Emin Ulu Hocamın Hey Onbeşli Romanı ile ilgili açıklaması

15 görüntüleme
İlk okunmamış mesaja atla

Bekir Altındal

okunmadı,
10 Ara 2007 15:45:0410.12.2007
alıcı zilepl...@googlegroups.com

           DEĞERLİ PLATFORM ÜYELERİ:

 

            Geçen hafta içinde Hulusi Ağabey Zile'ye Sahip Çıkıyor muyuz? başlığı ile yazdığı yazıda Hey Onbeşli Onbeşli türküsü konusunda Mehmet Emin Ulu Hocamın romanından bahisle bu türkünün Zile'ye ait olduğu yolunda görüşlerini yazmış, Zileli araştırmacıları göreve çağırmıştı.
            Biz de bu konuda bir araştırma ve çalışma içinde olduğumuzdan, İstanbul'da yayınlanan ve benim de Zile bölümünü yazdığım Tokat Kültür Haber Dergisi'nin 2002 yılındaki 5. sayısında Hulusi Üstün imzalı Hey Onbeşli Onbeşli ile ilgili bir hikaye yayınlanmıştı.   Hulusi Üstün Bey'le telefon irtibatı kurduk. Hulusi Serezli Ağabey'in bahsettiği sevgili Emin Hocamın romanının kapağını, Sultanahmet'te mizanpajcıda gördüğüm halde romanı okumadığım için, kültürel konularda devamlı görüştüğümüz Emin Hocam'dan roman ve hikayesi hakkında bir ön bilgi almak isteyerek e-mail atmıştım.

            Mehmet Emin Ulu Hocam yıllardan beri Tokat ve ilçeleri kültürü üzerinde önemli çalışmalara, eserlere imza atmış bir gönül alperenidir. Yayınlanmış pek çok eseri vardır. Tokat'ta çıkan Kümbet Dergisi'ni çıkaran kadrodadır. Kümbet'in Cahit Külebi, ve Mustafa Necati Sepetçioğlu özel sayılarında çok emeği geçen biridir. "Kaçak tütünün Hikayesinden Su Değirmeninin Taşına" başlıklı yazımda Hocamın tütünle ilgili çok güzel bir yazısından alıntı yapmıştım.

            Emin Hocam, bana gönderdiği e-mailde, bu e-mailimi Zile'yle alakadar olanlara göndermemi istediği için değerli platform üyelerinin bilgisine sunuyorum.

            Hocamızın tespitlerine, görüşlerine cevaplar varsa hemşerilerimiz bu sütunlarda yazacaklardır. Biz de cevapları Hocamıza iletiriz.

            Konu ile ilgili olarak   biz de genel bir çalışmamız sonucunda ileride düşüncemizi yazacağız. Araştırmamız bitmedi henüz. Beklediğimiz bazı hususlar var. Ayrıca Emin Hocam'ın romanı henüz elime geçmedi. Okumadan da konu hakkında yazı yazmak takdir edersiniz doğru değildir.  

            Selam ve saygılar.

 

            Emin Ulu Hocamın Bize Gönderdiği Mesajı:  

 

             

            Aziz dostum,

            Ön bilgi verdikten sonra, şimdi asıl konuya gelmek istiyorum.

            Biliyorsun Hey Onbeşli Onbeşli konusunda pek çok araştırma var.

            Bu araştırmalardan birini de ben yaptım. Pek çok kişiyle görüştüm.

            Bu işi otuz yıldır yaptığını biliyorsun. Bazı belgeler el altına saklanır. Günü gelince çıkarılır. Biri sizden önce deşifre etmişse siz o teze katılıp katılmadığınızı, elinizdeki bilgileri  değerlendirerek cevaplandırırsınız.

            1980'li yıllarda bu konuyla alakalı pek çok araştırma yaptım. Özel kitaplığımda duruyor. Hatta Tokat Kültür Araştırma Vakfı İçin Yaptığımız ön araştırma dosyalarında bile bunlar var.

            Biz yine bildiğiniz gibi TRT'de bu konuyla alakalı belgesel yaptık. Tokat'tan pek çok arkadaş danışman oldu. Nida Tüfekçi'nin de bir araştırması var.

            2000 yılında  Türk Edebiyatı Dergisi tarafından yapılan "Kültür Bakanlığı Destekli" Ömer Seyfettin Yarışmasında ben "Irmaklar Yıldız Akar" adlı hikâyemle ikinci olurken, Hulusi Üstün'ün " Hey Onbeşli Onbeşli" Hikâyesi  üçüncü oldu.

            Hulusi Üstün'e hikâyeyi yaşlı bir kadın anlatmış. O da kafasında canlandırdığı şekliyle hikâyesini yazmış.

            Ben kendi araştırmalarımı, Hulusi Üstün'ün hikâyesiyle de kaynaştırarak önce bir tiyatro yazdım. Ki bu tiyatronun sonunda konunu nasıl alındığı not olarak yazılmış, Hulusi Üstün'ün hikâyesi temel alınarak, tiyatroyu yazdığımı kayıtlara koymuştum. Kaldı ki Hulusi Üstün'le de bu konuyu görüştük. 

            Yine aynı yoldan hareketle  26 bölüm bir dizi film hazırlamıştım. Hulusi Üstün'ün ve benim de hikâyemin bulunduğu metinler, Kültür Bakanlığı'nın desteklediği bir kitapta Türk Edebiyatı Vakfı tarafından bastırıldı.

            Şimdi şunu vurgulamak istiyorum. Hulusi Beyin yazdığı hikâye ile benim yazdığım konuların örtüşmesi doğaldır. Çünkü  bu yöreyi baştan ayağa karış karşı en beş defa taradığımı çok iyi biliyorsun.

            Kaldı ki, Onbeşli hikâyesinin metni benim elimdeki kitapta küçük hikâye kitapları ebadında 6 sayfadan ibaret.

            6 Sayfalık bit hikâyenin 1200 sayfalık roman ebadındaki yeri ne kadar olabilir?

            Ya da bir araştırma kitabı ebadındaki 800 sayfalık bir kitaptaki yeri ne kadar olabilir. Kaldı ki Onbeşli Türküsünü bilen bir kişinin öyle bir hikâyeyi yazmaması mümkün olabilir mi? Hele benim gibi biri. Kaldı ki ben herkesin yazdığına saygı duyduğum için, Niksar Belediyesi tarafından basılan bu kitabımın 664. sayfasına şu notu düşmüşüm. 

(*) Konuyla Alakalı Tarafımdan Yazılan Tiyatro Oynanmış ve 12 000 Seyirci Kapasitesine Ulaşmıştır

(**) Bu Roman, Hulusi Üstün'ün Aynı İsimli Hikâyesinden % 1 oranında, Tahtoba köyü, Tokat Tarihi, Türkiye, Yemen, Suriye, Suudi Arabistan tarihlerine ait bilgiler, 1913–1922 Yılları arasındaki Tokat'a ait belge ve bilgilerin bir kısmı taranarak hazırlanmıştır. Konuya Hazırlık 1990 yılının ortalarında başlamıştır. Roman konusu sonradan gündeme gelmiştir.

Romana Başlama Tarihi: 12. 02. 2004 Almanya-Teveren… Gece saat: 02.30

Bitiş tarihi: 03. 07. 2007 Tokat. Saat: 04. 45

 

            Tabi 800 sayfalık bir metnin bir de gerisi var. Hazırlanış safhası var. Bu hazırlanış safhası da yirmi yıl öncesine kadar gidiyor. Hatta 1976 yılında üniversite bitirme tezim için derlediğim, Ermeni olayları dahi koydum.

            Bu sebeple eser, bir Tokat kültür tarihi niteliğinde olup, kim kime mal ettiği beni çok fazla bağlamıyor.

            Kaldı ki. Mehmet Yardımcı Hocam da kitabı görür görmez bu Zile Türküsüdür, Emin Hoca bunu nasıl Tokat'a mal eder? 

            Aziz dostum, Zile'de yazmacılık ne zaman başlamış. Yazmacı Emin Usta nerede yaşamış.  Dimorta hanı Zile de mi Tokat' ta mı... Fakat yazmacılığın Tokat'ta olduğunu çok iyi biliyorum. Zile'de yazma  boyacılığıyla alakalı kaçak olarak 19. yüzyılın içinde bir atölye kurulmuş, Osmanlı bu atölyeyi yıktırıp içindeki, malları da Tokat'a taşıtmış. Yani işin içinde bir yazmacı Emin varsa ki var.. Zile'yi bu işe karıştırmanın  ne alemi var? Sadece bu basit bilgi bile bu Türkü'nün  Zile'de olmayacağının bir ifadesidir.  Türkü'nün Zile ile alakası ne derseniz, onu arz edeyim.

            Biliyorsunuz Hediye, hikâyenin sonunda sokak kadını olur. Tokat umumhanesinde bir süre kalır, oradan Zile'ye geçer kalan ömrünü öyle sürdürür. Zile'nin ortalık malı olur. Zile'de konuştuklarım işin hep belden aşağısını düşündükleri için, işi böyle avam bazında aldılar.

            Ben yazdığım yeni eserde, hikâyeyi böyle bitirmedim. kendimce bir son buldum. Eser elinize geçerse okursunuz. Benim gönlüm Hediye'nin Zile'deki hayatına razı olmadı.    

            Hocam daha anlatayım mı? 

            Bu iş bir sevda işidir. Onbeşliler Gidiyor- Niksar'ın Fidanları- Belgelerle 1315'lilerin Dramı olarak çıkardığım eseri önce birileri okusun ondan sonra konuşsun diyorum. Niksar'ın Fidanları eserimde bir ara başlık. Ve o ara başlığın altında bir cümleden ibaret.

            Ben kimsen, malını kimseye yamamam. Fakat Niksar Belediyesi bu işi üstlendi.            Belediyelerin bu işi yaparken onların teşvik edilmesi de icap etmez mi?

            Kaldı ki onbeşlilerin birer fidan değil mi? Bu ha Niksarın Fidanları olmuş, ha Zile'nin... Kaldı ki ben bu eserde asla "Niksarın Fidanları" türküsüyle bir bağlantı kurmadım. Kurmamın da bir manası yok.

            Aziz dostum bu metni Zile'yle alakadar olanlara gönder. Ve 58 tane eserden faydalanarak böyle bir eserin vücuda geldiğini de bildir.

            Zaten kitabın sonunda ben kaynakları da verdim.

            Bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Benim bu eseri yazmakta pek çok amacım vardı... Bunlardan ilki ve en önemlisi 1914-1922 yılları arasındaki  Tokat'ta olup bitenleri roman halinde dile getirmek, bu sayede Ermeni olaylarını dile getirmek, ikincisi de Adanalıların bile sahiplendiği Hey Onbeşli Türküsünü artık kesinkes Tokat'a ait olduğunu ortaya koymak ki... Eserde verdiğim pek çok belge mukayeseler, olayın geçtiği yerler meseleyi rayına oturtmuştur.

            Konuşanlar, belgelerle konuşmalıdır.

            Önlerinde bir eser olmalıdır. Şunu da unutmamak icap eder, ben bu şekilde yazdım, birileri de diğer şekilde yazsın. İstiklâl Savaşını, edebiyatın her türünde binlerce yazar eserleriyle dile getirdi. Bir başka arkadaşım da yeni bir şey yazsın.

            Selamlar 10.12.2007

            M. Emin ULU    

 

 

Tümünü yanıtla
Yazarı yanıtla
Yönlendir
0 yeni ileti