Efsane kent / Kayıp Uygarlık / Poseidon'un Halkı : A T L A N T İ S

185 views
Skip to first unread message

merakediyorum

unread,
Jan 13, 2009, 10:24:52 PM1/13/09
to merakediyorum

17. Yüzyıl haritalarından 21. Yüzyıl filmlerine: Efsane kent

A t l a n t i s

2002’de vizyona giren 'Atlantis: Kayıp İmparatorluk' filmi izleyiciyi İzlanda'ya götürüyor. Ama Atlantis'in arkeoloji coğrafyasındaki öyküsü, Akdeniz ve Ege'den Anadolu'daki Troya kentine, Spil Dağı'na...  bambaşka yollar izliyor.

Popüler Tarih Dergisi / Mart 2002 / MINE HAKSAL

 

 

 

Kayıp Uygarlık

Atlantis'i, 'Kayıp Uygarlık’ diye de anılan bu efsanevi ülkeyi ele alan film, roman ya da araştırma türü yapıtların sayısı, 1980 yılında yapılan bir değerlendirmeye göre, 2 bin ile 10 bin arasında...

 

Atlantis'in adının geçtiği ilk yazılı belge

İnsanoğlunun hayal gücünü ve gerçeği bulma kaygısını böylesine besleyen, pek çok edebi ve sinematografik kurguya, pek çok bilimsel çalışmaya konu olan Atlantis'in adının geçtiği ilk yazılı belge ise Atinalı filozof Platon'un (İ.Ö. 428-348) Timaios ve Kritios diyalogları...

Timaios'ta Atinalı devlet adamı ve şair Solon'un Misır'a gidişi anlatılır. Solon Nil deltasındaki Sais kentinin rahipleriyle konuşur. Platon, Solon'dan aktarır ve şöyle der:

 

"Öncelikle, hatırlayalım, Mısırlı rahiplerin açıklamalarına göre, dışarıda, Herakles sütunlarının ötesinde yaşayan halklarla berisinde yaşayan bütün halklar arasında çıkan savaşın üzerinden 9 bin yıl geçmiş. Denildiğine göre (sütunların) berisinde olan ve komutanlığı üstlenip bütün savaşı götüren bizim kentimizmiş, ötesinde Atlantis Adası'nın kralları varmış; o ada ki, bir zamanlar Libya ve Asya'dan büyükmüş, ama depremlerle suların altına gömülüp geride sadece, büyük denize açılanların önünü kesen aşılmaz bir balçık bırakmış."

Atlantis'i konu alan ilk yazılı belgeyi, Platon'a borçluyuz.  

Atlantis ülkesi, Poseidon'un halkı

Kritias'ta ise başka ayrıntılara da yer verilir. Dünyanın kuruluşunda, tanrılar yeryüzünü aralarında paylaşırken Atlantis, denizlerin hakimi Poseidon'a düşüyor. Poseidon topraktan gelmiş insanlardan Euenor'un kızı Kleito'yu seviyor, onu merkez adaya, yerleştiriyor ve beş kuşak erkek çocuk yetiştiriyor onunla birlikte. Adayı oğulları arasında dağıttığı on bölgeye bölüyor, hepsinin başına da en büyük oğlu Atlas'ı getiriyor.

 

'Oreikhalkos' denen ateş gibi parlak madeniyle ünlü çok zengin bir ülke

Atlantis, Kritias'ta bir yeryüzü cenneti olarak betimlenir: Bitkileri, hayvanları ve özellikle altın, bakır, demir ve 'oreikhalkos' denen ateş gibi parlak madeniyle ünlü çok zengin bir ülke; ideal bir demokrasiyle yönetiliyor; yöneticiler surlar, köprüler, kanallar ve tünellerle bezenmiş kentler, limanlar kuruyor. Ama yüksek uygarlık düzeyine karşın ahlak ve siyasal yaşam giderek yozlaşıyor. Buna kızan Zeus'un hışmına uğruyor Atlantis ve "talihsiz tek bir gecede denizin sularına gömülerek kayboluyor". 

17. Yüzyıl'da, Atlantis'e ilişkin yer tespitleri, haritalarda, sık sık karşımıza çıkar.
 

Çağlar boyu Atlantis efsanesi

İki bin yılı aşkın bir süre önce başlayan Atlantis efsanesi geçmişten günümüze güncelliğini koruyor. Ortaçağ'da Arap coğrafyacılara, onlardan da Avrupalı yazarlara geçen bu efsane, ilk kez Rönesans'ta akılcı bir biçimde açıklanmaya çalışıldı. Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra da tekrar alevlendi. Aydınlanma Çağı'nda ulusçu tutkularda billurlaşarak, İsveç ve İtalya dahil, pek çok ülkede, 'uygarlığın bu topraklarda başladığı' iddiasıyla sürdü. Montaigne, Buffon, Voltaire için ‘Atlantis' bir 'gerçeklik' idi. 19. Yüzyıl sonunda okyanusbilimcilerin ve arkeologların ilgisini çeken Atlantis,karanlıkçı kesimler tarafından da kullanıldı. 20. Yüzyıl'da ise Atlantik'in yeri hakkında pek çok sav ileri sürüldü.

 

'Herakles Sütunları’nın bugünkü Cebelitarık Boğazı olduğu yaygın görüştür

Dolayısıyla Atlantis daha çok Cebelitarık'ın ötesinde aranmıştır. 1882’de Britanya ticaret gemisi Jesmond, Madeira'nın batısında Azor Adaları'nın güneyinde, haritalarda adı geçmeyen bir adaya rastlar. İçinde mumyasıyla bir de lahit bulunur bu adada. Böylece Atlantis arayışı hız kazanır ama bu gizemli adayı yeniden görmek, başka hiçbir gemiye nasip olmaz! 

1900 yılındaki ünlü 'Evrensel Paris Sergisi'nde, sulara gömülen Atlantis kenti
bir akvaryum içinde temsili olarak canlandırılır.
 

Sovyetler devrede...

1981'de 'Madeira varsayımı' Sovyet okyanusbilimciler sayesinde yeniden gündeme gelir. Araştırma gemisi Akademisyen Kurşarov'un ekibi Portekiz'in 720 km. batısında bulmuştur Atlancis'i. İddialarını gizemli oluşumları yansıtan (yaklaşık bir metre eninde plakalar) 460 sualtı fotoğrafıyla desteklerler. Tepesi suyun 30 metre altında bulunan 'Ampere Denizaltı Dağı'dır bu. Aslında iki yıl önce çektikleri fotoğraflarda da duvar ve merdiven kalıntıları saptamışlardır. Ancak dağın yamaçları 3 bin metre derinliğe uzandığından 'yitik kıta'nm çok sınırlı bir alanı kapladığı düşüncesi, bu varsayımı ciddi biçimde zayıflatır.

Atlantis, Güney Amerika'da da aranır. Bolıvya'daki Poopo Gölü siti varsayımına Peru'nun yüksek platolarında sadece uçaktan görülen devasa Nazca resimleri kanıt olarak gösterilir. Bazılarına göre Maya Uygarlığı'nın temelinde Atlantis vardır. Mayaların karmaşık bir yazı sistemi geliştirmiş, zengin bir ekonomiye dayalı parlak ve uzun süreli bir uygarlık kurmuş olmaları bu ihtimali cazip kılar.

 

Kaptan Cousteau'nun Santorini teorisi

Kaptan Cousteau da otuz kişilik Calypso ekibiyle Atlantis'in peşine düşer; Bahama, Asor, hatta Hint Okyanusu'nun doğusundaki Coco Adaları'nı bile araştırdıktan sonra Atlantis'in Ege Denizi'nde Girit'in kuzeyindeki eski adıyla Thera, şimdiki adıyla Santorini Adası'nın bir parçası olduğuna kanaat getirir.

Girit Adası'ndaki Minos Uygarlığı'nın önde gelen merkezlerinden biri olan ve bir kısmı İ.Ö. 1657'de son 10 bin yılın ikinci en büyük yanardağ patlamasıyla oluşan dev dalgaların altında kalan Thera'nın Atlantis olabileceği görüşü, pek çok tarihçi tarafından da kabul görür. Adanın güneyinde bulunan, hamamları, taş döşeli yolları, çanak çömlek dolu depoları, üç katlı evleriyle fazla hasar görmeden günışığına çıkartılmış Akrotiri kenti, buranın eski sakinleriyle Atlantis arasında bağ kurmayı kolaylaştırsa da Minos Uygarlığı'nın mazisi İ.Ö. 3000'den öteye gitmemektedir...

1967'de Amerikalılarla Mısırlılar, Atlantis için Santorini Adası'nda araştırmalar yaparlar.

 

Ve diğer Atlantisler

Karayipler, Bermuda Adaları, Kanarya Adaları, Güney İspanya'da ki Tartessos kenti, İzlanda, İskandinavya, Kuzey Denizi, Grönland'ın kuzeydoğusundaki Spitzberg Takımadaları, Seylan, Sibirya, Sahra... Değişik zamanlarda değişik kişiler Atlantis'in buralarda olduğunu iddia ederler.

Bazıları Atlantis'in Tarihöncesi çağda Avrupa ile Amerika arasında uzanan bir kara köprüsü olduğunu söyler; bazıları da jeolojik çağlar süresince batıya doğru giderek bugünkü yerini almış olan Amerika kıtası olduğunu...

Son yer tespiti, Fransız jeolog ve prehistoryacı Jacques Collina-Girard'dan gelir. Ona göre Atlantis tam da Platon'un sözünü ettiği yerde, Cebelitarık Boğazı'nın Atlas Okyanusu'na açıldığı noktada bulunmaktadır. Dördüncü dönem buzul çağı uzmanı da olan bu bilim adamı aslında Avrupa ile Kuzey Afrika arasında 19 bin yıl önceki nüfus hareketlerini araştırmak üzere yola çıkmıştır. Ama bu arada Cebelitarık Boğazı topografyasının deniz seviyesindeki oynamalarla büyük değişime uğradığını, 20 bin yılda deniz seviyesinin yaklaşık 135 metre yükseldiğini saptar. Bir zamanlar iyice dar olan Cebelitarık'ın batısındaki eski takımadaların varlığı dikkatini çeker. Takımadaların ortasında yer alan ve bugün en yüksek katmanı suyun 56 metre altında bulunan Spartel Sığlığı'na atfen Spartel Adası olarak anılan adanın, Platon'un sözünü ettiği Atlantis'in merkezi olabileceğini savunur Collina-Girard: "Atlantis'in yerini tespit ederken Platon'dan yola çıkmıyorum, Cebelitarık Boğazı'nın çıtağında Platon’dan 9 bin yıl önce sulara gömülmüş bir adanın mevcudiyetini gösteren jeolojiye dayanıyorum. Açığa çıkan bu gerçek Platon'un metninin özüyle örtüşüyor. Aslında daha önce kimsenin bu bağlantıyı kurmamış olması beni şaşırtıyor. Ama bu kuşkusuz disiplinlerin ayrılığından kaynaklanıyor. Jeologlar tarihçi olmadıklarından Atlantis'le pek ilgilenmezler; prehistoryacıların da hepsi jeolog değildir."

 

Atlantis Anadolu'da mı?

Fransız jeolog ve prehistoryacı Jacques Collina-Gırard, "Kimse yüzde yüz eminim diyemez" görüşünde. Fakat, "Benim teorimin Platon'un metinleriyle en fazla uyuşan teori olduğunu görüyorum" diye eklemeyi de ihmal etmiyor.

Son yıllarda Anadolu da Atlantis varsayımlarına konu oldu. 'Atlantis Troya'dır' adlı çalışmasıyla 1992'den beri bilim çevrelerinin dikkatini çeken Alman jeoarkeolog Dr. Ebehard Zangger, Atlantis öyküsünün aslında Troya Savaşı'nın yeniden anlatımından başka bir şey olmadığını söylüyor. Yani kısaca, "Atlantis Troya'dır" diyor.

 

Atlantis ve Troya: Aynı öykünün iki biçimi

Son yıllarda Anadolu da Atlantis varsayımlarına konu oldu. 'Atlantis Troya'dır' (Pan Yayınları, 1999) adlı çalışmasıyla 1992'den beri bilim çevrelerinin dikkatini çeken Alman jeoarkealog Dr. Ebehard Zangger, kitabında şu satırlara yer veriyor: "Atlantis efsanesi üzerine tek gerçek kaynak olan Platon'un ayrıntılı yazısını aldım kütüphaneden. Ünlü filozofun Ege'deki Geç Tunç Çağı hakkında görece güvenilir bir döküm sunduğunu görünce gözümün önündeki perde kalktı. Genellikle sanılanın tersine Platon, biri Yunanistan'da, diğeriyse başka bir yerde bulunan iki büyük uygarlıktan söz ediyordu. İkinci uygarlık Atlantis' idi ve bu iki kültür tayin edici öneme sahip bir savaşa tutuşmuştu. Savaşı kazanan Yunan askerleri yurda döndükten bir süre sonra müthiş deprem ve seller yaşandı. Bu doğal felaketler Yunanistan'daki uygarlığın sonunu getirdi, Atlantis'in değil (en azından, Atlantİs'teki çöküşün başlatıcısı değillerdi). Bu iki düşman güç üzerine Platon'un anlattıkları, Geç Tunç Çağı toplumları hakkındaki bilgilerimizle büyük ölçüde uyuşuyordu. Sadece olayların tarihleri ve yer adlarıyla ilgili birkaç problem kalmıştı. Ama konuyla ilgili literatürü araştırdığımda, bunları çözmek iki gün bile sürmedi. Atiantis'in sonuna ilişkin efsanevi anlatı ile Ege bölgesinde Tunç Çağı'nın sonuna ilişkin arkeolojik bilgiler arasındaki birkaç farklılık, makul bir şekilde açıklanabiliyordu. Eğer vardığım sonuçlar doğruysa, Atlantis öyküsü aslında Troya Savaşı'nın yeniden anlatımından başka bir şey değil. Yunanistan'daki Akha uygarlığıyla Ege'nin öbür kıyısında, Türkiye'nin kuzeybatısında bulunan Troya kentini anlatıyor bize. Yani kısaca: Atlantis Troya'dır. Batı dünyasının en ünlü iki efsanesi olan Atlantis ve Troya, M.Ö. 1200 dolayında Ege bölgesi Tunç Çağı kültürlerinin çöküşünü anlatan aynı öykünün iki farklı biçiminden ibaret"

1920'li yıllarda Atlantis'i İşleyen popüler bilimkurgu romanları oldukça yaygındı 

'Hayal ülke' Batı Anadolu'daki Sipil Dağı'nda (Manisa)

Londra Üniversitesi'nden arkeolog Peter James ise 'The Sunken Kingdom, Atlantis Mystery Solved' adlı kitabında (Krallığın Çöküşü, Atlantis'in Sırrı Çözüldü; 1995), Lydia Kralı Tantalos'un ülkesinin Atlantis ile özdeş olduğunu, dolayısıyla 'hayal ülke'nin Batı Anadolu'daki Sipil Dağı'nda (Manisa) bulunduğunu ileri sürüyor.

İstanbul Üniversitesi'nden Klasik Arkeoloji Profesörü Elif Tül Tulunay da Tunç Çağı'nda Anadolu'dan yapılan göçleri inceleyen çalışması 'Pelops'un Gizemi'nde (Graphis Yayınları, 1998), Antik kaynaklan yorumlayarak Sipylos (Sipil) dağında krallık kurmuş Tantalos'un adının Atlas gibi 'taşıyıcı' anlamına geldiğine dikkat çekiyor ve Anadolu'da İ.Ö. 7 binden beri madeni aletlerin kullanıldığını, dolayısıyla bir 'mitos' olarak yorumlanan Atlantis'in Batı Anadolu topraklarında yaşanmış bir maden uygarlığı olabileceğini belirtiyor. "Tantalos'un kentinin gerçekten var olup bir zelzele sonucu fışkıran suların altında kalması ve açılan yarıkta kaybolması neden mümkün olmasın?" sorusunu dile getiriyor.

Atlantis, başta öğrencisi Aristoteles olmak üzere, pek çok kimsenin inandığı gibi, Platon'un düş gücünün bir ürünü mü? Yoksa gerçekten var oldu mu? Bugüne kadar çözülememiş bir giz.

Ama Platon bu 'efsane'yi ister Atina devletine dokuz bin yıllık bir mazi yaratma hevesiyle kaleme almış olsun, isterse de yozlaşmanın gelişmiş bir uygarlığı nasıl bir anda yok ettiğine örnek göstermek için uydurmuş olsun, şurası bir gerçek ki Atlantis hem hayallerimizi süslemeye hem de bilim adamlarının kafasını kurcalamaya daha uzunca bir zaman devam edecek.

 

  

‘Atlantis: Kayıp İmparatorluk' filminin yönetmenleri Gary Troudale ve Kirk Wise,

efsanevi kentin İzlanda'da olduğu varsayımını benimsemişler.


Hazırlayanlar : merake...@googlegroups.com üyeleri Kerem (krm...@hotmail.com), bahadircan

Kaynak : Popüler Tarih Mart 2002 "Efsane kent: ATLANTİS" başlığı ile yayınlanan yazıdan derlenmiştir. Paragraf başlıkları ilave edilmiştir. Resimlerde kirlilik yaratmamak için grup adı vs kullanılmamıştır.
Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delet" tuşuyla yok etmeyin  Lütfen paylaşırken bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages