Google Groups no longer supports new Usenet posts or subscriptions. Historical content remains viewable.
Dismiss

Muhammed, Kur'an'i Nasil Yazdi?

12 views
Skip to first unread message

my

unread,
Jan 19, 2001, 7:26:55 AM1/19/01
to
Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
Selman

Konuya il$kin Kur'an ne diyor?

Kur'an'daki "TanrI", her zamanki gibi ant içerek açIklama yapIyor:
"And olsun ki biz, onlarIn:'O'na (Muhammed'e) bir insan ögretiyor
kesinlikle.' Dediklerini biliyoruz. SavlarInI dayandIrdIklarI kimsenin dili
yabancIdIr. Buysa (Kur'an), apaçIk bir Arapça'dIr."(Nahl, ayet:103)
Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar" korkutuluyor, "yalancI, iftiracI"
olarak nitelendiriliyor ve "i$kenceli bir ceza"yla cezalandIrIlacaklarI
bildiriliyor.
YukarIdaki ayette, Muhammed'e ögreticilik ettigi söylenen kimsenin, "Arap
olmadIgI, yabancI oldugu" belirtiliyor.
YunanlI Bel'am, Yai$..
Kimilerine göre, Muhammed'in ögretmeni, bir YunanlI köleydi. Bel'am adInda
bir köle.
Ibn Abbas anlatIyor:
"Peygamber, Mekke'de köle olan birine ögretimde bulunuyordu. YabancIydI.
Puta tapardI. AdI da Bel'am'dI. Peygamberin yanIna giri$inde ve çIkI$Inda
putataparlar görüyorlardI. 'Muhammed'e her $eyi ögreten Bel'am'dIr..' diye
konu$tular." (Bkz. Taberi, Cami'ul-Beyan, 14/119)
Ya da Yai$'ti üzerinde durulan köle. Bel'am için söylenen, Yai$ için de
söyleniyordu. "Yai$, Muhammed'e ögretmenlik yapIyor" deniyordu. (Bkz. AynI
yer)
Ya da, Muhammed'e ögreticilik eden köle, Cebr'di. (Bkz. AynI yer)
Ya da, Yemenli CEBR, YESSAR, ADDAS.
"Hadrami'lerin iki genç köleleri vardI. Yemen halkIndan olan bu iki köleden
birinin adI Yessar, öbürünün adI Cebr'di" diye aktarIlIr. Bu iki kölelerin
sahiplerinin tanIklIgI $öyle:
"Bizim iki genç kölemiz vardI. Kendi dilleriyle kitaplarInI okurlardI.
Peygamber de bunlara ugrar, durup bunlarI dinlerdi. I$te bunun için,
putataparlar, 'Muhammed, bunlardan ögreniyor..' dediler." (Taberi, 14/119)
Fahruddin Razi'nin yer verdigi aktarmada, bunlarIn yanInda bir üçüncü köle
daha var: HuvaytIb'In kölesi Addas. (Bkz. F.Razi, tefsir, 24/50)
Görülüyor ki, ister YunanlI, ister yemenli olsunlar, kölelerin Muhammed'le
ili$kilerine bakI$lar degi$ik açIlardan:
MüslümanlarIn bakI$larI ve savlarI ba$ka, "putatapar" dedikleri inanmazlarIn
bakI$larI ve savlarI ba$ka.
Müslümanlardan kimine göre: Muhammed'le köleler arasInda bir "ögretme ve
ögrenme" ili$kisi vardI, ama ögreten Muhammed'di, ögrenenlerse köleler.
Inanmayanlara göreyse bunun tam tersi gerçekti. Yani, ögreten kölelerdi.
Muhammed'se ögreniyordu onlardan.
Müslümanlardan kimine göre de, aradaki ili$ki, "okuma ve dinlenme"
ili$kisini geçmiyordu. Köleler, kutsal kitaplarInI kendi dillerinde
okuyorlar, "peygamber" de "dinliyordu" yalnIzca.
MüslümanlarIn bu savlarI kar$IsInda $u soru yanItsIz kalIyor:
"Dillerini bilmiyordu"ysa, Muhammed'in bu köleler arasIndaki sürekli i$i
neydi? Ve kendi dilleriyle okuduklarInI Muhammed'in dinlemesinin ne yararI
oluyordu?
KIsacasI, müslümanlarIn savlarI, akla sIgacak türden degil.

Iman nereli?

Muhammed'in kendisinden bir açIklamasI bu konuda oldukça I$Ik tutucu:
"Iman, Yemen'lidir."
Bu hadis, Buhari'nin "e's-Sahih"inin de içinde bulundugu en saglam kabul
edilen hadis kitaplarInda yer almI$tIr. Hadis'e göre, "hikmet (bilgi,
bilgelik) de Yemen'lidir." DahasI: "FIkIh da Yemen'lidir," hadise göre.
(Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Megazi/74; Tecrid, hadis no:1362; Müslim, e
's-Sahih, Kitabu'l-Iman/81-91, hadis no:51-52, ve öteki hadis kitaplarI.)
Bu hadis, incelemecilere göre, saglamlIgIn en yüksek basamagInda olan
"mutevatIr hadis"ler arasIndadIr, ve peygamberin arkada$larIndan onbir ki$i
tarafIndan aktarIlmI$tIr. (Bkz.Ebu'l-Feyz Muhammed, Lukatu'l-Lai'
l-Mütenasire Fi Ahadisi'l-MutevatIre, Beyrut,1985, s.42-43,hadis no:10)
Kimi yorumcu, buradaki "Yemen"i, birtakIm zorlamalI yorumlarla, "Mekke ve
Medine" olarak göstermeye çabalar. (Bkz.Tecrid,1362 no.lu hadis,Kamil Miras'
In izahI.) Ne var ki, hadisin kimi aktarIlI$Inda "Yemenliler"den de açIkça
sözedilir. Yani, buradaki Yemen, cografyada herkesin bildigi Yemen'dir.
Demek ki, bu hadise göre, "imanI"yla, "hikmet"iyle ve "fIkh"Iyla (buradaki
'fIkh', sözlük anlamInda olmalI) Islam, yabancI kökenlidir, "Yemen"lidir.
"Muhammed'e ögreten, IranlI Selman'dIr ya da.." (Selman Farisi).
Kimileri de, Nahl Suresi'nin 103.ayetinde sözü edilen yabancInIn, IranlI
Selman oldugu görü$ünde.(Bkz. Taberi,aynI yer.)
Sonradan Müslüman kimligiyle ortaya çIkan ve müslümanlar arasInda büyük ün
kazanan Selman'In, Muhammed'le son derece sIkI bir ili$ki ve i$birligi
içinde bulundugu, herkesçe biliniyor. "Müslüman" olmasI, Selman'a çok $ey
saglamI$tIr. En ba$ta, özgürlügü, yani, "kölelikten kurtulma"yI. Sonra da
ünü, saygInlIgI ve maddi, manevi çIkarlarI..
Ya da, sözü edilen "yabancI", önc Müslüman olup sonra Islam'I bIrakan bir
"vahiy katibi"dir.
Bunu ileri sürenler de var. (Bkz. Taberi, aynI yer)
"Vahiy katibi"nin ba$Ina gelenler:
Adam, önce müslüman olmu$tur. Selman gibi o da Muhammed'le i$birligi
halindedir. Ama sonra ne olursa olur, bIrakIr Islam'I. Ve bir de açIklama
yapar:
"Muhammed'e ben ögretiyordum, ve benim ögrettiklerim Kur'an'a vahiy olarak
yazIlIyordu.."
Sonra, adam ya öldü, ya da öldürüldü. Ölüsüne gelince, bir türlü gömüldügü
yerde kalmIyordu. Muhammed'in adamlarI $unu yayIyordu:
"Bu olay, TanrI'nIn gazabInIn yansImasIdIr. Adam, TanrI'yI çok öfkelendirdi.
$imdi durum ortada. Gömülüyor, toprak da kabul etmiyor, edemiyor, TanrI'dan
korkuyor. Onun için de kafiri, mezarInIn dI$Ina fIrlatIyor. 'Ibret almak'
gerek.."
Gerçekten de adam gömülüyordu, ama, birkaç gün sonra, sabahleyin bakIlIyordu
ki, adam mezarIn dI$Inda. Birkaç kez olmu$tu bu.
Muhammed'in arkada$larIndan Enes (Malik Oglu), çok sonra, $öyle anlatacaktIr
olayI:
"Bir adam vardI. NeccarogullarIndan..Hristiyan'dI, Müslüman olmu$tu. Bakara
ve Ali Imran surelerini okumu$tu. Peygambere de vahiy yazIyordu. Sonra,
yeniden Hristiyan oldu ve kaçIp Hristiyanlara katIldI. 'Ben ne ögretip
kendisi için yazdImsa, Muhammed yalnIzca onu bilir, ba$ka bir $ey bilmez,'
demeye ba$ladI." (Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l
MenakIb/25,c.4,s.181-182;Tecrid, hadis no:1477)
Enes'in anlattIgIna göre, TanrI adama öfkelenmi$, boynunu kopararak
öldürmü$. Hristiyanlar, gömmü$lr adamI. Ama sabah bakmI$lar, ölüsü ortada.
Ve kefensiz. Hristiyanlar, "Muhammed adamlarI kefenini soymu$, kendisini de
i$te böyle ortada bIrakmI$lar.." diye konu$mu$lar. AdamI bir daha gömmü$ler.
Bu kez biraz daha derince. Ertesi gün sabah yine aynI durum. Sonra aynI
konu$malar. Sonra yeniden ve daha derine gömme. Sonra aynI durum ve aynI
yorumlar. Bir kez daha ve derince gömme. AynI durum. BakmI$lar ki bu böyle
sürüp gidecek, adamI gömmekten vazgeçmi$ler artIk.
Bu adamIn söyledigini söylemi$, yani "ben ne diyorsam, ne yazIyorsam o vahiy
oluyor.." demi$, muhammed'in "TanrI'dan falan vahiy almadIgInI" söyleyerek,
Islam'I bIrakmI$ birisi daha vardI: Ebu Serh Oglu Sa'd Oglu Abdullah. Ama ,
onun ba$Ina yukarIdaki olay gelmedi nedense..Muhammed tarafIndan idamIna
karar verilmi$ti. Ne var ki, Halife Osman'In süt karde$iydi. Ve Osman'In
araya girmesiyle, bagI$landI. Sonra, MIsIr Valisi bile oldu. (Ölm.656-657.
Bkz. Islam Ansiklopedisi.)

Ayetteki Cevap

"Muhammed'e ögreten TanrI degil, insandIr.." diyenlere, ayette verilen cevap
ne ölçüde doyurucu?
Cevap, yukarIda verilen ayetin anlamInda da görülecegi gibi $öyle:
1. Muhammed'e ögrettigi söylenen ki$i, Arab degildir, yabancI biridir.
2. Kur'an'sa apaçIk Arapça'dIr.
3. Öyleyse, Muhammed'e sözü edilen ki$i ögretmi$ olamaz.
Oysa, Arapça'yI bilen yabancI biri de Muhammed'e "eskilerin söylencesi"nden,
"Tevrat"tan, "Incil"den, ba$ka "kutsal metin"lerden birtakIm "bilgiler"
verebilirdi. Ileri sürülen de bu. Muhammed, aldIgI bilgileri, Arapça
kalIplara döküp, kendi uslubu içinde sunmu$ olamazmIydI? KaldI ki, "apaçIk
Arapça" diye nitelenen Kur'an'da; Yunanca, Süryanca, Ibranca, Koptça.. gibi
dillerden birçok sözcük bulundugunu, müslüman incelemeciler bile
örnekleriyle yazIyor. (Bkz. Suyuti, el Itkan Fi Ulumi'l-Kur'an, Arapça,
MIsIr, 1978, 1/178-185)
Kur'an'da bu denli degi$ik yabancI sözcüklerin bulunmasI da "Muhammed'e
yabancInIn (ya da yabancIlarIn) bilgi verdigi, ögrettigi" yolundaki savI
desteklemez mi?
Muhammed'e bir yabancInIn ya da yabancIlarIn yanInda, bir ya da birkaç Arap
da ögretmi$ olabilir.
Islam için çok önemli bir kaynak, "Müseyime"dir.
Müseylime, müslimcik demektir. Müslümanlar, onu küçümsemek için böyle
demi$ler, ayrIca da "kezzab" yani "çok yalancI" demeyi uygun görmü$lerdir.
MüslümanlarIn bir sövgüsüdür bu. Anla$IlIyor ki, onun kendi adI "Müslim"di.
Bu adI ta$ImI$ olmasI çok önemlidir. "Islam" ve "müslim" sözcüklerinin
kaynagIna götürür niteliktedir.
Müslümanlarca sövülen, a$agIlanan bu ki$iye, "Rahman", "Yemame RahmanI
(Yemameli Rahman" da deniyordu. Yani adam aslInda böyle ünlüydü. Bu da çok
ilginç.
Bir ba$ka ilginç olan da, Mekke'lilerin, Muhammed'e söyledikleri $u sözler:
"Bize ula$an bilgiye göre, sana ögreten (TanrI degil), Yemame'deki $u
adamdIr. Rahman denen adam. TanrI'ya ant içerek söyleriz ki, biz Rahman'a
inanmayIz." (Bkz. Ibn Ishak, Siyer, tahkik ve ta'lik: Muhammed Hamidullah,
Arapça, Konya, 1981, s.180, fIkra: 254)
Mekkeli'lerin bu söyledikleri nedensiz miydi?
Müseylime, daha dogrusu "Müslim", bir ba$ka adIyla "Rahman", Yemame'nin
HanifeogullarI kabilesindendi.
Ilgiç üç ad: "Müslim", "Hanife", "Rahman".Bu adlar, hele ilk ikisi bir araya
gelince daha da ilginçlik kazanIyor: Kur'an'da islam inanIrlarInIn,
"müslim"lerin "ad babasI" olarak tanItIlan Ibrahim (bkz.Hacc,ayet:78) için
hem "Hanif" hem de "Müslim" denir. (Bkz.Bakara:135; Ali Imran:67,95;
Nisa:125; En'am:161; Nahl:120,123.) "Peygamber" olarak yer alan Ibrahim,
kIsa anlamI ile "yIldIz tapImI" demek olan Sabiilik Dini'nin
"peygamberi"ydi. Islam kaynaklarIndan yaptIgIm incelemelerden vardIgIm sonuç
bu. Muhammed de ilk ortaya çIktIgInda Sabii olarak niteleniyordu.
(Bkz.Buhari,e's-Sahih,Kitabu't Teyemmüm,/6,c.1,s.89) Sabii'ligin dili
Süryanca'ydI. "Allah", "Kur'an", "Furkan", "kitab", "melek" ve daha bir çok
sözcük gibi "Islm", "müslim", "hanif", ve "Rahman" da bu dilden geliyordu.
(Bkz.Aziz Günel,Türk Süryaniler Tarihi,DiyarbakIr,1970,s.46-48;Suyuti el
Itkan,1/180-184;Dogubilimci Arthur Jeffery,The Foreign Vocabulary of the
Quran,Kahire,1938,s.12 ve ötk.)Yine benim incelemelerimden vardIgIm sonuca
göre: YIldIz tapImI, "Sabiilik" adI altInda, Yahudilik ve HristiyanlIk
dinlerine de kaynaklIk eden bir din olarak kurumla$Irken, özellikle Ortadogu
'da "Müslimler"I ve "Hanifler"i içine alIyordu. Önce, "Müslimler" vardI,
sonra "Hanifler" kolu meydana geldi. Ibrahim, bu kolun "peygamberi"ydi.
I$te, "Yemame RahmanI" diye ünlü "Müslim (Müseylime)" ve ondan çok $ey
ögrendigi anla$Ilan Muhammed de bu kola baglIydI. (Sabiilik konusunda geni$
bilgi için, bkz.Eren Kutsuz-Turan Dursun, 'Saçak Dergisi', Subat 1988, sayI
49.)
Yemame RahmanI, Muhammed'in yararlandIgI kaynaklardan yalnIzca biri
olabilir.
YukarIda adI geçenler ve daha ba$kalarI, tek tek de, tümü birden de Muhammed
'in "ögretmenleri" olabilirler. Furkan sures'nin 4.ayetine göre, Muhammed'in
yardImcIlarIndan, yani ögretmenlerinden "kavm", yani "topluluk" diye
sözedilmistir. Bu ve bunu izleyen iki ayetin anlamI $öyle: (Diyanet'in resmi
çevirisi)
"Inkar edenler, 'Bu Kur'an, Muhammed'in uydurmasIdIr. Ona ba$ka bir topluluk
yardIm etmi$tir.' Diyerek haksIz ve asIlsIz bir söz uydurdular. 'Kur'an
öncekilerin masallarIdIr. Ba$kalarIna yazdIrIlIp, sabah ak$am onu
okunmaktadIr' dediler. Ey Muhammed, de ki: 'O'nu göklerin ve yerin sIrrInI
bilen indirmi$tir. $üphesiz O, bagI$layandIr, merhamet edendir." (Furkan,
ayet:4-6)
Buna göre, Kur'an'In "uydurma" oldugunu söyleyenler, $unlarI da söylüyorlar:
1)Muhammed'e bir topluluk yardImcI oluyor,
2)Muhammed, Kur'an ayetlerini, ba$kalarIndan alIp yazdIrIyor,
3)Muhammed'e sabah ak$am olunuyor
4)Ayetler, "eskilerin masallarIndan" olu$uyor.
Buna kar$IlIk, Kur'an'In cevabI $udur:
"Yalan ve haksIzca iddia. Kur'an'In ayetlerini TanrI indirmi$tir. O,
göklerin ve yerlerin gizini bilir.."
Hars Oglu Nadr, Muhammed'in kendisini "TanrI'nIn elçisi", yani TanrI'yla
insanlar arasInda yer almI$, TanrI'nIn bildirilerini insanlara iletme
görevini üstlenmi$ biri olarak tanItmaya yöneldiginde, ve "Kur'an
ayetlerini" sunmasI kar$IsInda Mekkelileri uyarma yoluna gitmi$ti. Ve $öyle
demi$ti:
"SakIn inanmayIn bu adama. 'TanrI'dandIr' diye ileri sürdüklerinin tümü,
eski masallardIr. Ben size, onunkilerden daha güzellerini söyleyebilirim.."
Iran krallarIna, Iran'lI masal kahramanlarIna ait söylencelerden örnekler
aktarabilecegini söylüyor, anlatIp duruyordu Nadr.(Bkz. Taberi, Camiu'
l-Beyan,18/137-138)
Nadr, haklImIydI? "Eskilerin masallarIndan" varmIydI Kur'an'da?
Bilindigi gibi,Kur'an'da "kIssa" denen birçok öykü var. Bir çogu; ba$ta
Tevrat; Yahudi kaynaklarInda, kimileri Incil'lerde yer alIr. Incelendiginde
görülür ki, bunlarIn bir kIsmI, Tevrat'tan da çok önceki çaglarIn
söylencelerinde aynen var. Örnegin, "Nuh TufanI"na ili$kin öykü, "GIlgamI$
DestanI"nda hemen hemen aynIdIr. Daha ba$ka örnekler de verilebilir.
Mekke'de, Medine'de ve çevrelerinde çe$itli din ve inançlarIn inanIrlarI
vardI. Çe$itli toplumlarIn "söylenceleri"ni, "kutsal metinler"ini bilenler
az degildi. Muhammed'in özgürlüklerini söz verdigi ve i$birligi yoluna
gittigi kölelerden de bu nitelikte olanlar bulundugu biliniyor. Daha önce
adlarIna yer verilen Bel'am, Yai$, Yessar, Addas, Cebr, Iran'lI Selman..da
bunlardan.
BunlarIn ya da ba$kalarInIn, Kur'an'In olu$masI için Muhammed'e yardIm
etmi$, ögretmenlik etmi$ olmalarInI dü$ünmek akla uzak degil. AklIn ve
mantIgIn kabul edemeyecegi $ey, "TanrI'nIn, insanlara gökten mesaj
göndermesi" ve bunun için $u ya da bu insanI ara


Aglayan Kütük


Islam dininin iki yazili esasi vardir: 1) Kuran, 2)Hadisler..Hadisler içinde
"sahih" denilen, yani, anlatanlarin yalan söylemedigine inanilan birkaç
hadis kitabi vardir..Muhammed öldükten sonra, onunla beraber bulunanlarin
anlattiklari $eylerdir, hadisler.. Islam dininin ne derece mantikli bir din
oldugunu degerlendirmek isteyenlere, bu hadislerden örnekler
aktaracagim..2000'e 2 kala, ben bu uydurmalara inanmiyorum..Ama, "iyi"
müslümanlarin "inanmasi" lazim. Ben, "inançsiz" oldugum için "inanmiyorum".
Çünkü, bunlara inanmak elimden gelmiyor..Bakalim, sizlerin degerlendirmesi
nasil olacak?
Aglayan Kütük----

.. "Olay", Muhammed'in 11 "sahabi"si (arkadasi) tarafindan "nakl"
edilmistir. (Bkz. Süleyman Nedvi, Ibid, c.4, s.1653, dipnot1) Bunlar
arasinda, Abdullah Ibn Abbas, Abdullah Ibn Ömer, Cabir Ibn Abdullah, Ebu
Saidi'l-Hudri, Enes Ibn Malik, Übeyy Ibn Kab gibi ünlüler ve Peygamber'in
karilarindan Aise de var. Böylesine bir saçmalikta bile "sahabi"ler
birlesebiliyoriste. Peygamber'in, "birer yildiz gibidirler, hangisine
uyarsaniz, dogru yolu bulursunuz!" diye övdügü "sahabiler"..
Söz konusu olay, yani bir "mucize" olarak "hurma kütügünün Peygamber için
agladigi", "en saglam" kabul edilen "hadis kitaplari"nda da yer almakta,
"tefsir kitaplari"nda da..(Bkz.Tecrid, hadis no 126). "Olay"i alip yazanlar
arasinda Buhari de var. (Bkz. Kamil Miras,Sahih-I Buhari Muhtasari Tecrid-I
Sarih Tercemesi, Ankara 1966, (2.basim), c.3,s.76,77, 1 no.lu dipnot.)Dahasi
bu olayi içeren hadis, saglamlik yönünden hadisçilerce en yüksek derece
sayilan "mütevatir" derecesindedir. "Mütevatir hdis"tir, ya da bu mertebede
görülmüstür.(Bkz.Kamil Miras,Ibid, c.3,s.79,4 no.lu not. Ayrica;
Bkz.Nedvi,Ibid,c.4,s.1652,1653) "Olay" nasil olmus? "Mescid'de mimber yoktu.
Peygamber hutbe okurken, bir hurma kütügüne dayanirdi. Sonra mimber yapildi
ve Peygamber mimibere çikmisti hutbe okumak için. Artik hurma kütügüne
dayanmiyordu. Tam o sirada bir "aglama" sesi duyuldu. Kimine göre bir çocuk
aglamasina, kimilerine göreyse gebe, ya da yavrusunu arayan bir deve sesine
benziyordu. Ama kesin olan suydu: Bir 'feryat', 'aci bir çiglik' ya da
'acili aglama' türündendi. Kütükten peygamber ayrildigi için olmustu bu.
Sarsilarak aglayan kütüktü. Peygamberin daha önce dayanarak hutbe okudugu
hurma kütügüydü. Dayanamiyordu ayriliga. Aglamasi, inlemesi bundandi.
Peygember hemen mimberden indi, elini kütüge koydu. Ya da kucakladi onu.
Kütük sesini yavaslatti. Tipki susturulan bir çocuk gibiydi artik. Yavas
yavas aglayarak inledi. Ve sustu sonra. Bunun üzerine Peygamber konusup
sunlari söyledi.:'Kütük, yaninda isitmeye alisik oldugu zikrullah için
(artik yaninda hutbe okunmadigi için) agladi."(Bkz. Sahih-I
Müslim,yay.Muhammed Abdulbaki,1972,Beyrut,c.4,s.2306,2307.Ay rica
Bkz.Süleyman Nedvi, Ibid,c.4,s.1656,1657.) "Mütevatir" derecesine ulastigi
bildirilen "hadis"in ve Peygamber'in arkadaslarinin anlattiklari böyle iste.


Muhammed'in Parmaklarindan Su akiyor


Muhammed'in Çesme Olan Parmaklarindan Sular Akiyor
Peygamberin ünlü arkadslarindan Enes anlatiyor: "Peygamber, arkadaslariyla
birlikte Zevra'da bulunuyordu. Kendisine bir kap getirildi. Elini daldirdi
kaba. Ve parmaklari arasindan sular fiskirmaya basladi. Topluluktaki herkes
abdest aldi." Katade, Enes'e "Orada kaç kisi vardi?" diye sormustu da Enes,
"300 kisi kadar vardik!" karsiligini vermisti."(1) Peygamber'in
arkadaslarindan Cabir anlatiyor: "Hudeybiye günü halk susamisti. Peygamberin
önündeyse bir su kovasi bulunuyordu. O, onunla abdest aldi. Halk, akin
etmisti bu suya. Peygamber 'Ne istiyorsunuz?' diye sordu. Yanina üsüsenler
de, 'Suyumuz yok. Ne abdest alacagimiz, ne de içecegimiz su var' dediler.
'Yalnizca senin yanindakinden baska!' diye eklediler. Peygamber, alini su
kovasina soktu. Ve birden, sular parmaklarindan akmaya basladi. Tipki,
çesmeler gibi. Akan sulardan içtik, abdest aldik." Cabir'e, 'O sirada kaç
kisi vardiniz?' diye soruldu. Cabir'in karsiligi su oldu:"Yüzbin kisi bile
olsaydik, akan su yeterdi bize. Ama, biz orada binbesyüz kisiydik"
Bu iki hadis de, hem Buhari'nin hem de Müslim'in "E's-Sahih"lerinde vardir.
Baska hadis kitaplarinda da.. ------------------- (1): Bkz. Buhari,Babu
Alamati-Nübevve; Bkz. Tecrid:1466; Bkz.Nedvi,Ibid,c.4,s.1698; Bkz.Kadi Iyaz,
Ibid,s.230. -------------------


Yürüyen Agaçlar


Muhammed'in arkadaslarindan Abdullah Oglu Cabir anlatiyor: "Peygamberle
birlikte yürüyorduk. Genis bir dereye indik. Peygamber ayakyolu (tuvalet
ihtiyaci) için biraz gitti. Bir su kabiyla izledim onu. Peygamber bakindi,
arkasina geçebilecegi bir sey, ya da elverisli bir yer göremedi. O sirada,
derenin kiyisindaki iki agaç gözüne ilisti. Hemen agaçlardan birinin yanina
gitti. O agacin dallarindan birini tuttu ve ona, 'Allah'in izniyle bana
boyun eg' dedi. Dal hemen boyun egdi. Tipki, sahibinin ardindan çekilip
götürülen, burnu halkali bir deve gibiydi. Peygamber, sonra öbür agaca
gitti. Onun da dallarindan birini yakaladi. Ona da 'Allah'in izniyle bana
boyun eg' dedi. O da öbürü gibi boyun egdi. Peygamber, iki agacin ortasinda
kalinca, agaçlari birlstirmeye yöneldi. Ve, 'Allah'in izniyle bir araya
gelin' dedi. Iki agaç hemen bir araya geldi. Kendisine çok yakin oldugumu
anlamasin ve beni çok uzaklastirmasin diye, hizla, Peygamber'den biraz öteye
gittim. Oturmus, kendi kendime konusuyordum içimden. Ve dalmis, yanima
yöreme bakinip duruyordum. Birden, Peygamber'le karsi karsiya geldim. O
sirada, agaçlar da ayrilmis, ve her biri kendi kökü üzerine dogrulmustu. Bir
an, Peygamber'i durmus, basiyla öylece isaret ederek agaçlara buyruk verir
gördüm. Sonra dönüp bana yöneldi, Peygamber. Yanima geldiginde de, 'Cabir!
Ayak yolu mucizemi gördün mü?' diye sordu. 'Evet, ey Peygamber! (Gördüm!)
diye karsilik verdim."(1) Bu "hadis-I serif" Müslim'in E's-Sahih'inde de yer
almakta olduguna göre, "saglam" sayilmasi gereken bir hadistir(2). Bu na
benzer "olay"i, Peygamber'in baska "sahabi"leri de anlatirlar. Bu
arkadaslarinin anlattiklarinin özetiyse su: Peygamber'in yine ayakyoluna
gitmesi gerekmis. Elverisli bir yer görememis. Sormus, arkadasindan da öyle
elverisli bir yer bulunmadigini ögrenmis. Bunun üzerine, arkadasiyla,
agaçlara selam ve buyrugunu göndermis. Agaçlar da Peygamber'in "buyrugunu"
duyunca, yerlerinden kopup gelmisler ve Peygamber'i çevrelemisler.
Peygamber, tuvaletini yapmis. Isi bittikten sonra, agaçlar yürüyüp gitmisler
eski yerlerine. Tabii, yine Peygamber'in buyruguyla..(3).Bu da "hadis". (1):
Bkz. Müslim, Ibid, c.4, s.2306,2307 (2): Bkz. Nedvi,Ibid,c.4, s.1657.
Bkz.Kadi Iyaz,Ibid,s.241 (3): Bkz. Buhari,Babu Alamati'n-Nübevve,
bkz.Tecrid:1465.hadis. Bkz. Müslim, Babun Fi Mucizatu'n-Nebiy (Kitabu'
l-Fedail),hadis no:6, c.4,s.1783. Ayrica, bkz. Nedvi, Ibid, c.4, s.1687.
Bkz. Kadi Iyaz, Ibid, s.229,230. -------------------------------------


Üfürükle Çogalan Yemek

Buhari ve Müslim'in birlikte "sahih (saglam)" bulup kitaplarina yazdiklari
bir hadis: Enes anlatiyor: "Ebu Talha, karisi Ümmü Süleym'e söyle demisti:'
Peygmber'in sesini biraz güçsüz buldum. Aç oldugunu sezdim bundan. Yiyecegi
birseyin var mi?' Karisi, 'Evet,' demis ve birkaç arpa ekmegi çikarmisti.
Kadin, sonra bir basörtüsü çikrdi; basörtüsünün bir ucuyla ekmekleri sardi,
ve koltuguma yerlestirdikten sonra, öbür ucuyla da üzerinden örttü. Ve beni
ekmeklerle peygambere gönderdi. Gittim, Peygamber'I mescidde buldum. Yaninda
kisiler vardi. Dikildim üzerlerinde. Peygamber bana sordu:'Seni Ebu Talha mi
gönderdi?' 'Evet,' dedim. Sordu, 'yiyecekle mi?' Yine, 'Evet,' karsiligini
verdim. Peygamber, sonra yanindakslere 'Haydi, kalkip gidelim,' dedi ve
yürüdü. Ben de önlerinde yürüyordum. Önce kalkip, Ebu Talha'ya haber verdim.
Ebu Talha da karisina 'Ümmü Süleym! Peygamber bir sürü insanla geliyor.
Evimizdeyse, onlara yedirebilecegimiz hiç bir seyimiz yok!' dedi. Karisiysa,
'Allah ve Peygamberi daha iyi bilir durumumuzu!' dedi. Ebu Talha, bu kez
Peygamberi karsilamya çikti ve onunla birlikte içeri girdi. Peygamber, 'Ümmü
Süleym! Yiyecek olarak yaninda neyin varsa getir!' dedi. O da daha önce
Peygamber'e gönderdigi ve geri getirilen ekmekleri getirip koydu önüne.
Peygamberin buyruguyla ekmekler parçalandi. Ümmü Süleym, ekmeklerin üzerine
tulumdan yag döktü ve karistirdi. Sonra, Peygamber, ekmeklerin üzerine Tanri
ne dilediyse söylyip okudu (okuyup üfledi). Sonra Ebu Talha'ya, 'On kisiye
izin ver (gelsinler)!' dedi. Ebu Talha, söyleneni yapti. On kisi gelip
doyuncaya dek yediler. Sonra çikip gittiler. Daha sonra, Peygamber yine, 'On
kisiye daha izin ver(gelsinler)!' dedi. Ebu Talha yine söyleneni yapip,
ikinci on kisiyi de buyur etti. Onlar da yediler, doyup gittiler. Peygamber
yine 'On kisiye daha izin ver(gelsinler)!' dedi. Ebu Talha üçüncü on kisiyi
de çagirdi ekmek yag karisimi yemege. Onlar da karinlarini doyurup,
çiktilar. Peygamber yine, 'On kisiye daha izin ver(gelsinler)!' dedi. Ebu
Talha dördüncü on kisnin de sofraya gelmesini sagladi. Onlar da yediler,
doydular. Toplulugun tümü doydu ononla. Ve topluluk, 70-80 kisi kadar
vardi." (Bkz. Buhari, Babu Alamati'n Nübüvve; Bkz. Kadi Iyaz, Ibid, 243.)
Bir diger "çogaltma olayi" da söyle: Buhari'nin E's-Sahih'inde, Cabir
anlatiyor: "Babam ölmüstü, geriye agir borç birakmisti. Peygamber'e vardim.
'Babam ölürken çok borç birakti. Geriye kalan hurmaligin gelirinden baska
hiçbir seyim yok. Yillarca ödesem bile, hurmaligin ürünü, borcu kapatmaya
yetmez. Bari benimle gel de, alacaklilar bana kötü söz söylemesinler!'
dedim. Geldi, Peygamber. Hurma harmanligindaki yiginlardan birini dolasti ve
dua etti (okuyup üfledi). Sonra, öbür kesimi dolasip dua etti. Daha sonra
oturup sunlari söyledi: 'Hurmalariniz alin, çikarin harman yerinden.(Kimin
ne alacagi varsa, alip götürsün)' Hurmalar da tüm alacaklilara yetti, tüm
borçlar ödendi. Hatta, bir o kadar da geriye kaldi hurma ürününden.
(Bkz.Buhari, Babu Gazveti Hayber, Menakibu Ali..; Bkz. Müslim, Babu Fedaili
Ali; Bkz. Nedvi, Ibid, c.4, s.1663; Bkz. Kadi Iyaz, Ibid,
s.261). -------------------------

Ikiye Bölünen Aydede


Bunu da biliyor muydunuz? Hiçbir astronomi ve tarih kitaplarinda yazmayan
bir doga olayini Muhammed gerçeklestirmis(!)..Ay'I ikiye bölmüs
kendileri..Sahitleri de var..Hadis kitaplarina geçmis bu olayi(!), kaynak
gösterilen hadis kitaplarinda yazdigi sekilde aktaralim.. Muhammed'in
istegiyle ay ikiye bölünmüs:
Kur'an'da bir "Kamer" Suresi var. Kamer, ay demektir. Bir mucize olarak,
ayin bölündügü anlatildigi için, sureye bu ad verilmis. Surede, bakin, ne
"buyuruluyor"? "Kiyamet yaklasti, (onun için:) Ay ikiye bölündü. Bir mucize
görünce yüz çevirirler ve :'Süregelen bir büyüdür' derler."(Ayet 1-2) .. Söz
konusu mucize, en saglam sayilan hadis kitaplarinda da yer alir. .. Buhari'
nin kitabina aldigi bir hadisin anlami söyle: "Abdullah Ibn Mes'ud'dan
aktarilmistir.: Ibn Mes'ud der ki: Ay, Peygamber'in zamaninda ikiye bölündü.
Onun üzerine Peygamber, 'Tanik olun!' dedi. (Bkz.Kamil Miras, Ibid, c.9,
s.369) Yine Buhari'nin, Enes Ibn Malik ile Abdullah Ibn Abbas'tan gelen iki
aktarmasi daha var. Bunlardan birinde, éMekke putataparlarinin Peygamber'den
mucize istedikleri, Peygamber'in de onlara Ay'in ikiye bölündügünü
gösterdigi" anlatilir. Öbüründe, yine, "Peygamber zamaninda, Ay'in ikiye
bölündügü" açiklanir. (Bkz.Sahihu'l Müslim, yay. Muhammed Fuad Abdulbaki,
Beyrut, 1972; Kitabu Sifat'l-kiyameti ve'l -cenneti ve'n -Mar, Babu Insikaki
'l-kamer, c.4,s.2158, hadis no.44; Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'
l-Menakib/36; Müslim, e's-Sahih, Kitabu Sifati'l-Münafikin/46-47, hadis
no:2802.) Daha ayrintili bilgi veren hadisler de var: Müslim'in E's-Sahih'
ine aldigi hadislerden birinin anlami tam söyledir: (Bkz. Müslim, e's-Sahih,
Kitabu Sifati'l-Münafikin/46-47, hadis no:2800.) "Abdullah Ibn Mes'ud der
ki: Biz, Peygamber'le birlikte Mina'da bulunuyorduk. O sirada, Ay iki
parçaya ayrildi. Bunlardan bir parça, dagin arka yaninda, bir parça da dagin
beri yaninda kaldi. Bunun üzerine Peygamber,'Tanik olun!' dedi bize. (Bkz.
Ibn Melek, Mebariku'l-Ezkar mi Serhi Mesariki'l-Envar, Istanbul, 1309, c.2,
s.263. Bkz. Buhari, Babu Alamati'n-Nübevve ve Müslim, Kitabu'l Sifati'
l-Kiyameti ve'l -Cenneti Ve'r-Nari, Babu Insikaki'l-Kamer. Bkz. Süleyman
Nedvi, Islam Tarihi Asr-i Saadet, çev. Ömer Riza Dogrul, Istanbul, 1928,c.4,
s.1606-1607, 1606'daki dip not. Bkz. Kamil Miras, Sahih-I Buhari Muhtasari
Tecrid-I Sarih Tercemesi, Istanbul, 1945, TC Diyanet Isleri Reisligi
Nesriyati, c.9, s.369.) Bu hadisi, birçogu gibi, Tirmizi de kitabina
aldiktan sonra ayeti de eklemistir. "Ay'in bir parçasinin bir yaninda, öbür
parçasinin da kaldigi bildirilen dag" hangi dagdir? Bu da açiklaniyor
Hadis-I Serifler'de: "Hira" Dagi. Buhari ve Müslim'in ittifak ettikleri,
yani ikisinin de alip yazdiklari bir hadiste de dagin adi Hira olarak geçer.
..
Siz neye inaniyorsunuz?

Muhammed'in Doktorlugu I


".. Tükürükle Tedavi: Muhammed'in birçoklarini "tükürükle" tedavi ettigi
anlatilir. Böyle tedavi ettikleri arasinda, damadi Ali de bulunmakta..

Muhammed: "Ali nerede?"
Sahabe: "Gözleri agriyor (hasta)"
Muhammed: "Bana gelsin"

Bu konusmadan sonra Ali, Muhammed'e gelir. Ve Muhammed, Ali'nin gözlerine
tükürür, tedavi eder. Hadiste, aynen su anlamdaki sözler yer alir:
"Peygamber, Ali'nin gözlerine tükürdü ve gözler hemen orada iyilesti.
Öylesine ki, gözlerde hiç agri bulumamis gibiydi." (Bkz. Buhari, e's-Sahih,
Kitabu'l-Cihad/102, 143; Tecrid, hadis no: 1236; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'
l-Cihad/132, hadis no: 1807 ve öteki hadis kitaplari.)
Üfürükle tedavi: Hadislerde pek çokörnek verilir. Ve, iki türü vardir.
Tedavide tükürüksüz üfürük, tükürüklü üfürük.. Tükürüksüz üfürük: Hadislere
göre Muhammed, bu yöntemle kiriklari, yaralari, kiliç yaralarini bile tedavi
ediyordu. Yani okuyup üfürerek.
Ekva Oglu Seleme, Hayber'de bacagindan vurulur. Muhammed'e gelir. Muhammed,
"üç nefes" eder, yani okuyup "üç kez üfürür". Seleme'nin sorunu, agrisi,
sizisi kalmamistir. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, kitabu'l-Megazi,/38; Tecrid,
hadis no: 1611; Ebu Davud, Sünen, Kitabu't-Tibb/19, hadis no:3894 ve öteki
hadis kitaplari.)
Tükürüklü üfürük: Ali'nin gözlerinin tedavisinde görüldügü gibi, pekçok
olayda bu yöntem uygulanirdi. Ilkellerde de bu tedavi yöntemi çok geçerli ve
yaygindir. Prof.Dr.Veyis Örnek sunlari yazar: "Tükürük (ilkellerde) hastalik
tedavisinde kullanilir. Tüküren kimsenin mistik ve majik (büyüsel) gücünü
karsisindakine geçirdigine inanilir. Ayrica nazar inancinin yaygin oldugu
yerlerde, kötülügü uzaklastirici pratikler de kullanilir" (Bkz. Örnek,
Etnoloji Sözlügü, Tükürük Mad.)
Üfürükle tedavinin alanina giren hastaliklar: Yukarida da belirtildigi gibi,
hadislerde bu tedavi yönteminin pek çok olayda kullanildigi anlatilir.
"Nazar"a (göz degmesi"ne karsi üfürük: Yüzünde "sarilik" belirtisi görülen
bir kiz görür Muhammed. Ve hemen buyurur: "Bu kizcagizi okutup üfletin.
Çünkü buna göz degmistir (nazar var)." (Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu'
l-Tibb/35; Tecrid, hadis no:1933; Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selam/59,
hadis no:2197 ve öteki hadis kitaplari.)
Muhammed'in karilarindan Aise anlatiyor: "Peygamber, göz degmesine karsi
(tedavi için) okuyup üfürmeyi buyurmustur." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu'
t-Tibb/35; Tecrid, hadis no:1932; Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selam/55-56,
hadis no:2195 ve öteki hadis kit.)
Yilan, akrep böcek sokmalarinda üfürük: Malik Oglu Enes anlatiyor:
"Peygamber, böcek, akrep, yilan zehirlenmelerinde ve kulak agrisinda tedavi
için okuyup üflemeye izin verdi." (Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tibb/26;
Tecrid, hadis no:1929; Müslim, Kitabu's-Selam/57-58, hadis no: 2196 ve öt.)
Ayni seyi Aise de anlatiyor. (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tibb/35;
Tecrid, hadis no:1934; Müslim e's-Sahih, Kitabu's-Selam/52-53, hadis
no:2193)
Üfürükle tedavi ücreti ve Muhammed'in payi: Hadiste anlatildigina göre: Ebu
Said ve Peygamber'in öteki arkadaslarindan bir kalabalik, birkesim yeri ele
geçirmek için yola çikar. Yollari bir kabileye düser. Kabile baskanini akrep
sokmustur. "Peygamber'in arkadaslari"na basvurulur. Tedavi için birsey bilen
olup olmadigi sorulur. Ebu Said Hudri atilip, baskani tedavi edebilecegini
söyler. Ücret pazarligindan sonra tedaviye girisir. Fatiha suresini okuyup
üfürür. Baskan kurtulmustur. Ücret: Bir sürü koyun. Yani, akrep zehirini
okumayla, üfürükle tedavinin karsiligi. Bu arada sürünün Ebu Said ve
arkadaslari arasinda bölüstürülmesi söz konusu olunca sorun çikar. Çözüm
için "Peygamber"e götürülür konu. Olay ve tedavi anlatilir. Alinan ücret
de..Bunun üzerine, Muhammed'in verdigi karsilik su olur: "Çok iyi etmissiniz
(bu tedavi ve ücret isinde) Koyunlari simdi paylastirin ve benim payimi da
ayirin.." (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tibb/39; Tecrid, hadis no:1031;
Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selam/65-66, hadis
no:2201)" --------------------------------------


Muhammed'in Doktorlugu II


Üfürükle tedavide el sürme, oksama: Vücudun agriyan, aciyan yerine el
sürerek okunur; üflenir. Muhammed de böyle yapardi hastalarina. Muhammed'in
karilarindan Aise anlatiyor: "Hastaya, Peygamber sunu diyerek tedavi ederdi:
'Kimimizin tükürügüyle yöremizin topragidir bu..Efendimizn (Tanrimizin)
izniyle hasta iyilesir bununla."(Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tibb/38;
Tecrid, hadis no:1935; Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selam/54, hadis no: 2194;
Ebu Davud, Sünen, Kitabu't-Tibb/19, hadis no: 3895 ve öteki hadis kit.)
Aise, Muhammed'in baslangiçta "Bismillah (Tanri adiyla)" dedigini de anlatir
ayni hadiste. Ve bu hadisin açiklamasi söyle yapilir: "Peygamber,
'tükürügünden' isaret parmagina bulastirir ve bu parmagi topraga sürerdi.
Tükürüklü ve toprakli parmagiyla da hastayi sivazlar, elini (parmagini),
hastanin hastalikli yerinin üzerinde gezdirirdi." (Bkz. Kamil Miras, Sahih-I
Buhari Muhtasari Tecrid-I Sarih Tercümesi, 12/92, hadis no: 1935; Müslim,
yukaridaki hadis, 2/1724.) Yine Aise anlatiyor: "Bizden bir insan,
hastaligindan sikayette bulundugunda, Peygamber eliyle hastalikli yere
dokunurdu (elini agriyan, aciyan yer üzerinde gezdirip
oksardi).."(Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tibb/38; Müslim, e's-Sahih,
Kitabu's-Selam/46, hadis no:2191 ve öt.) Aise, Muhammed'in bu sirada hangi
duayi okuyup üfürdügünü de ayni hadiste açiklar. Yukaridaki ve daha birçok
hadislerde anlatildigina göre, Muhammed tükürüklü ya da tükürüksüz üfürükle
tedavi ederken degisik seyler mirildanir ve elini hasta üzerinde gezdirirdi.
Din etnolojisi alaninda inceleme ve arastirmalar ortaya koymustur ki,
ilkellerde de bu tedavi yöntemi vardir. Büyüsel etki görülür. O nedenlerle,
ilkellerde "büyücü", ayni zamanda hastalara bakan bir tür doktordur. Ebu'
l-As Oglu Osman anlatiyor. Bu Osman'da bir agri-aci vardir. Gelip Muhammed'e
anlatir. Muhammed de hemen sunu söyler: "Elini, vücudunun o agriyan yerine
koy ve sunlari oku.." Üç kez bismillah demesini, yedi kez de baska bir dua
okuyup üfürmesini bildirir. (Bkz.Müslim, e's-Sahih, Kitabu's-Selam/67, hadis
no: 2202)
Deliligin üfürükle tedavisi:
Temim kabilesinden Salt Oglu Harice'nin amcasi Ilaka, yeni müslüman
olmustur. Müslüman olup Muhammed'in yanindan ayrildiktan sonra, yolu bir
kabileye düser. Bu kabilede demir zincire vurulup baglanmis bir deli adam
vardir. Ailesi, yeni müslüman Ilaka ile konusur: "Evet.." "Duydugumuza göre,
sizin sahibiniz (Muhammed), Tanri'dan yarali seyler getirmis. Sen de onun
arkadasi olduguna göre, bu hastamizi (deliyi) iyilige kavusturacak birsey
biliyormusun? Yeni Müslüman (nasilsa ögrendigi) Fatiha suresini okuyup
üfler, deliye. Zincirlerle bagli deli iyilesir. Ve yeni müslüman (Ilaka),
tedavisinin karsiliginda delinin ailesinden yüz koyun alir. Muhammed'e
geldiginde olayi anlatir. Muhammed'le söyle konusurlar: "O deliyi tedavi
ederken, Fatiha'dan baska birsry okumadin degil mi?" "Hayir." "Canim üstüne
andiçerek söylerim ki, sen öyle baskalari gibi batil bir tedavinin
karsiligini alip yemiyorsun. Hak olan bir üfürükle tedavinin karsiligini
alip yiyorsun.(Yani, üfürügünün karsiliginda aldigin yüz koyun sana
helaldir, hk ettin bunu.)(Bkz. Ebu Davud, Sünen, Kitabu't-Tibb/19, hadis no:
3896; Ahmed Ibn Hanbel, Müsned, 5/211)
Üfürügün hastaliga karsi koruyuculugu:
Hadislerde, üfürük tedavi yöntemi olarak yer aldigi gibi, hastaliklara,
tehlikelere karsi koruucu olarak da yer alir. Örnegin, yilan, akrep
sokmalarina karsi bir önlem diye ögütlenir. Akrap sokmus, zehirlenmis olan
birinin basvurdugu Muhammed, sunlari söyler: "Sen yatarken, sunlari okuyup
üfürmüs olsaydin, akrep seni sokmayacakti. Soksa da zarar vermeyecekti."
(Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'z-Zikr, hadis no: 2709; Ebu Davud, Sünen,
Kitabu't-Tibb/19, hadis no:3898.) Üfürük, cinlere, seytana karsi da bir
önlem olarak gösterilir. (Bkz. Ebu Davud, Sünen, hadis no: 3893)
Hastaliga karsi temizlik:
Hadiste bir temizlik örnegi ve önemli bir önlem: "Herhangi birinizin yiyecek
kabina bir sinek düsse (sinegin tümü batmis degilse) tümünü iyice batirsin
kaba. Çünkü, sinegin bir kanadinda zehir, öbür kanadinda zehire karsi sifa
vardir." (Buhari'de de yer alan hadis için, Diyanet yayinlarindan Tecrid-I
Sariha, 1941 no.lu hadise bkz.)


Kur'an'in yazilisi ve Degis(tiril)mesi


Kur'an'In Orijinalleri YakIldIgI Için $imdi Yok
Kur'an'In ilk orijinali: Küçük ta$lar, deri, agaç parçasI, kemik gibi
çe$itli nesnelere yazIlIydI. YakIldI.
Kur'an'In ikinci orijinali: Ebubekir döneminde yapIlan derleme. YakIldI.
Kur'an'In üçüncü orijinali: Osman döneminde olu$turulan "azmalar". Bunlar da
dünyanIn hiç bir tarafInda yok.
YapIlan inceleme ve aktarmalarla görülen o ki: Muhammed'in "vahy katiplerine
yazdIrdIgI" bildirilen "Kur'an"In ne "aynI" ne de "tümü" eldeki Kur'an'da.
Halife Mervan kendi gerekçesini $öyle açIklar; "Onda yazIlI olanlar, Osman
tarafIndan yazdIrIlan mushaflara geçmi$tir. ArtIk ona gerek kalmamI$tIr.
YakIlIp yok edilmeseydi, zamanla ku$kulara yol açIlabilir, ondan alInarak
yazIlan mushaflar çevresindeki ku$kularI önlenemeyebilirdi. Bundan korktum,
o nedenle yaktIrdIm."(Kaynak: Ib Ebi Davud, Leiden 1937, yay.,s.243-Suphi e'
s-Salih Mebahis Fi ulum-il Kur'an).
Kur'an nasIl derlendi?
Kur'an ayetleri bugünkü biçimi ile yazIlIp bir araya getirilmi$ degildi.
Hadislerde peygambere vahy olan ayetler çe$itli nesneler üzerine yazIlIydI;
hepsi de dagInIk durumdaydI. Ayetler "Lihaf" (küçük ta$lar), "RIka" (deri
agaç yapragI, bir çe$it kagIt), "Ektaf" (deve ve koyun kemikleri), "Usub"
(agaç parçasI" gibi nesnelere yazIlmI$tI.
Yitip gitmesin diye tümünü bir araya getirme çabasIna ilk kez halife
Ebubekir döneminde gerek duyuldu ve bu çabalar gerçekle$tirildi.
Bir aktarma da "bunlarIn tümünün peygamberin evinde, bir arada bulundugu ve
dagInIkken bir araya getirip, içinden eksilen olmasIn diye ortasIndan iple
baglanmI$ oldugu" da açIklanIr.
Buhari'nin yer verdigi bir hadise göre; "dinden dönü$" (ridde) olaylarI ve
bu olaylar nedeniyle sava$ hali vardI. Kur'an'I ezber etmi$ ki$ilerin bir
bölügü ölmü$tü. Ölenlerin sayIsI artabilirdi, bunlarIn tümü ölüp gitmeden
Kur'an'In orada burada yazIlI ayetleri derlenmeli, tümü bir kitap haline
getirilmeliydi. Hattaboglu Ömer durumu ve konunun önemini Halife Ebubekir'e
anlattI. Ayetletin derlenmesini önerdi. Halife ba$langIçta pek dogru
bulmamI$tI bu görü$ü.
"Peygamberin yapmadIgI $eyi yapmak nasIl dogru olabilirdi?" diye
dü$ünüyordu. Ömer direndi ve önerisini kabul ettirdi. I$in gerçekle$mesi
için de Zeyd Ibn Sabit'e görev verildi. Zeyd "Ebubekir bana 'Sen akIllI bir
gençsin. Peygambere vahy yazdIgIn için senin ba$aracagIna güveniyorum.
Ara$tIr ve topla Kur'an ayetlerini' dedi, TanrI'ya ant içerek söylrim ki,
daglardan bir dagI yükleyip ta$ImayI önerseydi, buyurup verdigi görev kadar
bana agIr gelmeyecekti. Yani Kur'an'I derlemek kadar.." diyor ama sonunda
görevi kabul ettigini söylüyor ve i$i nasIl yaptIgInI $öyle dile getiriyor:
"Kur'an (ayetlerini) derlemeye koyuldum. Hurma dallarIndan, küçük ta$lardan
ve ki$ilerin ezberlerinden izleyip derledim. I$in sonunda, Tevbe (Beraet)
suresinin sonunu, Ebu Huzeymetu'l-Ensari'de buldum. Ki, ba$kasInda
bulamamI$tIm bu parçayI". Zeyd, bu parçanIn Tevbe Suresinin sonundaki
ayetleri (128 ve 129. Ayetleri) olu$turdugunu açIklIyordu.
Böylece Zeyd, Kur'an ayetlerini derleme i$ini yaparken iki kaynaga
ba$vurmaktaydI: Ayetlerin yazIlI oldugu nesneler (agaçlar, ta$lar..) ve
ezber bilenlerin bellekleri.
Ebubekir döneminde yazIlan Kur'an için ba$vurulan ezbercilerin ba$ka deyi$le
hafIzlarIn sayIsI Müslümanlar arasInda tartI$malIdIr. O döneme ili$kin
kaynaklardan Buhari'nin "e's-Sahihi"nde yer alan üç hadisten anla$IldIgI
kadarIyla Kur'an'In tümünü ezberleyenlerin en iyimser rakamla 7 ki$i oldugu
kabul edilebilir. AynI zamanda, Peygamber dönemindeki "hafIz"larIn, yani Kur
'an'I tümüyle ezberlemi$ olanlarIn sayIsI pek azdI.
Buhari'nin "e's-Sahih"inde geçen hadis $öyle:
Birinci hadis: Amr Ibnu'l-Ass anlatIyor: Peygamberin "Kur'an'I dört ki$iden
alIn, Abdullah Ibn Mes'ud'dan, Salim'den, Muaz'dan ve Übeyy Ibn Ka'b'den"
dedigini i$ittim. (Buhari, Fadailu'l-Kur'an 8.)
Ikinci hadis: Enes anlatIyor: "Peygamber öldügünde, dört ki$iden ba$ka Kur'
an'I tümüyle ezberlemi$ olan yoktu. Ebu'd-Derda, Muaz Ibn Cebel, Zeyd Ibn
Sabit ve Ebu Zeyd." (Buhari.)
Üçüncü hadis: Katade'den aktarIlIyor: "Malik oglu Enes'e; 'Peygamber
döneminde, Kur'an'I tümüyle ezberleyenler kimlerdir?' diye sordum. $u
kar$IlIgI verdi: 'Dört ki$i. Tümü de Medine'li. Übeyy Ibn Ka'b, Muaz Ibn
Cebel, Zeyd Ibn Sabit ve Ebu Zeyd (Buhari, aynI yer, Müslim 2465. Hadis.)
Bu hadislerde adlarI yazIlI olanlarI topladIgImIz zaman Peygamber döneminde
Kur'an'I tümüyle ezberlemi$ olanlarIn sayIsI yedi idi demek gerekiyor: Ibn
Mesud (Birinci hadiste), Salim (birinci hadiste), Muaz Ibn Cebel (birinci,
ikinci ve üçüncü hadiste.)
Islam dinbilirleri bu hadislerdeki açIklamalarIn "dinsizlerin i$ine
yaradIgInI" ileri sürerler. Suyuti, El Itkan, MIsIr 1978, c.1, s.94, satIr
13.) Il itkan'da daha ba$kalarInIn da Kur'an'I ezberlemi$ olduklarI adlarI
ile açIklanIyor. Ama aktarmayI yapan, bu adlarI sayIlanlardan kimilerinin,
Kur'an'In tümünü ezberleme i$ini Peygamberin ölümünden sonra bitirdiklerini
açIklamaktadIr. (El Itkan, 95-96.)
Zeyd Ibn Sabit, herhangi bir parçayI Kur'an'a geçirmk için "iki tanIk"
ko$ulu koymu$tu. Ancak bir tanIkla Kur'an'I alma geregi duydugu ve geçirdigi
parçalar da vardI. Örnegin, Ube Huzeyme'de buldugu ve Tevbe Suresi'nin son
iki ayetini olu$turan parça böyleydi.
Kur'an'I derleme ve yazma i$i bir yIl sürer. Bu i$e giri$ildiginde Ömer ile
Zeyd, mescidin kapIsIna oturmu$lar, "herkesin Peygamberden ayet olarak elde
ettigi ne varsa getirmesini" istemi$lerdi.
Ba$arIlan i$, kaynaklarda $öyle tanImlanIr: Kur'an ayetlerinin, surelerinin
bulundugu iki kapaklI bir kitap.
Derlenip yazIlan sayfalar, ölene dek Ebubekir'in yanInda kaldI, sonra Ömer'
in (halife) yanInda bulundu. O da ölünce, kIzI Hafsa'ya verildi.
Kur'an ikinci kez derleniyor:
Buhari'de yer alan bir hadis $öyle: Ermeniyye ve Azerbeycan'I ele geçirmek
için sava$IlIyordu. Huzeyfe, Ibnu'l-Yeman, Halife Osman'a geldi.
MüslümanlarIn okuduklarI Kur'an'lardaki birbirini tutmazlIktan yakIndI,
"Emire'l-Mü'minin! Bu ümmet, kendisinden önceki Yahudiler ve HristiyanlarIn
içine dü$tükleri birbirini tutmazlIIklar gibi bir duruma dü$tü!" Bunun
üzerine Osman, Hafsa'ya adam göndredi, ba$ka Kur'an nüshalarI yazIp almak
için kendisinde bulunan sayfalarI (yani Ebubekir döneminde yazIlan kitabI)
göndermesini istedi. "I$ bitince sana geri gönderirim" dedi. Hafsa da
gönderdi o sayfalarI Osman'a. Osman, hemen Zeyd Ibn Sabit'e, Abdullah Ibn
Züyebr'e, Sa'd Ibnu'l-As'a ve Hi$am oglu Haris oglu Abdurrahman'a buyrugunu
verdi. Onlar da Hafsa'dan getirilenden alIp Kur'an nüshalarInI olu$turdular.
Osman, kuruldaki üç ki$iye $unlarI söyledi: "(Medine'li) olan Zeyd ile, Kur'
an'dan herhangi bir kesimde ters dü$tügünüz zaman, tartI$ma konusu olan
parçayI Kurey$ dili ile yazIn. Çünkü Kur'an sadece Kurey$ dili ile
inmi$tir."
Onlar da bu buyrugu yerine getirdiler. Sonunda (esas) sayfalardan Kur'an
nüshalarI olu$turup i$i bitince, Osman, söz konusu sayfalarI (Hafsa'dan
getirilenler) geri gönderdi. AlInan nüshalarIn da her bir kesime
gönderilmesini buyurdu. VebunlarIn dI$Inda kalan her bir Kur'an sayfasInI ya
da MushafI buyurup yaktIrdI.(Bkz. Buhari, e's- Sahih, Kitabu Fedaili'l-Kur'
an/3.)
Buhari'nin kendisine anlatIlan çabalardan ve "Kurey$li olanlarla olmayanlar
arasInda" belirecek anla$mazlIgIn çözüm biçiminden anla$IldIgIna göre, Kur'
an nüshalarInI ortaya çIkarIrken, Hafsa'daki Mushaf'tan aynen kopya etmek
söz konusu degildi.
Ileri sürülegelen "aynen kopya edildigi" ileri sürülürken, neden kopye
edildigine de "agIz ($ive) farklarIndan dolayI" diye gerekçe gösterilir.
Ancak, Dr. Suphi e's-Salih, Mebahis Fi Ulumi'l-Kur'an (Beyrut 1979) adlI
eserinin 80, 84, 85 sayfalarInda bu gerekçenin inendIrIcI olmadIgInI
belirtiyor. Dr. Suphi'ye göre, o zaman aynI metni, aynI sözcükleri degi$ik
okunacak nitelikte yazIp yansItabilmek için gerekli i$aret ve noktalama
yoktu. O zamanki yazI harflerinin dI$Inda i$aretsiz harfler de noktasIzdI.
KIsacasI, halife Ebubebekir döneminde olu$turulan "mushaf", istenseydi bile,
çe$itli kabile agIzlarInI ($iveleri) içerir nitelikte yazIlIr olamazdI.
Durum böyle olunca, $u sorular kar$IlIksIz kalIyor: Ebubekir döneminde
hazIrlanan ve Hafsa'dan alIp getirilen "Mushaf" ile Osman döneminde meydana
getirilen "nüshalar, mushaflar" arasIndaki fark neydi? Yeni çalI$ma ile
gerçekle$tirilen nedir?
YukarIda anlamI sunulan hadiste bu açIklanmamakta. Ancak, hadisin devamI
niteligindeki bir açIklamada, yapIlan i$in sadece "bir temel nüshadan
alInIp, ba$ka mushaflara aktarma" olmadIgInI anlatIr niteliktedir.
Dörtlü kurulda yer alan Zeyd Ibn Sabit, $öyle diyor: "Mushaf olu$turma i$ini
yaparken, Ahzab Suresinin sonundan bir ayet yitirdim ('fakattu'). Ki,
Peygamberin onu Kur'an'dan bir parça olarak okudugunu i$itip tanIk olmu$tum.
AradIk bu ayeti. Ve Sabit oglu Huzeyme el Ensari'de bulduk (Ahzab suresine
23.ayet) ekledik o mushafta." (Itkan, MIsIr, 1978, C1, s.79.)
Birinci derlemenin yakIlmasIndaki amaç:
Ölümüne degin sandIgInda saklayan ve alInIp yakIlmasInI önleyen Hafsa idi.
Bu koruyucu ölünce, Kur'an'In TanrI'sI "Ku$kusuz Zikr'I (Kur'an'I) biz
indirdik; ku$kusuz koruyucularI da yine biziz" (Hicr, ayet:9) dese de
koruyucusu kalmamI$tI. Mervan Ibn Hakem, "sandIktan" aldIrtIp getirmi$ ve
yaktIrmI$tI. Mervan'In bu ilk derlemeyi yaktIrmasIndaki gerekçesini, kendisi
$öyle açIklIyor: "Bunu yaptIm, çünkü, O'nda yazIlI olanlar, resmi (Imam)
Mushaf'a yazIlIp geçrilmi$ ve korunmu$tur. Korktum ki aradan uzun zaman
geçtiginde ku$kucu kimseler bu (resmi) Mushaf hakkInda ku$kuya dü$erler."
(Bkz. Dr. Subhi e's_Salih, Mebahis fi Ulumi'l-Kur'an, s.83. DayandIgI
kaynak: Ibn Ebi Davud, Kitabu'l-Mesahif, s.24.) Oysa, asIl "ku$ku"lara yol
açan, esas alInmI$ oldugu belirtilen ilk derlemenin yakIlmasI olmu$tur.
Çünkü, ilk derleme ile, sonraki (Osman döneminde olu$turulan ve Imam adI
verilen) "Mushaf" arasInda fark olmasa idi, ilkini yakma yoluna gidilir
miydi? Ilk derlemede bulunmayan eklemeler ya da Kur'an'dan çIkarmalar
yapIlmamI$ olsaydI, neden korkulmu$tu?
Muhammed Döneminin Kur'an'I ile Bugünkü Kur'an AynI Degil:
Burada çok önemli bir tanIklIga ba$vuralIm: Ibn Ömer diyor ki: "Hiçbiriniz,
Kur'an'In tümünü aldIm (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kur'an'In
çogu yok olup gitmi$tir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarInI elimde tutuyorum'
desin yalnIzca." (Bkz.Suyuti, el Itkan, 2/32.)
Bu tanIklIk, bugün elimizdeki Kur'an'la, Muhammed'in "vahy katipleri"ne
yazdIrdIgI bildirilen Kur'an'In aynI olmadIgInI çok açIk biçimde anlatmIyor
mu? KaldI ki, Ibn Ömer, Osman dönemindeki derlemeden sonra bu sözü
söylemi$tir. Yani, Osman döneminde olu$turulan "Mushaf"In da orijinali yok.
O el yazmasI, Dünya'nIn hiç bir yerinde bulunmuyor.
Temel kaynaklarda sözü edilen, ama bugün bulunmayan "degi$ik mushaflar" da
üzerinde durulmaya deger nitelikte. Suyuti'nin el Itkan'Inda, Buhari'nin
eserlerinde bazI önemli mushaflardan ve bu mushaflarIn içindeki surelerin
listelerinden söz edilir. Örnegin, Muhammed'in en yaInlarIndan biri bilinen
ve Peygamberin, Kur'an için ezberine ba$vurulacak dört ki$iden biri olarak
belirttigi Ibn Mesud'un mushafI, yine Muhammed'in danI$IlmasI gereken dört
ki$iden biri olarak söz ettigi Übeyy Ibn Ka'b'In mushafI, Abdullah Ibn Abbas
'In mushafI, Muhammed'in karIlarIndan Ai$e'nin mushafI, Ali'nin mushafI
bunlarIn ba$lIcalarI.
AyrIca bugün Alevi'lerin, Ali'nin mushafI olarak sözettikleri bir mushaf ve
Hindistan'da saklanan ayrI bir mushaf daha var.
Suyuti'nin ve Buhari'nin kitaplarInda belirtilen mushaflardan hiçbiri
günümüze gelememi$. Ancak bunlarIn içerik listeleri yazIlmI$tIr. AyrIca bazI
din kitaplarInda, bunlarda bulundugu söylenen ayet ve surelerden parçalar
günümüze kadar gelmi$tir. Eldeki resmi nüshadan içerik yönünden farklI
olduklarI bu listelere bakInca hemen anl$IlIyor. Örnegin, Ibn Mesud'un
"Mushaf"Inda Fatiha Suresi gibi çok temel bir sure yok. Felak ve Nas
sureleri de..Ali'nin surelerinin sIrasI bugünküne uymuyor. Suyuti,
kitabInda, Bakara suresinin, Ahzab suresi ile aynI uzunlukta oldugunu
aktarIyor. (Bkz. Suyuti, el Itkan, 2/32.) Oysa bugün, eldeki resmi Kur'an'
da, Bakara 286 ayet iken, Ahzab yalnIzca 73 ayettir.
Üçüncü halife Osman döneminde bir heyet tarafIndan yeniden derlenip yazIlan
Kur'an'larIn kaç adet oldugu ve $u anda nerede bulunduklarI tartI$malIdIr.
Kimilerine göre dört, kimisine göre be$ ya da yedi adet yazIlmI$tIr. Dört'
tür diyenlere göre, Osman bir nüshasInI kendisine alIkoymu$, digerlerini
Kufe'ye, Basra'ya ve $am'a göndermi$tir. Mekke'ye, Yemen'e ve Bahreyn'e
gönderilenlerden de söz ediliyor.
Kimi kitaplardaki bilgilere göre, bu nüshalardan kopya edilip çogaltIlmasIna
izin verilmi$, kimi ki$iler kendileri için "mushaf"lar meydana
getirmi$lerdir. Ancak, o zaman bu mushaflarda bulundugu söylenen ve örnekler
aktarIlan bazI Kur'an parçalarInIn resmi Kur'an'da bulunmamasIna ne demeli??
BazI Islam kaynaklarInda, Osman döneminde çogaltIlan nüshalarIn bir kIsmInIn
bugün elde oldugu iddia edilir. Öenegin, bir kopyanIn Ta$kent'te oldugundan
söz eden çok sayIda kitap vardIr. Yine bazI Islami Türk kaynaklarInda
TopkapI Müzesi'ndeki Kur'an'In da Osman zamanIndan kaldIgI söylenir.
Konunun ara$tIrmacIlarIndan Prof. Dr. Suphi e's-Salih kitabInda, "Peki,
Osman döneminde hazIrlanmI$ resmi nüsha $imdi nerededir?" sorusunu ortaya
atar ve doyurucu cevap bulamadIgInI açIklar. Kahire Kütüphanesi'nde oldugu
söylenen nüshanIn, Osman döneminden kalmI$ olamayacagInI belirtir. Çünkü bu
kitapta bir takIm i$aret ve noktalar vardIr, böyle i$aret ve noktalarIn
Islamiyet'in ilk yIllarInda bulunmadIgI belirtilmektedir.
MüslümanlarIn kutsal kitabInIn resmi nüshasInIn her yerde aynI oldugu
dogrudur. Ancak, bugün Islam dünyasInda bilinen ve elde bulunan Kur'an,
Peygamber'in "vahy katiplerine yazdIrdIgI" söylenen Kur'an'In aynI degil.
Kaynaklar, bunu ortaya koyuyor.
YararlanIlan Islami Kaynaklar:
1. Buhari E's-Sahih (Arapça); Kitabu'l Fedail-ül- Kur'an MenakIbu'l Ensar,
2. Sahihi Buhari Mustesari. Tecridi Sarih Tercümesi, 3. Dr. Ssuphi E's-Salih
(Islam dünyasInda son yüzyIlIn Ileri gelen ve birçok eserleri olan
ara$tIrmacI) Mebahis fi Ulum-il Kur'an, 4. Celalettin Suyuti (Kur'an
yorumcusu, Hadis uzmanI olarak Islam dünyasInda en güvenilir din
bilirlrinden birisi): El Itkan Fi Ulumi-l,Kur'an, 5. Müslim E's-Sahih
(Arapça), 6. Ebu Davud

Internet Gezgini'ne buradan tesekkür ediyorum.

Zahit

unread,
Jan 23, 2001, 3:57:35 PM1/23/01
to

my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...

>Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
>Selman


Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin dogrulugu
ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.

Bunu hic dusunmemistin galiba?

Zahit.

my

unread,
Jan 23, 2001, 5:27:09 PM1/23/01
to

Zahit <za...@swing.be> schrieb in im Newsbeitrag:
94kska$tkm$1...@news0.skynet.be...

>
> my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
> >Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
> >Selman
>
>
> Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin
dogrulugu
> ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.
>
> Bunu hic dusunmemistin galiba?

ilahi zahid, dü$ünmesem arapmemed'in fikirlerini tart1$1r m1y1m seninle?

Burda arapallah1 var-yok diye tart1$m1yoruz dikkat edersen, varl1g1 ispat
edilemeyen $ey zaten yoktur! Arapmemed'in h1ra'lay1p-z1rvalad1g1n1 da
tart1$m1yoruz, o da belli.. Burda onun fikirlerini tart1$1yoruz amma
velakin, birileri de :-) bir yandan tart1$t1g1m1z bu $eyleri arapallah1
kelam1 diye yutturmaya kalk1yor da ondan..

Hehhe..

hunici

wasabi

unread,
Jan 23, 2001, 8:14:37 PM1/23/01
to

Zahit <za...@swing.be> a écrit dans le message :
94kska$tkm$1...@news0.skynet.be...

>
> my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
> >Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
> >Selman
>
>
> Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin
dogrulugu
> ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.
>
> Bunu hic dusunmemistin galiba?


Zahit kardesim ben bunu hic dusunmemistim.
Seninde dusunmemeni tavsiye ederim.
Senide yoldan cikaracaklar gibi.

Null A.N.D. Void

unread,
Jan 24, 2001, 6:45:34 AM1/24/01
to
On Tue, 23 Jan 2001 21:57:35 +0100, "Zahit" <za...@swing.be> wrote:

>my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
>>Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
>>Selman

>Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin dogrulugu
>ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.

Bak bunda haklisin, icinde kimi degerli fikirlerin oldugu da dogru.
Ama bircok hurafelerin de oldugu dogru. Yani sirf icerik olarak
bakarsan o caga gore ortalama bir kitap.

Zahit

unread,
Jan 24, 2001, 2:46:46 PM1/24/01
to

wasabi a écrit dans le message <94le2p$cgg$3...@news6.isdnet.net>...

>
>Zahit <za...@swing.be> a écrit dans le message :
>94kska$tkm$1...@news0.skynet.be...
>>
>> my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
>> >Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
>> >Selman
>>
>>
>> Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin
>dogrulugu
>> ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.
>>
>> Bunu hic dusunmemistin galiba?
>
>
>Zahit kardesim ben bunu hic dusunmemistim.
>Seninde dusunmemeni tavsiye ederim.
>Senide yoldan cikaracaklar gibi.


Hic korkma kardesim, ben bu konuyu coktaaan dusunmustum. Buraya varinca
islamdan cikma imkansiz oluyor. Kuanda bicok yerde bu konu yazilidir. Yolunu
bulani hic kimse sasirtamaz. Hic korkma.

Hatta herhangi bir konuda derdin varsa, bana acabilirsin.

Saygilar.

Zahit

Zahit

unread,
Jan 24, 2001, 2:53:22 PM1/24/01
to

Null A.N.D. Void a écrit dans le message <3a70be64.40398249@news>...

O zamana gore bir kitap sozu bos bir sozdur. Bu sozun nereden ciktigini
bilmiyorum, ama Batili bir "gelisimci" (progressist) sozune benziyor.
Herseyi gelisim ile olcen bir dusuncenin sloganidir. Ama soyle cevrene bir
baksan, iyicene baksan, bu gelisim kavraminin dunyayi nereye gorturdugunu ve
daha saadece baslangicta oldugumuzu pek iyi anlarsin. Tabiiki baska bir
konu.

Insani degerler degismez! Ve Kuran bu degerleri sabit kilar, gerisi icin
gelisimi reddetmez, ...

Zahit

Null A.N.D. Void

unread,
Jan 25, 2001, 11:10:31 AM1/25/01
to
On Wed, 24 Jan 2001 20:53:22 +0100, "Zahit" <za...@swing.be> wrote:
>Null A.N.D. Void a écrit dans le message <3a70be64.40398249@news>...
>>On Tue, 23 Jan 2001 21:57:35 +0100, "Zahit" <za...@swing.be> wrote:

>>>my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
>>>>Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr, IranlI
>>>>Selman

>>>Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin
>dogrulugu
>>>ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.

>>Bak bunda haklisin, icinde kimi degerli fikirlerin oldugu da dogru.
>>Ama bircok hurafelerin de oldugu dogru. Yani sirf icerik olarak
>>bakarsan o caga gore ortalama bir kitap.

>O zamana gore bir kitap sozu bos bir sozdur. Bu sozun nereden ciktigini
>bilmiyorum, ama Batili bir "gelisimci" (progressist) sozune benziyor.

Gelisimcilikle alakasi yok. Tarihsel degerlendirme yaparken ya bugunle
karsilastirirsin ya o devirdeki degerlerle. Dort kadinla evli olmanin
gecerli oldugu bir devirde falancayi o devirde dort kadinla evlenmis
diye suclamak mantiksiz. Hukum verirken devir icinde dusunmek daha
mantikli. Farklari gormek icin devirler arasi karsilastirirsin.
Kuran'i bu gunku degerlerle olcmek adil olmayacagi icin o gune gore
vasat bir kitap dedim. Bugun biri Kuran gibi bir kitap yazsa
kutuphanede fantezi bolumune konur.

>Herseyi gelisim ile olcen bir dusuncenin sloganidir. Ama soyle cevrene bir
>baksan, iyicene baksan, bu gelisim kavraminin dunyayi nereye gorturdugunu ve
>daha saadece baslangicta oldugumuzu pek iyi anlarsin. Tabiiki baska bir
>konu.

Insanligin milyarca yillik gelisimini burada tartiya koymak biraz zor
is. Pozitifler de cok negatifler de. Ama herseye ragmen ben baska
(onceki) bir cagda yasamak istemezdim dogrusu.

>Insani degerler degismez! Ve Kuran bu degerleri sabit kilar,

Insani degerler bal gibi de degisir. Yuz yil once kadina secme veya
secilme hakki taninmazken bugun boyle birsey dusunmek bile mumkun
olmayabilir. Elli yil once idam gecerliyken simdi gecersiz
kilinabilir. On yil once umumi mekanda sigara icmek olagan
karsilanirken simdi ayiplanir. Eger insani degerler desismiyor olsa
idi hala magarada yasiyor olurduk. Her degisim sana veya bana gore iyi
olmayabilir ama degisim kacinilmaz. Kuran'in problemi de burada ya
zaten, insani insan yapan kavramlardan, hayatin gerceklerinden tamamen
kopuk. Islam dunyasinin bugunku acinacak hali tartisma konusu
oldugunda hemen savunmaya gecilir: Ama bunlarin hicbiri "gercek" Islam
devleti degildir! diye.. Dogrudur, degildir, ustune ustuk olamaz da.
Sebebi de yukarda belirttigim gibi Islam'in insani insan yapan
degerleri, ozellikle degisimi, tamamen ihmal etmesindedir. Yahudiler
bu problemin bastan beri farkindalardi ve surekli bulunduklari mekana,
caga adapte olarak problemi hallettiler. Hristiyanlar ancak Reform ile
degisimi tanidilar, gerisi tarih kitaplarinda. Muslumanlar ise hala
degisen sartlarla nasil bas edeceklerini bilemez bir haldeler.

>gerisi icin gelisimi reddetmez, ...

Bu mumkun degil. Degisimi insani-gayri insani diye izole edemezsin.
Bugun sirf bilimsel olarak kabul ettigin bir degisimin yarin inanilmaz
buyuk sosyal etkileri olur. Iletisim teknolojisi (telgraftan uydu
haberlesmesine, internete kadar) insani degerleri degistirmedi demek
icin kafanin kum icinde olmasi gerek. Ayni sekilde su degirmeninin
icadindan tarimsal ilaclamaya kadar her bilimsel-teknolojik gelismenin
cok onemli toplumsal sonuclari olmustur. Bunlari ayri ayri
degerlendirebilecegini, bilimsel-teknolojik gelisimi kabul ederken
sosyal degisimi reddedebilecegini dusunmek safliktan, hayalcilikten de
ote bir sey.

entr...@hotmail.com

unread,
Jan 25, 2001, 3:35:57 PM1/25/01
to
Kuran'in, Allah'in-varsa eger- kelami olmadigi belli olmustur. Kuran,
Muhammed ve arkadaslarinin kelamidir.

Kuran'da akildisi, bilimdisi ve gunumuz etigine aykiri ayetler
bulunmaktadir.

http://bilimdisiayetler.cjb.net

http://kuranayetleri.cjb.net

http://kuranceliski.cjb.net

adreslerinde aciklamalar bulunuyor.

In article <94kska$tkm$1...@news0.skynet.be>,


"Zahit" <za...@swing.be> wrote:
>
> my a écrit dans le message <949bo8$3m7$1...@news1.sunrise.ch>...
> >Muhammed'in Ögretmenleri mi? Bel'am, Yai$, Addas, Yessar, Cebr,
IranlI
> >Selman
>
> Bu dedigin dogru olsa bile, Kuran'in degerini icindeki fikirlerin
dogrulugu
> ile olcerim, kimin yazdigiyla degil.
>
> Bunu hic dusunmemistin galiba?
>
> Zahit.
>
> >
> >Konuya il$kin Kur'an ne diyor?
> >
> >Kur'an'daki "TanrI", her zamanki gibi ant içerek açIklama yapIyor:
> >"And olsun ki biz, onlarIn:'O'na (Muhammed'e) bir insan ögretiyor
> >kesinlikle.' Dediklerini biliyoruz. SavlarInI dayandIrdIklarI
kimsenin dili
> >yabancIdIr. Buysa (Kur'an), apaçIk bir Arapça'dIr."(Nahl, ayet:103)
> >Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar" korkutuluyor, "yalancI,
iftiracI"
> >olarak nitelendiriliyor ve "i$kenceli bir ceza"yla
cezalandIrIlacaklarI
> >bildiriliyor.
> >YukarIdaki ayette, Muhammed'e ögreticilik ettigi söylenen
kimsenin, "Arap
> >olmadIgI, yabancI oldugu" belirtiliyor.

....
--
Kuran ..Muhammed..Islam ve Turk'ler..Islam ve Kadin.. Gercekler burada:
http://islamiyetgercekleri.cjb.net
http://www.angelfire.com/ab/Cem/TuranDursun.html
http://www.angelfire.com/ia/ilhanarsel


Sent via Deja.com
http://www.deja.com/

Zahit

unread,
Jan 25, 2001, 6:00:51 PM1/25/01
to
Hic bir seyden anladigin yok.

Sana bir iki insani deger veregim : Ornegin, 4000 yil once yonetimi ele
gecirip zengin olup istedigi insanlari koleligi sokan insanlar vardi. 2000
yil once yine ayni tip insanlar vardi, bugun yine ayni tip insanlar var.
Yine ayni sekilde, butun bu donemlerde kendisini kuvvetli sandimi baris
aninda bostan savas cikartan insanlarda vardi. Islam bu tip durumlarda,
katiyen etrafina eziyet cektirenleri kinar ve onlara karsi savasir. Bu
kisiler, icabinda ok ile zulum yaptirirlardi, icabinda makinali tufekle,
icabinda atom bombasiyla, icabinda kimyevi silahlarla, icabinda propaganda
ile, ... Temelleri hep aynidir.

Zamanina gore uymaya gelince, efenim idam olmazmis artik, yok iki kadinla
evlenilmezmis, yok ... Bunlarin hepsi zayif akillarin izleyecegi cagin
gerektirdikleridir. Bence zaman ve kosullar ne gerektirirse onun yapilmasi
lazim. Akilda tutulacak tek sey insana zulum edilmemesi, imkanlar yettigi
surece dogadan cikacak zor durumlarin hafifletilmesi, ... Bundan sonra
cagimi izlemekmis, sagimi izlemekmis, solumu izlemekmis, ben anlamam, ben
izkeyici koyun degilim, ben yolumu iyi bilip dogru yolu izlerim, hepsi o
kadar . Buna varamadigin surece izleyici bir aptal olmaktan kurtulamazsin,
ve cagin seni yittigi yola girersin. Senin o cagi yonlendirme imkanin tam
tamina sifir olur gider. Yani sen bir hic olursun. Tipki bugunki laik
Turkiye mantigi gibi. Iyiki yolunu bilen bazi gelenksel dusunurler var,
yoksa dengeyi cooooktan kaybetmistik.

Zahit


Null A.N.D. Void a écrit dans le message <3a7045a1.2735924@news>...

0 new messages