DİN ADAMLARI BU İŞLERE NE
DİYOR!
Türkiye birbiri üstüne
olumsuzluklar yaşıyor. Herşeyin Türk Milletinin aleyhine geliştiğini üzülerek
izliyoruz. Buna karşı ise Türk Milleti, inanılamayacak ölçüde durgun ve
tepkisiz.
Halbuki normal şartlarda, hangi
millet olursa olsun, kendi yurdunda meydana gelecek bu tip benzer olaylara
karşı, en azından demokratik tepkiler ortaya koyardı. Bizde ise derin bir
sessizlik hakim...
Olaylar hakkında; kadrolu yorumcular, akil denen adamlar,
akademisyenler ve siyasiler bir şeyler söyleyip duruyor. Ancak bu söylemlerin %
90’nıda, Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin aleyhine şeyler oluyor!
Türkiye’nin genelinde 90 bine yakın caminin olduğu ve Diyanet İşleri
Başkanlığı’nda 120 binin üzerinde personel çalıştığı biliniyor. Bunların
yanında onlarca tarikat, cemaat, şeyh, hocaefendi ve saire benzer yapılar var.
Acaba Türk Milleti ve Türk
Devleti aleyhine bunca şey olurken ve devlet – millet düşmanları her yerde
konuşurken, bu din adamları ne düşünüyor ve konuşuyor?
Malumunuz, Türkiye’deki
tarikatlar ve din adamları Cumhuriyet kurulduğundan beri, mağduriyet iddiası
ile Türk devletine muhalefet ettiler ve çoğunlukla Türk milliyetinin karşısında
oldular.
Bu gayretlerinin sonucunda da,
kendilerine göre “müslüman”
dedikleri ve Türk milliyetini inkar eden siyasi anlayışın, iktidara gelmesinde,
en önemli rolü oynadılar. Bu İslamcı siyaset, iktidar da kalsın diye de; onca
yolsuzluğa ve hırsızlığa; dinen değişik kılıflar bularak, destek vermeye devam
ettiler.
Şimdi memleket bölünme aşamasına geldi. Devletimiz, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da iktidar tarafından etkisizleştirildi. Askerlerimiz çarşı pazarda
kafalarından kurşunlanarak ve korucularımızda elektrik direklerinde infaz
edilerek şehit ediliyor.
Memleketimizde fakirlik, yoksulluk, işsizlik had safhada; önce Soma’da
sonrada Ermenek’de meydana gelen üzücü kazalarda bunu birkez daha gördük.
Sosyal barış bozulmuş ve müslümanlık görüntüsü altında edilmeyen laf,
söz ve icraat kalmamıştır.
İktidar ve yandaşları; İslam’a
uygun olmayan davranışlarla, Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyet’ne inanılmaz
ve belki de yüzyıllar boyu telafisi mümkün olmayan zararlar verirken,
bahsetmeye çalıştığımız din adamları, tarikat şeyhleri ve hocaefendiler, ne
demektedir? Bunları merak ediyor, duymak ve işitmek istiyoruz.
Yoksa bu “müslümanların
iktidarı sürsün” diye cemaatlerine telkindemi bulunmaktadırlar? Öğrenmek
istiyoruz.
Yada Mustafa Sabri’nin günümüzdeki versiyonumu oldularda, bundan “Müslüman Türk Milleti”nin haberi yok?
“Yunanı muhabbetle
karşılayın, din-i İslam’ı korumaya geliyorlar, merak etmeyin” diye
Türk Milletini yanıltmaya çalışanların, tarihin tozlu sahnelerine gömüldüğünü
sanmak ve bilhassa bunları insanlarımıza unutturmak ne büyük gafletmiş!
Müslüman Türk’ü, Yunanın ve
onun arkasındaki İngiliz, Fransız ve ABD’nin kölesi olmaya teşvik eden;
İzmirli Sabri Efendi, Harun Reşit Efendi, Ahmet Asım Efendi, Mustafa Sabri
Efendi, Hacı Veliddin Efendi, Boşnak Ali Rıza Efendi, Ebul – Ahrar Hasan
Efendi, Yakup Efendi, İsmail Hakkı Efendi, Hacı Hafız Ali Reşat Efendi,
Vodinalı Halil Efendi, Hafız Muhsin Efendi adlı
sözde din alimlerinin 1922’de Yunanistan’a iltica ettiğini ve kabul
gördüklerini biliyormusunuz? Bir ülkeye ilticanın ne demek olduğunu
isterseniz bir deneyinde görün. O ülke sizi kullanmayacak olsa kapıdan içeri
sokmaz. Hem Yunanistan, İslam dinini ne
zaman korumuş? İslam’ın baş düşmanının dostu olmak bir İslam alimine ne
kadar uygun düşer? Düşünün, düne kadar iktidarın en büyük destekçisi olan “Pensilvanya İmamı”nı ve ABD’nin
kontrolünde olduğunu! Habur’dan 29 Ekim’de giren Peşmerge’de “biji serok Obama” diyordu... Biri ABD’de
oturuyor diğeri Obama diyor. Ne benzerlik!
Mustafa Hilmi isimli bir Mısırlının 1984 yılında yayınladığı bir
kitapta, Sevr’e imza koyan hükümetin üyesi Şeyhülislam Mustafa Sabri için aynen
şöyle diyor “Türk ve Arap
milliyetçiliğine karşı çıkmıştır. Bununla beraber Arapları Türklerden üstün
tutmuştur”.
Bugün Mustafa Sabrilerin ve Yunanla,
İngilizle, İsraille, ABD’yle, Fransızla iş tutmuş olanların; yetiştirmeleri ile boğuşuyoruz. Ve
bunlar yaptıklarını, hep din adına ve dini referans göstererek yaptılar ve
yapıyorlar...
İslam’la yanıltılar ve İslam’la
aldattılar. Türk Milletine
düşmandılar ve düşmanlıklarını din ile gizlediler. Eğer biz yanılıyorsak,
yangın yerine dönmüş olan memleketin ahvali ile ilgili çıkıp bir şeyler
söylesinler. Bakalım sahiplerinin sesi olarakmı yoksa Hak’kın sesi olarak mı
konuşacaklar!..
Kanaatimce, hepsi Türk Milletine karşı bir psikolojik savaşla
görevlidirler. Gece gündüz karayı ak göstermek için algı yaratmaya
çalışmaktadırlar. Bize inanmıyorsanız
kendiniz sorgulayacak ve tefekkür edeceksiniz...
Müslüman Türk Milleti,
gerçeklerle karşı karşıya kaldığı an, kendini çırıl çıplak hissedecek ve bu tip
din adamları tarafından, kasıtlı ve bilinçli olarak kandırıldığını görecektir. Günümüzün
Mustafa Sabrileri de sahiplerinin ülkelerine aynen “Pensilvanya
İmamı” gibi kapağı atacaktır. Ama iş işten geçmiş olacak ve Müslüman
Türk Milleti ağır bedeller ödemek zorunda kalacaktır.
Onun için mimberler ve kürsülerde memleketin kötü gidişi için tek laf
etmeyen ama bu iktidarı “müslümanlar
iktidar olsun” ve “müslümanların
iktidarı sürsün” diye destekleyen vede sizi namaz başta olmak üzere ameli
ibadetlerden başka bir şey düşünmenizi engelleyen ve de aklınızı kullanmadan
kaderci bir yola razı eden, din adamlarını, şeyhleri ve hocaefendileri
sorgulayın ve fikirlerini açık etmelerini sağlayın.
Aksi halde bunların vatan üzerinde yarattığı tahribatı görmeye fırsat
olmadan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarih çöplüğüne doğru gittiğini ve vatan
topraklarında Türk Milletinin esarete düştüğünü göreceksiniz. Son söz; esir insanlar, inancına uygun
yaşayamaz...