PAPA VE PUTİN ZİYARETİ TÜRKİYE’NİN YENİ MÜTTEFİK ARAYIŞINA MI İŞARET EDİYOR? Aykut EDİBALİ

0 views
Skip to first unread message

mehmet mutluoğlu

unread,
Dec 17, 2014, 3:35:47 PM12/17/14
to mehmet mutluoğlu, turkiye-i...@googlegroups.com, Zeki Cenan

PAPA VE PUTİN ZİYARETİ TÜRKİYE’NİN YENİ MÜTTEFİK ARAYIŞINA MI İŞARET EDİYOR?

Aykut EDİBALİ

Bayrak Başyazı 1274

Devlet yönetimine bak hizaya gel (?!)

PAPA SULTANAHMET CAMİİ MİHRABINDA HOCA İLE BİRLİKTE(?!)

KIRIM TÜRKLERİ’Nİ SÜREN VE ÖLDÜREN STRATEJİK(?!) ORTAK PUTİN İSE SAYIN ERDOĞAN’IN

MİSAFİRİ?!

PAPALIK VİCDAN VE TARİH KRİTİĞİNİ YAPMA GÖREVİNİ ERTELEYEMEZ!

Ülkemizde birkaç hafta önce misafir ettiğimiz iki kişinin ziyareti üzerinde duralım. Çünkü bu iki

ziyarette önemli ve anlamlı...

Önce Papa’nın Türkiye ziyaretini veya Türkiye’nin Papa’yı davetini yorumlayalım. Bilindiği gibi Papalık

Hz. İsa’nın vefatından sonraki yıllarda, Havariler ve ondan sonra gelen talebeleri döneminde oluşan

kiliselerden birisi de Roma Kilisesi idi. İstanbul, Antakya, İskenderiye ve Kudüs kiliseleri gibi

kiliselerden biri idi. Bu yıllar Roma İmparatorluğu’nun doğu ve batı Roma imparatorluğu olarak ikiye

bölünme dönemi idi. Bilindiği gibi Constantin 395’te İmparatorluğu kolay yönetilebilsin diye doğu ve

batı diye ikiye ayırmış idi. Bu ayırışa paralel olarak Hristiyanlık’ta iki merkezli olmuş, İmparatorluk’un

batı kanadı çok fazla yaşayamamıştı. Bu asırlarda Roma imparatorluğu’nun Roma ve Grek paganizmi

ile doldurup bir şirk dini haline getirdiği Hristiyanlık merkezleriden biri haline gelmişti. Hazreti İsa’nın

dininini yapılan işkence ve takibat sonrasında üç tanrılı bir din haline getiren ve bu dinin baş rahibi

haline gelen imparatorun dini haline gelmişti. Batı Roma iparatorluğu siyasi ve askeri olarak çökmüş,

tarih olmuş ve Roma İmparatorluğu müşrik kültürünün temsilcisi ve uygulayıcısı olmuştu. Kendini akıl,

vicdan ve insaf ışığında değerlendirmek, değiştirmek ve itirafta bulunmak gibi bir yola girmemekte

direnmişti. Engizisyon mahkemelerinin uygulayıcısı olmuş yıllar boyu cehalet içinde kalmış Hristiyan

Avrupa’yı İslam dinine karşı tahrik etmiş, iğrenç Haçlı Seferleri’nin açılmasını sağlamış, bu iğrenç insan

kıyımı ve sömürüsünü asırlar boyu yönetmişti. Ve halen de Avrupa’da süregelmekte olan Haçlı

Seferleri sonrasında, seferleri sürdürmekte devam etmektedir.

Ayrıca Papa hazretleri(!) misafir edildiği Türkiye’de “Türkiye’nin de dahil olduğu Asya’nın üçüncü

milenyumda Hristiyanlaştırılacağını” ifade etmekte imiş. Acaba Sayın Erdoğan, davet ettiği Papa’ya bu

basit meseleyi de sormuş mudur? Ortadoğu’nun liderliği rolüne soyunan veya soyundurulan Sayın

Erdoğan’ın bu konuyu sorması gerekmez miydi?

Papa’nın Türkiye ziyareti ve Putin’in gelişinde söylediği Türkiye ile stratejik ortaklıktan bahsetmesi

ciddi sonuçlar ortaya çıkaracak gibi görünüyor.

AKP İktidarı, Sayın Erdoğan’ın ABD ziyarettinden itibaren gittikçe daha çok soğumuş hatta sertleşmiş

durumdadır. AKP daha önce müttefiki saydığı ve daha sonra da demokratik iktidara karşı darbe

hazırlamakla itham ettiği topluluğa karşı 24-25 Kasım günlerinde bir karşı operasyona girmiş

durumdadır. Benzer operasyonlar konusunda daha önce söylediklerimizi burada tekrar tekrarlamak

zorundayız. İktidara karşı girişildiği öne sürülen ve darbe girişimi olarak adlandırılan çabalar ve

iktidarın mukabil salvoları ne yazık ki şiddetlenmiştir ve kavganın daha da çok şiddetleceği

görülmektedir. Bu çatışmanın artık sona ermesi gerekiyor. Türkiye bu çalkantıyı taşıyamaz. Kamu

vicdanında hakkında kuşkunun yaygınlaştığı ve adaletin taraflı olduğu kanaati yaygınlaşmaktadır.Sayın başbakan, apaçık ortada bulunan hukuk garabetine, siyasetin hukuka baskısına son verilerek,

hukuk nizamı üzerindeki baskıların sona ermesi ve hukukun kendi mecrasında işlemesini sağlamak

mecburiyetindedir.

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞAYI VE CUMHURİYETİ ELEŞTİRİSİN AMA AKIL, İNSAF VE İLİM ÖLÇÜLERİ

İLE...

Mecliste meclis personeline seminer veren bir şeyh? Cumhuriyet döneminde “inkilaplaşma olmuştur”

demiş? Sn. Çiçek bu ifadenin doğru bir uslupla tartışılmasını istemiş. Bu tür münasebetsizlikler

meseleyi esasından saptırmakta Cumhuriyet döneminin ve Gazi Mustafa Kemal’in yaptıklarının akıl

ve ilim ölçüleri içinde değerlendirme yapılmasını zorlaştırmaktadır. “Atatürk’ün ve Cumhuriyetin

değerlendirilmesi nasıl olmalıdır?” soru budur. Gazi Mustafa Kemal kendini ve yaptıklarını sürekli

eleştirmiş, daha iyi, daha güzel ve faydalı olmanın çözümü sürekli olarak aramıştır. G.Mustafa Kemal

önemlidir. Atatürk, ilah, peygamber, doktrin vaz eden adam gibi yaftalamaların dışında, rasyonalist ve

pragmatis bir asker ve devlet adamıdır. Bir örnek olarak Türk dili çalışmalarında, bir sözlük yaptırma

konusu gündeme gelince varılan sonuçları görüp “Yanlış bir yol tutulduğunu,”düzeltme yoluna

gidilmesi gerektiğini söylemiştir. Türkçe’de yer alan yabancı kökenli kelimelerin atılarak Türk dilinin

sadeleştirilmesi çalışmalarında ölçüsüzlülkeri fark etmiş, dilin fakirleşmesi tehlikesini görmüş,

Türkçe’ye giren yabancı kökenli kelimelerin atılmasında bir yol bulmak üzere Güneş Dil Teorisi

üzerinde durulmuştur. Ayrıca belirtmeliyiz ki Güneş Dil Teorisi, bir çözüm arayışı olduğu kadar ynı

zamanda üstü yapılan örtük bir oto kritiktir de...

Aynı hassasiyeti siyasi kararlar ve uygulamalarda göstermiştir. Mesela İstiklal Savaşı sonrasında

Türkiye ve Yunanistan vatandaşlarının karşılıklı olarak yerleştirilmesi konusunda ciddi hatalar

işlendiğini görmüş ve hata ettiklerini söylemiştir ve pişmanlık duymuştur. Başka bir misal daha

verelim; Lozan Anlaşması’ndan bir süre sonra Atatürk’ün yakın arkadaşlarından birisi, Ege Denizi’nde

Türkiye’ye yakın Midilli Adası’ndaki Bahçeli evlerini bindikleri araçtan Atatürk’e göstermiş ve Atatürk

de “bu kadar yakın mıydı?” diye hayıflanmıştır. Misalleri çoğaltmak mümkün fakat gereksiz. Din

konusu da öyle; “bize bir din bul Atam!” diyen şarlatanı da halkın içinde paylamıştır.

Yüksek rütbeli bir askeri şahıs Atatürk’le birlikte fakat özel trendedir. Aynı trende namaz kılan yüksek

rütbeli şahsı ihbar eden ve irtica ile suçlayan gammazı, azarlamış ve trenden aşağı tahkir ederek

indirmiştir.

OSMANLI TÜRKÇESİ LİSELERİMİZDE OKUTULMALIDIR! AMA NASIL?

“Osmanlıca” liselerimizde okunmalı mıdır? Olaya ütopik ve partizanca yaklaşmaktan sakınmalıdır!

“Osmanlıca’nın okutulması” ibaresi yanlış bir kılışedir. Osmanlıca kelimesi net değildir. Osmanlı

Türkçesi demek doğrudur. Bir dilin öğretilmesi ileri bir adımdır. Kendi öz dilinin öğretilmesi isteği

yanlış değildir. Aksine faydalıdır. Ayrıca Türk dili konusunda ciddi çabalara ihtiyacın varlığı açıktır.

Türkçe’nin öğretilmesi, korunması ve gelistirilmesi hayatidir. Türkçe, Türk dili ve edebiyat önemlidir.

Çünkü Türkçe sadece Türkler için değil. Türk Milleti’ni sevenler ve onunla birlikte yaşamak isteyen

insanlar için de tüm Türk Dünyası, Türki devletler ve müslüman topluluklar için de önemlidir. Türkçe

Türkler’in, Türkler’le birlikte yaşamak isteyenlerin ortak dilidir. Baltık Denizi’nden Çin Denizi’ne

binlerce kilometre uzunluğunda büyük bir kara parçasında milletler bu dili konuşmakta ve

anlamakadır. Türkçe sadece Türk soyluların değil, onlarla yaşayan tüm kültürlerinde yararlanacağı

ortak bir dildir. Türkçemiz’in zayıflaması, alanının daralması, Türkler’le birlikte yaşayan,temas halinde

olan tüm kültürler ve topluluklar içinde vazgeçilmezdir. Ayrıca aşağı yukarı İslam medeniyet, kültür ve mübarek dinin anlaşılması için tam 13 yüzyıllık İslam tarih birikimi için Türkiye’ye ve Türk diline

muhtaçsınız. Böylesine köklü, devasa ortak ve birleştirici değeri zayıflatmak sadece Türkler’e,

Türkler’in tarihine değil, İslam’a, akla, İslam Dünyası’nın menfaatlerinede aykırıdır. Yüz yıllar önce

Kaşgarlı Mahmud’un tüm İslam Dünyası için, Türkçe öğrenmenin nasıl bir insani ve islami görev

olduğu sözü bugün daha hayati önem kazanmıştır. Osmanlı Türkçesi’nin okullarımızda okutulmasını

“Kabir taşlarınıN okuması” diyerek küçümsemek ve karşı çıkmak cehalettir. Ayrıca kabir taşları da

tarih için fevkalede önemlidir ama büyük şahsiyetleri, alimlerin devlet adamlarının mezar taşlarının

parçalandığı, çalınıp satıldığı bir ülkede tarih şuurundan bahsetmeye imkan yoktur.

Nasreddi Hoca gibi Türk tarihinin ve kültürünün, insanalığı hayran bırakan kahramanımızın nerede

yaşadığını gösteren silik bir kabir taşı olduğunu söylemek yetmez mi?

DİLİMİZ SAHİPSİZDİR VE SALDIRI ALTINDADIR!

Gelelim dil yaremize! Türkçe o kadar sahipsiz haldedir ki akıl almaz ve ne yazık ki yaygın hatalar

Türkçe’ye karşı sıkılmış bir kurşun gibi bu manevi hazin vataemize saldırmaktadır. Sözü bitirmek

üzereyken basit yanlışlar yayılmaktadır. Televizyon ve radyo programlarında resmen Türkçe

katledilmektedir. Mesela TRT meteoroloji spikerleri “batı bölgeler, doğu bölgeler” diyebilmektedir,

moda programlarında “tarz veya sitil sahibisin veya değilsin” denecek yerde, “tazsın veya tarz

değisin”denebilmektedir. Bu tür programların önemli bir seyirci kitlesi tarafından takib edidiği, uzak

yakın ülkelerden izlenildiği ve Türkiye’yi bir dikkat merkezi haline getirdiği anlaşılmaktaıdır. Bu

programlarda görev alan spikerlerin, futbol yorumcularının ve moda eleştirmenlerinin güzel

Türkçemiz’e daha büyük özen göstemelerini istiyoruz. Okuyucularımızdan aldığımız üzüntülerini

bildiren ve Türk Milleti’nin değerlerine saygılı programlar bekleyan vatandaşlarımızın görüş ve

düşüncelerine biz de aynan katılıyoruz.

Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan’ı, ilgili bakanlarını, TRT’yi, RÜTÜK ‘ü de görevlerini yapmağa

çağırıyoruz.

BAYRAK.

PAPA VE PUTİN ZİYARETİ TÜRKİYE.docx
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages