlerine methiye düzen medya'nın para kaynağı da sır değil, ki şimdilerde o pınar'lar da kurudu.
Demem şu ki:
Erdoğan başbakan olmadan önce oğlu trafik kazası yaptığında medya nasıl üç maymun oynayıp görmezden geldi ise Sarıgül de benzer hikaye.
Üzeyir Garih neden öldürüldü, Alaton niye Erdoğan'ın gizli A Takım'ına üye oldu?!
Erdoğan'ın oğlu Bilal ile yaptığı ak'çasal görüş'meyi yayınlayan medya, Sarıgül'ün oğlu Emir ile kurduğu mafyatik örgütlenmeyi didiklemediği sürece, kamp'laşan okur neden basın'ı ciddi'ye alsın?!
The İmam, Başbakanlık'a yürürken, BOP kapsamında yürütülürken "medya" üzerine düşen görevi yapmış olsa idi, bugün "Al babacım, Alo Fatih" hikayelerini konuşuyor olmazdık.
Hasan Cemal, Erdoğan PR'ı yaptığı 3 Kasım 2002 günlerinin öncesinde nasıl kolpa yapıyor ise yani sorması gereken soruları sormayıp üç maymun oynamış ise bugün Sarıgül için de aynı üçkağıdı çevirmek istiyor.
PR gazeteciliği.
Aynı su'da iki defa yıkanılır mı?!
Erdoğan Saddam'laşırken, Türkiye Irak'laşırken (Filistinleşme, Yugoslavyalaşma, Uk'raynalaşma) kabahat'in en büyük'ü medya'da.
Hasılı, tuz da koktu, güvenlik de kalmadı.
Sözün özü:
Okur, seçmen, izleyici enformasyon bombardımanı altında.
Protein zehirlenmesi.
Gazeteler, tv'ler, mevcut akışı elekten geçirip kendi bakış açılarına göre okura / izleyiciye "Nedir, ne değildir"i doğru ve de net anlatmalı.
Düz haberi artık "ajans, tv, haber portalı, radyo, tivitır mecrası" veriyor, basın / tv geniş açı ile durum'u aktarmalı ki, okur'un / izleyici'nin dikkatini çekebilsin.
Ekrem Dumanlı'nın silahlı terör örgütüne üye ilan edildiği bir ortamda PKK gibi silahlı bir örgüt'ün elinde oyuncak olmuş ise siyasi iktidar, o basit soru muhatabını aramalı:
"AKP üzerinden Türkiye'yi hangi güç merkezleri yönetiyor ve/veya karıştırıyor?!"
Bunu yapmak için de önce zihinlerdeki kirli su boşaltılmalı.
Eski'nin başarı modellemesi eskide kalmalı.
Gazetecilerin gerçek işlerini yapmadıkları dönemler, genelde at izinin it izine karıştığı dönemlerdir.
Bu dönemlerde de en çok gazetecilerin canı acır, acıtılır.
Gazeteci'nin görevi amigoluk yapmak değildir.
Hakikat ne ise onu paylaşmaktır.
Emin Çölaşan'ın, Yılmaz Özdil'in yazamadıklarından fazlasını okur söylüyor zaten.
Bilal / Emir makas'ı.
28 Şubat süreç'inin 'iliştirilmiş mağdur'u Fehmi Koru, o günlerde "Bunu da yazsana şunu da yazsana" diye Uğur Dündar, Zafer Mutlu, Emin Çölaşan vb isimlere çağrı yapıp posta koyuyordu, dönem onların dönem ise sormak gerekmez mi, Koru'gilleri kim susturdu?!
Bu kibarlık'ın esbab-ı mucibesi nedir?!
Netice:
Çankaya'daki gibi hem oyuncu, hem hakem nasıl olunmaz ise hem taraftar hem de taraflı yayıncılık yanyana olmaz.
Eşyanın tabiatına aykırı.
Kuvvetler ayrılığı.
Amigoluk yapmak isteyen için tivitır alemi açık mecra.
Ezcümle:
Neo 1993 şartları.
Demokrasi hayat memat bir kurallar, sınır'ları rejim'i ise her unsur sınır'larını bilecek.
Demokrasi adı altında, faşizan bir kafa ile Neo Sevr oyun'u dayatılmak isteniyor ise mazi kalpte bir yaradır:
Her kim kılıç çeker, kılıç ile ölür.
“İhtilal ne iyi, ne de fenadır. İhtilali şartlar yaratır. Eğer şartlar ihtilale gebeyse ve eğer iktidarlar bu şartları gereği gibi değerlendirmezse, ihtilal olur!”
“Eğer, insan hakları yürütülemez, vatandaş hakları zorlanırsa, ihtilal behemahal olur!”
İsmet İnönü (18 Nisan 1960 söylevinden)
“1918’e kadar Fransızlar cumhuriyete inanıyorlardı. 1918’den sonra onları cumhuriyetten iğrendirmek, uzaklaştırmak, yerine ilk dokunuşta dağılıverecek bir demokrasi hayaleti koymak oyununa girişildi. Dışarıdan düşmanların idare ettikleri oyun ince ve şeytaniydi. Fakat bu oyuna içeride paraları üzerine titreyenler, iktidar mevkiine susayanlar, bütün hasetçiler, kıskançlar, kabiliyetsizler ve alçaklar kapıldılar. Fransa’nın yaşaması için cumhuriyet batsın diyenler oldu. Bu suikastçıların kullandığı başlıca silah basın oldu. Demokratik bir rejimde basın yalan söylerse rejim de ölüme mahkum olur. Zira hakimiyete sahip olan millet eğer doğru haber alamazsa hakimiyetini serbestçe kullanamaz.” 
Pierre Lazareff
Nüans / fark şurada:
Günümüz medyası düz mantık yalan söylemiyor, kendi saf'laştığı güç merkezi adına hikayeyi bozarak, çarpıtarak yansıtıyor.
İnsan zekasına hakaret ve/veya tüketiciyi kandırmaya yönelik sahte bal operasyonu!
Örnek: "Futbol ayak'la değil el'le de oynanabilir, sopa ile de vurulabilir" dediğin an süreç Harlem üzerinden IŞİD demokrasisi'ne bağlıyor.
Bindiği dalı kesen, kestiren siyasi iktidar'ın başı, tiran'dan ziyade; malum medya'nın anlı şanlı yüz'leri.
Ardak ağaç'ın hikayesi ortada!
Acem barzan balta'nın sapı "IV. güç"ten çıkma!
Medya da siyaset gibi içten çürük.
Değişim elzem.
LARP.
Nokta.
...
FİNAL SÜREÇ'i: ABD & AB bir yanda Putin diğer yanda, Türkiye'ye UK'rayna muamelesi çekmek istiyorlar ve/veya Ahmet Özal parti kurdu, genel başkan Barzan?!
2 milyar dolarlık rest!
İsviçreli bankalar Türklere “Kazancınızı Türkiye’de beyan ediyor musunuz?” diye sormaya başladı. Beyan etmeyenlerin parasını çekip ayrılması isteniyor
Tayyip’in danışmanı ajanlıktan tutuklandı
En üst düzey AKP’lilerden biri sayılan, bürokrat, osmanlı hayranı işadamı Muhammed Taha Gergerlioğlu, Almanya’da tutuklandı. Bu yaz aylarına kadar Başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın danışmanı olan Gergerlioğlu ile birlikte biri Mannheim’da, diğeri de Wuppertal’da olmak üzere 58 yaşındaki Ahmet Duran Y. ve 33 yaşındaki Göksel G. de MİT ajanlığı suçlamasıyla gözaltına alındı.
BBC ‘sıfırlama’ tapesini yayınladı
Putin: 'Erdoğan çok sağlam bir adam'
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yıllık olağan basın toplantısında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların iki yıl daha devam edeceğini söyledi. Putin'in açıklamalarından sonra Dolar, ruble karşısında 2 puan artışla 63 ruble seviyelerine yükseldi. Putin, düzenlediği yıllık basın toplantısında “GüneyAkım” yerine inşa edilecek “Türk Akımı” boru hattı konusuna da değinerek “Türkiye’den geçirilecek boru hattından daha garantilisi, daha güvenilir güzergah yok” dedi. "Türk akımı” doğalgaz boru hattının inşa edilmesi kararı alınırken Avrupalı ülkelerin kızacağını önceden bildiğini söyleyen Putin, “Benim hiç şüphem yoktu. Erdoğan’a da söyledim. ‘Aramızda yaptığımız anlaşmayı şimdilik gizli tutalım, açıklamayalım, Avrupalı kazları kızdırmayalım. Yarın soluğu burada alırlar’ dedim. Ancak sağlam ve erkek adam Erdoğan, bizim kimsenin malını çalmadığımızı belirterek gizlemenin gereksiz olduğunu söyledi” dedi.
Fenerbahçe yöneticisi Turhan Şahin, Fethullah Gülen grubunun Aziz Yıldırım'dan 50 milyon dolar istediği iddiası için, "Cemaat meselesi tamamen hayal ürünü. Böyle bir şeyle ilgili ne Fethullah Hoca'nın cüreti yeter buna ne o cemaat mensuplarının" dedi.
Erdoğan Anayasa Mahkemesi üyeliğine Kadir Özkaya'yı seçti
Tarkan, araçlarına bir yenisini daha ekledi. Şarkıcı, 2015 model Range Rover Sport SVR marka bir cip satın aldı. Değeri 1 milyon liranın üstünde olan araca 'T' harfli özel plaka yaptırdı.
Ergenekon Davası sanığı Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün annesi Yadigar Ersöz hayatını kaybetti. (Sayın Ersöz'ün başı sağolsun. Allah rahmet eylesin. HM)
Mustafa Sarıgül ve CHP Milletvekili İhsan Özkes’in ‘tehdit’ iddialarını yalanlaması üzerine Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, “Bana, ‘Emir Sarıgül seni tehdit etti mi’ diye sordular. Etmedi dedim. Beni tehdit eden Mustafa Sarıgül. Emir Sarıgül yanımda çalışıyor bana küfretti ama tehdit etmedi” yanıtını verdi. İnönü, Kılıçdaroğlu’na ‘her şeyi açık açık anlattığını’ belirterek, sorularımıza şu yanıtları verdi:
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Huber Köşkü’ne veda ediyor. Gül Ailesi, İstanbul’nun Anadolu yakasındaki villalarına yeni yılın hemen başında taşınacak. Gül Ailesi’ne yakın kaynaklar, villanın 5 aya yakın süredir tadilatta olduğunu anımsatarak, “Tadilat bitmek üzere. Binanın içinde son rötuşlar yapılıyor” bilgisini verdi.
İstanbul'da, kargo gemisi ile Harem-Sirkeci seferini yapan "Sultanahmet" adlı arabalı vapurun hafifçe çarpışması sonucu 1 kişi yaralandı.
Özal Ana Parti’yi tanıttı ve/veya Barzani'nin truva atı?!
ABD'li bir askeri yetkililerin Wall Street Journal'a verdiği bilgiye göre söz konusu üç üst düzey IŞİD yöneticisi 3 Aralık ile 9 Aralık arasındaki saldırılarda öldürüldü.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, Abdullah Öcalan'ın müzakere taslağının kabul edilmemesi durumunda bunu bir savaş hazırlığı olarak değerlendireceklerini söyledi. Alman Die Zeit gazetesinden Onur Burçak Belli ve Özlem Topçu'ya konuşan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, Kobanê, çözüm süreci ve ABD ile ilişkilerine ilişkin konuştu.
Mehmet Ağar'a mahkûmiyet kararı veren hakime yeni görevlendirme
Yılda ortalama 600 bin çiftin evlendiği Türkiye’de bu süreçte ev eşyasından düğüne tüm hazırlıkları tamamlamanın maliyeti en az 40 bin liradan başlıyor. 20 farklı iş kolunu biraraya getiren evlilik sektörü böylece 10 milyar liralık pazar oluşturuyor.  
MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, terör örgütünün, bulduğu her fırsatta Türkiye’yi tehdit ettiğini, hükümetin ise bu durumu sessiz kalarak kabullendiğini söyledi.
İran'dan tuhaf açılım: Yahudi Şehitleri Anıtı!
İran ve Irak arasındaki savaşta ölen İranlı Yahudiler anısına yapılan anıt Tahran'da törenle açıldı. Anıta 'Yahudi Şehitleri Anıtı' isminin verilmesi dikkat çekti.
...
OKUR GÖRÜŞ
Özgürce:
Altınlar nerede ve/veya gözlerini toprak doyursun!..
Uzun zaman önce; belki bin yıl, belki ikibin yıl önce bir padişah varmış. Bu padişah birgün veziri ile beraber şehri dolaşmaya çıkmış. Herkes kendi işiyle ilgileniyor, bir koşturmacadır devam ediyormuş. Her sabah olduğu gibi bu sabah da dükkanlar bir bir açılmış. Padişah, halkının böylesine çalışkan olmasından büyük bir memnunluk duyuyormuş. Yürürlerken karşılarına bir dilenci çıkmış. Bu dilencinin gözleri görmüyormuş. Fakat garip olan, yoldan gelip-geçenler bu dilencinin ensesine bir tokat indirip, avucuna para bırakıyorlarmış. Dilenci her tokat yiyişinde; “Sağolun, eksik olmayın” diyormuş. Padişah hayretler içinde kalmış ve ”Bu dilencinin derdini dinleyin, başına ne geldiğini tez öğrenmek isterim” demiş. Saraya döndüklerinde vezir hemen ulak göndermiş ve dilenciyi saraya getirtip, hikayesini dinlemiş. Anlatılanlar o kadar ilginçmiş ki hikayesini padişaha bizzat dilencinin anlatmasını uygun görmüş. Huzura çıkmışlar, dilenci anlatmış.
-Ben sapasağlam bir insandım. Gözlerim görüyordu. Bir işim vardı. Mutluydum. Yetmiş tane atım vardı benim. Onlarla yük taşırdım. İşim iyiydi. Kimseye muhtaç değildim. Fakat açgözlülüğüm yüzünden her şeyimi kaybettim. Birgün bir tüccar atlarımı kiraladı. Bütün yükü güzelce yerleştirdik ve beraber yola çıktık. Konuşa konuşa yolumuza devam ediyorduk. Bir ara adam yükün tamamının altın olduğunu söyleyiverdi. Bir anda aklıma olmadık kötülükler gelmeye başladı. Zengin olabilirdim. İçimdeki ses tüccarı öldürmemi söyleyip duruyordu. Issız bir yerden geçiyorduk. Ben atları durdurdum. Tüccar karşı çıktı: “İşim çok acele, durmadan devam etmeliyiz.” Fakat ben onu dinlemiyordum. “Seni öldüreceğim ve bütün altınlar benim olacak.” diyordum adama. Adam altınların yarısını teklif etti, ama kabul etmedim. İlle de hepsi olacak diye tutturmuştum. Hem adamı bırakırsam beni şikayet etmesinden korktum. Öldürmeliydim. Gözüm hiçbir şey görmüyordu. Bu kadar kötü kalpli olduğumu ben de bilmiyordum. Meğer öyleymiş. Demek ki para, insanı bu kadar değiştirebiliyormuş. Tam elimdeki bıçağı saplayacaktım ki, adam beni durdurdu. “Dur” dedi. “Bende bir sürme var. Göze sürüldüğü zaman toprak altında ne kadar hazine varsa hepsi görülüyor.” Bıçağı çektim. “Sür de görelim”, dedim. Keşke demeseydim. Sürmeyi cebinden çıkardı ve tek gözüme sürdü. Gerçekten de dediği doğruydu. Toprak altındaki hazineleri görebiliyordum. Daha fazlasını görmek için öteki gözüme de sürmesini istedim. “Olmaz” dedi. “Eğer iki gözüne sürersem kör olursun ve bir daha hiçbir şey göremezsin” dedi. İnanmadım. Diğer gözüme de sürme çektirdim. Ve bir anda her taraf karardı. Artık hiçbir şey görmüyordum. Tüccar atlarımı da alarak kaçtı. Yaptıklarımın cezasını enseme tokat attırarak ödemeye çalışıyorum. Akılsızlığıma yanıyorum.
Padişah dilenciyi dikkatle dinledikten sonra; kendisine bir miktar para, temiz elbiseler, sarayda kalacak bir yer verilmesini ve maaşa bağlanmasını buyurmuş. Buna karşılık olarak ta açgözlülüğe tamah edenlere ibret olsun diye hikayesini herkese anlatmakla görevlendirmiş dilenciyi.
*
Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, “Cemevi ile camiyi eş tutmak mümkün değil. Camilerde sadece Allah’a ibadet edilir ancak cemevlerinde saz çalınıp, şarkılar, şiirler söyleniyor” demiş ya; cübbeli, bi zahmet şu soruya da cevap versin.
Camilerin içindeki helalara hergün acaba kaç kişi işer, sıçar?..
Sahi, camilere bir de “Allahın Evi” diyenler vardı değil mi?..
*
“AKP baş’ımızda olduğu sürece Türkiye güven’de değil!..” ile ilgili son bir hikaye eklemek istiyorum.
Üniversitede ders veren bir profesör bir gün elinde içi su dolu bir bardak tutarak dersine başlar. Ve öğrencilerine bardağın ağırlığını sorar. Öğrencilerden farklı cevaplar gelir. Ancak, profesörün merak ettiği aslında bardağın ağırlığı değildir. Bardağı eliyle göğüs hızasına kaldırarak “Bu bardağı böyle bir kaç dakika tutsam ne olur?” diye tekrar sorar. Öğrenciler ‘Hiç bir şey’ diye cevap verir. Profesör ‘Peki bir saat boyunca tutsam ne olur?’ diye tekrar sorar. ‘Kolunuz ağrımaya başlar’ diye cevap verir öğrenciler. Profesör bu sefer, “bir gün boyunca tutsam ne olur?’ diye yeni bir soru sorar. ‘Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı vs. gibi sorunlar yaşarsınız ve hastaneye gitmek zorunda kalırsınız’ der öğrenciler. ‘Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur mu?’ diye tekrar sorar profesör. Öğrencilerin tamamı ‘Hayır’ diye yanıtlar. ‘Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan nedir? Acıdan ve ağrıdan kurtulmam için ne yapmam gerekir?’ diye tekrar sorar. Öğrencilerden biri ‘Değer mi hocam? Bırakın bardak düşsün!’ diye yanıt verince; profesör ‘İşte doğru cevap’ der.
...
fatma gurman:
biri öbürünü tepeler/temizler, bunu yaparken yorulur zinde bir güç gelir yorgun düşeni tepeler/temizler…bunu yaparken o da yorulur bir başka zinde güç gelir onu tepeler/temizler, hayat su gibi akar gider…
...
Ve...
Son olarak...
Paulo Coelho, “Piedra Irmağı’nın kıyısında oturdum, ağladım” adlı eserinin girişinde şöyle der:
Bir adayı, ziyaret etmekte olan bir İspanyol misyoneri, üç Aztek rahibiyle karşılaşır. ‘Nasıl dua edersiniz?’ diye sorar onlara. ‘Tek bir dua biçimi biliriz biz’ diye cevaplar; Azteklerden biri. Şöyle deriz: ‘Tanrım sen üçsün, biz üçüz. Merhametini esirgeme bizden.’ ‘Güzel bir dua’ der misyoner. ‘Ama Tanrı’nın sizden tam olarak beklediği dua değil bu. Ben size çok daha iyi bir dua öğreteyim.’ Din adamı onlara bir Katolik duası öğretir ve İsa’nın öğretisini yaymak üzere yoluna devam eder. Yıllar sonra, onu İspanya’ya geri götüren gemi aynı adaya bir daha uğrar. Üst güverteden bakarken, üç rahibi kıyıda görür ve el sallar. Bunun üzerine üç adam, suyun üstünde yürüyerek ona doğru ilerlemeye başlar. ‘Peder! Peder!’ diye bağırır içlerinden biri... Gemiye yaklaştığında, ‘Tanrı’yı hoşnut kılan, o duayı bize yeniden öğret, biz onu bir türlü anımsayamadık.’ ‘Hiç önemi yok’ der, mucizeyi gören misyoner. Tanrı’dan, O’nun her dili bildiğini daha önce akıl edemediği için af diler.’…”
Laf'ın tamamı budur.
Nokta.

19 Aralık 2014
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages