Değerli yönetici,
Size daha önce de birkaç yazı gönderip, yayınlamanızı rica ettim.
Saygılarımla.
Prof. Dr. İsmet Gedik
DOM (24)
DOM-Toplum
TOPLUMLAR NASIL ZOMBİLEŞİR?
Zombileşme, bir canlının bedenine, özel bir bilgi içeriği olan belli kimyasal maddeler vererek, canlının normal davranışından saptırılması olayıdır.
Önce hayvanlar aleminden birkaç örnekle zombileşmenin nasıl gerçekleştiğini gösterip, sonra toplumumuza geçelim.
►1- BİR ÖRÜMCEĞİN ZOMBİLEŞMESİ
Hymenoptera ailesinden bir eşek-arısı bir örümceğin hem ağzına belli bir zehir akıtır hem de o anda gövdesine yumurtalarını aktarır.
Zehirin etkisiyle bir sure baygınlaşan örümcek kendine geldikten sonra karnındaki arı-yumurtalarının gelişmelerine uygun bir ortam oluşturmuş olur ve yumurtalar örümcek bedeninden beslenerek gelişirler. Larvalar büyüdüklerinde örümcek bedeninde bir kimyasal madde salgılayarak örümceğin davranışını değiştirip, onu kendi amaçlarına uygun şekilde bir ağ yapmalarına yönlendirirler.
Önceleri (A)da gösterilen şekilde bir ağ ören örümcek, zombileştikten zonra (B)de gösterilen türde bir ağ örer. Bu ağ örümceğin avlarını yakalayacak şekilde değil, arının larvalarının korunmasını sağlayacak şekildedir.
►2- BİR FARENİN ZOMBİLEŞMESİ
Toxoplasma gondii adlı tek hücreli parazitin eşeyli üremesi için kedi-gillere ihtiyacı vardır. Kedilerin sindirim sisteminde çoğalan parazitler, dışkıyla ookistler şeklinde çevreye yayılırlar. Çevreye yayılan ookistlerin gelişmeleri için başka bir memeli hayvana ihtiyaçları vardır. İnsan dahil her tür memeli canlının vücuduna girip, orada gelişmelerini sürdürebilirler. Ama en yaygın olarak fareleri ikinci konak olarak seçerler. İkinci konak hayvanın sindirim sisteminde ookist’in duvarı eritilir ve serbest kalan parazitler yaşamlarının ikinci evresine girerek hayvanın içinde beslenmeye ve aseksüel olarak çoğalmaya başlarlar.
Fareler genelde kedi gördüklerinde korkup kaçarlar. Fare bedeninde erginleşip-çoğalan parazitler, tekrar seksüel yolla çoğalma zamanına ulaştıklarında, fare bedeninde bir kimyasal madde salgılayarak, farenin kedi korkusunu yok ederler. Böylelikle fareler zombileşmiş olurlar ve artık kedilerden kaçmazlar. Kediler de fareleri yiyerek parazitlerin arzularını yerine getirmiş olurlar. (Berdoy ve diğ. 2000)
►3- BİR SALYANGOZUN ZOMBİLEŞMESİ
Microphallus piriformes adlı parazitik solucan yaşamı için başka iki canlıya muhtaçtır. Biri deniz kıyılarının sığ-deniz sularında yaşayan Littorina saxatilis adlı deniz salyangozu, diğeri ise bir martı kuşu (ringa-martısı). Genelde bu iki canlının birbirleriyle bir ilişkisi yoktur. Fakat söz konusu parazit bu ilişkiyi kurar.
Parazit solucanın ergenleri martı kuşunda yaşar. Kuşun bağırsaklarındaki parazitlerin yumurtaları dışkıyla denizlere düşer. Denizlerde yaşayan salyangoz bu dışkıları yer ve yumurtalar onun sindirim sistemine girerek olgunlaşmaya başlarlar.
Sağlıklı salyangozlar gel-git olaylarını dikkate alarak hep deniz düzeyi altında kalmayı başarırlar ve çok nadiren martılara yem olurlar. Ama parazit taşıyan salyangozlarda, parazitler olgunlaştıkları dönemde öyle bir kimyasal madde salgılarlar ki, salyangozlar bu kimyasal madde etkisiyle zombileşirler ve deniz suyu üzerine çıkacak şekilde davranmaya başlarlar. Martılar da bu salyangozları yiyerek, ergenleşmeye hazır parazitleri bünyelerine alırlar ve parazitin yaşam döngüsü tamamlanmış olur. (McCarthy ve diğ.2000),
►4- BİR İNSANIN ZOMBİLEŞMESİ
Zombileşme sadece hayvanlarda değil insanlarda da görülür. Kuduz virüsü (Lyssavirus cinsine ait bir virüs türü) insanı zombileştiren bir mikroptur. Köpek, yarasa gibi hayvanların salyasında bulunur ve genellikle ısırma suretiyle bulaşır. Girdikleri bedenlerde salgıladığı kimyasal maddelerle, bedenleri saldırgan-ısırıcı- davranışlara sürüklerler. Bu şekilde virüsün yayılmalarını sağlayacak şekilde davranan virüslü bedenler, yaşam-amaçlarının dışına çıkıp, zombileşmiş bir canlıya dönüşmüş olurlar.
►5- BİR TOPLUMUN ZOMBİLEŞMESİ
Toplumlarda zombileşme ise gelenek-görenekler ve inanç-sistemi bilgileriyle oluşur.
Toplum hayatı insanların karşılıklı hizmet-alış-verişlerine dayalı bir yaşam sistemidir. Yalnız başına yaşayan bir insan Robinson-hayatının üstüne çıkamaz. Bu nedenle her insan bir alanda hizmet üretir ve diğer insanların ürettikleri hizmetlerle kendisininkini takas ederek daha ekonomik bir yaşam sistemi oluşturur ki buna toplum hayatı denir. Peki toplum hayatı nasıl oluşturulup-düzenlenmelidir? Kuralları nasıl oluşturulmalıdır?
Doğa dinamik sistemlidir, ve dinamik sistemlerde tüm işler-ve-işlemler söz konusu varlıkların karşılıklı etkileşimleriyle oluşturulur. Yani doğa-yasaları denilen kurallar varlıklar arası karşılıklı etkileşimlerle oluşturulur. Tepeden bir yerden emir alınmaz.
Bu sisteme uygun olarak toplumsal sistem oluşturulacaksa, kuralların iş-ve meslek-sahipleri arası etkileşimlerle oluşturulması gerekir. Halbuki tüm toplumlarda kurallar tepedekilerce ve Tepeye Bağımlı Örgütlenmeler (TBÖ) şeklinde oluşturulmuşlardır. TBÖlü sistemlerin ise tüm toplumsal sorunların kaynağı olduğu “DOM- İkinci Adam Yayınları” adlı eserde DOM (DİNAMİK- DOĞADAKİ OLUŞUM MEKANİZMASI) NEDİR? NEDEN ÇOK ÖNEMLİDİR? DOM HARİCİNDEKİ GÖRÜŞLER NEDEN İNSANLIĞIN SORUNLARINI ÇÖZEMEZ? özetlemesiyle kesin delillerle ortaya konulmuştur. Demokrasi nasıl uygulanabilinir? Bir toplum nasıl gelişip-dünyada en gelişmiş toplumsal sisteme kavuşabilir? Sağlıklı bedenler nasıl oluşturulabilir? vs. gibi bir çok ilginç konunun bilimsel verilerle desteklenen açıklamalarını bu kitapta bulabilirsiniz. Toplumumuzu ortaçağ-zihniyetine götürmek isteyenlerle mücadele, ancak bu kitaptaki bilgilere sahip olan insanlarca yapılabilir. Çünkü bilgi en güçlü silahtır.
İnsanlığın tüm sorunlarını ortadan kaldıracak bilimsel bir formül bulunmuşken toplumların bu formülü hayata geçirecek davranışa girmeleri beklenir. Halbuki toplumumuz tam tersini yapıyor: Liderler peşinden giderek, toplumsal sorunlarının gittikçe artmasına neden oluyor.
Zombileşmiş insanlar toplumlarına sahip çıkmazlar, toplumun sahipliğini tepeye yerleştirdikleri liderlere bırakırlar.
► O tepedekiler de kendilerine 15-20 bin liralık aylıklar bağlayarak ve ebedi bir emeklilik hakkıyla yaşamlarını sürdürürlerken, tabandaki halk bin liralık asgari ücretle yaşamaya çalışır.
► Kamu malları özelleştirme adı altında para-babalarına satılırken, “kamu mallarının” -adı üstünde- halkın malı olduğu ve kendilerine satılması gerektiğinin farkında bile değillerdir.
Bu durum tipik bir zombileşmiş toplum davranışıdır, çünkü normal
toplum, çıkarlarının nerde olduğunu bilip, yararına olan davranışı
sergiler.
Yukarıda açık ve net bir şekilde kanıtlandığı üzere, geri-kalmışlık tamamen bir zombileşme sonucudur. Bu zombileşmeye neden olan temel faktör ise,
►1- dinamik sistemde yaşanıldığının bilinmemesi,
►2- Dinamik sistemlerde her şeyin karşılıklı etkileşimlerle oluşturulan “kurallar” çerçevesinde oluşturulduğunun bilinmemesi,
►3- Buna uygun davranıp, toplumuna sahip çıkması, elini taşın-altına-koyması gerçeğini bilmemesidir.
ZAMAN GEÇİYOR, ÖMÜR BİTİYOR VE BİZLER HALA TOPLUMSAL BİR UZLAŞI OLUŞTURAMADIK.
Hala karşılıklı kavgalar vs. sürtüşmelerle günlerimiz geçiyor. Taraflar birbirlerinin dediklerini dinlemiyorlar bile. Herkes kendi kafasındaki görüşü tekrarlayıp duruyor. Sidik yarışı devam ediyor ve ömürler bitiyor, yeni nesiller aynı şekilde devam ediyor.
Toplumlarda zombileşme gelenek-görenekler ve inanç-sistemi bilgileriyle oluşur.
Toplum hayatı insanların karşılıklı hizmet-alış-verişlerine dayalı bir yaşam sistemidir. Yalnız başına yaşayan bir insan Robinson-hayatının üstüne çıkamaz. Bu nedenle her insan bir alanda hizmet üretir ve diğer insanların ürettikleri hizmetlerle kendisininkini takas ederek daha ekonomik bir yaşam sistemi oluşturur ki buna toplum hayatı denir. Peki toplum hayatı nasıl oluşturulup-düzenlenmelidir? Kuralları nasıl oluşturulmalıdır?
Doğa dinamik sistemlidir ve dinamik sistemlerde tüm işler-ve-işlemler söz konusu varlıkların karşılıklı etkileşimleriyle oluşturulur. Yani doğa-yasaları denilen kurallar varlıklar arası karşılıklı etkileşimlerle oluşturulur. Tepeden bir yerden emir alınmaz.
Bu sisteme uygun olarak toplumsal sistem oluşturulacaksa, kuralların iş-ve meslek-sahipleri arası etkileşimlerle oluşturulması gerekir. Halbuki tüm toplumlarda kurallar tepedekilerce ve Tepeye Bağımlı Örgütlenmeler (TBÖ) şeklinde oluşturulmuşlardır. TBÖlü sistemlerin ise tüm toplumsal sorunların kaynağı olduğu,
►1- http://tanriyianlamak.blogspot.com/2012/10/dogadaki-olusum-mekanizmasnn-dom-genel.html adresli yazıda,
►2- veya “DOM- İkinci Adam Yayınları” adlı eserde kesin delillerle ortaya konulmuştur.
ŞİMDİ BU ZOMBİLEŞMEYE KARŞI NASIL BİR ÇARE, NASIL BİR AŞI KULLANILABİLECEĞİ KONUSUN GÖRELİM.
İnanların hayat konusundaki görüşleri genelde iki zıt kutup arasında paylaşılmış ve insanlar bu farklı bakış açılarını savunacak şekilde davranıp-tartışıyorlar. Sağ ve sol olarak tanımlanabilinecek bu görüşlerin özellikleri basitçe şöyledir:
Sağcılar genelde “yaratılışçılık” denilen bir hayat görüşündedirler. Bu görüşe göre dağa ve dünyanın bir sahibi-ve yaratıcısı vardır, O yaratıcı varlıkların dışında “gökte bir yerdedir” ve peygamberleri vasıtasıyla insanlığa mesajlarını iletir. (Bu görüş doğa-bilimsel verilerin ortaya koyduğu dinamik sistemli doğa görüşüne ters düşer ve bu nedenle sol-görüşlüler sağ-görüşlülere bu yönden yüklenip, onları sıkıştırmaya çalışırlar.)
Solcular genelde evrimci denilen bir hayat görüşündedirler. Bu görüşe göre dağa ve dünyanın bir sahibi-ve yönlendiricisi yoktur. Her şey çarpışmalar, mutasyonlar, vs. gibi rastgele olaylarla olmaktadır. Bilgili – bilinçli - amaçlı bir oluşum-gelişim yoktur. (Bu görüş de doğa-bilimsel verilerin ortaya koyduğu dinamik sistemli doğa görüşüne ters düşer ve bu nedenle sağ-görüşlüler sol-görüşlülere bu yönden yüklenip, onları sıkıştırmaya çalışırlar.)
Görüldüğü üzere her iki hayat görüşü de doğadaki dinamik sisteme ters düştüğünden, taraflar bir-birlerinin zayıf noktasını hedef alarak kısır bir tartışma ortamında yıllardır kavga eder-dururlar. Her iki tarafın kafalarındaki “hayat görüşleri” de yanlış olduğundan, insanlar o yanlış-bilgilerin esiri olarak davranmakla, zombileşmiş oluyorlar ve ortak bir toplumsal uzlaşı oluşturulması olanaksız oluyor.
Bir görüşün “dikkate alınacak bir fikir” özelliği taşıması için, şu kriterleri yerine getirmesi beklenir:
►1: İleri sürdüğünüz görüş, herkes tarafından kabul edilebilinecek özellikte, objektif olmalıdır. İslami (veya Musevi vs.) bir dinsel görüşü, Japon halkına kabul ettirebilir misiniz? Veyahut, 18 yaşını geçmiş, ama hiçbir dinsel ön-yargıdan etkilenmemiş insanlara kafanızdaki dinsel görüşü kabul ettirebilir misiniz? Hayır! Öyleyse bu tür görüşler objektif değildir. Objektif görüşlerden oluşan bilgiler (Fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, matematik, vs.) her toplum insanınca kabul görmektedir.
►2: İnsan Olmanın Sorumluluğu
Doğada her şey sürekli değiştiği için, insanı oluşturan hücreler de insan beynini, “çevrende neler olup-bitiyor, bunları araştır da, ona göre işlem yapılsın” mantığıyla, muazzam senaryolar üretecek şekilde oluşturmuşlardır.
Doğada her şey sürekli değiştiği için, insanı oluşturan hücreler de insan beynini, “çevrende neler olup-bitiyor, bunları araştır da, ona göre işlem yapılsın” mantığıyla, muazzam senaryolar üretecek şekilde oluşturmuşlardır
Biz insanların kuracağı senaryolar, toplumsal sistemimizin nasıl oluşturulacağı konusunda olmalıdır, çünkü bedenimizin sorunları hücrelerimizin görev alanına düşer.
İnsanlar yüzlerce yıldır çeşitli senaryolar üretmişler, on-binlerce kitap yazmışlardır. Ama bu kitaplardan hiç biri insanlığın tüm toplumsal sorunlarını ortadan kaldıracak bir formül ortaya koyamamıştır, çünkü hiçbiri dinamik-sistemli bir bakışla hayata bakamamıştır. Sorunlarımızın çözümünü içermeyen senaryoların ise hiçbir değeri yoktur.
Tamamen güncel bilimsel araştırmalara dayanılarak oluşturulan DOM-sistemi (Dinamik-Doğadaki Oluşum Mekanizması) yukarıda belirtilen kriterleri tam anlamıyla yerine getirmektedir:
Toplumsal sistemimizi oluşturmak isteyen sizler, insan olmanızın sorumluluğu size, insanlığın sorunlarını çözen bir esere değer vermenizi gerektirmektedir. Karşılıklı kavgalar değil, karşılıklı anlaşıp-uzlaşmalarla doğadaki tüm-oluşum ve gelişimler gerçekleşmektedir. Zombileşmenin sonucu olan sidik-yarışına bir son verebilmek için, kendi-kendinizi DOM-sistemi bilgileri ile aşılamalısınız. DOM-sistemi bilgileri toplumsal zombileşmeden kurtulabilmek için gerekli tek “aşı”dır. Başka ilaç yoktur.
Bir toplumun kalkınmışlık düzeyi, becerikli insan sayısı ile orantılıdır. Çünkü toplum hayatı karşılıklı hizmet alış-verişlerine dayalıdır, ve hizmeti üretenler insanlardır. Halk ne kadar becerikli ise, üretilen hizmet o kadar kaliteli olur. Karşılıklı takas edilecek olan da hizmet olduğundan, toplumun refah seviyesi bu şekilde yükselmiş olur.
Bir bedenin becerikliliği, o bedendeki hücrelerin belli konulara yönlendirilmeleri ve o konuda görevlendirilecek hücre sayısının artırılması ile belirlenir. Halterci, okçu, futbolcu, vs. hep bir konuya ağırlık verilerek beyindeki hücreler arası koordinasyonla olur. Çünkü bedendeki her kas hücresi beyindeki bir sinir hücresi tarafından yönlendirilir. Beyindeki bir hücrenin nasıl davranması gerekliliği, o varlığın çevresini algılaması ve onlara uygun olacak davranışlara yönlenmesi şeklinde olmaktadır.
Bu nedenle, becerikli insan yetiştirmek, hücreleri iyi yönlendirmekle olur. Hücreleri yönlendirmek ise, korkutmakla değil, teşvikle olur.
►2. Yaklaşım
Toplumsal Uzlaşı nasıl sağlanır?
►1: Doğada dinamik bir sistem var mı?
●: Evet.
►2: Dinamik sistemde her şey, varlıklar arası karşılıklı etkileşimler ve “Information & self-organisation” ilkesiyle oluşup-gelişiyor mu?
●: Evet.
►3: Toplumumuz insanlarının %99.9u statik sistemli bir doğada yaşandığı genel görüşü etkisi altında “Tepeye Bağımlı Örgütlenme =TBÖ” sisteminde yaşıyor mu?
●: Evet.
►4: Tüm toplumsal sorunlar TBÖlü sistemden kaynaklanıyor mu? (Bak DOM-1)
●: Evet.
►5: Tüm sorunlarının statik sistemli hayat görüşüne dayanan TBÖ olduğu aşikar iken ve dinamik sisteme dayalı “Doğadaki Oluşum Mekanizması = DOM” bilgilerinin tüm sorunları ortadan kaldırılacağı bilimsel delilleriyle ispatlamışken, insanlarımızın bu hatalı geleneksel davranışını bırakıp, sorunlarını çözen görüşe katılması beklenmez mi?
●: Evet beklenir.
►6: Ama on-binlerce kişiye hitap eden internet haberleşme sayfalarımızda bu konuları açık-seçik ifade edip- duyurduğumuz halde, neden hala bu onbinlece kişinin %99u hala eski görüşlerinin etkisi altında davranıyor ve DOM-sistemine katılmıyor?
●: Gelenek-görenek ve inanç-sistemlerinin zombileştirci etkileri vardır, insanlar gelenek-görenek ve inanç sistemlerini yukarıda sıralanan soruları tek tek irdeleyerek beynindeki bilgi-ağlarında düzeltmeler yapmazsa, bu zombileşmeden kurtulamaz.
►
●:
“Gerçeği arayanlar” grubundansanız, gerçek yukarıda;
“Alternatif bakış” grubundansanız, alternatif yukarıda;
“Sorgulayan Beyinler” grubundansanız, sorgulanması gereken nokta yukarıda;
“Müslüman-ateist ..” grubundansanız,inanılması gereken husus yukarıda;
“ Emeğin kurtuluşu ..” grubundansanız, emeğin karşılığı yukarıda;
“Akıl ve bilime inanan ..” grubundansanız, akıl ve mantık yukarıda;
“Türkiye-için-el-ele” grubundansanız, el-ele verilecek nokta yukarıda,
Mevlana’nın terimiyle, ne olursanız olun, toplumsal sisteminiz rayına oturtmanın DOM-sisteminden başka bir yolu yok!
Prof Dr. İsmet Gedik