RE: [TÜRKİYE:39143] Turkiye-icin-el-ele@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

147 views
Skip to first unread message

Haluk TARCAN

unread,
Oct 30, 2014, 7:26:31 AM10/30/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com

Teşekkürler hepsini aldım… Anayasa için  yazılan yazıyı korkunç buldum… Muazzam bir ihtisasas sorunu… başarılar

halûk

 

From: Turkiye-i...@googlegroups.com [mailto:Turkiye-i...@googlegroups.com]
Sent: Thursday, October 30, 2014 12:37 PM
To: Özet alıcıları
Subject: [TÜRKİYE:39143] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

 

·         son yazım 29 Ekim 2014 - 1 Güncelleme

·         SN. TARCAN ANLATIYOR... - 1 Güncelleme

·         ÜLKEMİZİN ÇOK DEĞERLİ HUKUKÇULARI... - 1 Güncelleme

·         [Konu Yok] - 1 Güncelleme

·         BU CUMHURİYETE İHANET EDENLERE İTHAF OLUNUR /// SABRİ EMÜNÜN (AMCANIN) ASKERLİK ÖYKÜSÜ - 1 Güncelleme

·         Unutulmaz - 1 Güncelleme

·         S.DemirtaşınAdamaları HDP ve BDPliler 1askeri daha şehit etti.AKP bunu BDPnin yaptığını biliyor - 1 Güncelleme

·         Antalya cumhuriyetine 91. yaşında sahip çıktı. - 1 Güncelleme

·         VALİDEBAĞ'DA İNŞAAT DURDURULDU ! - 1 Güncelleme

·         Bir Sigorta Duayeni Dr. Alaattin Büyükkaya'nın Hatıraları 'Yalnız Yürümeyeceksin' // Basın Bülteni - 1 Güncelleme

·         Yazım... PİÇ ETTİN EMANETİ... ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ... TDK - 1 Güncelleme

·         Battle for Kobani: Kurdish Peshmerga heading to Kobani to Fight ISIS terrorist (English) - YouTube - 1 Güncelleme

·         Cumhuriyet'in demokrasi dusmanligi: siyasi parti alerjiisi - 1 Güncelleme

·         Ulu Onder'in ismini korumak icin bakin ne yaptilar - 1 Güncelleme

·         “KENTSEL DÖNÜŞÜM CAN KAYIPLARINI AZALTACAK” - 1 Güncelleme

·         PİÇ ETTİN EMANETİ ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ - 1 Güncelleme

·         İnsanlar Peygamberlerden de haberler alması gereken varlıklardır.(Rasulullah dan Hadi-i Şerifler) - 1 Güncelleme

·         Bu memleketin her seyi mi yalan uzerine kurulu - 1 Güncelleme

·         DAVET: Konuşmacı : Kemal Özer - "Biyo-Silah ve Küresel İşgalin Sınır Tanımaz Yüzü : EBOLA" - 1 Güncelleme

·         HADİS - 1 Güncelleme

·         Hak ve Adalet Dini - 1 Güncelleme

·         Kıbrıs Mektubu 1129 - 1 Güncelleme

·         Yeni emperyalizme karşı Yeni Türkiye (BÜLENT ERANDAÇ) - 1 Güncelleme

·         EEY ŞANLI ATATÜRK (Köşe Yazısı) - 1 Güncelleme

·         HER GÜNE BİR AYET - 1 Güncelleme

mehmet atak <at...@mynet.com>: Oct 29 12:37PM +0200

BU BİR CUMHURİYET BAYRAMI YAZISIDIR:
http://blog.milliyet.com.tr/bu-bir--cumhuriyet-bayrami--yazisidir-/Blog/?BlogNo=478226
 
http://www.egeninsesi.com/article/171555-bu_bir_cumhuriyet_bayrami_yazisidir
 
 
 
----- Özgün İleti -----Kimden : Turkiye-i...@googlegroups.comKime : Özet alıcıları <Turkiye-i...@googlegroups.com>Gönderme tarihi : 29 Ekim 2014 ÇarÅŸamba 00:52Konu : [TÜRKİYE:39050] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 17 konu konuda 17 güncelleme ileti
 
 
 
 
 
https://groups.google.com/forum/?utm_source=digest&utm_medium=email/#!forum/Turkiye-icin-el-ele/topics " style="text-decoration:none; color:#333333"> Turkiye-i...@googlegroups.com
Google Grupları
 
 
 
 
 
 
Konu özeti https://groups.google.com/forum/?utm_source=digest&utm_medium=email/#!forum/Turkiye-icin-el-ele/topics ">Tüm konuları görüntüle
 
 
Cumhuriyet Bayramı kutlaması / anması. - 1 Güncelleme
BU CUMHURİYETE İHANET EDENLERE İTHAF OLUNUR /// SABRİ EMÜNÜN (AMCANIN) ASKERLİK ÖYKÜSÜ - 1 Güncelleme
Sn. Haluk Tarcan'ın yazısına eklediÄŸim RESİM düÅŸmüÅŸ yeniden - 1 Güncelleme
YENİ TÜRKİYE'NİN ZOR GELECEĞİ //Ahmet Kılıçaslan Aytar - 1 Güncelleme
Sn Haluk Tarcan'ın yazısı ve bir cumhuriyet resmi.. - 1 Güncelleme
GÜVENLİK DOSYASI : BÜYÜK ORTADOÄžU PROJESİ (BOP) NEDİR ???? - 1 Güncelleme
GÜNDEM ANALİZİ : PARLEMENTO HABER (28.10.2014) - 1 Güncelleme
TARİH : Ankara'nın baÅŸkent oluÅŸunun altında yatan 6 önemli neden - 1 Güncelleme
TARİH : Tarihimiz İle İlgili Bilmemiz Gereken İlkler - 1 Güncelleme
TARİH /// Dünyanın Kullanılan En Eski Köprüsü : Adana TaÅŸköprü - 1 Güncelleme
TELEFON ÇÖZÜMLERİ : iOS Güncellemelerinin Çok Alan İstemesinin Nedeni - 1 Güncelleme
PKK DOSYASI /// İstihbarat raporunu yazdı : Åžimdi de o bölgeyi kaşıyacaklar - 1 Güncelleme
Bir güz sohbeti - 1 Güncelleme
WG: ANKARA ve İSTANBUL'daki Cumhuriyet YürüyüÅŸlerine çaÄŸrlıar.. - 1 Güncelleme
Dünyanın en yüksek tuÄŸla yapısı: Bir Selçuklu eseri- Kümbet Kabus - 1 Güncelleme
5. Ulusal Tip Gunleri KAPANIS BILDIRGESI - 1 Güncelleme
Kazak Hanı Er Canibek&rsquo;in Börüleri - 1 Güncelleme
 
 
 
Cumhuriyet Bayramı kutlaması / anması.
 
 
 
"M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com>: Oct 29 12:41AM +0200 ​ *TÜRKİYE'NİN BÖLÜNMESİNE HAYIR*   *Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Millet.*   *Bölünüp parçalanmadan, Türk bayrağı altıda, yekpare bir ulus devlet olarak, milletçe coÅŸku ile kutlamak ümit ve niyazı ile Cumhuriyet Bayramımızı kutlar, BaÅŸta büyük önder Atatürk olmak üzere Cumhuriyetimizin kurulmasında emeÄŸi geçenleri rahmet* *​, ibret​* * ve minnetle anarım.*     *Ruhları ÅŸad mekanları da cennet olsun inÅŸallah. *       *M. Kemal Adal* -- Selam... T.C. / M. Kemal Adal
 
 
 
BaÅŸa dön
 
BU CUMHURİYETE İHANET EDENLERE İTHAF OLUNUR /// SABRİ EMÜNÜN (AMCANIN) ASKERLİK ÖYKÜSÜ
 
 
 
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Oct 28 11:40PM +0200 CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN !!     SABRİ EMÜNÜN (AMCANIN) ASKERLİK ÖYKÜSÜ     "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı onu anlayanlara kutlu olsun"     Prof. Dr. Ali Demirsoy     ÇocukluÄŸumda en hoÅŸumuza giden ÅŸey kışları yapılan köy odası toplantılarında yaÅŸlıların askerlik anılarını dinlemeydi. Bunların daha sonra altın deÄŸerinde olacağını bilemediÄŸimiz için onları sadece yaÅŸanmış masallar olarak dinledik. DeÄŸerini anladığımız zaman da anlatanlar bu dünyada deÄŸillerdi. Ben 6-10 yaÅŸlarımda olduÄŸumda bu öyküleri anlatanlar en az 50 yaÅŸlarındaydılar. Ne kadarının doÄŸru ne kadarının abartı ne kadarının baÅŸka bir öyküden aşırma olduÄŸunu hiçbir zaman anlayamadık. Köyde uzun süre askerlik yapmış çok sayıda insan vardı. GörmediÄŸim, ana tarafımdan dedem (Emin efendi) 14 yıl askerlik yapmış; giderken hamile olan eÅŸinden doÄŸan dayım, bıyıkları
terlemiÅŸ bir durumda ilk defa babasının askerlik dönüÅŸünde elini öpme ÅŸansını yakalamış ve ilk defa babasını (çünkü askere giderken fotoÄŸrafı da bulunmuyormuÅŸ) karşılama sırasında görmüÅŸ. Bizim anılarını dinlediklerimiz belli ki buzdağının sadece görünür kısmıydı; bir devrin acı öyküsünün bir damlası bile deÄŸildi. Belli ki çok sayıda komÅŸumuz harbe gitmiÅŸ, gidiÅŸ o gidiÅŸ, hiçbir haber alınamamış; bir kısmının ÅŸehit düÅŸtüÄŸüne iliÅŸkin duyumlar olmuÅŸ. Bunların sadece adları geçer, Allah rahmet etsin denirdi ve çoÄŸunlukla da ne babayiÄŸit ya da ne yakışıklı bir çocuktu denerek anılara geçilirdi. Ölenlerin dili olmadığı için aslında neler yaÅŸandığını hiç kimse tam olarak bilemeyecek. GençliÄŸini yaÅŸamadan ölenlerin duygularını ve heba olan yaÅŸamlarını algılayabilseydik, belli ki dünyanın durumu böyle olmazdı. Ne yazı ki düÅŸünce dünyamız, gemisini karaya çıkaranların öyküsüyle örülü.     Kasabamızda Ocak diye
bir köy var; köyün meydanına Atatürk heykeli ile birlikte bir köÅŸe yapılmış; bu köÅŸede "Milli KurtuluÅŸ Savaşına bu köyden 75 kiÅŸi katıldı; ancak 2'si geri dönebildi" diye yazılı. Cumhuriyetin ne zorlukla kurulduÄŸunu sadece bu köyden bile anlayabiliriz (anlama yeteneÄŸi varsa).                 Ocak Köyü ÅŸehitlik köÅŸesi     Biz tekrar köy odasına geri dönersek, tütünler tabakadan çıkarılır elle sigara olarak sarılır, eÄŸer birisi yeni bir tütün almış ise tabaka elden ele dolaşırdı. Gençler kapıya yakın ve diz üstü, yaÅŸlı ve öyküyü anlatacaklar sedirde baÅŸköÅŸede otururdu. Anının en heyecanlı yerinde anlatan, "çocuklar çay nerede kaldı, hele bir sigara tüttürelim bir fırt çay çekelim de ondan sonra anlatmaya devam edelim" derdi. Biz çocuklar heyecan içinde bekleÅŸirdik. Onlarca öykü dinledim. Ne yazık ki onların bir kısmını anımsayamıyorum; bir kısmını bölük pörçük anımsıyorum. Her biri 14-15 yıl yaÅŸanmış bir roman ya da öykü
olabilirdi.     En hoÅŸ anlatanlardan biri, nüktesi ve coÅŸkusu ile bilinen Sabri (BaÅŸak) Amcamızdı. İlk cephesi Yemen'miÅŸ. SavaÅŸ (çatışma) sırasındaki anılarını çok iyi anımsayamıyorum. Aklımda kalanlar ÅŸu kadarcıktı: Kalın ve yırtık pırtık bir kabanı varmış; akÅŸam soyunduÄŸunda kabanın delik deÅŸik olan kısımlarından bazı mermiler ve iç çamaşırından da vücudundan çıkan terin kurumuÅŸ tuzları yere dökülürmüÅŸ. GöÄŸsüne baÄŸladığı Kuran onu mermilerden hep korumuÅŸ.     Öykünün esas baÅŸlangıç noktası, yaptığı çatışma ve harplerle ilgili deÄŸil, komutanının "biz bu savaşı kaybettik, dönebilirseniz memleketinize dönün" sözüydü. Sabri amcaya göre binlerce asker, üzerlerinde yırtık pırtık askeri elbiseler, ayaklarında yırtık pırtık yamalı ayakkabılar ile çöllere düÅŸtüler. ÇoÄŸunun cebinde bir mecidiye yoktu, ortalıkta binilecek deve hariç araç yoktu, yol gösteren yoktu, dil yoktu, okuma yazma yoktu; en kötüsü Araplara
hatta kendi mümindaÅŸlarına ve vatandaÅŸlarına bile güven yoktu. Bu kargaÅŸalıkta en güvenilir kiÅŸiler olsa olsa kendi kasabasının hemÅŸerileri olabilirdi. Böylece Sabri Amca iki hemÅŸerisini bularak yola koyulmuÅŸ. Askere gelirken aileleri ne olur ne olmaz diye altın paralar vermiÅŸler. Güven olmadığı için bu paraların çoÄŸunu yırtık pırtık kaputlarının en olmaz yerlerine dikmiÅŸler. Böylece yola koyulmuÅŸlar. Geceleri yol alıyorlarmış. Çünkü sıcaklık Sabri Amcaya göre taÅŸa yumurta kırıp yiyecek kadar sıcakmış. Ancak en büyük tehlike yaÄŸmacı Araplarmış; hiç acıma duyguları olmayan her türlü cinayeti iÅŸleyebilen bu güruh, gruplar halinde çöllerde dolaşıp geleni geçeni soyup, öldürüyormuÅŸ. Bu nedenle en güvenli yol, gündüzleri bulabilirlerse bir taşın kovuÄŸuna kafalarını sokup saklanma-dinlenme, geceleri yol almaymış. Ancak akrep baÅŸta olmak üzere birçok sokucu, zehirli ve yırtıcı hayvan da günün sıcağından korunmak için bu kuytu
yerlere sığınıyormuÅŸ. Kana kana su içme söz konusu deÄŸilmiÅŸ. Bu nedenle içtikleri sularda küçük solucanların, sülüklerin ve bin bir çeÅŸit hayvanın boÄŸazlarına kaçmasını önlemek için yanlarında (baÅŸörtülerinin içinde) hep bir bez ya da tülbent parçası taşıyorlarmış. Yol boyunca doÄŸada karınlarını doyurmaları, komanda eÄŸitiminde verilenlerden daha beter olduÄŸu anlaşılıyor; taÅŸ ve toprağın dışında her ÅŸeyi yemiÅŸler.     Epeyi bir gün yol aldıktan sonra bir gün kumların arkasından bazı karartılar peyda olmuÅŸ. Yanlarında kamaları, sırtlarında tüfekleri olan, duruÅŸlarından her birinin bir katil olduÄŸu anlaşılan, deveye binmiÅŸ soyguncu Araplar yanlarına gelmiÅŸler. Sabri Amca her defasında o günleri yaşıyormuÅŸçasına devam ederdi: AÅŸağı inen Bedeviler, bizim sağımıza solumuza vurarak yere yatırıp, ceplerimizi karıştırıp hemen kullanacağımız altınlarımızı alırken, yarım yırtık Arapçamız ile ÅŸef olduÄŸunu
düÅŸündüÄŸümüz birinin "elbiselerini de yırtın diye bağırdığını" duyduk. Eyvah paramızın hepsi gitti diye düÅŸündük. Hâlbuki bu yerlerde altın candan bile daha deÄŸerli olmuÅŸtu. Tam üzerimize çullanırken uzakta bir tepenin üzerinden bir devenin üzerinde duran bir kiÅŸinin anladığımız kadarıyla "çabuk orayı terk edin" diye bağırdığını duyduk. Böylece altın dikili kaputlarımızı kurtardık. Herhalde rakip ya da düÅŸman bir çete onlara yaklaşıyor olmalıydı.     Artık hiçbir ÅŸey güvenli deÄŸildi; üzerimizdeki elbiseler bile. Ancak bizi yolun sonuna götürecek tek araç üzerimizdeki altınlardı; ancak onlar da güvende deÄŸildi. Aklımıza dâhiyane bir fikir geldi: Altınları yutacaktık. İlk yutuÅŸumuz acılı ve zor oldu. Ancak yutmadan daha zoru çıkarmaydı. Bize bir iÅŸ daha çıkmıştı: Altınları yutma, abdeste çıktığımızda elimizde deÄŸnek dışkımızı karıştırıp altınları yeniden bulmaydı. Böylece altınları güvenceye
almıştık. Ancak tekrar onları yutma kolay olmuyordu. Her defasında onları yıkamak ve temizlemek zor oluyordu. Çünkü zaman zaman içecek su bile bulamıyorduk. Nereden bilebilirdim, bu yutma ve tekrar bulma iÅŸlemini daha 1,5 sene yapacağımı.     Ayakkabılarımız sıfırı tüketmiÅŸti. Rastladığımız cesetlerin kalın kaputlarından ayaklarımıza baÄŸ yaparak kızgın kumlarda yürüyebiliyorduk. Yemen'de komutanlarımız kuma ya da topraÄŸa oturmayı yasaklamıştı. Yani anlayacağınız yer bile bize yasaklanmıştı. Çünkü ishal (herhalde kolera) çok yaygındı ve topraktan insana geçiyordu. İlaç, hekim hak getire, kurtulmak için bol su içmek gerekiyordu; içilecek su altın kadar deÄŸerliydi. Birçok arkadaşımızı bu ishal yüzünden çöl kumlarına gömmüÅŸtük. Bu nedenle önümüze çıkan her hangi bir ÅŸeye el vurmaktan korkuyor, bir yere oturup dinlenmekten çekiniyorduk. Bit ve pire askerlik arkadaşımız olmuÅŸtu. Çok seyrek olarak (birkaç ayda bir)
çamaşırımızı bir kazana koyup kaynatıyorsak bitlerden kurtulmuÅŸ olarak birkaç gün kaşınmadan yatabiliyorduk. Bazen bitler o kadar yoÄŸunlaşıyordu ki iki tırnağımızla onları ezmekten yoruluyor, çamaşırlarımızın dikiÅŸ yerlerini düz bir taÅŸa yatırıp, baÅŸka bir düz taÅŸla bastırarak onları ezmeye çalışıyorduk. Pençe haline dönen tırnaklarımıza baktıkça, bir makasın ya da tırnak makasının ne büyük bir nimet olduÄŸunu anladık. Yüzümüz güneÅŸ yanığından kabuk baÄŸlamıştı. Çatlayan dudaklarımız nedeniyle halimize bile gülemez olmuÅŸtuk. GüneÅŸ batarken bir kenara çekilip içten içe aÄŸlama hepimizin ortak yanı olmuÅŸtu.     Hayalimiz memleketimize ulaşıp buz gibi akan kaynaklardan su içmek, Fırat'a girip serinlemek; ailemizle bir sofraya oturup yemek yemekti. Rastladığımız Araplara memleketimizin akan sularını anlattığımızda, bize her halde çölde aklımızı yitirmiÅŸ insanlar olarak bakıyor ve "galiba siz cenneti
anlatıyorsunuz" diyorlardı.     Hepimizin memleketten ayrılırken bin bir sorunu vardı: Evlenme derdi, çocuk derdi, geçim derdi, yaÅŸlı ana babanın bakım derdi, baÄŸların sulanması, kazılması, gübrelenmesi derdi ve benzer yüzlercesi. EÄŸer geride kardeÅŸiniz ya da gücü kuvveti yerinde olmayan biri varsa, derdiniz var demekti; ananız, karınız, kız kardeÅŸiniz bu yükü üstlenmek zorundaydı. Olan erkek kardeÅŸlerimiz de bir türlü haber alamadığımız baÅŸka cephelerde bu memleket için vuruÅŸuyordu.     Bir gün yol arkadaÅŸlarımızdan birinin koluna bir soba borusu takarak geldiÄŸini gördük. YanaÅŸtı, sorduk. Yahu bu kızgın çölde bu boru neyin nesi? ArkadaÅŸlar ayrılırken evimizde karım: Kış geliyor sobayı kur da git dedi; sobayı kurarken bir boru eksik kalmıştı; ÅŸurada harabeye dönmüÅŸ bir yerleÅŸim yeri var, orada iÅŸe yarar bu soba borusunu buldum; memleketime, eÅŸime götüreceÄŸim. Bu çölün asker hediyesi bir soba borusuna kadar düÅŸmüÅŸtü.    
Günler, aylar geçti; yol bitmedi. Sonunda yolumuz Filistin'de bir vadiye (herhalde Åžeria Vadisi) düÅŸtü. Açlıktan bitap düÅŸmüÅŸtük. Bir ara et kokusu aldık, oraya yöneldik. Bir barakada bir saçta et kavurup askerlere satılıyordu. Biz de karnımızı doyurduk. Ancak karnımızı iyice doyurmuÅŸ olmalıyız ki, daha önce açlık ve susuzluktan birkaç günde hatta bir haftada dışkılarken, ÅŸimdi iyice bizi sıkıştırmıştı. Ancak bizim farklı bir derdimiz vardı. Biz bokumuzu iyice karıştırıyorduk. Bu nedenle uzak bir yere gitmemiz gerekiyordu. Epeyi açıldık, harabe gibi bir yere girdik. O ne? Orada üzerinde asker elbisesi olan, sağı solu bıçakla kesilmiÅŸ, kaba eti alınmış insanlar gördük. Önce ÅŸaşırdık; ancak daha sonra aklımıza dank etti. Biraz önce yediÄŸimiz etler, arkadaÅŸlarımızdı. ÖÄŸürerek tekrar çöle düÅŸtük.     Günlerce gittik, ne bulursak yedik;

Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 28 11:00PM +0200

Değerli dostlar,
 
Saygın Tarcan 1940'ların Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını anlatmış (altta).
Belki çok yalın, fazla sâde ama içten hissederek kutlanan bir bayram
olduğunu algılamamaya olanak yok.
Cumhuriyetimize sahip çıkmak, ancak ona değer vererek, kutlayarak olur.
EN BÜYÜK BAYRAM OLAN CUMHURİYET BAYRAMI HEPİMİZE KUTLU OLSUN!
 
 
1940’larda CUMHURİYET BAYRAMI
 
*Atatürk’ün ölümünün verdiği yalnızlığa alışmağa başlamıştık.*
 
*Cumhuriyet bayramları ayni coşkuyla kutlanıyordu.*
 
*Bazı belediyelerin ve karakolların önünde güneş batıncaya kadar davul
zurna çalınıyordu…*
 
*VE*
 
*Bazı aileler de biribirilerini tebrik ziyaretlerine gidiyorlardı…*
 
*Fakaat… Yavaştan bazı dedikodular duyulmaya başladı: Lâiklik demek
dinsizlik demektir…*
 
*ilâveler daha sonra görüldü *
 
· *CHP dinsizlerin partisidir… İnönü küplere binmişti…CHP’liler ne
yapacaklarını bilemiyorlardı; ya da bir şeyler yapıyorlar ama dedikoduların
kanser gibi sessizce yayılmasına engel olamıyorlardı…*
 
*Bir gün gazetelerde bir fotoğraf gördük… İnönü’nün annesinin namaz odası…
Büyük bir aynanın üst kenarına iliştirilmiş bir yazı: Allah’ın dediği
olur…; işte o yazı dedikoduları susturacağına, cerahat dolu bir çıbana
neşter atmış gibi patladı, iğrenç bir şekilde yayıldı, arkasından günümüze
kadar gelen dinsel dedikodu ve soruları getirdi.*
 
*CHP tarafından, o günlerden beri ve bugüne, 28.10.2014 Salı gününe kadar
*
 
· *Kasaba*
 
· *Köy *
 
· *Ev, ev*
 
· *Kahve kahve dolaşarak *
 
· *LÂİKLİK NEDİR...NE DEĞİLDİR …en cahil kişinin anlayacağı şekilde
anlatılmadı. Çünkü asla düşünülmedi!... *
 
· *Acaba bir yazılı imtihan yapılsa Vekillerin cevapları şenlik
havasına bürünür mü bürünmez mi?*
 
*Osmanlı döneminde halîfelik din konusunda şu açıklamada bulunmuştu:*
 
*İki tür kültür vardır:*
 
· *Dünyevî kültür…Halk Kültürü, Ulusal Kültür... Kişiyle kişi
arasındaki kültür*
 
· *Uhrevî kültür… Ruhanî, ruhlara ait, Allah ile Kul arasındaki
Kültür*
 
 
 
*Acaba CHP’de bu açıklamayı bilen kimse yok mudur? …*
 
 
 
*Bugün en güzel günlerimizden birini kutluyoruz. Üzüntülerimizi,
çözümlenmesi için geleceğe aktaralım ve bayramımızı kutlayalım.*
 
*Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun*
 
*Halûk Tarcan*
 
 
 
 
*EN BÜYÜK BAYRAM OLAN CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN!*
 
 
 
 
 
 
 
 
 
--
 
*BU HALK GEREKTİĞİNDE KURŞUNA ALNINI SAKINMAZ *
 
 
 
 
 
 
 
--
*TC Sili*
 
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
altına alınması, bu nedenle
 
"*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
 
TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
 
 
 
[image: Resim]
 
 
* ek* — (sıkıştırma hedefi:
Türkçe
[image: Dosya adı kodlama menüsü]
)
*ata ve bayrak.jpeg*
31
.
.
SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
 
SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
 
 
YURTTA SULH CİHANDA SULH
 
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
 
K. ATATURK

Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 28 10:17PM +0200


--
*TC Sili*
 
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
altına alınması, bu nedenle
 
"*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
 
TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
 
 
 
[image: Resim]
 
 
* ek* — Tüm ekleri indir
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
(sıkıştırma
hedefi:
Türkçe
[image: Dosya adı kodlama menüsü]
) Tüm resimleri görüntüle
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
 
[image: ata ve bayrak.jpeg]
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
ve bayrak.jpeg*
31
.
.
SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
 
SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
 
 
YURTTA SULH CİHANDA SULH
 
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
 
K. ATATURK

Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 29 11:33PM +0200

Dünyanın en zengin topraklarında zavallı bir ülkeAhmet Mümtaz İdil
 
Soytarısı Kral Lear’ın karşısına çıktığında şunu söyler: “...Rahiplerin
sözleri davranışlarına uyarsa, biracılar biralarını sulandırmazlarsa,
soylular terzilerinin çırağı olmaktan çıkarsa, imansızlar değil de,
zamparalar cayır cayır yanarsa; mahkemelerde her dava hak yolunda
görülürse... Beyler borçtan, soylular parasızlıktan kurtulur; diller iftira
etmez olur; yankesiciler pazarlardan çekilir; tefeciler altınlarını
elalemin önünde sayar; pezevenkler, orospular kilise yaptırırlar.”
 
Yukarıdaki satırlar, ünlü İngiliz yazarı William Shakespeare tarafından
yaklaşık 450 yıl kadar önce yazılmış da olsa, sonuçta bizim cumhuriyeti
kurduğumuz ve çok partili döneme geçinceye kadar yürüttüğümüz devlet
politikasının bir özeti sayılır.
 
Bir soytarıya ihtiyacı var devleti yönetenlerin. Soytarı olmasına çok var
da, onlar soytarılığı bile beceremeyen, soytarılığın bile yüz karası
sayılacak “yalaka” tipler. Devir, soytarılıktan yalakalığa geçiş devri olsa
gerek. Revaçta olan meslek artık kralın soytarılığı bile değil.
 
Jean Jack Rousseau, “Toplumsal Sözleşme” adlı kitabında, bağımsızlığını
yeni kazanmış ulusların bir süre diktatörlükle yönetilmesi gerekliliğinden
söz eder. Devrimlerin ansızın ve tepeden inme olarak topluma kabul
ettirilmesinin tek yolu diktatörlüğü zorunlu kılmaktadır ona göre.
 
Şu anda Türkiye’nin yaşadığı ise, bağımsızlığını doksan yıl önce kazanmış
bir ülkede, ikinci bir diktatörlüğün yaşanmasıdır. Atatürk’ün ölümünden
sonra cumhuriyeti kollama ve koruma görevini üzerine aldığını düşünen
askeri vesayet, kendisi için yarattığı sırça köşkünde kendine ayrıcalıklı
bir sınıf yaratırken, bunu Türkiye adına yaptığını savunuyor ve bunun
yarattığı boşlukta kendi çıkarlarını ön planda tutuyordu. Mustafa Kemal
Atatürk’ün aklının ucundan bile geçmeyen bir üst yapı oluşuyor, bu yapıya
nüfuz etmek ise imkansız kılınıyordu.
 
AKP iktidarı bu vesayete son verdi, ama kendi vesayetini kurdu. Bunu
öylesine üst boyutlara taşıdı ki, Montesquieu’nun kuvvetler ayrılığı
ilkesini yerle bir etti. Artık, 12 Eylül faşist darbesi için söylenen,
“Adalet yoktu, ama hiç olmazsa hukuk vardı” sözü bile dama fırlatıldı.
Geçtim devletin en başındaki kişinin hukuk tanımazlığını, artık belediye
başkanları, futbol kulübü başkanları, mafya babaları, milletvekilleri ve
daha bir çok zevat, hukukun gereğini işletmemeye, kendileri için çıkarılan
davetlere gitmemeye başladılar.
 
Reza Zarrab denilen adam, mahkemenin çıkarttığı davete gitmeyebiliyor,
bakan oğulları ise gelen davet mektubunu kapıdaki postacının önünde bile
yırtabiliyordu.
 
Derken, bazı insanlar, daha makul şüphe yasası meclisten geçmeden,
uygulamaya başlıyor, sabahın beşinde insanları göz altına alabiliyordu.
 
Aşı ihraç eden bir ülke durumundan, toplu iğne ithal eden bir ülke durumuna
birkaç günde gelmedik elbette. 12 Eylül askeri rejimi ve ardından gelen
Turgut Özal yönetimiyle ülke tüm tüketim mallarına kapılarını açıp da yerli
üretim rafa kaldırılınca, bugünlerin karanlık günleri de o günden
ipuçlarını vermeye başladı. Kimse oralı olmadı, zira hasret kaldığı
“Marlboro cigarasını” artık her bakkalda bulabiliyordu. Pahalıydı belki,
ama ne gam!
 
SSCB’nin de yıkılışında büyük rol oynayan “lüks tüketim” malları, Stalin
döneminde gerçekleştirilen alt yapı sayesinde kolay atlatıldı ve Rusya
yeniden ayaklarının üzerinde durmayı becerebildi. Oysa bizim böyle bir alt
yapımız olmadığı için, sıcak sudan ulaşıma kadar her şeyin fiyatı
öncekilere göre astronomik biçimde fırladı. Ama olsun, hala “tobacco
shop”lar yerinde duruyordu ve Marlborolar vitrinden alıcılarına
sırıtabiliyordu. Özgürlük çoğu insan için bakkaldan Johny Walker viskiyi
alabilmekti.
 
Dünyada petrol fiyatları son altmış yılın en düşük düzeyine indiği halde,
insanlar neden benzin fiyatlarında indirime gidilmediğini kendini
yönetenlere sormaktan aciz duruma geldiler.
 
Yine bir 29 Ekim günü dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e, ilk yerli
otomobil “Devrim” sunulurken, Marshall planı da devreye sokuluyor ve araba
yok ediliyordu.
 
Birçok şey yok ediliyordu, ama yükselen değer camiler, imam hadipler,
ilahiyat fakülteleri, Kuran kursları vb. gibi değerler oluyordu.
Atatürk’ten sonra yönetime gelen tüm iktidarlar ülkenin yüzünü çağdaşlığa
döndürmek yerine, Ortadoğu’nun ıslak ve kaygan zeminine çevirdiler. Orası,
iktidarda kalabilmelerinin tek dayanak noktasıydı. Her zaman kaynayan ve
huzursuz eden bu topraklar, iktidarların “koruyucu ve kollayıcı”
kimliklerini gıdıklıyor, halkı da kendisine “muhtaç” edecek hale sokuyordu.
 
Cumhuriyetin kuruluşundan 90 yıl sonra Türkiye’nin bulunduğu noktaya
bakıldığında ne kadar ileri değil de, geri düştüğümüzü anlamak için
kronoloji çıkarmaya bile gerek yok. Pragmatik bir yaklaşımla hesaplar
ortaya çıkıveriyor zaten. Bilimi referans alan ülke konumundan dini
referans alan bir ülke konumuna inmekle, zaten dogmalarla yönetilen bir
halk durumuna sokulmuş haldeyiz. Stalin kiliseleri yıkıp da yerlerine okul
ve müze yaptığında dünya onu kınamıştı. Putin bugün Rusya’yı yeniden ayağa
kaldırmayı becermişse eğer, bunu Büyük Petro ile birlikte SSCB’nin de
bıraktığı mirasa borçludur.
 
Bizde bu kafada adam yok.
 
--
*TC Sili*
 
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
altına alınması, bu nedenle
 
"*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
 
TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
 
 
 
[image: Resim]
 
 
* ek* — Tüm ekleri indir
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
(sıkıştırma
hedefi:
Türkçe
[image: Dosya adı kodlama menüsü]
) Tüm resimleri görüntüle
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
 
[image: ata ve bayrak.jpeg]
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
ve bayrak.jpeg*
31
.
.
SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
 
SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
 
 
YURTTA SULH CİHANDA SULH
 
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
 
K. ATATURK

yalov...@gmail.com: Oct 28 11:56PM -0700

29 Ekim 2014 Çarşamba 00:42:05 UTC+2 tarihinde İŞNET DIGI SECURITY yazdı:
> Evlenmede, düğünlerde, gelin götürmede, her türlü törende, askere gidip gelmelerde hatta yapım aşamasında bir evin çatısı bittiğinde çatıya bayrak asma içten gelen bir gelenekti. Jandarma köylülere sık sık eziyet etmesine karşın, köye gelen askerler içten gelen duygularla tören havasında karşılanır gerekli ikramlar yapılırdı. Nereden nereye geldik? Milli Marşımız birçok ilde okunmaz duruma düştü; okunduğu illerde de vızıltı gibi görülmeye başlandı. Bayrağımızın asılması kışkırtıcı bir eylem olarak görüldü; birçok yerde asılması güvenlik güçlerince önlendi ya da yasaklandı. Bayrak asılırken ve indirilirken kural olarak kurumun önemli kişileri hazır bulunurdu.
>  
 
>  <...
 
BU YAZIYI 29 EKİM 2014 CUMHURİYET BAYRAMI SABAHI OKUDUM. GÖZLERİM YAŞARDI. ZAMAN ZAMAN AYNI YILLARDA, AYNI YERLERDE ASKERLİK YAPMIŞ ANNEMİN BABASININ SÖZLERİNİ HATIRLADIM. "SAKIN OLAKİ ARAPLARA GÜVENMEYİN, ARKANIZI DÖNERSENİZ HANÇERLENİRSİNİZ" DERDİ. CUMHURİYETİ KURANLARIN RUHU ŞAD OLSUN.
BU YAZIYI GÖNDEREN VE OKUMAMIZI SAĞLAYANLARA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUYORUM. SAYGILARIMLA
İBRAHİM SEVİNÇLER
YALOVA

Haldun Keskin <keskinl...@gmail.com>: Oct 29 03:10PM +0200

*Hayatımda bana iyilik yapanları unutmam. Hatta öyle iyilik yapanlarım oldu
ki, onları hayatım boyunca da ölürken de unutmam mümkün olmaz. Hiçbir
iyilik insanın hidayetine sebep olmak kadar büyük olamaz!*
 
--
 
*Sevgi ve Saygılarımızla*
*Haldun Galip Keskin*
*0532 265 89 00*
*YOĞUN BİR MAİL TRAFİĞİM OLDUĞU İÇİN, SORULARINIZI, ELEŞTİRİLERİNİZİ,
YORUMLARINIZI LÜTFEN **keskinl...@gmail.com* <keskinl...@gmail.com>*
ADRESİME GÖNDERİNİZ.*
*Sayfamızı inceleyin.Yaşamınızın sağlıklı ve varlıklı olması için, *
*FACEBOOK DA Haldun Galip Keskin
<http://www.facebook.com/haldungalip.keskin.16>
<http://www.facebook.com/haldungalip.keskin.16> i arkadaş olarak ekleyiniz*
Twitter : @keskinlergenpa

Lysette Anthony <lysettean...@gmail.com>: Oct 29 06:40PM +0200

S.DemirtaşınAdamaları HDP ve BDPliler 1askeri daha şehit etti.AKP bunu
BDPnin yaptığını biliyor
http://www.odatv.com/n.php?n=askeri-pazarda-sirtindan-vurdular-2910141200
 
Diyarbakır'da eşi ile birlikte semt pazarında alış veriş yapan Astsubay,
maskeli 2 kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırganların arkadan
yaklaşıp başına ateş ettiği astsubay ağır yaralı olarak kaldırıldığı
hastanede kurtarılamadı ve şehit oldu.
 
Olay, Diyarbakır'ın merkez Bağlar İlçesi Körhat Caddesi üzerinde Çarşamba
günleri kurulan semt pazarında bugün saat 16.30 sıralarında meydana geldi.
Diyarbakır 8'inci Ana Jet Üssü Komutanlığı'nda görevli olduğu belirtilen ve
adı henüz açıklanmayan astsubay beraberinde eşi ile birlikte pazarda alış
veriş yaparken, arkadan yaklaşan ve yüzleri maske ile kapalı 2 kişinin
silahlı saldırısına uğradı.
 
Saldırganlar olay yerinden kaçarken, Astsubay'a ilk müdahale olay yerine
gelen 112 Acil Servis ekipleri tarafından yapıldı. Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hastanesi'ne kaldıralan Astsubay tüm müdahalelere rağmen
kurtarılamadı. Polis, olayın ardından saldırganları yakalamak için geniş
çaplı operasyon başlattı. Bölgeye çok sayıda Özel Haraket Polis timleri de
sevk edildi.
 
*Odatv.com*

Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 29 09:23PM +0200

Subject: Antalya cumhuriyetine 91. yaşında sahip çıktı.
To:
 
 
 
 
 
 
--
*TC Sili*
 
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
altına alınması, bu nedenle
 
"*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
 
TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
 
 
 
[image: Resim]
 
 
* ek* — Tüm ekleri indir
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
(sıkıştırma
hedefi:
Türkçe
[image: Dosya adı kodlama menüsü]
) Tüm resimleri görüntüle
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
 
[image: ata ve bayrak.jpeg]
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
ve bayrak.jpeg*
31
.
.
SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
 
SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
 
 
YURTTA SULH CİHANDA SULH
 
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
 
K. ATATURK

Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 29 09:36PM +0200

*http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/validebagda-mahkeme-sureci-bitene-kadar-insaat-durduruldu-iddiasi-haberi-99346
<http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/validebagda-mahkeme-sureci-bitene-kadar-insaat-durduruldu-iddiasi-haberi-99346>
*
--
 
*BU HALK GEREKTİĞİNDE KURŞUNA ALNINI SAKINMAZ *
 
 
 
 
 
 
--
*TC Sili*
 
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
altına alınması, bu nedenle
 
"*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
 
TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
 
 
 
[image: Resim]
 
 
* ek* — Tüm ekleri indir
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
(sıkıştırma
hedefi:
Türkçe
[image: Dosya adı kodlama menüsü]
) Tüm resimleri görüntüle
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>
 
[image: ata ve bayrak.jpeg]
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>*ata
ve bayrak.jpeg*
31
.
.
SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
 
SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
 
 
YURTTA SULH CİHANDA SULH
 
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
 
K. ATATURK

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:28PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Hayat Yayın Grubu <bul...@hayatyayinlari.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 12:23
Konu: Bir Sigorta Duayeni Dr. Alaattin Büyükkaya'nın Hatıraları 'Yalnız
Yürümeyeceksin' // Basın Bülteni
Alıcı: erzinca...@gmail.com
 
 
 
Sayın Basın Mensubu,
 
Türk sigortacılık tarihinin baş aktörlerinden, *AB Bakan Yardımcısı Dr.
Alaattin BÜYÜKKAYA*'nın 40 yıllık sigortacılık hayatından önemli kesitler
içeren hatıraları kitap oldu.
Türkiye’de Sigortacılık sektörünün gelişimi hakkında önemli hatıraların
yer aldığı *‘Yalnız Yürümeyeceksin’* adlı kitabı *Mehmet Cemal
Çiftçigüzeli* kaleme aldı. Kitap Hayat Yayın Grubu tarafından yayınlandı.
Kitapta ülkemizdeki sigorta şirketlerinin bilinmeyen yanları, çok az
bilinen gerçekler; aynı zamanda *Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA*'nın çocukluğundan
başlayan yaşamı, iş disiplini, yöneticilik ve girişimcilik yönü ile ilgili
çeşitli bilgiler de yer alıyor.
Konuyla ilgili ayrıntılı basın bültenini ve görselleri bilgilerinize
sunarız,
 
Saygılarımızla.
Hayat Yayın Grubu
 
*Görsellerin yüksek çözünürlükteki halini aşağıdaki linklere tıklayarak
indirebilirsiniz : *
*Foto 1 : *http://goo.gl/mhN5p4
*Foto 2 : *http://goo.gl/MucavA
 
*Bir Sigorta Duayeni Dr. Alaattin Büyükkaya’nın Hatıraları*
*Yalnız Yürümeyeceksin…*
 
Türk sigortacılık tarihinin baş aktörlerinden, *AB Bakan Yardımcısı Dr.
Alaattin BÜYÜKKAYA*'nın 40 yıllık sigortacılık hayatından önemli kesitler
içeren hatıraları kitap oldu.
Türkiye’de Sigortacılık sektörünün gelişimi hakkında önemli hatıraların
yer aldığı *‘Yalnız Yürümeyeceksin’* adlı kitabı *Mehmet Cemal
Çiftçigüzeli* kaleme aldı. Kitap Hayat Yayın Grubu tarafından yayınlandı.
Kitapta ülkemizdeki sigorta şirketlerinin bilinmeyen yanları, çok az
bilinen gerçekler; aynı zamanda *Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA*'nın çocukluğundan
başlayan yaşamı, iş disiplini, yöneticilik ve girişimcilik yönü ile ilgili
çeşitli bilgiler de yer alıyor.
 
*Konya’dan Selanik’e Selanik’ten Tokat’a…*
 
*Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA*, ailesi 1924 yılında Selanik’ten mübadele ile
Tokat’a göç eden evlad-ı fatihan bir ailden gelir. Kendisi, babası Arabacı
Mustafa Efendi, annesi Suriye Hanım ve kardeşi Necati ile birlikte çocukluk
ve lise yıllarını Tokat’ta geçirmiştir.
Başarılı bir öğrenci olan Alaattin Büyükkaya, üniversite yıllarında
İstanbul’a giderek hem okumuş hem de çalışmıştır. İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi’nden mezun olan Alaattin Büyükkaya, aynı fakültede üç
ayrı dalda Yüksek lisans ve doktorasını da tamamlamıştır.
İngiltere ve Fransa'da sigortacılık ve ekonomi ihtisası yapan Dr. Alaattin
Büyükkaya, üniversite mezuniyetinden sonra Başbakanlık Sigorta Murakabe
Kurulu'nda uzman müfettiş olarak sigortacılığa başlamıştır. İmtaş Sigorta
Şirketi Genel Müdür Yardımcılığından sonra Aksigorta Genel Müdürlüğü yapan
Dr. Alaattin Büyükkaya, *Türkiye’nin 30 yaşında, en genç, ilk sigorta Genel
Müdürü* olmuştur. Ayrıca yöneticilikten girişimciliğe atılım yaparak Merkez
Sigorta’yı kurmuş ve bu şirketi beş yılda Türkiye’nin on büyük sigorta
şirketinden biri haline getirmiştir.
 
Çalışma hayatı boyunca Merkez Sigorta Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu
Başkanlığı, Milletlerarası Ticaret Odası Türk Milli Komitesi Üyeliği
görevlerinde bulunan Dr. Alaattin Büyükkaya, AK Parti’nin Kurucu
Üyelerinden birisi olup iki Dönem İstanbul Milletvekilliği yapmıştır.
İngilizce, Fransızca, Almanca bilen Büyükkaya, evli ve 2 çocuk babası, 3
torun sahibidir.
*Bir Sigorta Duayeni Olarak Dr.Alaattin Büyükkaya! *
 
*İzmir İktisat Kongresi ve Sigortacılık Tebliği *
 
Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Turgut Özal’ın girişimiyle Türkiye’de
İktisat Kongresi İzmir’de yapılmış ve Dr. Alaattin Büyükkaya’nın sunduğu
tebliğ; Türkiye’de sigortacılığın geleceği ile ilgili devletin ve özel
sektörün bakışını değiştirerek Türk sigortacılığının önünü açmıştır. Bu
tarihten sonra sigortacılık sektöründe yapılan değişimde bu tebliğin önemli
rolü olmuştur.
 
*Türkiye’deki ilk Paket Sigorta Uygulaması*
 
Dr. Alaattin Büyükkaya, Türkiye’de ilk defa *Aktatil Anavatan Sigortası*
ile Türkiye’ye giren her gurbetçinin, Türkiye içinde geçerli olacak trafik
ve kasko sigortasını yaptırabilmesini sağladı. Bu sayede gurbetçilerin
büyük bir ihtiyacı karşılanmış oldu. Bu sigorta sistemi uygulamaya konulana
kadar Avrupa’dan tatillerini geçirmek üzere arabalarıyla Türkiye’ye
gelenlerin trafik ve kasko sigortaları Boğaziçi Köprüsü’nü geçene kadardı.
Türkiye’de gurbetçilerin bir kazası halinde sigorta poliçeleri
geçerliliğini kaybediyor ve hasarların tüm masraflarını gurbetçiler kendi
ceplerinden karşılamak zorunda kalıyorlardı.
*Aktatil Anavatan Sigortası *aynı zamanda* Türkiye’de ilk paket sigorta
uygulamasıydı. * Ve bu uygulamanın başarı ile uygulanması yeni paket
sigorta uygulamalarının da önünü açtı. Böylece sigorta sektöründe birçok
yeni ürünün tüketiciye sunulmasını da sağladı.
 
*Turgut Özal ve İhracat Kredisi Sigortası*
 
Yıl 1980. Başbakan Süleyman Demirel döneminde Turgut Özal hem Başbakanlık
hem de Devlet Planlama Teşkilatı’nda müsteşar olarak görev yapıyordu.
Ekonomik sorunlar yaşanıyordu ve ülkede döviz sıkıntısı baş göstermişti.
Ekonomik sıkıntıları çözme görevi Turgut Özal’a verilmişti.
Turgut Özal, Aydınlar Ocağı olarak Dr. Alaattin Büyükkaya’dan bir çalışma
yapmasını istedi. Dr. Metin Eriş, Dr. Alaattin Büyükkaya, Dr. Tevfik
Ertüzün ve Dr. Özcan Bolcan’dan oluşan dört kişilik ekip tarafından
hazırlanan ve liberal bir ekonomiyi hedefleyen rapor tamamlanınca Ankara’ya
iletildi. Bu raporun *24 Ocak kararlarının hazırlanmasında büyük katkısı
oldu.*
Bir gün Turgut Özal, Dr. Alaattin Büyükkaya’dan ‘ihracatı arttırmak için
ihracat kredisi sigorta sistemini’ incelemesini ve bu konuda bir tebliğ
hazırlamasını istedi. DPT’nin “İhracatın artırılmasında İhracat Kredi
Sigortalarının Rolü” konulu toplantısında sunulan, Dr. Alaattin
Büyükkaya’nın bu konuda yaptığı tebliğ çok dikkat çekmişti ve *Eximbank*’ın
temelleri de böylece atılmış oldu.
 
*Dünyaya model olan Mikrosigorta Uygulaması*
 
Nobel ödüllü Prof. Muhammed Yunus, Mikrokredi uygulaması ile en düşük gelir
gruplarının hayata tutunmalarını sağlamış, Dr. Alaattin Büyükkaya ise
Türkiye’de mikrokredi alanlara mikrosigorta uygulamasını geliştirerek
Türkiye’de daha önce sigorta ile tanışmamış kesimleri sigorta ile
tanıştırarak bir ilke imza atmıştır. Büyükkaya’nın geliştirdiği bu uygulama
Dünya’ya da model olmuştur. Bugün Türkiye’de yetmiş beş binden fazla kişi
bu uygulamadan yararlanmaktadır.
Bu ve buna benzer birçok uygulamanın yaşanan hatıralarla anlatıldığı bu
kitap, aynı zamanda sigorta sektöründeki ilk hatıra kitabıdır.
 
*KİTABIN KÜNYESİ*
*Kitabın Adı:*
Bir Sigorta Duayeni Dr.Alaattin Büyükkaya’nın Hatıraları
Yalnız Yürümeyeceksin
*Yazarın Adı: **Mehmet Cemal Çiftgüzeli*
*Konu:* Biyografi
*Sayfa Sayısı:* 336
*Basım Tarihi*: 2014
 
Daha detaylı bilgi talebi için basint...@hayatyayinlari.com adresine
e-posta gönderebilirsiniz.
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Tuncay D. KALEMOĞLU" <tdkal...@gmail.com>: Oct 30 02:16AM +0200

Yeni Yazım.
 
PİÇ ETTİN EMANETİ. ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ.
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2014/10/pic-ettin-emaneti-cocuk-kutlama.h
tml
 

 
Tuncay D. Kalemoğlu
 
29.Ekim.2014
 
www.tdkalemoglu.blogspot.com
 

 
 

 
 

 

PİÇ ETTİN EMANETİ.
 

ÇOCUK,
 

KUTLAMA CUMHURİYETİ

***
 

 

Nasıl bir insan oldun sen?
 
Akılsız.
 
Onursuz.
 
Haysiyetsiz.
 
Oysa böyle değildin.
 
Değilsin.
 
***
 
Ne diline sahip çıktın.
 
Ne dinine sahip çıkıtın.
 
Ne vatanına.
 
Ne bayrağına.
 
Ne kültürüne.
 
Ne eğitimine.
 
Ne tarihine.
 
Ne Cumhuriyetine.
 
Nesin sen?
 
Ortama uya uya.
 
Orta malı mı oldun?
 
***
 
İliklerine kadar girmişler.
 
El adamları ve soysuz hizmetlileri.
 
Kurtarmadık mı biz seni bunlardan.
 
***
 
Seni sömürmekteler.
 
Kendileri semirmekteler.
 
Sürü müsünüz sen?
 
Kesip biçip seni bitirmekteler.
 
***
 
Boşuna mı öldük biz, atalarınız yıllarca.
 
Uğrunuza, bu vatanın uğruna.
 
Ve teslim ettik her şeyi sana.
 
Sandık ki hak ettin.
 
Nedir bu halin?
 
Kaldın ayaklar altında.
 
Farkında değilsin.
 
Yoksa yanıldık mı ve boşa mı harcadık onca çabayı yıllarca.
 
Senin uğruna.
 
***
 
Koruyacağın bir şey yok artık.
 
Vermişsin hepsini.
 
Bir tek namusun kalmış gibi gözüküyor.
 
O da soru işareti ya aslında.
 
Belki o da kalmamış ya.
 
Kaldıysa da, gitti gidecek.
 
Kaybetmeye az kalmış sanki.
Yitirdiğin aklınla...
 
***
 
Ya gereğini yap, kurtar.
 
Onurunu.
 
Vatanını.
 
Çocuklarının geleceğini.
 
Ya da tarihin derinliğinde rahat bırak beni.
 
Sensiz.
 
Sessiz.
 
***
 
Başka dilden anlamıyorsun sen.
 
Ya yeniden kuracaksın emanet olan Cumhuriyeti.
 
Sil baştan.
 
Ve aklını başına alacaksın.
 
Gerçek benliğini bulacaksın.
 
Bağışlayacağım seni.
 
Ya da kırılacak kolların, bacakların, mahvolacaksın.
 
Böyle giderse gelecekte.
 
Hak edeceksin soysuzca yaşamayı.
***
 
Senden neredeyse geçtim diyeceğim de.
 
Derdim çocukların, çocuklarım aslında.
 
***
Kızının namusunu koruyamayan, kaybolduğunu anlamayan...
Ve onun doğum gününü her yıl kutlayan baba misali...
***
Bak
Sana bir diyeceğim var...
Unutma, 18.Mart bu yılda...
Çanakkale türküsü çalarken kulakta, yürekte...
Kalpaklı resmimle, Türk bayrağımla, neferimin simgesi ile...
Yerleştim elleriyle...
 
 
29.Ekim bu yılda...
Cumhuriyeti yıkmak isteyen her soysuzun...
Atacağı adımı gözlemek ve önlemek için...
Oradayım...
Doğanın kutsal ve özgür yeşilinde...
Yerimde...
İzlemekteyim...
Tarih bunu da yazacak...
Yazılacak, bekle göreceksin gizemiyle...
YEBASYER
 
***
Uyanacaksın...
Savaşacaksın...
O zamana kadar
İstemiyorum...
Çünkü
 
***
Piç ettin emaneti...
Çocuk...
Kutlama Cumhuriyeti...
 

 

 
 
----------------------------------------------------------------------------
---------------
 
Tuncay D. Kalemoğlu
 
29.Ekim.2014
 
<http://www.tdkalemoglu.blogspot.com/> www.tdkalemoglu.blogspot.com
<mailto:tdkal...@gmail.com> tdkal...@gmail.com
 

 

 
ARŞİV.
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/11/aci-dogru-soz-once-yurekten-girer
.html acı söz önce yürekten girer
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/01/orta-mali.html orta malı
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/10/29.html hangi cumhuriyeti
kutlayacağız 2010
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2012/06/kusacaksnz-baktgnz-aynann-uzerine
.html kusacaksınız aynanın üzerine
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/11/pirinc-cuvalndaki-hain-beyaz-ve-s
iyah.html pirinç çuvalındaki hain beyaz ve siyah taşlar
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/10/sil-bastan.html sil baştan
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/07/dort-temmuzonurumuzun-igfal-edild
igi.html dört temmuz
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/05/devsirilme.html devşirilme
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/01/omurgasizlik.html omurgasızlık
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2011/01/paranin-kopegi.html paranın
köpeği
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/10/tuner.html kimi konar kimi
tüner
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/10/ihanet-ettiniz.html ihanet
edildi savaşılacak
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/09/kazanamayacaklar.html
kazanamayacaklar
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/09/fareler-davranslarnn-sonuclarn-ta
hmin.html fareler kurbağalar ve insanlar
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/08/sevgili-dostlarm-asagda-size-fide
l.html özgürlük eşitlik kardeşlik
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2014/05/okumak-uyumak.html okumak
uyumak
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2014/01/tek-kanatli-olmak.html tek
kanatlı olmak
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/06/once-cokertirler-sonra-comeltirle
r.html önce çökertirler sonra çömeltirler
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/06/pice-dondu.html piçe döndü
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2010/03/el-adaminin-pezevenki.html el
adamının pezevenki
 
http://tdkalemoglu.blogspot.com.tr/2012/08/beyzbol-sopasi-kadarsiniz_24.html
beyzbol sopası kadarsınız

"Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Oct 30 03:28AM +0200

https://www.youtube.com/watch?v=lxzOEsRInIE
<https://www.youtube.com/watch?v=lxzOEsRInIE&feature=youtu.be>
&feature=youtu.be

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:25PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 29 Ekim 2014 22:21
Konu: Cumhuriyet'in demokrasi dusmanligi: siyasi parti alerjiisi
Alıcı:
 
http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27de_kapat%C4%B1lan_siyasi_partiler
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Sen gel 33 Osmanli partisini yok say ve tek bir parti kur; diktatorluk
baslat; Sen hers seyi herkesten daha iyi biliyorsun ya, Alti Ok'u demokrasi
imis gibi millete kakala; ve bunu normalmis gibi, iyi bir seymis gibi
genclere okullarda, bayramlarda, gazetelerde millete surekli ogret.
Demokratiklesmede bu yuzden bocalaniyoruz. Bu yuzden 50 senelik bir darbe
ve vesayet donemi gecirdik. Demokratik proses yerine zor kullanarak sorun
cozmeye kalkan gericilerle ugrasarak zaman ve enerji kaybettik.
Cumhuriyet'in getirdigi irkcilik bugunun en cetin problemlerimizi yaratti.
Hala, devlet adamlarimiz bunlari acik acik konusamiyor. Gunes*
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:22PM +0200

---------- Forwarded message ----------
From: <gti...@aol.com>
Date: 2014-10-30 4:37 GMT+02:00
Subject: Ulu Onder'in ismini korumak icin bakin ne yaptilar
 
 
 
http://www.sabah.com.tr/dunya/2014/10/30/kuzey-kore-bmyi-sasirtti
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:21PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Marmara Belediyeler Birliği <in...@marmara.gov.tr>
Tarih: 30 Ekim 2014 09:25
Konu: “KENTSEL DÖNÜŞÜM CAN KAYIPLARINI AZALTACAK”
Alıcı: erzinca...@gmail.com
 
 
*“KENTSEL DÖNÜŞÜM CAN KAYIPLARINI AZALTACAK”*
 
*Marmara Belediyeler Birliği 2014 yılı Birlik Meclisi II. Olağan
Toplantısı, deprem gündemi ile Antalya’da toplandı. Boğaziçi Üniversitesi
Kandili Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa
Erdik’in “Marmara’da Deprem Gerçeği” başlıklı sunumu toplantıda büyük ilgi
topladı.*
 
Birlik Başkanı Recep Altepe, açılış konuşmasının ardından Boğaziçi
Üniversitesi Kandili Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof.
Dr. Mustafa Erdik’i “Marmara’da Deprem Gerçeği” başlıklı sunumunu yapmak
üzere sahneye davet etmeden önce 17 Ağustos depremi ve sonrasında yaşanan
acıları hatırlatarak “1999’da deprem yaşandıktan sonra bir süre çadırlarda
kalındı. Havalar soğuyunca aynı şekilde, hiçbir önlem almadan evlerimize
geri döndük. Ülkemizin en önemli gerçeklerinden biri de deprem. Ama bizler
yaşanan bu büyük deprem sonrasında atılması gereken adımları atmada geç
kaldık. Değerli hocamızın söyleyeceklerinin bizlere büyük katkı
sağlayacağına inanıyorum” dedi.
 
Prof. Dr. Mustafa Erdik, deprem riskinin azaltılmasının temel ve öncelikli
amacının depremden sonra yerine koyamayacağımız varlıkların korunması
olduğunu, bunların da insan hayatı ve kültürel ve tarihi mirasımız olduğunu
söyleyerek sözlerine başladı. Deprem bölgeleme, tehlike haritalarının
hazırlanmasının, deprem etkilerini göz önüne alan kent planlaması ve arazi
kullanım düzenlemelerinin, yapı ve altyapının, yönetmeliklere dayalı
projelendirilerek inşasının, deprem riskinin belirlenmesinde ve
arttırılmamasında büyük rol oynadığını belirtti.
 
*“Kentsel Dönüşüm Can Kayıplarını Azaltacak”*
2000 yılı sonrasında yapılan binaların deprem performanslarında belirgin
bir iyileşme olduğuna dikkat çeken Erdik, bunun nedenleri arasında halkın
deprem güvenliği konusunda bilinçlenmesini, yeni deprem şartnamesinin
varlığını, yerel yönetimleri yaptığı düzenleme ve kontrolleri, azalan
enflasyona bağlı olarak konut üretiminde görülen endüstrileşmeyi gösterdi.
 
Daha önce yaptıkları deprem senaryosu tahminlerini de katılımcılarla
paylaşan Erdik toplam binaların ağır hasarlı, hasarlı, orta hasarlı ve
hafif hasarlı oranlarına bağlı olarak; acil barınma ihtiyacı, hastane
ihtiyacı gibi konularda bilgiler paylaştı. İstanbul’daki köprülerin depreme
hazırlıklı olduğunun altını çizen Erdik, İGDAŞ deprem koruma sisteminin
İstanbul’un en büyük başarılarından biri olduğunu ve dünyada başka bir
örneğinin olmadığını söyledi.
 
Ardından deprem odaklı kentsel dönüşümün can kayıplarını büyük ölçüde
azaltacağına dikkat çeken Erdik, deprem sonrasında yüksek yapıların
onarılmasının çok zor olduğuna, bu yüzden yıkılmaları gerektiğine ve bu
yıkım sürecinin yoğun yerleşim olan yerlerde zorlu ve neredeyse yapım kadar
maliyetli olduğuna değindi.
 
Meclis toplantısında, Yalova’nın Kadıköy ile Balıkesir’in Sındırgı
belediyelerinin üyelik başvuruları da karara bağlandı.
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:20PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: Yilmaz Karahan <karahan...@gmail.com>
Date: Thu, 30 Oct 2014 10:14:05 +0200
 
*PİÇ ETTİN EMANETİ ÇOCUK, KUTLAMA CUMHURİYETİ*
 
Nasıl bir insan oldun sen?
 
Akılsız…
 
Onursuz…
 
Haysiyetsiz…
 
Oysa böyle değildin…
 
Değilsin…
 
***
 
Ne diline sahip çıktın…
 
Ne dinine sahip çıkıtın…
 
Ne vatanına…
 
Ne bayrağına…
 
Ne kültürüne…
 
Ne eğitimine…
 
Ne tarihine…
 
Ne Cumhuriyetine…
 
Nesin sen?
 
Ortama uya uya…
 
Orta malı mı oldun?
 
***
 
İliklerine kadar girmişler…
 
El adamları ve soysuz hizmetlileri…
 
Kurtarmadık mı biz seni bunlardan…
 
***
 
Seni sömürmekteler…
 
Kendileri semirmekteler…
 
Sürü müsünüz sen?
 
Kesip biçip seni bitirmekteler…
 
***
 
Boşuna mı öldük biz, atalarınız yıllarca…
 
Uğrunuza, bu vatanın uğruna…
 
Ve teslim ettik her şeyi sana…
 
Sandık ki hak ettin…
 
Nedir bu halin?
 
Kaldın ayaklar altında…
 
Farkında değilsin…
 
Yoksa yanıldık mı ve boşa mı harcadık onca çabayı yıllarca…
 
Senin uğruna…
 
***
 
Koruyacağın bir şey yok artık…
 
Vermişsin hepsini…
 
Bir tek namusun kalmış gibi gözüküyor…
 
O da soru işareti ya aslında…
 
Belki o da kalmamış ya…
 
Kaldıysa da, gitti gidecek…
 
Kaybetmeye az kalmış sanki…
Yitirdiğin aklınla...
 
***
 
Ya gereğini yap, kurtar…
 
Onurunu…
 
Vatanını…
 
Çocuklarının geleceğini…
 
Ya da tarihin derinliğinde rahat bırak beni…
 
Sensiz…
 
Sessiz…
 
***
 
Başka dilden anlamıyorsun sen…
 
Ya yeniden kuracaksın emanet olan Cumhuriyeti…
 
Sil baştan…
 
Ve aklını başına alacaksın…
 
Gerçek benliğini bulacaksın…
 
Bağışlayacağım seni…
 
Ya da kırılacak kolların, bacakların, mahvolacaksın…
 
Böyle giderse gelecekte…
 
Hak edeceksin soysuzca yaşamayı…
***
 
Senden neredeyse geçtim diyeceğim de…
 
Derdim çocukların, çocuklarım aslında…
 
***
Kızının namusunu koruyamayan, kaybolduğunu anlamayan...
Ve onun doğum gününü her yıl kutlayan baba misali...
***
Bak
Sana bir diyeceğim var...
Unutma, 18.Mart bu yılda...
Çanakkale türküsü çalarken kulakta, yürekte...
Kalpaklı resmimle, Türk bayrağımla, neferimin simgesi ile...
Yerleştim elleriyle...
 
 
29.Ekim bu yılda...
Cumhuriyeti yıkmak isteyen her soysuzun...
Atacağı adımı gözlemek ve önlemek için...
Oradayım...
Doğanın kutsal ve özgür yeşilinde...
Yerimde...
İzlemekteyim...
Tarih bunu da yazacak...
Yazılacak, bekle göreceksin gizemiyle...
YEBASYER
 
***
Uyanacaksın...
Savaşacaksın...
O zamana kadar
İstemiyorum...
Çünkü
 
***
Piç ettin emaneti...
Çocuk...
Kutlama Cumhuriyeti...
 
 
Tuncay D. Kalemoğlu
 
29.Ekim.2014
 
www.tdkalemoglu.blogspot.com
tdkal...@gmail.com
 
 
http://www.yenidenergenekon.com/173-pic-ettin-emaneti-cocuk-kutlama-cumhuriyeti/
 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Oct 30 12:18PM +0200

İnsanlar Peygamberlerden de haberler alması gereken varlıklardır.
Resulullah Efendimizden
Önemli Hadi-i şerifler
Bu kısa yoldan okuyabileceğiniz gibi aşağıya da ekliyorum.Bana gelmesine
vesile olan grup ve kişiye de teşekkür edip Allah'ın Rahmetinin üzerine
olmasını diliyorum.
Aşağıdaki hadislerden bir örnek.
*40.* Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.” *[26]*
*http://gonul-erleri.blogspot.com.tr/2014/10/riyazus-salihinden-hadis-i-serifler_29.html
<http://gonul-erleri.blogspot.com.tr/2014/10/riyazus-salihinden-hadis-i-serifler_29.html>*
9 Ekim 2014 Çarşamba
RİYAZUS SALİHİN'DEN HADİS-İ ŞERİFLER / SABIR (Sabrın Fazileti) - 3
*RİYAZÜS SALİHİN*
*3) Sabır (Sabrın Fazileti)*
 
*32.* Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem, (çocuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra)
ağlayan bir kadının yanından geçti.
Ona:
– “Allah’dan kork ve sabret!” buyurdu.
Kadın:
– Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına
gelmemiştir, dedi.
Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısına koştu, orada kapıcılar
yoktu. (Özür beyân etmek üzere Hz. Peygamber’e):
– Sizi tanıyamadım, dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de:
– “Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu.
*[12]*
 
* * *Bu hadisten de Peygamberimiz (s.a.v.)’in burada yaptığı ve bize de
pek çok hadislerde tavsiye ettiği üzere iyiliği emir ve kötülükten
sakındırma işi her zaman ve zeminde yapılmalıdır. Yapılan nasihat esnasında
gösterilecek tepkilere hazır olmalı ve onlara göğüs germeli, kırıcı
davranışlara döndürmemelidir.
İyi bir davetçi ve eğitimci yaptığı hizmetlerden dolayı şahsına yapılan
hakaretlere bile soğukkanlı davranıp aldırmamalı ve gündeme bile
getirmemelidir. *[13]*
 
*33.* Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu demiştir.
“Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip) ecrini Allah’tan
bekleyen mü’min kulumun katımdaki karşılığı cennettir.” *[14]*
 
* * *Bu kudsî hadisten de gerçekten kişinin dünyada sıkıntılara
sabretmesi karşılığında derecelerin en büyüğü olan cennete kavuşacağını
öğrenmekteyiz. *[15]*
 
*34.* Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e tâun hastalığını sormuş, o da şöyle
buyurmuştur:
“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle
cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu
sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini
Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak
Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı
verilir.” *[16]*
* ** Tâûn yani veba hastalığı hem bulaşıcı hem de çabucak ölüme götüren
bir hastalık olup buna yakalanan kimse gerekli çarelere başvurduktan sonra
başkalarına bulaştırmamak ve mükafatını da sadece Allah’tan bekleyerek
sabredip bulunduğu yerde oturursa, hem karantina dediğimiz şeyi
gerçekleştirmiş hem de sabrından dolayı şehid sevabı almaya hak
kazanmıştır. Çünkü müslümanın namazdan başka bir silahı da sabırdır.
(Bakara: 2/45) ayetinde olduğu gibi.* [17]*
 
*35.* Enes İbni Mâlik radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:
“Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan
ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık olarak cenneti veririm.” *[18]*
 
* ** Bu kudsî hadiste de kaybedilen nimetler ve onların yokluğuna
sabretmekle cennetin kazanılabileceği bildirilmektedir. Çaresizlikten
dolayı hadiselere katlanmak sabır sayılmaz, müslümanca yaşantıya devam
etmekle birlikte başına gelen her şeye sabreden mü’min Allah tarafından çok
üstün ve değerli nimetlere kavuşturulacaktır. *[19]*
 
*36.* Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ bana:
– Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben:
– Evet, göster, dedim.
İbn Abbâs şöyle dedi:
– Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’e geldi ve:
– Beni sar’a tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua
ediniz, dedi.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
–”Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen,
sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim” buyurdu.
Bunun üzerine kadın:
– Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın
açılmaması için dua buyurunuz, dedi.
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona dua etti. *[20]*
 
* * *Bu hadiste de cennetle sağlıklı bir hayat arasında tercih yapan
imanlı bir hanımın durumu sergilenmektedir. *[21]*
 
*37.* Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, gönderildiği kavim tarafından
dövülüp yüzü kanatılan, bir taraftan yüzündeki kanı silen bir taraftan da
“Ey Allahım, halkımı bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar” diyen bir peygamberi
anlatması hâlâ gözlerimin önündedir.* [22]*
 
* ** Sabrın peygamberlerin hayatındaki yerini gösteren bu hadis
peygamberlerin tavsiye ettikleri şeyi önce kendilerinin yaşadıklarını bize
göstermektedir. Davetçi ve lider durumunda olanların ümmetten herhangi bir
farklarının olmadığını da bu hadisten anlıyoruz. Uhud ve benzeri savaşlarda
geri hizmetlere kaçmayıp bizzat savaşta ön saflarda yer alan Peygamber
(s.a.v.)’in durumu da bunun canlı bir örneğidir. *[23]*
 
*38.* Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine
göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına
batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun
hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”* [24]*
 
*39.* Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna vardım. Kendisi
sıtmaya yakalanmıştı.
– Ey Allah’ın Resûlü! Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz,
dedim.
– “Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab çekmekteyim” buyurdu.
– (Herhalde) bu iki kat sevap kazanmanız içindir, dedim.
– “Evet, öyledir. Allah, ayağına batan bir diken veya başına gelen daha
büyük bir sıkıntıdan dolayı müslümanın günahlarını bağışlar. O müslümanın
günahları ağaç yaprakları gibi dökülür” buyurdu. *[25]*
 
*40.* Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sokar.” *[26]*
 
*41.* Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin.
Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda kalırsa: ‘Allahım, benim için
yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı olduğu
zaman da beni öldür’ desin.” *[27]*
 
*Dipnotlar:*
*[12]* Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz l4–l5. Ayrıca bk.
Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22.
*[13]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 21.
*[14]* Buhârî, Rikak 6.
Bu kudsî hadis ileride 923 numarada tekrar gelecektir.
*[15]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 21.
*[16]* Buhârî, Tıb 31; Ayrıca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim,
Selâm 92–95.
*[17]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 21.
*[18]* Buhârî, Merdâ 7; Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 58.
*[19]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 21.
*[20]* Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54.
*[21]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 21.
*[22]* Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd
104; İbni Mâce, Fiten 23.
Bu hadis 646 numarada tekrar gelecektir.
*[23]* Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 22.
*[24]* Buhârî, Merdâ 1, 3; Müslim, Birr 49.
*[25]* Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45.
Bu hadis kısa bir şekilde 914 numarada tekrar gelecektir.
*[26]* Buhârî, Merdâ 1.
*[27]* Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû
Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31. (Bu hadis 586 numarada
tekrar gelecektir.)

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:09PM +0200

---------- Forwarded message ----------
From: <gti...@aol.com>
Date: 2014-10-30 11:30 GMT+02:00
Subject: Bu memleketin her seyi mi yalan uzerine kurulu
To:
 
 
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2014/10/30/cakma
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:09PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: hanefi sinan
Tarih: 30 Ekim 2014 11:45
Konu: DAVET: Konuşmacı : Kemal Özer - "Biyo-Silah ve Küresel İşgalin Sınır
Tanımaz Yüzü : EBOLA"
 
 
 
 
 
 
 
------------------------------
 
 
*Asma Köprü **Uluslararası Öğrenci Derneği Konferansları - 162*
 
*"Biyo-Silah ve Küresel İşgalin Sınır Tanımaz Yüzü : EBOLA"*
 
*Konuşmacı : Kemal Özer *
*(Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı)*
 
*Tarih :* *1 Kasım 2014 Cumartesi / Saat : 18:00*
 
*Yer :* Asma Köprü UÖD Konferans Salonu
Zübeyde Hanım Mah. Sel Sok. No:26 İskitler-Ankara
 
*İrtibat :* 0312 341 6341 - 0534 885 70 24
 
*Not : Program Erkek kardeşlerimize yöneliktir. *
*Bayan kardeşlerimiz için programın video kaydı yayınlanacaktır.*
 
 
--
*********************
 
 
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى
وَيَنْهَى
 
عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ
تَذَكَّرُونَ.
 
"Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder.
Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye
size öğüt verir." Nahl/90
 
_
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 30 12:07PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: DR.MUSTAFA LALE
Tarih: 30 Ekim 2014 10:31
Konu: HADİS
 
 
 
 
 
*Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:*
 
 
 
“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik
de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk
(doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler.
Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında
çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.”
 
(Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80;
Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5)
 
 
 
Açıklamalar Hadîs-i şerîfte dört önemli tâbir, iki grup halinde
birbirlerinin zıddı olarak zikredilmektedir. Sıdk-Kizb, birr-fücûr. Ayrıca
bunlara bağlı olarak da sıddîk ile kezzâb aynı şekilde birbirinin karşıtı
iki nitelik ve sonuç olarak yer almaktadır.
 
Sıdk, sözünde ve işinde dürüst olmaktır. Kizb ise, bunun tam aksi
davranmaktır.
 
Birr, bütün hayr ve iyilikleri ihtivâ eder. Fücûr ise, kötülüğe meyl ve
muhabbet etmek, yoldan çıkmak demek olup her çeşit şer ve fesâdı ifade
eder.
 
 
 
Sıddîk, doğruculuğu; kezzâb yalancılığı âdet edinmiş kişi demektir. Her iki
kelime de mübâlağa ifâde etmektedir.
 
Dürüstlük, üstün iyilik demek olan birr’e; birr ise, cennet’e uzanan bir
çizgidir. Sözünde ve işinde doğru olmaya gayret edenler, Nisâ sûresi’nin
69. âyetinde belirtildiği üzere, peygamberlikten sonraki en yüksek
mertebeye (sıddîkıyet) ereceklerdir. Doğruluğu âdet edinmenin yolunu yüce
Allah Tevbe sûresi’nin 119. âyetinde, “Ey iman edenler! Allah’a karşı
saygılı bulunun ve sâdıklarla beraber olun” fermânıyla göstermektedir.
 
Yalan ve yalancılık her türlü kötülüğün başı olan fücûra sebep olacaktır.
Fücûr ise cehenneme götürür. Yalancılığı âdet edinenler Allah katında
kezzâb diye tescil edilecektir. Bu önemli bir tesbit ve büyük bir uyarıdır.
Bu demektir ki, sahteciliğin İslâm’da yeri yoktur.
 
Hadisin Müslim’deki rivayetlerinde doğruluğu düstur edinenlerin sıddîk,
yalancılığı meslek edinenlerin ise kezzâb diye yazıldığı kaydedilmektedir.
Bu kayıt, hadisteki teşvik ve tehdidin, bilerek ve isteyerek doğrunun veya
yalanın peşine düşenlere yönelik olduğunu göstermektedir. O halde daima
doğruyu aramak, doğru söylemek gerekmekte, yalana ve yalancılığa asla
müsâmaha göstermemek lâzım gelmektedir. Zira alışkanlıklar, bilinçsiz
hoşgörüler sonucu oluşurlar.
 
 
 
Hadisten Öğrendiklerimiz
 
1. Her hayrın sebebi olan doğruluk teşvik edilmekte, her kötülüğün sebebi
olan yalandan uzak kalınması istenmektedir.
 
2. Mükâfat ve cezâ, kulun yaptığı iyi ve kötü amellere göre söz konusu olur.
 
3. Doğrularla beraber olmak insanda “takvâ” duygusunu geliştirir.
 
4. Doğruluğun sonu cennet, yalancılığın sonu cehennemdir.
 
5. Doğruluk ve yalancılık zamanla kişinin karakteri haline dönüşür.
 
 
 
__
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

"Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Oct 30 11:06AM +0200

​​
 
*Hak ve Adalet Dini *
 
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
*“Ey îman edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, anne babanız
ve akrabanızın aleyhine bile olsa Allah için şahitlik eden kişiler
olun! *(Haklarında
şahitlik yaptığınız kişilerin)* zengin veya fakir olmasına bakmayın, zira
Allah onlara *(sizden)* daha yakındır. Nefsin arzularına tâbî olmayın ki
haktan dönmeyesiniz ve adâlet üzere hareket edebilesiniz! *(Şahitliği)*
eğip büker yahut ondan tamamen yüz çevirirseniz, *(biliniz ki)* Allah
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdârdır.”* (Nisâ, 135)
​​
 
Rasûlullah (sav) buyurdular:
*“Her kim insanlarla muâmelede bulunur haksızlık etmez, onlarla konuşur
yalan söylemez, onlara vaatte bulunur sözünden dönmezse işte o, insanlığı
kemâle ermiş, âdaleti ortaya çıkmış ve kendisiyle kardeş olunması vâcip
olmuş kişidir.” *(Deylemî, Hadis No: 5546)
 
--

"hüseyin laptalı" <erenkoys...@hotmail.com>: Oct 30 09:47AM +0200

Kıbrıs Mektubu 1129
 
ÜLKEM İŞGAL ALTINDA…
 
Battle for Kobani: Kurdish Peshmerga heading to Kobani to Fight ISIS terrorist (English)
 
Bu İngilizce başlık altında internette dolaşan videoyu izleyelim, izletelim…
 
Videoda Yunanlıların İzmir’e çıkışı gösterilmiyor. Peşmerge’nin Güneydoğu’yu işgali gösteriliyor. Peşmerge’nin topraklarımızdan geçerek, Kobani’ye gidişi gösteriliyor.
 
Silahımı veriniz. Bu maskaralığa son vermeye gideceğim.
 
Utanıyorum beyler! Yazıktır bu vatana!
 
Mustafa Kemal Atatürk’ün yüzüne değil, resmine bakamıyorum.
 
Sizler utanmıyor musunuz?
 
Nerede Türkiye Cumhuriyeti muhalefeti?
 
Nerede Kurtuluş Savaşını yaratanların emanetçileri?
 
Nerede Anadolu’nun sahipleri?
 
Nerede Türk Orduları?
 
Bir daha Mustafa Kemaller yok…
 
İktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve ihanet içindedirler.
 
Ey Türk Gençliği!
 
Neredesin?
 
Unutma… Seni Dünyadaki benzerlerinden ayıran özelliğin, şiarın vardır.
 
Unutma… Seni sen korursun ancak bu topraklarda...
 
Neredesin?
 
***
 
Atatürk'ün Gençliğe Seslenişi:
 
Ey Türk gençliği! Birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk cumhuriyetini sonsuza kadar korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin tek temeli budur. Bu temel senin en değerli hazinendir. Gelecekte bile, seni bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacaktır. Bir gün bağımsızlık ve cumhuriyeti savunmak zorunluluğuna düşersen, göreve atılmak için, bulunduğun durumun olanak ve şartlarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve şartlar, çok elverişsiz bir özellikte ortaya çıkabilir. Bağımsızlık ve cumhuriyetini yok etmek isteyecek düşmanlar, bütün dünyada eşi görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler. Zorla ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri ele geçirilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve ülkenin her köşesi eylemli olarak ele geçirilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acı ve daha tehlikeli olmak üzere, ülkenin içinde iktidara sahip olanlar duyarsızlık, sapkınlık ve hatta ihanet içinde bulunabilirler. Üstelik bu iktidar sahipleri, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi istekleriyle birleştirebilirler. Ulus fakirlik ve çaresizlik içinde yorgun ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin evladı! İşte, bu durum ve şartlar içinde bile görevin Türk bağımsızlık ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Gereksinim duyduğun güç damarlarındaki asil kanda bulunmaktadır!
 
Başka söze gerek yok!...
 
Not: Kıbrıs’ı kurtarmaktan vazgeçtim. Şimdi Türkiye’yit kurtarma zamanıdır.
 
30.10 2014, H. LAPTALI erenkoys...@hotmail.com
 
 
 


 
 
 
Battle for Kobani: Kurdish Peshmerga heading to Kobani to Fight ISIS terrorist (English)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Formun Üstü
 
BeğenBeğen · Paylaş
 
Formun Altı

ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Oct 30 09:18AM +0200

Yazının kısa yolu yazının altındadır.
A.D.Şimşek
BÜLENT ERANDAÇ
Yeni emperyalizme karşı Yeni Türkiye
Altı küresel güç, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve Çin; içinde
bulunduğumuz en az 2099'a kadar sürecek 21'inci Yüzyıl'ın *KÜRESEL
PAYLAŞIM *planları üzerinde harıl harıl çalışıyor. Bu güçlerin yeni
emperyalizm yolundaki taktik ve stratejileri, günümüzün parlayan bölgesel
güçleri, Türkiye, Hindistan, Brezilya tarafından dikkatle takip ediliyor.
Yeni *KÜRESEL PAYLAŞIM *savaşında, 1 ve 2'inci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi
bloklar resmen savaşmıyor. Yeni emperyalist mücadelede, esas olarak sivil
görünümlü*PSİKOLOJİK HAREKÂT *icra ediliyor. Altı küresel gücün amacı,
hükümetleri, kurumları, silahlı kuvvetleri, kanaat önderleri ve halkın
düşüncelerini, davranışlarını değiştirerek, kendi emelleri uğrunda
kullanmak... Asker, tehdit unsuru olarak, onun yıkıcı ateş gücü kenarda
bekliyor. Onların yerine, bu harekâtın içinde terörist guruplar, istihbarat
destekli sivil toplum kuruluşları, hukuk ve yargı, medya, etki ajanları,
ekonomi *(faiz lobisi- silah ve petrol baronları) *var. Yönlendirme aracı
olarak ta para, din ve mezhep en çok kullanılan enstrümanlar.
 
 
 
*PLAN 2001'DE BAŞLADI KÜRESEL PAYLAŞIM *planlarında, ne tesadüftür, *1.
Numaralı Sıklet Merkezini Genişletilmiş Ortadoğu ve Avrasya *oluşturuyor.
Bu bölgenin seçilmesinde, petrol/gaz ve enerji boru hatlarının güvenliğinin
birinci derecede önemli olduğunu görmemek, anlamamak mümkün mü?
Amerika-İngiltere (Ve Avrupa) merkezli stratejik beyinler, yeni emperyalizm
planlarını 2001'de, İkiz Kulelere saldırı sonrasında uygulamaya başladı.
Önce Afganistan işgali başladı. *EL KAİDE *bahane edilerek dünyanın yeni
küresel gücü Çin'in önünü kesmek için harekete geçtiler. Yeni Ortadoğu
dizayn edilirken, petrol/gaz merkezlerini ırkmezhep ayrımları üzerine
şekillendirmek ve İsrail'im güvenliğini sağlamak öncelikli olarak
değerlendirildi. Irak işgal edildi. 3'e bölündü.
Kürt, Şii, Sünni bölgeler şekillendi. Sıra Suriye'ye gelince, Rusya ve
Çin'in gelişmelere set çekmesi, bugün sınırlarımızda yaşanan kan ve
gözyaşlarına yol açtı. Türkiye, Mısır ve Ukrayna üzerinde psikolojik
harekât başlatıldı.
 
 
*Ukrayna ve Mısır'da işi hallettiler.Tayyip Erdoğan liderliğindeki YENİ
TÜRKİYE ise planlarını çökertti.*IŞİD'in Yeni Ortadoğu şekillenmesinde çok
iyi kullanılan bir enstrüman olduğu ortaya çıktı. IŞİD'i yaratan,
hazırlayan Batı'dır. Şimdi, PKK-PYD aşkını gözlüyoruz.
İlginçtir, 1999 YILINDA Öcalan'ı Türkiye'ye teslim eden ABD, 15 yıl sonra
PKK'ya, onun Suriye kolu PYD'ye sarıldı. Derin Amerika, PKK'da ne cevher
görmüş olabilir? *Derin Amerika-İngiltere-Almanya-Fransa, Kandil'i
şımarttılar.*Bir taraftan Yeni Türkiye'nin çözmekte olduğu çözüm sürecini
sabote ettiriyorlar. Diğer taraftan PKKPYD'ye Kuzey Suriye'de hayat
veriyorlar.
*ERDOĞAN-DAVUTOĞLU OYUNU GÖRÜYOR*: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan *"Her türlü
melanetin, olanların arkasında bir ÜST AKIL VAR" *diyerek, oynanan
oyunlarını, emperyalizmin paylaşım mücadelesini gördüğünü, iyi analiz
ettiğini gösterdi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, oynanan küresel paylaşım
kavgasının ruhunu biliyor. Nitekim önceki gün; Ortadoğu'yu dizayn eden
İngiltere'nin yayın organı BBC'e anladıkları dilden konuştu: *"Sınırlarımızda,
PKK, İŞİD, Esad istemiyoruz.'' *Bu ne demektir? Esad üzerinde,
Amerika-Rusya'nın oynadıkları oyunun görülmesidir. Batı'nın, PYD üzerinden,
Kuzey Suriye'de yeni bir devletçik çıkarmalarının iyi analiz edilmesidir.
 
 
*SONUÇ: Yeni emperyalizmin, petrolgaz ve enerji boru hatlarını kontrol
bağlamında ırki-mezhebi yeni devletçciklerle kurgulanan yeni paylaşım
planlarını bertaraf etmede olmazsa olmazımız şudur: Yeni emperyalizmin
paylaşım haritasını bir zamanlar Sevr planlarını yırttığımız gibi yırtmanın
dayandığı güç 77 milyonun birliğinden geçiyor.*91'İNCİ YAŞINA GİREN
CUMHURİYETİMİZ YENİ BİR RUH VE HEYECANLA BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ SARSILMAZ
BİÇİMDE SÜRDÜRDÜKÇE ERDOĞAN-DAVUTOĞLU YENİ TÜRKİYE LİDERLİĞİ; HER OYUN
PLANINI BERTARAF ETMEYE-YIRTMAYA MUKTEDİR OLACAKTIR.
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/erandac/2014/10/30/yeni-emperyalizme-karsi-yeni-turkiye

mehmetsukrubas <mehmet_s...@mynet.com>: Oct 30 08:28AM +0200

To view this email message, open it in a program that understands HTML!

hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Oct 30 08:19AM +0200

Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah'a) tevekkül et. O'nu her türlü
övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar
olarak O yeter!
Furkân suresi 58

Bu grubun güncellemelerine abone olduğunuz için bu özeti aldınız. Ayarlarınızı grup üyelik sayfasından değiştirebilirsiniz.
Bu grup aboneliğini iptal etmek ve buradan e-posta almayı durdurmak için Turkiye-icin-el...@googlegroups.com adresine bir e-posta gönderin.

 

~WRD000.jpg

gabartigin

unread,
Oct 31, 2014, 9:41:59 AM10/31/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com
----- Original Message -----
Sent: Friday, October 31, 2014 2:10 PM
Subject: [TÜRKİYE:39232] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

"Nurullah aydın" <na74...@gmail.com>: Oct 31 01:53PM +0200

*Nurullah AYDIN *
 
*31 Ekim 2014-ANKARA*
 
 
 
*KIRMIZI KİTAP VE MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ*
 
 
 
*Kırmızı Kitap*, Gizli Anayasa diye adlandırılan *Milli Güvenlik Siyaset
Belgesi* midir?
 
*Kırmızı kitap* hakkında hemen herkes farklı bakış ve yorumlar yapmıştır,
yapmaya devam etmektedir. *Milli Güvenlik Siyaset Belgesi* ile ilgili de
düşünceler ortaya konulmaktadır
 
 
 
*Varlığı kabul edilen ancak içeriği açıklanmayan ve k*amuoyunda adeta bir
efsaneye dönüşen *belge*, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi olarak
bilinmektedir.
 
 
 
*Milli Güvenlik Siyaset Belgesi;* hükümetler üstü diye algılanarak
mitolojik bir üne kavuşmuştur ve *Gizli Anayasa* diye tanımlanmaktadır. Bu
algı yanıltıcıdır.
 
 
 
*Milli Güvenlik Siyaset Belgesi*; yönetimde olanların konjoktörel talepleri
doğrultusunda siyasi otoritece MGK Genel Sekreterliği öncülüğünde
hazırlanan siyaset belgesidir. Bakanlar Kurulu ve kolluk güçleri için
rehber niteliği taşıyan belge, sivil-askeri bürokrasice siyasi otoritenin
politikası doğrultusunda hazırlanmaktadır.
 
 
 
*Oysa; Kırmızı kitap*; devletin kuruluş felsefesini, ilkelerini içerdiği
gibi temellerini ifade eder. Türk Milleti’nin varlığını ve bekasını
ilgilendiren temel doktrini ortaya koyar.
 
 
 
*Kırmızı Kitap;* Türklerde esas olarak Selçuklu Veziri Nizamülmülk'ün
kurumsallaştırdığı, ancak temellerinin Kül Tigin'e kadar uzanan *Devlet'i
Ebed-i Müddet* fikrinin yansımasıdır.
 
 
 
Yeniden yapılandıran liderlerin ise, Alparslan, İkinci Kılıçarslan, Fatih
Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Sultan Abdülhamit, Mustafa Kemal Atatürk
olduğu söylenmektedir.
 
 
 
Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin *bağımsızlık alameti farikası* olan
*TUĞ*, Oğuzhan’dan başlayarak, Göktürklerden Karahanlılara ondan Büyük
Selçuklu liderine ondan sonra Anadolu Selçuklu devletinin kurucusu *Kutalmış
oğlu Süleyman Şah’a* ve devam eden süreçte, Selçuklu başkenti Konya’nın
işgali üzerine *Osman Bey’e* gönderildiği, sonrasında Osmanlı liderliğinde
kalmıştır. İstanbul’un işgali üzerine ise TUĞ’un kendinde olduğu ifade
edilen Osmanlı hakanı Vahdettin’in İngiliz esiri olmasıyla yaveri *Mustafa
Kemal’e* teslim edildiği, bunun üzerine tüm millici asker ve sivil
unsurların Mustafa Kemal’in liderliğinde Türk Milleti’nin varolma yokolma
savaşını yürüttüğü bilinmektedir.
 
 
 
*Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 yıldız bunu simgeler.*
 
*Yapı;* sadece Türklerden oluşmamaktadır. Teşkilat'ın Osmanlı İmparatorluğu
yıkıldıktan sonra Pakistan, Bosna ve Türki Cumhuriyetlerinin kuruluşunda
yer aldığı düşünülmektedir.
 
 
 
*Bugün için de*; dünyanın her coğrafyasında tahmin dahi edilemeyecek
isimlerin yapıyla bağlantısı olduğu sanılmaktadır. *Yapı;* sadece asker,
istihbaratçı veya sivillerden oluşmamaktadır. Kurumsal yapı düzeneğinde de
değildir.
 
 
 
*Esas amacı;* mevcut devlet herhangi bir tehlike ile karşılaştığında,
devleti korumak amaçlı gizli bir örgütlenme sağlanması veya devlet
yıkılırsa yeni bir devlet kurulmasını sağlamaktır. Bu örgütlenme hücre
şeklinde olup, hücreler başka hücrelerde kimler olduğunu bilmemekte, sadece
teşkilatın başı bilmektedir. Teşkilatın başı her zaman devlet başkanı olan
kişi değildir.
 
 
 
*Yapı’nın en önemli özelliği, *mensuplarıyla, eğitim yöntemleriyle, 2000
yıldır tam anlamıyla gizemini koruması ve deşifre olmamasıdır. *TuĞ*’un
kimde nerede olduğu belirsizdir.
 
 
 
*Yapı;* Türk düşmanı işbirlikçiler eliyle *bir devlet yıkılabilir ama Türk
Milleti devletsiz kalamaz* *yenisi kurulur, *felsefesine sahiptir. Türk
Milleti; devletsiz bırakılamaz.
 
 
 
Osmanlının yıkılış sürecinde İngiliz ve Fransızların peşinde olduğu örgüt,
bu *yapı*dır. 1952 yılında NATO’ya girişten itibaren ABD’nin günümüze kadar
peşinde olduğu *yapı* bu yapıdır.
 
 
 
Cumhuriyet dönemi Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik 1954, 1957, 1961, 1972,
1981, 2007 operasyonlarında bu yapının Milli güç unsurlarını elemanlarını
deşifre etmek çabası vardır.
 
Yine *Emniyet ve istihbarat örgütlerine* yönelik yapılan tasfiyeler ve
yeniden yapılanmalarda da amaç Milli güç unsurlarını tespit ve tasfiye
çabaları olmuştur.
 
Ancak İngiltere, ABD destekli yapılan operasyonlar netice vermemiştir.
 
 
 
*Milli güç unsurları;* kurumsal olan ve olmayan olarak iki yapılanmaya
sahiptir.
 
*Türk Milleti’nin varlık ve beka anayasası olan Kırmızı kitap*; kurumsal
devlet yapısının uyması gereken, kurumsal yapılanma dışında bir
yapılanmanın temel ilkeler kitabıdır.
 
 
 
Bazen hayalperest, çıkarcı, yalancı, talancı, servet tutkunu, ümmetçi,
küreselci, dış güçlerin tutsağı olan ya da Türk Milletine düşman kişiler
bir yolla devletin tepe noktalarında, kurumlarında ve karar alma
mekanizmalarında bulunabilirler.
 
 
 
*Ve bugün en üst düzeyde alarm durumu vardır.*
 
- Türk Mileti’nin ortak değerleri sarsılmış, birlik ve beraberlik
ayrıştırma sürecine girmiştir.
 
- Kurumlar alt üst olmuş, kurallar tersyüz edilmiştir.
 
- Yabancı güçler, devşirdikleri yerli işbirlikçiler eliyle, stratejik karar
alma mekanizmalarını ele geçirmiştir.
 
- Yeraltı ve yerüstü ekonomik kaynaklar, yabancılarca ele geçirilmiştir.
 
- Siyasette, medyada, üniversitelerde; Türk demeyen, Türk Milleti demeyen,
Türk Milletini etnik mozaik kabul eden kökeni-inancı-düşüncesi-niyeti-
sapkın kişiler var.
 
 
 
*Toplumu;* laik-İslamcı, Türk-diğer etnik unsurlar, cumhuriyetçi-hilafetçi,
milletçi-ümmetçi, batıcı-arapçı olarak b*ölmeyi, ayrışmayı, çatışmayı*
teşvik eden, tahrik eden, gaflet dalalet ve hıyanet içinde olanlar, h*ukuk
kurallarını keyfi uygulayanlar *her zaman olabilir.
 
 
 
*Milli Güç unsurları için;* yakın, orta ve uzak tehdit her zaman vardır.
 
*Hertürlü irtica ve bölücülük* iki temel öncelikli tehdit unsurudur.
 
*Tarihte Türk Milleti’ne ihanet edenler cezasız kalmamıştır yine
kalmayacaktır.*
 
*Türkiye Cumhuriyeti Devleti; *çağdaş, laik, sosyal bir hukuk devletidir.
 
*Türk Milleti;* Farklı inançta olan ve bütün etnik unsurlarıyla bir ve
beraberdir.
 
*Türk Milleti’nin Yiğitleri;* her zaman olduğu gibi şimdi de tek yürek, tek
bilektir.
 
Karamsarlığa, umutsuzluğa yer yoktur. Yapılması gerekenler yapılır.
 
 
 
*GüNüN SöZÜ*: Oku, düşün anla, değerlendir, karar ver ve uygula.
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:37PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Basin Akademisi
Tarih: 30 Ekim 2014 13:33
Konu:11. Anadolu Adli Bilimler Kongresi - Bayburt Kapanis
Alıcı:
 
 
 
*XI. ULUSLARARASI ANADOLU ADLİ BİLİMLER KONGRESİ*
 
*23-25 EKİM 2014- BAYBURT*
 
*Kapanış Bildirgesi*
 
 
 
22 Ekim 2014 sabahı Ankara’dan otobüs ile yola çıkan aralarında Kosova ve
Yunanistan’dan katılımcıların bulunduğu kongre heyeti Kırıkkale, Çorum,
Amasya, Tokat, Sivas, Gümüşhane üzerinden Bayburt’a ulaşmıştır. Çorum’un 45
km güneybatısında Eski Tunç Çağı ve Hitit çağında çok önemli bir kült (dini
tören) ve sanat merkezi olan 4 uygarlık çağının açığa çıkartıldığı
Alacahöyük Ören Yeri ziyaret edilmiştir. Çorum leblebisi ile devam eden
yolculukta heyet Amasya’da ki Ferhat ile Şirin Aşıklar Müzesini gezmiştir.
Amasya elması eşliğinde Tokat ulaşan kongre heyeti Niksar da bulunan Olca
Salça fabrikasında yenen öğle yemeğinin ardından devam eden yolculuklarının
sonunda Bayburt’a ulaştı.
 
Kongre Onursal Başkanlığını Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk
COŞKUN’un;
 
Kongre Başkanlıklarını Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü
ve Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. İ. Hamit HANCI, TBMM
Danışmanı ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden Dr. Savaş KÜÇÜK ile
Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanı Kemal PELİT’in;
 
Kongre sekretaryasını Bayburt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Sezgin AKBULUT, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Başkanı Prof. Dr. Gürol CANTÜRK, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Daire
Başkanı Yücel DENER, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkan
Yardımcısı Cem Mehmet ÇETİN ve Polis Akademisi Güvenlik Bilimler Enstitüsü
Sekreteri Doç. Dr. Ufuk AYHAN’ ın yaptığı kongreye;
 
Bayburt Üniversitesinin ev sahipliğinde Adli Bilimciler Derneği, Ankara
Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü, Bayburt Valiliği, Polis Akademisi,
Bayburt Belediyesi, Jandarma Okullar komutanlığı, EGM Kriminal Dairesi
Başkanlığı, Adli Tıp Kurumu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanlığının
işbirliği ile gerçekleşmiştir.
 
11.si Bayburt’ ta düzenlenen kongreye KKTC, Kosova, Yunanistan, Azerbaycan,
Pakistan, Bulgaristan, Irak, Kırgızistan, İran, Gürcistan ve Makedonya’dan
konuşmacılar ve katılımcılar ile birlikte 400 kişi katılmıştır. Farklı
disiplinlerden katılımcıların bulunduğu kongrede adli bilimler alanında
yeni ve güncel pek çok konu tartışılmıştır.
 
23 Ekim 2014 Perşembe günü XI. Uluslararası Anadolu Adli Bilimler Kongresi
ve Bayburt Üniversitesi 2014-2015 akademik yılı açılış törenleriyle başladı.
 
Açılış konuşmasını ilk olarak Kongre başkanlarından Dr. Savaş KÜÇÜK yaptı.
Dr. Küçük multidisipliner bir alan olan adli bilimlerin her yıl farklı
illerde gerçekleştirdiği Anadolu Adli Bilimler kongresinin Bayburt ‘ta
düzenlenmesinden mutlu olduklarını ve Bayburt’un bilimsel anlamda bu
programlardan yararlanacağını ifade etti.
 
Ardından Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Adli
Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. İ. Hamit HANCI yaptığı konuşmasında
adli bilimlerin uluslararası öneminden ve dünden bugüne geldiği noktadan
bahsetti. Ayrıca bu kongrenin bugüne kadarki en geniş katılımlı adli
bilimler kongresi olduğunu vurguladı.
 
Daha sonra Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Yalçın BÜYÜK konuşmasını yaptı.
Adli bilimlerin olaylarda adalete yardımcı olan en önemli bilim dalı
olduğunu ve tıp ile hukukun kesişim noktasında bulunduğunu belirtti. 2015
yılında üniversitelerde adli tıp uzmanlarının artması gerekli olduğundan ve
2023 yılı hedeflerinin 17 Grup Başkanlığı ve 63 Şube Müdürlüğü olmakla
beraber Adli Bilimler Akademisi’nin kurulmasının da hedefler arasında
olduğunu ifade etti.
 
Ardından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet DAVUTOĞLU, Başbakan Yardımcısı
Numan KURTULMUŞ, İçişleri Bakanı Efkan ALA, Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ,
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris GÜLLÜCE, Ekonomi Bakanı Nihat ZEYBEKÇİ ,
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay KILINÇ ve İzmir Karşıyaka Belediye
Başkanı Hüseyin MUTLU nun başarı ve tebrik telgrafları okundu.
 
Tebrik telgraf ve mesajlarının ardından Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Selçuk COŞKUN üniversitelerin ülkenin geleceği için oldukça önemli
olduğundan ve Bayburt Üniversitesi’nin son yıllardaki gelişiminden
bahsetti. Konuşmasını adli bilimlerin önemini vurgulayarak sonlandırdı.
 
Sonraki konuşmayı Bayburt Belediye Başkanı Mete MEMİŞ gerçekleştirdi.
Memiş, konuşmasında üniversitelerin akademik eğitiminden ziyade
şehirlerinde gelişmesi için oldukça önemli olduğuna vurguladı.
 
Kürsüye daha sonra Bayburt Milletvekili Bünyamin ÖZBEK çıktı. Bayburt’un
jeopolitik durumuna değinen Özbey, üniversite açıldıktan sonra Türkiye’nin
tüm renklerinin Bayburt’ta görülebildiğini ve üniversitenin, eğitimin
önemini dile getirdi.
 
Gümüşhane Milletvekili Feramuz ÜSTÜN ise konuşmasında üniversite eğitiminin
gerekliliğinden ve adli bilimlerin adaletin tesis edilmesine yardımcı olan
bir bilim dalı olduğundan bahsetti. Yapılan bu kongrelerin daha da
büyüyerek devam edeceğini belirten Düzgün, Bayburt’un ve Gümüşhane’nin
bilimsel programlara tam destek halinde olduklarını ve olacaklarını söyledi.
 
Son olarak Bayburt Vali Yardımcısı Ali GÖKHAN konuşmasına Bayburt Valisi
Yusuf ODABAŞI’ nın selamını ileterek başladı. Üniversite eğitiminin her
anlamda gerekliliğini dile getirdi ve yeni öğretim yılının güzel ve
başarılı geçmesi temennileriyle konuşmasını bitirdi.
 
Kongrenin ilk oturumu Adli Bilimciler Derneği Sağlık Hukuku Komisyon
Başkanı Prof. Dr. Zerrin ERKOL' un başkanlığında açılmıştır.
 
Oturumun ilk konuşmacı TOBB ETU Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr.
Eşref KÜÇÜK, Veri Koruma Hukukunda Güncel Bilgiler konulu sunumuna,
geçtiğimiz temmuz ayında kaybettiğimiz Avukat Sadun Köprülü'nün aramızda
olmamasından duyduğu üzüntüyü ifade ederek başlamıştır*.* Teknolojinin
gelişmesinin hukuka farklı bir boyut kazandırdığını ifade eden Küçük, veri
güvenliği ve kişisel verilerin korunması gibi konuların hukuksal boyutta
önemine vurgu yapmıştır. Kişisel bilgilerin yer aldığı, e-okul sistemi
gibi, elektronik tabanlı uygulamaların kurumlara faydalı olduğunu; bununla
birlikte bilgi güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirtmiştir.
Uluslararası alanda veri koruma hukukunda gelişmelerin hızla devam
ettiğini, ülkemizde ise yasalarda yapılan düzenlemeler dışında henüz veri
koruma kanununun bulunmadığını bildirmiştir.
 
Oturumun ikinci konuşmacısı *Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu Başkanlığı Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Daire Başkanı Yücel
DENER, Türkiye'de İlaç, Aşı ve Kozmetiklerde Kalite Kontrol Analizleri
konulu sunumunu gerçekleştirmiştir. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun,
ilaç; tıbbi cihaz ve kozmetik ürünlere yönelik düzenleyici, denetleyici ve
yönlendirici politikalar geliştirmeyi amaç edindiğini; kurumun Türkiye'de
üretilen tüm ilaç, tıbbi cihaz ve kozmetik ürünlerin kalite ve kontrolünü
yapan tek referans laboratuvar olduğunu bildirdi. Metot olarak uluslararası
kabul görmüş yöntemler kullanıldığını, laboratuvarların AB standartlarına
uygun olarak düzenlendiğini; bunun yanı sıra kurumun işleyişiyle ilgili tüm
işlemleri kapsayan uygulama yönetmeliğinin hazırlandığını belirtti. *
 
 
 
*Oturumun son konuşmasını Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Nezih KÖK Sağlık Hukukunda Uzlaşma
konulu sunumuyla yapmıştır. Hukuk ve tıbbın tanımı ve amacıyla başlayan
Kök, tıpta sağlık personelinin hastaya zarar verdiği, kötü uygulamada
bulunduğu ya da kötü uygulamada bulunduğu iddiasının olduğu durumlarda
hukukun devreye girdiğini belirtmiş, otoritenin böylesi durumları kanun ve
kanun hükmünde kararnamelerle düzenlediğini ifade etmiştir. Arabuluculuk ve
uzlaşmanın ayrı kavramlar olduğu üzerinde duran Prof. Dr. Kök, bu
kavramların salt hukuk kökenli olmasının yeniden düşünülmesi gerektiğini,
uzlaştırmanın arabuluculuğa göre daha rasyonel olduğunu ifade etmiştir. *
 
İkinci oturum Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcısı
Prof. Dr. Aslıhan AVCI başkanlığında başladı ve ilk oturumun sunumunu
“Sigara ve Gebelik” başlıklı konuşmasıyla sürdürdü. Sigaradaki zehirli
maddelerden ve tarihçesinden bahsettikten sonra Türkiye genelinde sigara
kullanımı hakkında bilgi vermiştir. Bağımlılık döngüsüne değinen Prof. Dr.
Avcı, gebelikte ve doğum sonrası bebeklerde sigara kullanımının etkilerini
ve farklı ülkelerde gebelerde sigara kullanım oranlarını dile getirmiştir.
Son olarak ani bebek ölümleri sendromunda annenin gebelikte sigara
kullanımının etkili olabileceği üzerinde durmuştur.
 
Oturumun diğer konuşmacısı Polis Akademisi Adli Bilimler Enstitüsü’nden
Zehra DOĞAN “Hukuka Aykırı Elde Edilen Deliller” adlı sunumunda dijital
teknolojinin pek çok imkân sağlamasından ve bunların kullanımının hukuken
sınırlı oluşundan bahsetmiştir. Uydurma dijital delillerin oluşturmasının
önlenmesi, dijital delillerin güvenirliliği ve elde edilmesi, depolanması,
nakledilmesi konularına değinmiş ve elektronik veri takibi yoluyla
kişilerin faaliyetleri hakkında kişisel veya görsel takip yapmadan da
oldukça kapsamlı bilgiler edinmenin mümkün olduğunu belirtmiştir.
 
“Vergi Suçlarında Masumiyet Karinesi” adlı sunumuyla Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Eda ÖZDİLER KÜÇÜK oturumun
son konuşmasında masumiyet karinesinin suçun yasal yollarla ispatlanmasına
kadar geçerli olduğu üzerinde durmuş ve masumiyet karinesinin işlevlerinden
bahsetmiştir. Vergi suçlarında kararların gerekçeli verilmesinin esas
olduğunu belirtmiştir.
 
Üçüncü oturumun başkanlığını Ondokuz Mayıs Üniversitesi Adli Tıp Anabilim
Dalı Başkanı Doç. Dr. Berna AYDIN yapmıştır.
 
Oturumun birinci konuşmacısı Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü
Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ayla SEVİM EROL “Kemik Buluntuların
İncelenmesinde Adli Antropologların Rolü” konulu sunumunda antropologların
adli bilimlerdeki yerinden ve öneminden bahsetmiştir. Kitlesel ölümlerin
çözümlenmesi, tarihsel olayların aydınlatılması gibi önemli görevleri olan
antropologların kolluk kuvvetlerinde, felaket kurbanlarını kimliklendirme
timlerinde ve sivil toplum örgütleri gibi örgütlerde yer almasının
multidisipliner olarak çalışması gereken adli bilimler içerisinde son
derece önemli olduğuna belirtmiştir.
 
Ardından ikinci konuşmacı Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nden
Bio. Sinem ÖZCAN “Ani Ölüm Uyuşturucusu: Bonzai ve Kannabinoid Reseptör
Aktivitesi” başlıklı sunumda günümüzde kullanımı oldukça sıklaşan bonzainin
kısa bir tarihçesinin ardından paketlenmesinden ve yapısından bahsetmiştir.
Sentetik bir kannabinoid türevi olan bonzainin ciddi intoksidasyonlar
meydana getirdiğini ve halk sağlığını tehdit ettiğini vurgulamıştır.
 
Dördüncü oturum Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Müdür
Yardımcısı Prof. Dr. Ayla SEVİM EROL başkanlığında sürmüştür.
 
İlk konuşmacı Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya
Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Mehmet TOSUN “Post-Mortem Biyokimya” konulu
konuşmasında biyokimya organizmaların yapısını, zaman içinde meydana gelen
değişimleri açıklarken yaklaşık 10000 parametre kullanılır öte yandan adli
tıp ile biyokimyanın kesişimini oluşturan adli biyokimya ölümle birlikte
enerji üretiminin durmasına, metabolik sürecin tamamıyla etkilenmesine,
biyolojik zarların parçalanması vb. değişimlerin belirlenmesinde adli
biyokimya önemlidir dedi. Ayrıca Doç. Dr. Tosun klinik laboratuvarda
uygulanan kriterlerin çoğu zaman post mortem çalışmalarda geçerli
olmadığına dikkat çekti ve ülkemizde adli biyokimya yüksek lisans ve
doktora programlarının açılması önerisinde bulundu.
 
Oturumun son konuşmacısı “Evcil Hayvanların Adli Bilimlerde Kullanımı”
konulu sunumuyla Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nden Bio.
Sabire ÖNEL olmuştur. Adli vakalar görülen evcil hayvan saldırılarının
önlenmesine yönelik olarak özellikle kedi ve köpeklerin vücut dillerinden
ve anlamlarından bahsederken bu hayvanların bazen sahiplerini
kurtardıklarını belirtmiştir. Bio. Önel hayvan sahibi olmanın kolay
olmasına karşın eğitim gerektirdiğini, bazı ülkelerde hayvan eğitici
sertifikasının zorunlu tutulduğunu bildirmiş ve konuşmasını evcil hayvan
saldırılarından örneklerle noktalamıştır.
 
Kongrenin beşinci oturumunun başkanlığını Cumhuriyet Üniversitesi Tıp
Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma YÜCEL BEYAZTAŞ
yapmıştır.
 
Oturumun birinci sunumunu Ankara Üniversitesi Nükleer Bilimler
Enstitüsü’nden Dr. George S. POLYMERİS “Nükleer Adli Bilimler” konusunda
yapmıştır. Dr. Polymeris konuşmasında Nükleer adli bilimleri nükleer
materyallerin dâhil olduğu kazalarda ve olaylarda delil bulmak için nükleer
materyallerin, dozlarının, kaynaklarının incelenmesi olarak yorumlarken
nükleer materyallerin x-ray, elektron mikroskopisi, kütle spektropometrisi
gibi metotlarla analiz edildiği belirtmiştir. Alfa spektroskopi, nötron
aktivasyon analizi, X ışını kırınımı gibi yöntemlerin kullanıldığı nükleer
adli bilim incelemelerinde zamana göre uygulanan bu metotların
değişebileceğinden bahsetmiştir.
 
Sonraki sunumda Kriminal Polis Laboratuvarı Belge İnceleme Şube
Müdürlüğü’nden Komiser Yardımcısı Ferhat ERTUĞRUL “Aile Bireylerinin İmza
Benzerliklerinin Araştırılması” konusunu anlatmıştır. İmzayı günlük hayatta
kişileri belirli sorumluklar altına sokan sürekli aynı şekilde yazılan
işaret ve el hareketleri bütünü olarak tanımlarken yzı tarzında, şekilsel
ve basit 3 çeşit imzanın varlığını belirmiştir. Çalışmalarında aile
içerisindeki bireylerin imzalarının benzerlik gösterdiği hipotezinde
bulunan Ertuğrul çalışma sonucunda aile içi eğitimin ve ebeveyn mesleğinin
aile içi imza benzerliklerinin nedenlerinden olduğunu, aile içerisindeki
bireylerin imzalarının %20 oranında benzerlik gösterdiğini bildirmiştir.
 
Üçüncü sunum Samsun Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nden Hem.
Melek ÇELİK’in “Adli Hemşirelik” konulu konuşması olmuştur. Adli
hemşireliğin dünyadaki ve ülkemizdeki tarihçesiyle sunumuna başlayan Hem.
Çelik adli tıp biliminin adli tıp uzmanları ve adli hemşirelerle bir bütün
oluşturduğunu vurgularken adli hemşireliğin yurdumuzda lisans eğitiminde
seçmeli değil zorunlu dersler arasına girmesinin oldukça önemli olduğunu
bununla birlikte yüksek lisans ve doktora programlarının açılmasının
gerekliliğini ve multidisipliner çalışmanın adli bilimler için önemini
vurgulamıştır.
 
Bilimsel programın ikinci gününde altıncı oturumun başkanlığını
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:34PM +0200

---------- Forwarded message ----------
From: Hüseyin Bulut <h52...@gmail.com>
Date: 2014-10-30 17:39 GMT+02:00
Subject: Cuma’nızı en kalbi duygularımla tebrik ediyor, sevgi ve
muhabbetlerimi sunuyorum.
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:35PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CAFER VAYNİ <cafer...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 14:54
 
 
 
*İLESAM’ın 53. Çınaraltı Sohbetleri Konusu Ziya Gökalp…*
 
 
 
İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) İstanbul
Şubesi tarafından düzenlenen Çınaraltı Sohbetleri’nin elli üçüncüsü 1 Kasım
2014,Cumartesi günü gerçekleşecek. Sohbette İLESAM İstanbul Şube Başkanı
sosyolog Cafer Vayni; *“Erol Güngör’e Göre Ziya Gökalp”* konusunu
dinleyicilerle paylaşacak.
 
 
 
İLESAM Çınaraltı Sohbetlerini artık Aksaray, Yusuf Paşa Otobüs durağında
bulunan simit sarayının üstünde yer alan Azaklıoğlu Necati Bay Eğitim ve
Kültür Vakfı’nda (Molla Gürani Mah. Millet Cad. Aras Han No:4 Kat:2)
gerçekleştiriyor.
 
 
 
İLESAM İstanbul Şubesi Başkanı *Cafer* *VAYNİ*, *“ Ziya Gökalp Türk Düşünce
hayatının amiral gemisidir. Öneri ve çözümlerinde yüzde yüz yerli ve
millidir. Körü körüne Batı aktarmacılığı ve putlara karşıdır. Bu
özelliklerinden dolayı sosyal bilim alanında çalışanların düşündüklerini
kıyasladıkları en önemli fikir adamıdır. Yine Cumhuriyet döneminin özgün
düşünce adamlarından Erol Güngör’ün Ziya Gökalp değerlendirmeleri çok
önemlidir.21. yüzyılın Türkiye’si şair ve romantiklerden daha çok Ziya
Gökalp ve Erol Güngör’ün fikir ve düşünceleri üzerinde inşa edilecektir.Bu
nedenle bu programda vefatının 90.yılında Ziya Gökalp’i yeniden anlamak ve
Cumhuriyet döneminde bilinçli olarak üzerine örtüldüğünü düşündüğümüz
perdeyi kaldırmak istedik ”* dedi.
 
 
 
Türk düşünce hayatı ile ilgili önemli çalışmaları bulunan sosyolog Cafer
Vayni’nin; *“Erol Güngör’e Göre Ziya Gökalp” *başlıklı 53. *Çınaraltı
Sohbeti’*ni, İLESAM İstanbul Şube Denetim Kurulu Başkanı *Recep ARSLAN*’ın
yöneteceği, sohbetin 1 Kasım 2014, Cumartesi günü Saat 16.00’de başlayacağı
ve programa katılımın serbest olduğu bildirildi.

 
 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 20:10
Konu: MKA'nin sansurlenen mektubunun asli
Alıcı:
 
 
 
 
 
 
 
*M. Kemal'in sevgilisine yazdigi bu mektup daha once kendisine yoneltilen
birkac elestiriyi birden dogruluyor. 1. Bu mektuplar, bircok diger tarihi
olaylarin tasfirinde oldugu gibi, Ataturk'u kotu gostermemek icin sansure
ugratilmis; 2. Ataturk, acikca ben imanli degilim; ama, askerlerim imanli
oldugu icin imanli gorunerek onlara her dedigimi yaptiriyorum diyerek
Islamiyet'i once kullanip sonra Islam'a savas actigi elestirisini
dogruluyor. 3. Kendi milletinin inanclariyla alay ediyor. Gunes*
http://www.yenisafak.com.tr/aktuel/ataturkun-sansurlenen-mektubu-697056
Atatürk'ün sansürlenen mektubu
YENİSAFAK.COM.TR / AKTÜEL | 30 EKİM 2014, 13:31
Mustafa Kemal'in yazdığı ve Peyami Safa'nın sansürleyerek yayınladığı
mektupların özgün halleri Derin Tarih'in Kasım sayısında yer aldı. Corrinne
Lütfi'ye gönderdiği mektupta Atatürk, askerlerinin "cennette huriler
karşılayacağı için" şehitliğe olan inançlarına vurgu yaparken kendisinde
böyle bir duygu olmadığını belirtiyor. Atatürk'ün, Peygamber Efendimiz ile
ilgili yorumu da dikkat çekiyor.
 
Albay Mustafa Kemal'in Maydos'tan İstanbul'daki Corrinne Lütfi'ye yazdığı
özel mektupların sansürlendiği ve yer yer tahrife uğradığı ortaya çıktı.
Hacettepe Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü Eski Öğretim Üyesi
Yesevizâze Alparslan Yasa'nın Derin Tarih'te ele aldığı mektuplar, Mustafa
Kemal'in fikir ve inanç dünyasına dair kuvvetli ipuçları veriliyor.
Peyami Safa'nın 1965 yılında sansürleyerek yayınladığı mektupta Mustafa
Kemal, askerlerinin şehitliğe olan inancını överken, "Benim adamlarım
şehâdet peşinde koşmakla hiç de aptallık etmiyorlar! Peygamber ne kadar
akıllıymış! Nasıl da erkeklerin hakîkî ihtirâslarının farkındaymış! Ben
şahsen, bu mü'minlerle aynı hasletlere sâhib olmak gibi bir kabiliyetten
maatteessüf mahrûm bulunuyorum..." satırları dikkat çekiyor.
Derin Darih'in Kasım ayı sayısında sansürsüz olarak yayınlanan mektuptan
bir bölüm şöyle:
'..Burada hayat hiç de öyle sâkin geçmiyor; gece gündüz başımızın üstünde
durmadan şarapneller ve muhtelif topların daha başka mermileri patlıyor;
bir taraftan mermiler vızıldarken, diğer taraftan bombaların gürültüsü
topların gürültüsüne karışıyor... Hakikaten bir cehennem hayatı yaşıyoruz!
Neyse ki askerlerim hem cesurlar, hem de düşmandan çok daha mütehammiller!
Zâten kalblerindeki inanç da, ekseriyâ ölmeyi gerektiren emirlerimin
îfâsını fazlasıyle kolaylaştırıyor. Çünki onlara göre ancak iki semâvî
netîce olabilir: Ya gazî, yani muzaffer, ya da şehîd olmak!
Bu sonuncusunun ne mânâya geldiğini bilir misiniz? Dosdoğru Cennete gitmek!
Ki orada, hûrîler, yâni Allâh'ın yarattığı bu en güzel kadınlar, onları
ağırlayacak ve ebediyen onların emrine âmâde olacaklar! İşte size en yüce
saâdet!
Görüyorsunuz ya, Hanımefendi, benim adamlarım şehâdet peşinde koşmakla hiç
de aptallık etmiyorlar!
Peygamber ne kadar akıllıymış! Nasıl da erkeklerin hakîkî ihtirâslarının
farkındaymış!
Ben şahsen, bu mü'minlerle aynı hasletlere sâhib olmak gibi bir
kabiliyetten maatteessüf mahrûm bulunuyorum; bununla berâber onların
inançlarını tasdîk etmekten de hiç hâlî kalmıyorum...'

 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:22PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: adlibilimler habergrubu
Tarih: 30 Ekim 2014 19:49
Konu: Adli Bilimlerden Makale, Dergi ve Duyurular -1 ekli
Alıcı:
 
 
 
*ADLİ BİLİMLERDEN DUYURU MAKALE VE DERGİLER*
 
 
 
*İÇİNDEKİLER /Ayrıntılar eklidir)*
 
 
 
 
 
**** *2. SAGLIK HUKUKU KONGRESİ 23-25 NİSAN 2015 GAZİANTEP*
 
*Kongre Başkanları: Prof.Dr. Yener ÜNVER – Prof.Dr.İ.Hamit HANCI.
*KongredeSigorta,
maluliyet ve tazminat hesaplama kursu düzenlenecektir. *İletisim: Av.
S.Sinan YILMAZ. 0 533 479 37 90*
 
 
 
***** 3. SERTİFİKALI **ADLİ BİLİŞİM KURSU – 2014*
<http://adlibilimciler.org.tr/adli-bilisim-kursu-2014/>
 
*Adli Bilimciler Derneği ve Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsünün
beraber düzenlediği Adli Bilişim Kursu 5-6-7/12-13-14 Aralık tarihlerinde
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi 50. Yıl Amfisi Mavi
Salon. Dikimevi Ankara adresinde düzenlenecektir. KAYIT ve İLETİŞİM: *
*adlibilimcil...@gmail.com* <adlibilimcil...@gmail.com>
 
 
 
****2. **ULUSAL FELAKET KURBANLARININ KİMLİKLENDİRİLMESİ (F2K) KONGRESİ
KAPANIS BİLDİRGESİ*
 
 
 
***** 12. ULUSLARARASI ANADOLU ADLİ BİLİMLER KONGRESİ*
 
20-23 Mayıs *2015 Batman. *Batman Üniversitesi -Ankara Üniversitesi Adli
Bilimler Enstitüsü –Adli Bilimciler Derneği
 
 
 
****KOSOVA** TÜRKİYE ADLİ BİLİMLER GÜNLERİ 2014 KAPANIŞ BİLDİRGESİ. *DİTËT
E SHKENCËS SË FORENZİKËS KOSOVË - TURQİ
 
 
 
****** *ADLİ* *BİLİMLER* *DERGİSİ* *2014 MART SAYISI OZETLERİ*
 
 
 
*****1. ULUSLARARASI ADLİ BİYOLOJİ VE GENETİK KONGRESİ*
 
*27 – 28 Kasım 2014 **tarihlerinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Morfoloji Binası Abdulkadir Noyan Salonu *
*http://forensicbiologycongress.com/* <http://forensicbiologycongress.com/>
 
 
 
 
 
 
 
****** **1. ULUSLARARASI ADLİ TOKSİKOLOJİ KONGRESİ VE ÇALIŞTAYI 29-30 KASIM
2014*
 
29-30 Kasım 2014 tarihlerinde Ankara Üniv -ATAUM Konferans Salonu’nda
gerçekleştirilecektir. Türk Toksikoloji Derneği’nin de katkı sağladığı bu
kongreye Doç. Dr. Zeliha Kayaaltı, Prof. Dr. H. Sinan Süzen ve Prof. Dr.
İ. Hamit Hancı başkanlık edecektir. http://forensictoxicologycongress.com/
 
 
 
 
 
*****SERTİFİKALI 6. ADLİ DİŞ HEKİMLİĞİ KURSU ARDINDAN*
 
 
 
 
 
*ADLİ BİLİMLERDEN DUYURU MAKALE VE DERGİLER*
 
*AÇIKLAMALI DUYURULAR*
 
*(AYRINTILAR EKLİ DOSYALARDADIR)*
 
 
 
*İÇİNDEKİLER*
 
 
 
**** *2. SAGLIK HUKUKU KONGRESİ 23-25 NİSAN 2015 GAZİANTEP*
 
*Kongre Başkanları: Prof.Dr. Yener ÜNVER – Prof.Dr.İ.Hamit HANCI.*
 
*Kongre icinde Sigorta, maluliyet ve tazminat hesaplama kursu
düzenlenecektir.*
 
*İletisim: Av. S.Sinan YILMAZ. 0 533 479 37 90*
 
 
 
***** 3. SERTİFİKALI **ADLİ BİLİŞİM KURSU – 2014*
<http://adlibilimciler.org.tr/adli-bilisim-kursu-2014/>
 
*Adli Bilimciler Derneği ve Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsünün
beraber düzenlediği Adli Bilişim Kursu 5-6-7/12-13-14 Aralık tarihlerinde
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi 50. Yıl Amfisi Mavi
Salon. Dikimevi Ankara adresinde düzenlenecektir. KAYIT ve İLETİŞİM: *
*adlibilimcil...@gmail.com* <adlibilimcil...@gmail.com>
 
 
 
*SERTİFİKALI ADLİ BİLİŞİM KURSU*
 
 
 
*2 HAFTA SONU, 60 Saat*
 
*1.* *HAFTA SONU*
 
 
 
 
 
*5 ARALIK 2014 CUMA*
 
 
 
*6 ARALIK 2014 CUMARTESİ*
 
*Saat*
 
*Konu*
 
 
 
*Saat*
 
*Konu*
 
3
 
Adli Bilimler
 
 
 
2
 
Bilgisayar Ağları
 
1
 
Bilişim Teknolojileri: Donanım-Yazılım
 
 
 
2
 
Kablosuz Ağlar
 
2
 
İşletim Sistemlerine Giriş
 
 
 
2
 
Bulut Bilişim ve Büyük Veri
 
2
 
İşletim Sistemleri: Windows-Linux
 
 
 
2
 
Adli Bilişime Giriş
 
2
 
İşletim Sistemleri: Android-IOS
 
 
 
2
 
Ağlarda Adli Bilişim
 
*Toplam 10 saat*
 
 
 
*Toplam: 10 saat*
 
 
 
 
 
 
 
*7 ARALIK 2014 PAZAR*
 
 
 
*Saat*
 
*Konu*
 
 
 
1
 
Kriptografiye Giriş
 
 
 
2
 
Simetrik Kriptografi
 
 
 
3
 
Asimetrik Kriptografi
 
 
 
2
 
KriptografikProtokollar
 
 
 
2
 
Kriptografik Uygulamalar, E-İmza/M-İmza Uygulamaları
 
 
 
*Toplam 10 saat*
 
 
 
 
 
 
 
 
*2.* *HAFTA SONU*
 
 
 
*12 ARALIK 2014 CUMA*
 
 
 
*13 ARALIK 2014 CUMARTESİ*
 
*Saat*
 
*Konu*
 
 
 
*Saat*
 
*Konu*
 
2
 
Zararlı Yazılımlar
 
 
 
2
 
Adli Bilişim Yazılımları
 
1
 
Bilgi Sistemi Güvenliği ve Politikaları
 
 
 
2
 
Olay Yeri İnceleme
 
1
 
Arama ve El Koyma
 
 
 
2
 
İlk Müdahale
 
2
 
Yasak Deliller
 
 
 
3
 
Açık ve Kapalı Sistemlerde İmaj Alımı
 
2
 
Kişisel Verilerin Korunması
 
 
 
1
 
Karmaşık Sistemlerde İmaj Alımı
 
Toplam 10 saat
 
 
 
Toplam: 10 saat
 
 
 
 
 
 
 
*14 ARALIK 2014 PAZAR*
 
 
 
*Saat*
 
*Konu*
 
 
 
1
 
İşletim Sistemlerinde Sanallaştırma
 
 
 
2
 
Saldırı Sınıflaması ve Örnekler
 
 
 
3
 
Vaka Çalışması, Örnek Adli Bilişim Analizi
 
 
 
2
 
İmaj Alma Çalışması
 
 
 
1
 
Raporlama ve Sunum
 
 
 
1
 
Bilirkişilik ve Mesleki Sorumluluk
 
 
 
Toplam: 10 saat
 
 
 
 
 
*Kurs Kisi Başı 1950 TL Bagış Karşılığında Verilecektir.*
 
* Bagış yatıranların , aşağıdaki e-mail adresine, dekontlarının
elektronik kopyasını göndermeleri rica olunur.*
 
*Hesap Numarası: Adli Bilimciler Derneği, Türkiye İş Bankası*
 
*IBAN No: TR19 0006 4000 0014 3650 0163 03 .*
 
*Lütfen dekonta Adli Bilisim kursu diye yazdırınız.*
 
http://adlibilimciler.org.tr/adli-bilisim-kursu-2014/
 
 
 
****2. **ULUSAL FELAKET KURBANLARININ KİMLİKLENDİRİLMESİ (F2K) KONGRESİ
KAPANIS BİLDİRGESİ*
 
 
 
 
 
***** 12. ULUSLARARASI ANADOLU ADLİ BİLİMLER KONGRESİ*
 
20-23 Mayıs *2015 Batman. *Batman Üniversitesi -Ankara Üniversitesi Adli
Bilimler Enstitüsü –Adli Bilimciler Derneği
 
 
 
 
 
****KOSOVA** TÜRKİYE ADLİ BİLİMLER GÜNLERİ 2014 KAPANIŞ BİLDİRGESİ. *DİTËT
E SHKENCËS SË FORENZİKËS KOSOVË - TURQİ
 
 
 
****** *ADLİ* *BİLİMLER* *DERGİSİ* *2014 MART SAYISI OZETLERİ*
 
*TOPLU İŞ KAZASI OLARAK GELİŞEN TOKSİK KLOR GAZI İNHALASYONU
 
*KONYA SEYDİŞEHİR DEVLET HASTANESİNDE YATAN HASTALARIN, BİLGİLENDİRİLME VE
 
AYDINLATILMIŞ ONAM ALMA SÜREÇLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
 
*BİR KAMU KURUMUNDA ÇALIŞANLARIN İMZALARININ İNCELENMESİ
 
*İKİ OLGU NEDENİYLE KURUSIKI SİLAHLAR SORUNU
 
*KAYIP ÇOCUK VE ÇOCUK KAÇIRMA OLGULARINDA SORUŞTURMANIN ETKİNLEŞTİRİLMESİ
 
*YALAN MAKİNESİ’NİN SORGULAMA YÖNTEMLERİ VE HUKUKİ UYGULAMALARI İLE
 
SONUÇLARI
 
 
 
****1. ULUSLARARASI ADLİ BİYOLOJİ VE GENETİK KONGRESİ*
 
*27 – 28 Kasım 2014 **tarihlerinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Morfoloji Binası Abdulkadir Noyan Salonu *
*http://forensicbiologycongress.com/* <http://forensicbiologycongress.com/>
 
 
 
*Kongre Onursal Başkanı*
 
Prof. Dr. Erkan İBİŞ -*Ankara Üniversitesi Rektörü*
 
 
 
*Kongre Başkanları*
 
Prof. Dr. Hamit HANCI - Prof. Dr. Aslıhan AVCI - Prof. Dr. Asuman
SUNGUROĞLU
 
 
 
*Bilimsel Sekreterya*
 
Av. Devrim KARAKÜLAH -Bio. Merve İYRAS -Bio. Merve PARLAKGÖRÜR -
 
Biomüh. Emine Firdevs YILDIRIM
 
 
 
 
 
 
 
****** **1. ULUSLARARASI ADLİ TOKSİKOLOJİ KONGRESİ VE ÇALIŞTAYI 29-30 KASIM
2014*
 
29-30 Kasım 2014 tarihlerinde Ankara Üniv -ATAUM Konferans Salonu’nda
gerçekleştirilecektir. Türk Toksikoloji Derneği’nin de katkı sağladığı bu
kongreye Doç. Dr. Zeliha Kayaaltı, Prof. Dr. H. Sinan Süzen ve Prof. Dr.
İ. Hamit Hancı başkanlık edecektir. http://forensictoxicologycongress.com/
 
 
 
*****SERTİFİKALI 6. ADLİ DİŞ HEKİMLİĞİ KURSU ARDINDAN*
 
*Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ankara Üniversitesi Adli
Bilimler Enstitüsü ve Adli Bilimciler Derneği’nin ortak düzenlendiği,
düzenleme komitesinde Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekan
Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Ali KILIÇARSLAN, Ankara Üniversitesi Adli
Bilimler Enstitüsü Müdürü ve Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. İ.
Hamit HANCI, Bağımsız Araştırmacı, Adli Bilimciler Derneği Adli Diş
Hekimliği Komisyonu Başkanı Prof. Dr. P. Sema AKA ve Türk Diş Hekimleri
Birliği 2. Başkanı Yard. Doç. Dr. Serdar SÜTÇÜ’nün yer aldığı SERTİFİKALI
VI. ADLİ DİŞ HEKİMLİĞİ KURSU Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nin ev sahipliğinde başarıyla tamamlandı. Türkiye’nin farklı
illerinden kursiyerlerin katıldığı 60 saatlik kurs programı kursiyerlerinde
yoğun ilgisi ve memnuniyeti ile takip edildi.*

 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:19PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 21:01
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ İŞGAL ALTINDA MI?
Alıcı:
 
 
 
1990’lı yıllarda olduğu gibi bu savaş kazanılacak
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Aman aman, 1990'lar tekrarlanmasin. Guney-dogu'da, 2500 Kurt koyu
bosaltilmis, ahalisi Turkiye'nin her bir tarafina savrulmus, koyler yakilip
yikilmisti. Devlet ceteleri, faili mechul binlerce cinayet islemisti.
Neresinden bakarsaniz bakin bunlar insanliga karsi islenmis suclardi.
PKK'nin daha da guclenmesi ile sonuclandi. Bugun bir Kurt sorunumuz varsa
bunun sorumlusu daha ziyade Turk irkcilaridir. Cumhuriyet devrinde
baslatilan, insan haklari tanimayan, irkci politikalardir. Asagidaki yazida
gibi, irkcilar PKK'nin asiri uclariyla birlikte cozum olmasin diye her
turlu provokasyon yapmaktalar. Turkiye'nin dusmanlari ile ayni sayfadalar.
Turkiye, bunlara ragmen cuzum'u bir an once gerceklestirmeli. Gunes*

 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:20PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 20:47
Konu: KISA KISA
Alıcı:
 
 
 
- Cumhuriyet, 1950'ye kadar, Osmanli'dan kalma uc universite disinda
yeni bir universite kurmadigi halde kendisini cagdas bilim devleti gibi
gosterebilmisti. Bunu yapabiliyordu; cunku, bir diktatorluktu; sadece
ovulmesine musade ediyordu. Uc universite ile bilimsel olduysak, bugun 189
universite ile ne olduk?
 
 
- Eskiden, Cumhuriyet, demokrasi olmamasina, insan haklarina saygili
olmamasina ragmen kutlaniyordu; bugun demokrasi oldugumuz icin, insan
haklarina saygili oldugumuz icin kutlaniyor. Eskiyi bas taci eden
bilgisizler bu farki anlamadigi icin, hala eskiyi yalan-yanlis
ovebiliyorlar, eski propaganda disina cikamiyorlar.
 
 
- Bugun, her seyi ile alay edilen, dalga gecilen, elestirilen bir
cumhurbaskanimiz var. Turkiye artik iste bu kadar guclu bir demokrasi
seviyesine geldi. Eskiden bunlari yapanlar asiliyor, aileleri darma dagin
ediliyor, mallari mulkleri gaspediliyor, kodesi boyluyorlardi.
 
 
- Siyasi partilere alerjisi olan bir cumhuriyet kurduk, demokrasiye
karsi mazeretler uyduruldu ve ogretildi. Bugun, profosorunden, ogrencisine
kadar bircok kisi bu hususu normal gostermek icin caba sarfediyor.
 
http://tr.wikipedia.org/…/T%C3%BCrkiye%27de_kapat%C4%B1lan_…
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Ftr.wikipedia.org%2Fwiki%2FT%25C3%25BCrkiye%2527de_kapat%25C4%25B1lan_siyasi_partiler&h=8AQFKqrgU&enc=AZOsdp0ZeDcVLmn9uTNkp2ERw17p3M1sqFet1NUHE22bvjtPR-PC8wUyiSVbcfGpFsrVfAZM00H5qlZn-AYJ44lTOhVd-UN5ka0CZusJIW-scWeP9pwAIpzZVTOFmSuQ9hdMNpu_t-YD-rIPqzuyM7fCdE87o8mNb4SEuTKp__8rXw&s=1>
Türkiye'de kapatılan siyasi partiler - Vikipedi
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Ftr.wikipedia.org%2Fwiki%2FT%25C3%25BCrkiye%2527de_kapat%25C4%25B1lan_siyasi_partiler&h=aAQH4zh30&s=1>
Türkiye Cumhuriyeti'nde bugüne kadar; partinin kendi kararı ile uyguladığı
fesih veya başka bir siyasi parti ile birleşme kararları haricinde kalan,
askeri veya sivil mahkemeler ile dönemine göre Yargıtay, Bakanlar Kurulu
veya MGK kararları gibi yasal zorlamalar sebebiyle kapatılan tüm siyasi
partil…
 
 
 
- http://tr.wikipedia.org/…/Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%…
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Ftr.wikipedia.org%2Fwiki%2FOsmanl%25C4%25B1_%25C4%25B0mparatorlu%25C4%259Fu%2527ndaki_siyasi_partiler_listesi&h=_AQEKGy3w&enc=AZPTT9NqAJYB2uO_EYwCKYSjVnTvL7CVPMqlhu_X1lhV5jJ36IJmJEW3mIHfWlsj5dCFrfQGmE_21B4_YFYC4WuSvQN5Gutug-FPgo9T62M774L04yIZm-80-lAqIMAM5aDxYdHBb1HXUuPf_JdSYcnUAU6HFmpGiZGafUrKCanDDQ&s=1>
 
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki siyasi partiler listesi - Vikipedi
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Ftr.wikipedia.org%2Fwiki%2FOsmanl%25C4%25B1_%25C4%25B0mparatorlu%25C4%259Fu%2527ndaki_siyasi_partiler_listesi&h=VAQFzdGzq&s=1>
, Ahmet, Mizancı Murat, Tunalı Hilmi, Seraceddin, Dr. Hasan, Lütfi, Dr.
Akil Muhtar (Özden), Nuri Ahmet, Reşit Beyler
tr.wikipedia.org
 
 
-
 
PAYLAŞ MİLLET OSMANLI EVLADI GÖRSÜN
02:52
<https://www.facebook.com/video.php?v=651430488238817>
Sağlam İrade <https://www.facebook.com/irade.saglam> uploaded a new
video: PAYLAŞ MİLLET OSMANLI EVLADI GÖRSÜN
<https://www.facebook.com/video.php?v=651430488238817>.
 
 
- Daha onceleri dikey zulum ve siddet olaylari vardi; simdi paralel
turleri var.
 
 
- CHP lideri Kilicdaroglu, "Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesi olmustur"
dedi. CHP dikta rejimi tarafindan anne-babalari katledilmis kimsesiz
cocuklardan mi bahsediyor, yoksa AK Parti'nin kimsesizlere yaptigi
yardimlardan mi?
 
 
- Ayni fikirdeyim.
 
http://www.sabah.com.tr/…/28/daha-iyi-bir-hukumet-imkani-yok
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.sabah.com.tr%2Fgundem%2F2014%2F10%2F28%2Fdaha-iyi-bir-hukumet-imkani-yok&h=5AQGXz57B&enc=AZOadQz2KqECRpLL4VsslgjJFxeWGKxq-FWIOIPN2TFDVTz5338CL1UAE3c1v9vRoG9gRMXiQ5Ox6Dd6hpdUn4n6HIGGhtm6hvPzYTIVOJEhunsktD63uIG3g2PzVft5edwXykwvlv3TJQB0IABwKC7Ird_77aBzXjxyNkD023t-DQ&s=1>
 
<http://www.sabah.com.tr/gundem/2014/10/28/daha-iyi-bir-hukumet-imkani-yok>
Daha iyi bir hükümet imkanı yok - Sabah
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.sabah.com.tr%2Fgundem%2F2014%2F10%2F28%2Fdaha-iyi-bir-hukumet-imkani-yok&h=MAQH0QVTc&s=1>
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanlık teklifini kabul ederek, 'A
Takımı' kadrosuna giren Ermeni yazar Etyen Mahçupyan’a göre, “Kürtler için
de başkaları için de bundan daha iyi bir Hükümet bulma imkanı yok.”
sabah.com.tr

 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:17PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 21:42
Konu: Tunus'ta kazanan Nahda Partisi AKP'yi model aliyor
Alıcı:
 
 
Demokrasiye adimini atan Tunus'ta, sandiktan guclu cikan Nahda parisi AK
Parti'yi model aliyor.
 
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.aksam.com.tr%2Fdunya%2Fnahdadan-demokrasi-sozu%2Fhaber-348890&h=aAQH4zh30&enc=AZObYuiF7jIK4XICurtUijylAkpkoA28X7ijvhuOJgi12btPf9ufrTP7hyxsQcUT8PMCq6XKpkl6OAws0012wHdqwGlwbjv4daxi6sY4T4YovPcX9nGYM60cdajc6LRH-85SovidmJ6AGJP6wAPTz-jXK90iczfLyQ3beyKRUo2KuQ&s=1>
Nahda'dan demokrasi sözü - Akşam
<http://l.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.aksam.com.tr%2Fdunya%2Fnahdadan-demokrasi-sozu%2Fhaber-348890&h=HAQGR_Mdv&s=1>
Arap Baharı'nın beşiği Tunus, yeni anayasanın kabul edilmesinden sonraki
ilk seçimler için sandık başına gitti. İlk seçimlerin galibi ve seçimlerin
favorisi Nahda partisi bu kez geniş katılımlı bir hükümet ve kalkınma sözü
veriyor.
aksam.com.tr

 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 01:18PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 21:27
Konu: Cozum uzerine
Alıcı:
 
 
- *Gorunuse gore, Kurt-PKK-Turk problemi cozum sureci iki onemli sorunda
takilip kalmis: 1. anadilde egitim; 2. Anayasa'dan Kemalist, irk referansli
maddelerin cikarilmasi, ve tam demokratik hale getirilmesi*
-
*Zira, son 12 senede, Kurtlerin hakli olarak elimizden alindi dedikleri hak
ve ozgurlukleri geri verildi. Bircok sorun boylece cozulmus oldu. *
 
 
- *Anadilde egitim meselesinde herkes ezbere konusuyor. Konu, herkesin
esit egitim firsatinin olmasinin saglanmasi olsaydi, tartisilan konular
sunlar olurdu: Ilk okula giren ogrencilerin icinde Turkce'si yetersizlerin
orani nedir? Elde iki lisani da konusabilecek ogretmen sayisi yeterli mi?
Yeterli olmasi kac sene alir? Bu sure icinde milyonlarca ogrenci yeterli
egitim almadan hayata atilacak sorusunun cevabi nedir? Bu ve benzer
sorunlar tartissilmiyor; cunku, konu, her iki tarafta da gizli bir
bolunmeye hazirlik adimi olarak goruluyor.*
 
 
- *Anayasa'nin demokrasiklestirilmesi Turkiye'de yasayan herkes icin
onemlidir. Bu nedenle, insan hak ve ozgurluklerini, demokratik prosesi, ve
hukuk devleti yapisini garanti eden yeni bir anayasanin yapilmasi,
anti-demokratik Kemalist goruslerden arindirilmasi Turkiye'nin gelecegi
icin ve cagdas seviyelere yukselmesi icin elzemdir. Kurt meselesi gibi
problemleri tarihe gomecek bir sarttir.*
 
 
- *Turkiye, bu demokratiklesme surecinin gerceklesmesini istemeyen
provokasyonlara gelmemelidir. Bu konuda en buyuk gorev hukumete dusuyor;
cunku, provokasyonlar hukumete karsi oluyor; karsilikli catismaya
donusmemesi hukumetin elindedir. Hem 'bunlar provokasyondur" diyip, hem de
provokatorlerin istedigi genisletilmis catisma surecini baslatmamalidir.
Hukumet demokratiklesme surecine durustce odaklanmalidir. Korkulariyla
degil, umitle hareketlerini tesbit etmelidir.*
 
*Gunes*

 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Hasan ÖZÇELİK" <altay...@gmail.com>: Oct 31 01:05PM +0200

<http://son.altayli.net/wp-content/uploads/2014/10/Halil_Dag002.jpg> Halil_Dag002
 
IŞİD’İN SONRAKİ HEDEFİ ?
 
Son sözü en başta söyleyelim: İsrail'deki İsrail ve ABD'nin içindeki İsrail nereye elini uzatmak istiyorsa IŞİD oralara el atacaktır hiç şüphesiz.
 
Tıpkı El Kaide’nin her şeyin gerekçesi yapılması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Ama bu sefer El Kaide’den daha sofistike bir olgu var karşımızda.
 
Bir yandan çürümüş Suud rejiminin yerine yeni bir rejimin doğduğunu görmekteyiz. IŞİD, şu veya bu biçimde Körfez’in rejim yapısını değiştirecek. Vahhabilik kendini yenilemiş ama daha anti bir kimlikle karşımıza çıkacak. Burası açık. Suudi Arabistan’ın kendi içindeki rejime yönelik tartışmalar önümüzdeki uygun bir zamanda IŞİD söylemini de içerek bir sonucu önümüze koyacak.
 
Ancak meselenin küresel siyasetin aktörlerini bölgeye çeken boyutu da gözden kaçmamalı. Şöyle ki; bu sefer IŞİD insan zihninde daha şok edici bir dehşetin sembolü olarak küresel ölçekte her türlü mandaya rıza gösterilmesinde bir katalizör olacaktır. O coğrafya kanlı videoların internete yüklendiği her yer olabilir.
 
Son günlerde yapılan tartışmalarda başı Kırım dolayısı ile zaten belaya girmiş olan Rusya’nın gözetleme sahasına giren yerler, -başta Türkistan- IŞİD’in tehdit ettiği sahalar olarak öne çıkarılmaktadır. Burası çok dikkat çekici bir konu.
 
Bilindiği gibi ABD, 11 Eylül ile alelacele Rusya'nın Çin yolunu kesmeye çalışmış, Afganistan'a karargah kurmuştu. Ancak kısa sürede meşruiyet krizine girdiler ve Putin-Çin işbirliğinin ŞİÖ zemininde yarattığı psikolojik baskıya direnemeyip çekildiler.
 
Şimdi İŞID Orta Asya'ya girerse denilecek olan şudur: Değerli dostumuz Rusya! Sen Avrasya ilerini düzene koymayı bir türlü beceremedin, komşularınla da doğru düzgün geçinemedin, üstelik buralara hamilik de yapamadın. Sen az kenara çekil biz şu garibanları bir koşu kurtarıverelim.
 
IŞİD gibi bir dehşetin varlığı doğal olarak büyük bir meşruiyet sağlayacak ve ABD'nin 2005'lerde Özbekistan ve Kırgızistan'da başlayan meşruiyet krizi bu sefer tekrarlanmayacak...
 
Orta Asya’nın IŞİD’in potansiyel tehdidi altında olduğuna dair yorumlar geliyor. O yorumlardan birinin sahibi olan bir akademisyenin ağzından şu paragrafa özellikle dikkatinizi çekerim[1]:
 
‘‘Maalesef ne Tacikistan ne Özbekistan ne de Türkmenistan’ın silahlı kuvvetleri bugün IŞİD’e karşı koyabilecek durumda değildir. IŞİD militanları bugün itibariyle dünyanın en iyi ve deneyimli piyadeleri konumundadır. Hava saldırısı altında aktif olarak savaşan bu militanlar, taktik ve muharebe yeteneği konusunda da inanılmaz bir tecrübeye ve yeteneğe sahip. Bu radikal İslamcı militanları şu an sadece birtakım coğrafi faktörler durdurmaktadır. Ancak buna rağmen Orta Asya’ya hiç de uzak değiller ve bu coğrafya potansiyel olarak tehdit altındadır. Bilindiği üzere IŞİD, Bağdat’ı ele geçirmeyi planlamaktaydı. Ancak Batılı petrol şirketlerinin devreye girmesi ile birlikte bu planlarda bir takım değişiklikler meydana geldi. IŞİD şimdilerde Rusya ve Orta Asya ülkeleri için tehdit unsuru teşkil edebilecek bir yol haritası dahilinde hareket etmektedir’’.
 
Çok açık. Söyleyene değil söyletene yapana değil yaptırana bakacaksın diye. Açık bir Kurtarıcı/Mesih daveti var bu sözlerde.
 
Yüce Mesih'in de kim olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Haliyle de dünyaya hükmetmenin kapıları nereyse IŞİD'i de oralarda göreceğiz, fazla merak etmeye gerek yok.
 
[1] Açıklamanın ve değerlendirmenin tamamı için, bakınız: http://turkish.ruvr.ru/2014_10_27/ISHID-nereye-koshuyor/
 
* Link to the post: http://son.altayli.net/isidin-sonraki-hedefi.html
* Link to TÜRKÇÜLERİN KAVŞIT YERİ: http://son.altayli.net
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 12:37PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 31 Ekim 2014 03:35
Konu: Hayatta en hakiki mursit ilimdir dedi
Alıcı:
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Hayatta en hakiki (gercek) mursit (klavuz) ilimdir dedi; Hayatta en hakiki
mursit iyi ahlaktir diyemezdi; durustluktur diyemezdi; yalan soylememektir
diyemezdi; cesarettir diyemezdi; adalettir diyemezdi; insan haklarina
saygidir diyemezdi; sevdiklerine sadik kalmaktir diyemezdi; ejdadina
saygili ve sadik olmaktir diyemezdi; oldugu gibi gorunmek, gorundugu gibi
olmaktir diyemezdi; bilimdir dedi.... Cunku, ateizm Komunizm ile birlikte
bir moda olarak yukseliyordu, ve bilimi klavuz edinmisti. Bilim ise sadece
bir yoldu; mutlak bilgiye hic bir zaman ulastiramayacak, surekli degisen
bir yol. Ilimdir dedi de ne oldu peki? Ilimde ne kadar yol katettik
sayesinde? Yeni biir universite mi acti? tek bir bilim adami mi yetistirdi?
Ikisine de hayir... 30 seneden fazla bir Kemalist muddette 3 universitede
kaldik. *
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*2-3 tane universite acabilecek mal-mulk, para edindi; istese kendisi bile
universite acabilirdi. Ama, acmadi; diger sozlerindeki durustluk seviyesine
sadik kaldi. Mutlak diktatorken 'hakimiyet kayitsiz sartsiz milletindir
dedi;' Katliamlar yaparken 'yurtta sulh cihanda sulh' dedi; azinliklarin
mallarini gasbederken "adalet mulkun temelidir' dedi; Bunlara inanmalari
icin rejim militanlari yetistirdi. Soru 1. Turkiye O'nun izinde gitseydi
bugun 180 universitesi olurmuydu sizce? Soru 2. Neden en fazla
universiteyi, en fazla Ar-Ge yatirimini, en fazla yeni teknoloji uretimini
gerceklestirenler, Kemaliistlerin ezdigi, Anadolu'nun fakir ve imanli
halkindan cikti? Gunes*

 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 12:39PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 31 Ekim 2014 01:05
Konu: Bir piyanist gözüyle; FAZIL SAY
Alıcı:
 
 
 
 
*Hah iste ne guzel....bakin Fazil Say gibi Bati klasik muzigini yasatmak
isteyenler var demek ki. *
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Beyler, bayanlar, begeniyorsaniz kendi paranizla yasatin. Turk halkinin
vergileri ile degil. Bati da bile zar zor ayakta kalan bir muessedir bu
orkestralar. Bize mi dusmus onlari yuceltmek, ogretmek, yaymak? Kendi
muzigimize odaklanalim; paramizi harcayalim. Dunyanin en guzel en cesitli,
aglatan, sevindiren, costuran muzigimiz var. El alem biz ustune dusmedik,
tanitmadik diye taslamayi aldi rap muzigi yapip bize geri gonderdi;
turkuleri yasamla birlestiren halkimiz var. Kendimize has makamlarimiz,
klasik Osmanli muzigimiz var. Bizdeki kadar halk muzigi ile ic ice olan bir
millet yok. Yillarca, Turk sanat muzigini yasaklayip zorla Bati'nin klasik
senfonik muzigini halka dayattiniz. Kemalizmin kalintisi bu zorlama
gayretini sanki bir hakmis gibi sunmaniz yanlistir. Istemiyoruz birader.
Basin gidin. Kendi paranizla konserler duzenleyin. Bilhassa, kendini halkin
ve muziginin ustunde goren siyasilesmis, bu ukela herifin muzigini alin gun
gormeyen bir ... Gunes*
 
 
-----Original Message-----
From: Dogan Kekevi <dog.k...@t-online.de>
Sent: Thu, Oct 30, 2014 3:10 pm
Subject: Bir piyanist gözüyle; FAZIL SAY
 
*Kendisi de Piyanist olan Sn.TARCAN'ın Fazıl SAY'ı anlatan yazısını
paylaşıyorum.*
*Sevgiyle kalın*
*Aydoğan*
 
-----Ursprüngliche Nachricht-----
Von: Haluk TARCAN [mailto:haluk...@haluktarcan.com
<haluk...@haluktarcan.com?>]
Gesendet: 30 Ekim 2014 Perşembe 21:49
An: Haluk TARCAN
 
 
*FAZIL SAY..*
 
Fazıl Say’ı ilk kere Paris’te, “Théatre de Chaps Elysees(Şanzelize
Tiyarosu)’de dinledim.
Piyano konçertosunun Fransa’da ilk dinletisini l’Orchestre National de
Paris (Paris Millî Orkestrası) ile verdi.
Bu konçertonun Fazıl Say’ın hangi konçertosu olduğunu bilmiyorum. Her halde
başka yazdıkları da olacaktır.
Piyano Konçertosu benim için büyük ve çok mutlu bir sürpriz oluşturdu;
bunu söylerken bir kompozitörün kardeşi olduğumu da ilâve etmek isterim.
Eser, 2.000’inci yılı geride bırakmış, 3.000’inci yıla ayak atmış bir
komposizyon idi.
Bunu söylerken anlatmak istediğim, orijinal olmak için akla gelmedik
aletler kullananların, pabuç kutusuna yüksekten fasulya taneleri bırakarak
yeni ritmler elde edenlerin, yeni sesler bulmak için kapı gıcırtısından da
faydalananların yaptığı cinsten bir kompozisyon olmadığı.
Klâsik Senfonik orkestranın imkanlârı içinde kalmış ve fakat yeni renkler,
Fazıl Say’a özgü armoniler yaratmıştı.
VE… 3’üncü binin müziği olması konçertoya buram buram Anadolu kokan
havasını da estirmesine engel değildi.
Bu eserle Fazıl Say, tüm kültür merkezlerinin yapabileceği Türk
propagandasından fazlasını 40 dakika içinde hayranlık uyandıracak seviyede
vermişti.
Konser salonu adeta yıkılmıştı; dakikalarca ve dakikalarca, hem piyanist
hem de besteci olarak alkışlanmıştı.
 
Fazıl Say yalnız Paris’te değil, dünyanın dört bucağında sayısız konserleri
ile daima hayranlık uyandırmış bir piyanist ve bestecidir.
Son yirmi yıla bakılırsa, dış ülkelerde, büyük masraflarla yapılan Türk
propagandasının önemli bir bölümü piyanistler, kemancılarımız, son
zamanlarda yetişen genç çelistlerimiz, orkestralarımız, kısacası,
müzisyenlerimiz tarafından yapılmaktadır. Fakat bu büyük propaganda
imkânı, san’ata olan gevşeme, küçük görme, değer vermeme- gerçeği söylemek
gerekirse- değerinin farkında olmama nedeniyle çok üzücü sonuçlar
yaratılabilmektedir:
• Orkestralarda boşalan yerlere başka müzisyenlerin tayin
edilmemesi, eskimiş sazların yerine yenilerinin alınması için tahsisat
verilmemesi, koskoca İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın çalışabileceği
bir yeri olmaması, saz gruplarının İstanbul’un ayrı köşelerinde çalışıp
konser günü konser salonunda buluşmaları gibi, san’atın, müziğin,
müzisyenlerin küçültücü imkânsızlıklara itilmesi, san’at dünyasında
görülmemiş bir davranış şeklidir.
Bu davranışın yarattığı en büyük darbe, Fazıl Say’ın başına gelmiştir. Ve
Fazıl Say ile
• Türk Müzik dünyası, san’at dünyası da mahkûm olmuştur.
 
Acaba san’at nedir, bir san’atçı nasıl yetişir merak edilmiş midir?
 
Halûk Tarcan

 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Oct 31 12:30PM +0200

Cümleten Hayırlı Cumalar...
 
Uykudan Önce [Hüseyni Nefes]
 
Düşünen kimselere,
Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de
uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar,
diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır.
Doğrusu bunda düşünen kimseler için nice ibretler vardır. [Zümer, 42]
 
 
Usandım boş yere hep gitmelerden, gelmelerden;
Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden
Uyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı;
Harfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı.
 
 
Allah'ım uykuda dahi beni bana bırakma! Ahvalim meçhuldür, bana da
nasib eyle; tadından dem olmuşlara ikramından bir bâde ...
 
Uyur idik uyardılar eyvallah hu
Diriye saydılar bizi, eyvallah hu
Canı Hakka teslim ettik eyvallah hu
Ölüye saydılar bizi eyvallah hu [243. Mestmp3]
 
 
Yürek usulca pas tutar, gelip geçerken günler,
Sevgi uçup gider, güneş ısıtmaz, yürek usulca pas tutar
Terlemez avuçların, düşsüz uykular başlar
Şaşmayı unutursunuz, yürek usulca pas tutar
Fark etmez olmuş olacak, fark etmez akla kara
Fark etmez doğru yanlış, yürek usulca pas tutar
 
 
 
- Bilmemki nerelere takıldınız, uykularınızdan ne haber vardır?
- Fark etmez olmuş olacak, fark etmez akla kara, fark etmez doğru
yanlış, yürek usulca pas tutunca… Uykumuzu ve dahi rüyalarımızı
kaybettik erenlerim!
 
İki yıldız arası göğe asılı hamak…
Uyku, uyku… Zamansız ve mekânsız, uyumak.
 
 
- Uykuya başlamadan evvel niyet ediyor musun peki?
- Aman dedem, uykunun da niyeti mi olurmuş?
 
 
- Canlar, aşk yolculuğunda, seyri sülukunda dâim sefer halindedir…
Zira uyku ölümün kardeşidir. Uykudan sonra uyanmak haşr(dirilme)
gibidir. Uyku sırasında yarı yarıya alınan ruhun tamamen de
alınabilir. Onun için uyurken tedbirli olmak gerekir, çün yolcu, yolda
temkin üzere gerektir. Abdestli, tevbeli ve uyandıktan sonra günah
işlememeye niyetli olmak gerekir.
 
 
- Hazreti Ali (radıyallahü anh) efendimizin de: "İnsanlar uykudadır,
rüyadadır, öldüklerinde uyanırlar" buyuruyor.
- Önce insanı tanımak gerek. Kalp, eşya âleminin asıllarını gösteren
bir aynaya benzer. Hak Teâlâ'nın yaratacağı her şey, yine kendi
yaratığı olan Levh-i Mahfuz'da saklıdır. Olmuş ve olacak her şey orada
mevcuttur, orada yazılmıştır. Fakat bizim bu gözlerle onu görmenin
imkânı yoktur. Levh'in kendisi de bir aynaya benzer. Bütün sûret ve
şekiller ona işlenmiş, nakşedilmiştir. Eğer bir aynanın karşısına
diğer bir ayna getirecek olursanız, o aynadaki sûretlerin diğer aynaya
da aksettiğini görürsünüz. Fakat araya bir perde gerseniz, o vakit
ayna görüntü alamaz. İşte kalp de, karşısındaki aynada olanları kabul
eden bir ayna, levh de bütün eşyanın kendisinde bulunduğu bir aynadır.
 
 
- Perdeler?
- Kalbin şehevi duygular ile uğraşması, onun melekût âleminde bulunan
Levh-i Mahfuz'daki şeyleri görmesine engel olur. Eğer bir rüzgar esip
de o basiret gözünün önündeki perdeyi kaldırırsa, melekût âleminin
sırlarından bazı şeyler, kalpte parlar. Bu bazen devam ederse de,
bazen bir şimşek gibi gelip geçici olur. Yine uyanık olduğu müddetçe
dünya ile meşgul olduğundan melekût âleminden gafil durumdadır.
 
 
- Çünkü dünya, melekût âleminin önünde bir perde teşkil ederler...
- Canlar uykuda iken, melekût âleminden bazı şeyler görebilir. Çünkü
uyku, tüm duyuların durması ve kalp ile ilişkilerini kesmesi demektir.
Uyku ile hayalden temizlendiği vakit, Levh ile kendi arasındaki perde
kalkar. İki ayna arasındaki perde kalktığında, diğer aynada olan
şeylerin bazısı öteki aynaya nasıl aksediyorsa, kalp ile Levh
arasındaki perde ortadan kalktığıda Levh'ten bazı şeyler de kalbe aks
eder. Uyumakla duyuların işlemediğini söylemiştik. Fakat uyku, her ne
kadar duyulara engel oluyorsa da, hayal kuvvetinin hareket geçmesine
engel olamaz. Hayal kuvveti, Levh-i Mahfuz'dan kalbe aks edenleri
hemen alır ve onu bir misal ile hikâye eder. Bu hayalde, saklı olarak
kaldığı için, uyandığı zamanda, ancak hayalinde kalan şeyleri
hatırlar. İşte rüya tabiri de Levh'ten gösterilen asıllar ile bunun
hayalleri arasında güzel bir bağ kurmak demektir.
 
Aşka susamış olan âşık uyusa bile pek az uyur. Susuz kişi derin uykuya
dalabilir mi? O azıcık uyusa da rüyasında ya su görür, ya ırmak
kenarında dolaşır, ya testi görür, yahut da su dağıtan bir saka! [Hz.
Pir Mevlana]
 
- Yani düşsüz uykuların başlaması, rüya göremez olmak pek de makbul
bir durum olmasa gerek… Peki ya ölüm, yani asıl uyku?
- Ölümün acayip halleri ise anlatmakla bitmeyecek kadar çoktur. Çünkü
rüya, ölümün kardeşidir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve
sellem-: "uyku ölümün kardeşidir." buyurmuştur. Bunun mânâsı, ölümü
düşünmek için başkalarının cenâzesinde bulunmaktan daha yakînî bir
sûrette, insanın kendi uykusundan ölümün hakîkatini idrâk etmesidir.
Uyku; gayb (bilinmeyen, gelecek) âleminin perdesini kaldırmakta (zayıf
bir yönden de olsa) ölüme benzediğinden bu sayede gelecekteki olanları
insan bilebilmektedir. Peki, ya tamamen perdeyi yırtıp ortadan
kaldıran ölüme ne dersiniz? İnsan ölür ölmez, ya türlü azaplarla
kuşatılmış olduğunu görür, ya da sonsuz nimetlere garkedildiğini...
Ölürken cehennemdeki yerleri münafık ve kâfirlere gösterildiğinde,
onlara seslenilir:
 
"Andolsun ki, sen (dünyada iken) bundan gaflette idin. (habersizdin)
İşte aradaki perdeyi kaldırıp açtık. Bugün gözlerin ne kadar
keskindir. [Kâf, 22]
 
 
- Uykunun niyetini şimdi daha iyi anlıyoruz…
- Peygamber Efendimiz uykunun temiz olması için abdestli olarak uykuya
yatılmasını tavsiye etmişlerdir. Bu da, iç temizliğinin bir
işaretidir. Zaten asıl olan, iç temizliğidir. Dış temizlik, iç
temizliğin kemalindendir. İnsanın içi temizlenip parladığı zaman,
ilerde olacak şeyler, kalbin gözü (basiret nuru) ile görülür. Nitekim
Efendimize, Mekke'yi fethedip oraya gireceği rüyasında gösterilmemiş
miydi?
 
- Sâhi vahiy niçin uykuda gelmiştir?
- Bu alanda hissin yerleşeceği yer olmasın diye…
 
- Cânım efendim, ölümün kardeşi olan uykudan önce ve sonra ne yapalım
da, uyandığımızda müslümanca yaşamak bize kolaylaştırılsın?
- Günün sonunda "uykunun engin kolları"na giderken yanına yol azığın
bulunsun ki perde ötesinden haberlerin sunulsun…
 
Gece uzundur, uykunla kısaltma onu; gündüz ışıtır; suçlarınla
bulandırma, karartma onu. [Hz. Pir Mevlana]
 
 
Her kim ki zikr üzere (tesbih, tehlil, tekbir) uykuya giderse, kıyamet
gününde bu sözler üzere uyanır, her kim ki gaflet ile uyumuşsa kıyamet
gününde gaflet üzere kalkar. [Deylemi, Hadis-i Şerif]
 
- Efendimin sözlerini iyi anlayasın. Güzel zikirler üzerine uyur
kalırsan kıyamet gününde o hal üzere diriltileceksin. Gaflet ile,
abdestsiz, televizyon kanalları üzerine boşalmış halde, güneşten sonra
uyanırsan yarın Hak divanında gaflet ve pişmanlık üzere kalkarsın!
 
- Uyku, küçük ölümdür. Her ölenin kefene bürünmesi misali gece de
insanları siyah bir örtü altına alır. Mühim olan o örtünün altında
kulun Rabbi ile berâber olmasıdır. Kalbimizi uyutmamak için uykunun
evvelini ve ahirini dua ve niyazla süslemek gerek. Hz. Peygamber
uykudan kalktığı zaman uykulu insan hali görülmezdi yüzünde. Çünkü
onun uykusu bedenî bir uykuydu.
 
- Ne yapmalı?
- Sen yatarken eline bir tesbih al da yat erenlerim
 
- Tesbih şart mıdır? Zikrederek dalıversek uykuya…
- Olur elbet ama insan üç beş damla kan ve sayısız endişeden
ibarettir. Ne yaptığını unutmayasın diye var elindeki tesbih… Andıkça
yandığın tesbihler kalbe dolunca kalp, uyku hâlinde bile zikre devâm
eder, tevhidin nûru bütün azalara sirâyet edince de bütün mahlûkatın
tesbîhini işitirsin elbet..
 
Biriniz uyuyunca şeytan ensesine üç düğüm atar. Her düğümü yerine
sağlamlaştırmak içinde eliyle vurarak, 'üzerine uzun bir gece olsun,
yat' dileğinde bulunur. İnsan uyanır ve Allah'ı zikrederse, bir düğüm
çözülür, abdest alırsa bir düğüm daha çözülür ve bir de namaz kılarsa
bütün düğümler çözülür. Böylece kul canlı ve hoş bir halet-i ruhiye
ile neşeli bir şekilde, ferah bir gönülle sabahlar. Yoksa mahzun bir
kalple, içi kararmış, tembel ve uyuşuk bir halde sabaha çıkar. [Ebu
Hureyre'den, Hadis-i Şerif]
 
- Şeytan işte, acizdir aslında; mertçe çıkmaz insanın karşısına, sinsi
planlar kurar hep!
- Çaresi Efendimizin buyurduğu gibidir. Sen de uyanık ol cancağazım.
 
Allah, geceleyin müslüman kuluna ruhunu iade ederse(uyandırırsa),
Allah'ı tesbih etsin. O'nu temcid etsin ve O'ndan mağfiret dilesin.
Eğer böyle yaparsa, o kulun geçmiş günahları mağfiret olunur. Şayet o
kimse kalkar, abdest alır, namaz kılar ve sonra Onu zikrederse, O'ndan
mağfiret diler ve O'na dua ederse, kabul olunur. [Ebu Hureyre, Hadis-i
Şerif]
 
Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mümin!
Dua zamanı geldi; haydi, kalk!
Ey kötülük etmeyi adet edinmiş nefis; ibadet etme, iyilik etme zamanı geldi!
Pencereden bak; tövbe kapısını aç!
Evi tertibe koy, düzelt!
Haydi, durma; bizim nöbetimiz geldi!
Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun?
Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur; abdest al, namaza durma zamanı
geldi!
Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman,
hayatta şu karşında duran kıbleyi hatırlarsın ama, namazını
kılamadığın, kazaya bıraktığın için içinin yanmasından eline ne geçer?
Sen şimdi hayatta iken bu kıbleden bir nur, bir ışık ara, bir ışık
elde et de, o nur, o ışık senin kabrini ışıtsın, aydınlatsın!
Allah'ın nuru gelince kabir, bir gül bahçesi olur!
[Hz. Pir Mevlana]
 
Yâ Rabbi!
Bir taraftan istirâhat iklîmiyle bedeni, diğer taraftan vuslat ve
rahmet iklîmiyle rûhu engin ve müstesnâ bir lâhûtî huzûra kavuşturan
geceleri kulluk vecdi içinde geçirebilmeyi nasîb eyle!
Bir gece hükmünde olan şu dünyâdan bizleri de Sen'in rızâna ermiş
bir âşık-ı sâdık olarak âhıret sabâhına ulaştır ve vuslatının lezzeti ile
mütelezziz eyle! (amin)
 
Alıntı

 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 30 11:27PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Mehmet Ali KORPINAR >
Tarih: 30 Ekim 2014 15:37
Konu: ZAMAN, TASARRUF ZAMANI (31 Ekim, Dünya Tasarruf Günü)
Alıcı:
 
 
 
 
*ZAMAN, TASARRUF ZAMANI **(31 Ekim, Dünya Tasarruf Günü)*
 
 
 
*Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen milletler, önce
haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklal ve
istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar. *
 
*Mustafa Kemal ATATÜRK*
 
 
 
*Ülkemizin tasarruf mevduatı haritası (BDDK).*
 
 
 
*Değerli arkadaşlar, *
 
*Yeteri kadar tutumlu olamadığımız için güzel ülkemiz ve halkımız, zorunlu
olarak borçlanıyor. Ve düşmüş olduğumuz borç durumu oldukça düşündürücü ve
kaygı verici hale geldi. Örneğin;*
 
· *Özel sektör borca battı.** Özel sektörün kısa vadeli kredi borcu
43,7 milyar, uzun vadeli borcu 166,5 milyar dolara çıktı. Haziranda toplam
dış borç 210 milyar $’ı aşarak yeni bir rekora imza attı
(20.08.2013-Cumhuriyet),*
 
· *Fitch’ten borç uyarısı.** Türk Bankalarının dış borcundaki
artış, bankaları strese karşı kırılgan hale getiriyor
(4.09.2014-Cumhuriyet),*
 
· *Borç batağındayız.** Türkiye'nin brüt dış borç stoku, yılın ilk
yarısı itibarıyla 401,7 milyar dolar, net dış borç stoku ise 237,8 milyar
dolar olarak gerçekleşti **(30.09.2014- CNN Türk),*
 
· *Tasarruf Hayal oldu.** Geliri yetmediği için tasarruf
edemeyenler %50 den %62 ye çıktı (18.10.2014-Cumhuriyet),*
 
 
 
*Ve ne yazık ki hala;*
 
- *Devlet olarak borçlanıyoruz!!!*
- *Özel sektör olarak borçlanıyoruz!!!*
- *Yerel yönetimler olarak borçlanıyoruz!!!*
- *Vatandaş olarak borçlanıyoruz!!!*
 
*Yani borçlu bir şekilde yaşamaya alıştık galiba. *
 
 
 
*Değerli arkadaşlar,*
 
*Güzel ülkemize geçen yıl gelen, Uludağ-Ekonomi zirvesine katılan ve
DÜNYADA KRİZ KAHİNİ sayılan Prof.Dr. Nauriel Roubini, Türkiye gibi bir
ülkenin %5 lik büyümeye ulaşması için ULUSAL TASARRUF ve yeni yatırıma
ihtiyacı olduğunu ve tasarruf artmadığı sürece, cari açık artmaya devam
edeceğini vurguladı. Bu durumun da ülkemiz için ciddi bir risk oluşmasına
neden olacağını belirtti. Yani ZAMAN TASARRUF ZAMANI. *
 
 
 
*Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Finansal Türkiye
Haritası verilerine göre, İstanbul’un kişi başına tasarruf mevduatı geçen
yılın Ocak - Haziran dönemine kıyasla yüzde 16 artış gösterdi. Ankara 11
bin 100 lira ile İstanbul’u takip ederken, İzmir
<http://www.milliyet.com.tr/izmir/> 9 bin 800 ve Muğla
<http://www.milliyet.com.tr/mugla/> 9 bin 500 lira ile sıralamada yer buldu
(25.08.2014-Milliyet).*
 
*Kişi başına tasarruf miktarı en düşük illerde Hakkari
<http://www.milliyet.com.tr/hakkari/>, 570.- lira ilk sıraya yerleşirken,
bu ili 577.- lira ile Şırnak ve 690.- lira ile Muş
<http://www.milliyet.com.tr/mus/> izledi. Yani Güneydoğu Anadolu
illerimizde tasarruf oldukça zayıf. *
 
 
 
*Ancak kişi başına en fazla tasarruf sahibi olan iller bölgesel bazda
değerlendirildiğinde, Doğu Anadolu <http://www.milliyet.com.tr/anadolu/>
Bölgesi’nde Tunceli 6 bin 700 lira ile ön plana çıkan il oldu. Tunceli’nin
tasarruf miktarı geçen yılın ilk 6 ayına göre yüzde 24 arttı. Akdeniz
<http://www.milliyet.com.tr/akdeniz/> Bölgesi’nde Antalya
<http://www.milliyet.com.tr/antalya/> 8 bin lira ile ilk sırada yer
alırken, Karadeniz <http://www.milliyet.com.tr/karadeniz/> Bölgesi’nde
Zonguldak <http://www.milliyet.com.tr/zonguldak/> 6 bin 700 lira, Güneydoğu
<http://www.milliyet.com.tr/guneydogu/> Anadolu Bölgesi’nde de 1500 lira
ile Adıyaman <http://www.milliyet.com.tr/adiyaman/> kişi başına tasarrufun
en fazla olduğu iller olarak dikkati çekti.*
 
 
 
*Değerli arkadaşlar,*
 
*Birçok alanda tasarruf yapmak elimizde. Yeter ki nasıl tasarruf
yapılacağını bilelim ve çevremize anlatalım. Yazımın ekinde bulunan, 2005,
2008, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında dile getirdiğim ve de birçok
yerde yayınlanan ÜLKE VE AİLE EKONOMİSİNE KATKI İÇİN TASARRUF OLANAKLARI
listemi, 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü olması nedeniyle yine sizlerin
bilgisine sunmak istedim. *
 
 
 
*Umarım büyük bir borç batağına sürüklenen güzel ülkemiz ve çilekeş
halkımız, öncelikle yakıt ve doğalgaz kaynaklı enerji tüketimine özen
gösterirler. Ayrıca tüm yönetici ve danışmalarının da halkımıza her alanda
tasarruf konusunda örnek olmalarını bekliyoruz.*
 
 
 
*Sevgi ve saygılarımla (30.10.2014). *
 
*Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR*
 
 
ÜLKE VE AİLE EKONOMİSİNE KATKI İÇİN,TASARRUF OLANAKLARI
 
 
 
*BANKA İŞLEMLERİNDE:*
 
- Banka işlemleri bankamatik kartları ile *son derece az ücretle *
yapılmaktadır.
- Sanal kart sahibi iseniz, internet ile tüm işlemler ücretsizdir.
- Birçok bankaca sağlanan alo diyalog (telefonla) işlemleri ile zaman ve
havale ücreti kazancınız olur.
 
 
 
*AYDINLATMADA: *
 
- *Aydınlatmanın verimini arttırmak* sureti ile elektrik giderlerinizi
kısabilirsiniz. Örneğin devamlı ışık kullanmak zorunda kaldığınız
alanlarda, %25 florasanlı ampule değişimi ile %50 tasarruf sağlanmaktadır.
- Enerji koruyucu lambalarla *aydınlatma maliyeti %75 azaltılabilir.*
- Kirli ve tozlu lambalar ile aydınlatma daha az olacağından devamlı
enerji tüketilir. Bunu önlemek için lambalar sık sık kuru bir bezle
temizlenmelidir.
- Kullanılmayan ve gereksiz olan ampulleri kapatınız.
- Daha fazla aydınlık için duvarları açık renk boyatınız.
- Daha fazla gün ışığı için camları temiz tutunuz.
- Çok sayıda düşük güçte lamba yerine, daha yüksek güçlü tek bir lamba
kullanınız.
- Aydınlatmada mümkünse transistörlü ışık ayarlayıcılar kullanınız.
- Evden ve iş yerinden çıkarken ana şalteri kapatmayı unutmayınız.
- Çevre aydınlatmalarında, güneş pilli ve fotoselli dış aydınlatma
lambalarını kullanınız.
 
 
 
*ALIŞ-VERİŞ YAPARKEN:*
 
- Eşdeğer malların alımı sırasında *mümkün olduğu kadar yerli malı
kullanarak*, iç üretimin artmasına ve dolayısıyla işsiz sayısının
azaltılmasına katkıda bulununuz.
- *Alışverişe çıkmadan önce ne alacağınıza karar verip* gerçek
ihtiyacınıza uygun bir liste yapınız.
- Yüksek bedelli mal almadan, diğer piyasalarda da fiyat araştırması
yapınız. Buradan yarı fiyata mal alabilmenizin mümkün olduğunu
göreceksiniz.
- Büyük mağazalara girdiğinizde,* promosyon yapılan malların listesini
görmeden *alış-verişe başlamayınız.
- *Aç karnına, yiyecek alışverişine çıkmayınız.*
- Mümkün olan her yerde gereken şekilde pazarlık yapmayı unutmayınız.
- *Marketlerin indirim günlerinden faydalanınız.* Diğer marketlerdeki
fiyatları karşılaştırınız.
- Marketlerin indirim kartlarından yararlanınız.
- *Kredi kartlarınızın hesap kesim tarihlerini bilerek,* kendinize vade
yaratmayı sağlayınız.
- Gösteriş uğruna markalara teslim olmayınız.
- Sezon sonu indirimlerden yararlanarak, gelecek yıla dönük
ihtiyaçlarınızı karşılayınız.
 
 
 
*ULAŞTIRMADA:*
 
- *Araç kullanırken gaz pedalını nazik davranın.* Ani hızlandırma ve
yavaşlamalarda %12 daha fazla yakıt tükettiğinizi anımsayınız.
- Araç kullanırken camları kapalı tutunuz. *Açık cam aracın hızının
düşmesine* ve fazla yakıt harcanmasına neden olur.
- Motoru durdurmadan önce vitesi boşa alın. Aksi halde egsozdan tam
yanmamış atık yakıt çıkar.
- Taşıma sınırının üzerindeki 45 kg lık ek yük %7 fazla yakıt tüketimine
neden olur.
- Egsoz gazının mavi olması ve motor yağınızın siyah renkte olması
aracınızın fazla benzin yaktığına işarettir. *Motorunuzun periyodik
bakımını yaptırın.*
- Hava filtresi, benzin filtresi ve bujilerinizin temiz olmasına dikkat
ediniz.
- Klimanızı gereksiz kullanmayın. Klimanın da yakıt tüketimini
arttırdığını anımsayınız.
- Sabah ve akşam araçla seyahatlerinizde, *araç radyosundan trafiğe
uygun olan yolları dinleyerek, *güzergahınızı ona göre seçiniz.
- Aynı iş yerine giden araç sahiplerinin, araçlarını nöbetleşe
kullanmasını öneriniz.
- Lastiklerin havasının uygun olmasına dikkat ediniz. *İnik lastik fazla
yakıt harcamasına neden olur. *
 
 
 
*BUZDOLABINDA:*
 
- *Buzdolabını gereğinden fazla soğuğa ayarlamayın.* Aksi halde %25 daha
fazla enerji harcarsınız.
- Buzdolabını, soba ve ısıtıcılardan mümkün olduğu kadar uzak yere
yerleştirin. Eğer mutfağın en soğuk yerine yerleştirecek olursanız, %15
enerji tasarrufu sağlayabilirsiniz.
- Bir kase buz parçasını buzdolabının orta yerine koyarsanız, 3-4 gün
süre ile %5 daha az enerji harcarsınız.
- Sıcak yemeklerinizi buzdolabına koymadan önce, oda sıcaklığına kadar
soğutarak dolaba koyarsanız ve buzluktan çıkardığınız yiyeceği yine
buzdolabının alt katlarında tutarak eritecek olursanız daha az enerji
harcarsınız.
- *Yiyecekler soğuğu, havadan daha fazla absorbe ederler.* Bu yüzden
buzdolaplarınızın içini mümkün olduğu kadar çok doldurunuz. Fakat hava
akımının kesilmemesine de dikkat ediniz. Dondurucu kısma yerleştirilen
malzemeleri, düzgün bir şekilde sıralayınız. Bu sırada tam olarak buzluğu
dolduramıyorsanız, aralara buz kalıplarını yerleştiriniz.
- *Buzdolabına konan sıvıların üstü daima kapatılmalıdır.* Aksi halde
dolabın içindeki nem oranını artırırsınız. Bu durumda buzdolabının daha
fazla çalışmasına sebep olur.
- *Derin dondurucudan çıkaracağınız donmuş bir malzemeyi, bir gün
önceden alarak buzdolabının diğer gözlerine koyunuz ve orada çözülmeye
bırakınız.* Böylece çözünen malzeme buzdolabına soğukluk vereceği için
dolabın daha az enerji harcamasını sağlamış olursunuz. Yani *buzluktaki
malzemeyi doğrudan açığa koyarak, boşuna enerji kaybına sebep olmayınız.*
- Buzdolabının düzenli olarak buzunu eritmek suretiyle, aşırı
buzlanmanın önüne geçiniz. *5-6 mm kalınlıktan daha fazla buzlanmaya
izin vermeyiniz. *
 
 
 
*ÇAMAŞIR MAKİNALARINDA:*
 
- Çamaşır makinasında deterjan kullanımına dikkat edin. *Tavsiye
edilenden fazla miktarda deterjan koymayınız.* Fazla deterjan çok köpük
yaparak yıkamayı güçleştirir ve verimsiz yıkamaya neden olur. Ayrıca
durulama sayısını da artırmak zorunda kalırsınız.
- Tüm deterjanların üzerinde uygun yıkama sıcaklıkları
belirtilmektedir. *Ilık
suda daha aktif olan deterjanları kullanırken, *daha iyi temizleme
yapsın diye belirtilenden yüksek sıcaklıklarda kullanmanız daha fazla
enerji kaybı demektir.
- *Çamaşır ve bulaşık makinalarını yarı dolu veya aşırı doldurarak
kullanmayınız*.
- Çamaşırları yıkarken çok sıcak su yerine 30-40 derecedeki suyu
kullanırsanız elektrik masrafından önemli oranda *TASARRUF* etmiş
olursunuz. Çünkü elektrik enerjisinin %90 dan fazlası su ısıtma sırasında
harcanır. Bu yüzden çoğu çamaşırları sıcak suyla yıkayıp, ılık sıyla
durulama yerine; ılık suyla yıkayıp normal suyla durulamakla temizleme
işlemini yapabilirsiniz. Üstelik çok sıcak su ve aşırı kurutma giysileri
tüylendirir ve yıpratır.
- *Çok kirli ve fazla lekeli çamaşırları önceden ıslatınız* veya
otomatik çamaşır makinasında ıslatma fonksiyonunu kullanarak ikinci kez
yıkamayı kaldırabilirsiniz.
- Çamaşırlarınızı kurutma makinasında kurutuyorsanız, fazla
kurutmayınız. Çünkü hem daha fazla enerji harcar, hem de çamaşırlarınızın
daha çok yıpranmasına yol açarsınız. Otomatik kurutmayı kontrol altında
tutarak, aşırı kurutma yapmasını engelleyiniz.
 
 
 
*İLETİŞİMDE:*
 
- Telefonla konuşurken, *indirimli saatleri tercih ediniz.*
- Ön ödemeli cep telefonu kartlarını tercih ediniz.
- İnternetten kısa mesaj servisini kullanınız, *BEDAVADIR.*
- Uzun telefon sohbetlerinden kaçınınız.
- Bir kez aradığınızda telefon açılmazsa sonra arka arkaya aramayınız.
- Mektuplarınızda ve tebrik kartlarınızda normal posta yerine mümkünse
elektronik postayı kullanınız.
- *Uzak bir yere gitmeden önce telefonla, geleceğinizi ve görüşmenizi
teyit ettiriniz.*
 
 
 
*ELEKTRİKTE:*
 
- *Koridor, hol, tuvalet gibi yerlerde 40 wattan yukarı ampul
gereksizdir. *
- Enerjiden %66 tasarruf sağlayan mikrodalga fırın kullanınız. Bu
fırınlarda pişirme 2-10 dakikada, ısıtma 10-30 saniyede gerçekleşir.
- Yemek pişirirken* fırının ve tencerenin kapağının kapalı *olmasına
dikkat ediniz.
- Ev aleti alırken aygıtın enerji sarfiyatını göz önünde bulundurun.
- Ev aletlerini kullanmadığınız zamanlarda fişte takılı bırakmayınız.
- Özel fonksiyonu olan bir aleti satın almaya karar vermeden önce, daha
sade modelleri ile arasındaki enerji tüketim farkını göz önünde
bulundurunuz.
- *Ütüleme işini bitirmeden 5 dakika önce ütüyü prizden çekin *ve
işinizi ütünün içinde kalan ısısıyla bitirmeye çalışınız. Ütü yükünüzü
azaltmak için çamaşırlarınızı kurutucudan nemli çıkarınız ve nemli olarak
toplayınız.
- Çamaşırlarınız asılı ise onları katlayarak toplarsanız yine ütü
yükünüz azalır. Ayrıca ütü istemeyen kumaşlı çamaşır ve giyecekleri satın
almaya gayret ediniz.
- *Saç kurutma işlemini mümkün olduğu kadar havlu ile ve makine
kullanmadan yapınız. *Saç kurutma makinasının 10 dakikalık çalışmasının,
60 watt’lık bir lambanın 3 saatlik yanmasına eşdeğer bir elektrik
tükettiğini anımsayınız.
 
 
 
*YEMEK PİŞİRİRKEN:*
 
- *Hiçbir zaman açık ve yayvan bir kapta su ısıtmayınız.*
- Elektrikli fırın kullanıyorsanız, fırını pişen maddenin pişme
süresinden birkaç dakika önce kapatırsanız, kap ve ocağın kendi
sıcaklığından da yararlanmış olursunuz.
- *Ağzı sıkıca kapanmış kaplar içerisinde yemek çok daha çabuk pişer.*
- Bir fırında, bir yerine birden fazla yemek pişirmeye gayret gösteriniz.
- Fırınınızda çok gerekli olmadığı hallerde ön ısıtma yapmayınız.
Yapsanız bile 10 dakikayı geçmeyiniz.
- *Fırının kapağını her açışınızda %20 oranında ısı kaybı olduğunu
unutmayınız.*
- Donmuş yiyeceklerinizi fırında pişirmeden önce muhakkak buzdolabının
alt gözlerinde veya dışarıda çözülmesini sağlayınız.
- *Yemeklerinizi olabildiğince düdüklü tencerede pişiriniz. *
 
 
 
*ISINMADA: *
 
- *Pencereler ısınma masraflarınızın %10-15’inden sorumludur.*
Pencerelerinizi ve camlarınızı değiştirmeseniz bile, ısı yalıtım
performansını artırmaya çalışınız.
- Evinizin ve çalışma yerinizin çatı, duvar, pencere ve kapılarının
izole edilmesini sağlayınız. *Binanızın ana girişinde mümkünse çift kapı
kullanınız.*
- Odalarda yeterli sıcaklık sağlandıktan sonra kalorifer musluklarını
kısınız veya *termostatlı vana kullanınız.*
- *Radyatörün önüne ve üstüne kesinlikle eşya koymayınız.* Ancak
"Lale Gürman" <lale.g...@gmail.com>: Oct 30 06:02PM +0200

FAZIL SAY
 
 
 
Fazıl Say’ı ilk kere Paris’te, “Salle Pleyel” (Pleyel salonu)’de dinledim.
 
Piyano konçertosunun Fransa’da ilk dinletisini l’Orchestre National de
Paris (Paris Millî Orkestrası) ile verdi.
 
Bu konçertonun Fazıl Say’ın hangi konçertosu olduğunu bilmiyorum. Her halde
başka yazdıkları da olacaktır.
 
Piyano Konçertosu benim için büyük ve çok mutlu bir sürpriz oluşturdu;
bunu söylerken bir kompozitörün kardeşi olduğumu da ilâve etmek isterim.
 
Eser, 2.000’inci yılı geride bırakmış, 3.000’inci yıla ayak atmış bir
komposizyon idi.
 
Bunu söylerken anlatmak istediğim, orijinal olmak için akla gelmedik
aletler kullananların, pabuç kutusuna yüksekten fasulya taneleri bırakarak
yeni ritmler elde edenlerin, yeni sesler bulmak için kapı gıcırtısından da
faydalananların yaptığı cinsten bir kompozisyon olmadığı.
 
Klâsik Senfonik orkestranın imkanlârı içinde kalmış ve fakat yeni renkler,
Fazıl Say’a özgü armoniler yaratmıştı.
 
VE… 3’üncü binin müziği olması konçertoya buram buram Anadolu kokan
havasını da estirmesine engel değildi.
 
Bu eserle Fazıl Say, tüm kültür merkezlerinin yapabileceği Türk
propagandasından fazlasını 40 dakika içinde hayranlık uyandıracak seviyede
vermişti.
 
Konser salonu adeta yıkılmıştı; dakikalarca ve dakikalarca, hem piyanist
hem de besteci olarak alkışlanmıştı.
 
 
 
Fazıl Say yalnız Paris’te değil, dünyanın dört bucağında sayısız konserleri
ile daima hayranlık uyandırmış bir piyanist ve bestecidir.
 
Son yirmi yıla bakılırsa, dış ülkelerde, büyük masraflarla yapılan Türk
propagandasının önemli bir bölümü piyanistler, kemancılarımız, son
zamanlarda yetişen genç çelistlerimiz, orkestralarımız, kısacası,
müzisyenlerimiz tarafından yapılmaktadır. Fakat bu büyük propaganda
imkânı, san’ata olan gevşeme, küçük görme, değer vermeme- gerçeği söylemek
gerekirse- değerinin farkında olmama nedeniyle çok üzücü sonuçlar
yaratılabilmektedir:
 
· Orkestralarda boşalan yerlere başka müzisyenlerin tayin
edilmemesi, eskimiş sazların yerine yenilerinin alınması için tahsisat
verilmemesi, koskoca İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın çalışabileceği
bir yeri olmaması, saz gruplarının İstanbul’un ayrı köşelerinde çalışıp
konser günü konser salonunda buluşmaları gibi, san’atın, müziğin,
müzisyenlerin küçültücü imkânsızlıklara itilmesi, san’at dünyasında
görülmemiş bir davranış şeklidir.
 
Bu davranışın yarattığı en büyük darbe, Fazıl Say’ın başına gelmiştir. Ve
Fazıl Say ile
 
· Türk Müzik dünyası, san’at dünyası da mahkûm olmuştur.
 
 
 
Acaba san’at nedir, bir san’atçı nasıl yetişir merak edilmiş midir?
 
 
 
Halûk Tarcan

 
 
 
 
 
 
 
--
 
*BU HALK GEREKTİĞİNDE KURŞUNA ALNINI SAKINMAZ *
Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Oct 30 06:07PM +0200

http://www.ilk-kursun.com/haber/204403/yargilanan-prof-dr-pekunlu-degil-laiklik-ilkesidir/
Yargılanan Prof.Dr.Pekünlü değil !....Laiklik ilkesidir !...
 
- *Gündem* <http://www.ilk-kursun.com/haber/>
-
-
-
- *30 Ekim 2014 *
 
Sayın Hukukçular,
 
Devleti Anayasası'nın ülkede halen geçerli olduğu, Anayasa'nın 2 nci
maddesinde laik hukuk devletine yönelik anayasal kuralın
değiştirilemezliğinin hükme bağlandığı, yine Anayasa'nın 90 ncı maddesi
uyarınca temel haklara ilişkin evrensel kuralların da ülkede geçerliliğinin
ifade edildiği, bu kurallara dayalı olarak ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi
ve İHAM kararları da Prof Dr Rennan Pekünlü için hukuksal güvence yarattığı
halde,
 
Yaşananlara bakıldığında hukuk ve Anayasa askıya alınmışcasına yerel
mahkeme tarafından Prof. Dr. Rennan Pekünlü'ye, "eğitim ve öğrenim hakkını
engellediği" gerekçesiyle iki yıl bir ay hapis cezası verilmiş, bu karar
Yargıtay tarafından onanmış, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru
ise sonuçsuz kalmıştır.
 
Suç ve suç unsuru bulunmayan olayda muhatap kalınan yerel mahkeme ve
Yargıtay süreci ve de ortaya çıkan mahkümiyet kararı, tabi olunan hukukun
ve yargı organlarının güvence yaratamadığını göstermiştir.
 
Öğrencilere türbanlı olarak öğrenimlerine devam olanağı sağlamak için
geçmişte Anayasa'da yapılan değişiklik, anayasanın laik hukuk devletine
yönelik hükümlerinin değiştirilemezliği gerekçesiyle, yine yasalarda
yapılan değişiklikler ise, Anayasa'nın değişmez hükümlerine aykırılığı
gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirken; Anayasa
Mahkemesi, türbana serbesti getirmediğini saptadığı yasalar hakkında ise
iptal kararı vermemiştir.
 
Bir yasa ile ilgili olarak verilen Anayasa Mahkemesi kararı üzerinden 10
yıl geçmeden, Anayasa'nın 152 nci maddesi uyarınca, o yasa hakkında Anayasa
Mahkemesine başvurulamayacak olmasına, konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi
kararları üzerinden de 10 yıl geçmemiş bulunmasına, Anayasa Mahkemesi
kararlarının Anayasa'nın 153 ncü maddesi uyarınca bir mahkeme olan Anayasa
Mahkemesi dahil herkesi bağlamasına, hele de konunun Anayasa'nın
değiştirilemez hükümleri kapsamında da kalmasına rağmen, bu çerçevede İHAS
ve İHAS kararlarında, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi kararlarında bir
farklılık ta söz konusu değilken, 2010'da yapılan Anayasa değişikliği ile
yapısı değiştirilen Anayasa Mahkemesi'nin kendi varlık nedenini ve de tüm
bunları da görmezden gelip, ortaya çıkan sonuca bakıldığında adeta
anayasanın değiştirilemez hükmünü bile değiştirircesine, güvence yaratmak
bir tarafa anayasayı ihlal ile yukarıdaki sonucun doğmasına neden olduğu
açıktır.
 
Konu hakkında İHAM'ne başvuru yapılmış olup, bu inceleme devam etmektedir.
Sayın Pekünlü hakkındaki hapis cezasının infazı ise sağlık nedenleriyle
ertelenmiş olup, infaz işlemleri 20 Kasım 2014'ten sonraki 10 gün içinde
başlayacaktır.
 
Anayasamızı yok sayan bu karar hakkında Hukuksal yorumlarınızı kamu ile
paylaşmanızı saygılarımızla rica ederiz.
 
ULUSALCI GÖNÜLLÜLER ,
 
Lale Gürman-Engin Demirkollu Sarıkartal-Nefise Yurtseven-Gülin
Yıldırım-Hatice Metin-Sili Özerdim-Nazmi Doyan-Gülnar Erinç-Ahmet Erinç-Sıla
Doğru-Güney Doğru-Arslan Adsız-Ramazan Saraçoğlu-Emre Özgen-Ela Korcan-Lale
Korcan-Bahri Erdem-Serdar Okan-Sami Ayaz-Halil Yavru-Ergun Çağrı-Sündüz
Çağrı-Halise Demir-Şenay Karlı-Kemal Karlı-Nermin Öz-Kemal Öz-Sadık Öz-Galip
Çimenli-Kemal Çimenli-Sevil Zorlu-Şeniz Zorlu-Adnan Pars-Sevda Cura-Ahmet
Demir-Zeki Demir-Süreyya Erdim-Hilmi Erdim-Dr. Ferit Erdim-Dr. Zafer Pektaş
-Dr. Nazlı Uçan-Dr. Hüsnü Aydın-Dr. Kamuran GelenbeDr. Ahmet Lütfü SaraçDr.
Ferzan İzmirli -Nermin Cebbar-Şevket Rodoplu-Şükriye Geldiay-İlter
Geldiay-Sevil
Yurtoğlu-Lebit Yurtoğlu-Kadriye Evkuran-Hayriye Evkuran-Sevilay Yargıcı-Feral
German-Ayşen Kolcu-Sevin Kayabaysal-Pertev Kayabaysal-Lerzan Yurdatapan-Gülsün
Kulalı-Koray Kulalı-Nuray Adalı-Çiçek Altaylı-Şekip Altaylı-Ayla Öksüz-Şermin
Savat-Seyfi Savat-Durdu Hasoğlu-Galip Hasoğlu-Nazlı Niş-Hasan Niş-Füsun
Alnıaçık-Giray Alnıaçık-Nişan Severcan-Mehmet Severcan-Nazlıcan Gümüşbaş-Dursun
Gümüşbaş-Samiye Günlükçü-Yeter Gazioğlu-Seyit Gazioğlu-Sevin Arcan-Oktay
Düzlük-Mehmet Emin Gün -Soner Bayır-Songül Bayır-Güner
Kaptan-Neslihan Gün-Barış
Can-Canan Can-Osman Evliya-Nil Evliya-Ülkiye Avcı-Kemal Avcı-Servet Avcı-Ahmet
Acar-Pervin Acar-Şükrü Gülesin-Cahit Acıpayam-Lütfü Can Gürses-Ali Nusret
Kanlı-Saliha Menevişli-Tayfun Tüylücan-Ali Servet-Mine Sazlı-Aydın Örme-Hasan
Örme-Selim Güloğlu-Leyla Tanmak-Mustafa Tanmak-Ünver Taşçıoğlu-Meliha
Taşçıoğlu-Erdem Tunç-Sıdıka Kayrak-Ayşe Kayrak-Avni Kayıral-Mesarret Kayıral
-Selime Coşkuncan-Salih Arısoy-Filiz Arısoy-Olcay Yılgın-Selim Yılgın-Sevil
Kapani-Benan Akşit-Selva Karacasu-Neşet Karacasu-Tunç Bilge-Yamaç Su-Sekine
Kibirli-Günnur Bahçeli-Hasan Bahçeli-Halil Bahçeli-Ali Ekber Tütüncü-Korkmaz
Elveren-Zişan Mutlu-Ziya Mutlu-Semih Akyakalı-Selim Akyakalı-Cemile Sazlı-Akın
Sazlı-Ülkü Sönmezcan-Gülsüm Sönmezcan-Aylin Tapan-Vildan Tapan-Mustafa
Rodoslu-Dürdane Rodoslu-Kamil İçli-Selma Yaşlı-Hüseyin Yaşlı-Berrin Soylucan
-Yüksel Soylucan-Namık Zorlu-Vefa Zorlu -Nilgün Pusmaz -Hayal Kuleli-Orçun
Kuleli-İlker Buğra-Soner Buğra -Dilek Karman-Vacide Karman -Saliha Karman -Mete
Karman -Ümit Komanlı-Şükriye Komanlı-Defne Komanlı-Çetin Bora-Elvan Bora-Şeyma
Burcu-Cengiz Burcu-Nerime Yılmaz-Atilla Yılmaz-Şule Görköy-Erdoğan Görköy-Fidan
Albayrak-Doğan Albayrak-Kısmet Eray-Vasfi Eray-Seyfi Eray-Handan Eray -Sabite
Alaylı-Kudret Alaylı-Firdevs Alakuş-Nimet Alakuş-Civan Vardar-Selime Vardar
-Neslihan Gün-Mehmet Emin Gün-Meltem Selvi-Güneş Selvi-Kamer Konuk-Aysun
Konuk-Kaan Yüce-Mustafa Kemal Alkan-Nabi Özturan-Hulusi Özturan-Adviye
Özlü-Refika
Özlü-Seyhan Korkmaz-İncila Korkmaz-Sevinç Peker-Haşim Peker-Emine Peker-Ruşen
Peker-Bergüzar Köken-Kevser Köken-Nükhet Menet-Salih Menet-Haver Kurt-Esat
Kurt-Yüce Kurt-Elva Kurt-Nurdan Kurt-Şule Görgülü-Zeliha Kutlu-Fethi
Kutlu-Mehmet
Ayaşoğlu-Sinan Ayaşoğlu-Sertap Küllahçı-Bengü Küllahçı-Meziyet Elmas-Ali
Bilgin Elmas-Sabite Çiftçioğlu-Muzaffer Çiftçioğlu-Süreyya Alansu-Şakir
Alansu-Seda Burkut-Sinan Burkut-Sevilay Büke-Aydın Büke

 
 
 
 
 
 
 
--
 
*BU HALK GEREKTİĞİNDE KURŞUNA ALNINI SAKINMAZ *
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Oct 30 08:35PM +0200

http://www.mailce.com/is-kazasi-diye-bir-sey-yoktur.html
 
 
 
 
KAZA KURBANLARI
 
Bizler artık aydınlığı unutan,
 
terleri bile kara akan,
 
kat kat yerin altında çaIışan,
 
şansla yaşayıp boşverilerle ölen,
 
azrailin kazayla aldığı;
 
MADEN İŞÇİLERİYİZ....
 
GÖRÜLMEZ, DUYULMAZ, YOK SAYILIRIZ;
 
GÖRÜRÜZ, DUYARIZ, KONUŞAMAYIZ...
 
Sen yaşlı anam,, babacığım, ağlama!
 
Yaşlı kalplerinizin isyanına,
 
dirilip karşınıza dikilesim gelir...
 
Sen başak boylu oğlum,
 
buğday tenli kızım ağlama!
 
Küçük yüreklerinizdeki büyük acıya,
 
dirilip merhem olasım gelir...
 
Sen, adı gibi kendi de nazlı kadınım;
 
adını anmaya, sevmeye doyamadığım, ağlama!
 
Dayanılmaz haykırışlarına, dirilip “dur” Diyesim gelir.
 
 
Kimi yaşam hesabı yapacak,
 
kimi zarar hesabı.
 
Kim kader diyecek,kimisi yazgı.
 
ALDIRMAZLIKTIR BU GİDİŞİN ADI
 
Ecel bizi kaza ile aldı...
 
GÖRÜLMEZ,DUYULMAZ, YOK SAYILIRIZ;
 
GÖRÜRÜZ, DUYARIZ, KONUŞAMAYIZ...
"CKD KARŞİYAKA" <ckdkarsiyak...@gmail.com>: Oct 30 10:38PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:37
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: "adn...@hurriyet.com.tr" <adn...@hurriyet.com.tr>,
por...@cumhuriyet.com.tr, po...@cumhuriyet.com.tr, postaege <
post...@posta.com.tr>
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:36
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: Zaman Gazetesi <egeh...@zaman.com.tr>, Zafer çeliksan <
zafe...@gmail.com>, hacer zeliha tanser Oktay <yarimaday...@gmail.com>,
zehra umit alemdaroğlu <zehr...@yahoo.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:35
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: Cetinay AKSOY <cet...@gmail.com>, Arif Çayan <cayan...@gmail.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:34
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: YUSUF Bildirici <9eylulg...@gmail.com>, belma yücel <
belma...@gmail.com>, Barış Yarkadaş <barisya...@gmail.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:33
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: Haber Hürriyeti Gazetesi <edi...@haberhurriyeti.com>, HAKKIMIZ
HUKUKUMUZ <ali...@hotmail.com>, EGE OLAY GAZETESİ <ege...@gmail.com>,
Özlem Haktanırlar <ozlemhakt...@gmail.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:32
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: "ha...@egeninsesi.com" <ha...@egeninsesi.com>, Ege'nin Sesi <
egeni...@egeninsesi.com>, egenin sesi <sina...@egeninsesi.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:31
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: Şenol Çarık <senol...@gmail.com>, "ha...@egeninsesi.com" <
ha...@egeninsesi.com>, Egepostasi haber merkezi <bayrakl...@gmail.com>,
Ege Metropol <egeme...@gmail.com>, Ulusal Post <ulusa...@gmail.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:30
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: Karşıyaka Haber <ha...@karsiyakahaber.com>, Mert Erboy <
karsiyak...@gmail.com>, kent yasam <edi...@kentyasam.com>, Ahmet
Karakuş <egepoliti...@gmail.com>, Adem Hasan Sürücü <
ahsu...@hotmail.com>, Arif Çayan <cayan...@gmail.com>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:29
Konu: Fwd: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını
aldı.
Alıcı: DHA <iz...@dha.com.tr>, İHA <iz...@iha.com.tr>, anadolu ajansı <
iz...@aa.com.tr>
 
 
 
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: CKD KARŞİYAKA <ckdkarsiyak...@gmail.com>
Tarih: 30 Ekim 2014 22:28
Konu: İzmir Barosu Yönetimine seçilen Şube Sekreterimiz Mazbatasını aldı.
Alıcı: "izmirba...@googlegroups.com" <izmirba...@googlegroups.com>
 
 
Cumhuriyet Kadınları Derneği Karşıyaka Şube Sekreterimiz Avukat Nuriye
Kadan 25-26 Ekim tarihlerinde yapılan İzmir Barosu seçimlerinde
Cumhuriyetçi Avukatlar Grubundan katıldığı seçimlerde İzmir Barosu
yönetimine de seçildi.
Karşıyaka şube sekreterimiz Avukat Nuriye Kadan'ın İzmir Barosu yönetimine
seçilmesi üzerine Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Canan Arıtman
İzmir Barosu başkanlığına seçilen Aydın Özcan'ı Tebrik etti. Arıtman en
çalışkan üyemizi listenize alarak bu başarıyı yakaladığınıza
inanıyorum.Sizi ve yeni yönetiminizi tebrik eder başarılar dilerim dedi.
Seçim sonuçlarını kesinleşmesinden sonra İzmir İl Seçim Bürosundan
Mazbatasını alan Avukat Nuriye Kadan'ı ilk tebrik eden Karşıyaka şube
başkanı Işıl Caner arkadaşımızın yeni görevi hayırlı olsun Cumhuriyet
kadınları olarak her zaman arkadaşımızın arkasındayız,İzmir Barosunun yeni
yönetimi temsilde kadın kotasına dikkat eder ve bu çalışkan arkadaşımızı
layık olduğu şekilde görevlendirir biz bu kanaatteyiz, umarım bu konuda
Cumhuriyet kadınları hayal kırıklığına uğramaz'dedi
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Oct 31 02:07AM +0200

IŞİD ordusunun envanteri çıkartıldı. Her şeye rağmen dünyanın dört bir
yanından IŞİD'e katılımların sürmesi istihbarat örgütlerini harekete
geçirdi.
 
 
 
 
Dünyanın 124 değişik ülkesinden 15 bin civarında insanın IŞİD saflarına
savaşmak için katıldığı belirtilen rapor Avustralya istihbarat Örgütü (ASIO)
ile Birleşik Krallık'a bağlı istihbarat örgütü GCHQ tarafından hazırlandı.
 
124 ülkelik listede dünyanın en küçük dördüncü ülkesi Tuvalu'dan bile 5
kişinin bulunması dikkat çekti. Raporda yer alan verilere göre Avrupa'dan
IŞİD' en fazla katılım 1300 kişi ile Almanya'dan. Listede Hollanda
bulunmuyor.
 
IŞİD'de katılanların geldikleri ülkeler Hollanda yer almazken, listesinde
hangi ülkeden kaç kişinin olduğu liste şöyle:
 
Tunus: 3 000
S. Arabistan: 2 500
Ürdün: 2 089
Fas: 1 500
Almanya: 1 300
Lübnan: 890
Rusya: 800
ABD: 681
Libya: 556
İngiltere: 513
Türkiye: 411
Mısır: 358
Filipinler: 341
Pakistan: 330
Fransa: 263
Çin: 254
Cezayir: 250
Avustralya: 250
Arnavutluk: 148
Nijerya: 144
Bosna: 127
Avusturya: 114
Yemen: 110
İspanya: 108
İsveç: 82
Kanada: 79
Somali: 68
Endonezya: 63
Ukrayna: 54
Türkmenistan: 54
İtalya: 50
Japonya: 41
Seyşeller: 32
Afganistan: 23
Maldivler: 13
Barbados: 11
Trinidad tobago: 8
Palau: 7
Burundi: 7
Kamboçya: 10
Guyana: 5
Tuvalu: 5
Kiribati: 3
 
[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category terör]
 
[tags IŞİD DOSYASI, IŞİD, insan kaynağı, ülkeler]
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Oct 31 02:02AM +0200

<http://www.giveawayoftheday.com/wp-content/uploads/2014/10/rankaware-120jpg.jpg>
 
Rankaware anahtar kelime sıralama ve göruntülemeyi hızlı ve kolay yapan bir SEO aracıdır. Bu program Google, Yahoo, Bing gibi motorlarda hedefteki kelimelerin toplu SERP pozisyonlarını kontrol eder. Rankaware kendi kendine öğrenilir teknolojisi ile tablo ve grafikler sağlar ve zamnlanmış ve profesyonel SERP raporları oluşturur.
 
Not: program bir senelik lisansa sahiptir.
 
MacOS user, lutfen burayı <http://files.giveawayoftheday.com/Rankaware14Mac.zip> (9.96 MB) tıklayın.
 
LİNK : http://tr.giveawayoftheday.com/rankaware-1-4-win-and-mac/
 
[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category teknoloji]
 
[tags PROGRAM TAVSİYESİ, Rankaware, anahtar kelime, SEO aracıdır]
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Oct 31 01:37AM +0200

Merhaba ;
 

 
ÜNLÜ SUNUCU MÜGE ANLI'nın bugünkü programında konuklardan Lydia PASKALİDİS
hanım oldukça ilginç şeyler anlattı.
 

 
Evinde bir şey düşündüğü yada konuştuğu sırada evine biraz sonra konuştuğu
şeyin geldiği gibi.
 

 
Örneğin buzdolabı bozulduğunda hemen akabinde evine 0 buzdolabı geldiğini,
pizza yemek istediğinde evine biraz sonra sipariş vermediği halde pizza
geldiğini, içki servisi yapıldığını, adına açılan hesaptan devlet
büyüklerine suikast yapılacakmış gibi yazışmalar yapıldığını, 100 defa
telefon numarası değiştirdiği halde telefon numaralarının kendisine dadanan
biri tarafından bulunduğunu ve rahatsız edildiğini, araba kiralamadığı halde
evine araba kiralama servisinden araba bırakıldığını, düğüne gitmek için
siyah elbise almayı düşündüğü esnada kuru temizlemeciden gelerek elbise
bırakmaya çalıştıklarını ve daha bunun gibi bir çok esrarengiz olay
anlatıyor.
 

 
Kıasacası, Lydia hanım sürekli birileri tarafından takip edildiğinden
yakındı ve benzer şeyler anlattı programda.
 

 
Programın videosu aşağıda.
 

 
Bu aslında sadece Lydia hanımın değil bir çok benzer olay yaşayan
kişilerinde yaşadığı bir durum.
 

 
 
 

 
30.10.2010 TARİHLİ PROGRAMIN LİNKİ :
http://www.youtube.com/watch?v=GlFssQ3j3Lk
 
[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category teknoloji]
 
[tags MK ULTRA PROJESİ, VİDEO, ÜNLÜ SUNUCU, MÜGE ANLI, KONUK, LYDIA
PASKALİDİS]
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Oct 31 01:10AM +0200

As you read this, your neurons are firing - that brain activity can now be
decoded to reveal the silent words in your head
 
TALKING to yourself used to be a strictly private pastime. That's no longer
the case - researchers have eavesdropped on our internal monologue for the
first time. The achievement is a step towards helping people who cannot
physically speak communicate with the outside world.
 
"If you're reading text in a newspaper or a book, you hear a voice in your
own head," says <http://knightlab.berkeley.edu/profile/bpasley/> Brian
Pasley at the University of California, Berkeley. "We're trying to decode
the brain activity related to that voice to create a medical prosthesis that
can allow someone who is paralysed or locked in to speak."
 
When you hear someone speak, sound waves activate sensory neurons in your
inner ear. These neurons pass information to areas of the brain where
different aspects of the sound are extracted and interpreted as words.
 
In a previous study, Pasley and his colleagues recorded brain activity in
people who already had electrodes implanted in their brain to treat
epilepsy, while they listened to speech. The team found that certain neurons
in the brain's temporal lobe were only active in response to certain aspects
of sound, such as a specific frequency. One set of neurons might only react
to sound waves that had a frequency of 1000 hertz, for example, while
another set only cares about those at 2000 hertz. Armed with this knowledge,
the team built an algorithm that could
<http://www.newscientist.com/article/dn21408-telepathy-machine-reconstructs-
speech-from-brainwaves.html> decode the words heard based on neural activity
alone ( <http://doi.org/fzv269> PLoS Biology, doi.org/fzv269).
 
The team hypothesised that hearing speech and thinking to oneself might
spark some of the same neural signatures in the brain. They supposed that an
algorithm trained to identify speech heard out loud might also be able to
identify words that are thought.
 
Mind-reading
 
To test the idea, they recorded brain activity in another seven people
undergoing epilepsy surgery, while they looked at a screen that displayed
text from either the
<http://www.abrahamlincolnonline.org/lincoln/speeches/gettysburg.htm>
Gettysburg Address, <http://www.bartleby.com/124/pres56.html> John F.
Kennedy's inaugural address or the nursery rhyme Humpty Dumpty.
 
Each participant was asked to read the text aloud, read it silently in their
head and then do nothing. While they read the text out loud, the team worked
out which neurons were reacting to what aspects of speech and generated a
personalised decoder to interpret this information. The decoder was used to
create a spectrogram - a visual representation of the different frequencies
of sound waves heard over time. As each frequency correlates to specific
sounds in each word spoken, the spectrogram can be used to recreate what had
been said. They then applied the decoder to the brain activity that occurred
while the participants read the passages silently to themselves
<http://www.newscientist.com/data/images/archive/2993/29934001.jpg> (see
diagram).
 
Despite the neural activity from imagined or actual speech differing
slightly, the decoder was able to reconstruct which words several of the
volunteers were thinking, using neural activity alone (Frontiers in
Neuroengineering, <http://doi.org/whb> doi.org/whb).
 
The algorithm isn't perfect, says Stephanie Martin, who worked on the study
with Pasley. "We got significant results but it's not good enough yet to
build a device."
 
In practice, if the decoder is to be used by people who are unable to speak
it would have to be trained on what they hear rather than their own speech.
"We don't think it would be an issue to train the decoder on heard speech
because they share overlapping brain areas," says Martin.
 
The team is now fine-tuning their algorithms, by looking at the neural
activity associated with speaking rate and different pronunciations of the
same word, for example. "The bar is very high," says Pasley. "Its
preliminary data, and we're still working on making it better."
 
The team have also turned their hand to predicting what songs a person is
listening to by playing lots of Pink Floyd to volunteers, and then working
out which neurons respond to what aspects of the music. "Sound is sound,"
says Pasley. "It all helps us understand different aspects of how the brain
processes it."
 
"Ultimately, if we understand covert speech well enough, we'll be able to
create a medical prosthesis that could help someone who is paralysed, or
locked in and can't speak," he says.
 
Several other researchers are also investigating ways to read the human
mind. Some can tell
<http://www.newscientist.com/article/dn16267-mindreading-software-could-reco
rd-your-dreams.html> what pictures a person is looking at, others have
worked out what neural activity represents
<http://www.newscientist.com/article/mg21628914.500-mindreading-scan-locates
-site-of-meaning-in-the-brain.html> certain concepts in the brain, and one
team has even produced
<http://www.newscientist.com/article/mg20427323.500-brain-scanners-can-tell-
what-youre-thinking-about.html> crude reproductions of movie clips that
someone is watching just by analysing their brain activity. So is it
possible to put it all together to create one multisensory mind-reading
device?
 
In theory, yes, says Martin, but it would be extraordinarily complicated.
She says you would need a huge amount of data for each thing you are trying
to predict. "It would be really interesting to look into. It would allow us
to predict what people are doing or thinking," she says. "But we need
individual decoders that work really well before combining different
senses."
 
This article appeared in print under the headline "Hearing our inner voice"
 
[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category teknoloji]
 
[tags MK ULTRA PROJECT, Brain decoder]
Suay Karaman <suayk...@gmail.com>: Oct 31 01:05AM +0200

Sayın ARIZA ÖZTÜRK,
 
Bir insan olarak böyle saygısız yanıt vermeyi onurunuza yedirebiliyor
musunuz? Hoş o onurunuza, CHP yönetiminin yaptığı her türlü ihanete karşı
olmadınız. Sizler genel başkan tarafından seçilmiş, sessiz, suskun, ihanete
ortak edilen vekillersiniz. İçel'de tüm partililerin katıldığı ön seçim ile
gelmediniz, sahibinin sesisiniz.
 
Bu mailleri okuyun ve biraz anlayın ki, emperyalist oyunlara karşı çıkın.
 
SUAY
 
Sırıtıyor.doc

gabartigin

unread,
Nov 6, 2014, 4:17:58 AM11/6/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com
Sayın Arınç,
Bir kimsenin bir nesneyi hak etmesi için kimi konularda hizmetlerinin olması, eserlerinin olması gerekir.Ülkemize sayısız hizmetleri olan, eserler bırakan  devlet adamlarının Çankaya Köşkü- Pembe Köşk, Güniz sokakta ev gibi mütevazi barınakları oldu.
Hak etmediği nesnelerle donatılanların havalarda dolaşırken-Hafazanallah- paraşütü açılmayabilir. Değil mi? Ziya Paşa ne demiş: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünnür rütbe-i aklı eserinde."
Saygılarımla. Yalçın Tan
----- Original Message -----
Sent: Wednesday, November 05, 2014 11:36 AM
Subject: [TÜRKİYE:39492] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti


---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: <gti...@aol.com>
Tarih: 4 Kasım 2014 23:36
Konu: ORAJ POYRAZ'in "Ortaokul ders notundan derledim' yalani
Alıcı:
 
 
 
 
 
 
* Bu yalani es gecemezdim; Yazisini okursaniz, "ben yazmadim, *
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*bir ortaokul ders notundan derledim" diye baslayarak matamatiksel isbat
metotlarini kendi yorumlari ile anlatiyor sanarsiniz. Zannedersiniz ki,
ders notlarindan formulleri derlemis, kendi yorumlarini da katarak
matamatik isbat yollarini anlatiyor. Hayir efendim; is oyle degil. Kendi
ateist dusunce tarzini bilimsellige bagladigi icin bilimsel gorunmesi
lazim. Illa da bilimsel gorunecek; ama, ne pahasina? Yalan soyleyerek.
Asagidaki yazisina bakin ve TUBITAK'in Bilim ve Teknik dergisindeki su
makale ile karsilastirin. kelime kelime aynidir.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/matematik/aletkutusu.htm
<http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/matematik/aletkutusu.htm>
"Derleyen" insan ordan buradan birlestirdigi bazi bilgileri bir butun
olarak kendi yorum ve katkilariyla sunar. Aynen, kelime kelime bir
baskasinin yazdigi yaziyi getirip onumuze koymaz, ve oratokul notlarindan
derledim diyerek TUBITAK Kaynagini gizlemez, kendisini derleyebilecek
bilimsellikte gostermez. Bir de Nurullah Aydin vardi; hemen hemen her
yazisi kelime kelime alinti idi. Kendisini profesor olarak tanitirdi;
meger, uyduruk bir dernek buna honorary doktora unvani vermis... Bunu
ortaya cikardigimda cekti gitti. Kaya Buyukataman isimli vatandas ta
kendisini Dr unvani ile tanitirdi. O da yalanmis... Bir baskasi da her
yazisinda, konuyu kendisini oven ifadelere getirirdi.. Nedir bu bircok
kisideki ozguvensizlik? Izahi var mi? Gunes *********************** *Re:
[TÜRKİYE:39424] Evren'in Hiçlikten ve Kendiliğinden Oluşabileceğine Dair
Matematiksel Kanıt! From T.C. Oraj POYRAZ mu...@emaildodo.comhide details
 
ORAJ POYRAZ'in yazisi
..................
 
Arzu ederseniz daha geniş bir yazıyla bilimsel yöntemin ispat usullerini
size daha geniş bir yazıyla ve örneklerle anlatayım.
Temel yöntemler yandaki kutucukta en başta da liste edilmiştir.
 
Çok aramadım, ben de yazmadım, *bir ortaokul ders notundan derledim*.
Malesef çoğu insan ya önemsemediğinden, ya oralara kadar hiç gelmediğinden
hep atlanmış konular bunlar.
 
Buyrun efendim, kemerleri bağlayın geliyor.
Haa matematiksel lafına takılmayın, bilimsel olanıyla aynıdır.
*Matematiksel İspat Teknikleri*
Özellikle öğrencilerin, gereksiz gördüğü ya da zor bulduğu için es geçtiği
ispatlar aslında matematiğin en gerekli, çoğu zaman zevkli ve
matematikçileri en çok uğraştıran kısmıdır.
Ne de olsa ispatlar, matematiksel ifadelerin geçerliliğinin teminatıdır.
Bugün cevabı bulunmamış pek çok matematik sorusu ispatlanması istenen
ifadelerden ibarettir.
İspat yapmanın çok çeşitli yolları vardır.
Bu nedenle sık sorulan bir soru, bir teoremi ispatlamak için hangi tekniği
seçmek gerektiğini nasıl bileceğimizdir?
İşte bu, ancak pek çok ispatı incelemek ve çalışmakla kendinden gelişecek
bir özelliktir.
Kimi zamansa şanstır.
Ama unutmayın şans ancak hazırlıklı kafalara güler!
Hazırlıklı olmak için de, tekniklerden haberdar olmak gereklidir.
Her tekniği ve örneğini görmek için tıklayın.
*Doğrudan İspat Yöntemi *
En temel ve basit ispat şeklidir.
Doğru olduğu gösterilmek istenen ifade, direk olarak, doğruluğu kanıtlanmış
başka ifadelerle veya aksiyomlarla türetilir.
Türetmek için, bu ifadeleri mantık kuralları çerçevesinde doğrudan
birleştirme yapabilirsiniz.
Bu birleştirmeyi örneklendirmek için felsefede oldukça sık kullanılan bir
örneği verebiliriz:
Tüm insanlar ölümlüdür.
Sokrat bir insandır.
Verilen bu iki ifadeyi birleştirerek şu çıkarımı elde ederiz:
Sokrat bir ölümlüdür.
Matematikte "iki çift sayının toplamı çifttir"; "iki rasyonel sayının
çarpımı da bir rasyonel sayıdır"şeklindeki ifadeleri doğrudan tanım
kullanarak ispatlayabilirsiniz.
Sadece tanımlar değil önceden ispatladığınız teoremler de ispat
basamaklarında yer alabilir.
olduğunu gösterin.
*Doğrudan ispat: *Bu, trigonometri kuramı kapsamında kalan bir konu.
Kuramın bir önceki basamaklarında ispatlanmış olan
eşitliğini kullanarak doğrudan ispat yapabiliriz:
ispat tamamlanmıştır.
*Olmayana Ergi Yöntemi *
Bu yöntemde doğruluğunu göstermeyi planladığınız ifadenin yanlış olduğunu
kabul ederek işe başlıyorsunuz.
Yanlışlığı ispatlama yolunda bir çelişkiye varıyorsunuz.
Sonuç olarak başta yanlış olduğunu kabul ettiğiniz ifadenin aslında doğru
bir ifade olduğunu ispatlamış oluyorsunuz.
Bu yöntemle ispatlanan çok ünlü teoremler var.
*Teorem: *Sonsuz tane asal sayı vardır.
*İspat (Öklid): *Varsayalım ki sonlu tane asal sayı olsun:
2,3,5,7,11,.
,P
Şimdi bu asal sayıların hepsini çarpıp 1 ekleyelim ve yeni bir sayı
tanımlayalım:
K = 2.3.5.7.11.P + 1
Bu sayı tüm asal sayılardan büyüktür, çünkü hepsini birbiriyle çarptık ve
bu da yetmezmiş gibi bir de ekleme yaptık.
Öyleyse K bir asal sayı değildir.
Bu durumda K nın kendinden ve 1'den farklı bir asal çarpanı vardır çünkü
bileşik (asal olmayan) sayılar asal çarpanlarına ayrılır.
Ama K sayısını, hangi asal sayıya bölersek bölelim 1 kalanını elde ederiz
ki bu da tam bölünmediğinin yani asal bir çarpanının olmadığının bir
göstergesidir.
Öyleyse K asal bir sayıdır .
Daha önce bunun tam tersi olduğunu göstermiştik.
Sonuç olarak bir çelişkiye vardık.
Yani sonlu tane asal sayı vardır ifadesi yanlıştır.
Sonsuz tane asal sayı vardır.
*Teorem2 *: irasyoneldir.
*İspat (Pisagor ve Öklid): *Yine ifadenin tersini kabul etmekle işe
başlıyoruz.
Varsayalım ki rasyonel öyleyse tanım gereği * , *a/b şeklinde yazılabilir
ve a ve b'nin ortak çarpanları olmadığını kabul edebiliriz.
Burada a2 'nin 2b2 'ye eşit olması onun bir çift sayı olduğunu gösterir.
Öyleyse a da bir çift sayıdır.
Bu durumda çift sayı tanımından
diyebiliriz.
Şimdi yerine yerleştirelim:
işte bu sonuç b2 'nin ve dolayısıyla b nin bir çift sayı olduğunu söylüyor.
Başta ortak çarpanları olmadığını kabul ettiğimiz a ve b nin birer çift
sayı olduğu sonucuna varıyoruz ki bu ikisinin de en az "2" çarpanını
bünyelerinde barındırdığı anlamına gelir ve çelişkiye ulaşmış oluruz.
Öyleyse başta kabul ettiğimiz ifade yanlıştır ve irrasyoneldir.
*Tümevarım Yöntemi *
Verilen bir ifadenin tüm doğal sayılar için doğru olduğunu ispatlamakta
kullanılan oldukça pratik bir yöntemdir.
Bu yönteme ifadenin önce 1 için (daha doğrusu, ifadenin doğruluğunun
başladığı doğal sayı için) doğru olduğu gösterilir.
Daha sonra n doğal sayısı için doğru olduğu farz edilir ve n+1 doğal sayısı
için doğru olduğu gösterilir.
Bu da herhangi bir doğal sayı için doğruysa sonraki için de doğru olacağını
ispatladığından bütün doğal sayılar için geçerli bir ifade olduğu anlamına
gelecektir.
Bu yöntem genelde sonsuz sayıda domino taşlarının dizilmesine benzetilir.
n.
taşın devrilmesi bir sonraki yani n+1.taşın da devrilmesi anlamına
geleceğinden taşların tamamı devrilecektir.
Tabi ki yine n=1 için doğruluğunu söylemek lazım.
Bunun için de ilk taşı devirmeniz yeterli olacaktır.
*Teorem:*
*İspat1 (Tümevarım): *Önce ifadenin n=1 için doğru olduğunu
göstermeliyiz:
ki bu 1'den 1'e kadar olan sayıların toplamı demektir ve doğrudur.
*Kabul:*
ifadesi doğru olsun.
Aynı ifadenin (n+1) için doğru olduğunu gösterelim yani
Doğru olduğunu kabul ettiğimiz ifadenin her tarafına ( n +1) ekleyelim:
n için doğru iken n +1 için de doğrudur.
İspat tamamlanmıştır.
*İspat2 (Doğrudan): *Johann Carl Friedrich Gauss 10 yaşında küçük bir
çocukken (yıl 1787) matematik öğretmeni öğrencilerinden 1'den 100'e kadar
olan sayıları toplamalarını istedi.
Öğrenciler daha 20'ye kadar toplamadan Gauss hocasını yanına çağırdı, amacı
sonucunun doğru olup olmadığını sormaktı.
Öğretmen defterdeki işlemleri görünce normal üstü bir zekayla karşı karşıya
olduğunu anladı:
ispat tamamlanmıştır.
*Konstrüktif İspat Yöntemi *
Bu teknik, özellikle varoluş teoremlerinin ispatlanmasında kullanılır.
Örneğin "her rasyonel sayı çiftinin arasında bir rasyonel sayı vardır"
ifadesini ispatlarken iki rasyonel sayı alınır ve aralarında bulunduğu
bahsedilen sayı, bu sayılar üzerinden inşaa edilir.
Böylelikle gerçekten bir rasyonel sayının varolduğu ispatlanır:
birbirinden farklı iki rasyonel sayı olsun.
*İddia: *
ifadesi verilen rasyonel sayılar arasında bir rasyonel sayılardır.(inşaa
edilen sayı).
İş, inşaa ettiğimiz bu sayının iki sayı arasında ve rasyonel bir sayı
olduğunu göstermemize kalıyor.
Sayılar birbirinden farklı olduğu ve rasyonel sayılarda bir sıralama
sözkonusu oldunu bildiğimizden birini diğerinden küçük kabul edebiliriz:
Son olarak inşaa ettiğimiz sayının, rasyonel olduğunu göstermeliyiz.
Öyleyse sayı rasyoneldir.
İspat tamamlanmıştır.
*Kontrapozitif Teknik *
P ise Q ifadesi, değil Q ise değil P ifadesine denktir:
Bu ispat tekniğine teoremin bildirdiği sonucun, tersini doğru kabul
ederek başlıyoruz.
Sonuda ise hipotezin yanlış olduğu ifadesine ulaşıyoruz.
*Teorem: *n2 tek tamsayı ise, n de tek tam sayıdır.
*İspat: *Varsayalım ki n tek tamsayı olmasın, öyleyse n çift bir
tamsayıdır.
Göstermemiz gereken n2 'nin de tek olmadığı yani çift olduğu.
n çiftse n=2s, s N şeklinde yazılabilir.
Bu durumda bu sayının karesi:
Bu durumda ( 2s2 tam sayı olduğundan) n2 bir çift sayıdır.
İspat tamamlanmıştır.

 
 
On 04.11.2014 13:37, Grup Yönetici wrote:
 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 05 11:30AM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: ekoloji <ecotopi...@gmail.com>
Date: Tue, 4 Nov 2014 23:40:41 +0200
 
 
*BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI: FATSA ve ÜNYE SİYANÜRE DİRENİYOR **9 Kasım
Pazar *
 
 
Fatsa Ünye arasında üretime geçmek için hazırlıklarını sürdüren İngiliz
ortaklı Altıntepe Şirketinin altın madenine karşı mücadele eden köylülere
jandarma ve polis baskı yapmaya başladı.
 
 
Geçtiğimiz hafta sonu maden işletmesi girişinde kitlesel bir basın
açıklaması yaparak çadır direnişine başlayan köylüler üzerinde baskılar
artıyor. Fişlenerek İfadeye çağrılan köylüler korkutulmaya sindirilmeye
çalışılıyor.
 
 
Bizler İstanbul’da yaşayan Fatsa ve Ünyeliler olarak çadır direnişini
destekliyor, yaşanan süreci ve baskıları anlatmak üzere siz yaşam
savunucusu dostlarımızı basın açıklamasına davet ediyoruz.
 
 
*Fatsa Ünye Doğa Koruma Platformu*
<https://www.facebook.com/pages/Fatsa-%C3%9Cnye-Do%C4%9Fa-Koruma-Platformu/1492767654320546>
 
 
9 Kasım 2014 / Pazar
 
Saat 13.00 Taksim Galatasaray Meydanı
 
 
 
*İletişim: *
 
fatsaunyedogak...@gmail.com
 
www.facebook.com/pages/Unye-Fatsa-Dogayi-Koruma-Platformu/279982245531507

 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 04 03:43PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Türker Ertürk
Tarih: 4 Kasım 2014 13:25
Konu: İhanetin Tezahürü
Alıcı:
 
 
 
*Atilla Kart' ın Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı açıklaması hem CHP'ye,
hem Cumhuriyetin kurucu ideolojisine ihanetin tezahürüdür.*
 
*Türker ERTÜRK*
“Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Metin Atamer <met...@atamergroup.com>: Nov 04 04:20PM +0200

Degerli Dostlar,
 
Dun bir toplantida konusurken aklima geldi.
Ankara Ataturk Orman Ciftliginde yapilan ATA SARAY insaati aslinda, bu insaat danistay tarafindan yurutmeyi durdurma karari verilmis bir yapı.
Binanin yapilmasini hukuk durdurmus amma hukuku dinleyen kim, insaat bitirilmis.
Simdi bu insaatin icinde oturulmasi icin bir ruhsat gerekmezmi ? Adi ne olursa olsun. Ruhsatsiz bir binada bir AKP nin Cumhuru nasil ikamet eder diye dusundum.
 
Bir baska dusuncem ise Cankaya ya zaten uygun olmazdi bu kisinin oturmasi, Ata rahmetligin kemikleri sizlardi, Cankaya da birde Muhafiz alayi var cok buyuk bir alana yayilmis durumda.
Simdi bu Muhafiz alayi neyi kimi muhafaza edecek ? Yoksa bu arazide TOKI adina birilerine peskes mi cekilecek diye dusunmekteyim. Belki AKP milletvekillerine Lojman yaparlar kimbilir.
 
Sevgiler,

Metin Atamer
Turan Gunes Bulvari No. 51 B Blok D.1
06550 Cankaya/Ankara
Tel: +90 312 473 44 24
Fax: +90 312 473 44 14
met...@atamergroup.com
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 04 01:11PM +0200

Pekünlü'den şikayetçi olanlar öğrencisi bile değillermiş
 
<http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/56196-pekunluden-sikayetci-olanlar-ogrencisi-bile-degillermis.pdf>
<http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/56196-pekunluden-sikayetci-olanlar-ogrencisi-bile-degillermis.html?tmpl=component&print=1&page=>
 
Salı, 04 Kasım 2014 03:00
 
 
Cihan Haber Ajansı'nın ısrarla sürdürdüğü "Türbanlı öğrencileri okul
kapısında engelleyerek derse almadı" iddisına Prof. Dr. Rennan Pekünlü,
öğrencilerin "Başarı Durum Belgeleri"yle yanıt verdi.
Buna göre öğrenci herhangi bir dersten devamsız ise o dersin 'ara sınavına'
ve 'final sınavına' alınmaz, ilgili dersten "FF" notu alır. Ancak, Pekünlü
tarafından derse alınmadığı iddiasıyla mahkemeye başvuran öğrencilerin
hiçbirinin "Başarı Durum Belgesi"nde "FF" notu yok! Daha da önemlisi
"eğitim ve öğretim hakkının engellendiği" iddiasıyla şikayette bulunan bu
öğrencilerin hiçbiri Pekünlü'nün öğrencisi değil.
Prof. Dr. Rennan Pekülü, "Türbanlı öğrencileri derse almadığı" gerekçesiyle
hakkında açılan 3. dava kapsamında 23. Ekim'de İzmir 9. Asliye Ceza
Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. Pekünlü'nün, 16 Mayıs 2012 tarihinde
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi C Blok önünde, türbanlı öğrencileri
peşlerine takarak gelen Cihan Haber Ajansı muhabirlerinin provokasyonunu
görüntülerken çektiği fotoğraflar, yandaş basın tarafından "Türbanlı
öğrencilerin fotoğraflarını çekerek özel hayatlarını ihlal ediyor"
biçiminde verilmişti. Bunun üzerine Aydınlık 2 Ekim pazar günü Pekünlü'nün
çektiği fotoğrafları yayımlayarak, öğretim görevlisinin türbanlı
öğrencileri değil provokasyonu fotoğrafladığını duyurmuştu. Fotoğraflarda,
çevresine topladığı türbanlı öğrencilere direktifler veren kadının Cihan
Haber Ajansı muhabiri olduğu belirtilmişti.
*'DEVAMSIZ' OLMADIKLARININ BELGESİ*
Cihan Haber Ajansı ise fotoğraflarda türbanlı öğrencilere direktifler veren
kadının kendi muharbirleri olmadığını ve Pekünlü'nün 16 Mayıs 2012
tarihinde türbanlı öğrencileri fişleyerek derse girmelerini engellediğinde
ısrar etti. Ajansın konuyla ilgili haberinde, öğrenci Fatma Nur Gidal'ın bu
derse alınmadığı için sınıfta kaldığı belirtildi. Ajansın iddiasına
Pekünlü, Gidal'ın "Başarı Durum Belgesi"yle yanıt veriyor. Buna göre,
öğrenci herhangi bir dersten "devamsız" ise o dersin "ara sınavına" ve
"final sınavına" alınmayarak, ilgili dersten "FF" notu alır. Ancak,
Gidal'ın "Başarı Durum Belgesi"nde FF notu yok! Bu durum Gidal'ın Pekünlü
tarafından derse alınmadığı için "devansızlık"tan sınıfta kaldığı iddiasını
çürütüyor.
Ayrıca, Prof. Dr. Pekünlü hakkında "eğitim ve öğretim hakkının
engellendiği" iddiasında bulunan diğer 8 türbanlı öğrencinin de "Başarı
Durum Belgeleri"nde "FF" notu yok!
Prof. Dr. Pekünlü, 23 Ekim 2014 tarihinde İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesinde
görülen davada mahkemeden şikayetçi öğrencilerin "Başarı Durum
Belgelerinin" Ege Üniversitesi Rektörlüğünden istenmesini talep etti.
Mahkeme, talebi kabul etti.
*PEKÜNLÜ'NÜN DERSLERİNDEN SORUMLU DEĞİLLERDİ*
Konuyla ilgili dikkat çekici noktalardan biri de şikayetçi öğrencilerin
hiçbirinin Rennan Pekünlü'nün öğrencisi olmamaları. Pekünlü, Astronomi ve
Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesiyken, müştekiler Matematik Bölümü
öğrencileri. Yani, Pekünlü'nün derslerinden sorumlu değiller. Şu durumda
Pekünlü'nün onları derse almaması gibi bir durum da söz konusu değil.
Cihan Haber Ajansı'nın, 16 Mayıs 2012'de türbanlı öğrencileri etrafına
toplayarak direktifler veren kadının kendi muhabirleri olmadığı savunmasına
da Pekünlü'den yanıt geldi. Pekünlü, yanıtında "Polis olduğu söylenen
kadının türbanlı öğrencilere AYM, İHAM kararlarını anımsatıp suç
işlediklerini söyleyeceği yerde onların yanında saf tutması, muhabir olmasa
da Cihan Haber Ajansı yandaşı olduğunu gösterir" dedi.
 
*Emine Dölek*
 
 
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/56196-pekunluden-sikayetci-olanlar-ogrencisi-bile-degillermis.html
 
--
 
 
 
 
 
--
 
*TÜRKİYE'DE TEK KİMLİK TÜRKLÜK'TÜR.*
 
*"M. K. Atatürk"*
“Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 04 04:28PM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: Kayhan kantarlı
Tarih: 4 Kasım 2014 12:44
Konu: ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI VE PEKÜNLÜ DAVALARI
Alıcı:
 
 
ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI VE PEKÜNLÜ DAVALARI
 
KAYNAK:
 
BÜLENT SERİM'İN (*) PROF. PEKÜNLÜ DAVALARI VE ANAYASA/ANAYASA MAHMESİ
KONUSUNDAKİ YAZILARI
 
1) Profesör Pekünlü'ye 2 yıl "türban" hapsi
 
http://www.odatv.com/n.php?n=profesor-pekunluye-2-yil-turban-hapsi-1709121200
 
2) AIHM kararlarını nasıl görmezden geldi
 
http://www.odatv.com/n.php?n=aihm-kararlarini-nasil-gormezden-geldi-1711121200
 
(*) Bülent Serim, (d. 1948, Mersin), Türk bürokrat.
 
1970 yılında Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni bitirmiştir.
1970 yılından itibaren Maliye Bakanlığı'nda bütçe uzman yardımcısı,
Sayıştay'da da denetçi ve başdenetçi olarak görev yapmıştır, daha sonra
Anayasa Mahkemesi'nde Raportörlük ve Genel Sekreterlik, Turizm
Bakanlığı'nda ise, Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.
Cumhurbaşkanlığı İdari ve Mali İşler Başkanlığı ve Genel Sekreter
yardımcılığı görevini yürütmüştür. 2007 yılının Ağustos ayında
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından YÖK üyeliğine atanmış ve bu
görevinden Temmuz 2009'da YÖK'ün katsayı konusunu ele alması üzerine tepki
göstererek istifa etmiştir. Evli ve 2 çocuk babasıdır.
 
Prof. Dr. Kayhan KANTARLI
“Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 04 04:44PM +0200

*Geleneklerin oluşturulmasına ilişkin iyi bir derleme. Sili*
 
 
 
 
 
http://m.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/kerbela_olayi_gercek_mi_mitoloji_mi-1222638
“Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Nov 04 08:19PM +0200

Değerli dostlar,
Y-CHP'nin Konya Vekili Atilla Kart'a göre, Türklük Türk'ün yurdunda bile
etnik bir kimlik imiş...
Fırsat buldukça bu inancını sergiler...Yine öyle yapmış.
Fakat bu kez iki sert kayaya çarptı...
Kendisine sunulan alttaki bilgilerden sonra da bu toprakların anlamını
anlamamaya devam ederse, başka kayalarla karşılaşma durumunda kalır...
Dostlukla,
ULUSALCI GÖNÜLLÜLER adına,
Lâle Gürman
 
 
 
 
*Saygın Türker ERTÜRK Açıklıyor:*
 
*"...Atilla Kart' ın Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı açıklaması hem CHP'ye,
hem Cumhuriyetin kurucu ideolojisine ihanetin tezahürüdür...."*
 
 
 
*Sayın Atilla Kart, *
 
*Siz Batı Merkezli Tarih'in esirisiniz. Bu tarih, Türklerin Anadolu'ya M.S.
1071'de geldiğini tekrar tekrar yazar. Maalesef büyük Hititolog Ordinaryüs
Profesör Ekrem Akurgal da bu tarihi, hissî nedenlerle, kabul eder. Bunun
sonucu, Akurgal ekolü ki onlar şimdiki akademisyenlerimizdir, onlar da
1071'e takılıp kalırlar; bu da Emperyalistlerin Türkleri Anadolu'dan kovmak
ya da onları zayıflatmak için, Batı Merkezli Tarihi ele alıp, daima 1071
tarihini ileri sürmelerine imkân sağlar. Siz de Sayın Kart,
Emperyalistlerin - vatan sevginizden asla şüphelenmiyorum-paralelinde,
farkında olmadan yer alırsanız, Anadolu'nun parçalanmasına âlet olursunuz.*
 
 
 
*İnternette 1990 yılından beri en aşağı 10 kere yazdım:*
 
*· Türkler, Ön-Atalarımız, Anadolu'ya M.Ö. (onüçbinlerde)
girmişlerdir (Prof. Afif ERZEN, Doğu Anadolu ve Urartular, 1984 TTK)*
 
*· Ön-Atalarımız yazı sahibi dirler, kaya üstlerine yazı öğelerini
içeren resimler yapmışlar, damgalar ve yazılar yazmışlardır*
 
*· **Kâzım Mirşan bunları Ön-Türkçe olarak okumuştur, tarihleri
M.Ö. 13bin, yazı içeren resimler *
 
*· M.Ö. 10binlerden, bin yılına inen kayaüstü ve mağara içi
yazıtlar... *
 
* Bugün, Göbekli Tepe'de Kâzım Mirşan'ın okuduğu Ön-Türkçe yazıt ve*
 
*· **Saymalı Taş'ta bulduğumuz, Göbekli Tepe'nin kayaüstü resmi
olarak ortaya çıkan plânı ile *
 
*· Prof. Erzen'in Arkeoloji yoluyla tespit ettiği Doğu Anadolu'dan
M.Ö. 13bin tarihi ve bu tarihte Ön- Atalarımızın Anadolu'ya girişi*
 
*· **İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Prof. Alpay Pasinli'nin ,
İstanbul Fikirtepe'de bulduğu, üzeri OQ ve OZ damgaları olan toprak kaplar
Ön-Ataların Balkanlar üzerinden M.Ö. altıncı binde İstanbul yöresine
yerleştiklerinin delilidirler*
 
* Bu yazılı belgeler sonucu:*
 
*· ANADOLU'NUN DİP KÜLTÜRÜ ÖN-ATALARIMIZA AİTTİR. Bu kültür *
 
*· YAZI VE YAZININ İÇERDİĞİ ORTA VE ÜST ASYA'NIN KÜLTÜRÜYLE
OLUŞMUŞTUR. BU DURUMDA*
 
*· **ANADOLU'NUN TAPUSU BİZE AİTTİR*
 
*· M.Ö.13 binlerden sonra gelenler bu dip kültürü olduğu gibi
almışlar, ya da bu kültür üzerine sentezler vermişlerdir. Bu sentezleri
analiz ettiğinizde karşınıza Ön-Türkçe çıkar. Örneğin:*
 
*· **KÜRT kelimesi, Ön-Türkçe ÖKÜ-ERT'in sıkışmasından oluşmuştur
(K. Mirşan) *
 
*· Kürtçe'de mevcut olmadığı Kürtler tarafından ifade edilen KÜRT
kelimesinin ÖKÜ-ERT halinde anlamı, "Aşiretini yönetme yetkisi"dir; Yâni,
"Etnik bir anlam değildir, Yönetime aittir" *
 
*· **Alt kimlik, üst kimlik, Türk yurttaşlığı, vb. Emperyalistlerin
Anadolu'yu parçalamak için icat ettiği - bu onların, 1774'tenberi
hayâlleridir - uydurdukları SAFSATADAN, SAÇMADAN İBARETTİR, **HİÇ BİR
BİLİMSEL ANLAMI VE DEĞERİ YOKTUR.*
 
*Sayın Atillâ KART'a ve değerli Vatandaşlarımıza saygılarla bildiririm.*
 
*Halûk Tarcan (CNRS- Paris)*
 
 
 
 
 
 
--
 
*TÜRKİYE'DE TEK KİMLİK TÜRKLÜK'TÜR.*
 
*"M. K. Atatürk"*
Melek Kaya <mele...@gmail.com>: Nov 04 09:52PM +0200

DÜŞTÜĞÜMÜZ DURUMA BAK !!!!! HER BİRİ 10.000 ADET KİŞİ VERGİLERİMİZLE MAAŞ
ALIYOR AMA BİZ BU MUHALEFET PARTİLERİNİN SÜNEPELERİNDEN DEĞİL BİR
GAZETECİDEN MEDET UMUYORUZ !!!
 
sedat demirkaya <sedatde...@gmail.com>: Nov 05 01:38AM +0200

İstanbul'un Üç Perisi
Sedat Demirkaya
 
Bu öykü, *07.10.2010* tarihinde *günün yazısı* seçilmiştir.
Çok eski zamanlardan beri İstanbul'un ancak bilge kişilerin tanıdığı üç
perisi varmış. Bu 'üç kız kardeşler' dünya durdukça İstanbul'un üç değişik
köşesinde zenginlikler ve güzellikler içinde yaşarlarmış. İstanbul aslında
çok eskiden beri bu perilerin yurduymuş. Her köşesi cennetten bir köşeymiş
sanki o zamanlarda da... Denizleriyle, ormanlarıyla, boğaz içinde köşkleri,
yalıları ve saraylarıyla dünyanın merkeziymiş bu güzel topraklar. 'Güç,
zenginlik ve adalet' her bir köşeden gürül gürül akarmış...
 
Bu güzel perilere hayran olan insanlar, onların aşığı ve hizmetkârı olarak
yine onların izniyle gelip bu kıyılara yerleşmişler günbegün.
Birinci peri 'güç ve iktidar' perisiymiş. Büyük bir kılıç tutarmış her daim
elinde. Bayrağını dikmiş Sarayburnu'na, dünyayı ordularıyla buradan
yönetirmiş.
İkinci peri, 'saraylar ve defineler' perisiymiş! Galata'da oturur,
altınlara ve pırlantalara hükmederken dünyayı parayla avucunun içinde
tutar, altınla bu topraklardan yönetirmiş...
Üçüncü kız kardeş ise Kadıköy'de yaşarmış! 'Adalet perisi'ymiş onun adı.
Gönüller sultanı olup elinde bir terazi, bütün dünyayı adaletle ve huzurla
bu şehirden yönetirmiş...
 
İstanbul'a yerleşen insanoğlu, bu dünyalar güzeli üç kız kardeşle iyi
geçinirlerse mutlu, huzurlu ve güçlü olurlar; perileri ihmal ettiklerinde
ise başlarına türlü felaketler gelirmiş. Lakin bu üç kız kardeşten her biri
ayrı fettan, bir o kadar ayartıcı ; güzellikleriyle ve tatlı dilleriyle
gönül çelen oyunbaz perilermiş. İstanbul'a sadakatle hizmet eden
yöneticilere:
- En güzel ve en güçlü benim biliyorsun! Sarayburnu'na gel, buraya yerleş.
Her gün benim hizmetimde ol. Bana sadakatle hizmet edersen seni ordularımla
dünyalar kralı yaparım, dermiş. Sancaklar, zaferler veririm sana, hep
benimle kal, sadece benimle ol, dermiş. Benim adıma sen yönetirsin
dünyayı...
- Deli misin sen! dermiş, Galata perisi. Altınlara elmaslara boğarım seni.
Dünyanın en zengini olursun benimle olursan. Burada kal, savaşlarla
uğraşmadan parayla dünyayı yönetmeyi öğretirim sana...
Kadıköy'deki adalet perisi ise:
- Aklını ve vicdanını benden uzak tutma. İnsanlara adaletle hükmetmeyi ve
gönüller sultanı olmayı öğretirim ben sana. Uzun yıllar güç ve iktidar
sahibi olmanı sadece ben sağlarım; aman kardeşlerime kanma, dermiş.
 
İstanbul'da yaşayanlar 'Üç Kız Kardeşler'e hizmette kusur etmezler,
haftanın bazı günlerinde adalet perisine, kimi günlerde defineler perisine,
ihtiyaç duydukça güç ve iktidar perisine koşarlarmış. Periler arasındaki
dengeleri gözettikçe büyür, güçlenir, zenginleşir ve bütün dünyaya bu güzel
perilerin varlığından aldıkları ilhamla hükmederlermiş.
 
Gün gelmiş paraya pula tapar olmuş İstanbullu... Galata'dan ayrılmaz,
Kadıköy'e ise hiç uğramaz olmuşlar. Ülkede adalet bozulmuş, yönetim
zayıflamış; bütün işler kötüye gitmeye başlamış...
 
Gün gelmiş Sarayburnu'na yerleşmişler. Ordular kurmuş, dört bir yana elleri
kolları ulaşır olmuş ama Galata'ya uğramadıkları için yoksullaşmış,
Kadıköy'e uğramadıkları için de zalimleşmişler...
 
Sadece Kadıköy'e yerleşenler ise, ordulardan ve zenginliklerden uzak
kaldıkları için 'adaletin' sözünü dinletemez olmuşlar.
Bu olanlardan ibret alıp İstanbul'un dünyalar güzeli üç güzel perisine
sadakatle hizmet edenlerse büyümüş, güçlenmiş ve İstanbul'u kendilerinden
sonra gelenlere de adını duyuracak kadar başarılı olmuşlar ve burayı 'Büyük
Aşkların Şehri' yapmışlar:
Bizans döneminde Jüstinyen,
Osmanlı döneminde Fatih,
Cumhuriyet aydınlığının havai fişeği Gazi Mustafa Kemal !..
 
Gökten kıpkırmızı üç elma düşmüş...
 
 
 
*Sedat Demirkaya*
UMIT SEN <umits...@gmail.com>: Nov 05 01:41AM -0500

*4 KASIM 2014*
 
*4+4+4+4*
 
*4 YILDIZ *
 
*Oldu Melo'ya*
 
DÖRTGÖT
 
[image: Inline image 1]
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 05 11:04AM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Gönderen: EnGüzel DiniSohbet İlahiAyet Hadis VsVideo
Tarih: 5 Kasım 2014 11:02
Konu: Siz sevgili Dostlarımızı youtube kanalımızdaki videolarımızı izlemeye
davet ediyoruz
Alıcı:
 
 
Tüm Kardeşlerimizi Youtube Kanalımızdaki videolarımızı izlemeye davet
ediyoruz.
Kanalımız güngeçtikçe büyüyecek videlarımız her geçen gün çoğaltılacaktır.
Lütfen videolarımızı izleyerek bizlere dektek olmanızı bekliyoruz.
https://www.youtube.com/user/duadilencisii

 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 05 11:06AM +0200

---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: Nusret Kebapci <nusret...@gmail.com>
Date: Wed, 5 Nov 2014 09:07:54 +0200
 
*CUMHURİYET OLMASAYDI…*
 
 
 
 
 
Hani birileri yıllardır Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yaparak memleketi
bir din devleti yapmaya çalışıyorlar ya…
 
Diyelim ki gerçekleşse…
 
Ne olur?
 
Nasıl bir hale geliriz?
 
Aslında üzerinde çok fazla düşünmeye gerek yok…
 
Bugün ABD emperyalizmiyle AB ülkelerinin komşu ülkelerde neler
gerçekleştirdiklerini görmek bile bu açıdan öğretici olmalı ama…
 
Elbette her şey anlayana…
 
Bakın çevrenize…
 
Bir Irak…
 
Afgan…
 
Hatta Suriye milletinden söz edilebiliyor mu?
 
Böyle bir şey söz konusu bile değil…
 
Ya ne deniyor?
 
Şiiler.
 
Sünniler.
 
Kürtler.
 
Türkmenler.
 
Yezidiler.
 
Vs.
 
Bizim de ülke olarak bölge ülkeleriyle benzer özellikler taşıdığımızı göz
önünde bulundurursak yanlış politikalar sonucunda aynı duruma düşmemiz
olasılık dışı değil…
 
Eğer Cumhuriyet kaldırılıp yerine bir din devleti kurulursa…
 
Öncelikle belirtmeliyim ki yakın zamana kadar kullandığımız Türk milleti
kavramı da artık ortak kimliğimiz olmayacak…
 
Daha doğrusu ortak hiç bir kimliğimiz olmayacak…
 
Herkes kendini daha önce alt kimlik olarak nitelediğimiz etnik…
 
Dini…
 
Daha da alta inersek…
 
Mezhep…
 
Cemaat…
 
Hatta dergâh kimlikleriyle ifade edecek…
 
Dolayısıyla ortak kimlik diye bir şey olamadığına göre
 
Ortak bir dil de olmayacak…
 
Milli
 
Yani herkesi kapsayan ortak bir duygu ve düşünce öğreten bir eğitim de
hikaye olacak.
 
Yerine…
 
Hemen her din ya da etnik kimliğin kendi eğitimini kendisi yaptığı bir
sistem gelecek…
 
İstedikleri düzeni…
 
Çok kimlikli…
 
Çok kültürlü falan diye tanımlıyorlar ya aslı bu…
 
Böyle bir sistemde ortak bir tarih de olamayacağına göre…
 
Haliyle bilim…
 
Sanayi…
 
Ticaret…
 
Bankacılık…
 
Sağlık sistemi falan da olmayacak…
 
Böyle bir sistemde değişmez yasalar hemen her şeyi ifade ettiklerinden olsa
gerek…
 
Siyasi partilere…
 
Parlamentoya…
 
Sendikalara…
 
Dernek ve odalara da ihtiyaç duyulmayacak.
 
Dolayısıyla oy vermek gibi bir zahmete de girmek gerekmeyecek…
 
Uzun sözün kısası ya birleşerek millet olup Cumhuriyetle yönetileceksiniz…
 
Ya da parçalanarak birilerinin tebaası olacaksınız…
 
Ortası yok!
 
 
 
*30–10–2014*
 
*Nusret KEBAPÇI*

 
 
 
 
 
 
--
Türkiye için el ele mail grubumuz
*https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
<https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
 
Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
<turkiye-i...@googlegroups.com> *
 
Erzincan Kemaliye Egin Grubum
http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
 
Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
 
Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
 
Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
https://twitter.com/#!/MiLALDi
 
Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
"Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 05 10:45AM +0200

*MUTLU olmak istiyorsan, MUTLU et !.. <3*
 
* "Allah yolunda malınızı harcayın da kendi elinizle kendinizi tehlikeye
atmayın. *
* Ve İYİLİK YAPIN, yaptığınızı güzel yapın. Çünkü Allah iyilik yapanları
sever."* Bakara 195
 
 
<http://2.bp.blogspot.com/-96PsibgFyZs/VFkt4kk9aDI/AAAAAAAAZMA/sWxgCi2AV3s/s1600/559548_846348465385206_4315784066865788697_n.jpg>
"Hikmet Çalışır" <hakkah...@gmail.com>: Nov 05 10:42AM +0200

Tüm Kardeşlerimizi Youtube Kanalımızdaki videolarımızı izlemeye davet
ediyoruz.
Kanalımız güngeçtikçe büyüyecek videlarımız her geçen gün çoğaltılacaktır.
Lütfen videolarımızı izleyerek bizlere dektek olmanızı bekliyoruz.
https://www.youtube.com/user/duadilencisii
ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Nov 05 10:19AM +0200

Aşağıdaki yazıdan bir kesit

Yazının kısa yolu yazının altındadır.
Benimde bu konuda bir sürü duyumum var. Mesela 1960 ya da 1980 darbesinin
ABD tarafından Türkiye'nin tamamının İngilizlere ait olmasına karşı bir
kısmını ele geçirmek için önce anarşi sonrada darbeyi ayarlayıp ilk
işlerinin bir takım subayların Başbakanlığa gidip gizli evrak kasasını
zorla açarak İngilizler ile yapılan gizli anlaşmaları alarak GKB na
getirdikleri ve sonrada o evrakların ABD'lilere verildiği konusunda. 1960
mı 1980 mi konusunu danışmak için aradığım GKB da görevli iken bu habere
ulaşmış bir tercüman yedek subayı aradım ama maalesef telefon cevap vermedi
sonra bana döner lakin ben yazıyı şimdi gönderdiğimden, yorumumu bu şekilde
yazmak zorunda kaldım.
A.D.Şimşek
 
 
*İngiliz elçi gelir gelmez konuya girdi!-Sizdeki bir yapı var, inanın çok
tehlikeli!*Paşa konuyu çok iyi bilmediği için olsa gerek *"Siz nereden
biliyorsunuz ki?" *diye soruya soruyla cevap verdi!
Bu çıkış karşısında *ELÇİ "Biz kurduk, nasıl bilmeyiz ki!" *diyerek
gülümsedi! Görüşme biterken İngiliz elçi *"Biz sizi uyarmak için buradayız!
Artık ip Amerikalılar'ın elinde!" *dedi!
Bu kadar büyük bir operasyon nasıl oluyordu da Atlantik'in öteki tarafına
geçiyordu!
*Ve Kraliçe ile yakın çalışan bazı Yahudi grupların desteğini alıyordu! *
İlginç!
Müslüman Ordu aklımı karıştırdı! *"Listede eksiklik var mı?" *acaba diye
düşünmeden edemedim!
Sizce!
İslam ordusu! ERGÜN DİLER
Bizi yıkan İngilizler'di! Bunu hiç okumadık! Anlamadık!
Anlatılmadı da zaten! *Ezberle gittik! *Marşlarla, türkülerle destan
yazdığımızı sandık! Türklük propagandası yaparken, kendimizi yücelttiğimizi
düşündük! *Birimiz dünyaya bedeldi! *Öyle söylememiz ve düşünmemiz
isteniyordu! Ama Londra'nın kurduğu oyunu ve attığı formatı görmüyorduk!
*Türk'tük! *Akıllıydık ama ülke elimizde değildi! Bizi öyle gaza
getiriyorlardı ki aklımızı kullanmak yerine sadece savaşmayı istiyorduk!
Kahramanlığı kılıcın ya da namlunun ucunda görüyorduk!
Oysa *GÜNEŞ BATMAYAN İMPARATORLUK *akılla yönetiliyordu! Kime nasıl
*"İZM!" *enjekte edileceğine onlar karar veriyordu! Bünyeye göre bu
değişiyordu! Birinci Dünya Savaşı'nda yenildiğimiz halde zafer olarak
kutluyorduk! Aklımız tamamen karışmıştı! Çocuklarımız*İNGİLİZLER'*in isteği
üzerine sadece ezberliyordu! İçeride atılan siyasi, ekonomik, kültürel ve
istihbari formatı görmüyorduk! Kimini Yahudi'nin yazdığı, kimini de
Avrupalı'nın yazdığı *MARŞLARI *kendimizin zannettik, göğsümüz kabardı!
Kahramanlığa bayılıyorduk!
*Böyle olduğumuzu bildikleri için de uygun reçete yazıyorlardı!*Bütün
tedavi biçimleri bizi *TARİHİMİZDEN *ve *DİNİMİZDEN *koparmak içindi! Bu
aynı zamanda küçük ve iddiasız bir*TÜRKİYE *demekti!
Bu da Kraliçe'nin Ortadoğu'da rahat etmesi anlamına geliyordu! Ve daha da
önemlisi *İNGİLİZLER'*in Türkiye'ye atadıklar *VALİYİ *bilmiyorduk! Kağıt
üzerinde yoktu!
Gidip bulunacağı bir adresi bilen çok azdı! Ama kendisi vardı! Bu nedenle
onu ve adamlarını görmemek için ısmarlama yazılan *TARİHLE *gitmemiz
gerekiyordu!
Öyle de oldu! Gerçek *DÜŞMANI *gözden kaçırdık! Ülkenin kontrolünü ele
aldılar ve hiç bırakmadılar! Çoğu zaman ABD pasaportu ile geldiler! Soros
gibi!
Amerikalı'ydı ama Kraliçe'ye çalışıyordu!
Kurdukları sistemi bilmediğimiz için düşüyorduk!
Ayağa kalkamıyorduk!
Bu bilinç yoktu!
*"Bir dakika!Dünyaya bakın!" *diye uyaran biri de çıkmıyordu! "Birleşik
Krallık kimlerden oluşur?" diye soran yoktu! İlgimizi çekmiyordu!
Ama gerçek korkutucuydu! Bildiğiniz zaman ürkütücüydü! İçine iyice
daldığınızda ise kabustu!
*KANADA Valisi David Llyod Johnston *
AVUSTRALYA Valisi Quentin Bryce
*YENİ ZELANDA Valisi Anand Satyanand *
BARBADOS Valisi Clifford Hubands
*BAHAMA Valisi Sir Arthur Foulkes *
GRENADA Valisi Carlyle Glean
*SAINT LUCIA Valisi Pearlette Louisy *
PAPUA YENİ GİNE Valisi Sir Michael Ogio
*SOLOMON ADALARI Valisi Frank Kabul *
BELİZE Valisi Sir Frank Bainimarama
 
*TUVALU Valisi Lokoba Taeia Italeli...*Bunlar sadece birkaçıydı!
Avustralya ile Kanada gibi büyük devletler doğrudan *KRALİÇE'*ye bağlıydı!
Her ülkenin başında bir *VALİ*bulunurdu! Ülkeyi Londra'ya bu isim bağlardı!
Oradaki *DEVLET BAŞKANLARI *Kraliçe'nin adamlarıydı! Afrika'dan
Okyanuslar'a kadar uzanan imparatorluğun kalbi Ortadoğu'da atardı! Ve
buralar asla Türkler'e kalmamalıydı!
Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıydı! Zaten bugüne kadar ne gerekiyorsa
yaptılar da!
Kıbrıs'ta bizi savaştırdılar sonra *RUM KESİMİ'*ni Büyük Britanya'ya
bağladılar! Bu en masumuydu!
Düşünün!
Ama ben başka bir şey anlatmak istiyorum! Çok üzerinde durmadığımız başka
bir şeyi! Hazır IŞİD gündemdeyken!
Bir araştırma yapıldı! İngilizler yaptı!
Kraliçe'nin kaç askeri olduğu araştırıldı! Buna göre Büyük Britanya
hakimiyeti altındaki topraklardaki asker sayısı belirlendi!
İngiltere, Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler'den oluşan Birleşik Krallık
dışında Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İrlanda, Afrika kolonileri,
Hindistan, Orta Amerika kolonileri ve Pasifik kolonileri ülkelerinden
toplam 3,5 milyon askerin Kraliçe'ye hizmet ettiği ortaya çıktı!
Bu kadar da değildi üstelik! İşin bizi ilgilendiren tarafı daha da garipti!
Çoğu Hindistan'dan olmak üzere *Britanya Ordusu'nda 600 bin Müslüman
askerin *bulunduğu ortaya çıktı. Bu rakam yaklaşık *700 bin *askere sahip
Türkiye'den sonra dünyadaki en büyük Müslüman orduydu! Pakistan bile ikinci
sıraya düşüyordu! Birleşik Krallık'tan yani İngiltere, Kuzey İrlanda,
Galler ve İskoçya'dan *400 bin asker*toplarken *YÖNETTİĞİ *ülkelerden *3
milyon 100 bin *asker buluyordu! Kendisi için ölüme gidilecek sistem
meydana getirmişlerdi!
Bunu yaparken *MÜSLÜMAN *coğrafyasını hiç ıskalamadılar! Siyaset, cemaat ve
iş dünyası ellerindeydi!
Görünmeden yönetiyorlardı!
Mesela bir dönem Jandarma Komutanı olan
*SEDAT CELASUN...*Muhteremin alt-alta oturduğu İngilizler'in
*BÜYÜKELÇİLERİYLE *arasından su sızmazdı!
Daha önce yazmıştım! 28 Şubat dönemindeki en etkili isimlerden biri olan ve
istihbarata bakan *PAŞA, *İngiliz büyükelçisinin ısrarı üzerine yoğunluğuna
rağmen randevu vermek zorunda kaldı!
İngiliz elçi gelir gelmez konuya girdi!
 
*-Sizdeki bir yapı var, inanın çok tehlikeli!*Paşa konuyu çok iyi bilmediği
için olsa gerek *"Siz nereden biliyorsunuz ki?" *diye soruya soruyla cevap
verdi!
Bu çıkış karşısında *ELÇİ "Biz kurduk, nasıl bilmeyiz ki!" *diyerek
gülümsedi! Görüşme biterken İngiliz elçi *"Biz sizi uyarmak için buradayız!
Artık ip Amerikalılar'ın elinde!" *dedi!
Bu kadar büyük bir operasyon nasıl oluyordu da Atlantik'in öteki tarafına
geçiyordu!
*Ve Kraliçe ile yakın çalışan bazı Yahudi grupların desteğini alıyordu! *
İlginç!
Müslüman Ordu aklımı karıştırdı! *"Listede eksiklik var mı?" *acaba diye
düşünmeden edemedim!
Sizce!
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2014/11/04/islam-ordusu
"birinci.tbmm" <birinc...@gmail.com>: Nov 05 09:41AM +0200

[image: pesmergeye_coskulu karsilama]
 
Gerçek bir Cumhuriyet kadını olduğunu defalarca kanıtlayan Emine Ülker
Tarhan, büyük umutlarla geldiği CHP'den, derin bir umutsuzluğa düşerek
ayrıldı. Emine hanım derdini dört cümle ile özetleyerek gitti:
Cumhurbaşkanlığının adeta iktidara hediye edilmiş olmasından ders
çıkartılmamış olması, bu konunun tartışılacağı kurultayın koltuk kapma
yarışına dönüştürülmesi, kritik dönemlerde yapılan sorumsuz çağrılar,
tutarsız tezkere söylemleri ve halkın duyarlılıklarının kopuk muhalefet. Ne
yazık ki, hepsi de doğru, hepsi de yerinde tespitler...
 
CHP'ye oy veren 11 milyon 270 bin seçmenin dört gözle istifasını beklediği
Kemal Kılıçdaroğlu (KK) ise kaldı. Bu konudaki görüşünü soran gazeteciye
sadece bir kelimelik açıklama yaptı: “Bekliyorduk”...
 
O kadar yani!.. Grup Başkanvekilliği yapmış bir milletvekilinin istifası
karşısında söyleyebileceği başka söz yok. Anlaşılıyor ki, 1 milyon 32 bin
639 CHP üyesi, istifa etmeden, KK da istifa etmeyecek!.. Karga gibi
tepemizi gagalayıp duracak. Kılıçdaroğlu, bu kararını “Ben eğer anlamlı
bir oy kaybı yaşatırsam giderim” cümlesiyle daha önce ağzından kaçırmıştı
zaten... Bu aşamadan sonra onurlu davranmaya çalışıp istifa etmeye kalkışsa
da onu bu makama getirenler izin vermezler! Zira birlikte başladıkları
operasyonu birlikte tamamlayacaklar... Bu ağır "görev" karşısında; KK'nın
durumu PKK liderinden çok farklı değil... Her ikisinin de davul
boyunlarında, tokmak başkalarının elindedir...
 
Vaktiyle antiemperyalist, antifaşist ve Marksist bir çıkış yaparak kurulan
PKK, sonunda “Biji Serok Obama” sloganını atma noktasına kadar gelmiştir. (1)
<http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcagdasulusalcizgi.web.tv%2Fvideo%2Fkiziltepede-pesmerge-osterisi__vje64rznesu&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNFpagOMuAkYLO-xlO7TfHRzgoYpzw>İçerisine
düşürüldükleri bu rezil durum; bugüne kadar bulundukları ve bundan sonra
bulunacakları safı da göstermektedir. Bununla birlikte Öcalan'ın, PKK için
sorguda yaptığı “enstrüman” benzetmesinin ne kadar gerçekçi olduğu bir kez
daha ortaya çıktı. “Solcu” olduğu iddiası ile örgütlülüğünü bugünlere
taşıyan PKK, meğer ABD'nin ve diğer küresel güçlerin elinde bir oyuncak,
sadece bir silah imiş!..
 
Aynı şekilde, Yeni CHP de bu tezgahın bir parçası olarak planlanmıştır.
Baykal'ın Antalya'da Kılıçdaroğlu ile birlikte kahvaltı yapması, küresel
güçlerin henüz öne sürmediği kanıtlara ve bu şantaj tehdidi yüzünden olsa
gerekir ve Baykal'ın ne kadar zor durumda olduğuna işaret eder. Belli ki,
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan gibi milli hassasiyetleri öne çıkan
az sayıda milletvekili, tahammülün son sınırına kadar gelmişlerdir.
Düşünebiliyor musunuz, Atatürk'ün partisinde, CHP'nin “ağır top”larından
Atilla Kart: “PKK ve PYD'nin Türkiye Cumhuriyeti ile olan ihtilafları ayrı
bir konudur. Fakat orada bir ölüm kalım savaşı veren, hak ve hukukunu
korumaya çalışan bir Kürt halkı var. Dolayısıyla bu noktada PKK ya da PYD
üzerinden söylem geliştirerek oraya sahip çıkmamak, destek vermemek kabul
edilemez” diyebiliyor... Ne günlere kaldık ne günlere diyemiyoruz artık.
Kart, bizim cephenin bir adamıydı -Sivil Kürtler Türkiye'ye sığındığı
tartışmasızdır- demek ki, artık Türkiye Cumhuriyeti'nin PKK'ya sahip
çıkmasını ve Türk Ordusu'nun PKK yanında savaşa girmesini istiyor!..
 
Bu noktaya getirilen bir partide Emine hanım gibilerinin elbetteki işi
olamaz!.. Partide kalıp mücadele etmesini öğütleyenlerin ise aklına
şaşarım. Çünkü onlar, KK ile birlikte “parti içi demokrasi”nin tamamen yok
edildiğini ve seçimle yönetime gelecek olanların şansının, işgal ile gelen
bir oligarşi çetesine verildiğini bilmezler! Bu yüzden bu yaldızlı sözleri
çöpe gider!..
 
İşin en can yakıcı yanı; son kurultayda; “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı'na konulan çekinceleri kaldıracağız” diye taahhütle bulunan Dersimli
Kemal'in, Öcalan'dan daha tehlikeli ve güvenilmez bir adam olduğudur!..
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın bazı maddelerine konan
çekinceleri kaldırmak; yerel yönetimlere PKK'nın direttiği, “idari ve mali
özerklik” tanımak anlamına gelir. Bu yüzden halk, muhalefetin bu
ihanetinden korkmuş
ve AKP'yi, bütün yolsuzluklarına rağmen iktidarda tutmuştur. KK parti
yönetimine taşıdığı isimlerle birlikte; güven telkin etmeyen, iki yüzlü,
yanar-döner, kaypak ve güvenilmez bir adam olduğunu defalarca göstermiştir.
Y-CHP Milletvekili Bülent Kuşoğlu, TBMM'nde düzenlediği basın
toplantısında; 17 ve 25 Aralık süreci dikkate alındığında, yolsuzluğun
boyutunun GSMH'nın yüzde 20'sine çıktığını kaydetmiştir. Bu kadar büyük
boyutta yolsuzlukların olduğu bir ülkede, yolsuzluk olaylarını sırf
muhalefet dile getirdiği için halk hiç birine inanmamış ve iktidarı adeta
aklayarak ödüllendirmiştir!.. Bu olay bile başlı başına parti yönetiminden
çekip gitme nedeniydi! Ama utanmazlar direndiler. Kimse halkı, cahil ve
ahmak yerine koymasın!.. Gerçek budur...
 
Alın size bir rezil daha: Bugüne kadar gerçek düşüncelerini gizlemeyi
başaran Yeni CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Cumhuriyet
Bayramı nedeniyle düzenlenen törene çelenk koyduktan sonra, peşmergenin
Habur gösterisine gösterilen tepkiler üzerine; “Umarım çözüm sürecinden
dönüş olmaz” diyebilmiştir... Ağbaba'nın da bütün derdi: “Çözüm süreci”nin
bitmemesidir... O da TSK'nın Ayn el Arab'ta (Kobani) PKK'nın yanında
savaşmasında bir sakınca görmemektedir... Al birini vur ötekine...
 
Bu kafayı taşıyan başta KK olmak üzere; Yeni CHP yöneticilerini, yeniden oy
verip TBMM'ne taşımak en büyük “gaflet, dalalet ve hatta ihanet”tir!.. CHP
tabanı bu büyük yanlışa bir daha düşmemelidir. Bu nedenle vakit geçirmeden
mutlaka bir alternatif yaratıp, seçime bağımsız bir parti çatısı altında
girmek gerekir...
 
***
 
Kürtlerin temsil etme iddiasında bulunan kişi ve örgütler, 30 yıldır
okulları yakarak ve bu tavırları ile Kürt çocuklarının okumasını engellemek
suretiyle, cahil kalmalarına neden olmuşlardır. Bu tespiti bir tarafa
kaydedelim. Çünkü küresel güçlerin piyonları olan bu örgütlerine, verilen
emirleri sorgulamadan yerine getirecek cahil askerler lazımdır... Terör
örgütü PKK, hiçbir dönemde Kürtlerin can düşmanı olan feodalizmle mücadele
etmemiştir. Bu önemli tespiti de diğerinin yanına not edelim. PKK tam
aksine, feodalitenin daha da yerleşmesine neden olacak şekilde, feodal
beylerle işbirliği yapmıştır...
 
Gerçekte Kürt halkının, Türklerden ve diğer halklardan farklı veya onlarla
ilgili bir sorunu hiç bir zaman olmamıştır!..
 
Sorun, Anadolu'da yaşayan diğer halkların da ortak sorunudur ve sınıfsal
temeldedir. Doğrudan üretim ilişkilerinden kaynaklanmakta olan bu sorunlar;
küresel güçler tarafından sürekli kaşınmakta ve istismar edilmektedir. En
doğru şekilde; emek-sermaye, sömüren-sömürülen düzleminde
tanımlanabilirler. Sınıfsal sorunlar, sadece Kürtlerle değil, Türkiye'de
yaşayan bütün halkların alt tabakaları ile egemen sınıflar arasında var
olmuş ve bugünlere gelmiştir...
 
Dolayısıyla Kürtlerin “özerklik”, “federasyon” veya “bağımsızlık” gibi
talepleri ile çözülebilecek bir sorunları yoktur denebilir!.. Bu fikrin
doğruluğunu ve Kürt hareketlerinin yanlış yolda olduğunu gösteren en temel
ölçüt; aşağıdaki soruya verilecek, yanıtın içerisindedir...
 
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri için “özerklik”, “federasyon” veya
“Bağımsız Kürdistan” isteyen PKK, acaba Anadolu'nun diğer kesimlerinde
yaşayan Kürtler için nasıl bir çözüm önermektedir?..
 
Temel soru budur!..
 
Bir an için Kürtlerin isteklerini elde ettiklerini var sayalım. Anadolu'nun
batısında yaşayan Kürtleri, doğuda kurdukları “devlete” taşıyabilirler mi?
Batıya yerleşen ve iş kuran Kürtler, böyle bir öneriyi kabul ederler mi?
Kürtleri temsil ettiğini iddia edenler, bir sürü laf cambazlığı yaptıktan
sonra, bu temel sorulara hangi cevabı verecekler? Batıdaki Kürtler, oradaki
diğer halklarla kardeş gibi yaşayacaklar, doğudakiler için “Bağımsız
Kürdistan” devleti kurulacak!..
 
Bu demektir ki, Türklerle Kürtlerin geçmişte olduğu gibi kardeş kardeş
yaşamalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır!.. Öyle ya, batıda kardeş
olan halklar doğuda neden düşman olsunlar?
 
Kürtlerin haklarını savunmayı bir "ödev" gibi üzerine almış olanların,
başka söyleyebilecekleri sözleri yoktur... En doğru ve akıllıca çözüm; “Kürt
sorunu” diye abartılan ve gerçekte sınıfsal olan bu soruna verilecek olan
yukarıdaki yanıtın içerisindedir... O da tabii ki, Kürtlerin Anadolu'nun
her köşesinde diğer haklarla kardeş kardeş yaşamasıdır. Tıpkı ortak
tarihimizde olduğu gibi...
 
Üniformalarında ABD bayrağı,(2)
<http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fwww.cnnturk.com%2Fhaber%2Fdunya%2Fpesmergelerde-dikkat-ceken-detay&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNGIHeTkx3wJz38r3lgnqf4NfHn-ZQ>
ağızlarında
“Biji Serok Obama” sloganı olan Kürtlerin tek kurtuluşu; emperyalistlerin
ellerine tutuşturduğu silahları bırakarak, bölgedeki milli devletlere
teslim olmaktır. Aksi halde, tarihin tekerrür edeceği kesindir. Kürtlerin
uyanmasından sonra, bölge ülkelerinin birlikte geliştireceği stratejilerle
doğal kaynaklarımızı sömürmeye gelen küresel güçlerin hiç şansı
kalmayacaktır...
 
Ne yazık ki, AKP iktidarını sürdürebilmek, muhalefet partileri ise küresel
güçlerin desteği ile iktidara gelebilmek için, bu çirkin oyunun içerisinde
rol almışlardır!.. İşte Y-CHP'deki çözülme, bu ihanetin gün yüzüne çıkmış
olmasındandır...
 
Av. Cemil Can
 
DİPNOTLAR:
 
(1)
http://cagdasulusalcizgi.web.tv/video/kiziltepede-pesmerge-osterisi__vje64rznesu
<http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcagdasulusalcizgi.web.tv%2Fvideo%2Fkiziltepede-pesmerge-osterisi__vje64rznesu&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNFpagOMuAkYLO-xlO7TfHRzgoYpzw>
 
(2) http://www.cnnturk.com/haber/dunya/pesmergelerde-dikkat-ceken-detay
<http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fwww.cnnturk.com%2Fhaber%2Fdunya%2Fpesmergelerde-dikkat-ceken-detay&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNGIHeTkx3wJz38r3lgnqf4NfHn-ZQ>
 
[image: abd_bayrakli_pesmerge]
 
Google Docs: Create and edit documents online.[image: Logo for Google Docs]
<https://drive.google.com>
Alaettin Hacimuezzin <hacim...@yahoo.com>: Nov 05 07:41AM

05 kasım 2014 BİLGİ NOTU:(Susuzluk ölüme davet ,göçe zorlamaktır.)ABD Ulusal Güvenlik birimlerinin 2012 yılında hazırladığı raporla gelecek 30 yıl içerisinde küresel olarak yaşanacak kuraklık,taşkın,yanlış su yönetiminin ABD'nin ulusal çıkarları üzerine etkileri araştırıldı.Raporda 2030 yılında Dünyada kullanılacak olan su miktarının 6.9 milyar metre küp ile bugünkü kullanımdan yaklaşık %40 daha fazla olacağı yer alıyor.Bu süre içinde sulamanın 3.1 milyardan 4.5 milyar metre küpe çıkacağı tahmin ediliyor.(…)Bu raporda demografik ve ekonomik gelişme baskısı nedeniyle 2020 den sonra başta Güney Asya,Ortadoğu ve Kuzey Afrika olmak üzere suyun bir savaş silahı olarak kullanılması veya terör aracı haline gelmesi ihtimalinin yüksek olduğunu ileri sürerek bazı uyarılarda bulunuyor.(…)"Seller","su kaynaklarının azalması" ve "su kalitesinde bozulma" gibi sorunların ,yoksulluk sosyal gerilim,kötü yönetim ve zayıf hükümetler gibi faktörlerle birleşmesi çok sayıda devleti güçsüzleştirecek.Bunlar hem ekonomimize ,hem de barış ve güvenliğe en fazla potansiyel zararı olacak şeyler.Tahminlere göre "İklimden kaynaklanan göç zayıf ve iflasa yakın devletlerin sayısını artıracak ve muhtemelen terörizm yaygınlaşacaktır."2050 de 9 milyarlık dünya nüfusu içinde 700 milyon kişinin "iklim mültecisi" olacağı öngörülüyor.(KAYNAK:Dursun Yıldız'ın."Su Güvenliği 2050" kitabı.Sayfa:39-40-41)BİZİM İLAVEMİZ:-Görüldüğü gibi "su" hakkında iyi düşünmek lazım."Su gibi ucuz "lafını terkedelim."Su azizdir" diyelim."Su emanettir." diyelim. Kimin emneti? Doğanın ,gelecek kuşakların.Aç kalmaktan çok daha zehirlidir susuz kalmak. Susuzluk ölüme davetiyedir.NASA raporu ile "Yer altı su seviyesi düşmekte olduğundan 2030 yılında Ortadoğuda çölleşme başlayacak" denmişti.Çöl deyince filmlerde gördüğümüz yapılar değil sadece,bitkisel üretim yapılamayacak düzeyde verimsiz araziler demek. Bitki örtüsünün hiç bulunmadığı veya çok seyrek olduğu arazi.Çöl terimi daha çok kurak yerler için kullanılan bir terim.Bir ziraatçı Bilim İnsanı çölleşme bakımından Manisa'da bile bir mıntıka saptamıştı.  Konya'da belirtileri var.-Çevreciler yani Doğa Gönüllüleri"Hidroelektrik santrallar ;su dengesini ,ekolojiyi bozduğu için "HES'lere hayır" diyorlar.Yani ayıp mı ediyorlar? Su zengini ülkeler bile hidroelektrik santarallarının yapımını terketmiş.Su bakımından kimi ülkeler zengin ama biz fakiriz bunu kabul edelim.Su zengini ise bir ülke kişi başına 10 bin metre küp su düşüyor demektir.Türkiye'de ise 1500 metre küp düşüyor kişi başına.2030 da nüfusumuz 100 milyon olacakmış ;o zaman da su miktarımız 1120 metre küp olacak.Sırf bu gerekçeyle İzmir'imizin Efemçukurunda "Altın işletmesine" karşıyız ve orada içme suyu amaçlı Çamlı Barajının kurulmasını yıllardır savunuyoruz.Kim anlar ,kim dinler?-Susuzluk dünya nüfusunun neredeyse onda birini göçe zorlayacakmış.Ortadoğu nereye gidecek?İklim değişimi yüzünden Akdeniz-Ortadoğu -Güney Asya Afrika'nın büyük bir kısmı göçe kalkışacak.Kuzey Avrupa,Rusya ,Kanada ,Kuzey ABD ılıman iklime dönecekmiş.Daha zor yıllar bekliyor insanoğlunu.Bugünkünden daha zorlu günler.
Alaettin Hacımüezzin.İzmir
hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Nov 05 09:40AM +0200

Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları
zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. Onlar, kendilerine
Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler.
Furkân suresi 72-73
mehmetsukrubas <mehmet_s...@mynet.com>: Nov 05 09:37AM +0200

To view this email message, open it in a program that understands HTML!
"Erdal İZGİ" <erda...@hotmail.com>: Nov 05 08:02AM +0200

İZMİR’İN DEVLERİ NEDEN YOK OLDU? / Erdal İZGİ /
 
 
 
 
 
İzmir bir zamanlar…
 
Türkiye’nin bir numaralı tekstil işletmesi Kula Mensucat’a sahipti.
 
Kurucusu Sait Çolak’tı
 
Hacı Ahmet Tatari’nin Taç sanayisi dillere destandı.
 
Osman Sezik’in Sezak halısı…
 
Yılmaz Adıgüzel’in Altınyağ’ı, Gırgır süpürgesi…
 
Melih- Ergun Özakat’ın BMC’si…
 
Raşit Özsaruhan’ın Metaş’ı…
 
Aslan Önel’in Raks’ı vardı.
 
 
 
 
 
***
 
 
 
Çok değil 60-70 yıl öncesi İzmir…
 
Ünlü sanayici, tüccarların sanki yarış alanıydı.
 
Rekabeti ünlü, bereketi boldu.
 
Filibeli Hacı Süleyman Efendi
 
Alanyalızadeler
 
Mehmet Necip Kilimci
 
Eczacı Esad Bey
 
Şekerci Ali Galip
 
Uşakizadeler
 
Alayizade Halim Bey
 
Osman Akça
 
Süleyman Ferit Eczacıbaşı
 
Avni Nuri Meserretçi
 
Şevket Filibeli
 
Çolakzadeler
 
Gallia, Giraud, Avram Gomel aileleri.
 
İkballer, Kibarlar, Ulukartallar
 
Piyale ailesi
 
Bedri Akgerman, Mehmet Karaoğlu, Mücahit Büktaş, Mustafa Komili, Alpaslan Beşikçioğlu, Mazhar Zorlu
 
Hayrettin Yorgancıoğlu, Karagözoğulları, Tanıklar, Ahmet Hakkı Balcıoğlu, Şerif Remzi Reyent
 
Soyer’ler, Bilgin’ler, Düvenci’ler…
 
İzmir Yün, Yupi tavukçuluk, Kent lastikleri, EGS, Tarişbank, Egebank, Yaşarbank
 
Ve aklımıza gelmeyip, atladıklarımız…
 
Her biri markaydı.
 
Sektörlerindeki sermaye, işgücü, istihdamla bölgenin değil ülke ekonomisinin öncüleriydi.
 
 
 
***
 
 
 
Binlerce işçi onların yanında mutlu…
 
İzmir ekonomik, sosyal, kültürel açıdan eline su dökülmez şehirdi.
 
Allah uzun ömür versin.
 
Nazar boncuğu Selçuk Yaşar kaldı.
 
 
 
***
 
 
 
Bugünlere bakarsak…
 
Sonraki kuşağa (oğullar, kızlar, damatlar, torunlar) ne oldu?
 
Kısa tarihin acımasızlığında savruldular, eridiler.
 
Dede, babalarının krallıklarını koruyamadılar.
 
Geriye kimler kaldı?
 
 
 
***
 
 
 
İzmir son 30 senedir, hep geriye gitti.
 
Denizli, Manisa, Aydın, Muğla’nın ardına düştü.
 
 
 
***
 
 
 
Eğer İzmir sevdasıyla bir şeyleri sorgulayacaksak…
 
Aşağıdaki sorulara cevap aramalı.
 
İzmir’in şirketleri, zirvede durmayı neden beceremedi?
 
 
 
***
 
 
 
A- Kötü talih, kara baht?
 
B - Avrupa’da eğitim görmüş, sıkıntı yaşamamış çocukların rehaveti, tembelliği?
 
C - Şehre uygulanan hükümet siyasetleri?
 
D - Kent yöneticilerinin yetersizliği?
 
E- Hiçbiri?
 
 
 
***
 
 
 
Hangisi?
 
 
 
**************
 

 
İsimler konusunda Melih Gürsoy, Yaşar Aksoy kitabından yararlanılmıştır
"Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 05 06:14AM +0200

*Hikaye: SATILIK KÖPEK YAVRULARI..!*
<http://2.bp.blogspot.com/-dbwzFnJWNYY/VE0D1-YLtXI/AAAAAAAAZDM/ME1zmQ-qR8Q/s1600/1395279_1405020709735195_888159686_n.jpg>
 
 
İlanın altında küçücük bir çocuğun başı gözüktü ve çocuk dükkan sahibine
sordu:
 
Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz..?
...
Dükkan sahibi:
 
30 dolarla 50 dolar arasında değişiyor fiyatları dedi.
 
Çocuk benim 2 dolar 37 sentim var, bakabilir miyim yavrulara..?
 
Dükkan sahibi gülümsedikten sonra bir ıslık çaldı ve köpek kulübesinden beş
tane yumak halinde yavru çıktı.
 
Yavrulardan biri arkadan geliyordu.
 
Küçük çocuk yürümekte zorluk çeken sakat yavruyu işaret edip sordu:
 
Bunun nesi var..?
 
Dükkan sahibi onun kalça çıkığı olduğunu ve hep sakat kalacağını açıkladı.
 
Küçük çocuk heyecanlanmıştı, ben bu yavruyu satın almak istiyorum.
 
Dükkan sahibi:
 
Hayır, o yavruyu satın alman gerekmiyor.
 
Eğer gerçekten istiyorsan, o yavruyu sana bedava veririm.
 
Küçük çocuk birden sinirlendi, dükkan sahibinin gözlerinin içine dik dik
bakarak:
 
Onu bana vermenizi istemiyorum, o da diğer yavrular kadar değerli ve ben
fiyatını tam olarak ödeyeceğim.
 
Size şimdi 2 dolar 37 sent vereceğim ve geri kalan borcumu da her ay 50
sent olarak tamamlayacağım.
 
Dükkan sahibi çocuğu ikna etmeye çalıştı, bu köpeği gerçekten satın almak
istediğini sanmıyorum.
 
Bu yavru hiç bir zaman diğer yavrular gibi koşup, zıplayamayacak ve seninle
oynayamayacak.
 
Bunun üzerine küçük çocuk eğildi, pantolonunu sıvadı ve büyük bir metal
parçasının desteklediği sakat bacağını dükkan sahibine gösterip, tatlı bir
sesle:
 
Ben de çok iyi koşamıyorum ve bu yavrunun kendisini çok iyi anlayacak bir
sahibe gereksinimi var..!
 
*******************
 
 
*Aynı dili konuşanlar değil, Aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir. *
*Mevlana*
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 05 02:18AM +0200

Bilgay Duman
 
Araştırmacı, ORSAM
 

 
2003 sonrası Irak siyasetinde hak ettiği yeri bulamayan Türkmenler,
Irak'taki siyasi kamplaşma ve kutuplaşmanın yanı sıra fırsat eşitsizliği,
siyasal baskı, şiddet ve terör gibi yaşanan bütün olumsuzluklardan doğrudan
etkilenen taraf olmuştur. Türkmenler hem nüfus yapıları hem de yaşadıkları
coğrafya itibariyle etnik, dini, coğrafi, idari, siyasi ve ekonomik çatışma
dinamiklerinin içerisinde yer almak zorunda bırakılmıştır. Türkmenler dini
yapıları nedeniyle mezhep çatışmasının hedefi ve aracı haline getirilmeye
çalışılırken, Türkmen kimliği de zayıflatılmak istenmiştir. Böylece
Türkmenler, 2003 sonrası etnik ve dini temeller üzerinde kurulan Irak
siyasetinde etkili bir aktör olarak ortaya çıkamamıştır. Irak Türkmen
Cephesi'nin haricinde neredeyse hiçbir siyasi parti ve oluşum Irak
parlamentosunda Türkmenler adına temsiliyet kazanamazken, Türkmenler büyük
kamplaşma ve gruplaşmaların içerisinde hareket ederek, Türkmen kimliğini
ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak Irak siyasetindeki keskin ayrışma Türkmen
siyasetçilerin büyük siyasi kitleler içerisinde Türkmen kimliği altında
siyaset yapmasına imkan vermemiştir. Bununla birlikte büyük siyasi kitleler
içerisinde yer alan Türkmen siyasetçilerin siyasi kitleleri etkilemedeki
gücü sınırlı olmuş ve Türkmen siyasetçiler Türkmen meselelerini gündeme
taşımakta yeterli derecede etkinlik gösterememiştir.
 

 
Böylece Türkmenlerin Irak'ta yaşadıkları sorunlar azalmak yerine giderek
artmıştır. Türkmenler yaşadıkları sorunlara çözüm bulmak amacıyla
yaşadıkları bölgelerdeki yerel yönetimler üzerinden hareket etmekle birlikte
Irak genel siyaseti içerisinde çözüm bulma konusunda çok fazla ilerleme
kaydedememiştir. Nitekim Türkmenler 2003'ten sonra ilk kez 2012'de Irak'ta
Türkmenlere yönelik olarak bir yasa tasarısı üzerinde çalışma yapmış ve Irak
Parlamentosu'nun gündemine taşımıştır. Irak Türkmen Cephesi'nin öncülüğünde
yapılan çalışmalar sonucu 21 Nisan 2012'de Irak Parlamentosu'nda Irak tarihi
boyunca ilk kez Türkmenlere özel bir oturum düzenlenmiş ve Türkmenlerin
sorunları, sıkıntıları ve talepleri dile getirilmiştir. Irak
Parlamentosu'nun Türkmen özel oturumunda ele alınan konular ve öneriler
raporlaştırılmıştır.(1) Bu raporun Irak Parlamentosu'nda kabul edilmesinin
ardından Türkmen haklarının yasa çalışmaları başlamıştır. "Türkmen Haklarını
Düzenleme Yasası" olarak adlandırılan bu yasanın temel dayanağı, 26 Temmuz
2012 tarihinde Irak Parlamentosu'nda Türkmenler ilişkin olarak kanun
hükmünde sayılan rapor olmuştur. İçeriğinde siyasi, idari, kültürel ve
eğitim alanlarında Türkmenlere ayrıcalık sağlayan maddeler yer alan 18
maddeden oluşan "Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası"(2) olarak adlandırılan
bu yasa taslağı, yaklaşık bir yıl süren çalışmalar sonunda hazırlanmış ve 1
Kasım 2014 tarihinde de Irak Parlamentosu gündemine taşınmıştır.(3) Irak
Parlamentosu'nda bir yasanın kabul edilebilmesi için önce gündeme
alınmasından sonra birinci okumasının yapılması, birinci okumanın ardından
gerekli tadilatların yapılarak ikinci okumaya sunulması ve en sonunda da
yasanın oylanması yapılmaktadır. Ancak Irak Parlamentosu'nda yapılan
oturumda yasanın gündeme alınabilmesi için gerekli oy çoğunluğu (yüzde 50
artı 1) sağlanamamış, 92 evet, 96 hayır, 11 çekimser oyla yasanın gündeme
alınması kabul edilmemiştir. Böylece yasanın daha ilk okuması bile
yapılmadan gündemden bir sonraki yasama dönemine kadar kaldırılmıştır.
Yasanın bir dahaki yasama döneminde tekrar gündeme getirilmesi mümkündür.
 
Yasanın gündeme alınmaması Türkmenlerde hayal kırıklığı yaratmış olsa da bir
sonraki dönemde tekrar gündeme getirilme imkanının olması önemlidir. Bu
süreçte Türkmen siyasetçilerin Türkmen yasasının tekrar gündeme getirilmesi
için yoğun kulis çalışmaları yapması önemli olacaktır. Ancak yasanın içeriği
itibariyle düşünüldüğünde, Irak Anayasası'nda tanınan haklarla benzeşen çok
yönünün olması, yasanın büyük bir kayıp olmadığını da göstermektedir. Burada
Türkmenler açısından bu yasanın ötesinde çok daha büyük sorunlar olduğunu
söylemek mümkündür. IŞİD'in 2014 Haziran'ında Musul'u ele geçirmesiyle
başlayan ve halen devam eden süreçte özellikle Türkmenlerin ve Türkmenlerin
yaşadığı bölgelerin güvenliğinin, Türkmenler açısından birincil önemde
olduğu görülmektedir. Zira Irak'ın kuzeyinde IŞİD'in etkinlik alanlarına
bakıldığında çatışma dinamiklerinin Türkmenlerin yaşadığı coğrafyada
seyrettiği ve doğrudan IŞİD'in Türkmenlerin hedef haline getirdiği
görülmektedir. Nitekim Telafer, Musul, Kerkük ve çevresi, Tuzhurmatu ve
köyleri, Amirli, Karatepe doğrudan IŞİD'in hedefi olmuş ve olmaya devam
etmektedir. IŞİD nedeniyle 300-350 bin arasında Türkmen'in yerlerinde göç
ettiği söylenmektedir.
 

 
IŞİD'in Telafer ve Musul'u ele geçirmesiyle buradan göç eden Türkmenler
dağınık bir biçimde göç etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca özellikle Tuzhurmatu
ve Amirli çevresindeki Yengice, Bastamlı, Çardaklı, Biravcılı, Karanaz gibi
Türkmen köylerini basan IŞİD'in buraları ele geçirmesi nedeniyle de buradaki
Türkmen nüfus da göç etmek durumunda kalmış ve böylece Irak'taki Türkmen
coğrafyası değişmiştir. Bu noktada Türkmenler açısından öncelikli durumun
Türkmen coğrafyansın korunması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla
birlikte mevcut durumda IŞİD tehdidi altında olan ve çatışma riski taşıyan
Türkmen bölgelerinin de korunması birincil derecede önemlidir. Bilindiği
gibi Türkmenlerin kendi silahlı bir gücü olmadığı gibi, Türkmenlerin
korunması konusunda Irak merkezi hükümeti yeterli desteği sağlayamamaktadır.
Nitekim Irak'ın kuzeyindeki çatışma hattı halen Türkmenlerin yaşadığı
Kerkük'ün çevresindeki Tavuk (Dakuk), Tazehurmatu ve Kerkük-Tikrit yolu
üzerindedir. IŞİD'in bu noktaları aşması ve Kerkük'e girmesi durumunda
Türkmenlerin korunması oldukça zor olacaktır. Bununla birlikte Kerkük'e göç
eden Türkmen mültecilerin sayısı da oldukça fazladır. Kerkük'e bir saldırı
olması durumunda Kerkük'e göç eden Türkmenler de yeniden hedef olacaktır. Bu
nedenle Türkmenlerin güvenliğinin sağlanmadan Türkmenlere tanınacak siyasal,
sosyal, ekonomik vb. bir takım hakların fayda getirmeyeceği, öncelikli
meselenin Türkmenlerin güvenliğinin sağlanmasının olduğu düşünülmektedir.
Aksi takdirde Türkmen coğrafyasının kalmadığı, Türkmen kimliğinin yok olduğu
bir ülkede Türkmenler için sağlanacak hakların da bir faydası olmayacaktır.
 
(1) Rapor için bkz.
 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201283_T%C3%9CRKMEN%20
KARAR%20METN%C4%B0.pdf
 
(2) Yasa taslağının tam metni için bkz.
 
http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/20131023_ekyasa.pdf
 
(3) Yasanın içerik olarak incelendiği detaylı analiz için bkz. Bilgay Duman,
"Irak'ta Türkmenlerin Statü Arayışı: Türkmen Haklarını Düzenleme Yasası",
http://www.orsam.org.tr/tr/OrtadoguTurkmenleri/yazigoster.aspx?ID=147,
 
Erişim: 4 Kasım 2014.
 
[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category güvenlik]
 
[tags TÜRKMEN DOSYASI, Irak, Türkmen Hakları Yasası, Türkmenler]
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 05 02:14AM +0200

[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category güvenlik]
 
[tags SURİYE DOSYASI, Suriye Muhalefeti, Siyasal Görünüm]
"DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 05 01:43AM +0200

[publicize twitter]
 
[publicize facebook]
 
[category istihbarat]
 
[tags AK PARTİ DOSYASI]

metin atamer

unread,
Nov 6, 2014, 6:24:06 AM11/6/14
to Turkiye-i...@googlegroups.com
Ayranı Yok İçmeye
Bu üç kelime beni çok eskilere götürür. İnsan yaşlanmaya başladığında hep eskileri ortaya koyup, onlar hakkında değerlendirme yaparmış. Benimkiside belki öyle bir şey olsa gerek.  Olayları yaşadığımız zaman üzerinde durmaz, hatta derinlemesine düşünme fırsatımız genelde olmazdı. Bunu sonra düşünürüz diyede bir saplantıya takılmazdık. Çocukken bir oyunumuz vardı, ‘uzun eşek ‘, belki  sizlerde hatırlarsınız. Uzun eşek oyununu yakın tarihte hiç bir okulda görmedim. Belki oynuyorlardır amma, oynamış olsalar bir yerlerde görürdüm diye düşünüyorum.
Yatılı okulda bu oyun çok revaçta idi. Bir çocuk yastık olurdu vede gövdesi geniş bir ağaca arkasını dayardı. Bir takım oyuncuları bu yastığa eğilir, iki ellerini yastığın bacaklarına kenetler, başınıda iki ayaklarının arasına yerleştirerek dayanırdı. Diğer takım arkadaşlarıda yine öndeki arkadaşının iki bacaklarının  arasına başını koyar, elleri ile ayaklarını tutarlardı.  Böyle bir zincir e diğer takım oyuncuları koşarak gelir, bu zincirin üstüne atlarlardı.
Genelde uzun eşekte yatan takımın en zayıf oyuncunun sırtına bütün diğer takım oyuncuları binmeye çalışırlardı. Böylelikle bu oyuncu bu yükü taşıyamazdı. ve neticede oyuncu çökerdi.  Eğer çökmesse uzun eşeğin üstüne binen takım kaptanı eli ile yastık olan çocuğa gösterek bir mani peşinden,  eli ile gösterdiği şeklin ne   olduğunu sorardı. ‘’ Attım attım ne attım’’ diye sorulan bu soruyu aşağıda yatan takım kaptanı bir seferde bilirse , yukardaki takım, bu sefer aşağıya yatardı. Söylenen bu maniler, şarkı edasıyla söylenir, bazende bu maniye birkaç katkılar yapılırdı;
-                  Ayranım yok içmeğe , Bindim uzun eşşeğe, Belim derman tutmuyor, Attım attım ne attım, Çatalmı ? Topuzmu ?   
Bu günlerde en çok konuşulan konuların başında Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden beri Cumhurbaşkanının oturduğu Çankaya yerine, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde  Recep Tayyip Erdoğan’ın emri ile bir firmaya yaptırılan yeni 300 bin metrekare kapalı sahası olan ve 199 bin metre kare arazi üzerine 1000 odalı bir SARAY olarak inşaa edildiğini gazetelerden okuduk.  
Tabii bu inşaatın Atatürk Orman Çiftliği üzerine yapılmasının yanında başka bir çok özellikleri içermekte. Bu inşaat Danıştayda açılan dava sonucunda yürütmeyi durdurma kararına rağmen , hukuksuz olarak inşaat devam ettirilip, bitirildiğini izledik. Oturma izni olmasa da,  yeni Cumhur buraya taşındı.   Eski Romanya Lideri Nikolay Çavuşesku’nun yaşadığı saray, bu saraydan biraz daha büyüktü.  Çavuşesku’nunda uçağıda vardı amma, işe yaramadı. Türkiye, Cumhur Başkanına tahsis edilmesi  için Recep Tayyip Erdoğan tarafından, bir küçük sarayı andıran özel uçak sipariş verildi. Bu uçan saray  geçtiğimiz günlerde hizmete girdi. Bu sefer DEVE kesmediler.  
Tam olarak değerini bilmemekle birlikte, uçağa harcanan paranın 436 milyon lira olduğunu duyduk.  Hem ATA Saray’a hemde Uçan Saraya  harcanan paranın, kişilerce telaffuz edilen toplam değeri 1 milyar 806 milyon lira. Bu rakkamı duyanların, on sene evvelki para değeri ile karıştırdıklarını düşünmekteyim. 1 Milyar 806 milyon lira , eğer saymaya kalkarsam kaç günümü alır bilmiyorum, veya yatak odanızdaki para makinasına koyarsanız, bir kaç günde sayabilirsiniz.
İsterseniz bu paraları saymak için Soma’da sevdiklerini kaybeden insanlara verin, onlar saysın, veya Ermenekte kömür ocağında mahzur kalan insanların yakınlarına verin, onlar Devletten haber beklerken saysınlar. Maaş bordrolarında 860 lira yazan bu  insanlar, bu kadar parayı saymayı en azından isteyebilirler. Bir iki ayrıntı bu arada gözden kaçmış olabilir:
 Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Çankaya’da ikamet etmeye devam edecekmi ? Yoksa bu arazi birilerine peşkeşmi çekilecek, kim bilir.
Bir başka detayda yeni yapılan saray özel bir yerde , Kara Kuvvetlerinin Kara Havacılık için kullandığı hava alanına , ve Etimesgut Hava Alanına bir kaç kilometre uzaklıkta.  
Ayranımız yok içmeğe, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
 
Metin Atamer 


On Thursday, November 6, 2014 12:08 PM, "Turkiye-i...@googlegroups.com" <Turkiye-i...@googlegroups.com> wrote:


    "çak bihaber Istanbul" <cakbi...@gmail.com>: Nov 05 02:58PM +0200

    *MERHABA*
     
     
     
    Merhaba Türkiye…
     
    Merhaba Dünyadaki Türkiyeliler…
     
    İnternetin hayatımızın hemen hemen her alanına girmesiyle birlikte bilgi
    teknolojilerindeki gelişim de hız kazanmıştır. Bilginin üretilmesi,
    depolanması ve paylaşılması noktasında ciddi bir artış olmuştur.
     
     
     
    Sevgi, emek ve sorumluluk duygularıyla paylaştıkça çoğalan *doğru* bilgiyi
    daha çok kişiye ulaştırabilmek bilgiyi arayanlar açısından ise ona en hızlı
    şekilde ulaşabilmek günümüzde oldukça önem kazanmıştır.
     
     
     
    Bu kapsamda: Başta Türkiye olmak üzere dünyada ki Türkiyelilere *bilgi
    kirliliğine *bulaşmamış *doğru *haberi en hızlı şekilde ulaştırabilmek,
    haberciliğin içerisine siz değerli okuyucularımızdan gelecek bilgi, yazı,
    fotoğraf, video ve haber değeri taşıyan her türlü dokümanı yayın masamızda
    değerlendirip paylaşabilmek amacı ve *‘Başka Bir Habercilik Mümkün’ *sloganıyla
    kurulan www.cakbihaber.com (Çak Bi Haber) yayın hayatına başlamıştır.
     
     
     
    Okuyunca aydınlanma yaşamamız muhtemel haberlerde buluşmak dileğiyle…
     
     
    Ali Hikmet VARHAN
     
    ÇAK Bİ HABER
    Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
    0542 329 15 13
     
    www.cakbihaber.com
    www.facebook.com/Cakbihaber
    www.twitter.com/Cakbihaber
    Melek Kaya <mele...@gmail.com>: Nov 04 09:21PM +0200

    Y- CHP demesek de , TAYYİP İN CEHAPESİ desek ????? Tayyip düştüğü kuyudan
    çıkamıyorken ve bu yüzden delirme alametleri gösteriyorken !!!! bizim
    vergilerimizi somüren tembel YECAHEPE bu durumu kullanmak varken neden
    rüşvetçi ve kaçakçı Tayyip in kuyruğunda dolanıyor ???? ABD ye """onu
    seçme bizi seç" diyorlarsa , ABD nin büyük kürdistan modelini Tayyip e
    ilan ettirecekler !! sonra da katledecekler !!! geriye iç savaş kalacak
    !!! o iş savaşı göremeyecek kadar beyin sahibi yoksa içlerinde ,
    sonrasında ne halt yiyeyecek bu parti ?? şimdiden tayyip in büyük uçağı
    ile Malezya ya kaçma planlarına girsinler !!!! bu ne aymazlık !!! ne ön
    görüsüz ödleklik !!!!
     
    Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Nov 05 02:46PM +0200

    Gazeteci, doktor Ceyhun Balcı alttaki yazısında diyor ki, "...Zaman aktı,
    tükendi! Uzunca zamandır izleyicisi olduğumuz sürenin sonuna gelindi!
     
    Ege Üniversitesi (emekli) öğretim üyesi Rennan Pekünlü yargının artık
    kesinleşmiş hükmü gereğince içinde bulunduğumuz ay içinde mahpus olmayı
    ekleyecek bunca sıfatına!
     
    Kan donduran, tüyler ürperten bir son! Hiç kuşkusuz öncelikle Pekünlü hoca
    için sıkıntılı ve olumsuz bir durum söz konusu!
     
    Ya bu duruma izleyici olan üçü bir yerde *insaymunlara* ne demeli?
     
    Yaptıklarını beğendiler mi acaba?
     
    Rennan Pekünlü ortaçağda yaşasaydı cezası kent meydanında diri diri
    yakılmak olurdu. Yirmi birinci yüzyılda yaşayarak canını kurtarmış oldu!
     
    Görmedim-işitmedim-bilmiyorum diyen üç maymunu bir araya getirme becerisini
    gösteren insanlar ne yaptılar?
     
    *Bölümündekiler ?*
     
    *Fakültesindekiler?*
     
    *Üniversitesindekiler?*
     
    *Kentindekiler?*
     
    *Ülkesindekiler?*
     
    Yeryüzünü paylaştığı diğerleri?
     
    Yanıtı bilinmeyen bir soru yok ortada!
     
    *Pekünlü'nün başına gelenler ve gösteril(mey)en tepki, esirgenen duruş,
    duyarsız yaklaşım konusunda fazlaca fikir vermiş olmuyor mu?*
     
    Yazıyı köşeli bir çıkışla bitirmek kaçınılmaz oldu!
     
    Bu çağda, hem de yasalara uyduğu için bir insanın başına bu geliyorsa ve
    buna karşılık insan yığınları üç maymun olmayı gururlarına
    yedirebiliyorlarsa "insan en yüce varlıktır" saptaması sorguya çekilmelidir.
     
    Bu, gerçeklikten çok olsa olsa bizim kuruntumuzdur!
     
     
     
    *http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan
    <http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan>*
    Melek Kaya <mele...@gmail.com>: Nov 05 07:42PM +0200

    Erdem Bey , sizi severek ve saygı ile takip edenlerden birisi olarak BİR
    KEZ DAHA GURUR DUYDUM SİZİNLE !!!!! adınız gibi ERDEMLİ bir insansınız
    !!!! teşekkürler !!!!
     
    Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 05 11:50PM +0200

    -
     
    *AMMAN DİKKAT! SİGARA FALAN İÇİP TERBİYESİZLİK ETMEYİN![?]*
    Cumhuriyet Gazetesi <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt>
    [image: Bir orantısız zeka pankartı)]
    <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt/photos/a.155534741138123.32906.153667584658172/920166781341578/?type=1>
    Cumhuriyet Gazetesi
    <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt/photos/a.155534741138123.32906.153667584658172/920166781341578/?type=1&fref=nf>
     
    *Adaletin en büyük düşmanı kendi hallerinden memnun olan kölelerdir.*
    Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 05 07:32PM +0200

    *Saygı Değer Prof. Dr. Tolga Yarman aşağıda anlatıyor... *
     
    *Onun anlattıkları, hepimizi utandıracak ! Başta Ege Üniversitesi'nin
    mensuplarını ! *
     
    *Saygın Yarman,*
     
    *İyi ki varsınız ! Sizinle aynı ülkenin vatandaşı olmak, başlı başına bir
    onurdur ! *
     
    *Olan biteni hiç ses çıkarmadan, adeta masa tenisi maçı izler gibi izleyen
    bu ülkenin Hukuk uzmanlarına, *
     
    *akademisyenlerine, umarız, örnek olursunuz! Sizden çıkan bu namuslu, gür
    sesi hepsi duyarlar !*
     
    *Sağ olun, var olun!*
     
    *Yürekten sevgi ve saygılarımızla,*
     
    *ULUSALCI GÖNÜLLÜLER *
     
    *Lale Gürman-Engin Demirkollu Sarıkartal-Sili Ozerdim-Nefise
    Yurtseven-Gülin Yıldırım-Hatice Metin- -Nazmi Doyan*-*Gülnar Erinç*-*Ahmet
    Erinç*-*Sıla Doğru*-*Güney Doğru*-*Arslan Adsız*-*Ramazan Saraçoğlu*-*Emre
    Özgen*-*Ela Korcan*-*Lale Korcan*-*Bahri Erdem*-*Serdar Okan*-*Sami
    Ayaz*-*Halil
    Yavru*-*Ergun Çağrı*-*Sündüz Çağrı*-*Halise Demir*-*Şenay Karlı*-*Kemal
    Karlı*-*Nermin Öz*-*Kemal Öz*-*Sadık Öz*-*Galip Çimenli*-*Kemal Çimenli*-*Sevil
    Zorlu*-*Şeniz Zorlu*-*Adnan Pars*-*Sevda Cura*-*Ahmet Demir*-*Zeki
    Demir*-*Süreyya
    Erdim*-*Hilmi Erdim*-*Dr. Ferit Erdim*-*Dr. Zafer Pektaş*-*Dr. Nazlı Uçan*-*Dr.
    Hüsnü Aydın*-*Dr. Kamuran GelenbeDr. Ahmet Lütfü SaraçDr. Ferzan
    İzmirli *-*Nermin
    Cebbar*-*Şevket Rodoplu*-*Şükriye Geldiay*-*İlter Geldiay*-*Sevil
    Yurtoğlu*-*Lebit
    Yurtoğlu*-*Kadriye Evkuran*-*Hayriye Evkuran*-*Sevilay Yargıcı*-*Feral
    German*-*Ayşen Kolcu*-*Sevin Kayabaysal*-*Pertev Kayabaysal*-*Lerzan
    Yurdatapan*-*Gülsün Kulalı*-*Koray Kulalı*-*Nuray Adalı*-*Çiçek Altaylı*-*Şekip
    Altaylı*-*Ayla Öksüz*-*Şermin Savat*-*Seyfi Savat*-*Durdu Hasoğlu*-*Galip
    Hasoğlu*-*Nazlı Niş*-*Hasan Niş*-*Füsun Alnıaçık*-*Giray Alnıaçık*-*Nişan
    Severcan*-*Mehmet Severcan*-*Nazlıcan Gümüşbaş*-*Dursun Gümüşbaş*-*Samiye
    Günlükçü*-*Yeter Gazioğlu*-*Seyit Gazioğlu*-*Sevin Arcan*-*Oktay
    Düzlük*-*Mehmet
    Emin Gün *-*Soner Bayır*-*Songül Bayır*-*Güner Kaptan*-*Neslihan Gün*-*Barış
    Can*-*Canan Can*-*Osman Evliya*-*Nil Evliya*-*Ülkiye Avcı*-*Kemal Avcı*-*Servet
    Avcı*-*Ahmet Acar*-*Pervin Acar*-*Şükrü Gülesin*-*Cahit Acıpayam*-*Lütfü
    Can Gürses*-*Ali Nusret Kanlı*-*Saliha Menevişli*-*Tayfun Tüylücan*-*Ali
    Servet*-*Mine Sazlı*-*Aydın Örme*-*Hasan Örme*-*Selim Güloğlu*-*Leyla
    Tanmak*-*Mustafa Tanmak*-*Ünver Taşçıoğlu*-*Meliha Taşçıoğlu*-*Erdem
    Tunç*-*Sıdıka
    Kayrak*-*Ayşe Kayrak*-*Avni Kayıral*-*Mesarret Kayıral*-*Selime
    Coşkuncan*-*Salih
    Arısoy*-*Filiz Arısoy*-*Olcay Yılgın*-*Selim Yılgın*-*Sevil Kapani*-*Benan
    Akşit*-*Selva Karacasu*-*Neşet Karacasu*-*Tunç Bilge*-*Yamaç Su*-*Sekine
    Kibirli*-*Günnur Bahçeli*-*Hasan Bahçeli*-*Halil Bahçeli*-*Ali Ekber
    Tütüncü*-*Korkmaz Elveren*-*Zişan Mutlu*-*Ziya Mutlu*-*Semih Akyakalı*-*Selim
    Akyakalı*-*Cemile Sazlı*-*Akın Sazlı*-*Ülkü Sönmezcan*-*Gülsüm
    Sönmezcan*-*Aylin
    Tapan*-*Vildan Tapan*-*Mustafa Rodoslu*-*Dürdane Rodoslu*-*Kamil İçli*-*Selma
    Yaşlı*-*Hüseyin Yaşlı*-*Berrin Soylucan*-*Yüksel Soylucan*-*Namık Zorlu*-*Vefa
    Zorlu *-*Nilgün Pusmaz *-*Hayal Kuleli*-*Orçun Kuleli*-*İlker Buğra*-*Soner
    Buğra *-*Dilek Karman*-*Vacide Karman *-*Saliha Karman *-*Mete Karman *-*Ümit
    Komanlı*-*Şükriye Komanlı*-*Defne Komanlı*-*Çetin Bora*-*Elvan Bora*-*Şeyma
    Burcu*-*Cengiz Burcu*-*Nerime Yılmaz*-*Atilla Yılmaz*-*Şule Görköy*-*Erdoğan
    Görköy*-*Fidan Albayrak*-*Doğan Albayrak*-*Kısmet Eray*-*Vasfi Eray*-*Seyfi
    Eray*-*Handan Eray *-*Sabite Alaylı*-*Kudret Alaylı*-*Firdevs Alakuş*-*Nimet
    Alakuş*-*Civan Vardar*-*Selime Vardar *-*Neslihan Gün*-*Mehmet Emin
    Gün*-*Meltem
    Selvi*-*Güneş Selvi*-*Kamer Konuk*-*Aysun Konuk*-*Kaan Yüce*-*Mustafa Kemal
    Alkan*-*Nabi Özturan*-*Hulusi Özturan*-*Adviye Özlü*-*Refika Özlü*-*Seyhan
    Korkmaz*-*İncila Korkmaz*-*Sevinç Peker*-*Haşim Peker*-*Emine Peker*-*Ruşen
    Peker*-*Bergüzar Köken*-*Kevser Köken*-*Nükhet Menet*-*Salih Menet*-*Haver
    Kurt*-*Esat Kurt*-*Yüce Kurt*-*Elva Kurt*-*Nurdan Kurt*-*Şule Görgülü*-*Zeliha
    Kutlu*-*Fethi Kutlu*-*Mehmet Ayaşoğlu*–*Sinan Ayaşoğlu*-*Sertap
    Küllahçı*-*Bengü
    Küllahçı*-*Meziyet Elmas*-*Ali Bilgin Elmas*-*Sabite Çiftçioğlu*-*Muzaffer
    Çiftçioğlu*-*Süreyya Alansu*-*Şakir Alansu-Seda Burkut*-*Sinan Burkut*-*Sevilay
    Büke*-*Aydın* *Büke*
     
     
     
     
    Sevgili Lale Hocam:
     
    Sizi ve Sevgili Dr. Ceyhun Balci'yi, mustesna duyarliliklarinizdan oturu
    yurekten kutluyorum.
     
    Su hususlari vurgulamadan gecemeyecegim.
     
    Degerli Rennan Pekunlu'nun basina gelenler Turkiye'de bir ilktir. Korkarim
    Dunya'da da bir ilktir.
     
    Olayin arkasinda ve sahada, belli bir ajansin, kamerasiyla beraber
    bulundugu ve sevgili ogrencilerimizi, "ajans rejisorunun" olaya
    azmettirdigi, tuyleri diken diken eden, bir vakiadir.
     
    Bu ogrencilerden hic birinin, egitimsel hic bir zarar gormediginin yeni
    olarak ortaya cikartildigi bir tarafa, Degerli Rennan'in ogrencileri olup
    olmadigi dahi meskuktur. (Oyle olup olmadigini pek yakinda anlariz.)
     
    Yargiya saygili olmak bir seydir, yarginin belli bir "adlî hataya" duçar
    oldugu kanaatini gelistirmek ve bunu beyan etmek baska bir seydir. Ortaya
    cikan yeni veriler uzantisinda, bu dava, "iade-i muhakeme" talebi
    gelistirilerek, bastan gorulecektir.
     
    Her hal-u karda konu AIHM'ne gitmistir. Ve korkarim Turkiye'yi, hem de cok
    yonlu, baska bir mahcubiyet beklemektedir.
     
    Siyaset semsiyesi altinda olmayan hic bir hukuk yoktur. Bu cercevede,
    siyasetcilerimiz, bir kez daha on uzerinde kocaman bir sifir almistir.
    Kardesim, ya baktigin yere git, ya da gittigin yere bak. Ogrenci'yi de
    Hoca'yi da aptal etmenin bir âlemi yok.
     
    Meslekdaslarini satan, mahkemeye, ogrenci devam cizlegelerini yollamayacak
    kadar alcalan universite yonetim anlayisini siddetle kiniyorum.
     
    Bir ikisi haric, su duruma bakip, iki cift laf etmeyen anli sanli
    anayasacilari, hat safhada sasirmis olarak, kiniyorum...
     
    Bir de "yeni anayasa" yapacaklarmis... .
     
    Yuh olsun be size!
     
    **
     
    Siniflarimda turbanli ogrencim cok oldu. Onlar'a her zaman cok musfik
    yaklastim. Ayirimci hic olmadim... Sevgili Prof. Pekunlu'nun de kendini
    bagli saydigi yasanin geregini hatirlatmanin disinda en kucuk bir sekilde,
    ogrencilerine yonelik bir sefkat noksani tasidigini dusunemiyorum.
     
    Ama sevgili cocuklar, siz, oyle bir surece alet ediliyorsunuz ki, ortadaki
    sozde gerekcelerle, hocalarini hapse yollayan, dunya tarihindeki ilk
    ogrenciler oluyorsunuz.
     
    Gidin catir catir, hocalariniza, inandiklarinizi soyleyin. Ama
    hocalarinizi, size donuk "tacizcilermis" gibi, "sikayet konusu" eylemeyin.
     
     
    Bize hanginiz daha cok bas kaldirirsaniz, bizim icin en makbul oaniniz
    odur, bunu bilin!..
     
    **
     
    Bu yaziyi okuyacak degerli muddeiler, bilmenizi isterim ki, ne yargi
    kararina bir saygi kusurum vardir, ne de, gorulmekte olan bir davayi
    etkilemek gibi bir amacim vardir.
     
    Galileler'in torunlari olarak, ne pahasina olursa olsun, cevremizden
    baslayarak, insanliga, dusunduklerimizi, soylemek gibi, bir borcumuz
    vardir.
     
    Ne pisirik aydin olur, ne maiyet memuru akademisyen... Ne de kiytirik
    siyaset adami...
     
    Tarih hepsini, Hekimbasi coplugunden beter coplugunde, gazini ayri
    cikartip, posasisini ayri oguterek, icigini cicigini yerle bir eder.
     
    Rennancim, cezaevinin keyfini cikart... Zihnini dinlendir... Oku, yaz,
    spor, yap, hepsi hepsi alti aylik bir tatile gidiyor gibisin... Iste bu!..
    Sevgili Esin de lutfen, bunu boyle bilsin!..
     
    Simdiden ozlemle kucakliyorum, gozlerinden opuyorum...
     
    Haziruna, guzel dileklerle, sevgiler, saygilar sunuyorum...
     
     
    T. Yarman, Prof. Dr.
    TUMOD Ist Sb Bsk,
    2009 - 2011
     
     
     
     
     
     
    05.11.2014 14:35 tarihinde, Lale Gurman yazdı:
     
    Gazeteci, doktor Ceyhun Balcı alttaki yazısında diyor ki, "...Zaman aktı,
    tükendi! Uzunca zamandır izleyicisi olduğumuz sürenin sonuna gelindi!
     
    Ege Üniversitesi (emekli) öğretim üyesi Rennan Pekünlü yargının artık
    kesinleşmiş hükmü gereğince içinde bulunduğumuz ay içinde mahpus olmayı
    ekleyecek bunca sıfatına!
     
    Kan donduran, tüyler ürperten bir son! Hiç kuşkusuz öncelikle Pekünlü hoca
    için sıkıntılı ve olumsuz bir durum söz konusu!
     
    Ya bu duruma izleyici olan üçü bir yerde *insaymunlara* ne demeli?
     
    Yaptıklarını beğendiler mi acaba?
     
    Rennan Pekünlü ortaçağda yaşasaydı cezası kent meydanında diri diri
    yakılmak olurdu. Yirmi birinci yüzyılda yaşayarak canını kurtarmış oldu!
     
    Görmedim-işitmedim-bilmiyorum diyen üç maymunu bir araya getirme becerisini
    gösteren insanlar ne yaptılar?
     
    *Bölümündekiler ?*
     
    *Fakültesindekiler?*
     
    *Üniversitesindekiler?*
     
    *Kentindekiler?*
     
    *Ülkesindekiler?*
     
    Yeryüzünü paylaştığı diğerleri?
     
    Yanıtı bilinmeyen bir soru yok ortada!
     
    *Pekünlü’nün başına gelenler ve gösteril(mey)en tepki, esirgenen duruş,
    duyarsız yaklaşım konusunda fazlaca fikir vermiş olmuyor mu?*
     
    Yazıyı köşeli bir çıkışla bitirmek kaçınılmaz oldu!
     
    Bu çağda, hem de yasalara uyduğu için bir insanın başına bu geliyorsa ve
    buna karşılık insan yığınları üç maymun olmayı gururlarına
    yedirebiliyorlarsa “insan en yüce varlıktır” saptaması sorguya çekilmelidir.
     
    Bu, gerçeklikten çok olsa olsa bizim kuruntumuzdur!
     
     
     
    *http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan
    <http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan>
    *

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    --
     
    *TÜRKİYE'DE TEK KİMLİK TÜRKLÜK'TÜR.*
     
    *"M. K. Atatürk"*
     
     
     
     
     
    --
    *TC Sili*
     
    [image:
    http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
    ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
    sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
    *MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
    *MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
    kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
    Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
    altına alınması, bu nedenle
     
    "*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
     
    TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
    türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
     
     
     
    [image: Resim]
     
     
    * ek* — (sıkıştırma hedefi:

    Türkçe
    [image: Dosya adı kodlama menüsü]
    )
    *ata ve bayrak.jpeg*
    31
    .
    .
    SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
     
    SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
     
     
    YURTTA SULH CİHANDA SULH
     
    PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
     
    K. ATATURK
     
    “Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
    Mustafa Kemal ATATÜRK
    "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 05 11:28PM +0200

    Aşağıdaki 5 dakikalık video'da "açılım" diye diye G.Doğu'lu (Türk Kürt
    Ermeni Arap her kökenden ve her inançtan) yurttaşlarımızın getirildiği
    noktayı,kimlerin eline nasıl teslim ve terkedildiğini ; "Çok açılma
    boğulursun" tabelesı için artık ne kadar geç kalındığını dinleyin..
     
    Aydoğan
     

     
    http://sozcu.com.tr/2014/gundem/pkk-ozerkligini-ilan-etti-639468/
     

     
    "PKK özerkliğini ilan etti"..
     
    Kasım 5, 2014 |
     

     
    HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu çözüm sürecinin nasıl bölünme
    süreci olduğunu tek tek örnekleriyle anlattı.
     
    Habertürk'te Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek programının dün akşamki
    konuğu, BDP-HDP dışında bölgedeki en güçlü "Kürt Partisi" HÜDA PAR Genel
    Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'ydu. Güneydoğu'daki PKK-KCK yapılanmasına
    ilişkin çarpıcı tespitlerde bulunan Yapıcıoğlu'nun iddiaları usta
    gazetecinin bile ağzını açık bıraktı.
     
    AKP'nin çözüm süreci adı altında tüm Kürtleri PKK'nın kucağına ittiğini
    savunan Yapıcıoğlu iddialarını somut delillerle anlattı. PKK tarafından
    kaçırılan vatandaşlar için polise başvurulduğunda bile çözüm adresi olarak
    BDP il binasının gösterildiğini anlatan Zekeriya Yapıcıoğlu "Adamlar bölgede
    mahkeme kurmuş durumda. İstediklerine ölüm istediklerine para cezası
    veriyorlar ve bunu devlet biliyor. Gidişat PKK önderliğinde bir özerk yapıya
    doğru gidiyor." dedi.
    "Kayhan kantarlı" <kayhank...@gmail.com>: Nov 05 07:52PM +0200

    BİR DE BASINA VERİYORLAR UTANMADAN...SANIYORLAR Kİ BU DİN BEZİRGANLIĞI İLE
    AKP OYLARINI ALACAKLAR.
     
    Kayhan Kantarlı
     
    İhraç edilmiş bir CHP üyesi
     
     
    --
    Kayhan KANTARLI
    e-mail: kayhank...@gmail.com
    Tel: (0532)-6301473
    "T.C. Mine Uysal" <mine....@gmail.com>: Nov 05 10:23PM +0200

    *Adaletin en büyük düşmanı kendi hallerinden memnun olan kölelerdir.*
     
     
     
    Gazeteci, doktor Ceyhun Balcı alttaki yazısında diyor ki, "...Zaman aktı,
    tükendi! Uzunca zamandır izleyicisi olduğumuz sürenin sonuna gelindi!
     
    Ege Üniversitesi (emekli) öğretim üyesi Rennan Pekünlü yargının artık
    kesinleşmiş hükmü gereğince içinde bulunduğumuz ay içinde mahpus olmayı
    ekleyecek bunca sıfatına!
     
    Kan donduran, tüyler ürperten bir son! Hiç kuşkusuz öncelikle Pekünlü hoca
    için sıkıntılı ve olumsuz bir durum söz konusu!
     
    Ya bu duruma izleyici olan üçü bir yerde *insaymunlara* ne demeli?
     
    Yaptıklarını beğendiler mi acaba?
     
    Rennan Pekünlü ortaçağda yaşasaydı cezası kent meydanında diri diri
    yakılmak olurdu. Yirmi birinci yüzyılda yaşayarak canını kurtarmış oldu!
     
    Görmedim-işitmedim-bilmiyorum diyen üç maymunu bir araya getirme becerisini
    gösteren insanlar ne yaptılar?
     
    *Bölümündekiler ?*
     
    *Fakültesindekiler?*
     
    *Üniversitesindekiler?*
     
    *Kentindekiler?*
     
    *Ülkesindekiler?*
     
    Yeryüzünü paylaştığı diğerleri?
     
    Yanıtı bilinmeyen bir soru yok ortada!
     
    *Pekünlü’nün başına gelenler ve gösteril(mey)en tepki, esirgenen duruş,
    duyarsız yaklaşım konusunda fazlaca fikir vermiş olmuyor mu?*
     
    Yazıyı köşeli bir çıkışla bitirmek kaçınılmaz oldu!
     
    Bu çağda, hem de yasalara uyduğu için bir insanın başına bu geliyorsa ve
    buna karşılık insan yığınları üç maymun olmayı gururlarına
    yedirebiliyorlarsa “insan en yüce varlıktır” saptaması sorguya çekilmelidir.
     
    Bu, gerçeklikten çok olsa olsa bizim kuruntumuzdur!
     
     
     
    *http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan
    <http://www.dagarcikturkiye.com/makale_detay.asp?id=1238&Ucu-Bir-YerdeGormeyen%C4%B0%C5%9FitmeyenBilmeyen-%C4%B0nsan>*
    Azerbaijani Community <a_c...@hotmail.com>: Nov 05 10:31PM

    Date: Mon, 3 Nov 2014 13:16
    From: a_c...@yahoo.com
    Subject: Türkiyə Azərbaycan'ın köməyilə Kibris sularinda neft çıxarmağa hazırlaşır
    To: A_C...@yahoogroups.com
    CC: butovaz...@yahoogroups.com; kibrist...@yahoogroups.com
     
     
    Türkiyə Azərbaycan'ın köməyilə Kibris sularinda neft çıxarmağa hazırlaşır Türkiyə Ağ dənizin (Aralıq dənizi) şərqində, tanınmamış Şimali Kipr respublikası sahillərində mübahisəli hesab olunan sularda kəşfiyyat işlərinə başlamaq üçün Azərbaycanla anlaşma əldə edib.Virtualaz.org saytı xəbər verir ki, bu barədə Yunanıstan KİV-ləri xəbər verir. Ağ dənizin mübahisəli sularında iri kondensant yataqlarının olduğu təxmin edilir. Bu yataqlarda kəşfiyyat işləri ətrafında yunan Kipri ilə Türkiyə arasında ciddi
    gərginlik var. Kipr əvvəllər İsrail şirkətlərini cəlb edərək həmin sularda kəşfiyyat işləri aparıb. Buna cavab olaraq Türkiyə yunan Kiprindən Ağ dənizdə birtərəfli qaydada kəşfiyyat işlərinin aparılmasını dayandırmağı tələb edib. 2011-ci ilin sentyabrında BMT Baş Assambleyasında çıxışı zamanı Türkiyənin o vaxtkı baş naziri Rəcəb Tayyib Ərdoğan beynəlxalq ictimaiyyəti yunan Kiprinin Ağ dənizdə birtərəfli qaydada apardığı neft-qaz kəşfiyyatını dayandırmağı tələb etməyə çağırmışdı. Ərdoğan bildirmişdi ki, əks halda Türkiyə “lazım olanı edəcək”. İndi yunan mənbələri xəbər verir ki, Türkiyə Ağ dənizdə neft-qaz kəşfiyyatı aparmaq üçün Azərbaycandan iki platforma kirayələmək məsələsində anlaşıb. Türkiyənin TPAO dövlət şirkətinin ARDNŞ-lə əldə etdiyi anlaşmaya görə, platformalar Şərqi Ağ
    dənizdəki 2 və 3 nömrəli bloklarda kəşfiyyat aparmaq üçün gələn ilin fevral ayında bölgəyə göndəriləcək. Yunan Kiprində nəşr olunan “Simerini” qəzetinin xəbərinə görə, Türkiyə ilə Azərbaycan arasında iki üzən platformanın kirayələnməsi barədə anlaşma bir həftə əvvəl əldə edilib. Tərəflər arasında aparılan danışıqlarda razılaşdırılıb ki, ARDNŞ TPAO-nun sərəncamına türk tərəfinin istədiyi kimi bir deyil, iki platforma verməyə hazırdır. Bu anlaşmaya əsasən ARDNŞ “Heydər Əliyev” üzən qazma qurğusunu və “Dədə Qorqud” qazma qurğusunu Türkiyə şirkətinə kirayəyə verəcək. Gözlənilir ki, tərəflər arasında əldə edilmiş anlaşma bu həftə rəsmən açıqlanacaq. Yunan mediasının ehtimalına görə, ARDNŞ iki üzən qazma qurğusunu Ağ dənizdəki mübahisəli sularda kəşfiyyat aparmaq üçün Türkiyəyə
    kirayəyə verməklə bu ölkədəki enerji layihələrini böyütməyə dəstək almaq istəyir. Belə ki, ARDNŞ Türkiyənin neft məhsullarının parakəndə satışı bazarında ən böyük paya malik “Petrol Ofisi”ni (PO) almağı planlaşdırır və bu məsələdə məsləhətləşmələr aparır. Bildirilir ki, ARDNŞ-in kirayə verdiyi üzən qazma qurğularının hər iki köhnə texnologiyalar əsasında inşa edilib. Onlardan biri ötən əsrin 80-ci illərində inşa edilib və suyun maksimal 600 metrə qədər dərinliyində kəşfiyyat apara bilir. Lakin Ağ dənizdəki “Afrodita” yatağında nəticələr almaq üçün azı 700 metr dərinlikdə kəşfiyyat aparmaq lazımdır. “Onasagori” adlı blokda kəşfiyyat işləri isə 800 metr dərinliyə qədər enə bilər. Kiprin enerji çevrələrindən bildirildiyinə görə, Türkiyənin kəşfiyyat aparmağa hazırlaşdığı 1, 2 və 3 saylı bloklarda
    nəticə əldə etmək çətin olacaq. Çünki ARDNŞ-in qazma qurğuları həmin bloklarda tələb olunan dərinlikdə işləyə bilməz. 02.11.2014
    Teleqraf.Az
    Stephen Bullard <bulla...@gmail.com>: Nov 05 06:31PM -0500

    We shot a commercial for the “Crash The Superbowl Challenge” currently
    entitled Hi-Ho Doritos. It can be viewed on the Doritos Crash The Superbowl
    Website at http://crashthesuperbowl.doritos.com/gallery/submission/1748
    well as on YouTube at http://youtu.be/qFG1JCQSZpQ
    Daryl Brown stars as himself, during a book-signing of his real-life
    publication, “My Father the Godfather”. Daryl just completed a nation-wide
    book tour which encompassed an 8 week journey logging more than 20,000
    miles around the United States, and over 150 Media interviews. Stops
    included CNN, FOX, WGN, SIRIUS Radio among a long list of additional media
    outlets. Daryl also appeared at more than 50 bookstores around the country.
     
    After all that, Daryl flew over to New York to work with Stephen Bullard,
    CEO and Executive Producer of All Er Nothing Productions to create Hi Ho
    Doritos.
     
    Stephen Bullard of All Er Nothing Productions LLC, is the Executive
    Producer, Director and Author of this commercial.
     
    Daryl Brown Bio: Music icon James Brown's son Daryl Brown was born in New
    Brunswick, New Jersey and grew up with a very clear understanding of who
    his father was…James Brown,
     
    The Godfather of Soul. Daryl played on countless James Brown smash hit
    songs and twice toured the world with his dad. Daryl has appeared on Jay
    Leno, David Letterman, BET, MTV and The American Music Awards to mention a
    few. Daryl has appeared in films such as Jackie Chan's “The Tuxedo” and
    more. Daryl is an artist, songwriter, musician and producer who is not just
    the son of music's most prolific artist, James Brown, but a shining star in
    his own right. Daryl took a little time away after the sudden passing of
    his father, best friend and mentor. However, Daryl is ready and poised to
    take the world by storm!
     
    In July 2014, Daryl authored a book about his legendary dad “My Father the
    Godfather” and just completed the first phase of his book tour which
    encompassed an 8 week journey logging more than 20,000 miles around the
    United States. Daryl’s book was consistently number 1 on Amazon under
    Ethnic and Ethnic International during the months of August 2014 and
    September 2014. The book has done extremely well at book stores, typically
    selling around 100 copies per signing event.
     
    Waldorf Publishing has partnered with The Fender Music Foundation and will
    be donating 5% of all book proceeds to the foundation.
     
    Contact Jahnavi Newsom to request an interview with Daryl Brown and Stephen
    Bullard.
     
    WaldorfP...@gmail.com512 202 2511Twitter: @WaldorfPress, Facebook:
    Waldorf Press
     
    www.MyFatherTheGodfather.com, ISBN: 9781633150829, the book is available in
    the Ingram Catalog
    Stephen Bullard and All Er Nothing Productions
    Facebook: http://www.Facebook.com/stephenbullard.399
    Twitter: @bullardsg2
    Instagram: http//www.Instagram.com/BullardStephen
    Google: Bulla...@gmail.com
    IMDB: http://www.imdb.com/name/nm5894632
    On Nov 5, 2014 4:39 PM, "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>
    wrote:
     
    "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 06 11:12AM +0200

    ---------- Forwarded message ----------
    From: Kocak Serdar <aaa.amer...@gmail.com>
    Date: 2014-11-05 9:07 GMT+02:00
    Subject: Şanghay Tren İstasyonu
    To:
    Azerbaijani Community <a_c...@hotmail.com>: Nov 05 11:38PM

    Date: Wed, 29 Oct 2014 15:40
    From: a_c...@yahoo.com
    Subject: Qardaş Türkiyəmizin Cuhuriyet Günün tebrik edirik ve ...
    To: A_C...@yahoogroups.com
    CC: butovaz...@yahoogroups.com
     
    Qardaş Türkiyəmizin Cuhuriyet Günün tebrik edirik ve Türkiyəmizə, Azerbaycanimiza ve bütün Türk Dünyasına daima uğurlar diləyirik. Azerbaijani Community Association- ACAO - Savyayin
    Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Nov 06 11:45AM +0200

    Profesör Renan etiket köpeği olmadı, hapse giriyor!
    <http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/profesor-renan-etiket-kopegi-olmadi-hapse-giriyor-640312/>
     
    Belediye Başkanı Hasan Akgün ilk ödülü en başarılı öğrenciye verdi.
    Garnizon Komutanı Albay Ayhan Akkaya da ikinci öğrenciye ödülünü sundu.
     
    Fotoğraflar çekildi.
    Anneler sevinçten ağladı.
    Sıra üçüncü öğrencideydi.
    "Cumhuriyet " konulu kompozisyon yarışmasında dereceye giren üçüncü
    öğrenciye ödülünü İlçe Kaymakamı Mustafa Hulusi Arat verecekti. Anons
    yapıldı. Kaymakam ödülü öğrenciye sundu.
    Elini tebrik için uzattı.
    Eli havada kaldı.
    Öğrenci türbanlıydı.
     
    * * * *
     
    Kaymakamın eli, yüzü buz kesti; "Bu türbanlı öğrenci; 2014 yılında 105 sene
    önceki 31 Mart İrtica Vakası (1909) dönemi Şeyhülislamı Musa Kazım
    Efendi'nin fetvalarına inandırılmış" diye düşündü. Aynı saatlerde Profesör
    Esat Renan Pekünlü bavulunu hazırlamıştı.
    14 gün kaldı.
    20 Kasım'da hapse girecek.
    2 yıl 1 ay hapis yatacak.
     
    * * * *
     
    Tanıyanlar anlatıyor.
    Profesör Renan saygılıdır.
    Öğrencisine sevgi doludur.
    Unvan esiri değildir.
    Koltuk köleliği yapmaz.
    Etiket köpeği olmaz.
    Laik düşünceye inanır.
    Hukukun üstünlüğüne bağlıdır. Astronomi, matematik, uzay ilmi öğretim
    üyesidir. Plazma fiziği ve manyetohidrodinamik alanlarında çok sayıda
    çalışması var. Profesör Renan Pekünlü, bir türbanlı öğrenciye; Anayasa
    Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını hatırlatıp derse
    almadığı için "öğretim hakkını engelledi" gerekçesiyle dava edildi.
    Din tüccarları yönlendirdi.
    Besleme basın ateşe başladı.
    Yargısız infazın en adisi yapıldı.
    Mahkeme ve üst mahkeme hakimleri, "tutanak düzenlemek ve tutanağa kanıt
    olsun diye fotoğraf çekmeyi öğretim hakkını engellemek saydılar" ve
    Profesör Renan'ı 2 yıl 1 ay hapse mahkum ettiler.
     
    * * * *
     
    Mahkemeler sormadı.
    Sayın türbanlı öğrenci.
    Siz hangi derse giremediniz?
    Hangi sınava sokulmadınız?
    Engellendim diyorsunuz.
    Kaldığınız tek ders var mı?
    Türbanlı öğrencinin girmediği ya da giremediği tek ders, tek sınav,
    kaybettiği tek dönem bile olmamıştı ama yargı ve yüksek yargı, Profesör
    Renan'ı mahkum etti. Üniversite yönetimi de Profesör Renan'a sahip çıkmadı.
    Adalet hançer yedi.
     
    * * * *
     
    105 yıl önce Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, "yürürlükteki hukuk kaideleri
    üstünde bir de Şeriat sınırı vardır, kadınların örtünmesi (tesettür-i
    nisvan) bu sınırlardan biridir. Tesettüre riayetsizlik dine hakaret sayılır
    ve Anayasa'ya aykırıdır" diyordu. Türkiye hukuku 105 yıl sonra Musa Kazım
    Efendi fetvasına vidalandı. Profesör Esat Renan Pekünlü hapse giriyor fakat
    üç-beş akademisyen hariç bütün üniversitelerde unvan, koltuk, etiket
    sahipleri susuyor.
    Unvan esirliği tatlı.
    Koltuk köleliği ballı.
    Etiket köpekliği kaymaklı.
     
     
    http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/necati-dogru/profesor-renan-etiket-kopegi-olmadi-hapse-giriyor-640312/

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
     
    --
     
    *TÜRKİYE'DE TEK KİMLİK TÜRKLÜK'TÜR.*
     
    *"M. K. Atatürk"*
    "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 06 03:58AM +0200

    "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 06 03:34AM +0200

    http://www.kardeskalemler.com/resimler/konferans-misrata.jpg
     
     
    KONFERANS
     
    LİBYA... MISRATA...
    OSMANLI BAKİYESİ KÖROĞLU AŞİRETİ
     
    Biz unutsak da tarih unutmuyor.
     
    I. Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçti.
     
    Geride bıraktıklarımızı biz unuttuk ama onlar var olma mücadeleleriyle kendilerini hatırlattılar.
     
    Arap baharı Arap kışına dönerken… Libya’nın iç savaş ve yıkım ortamında orada bıraktığımız ve unuttuğumuz Osmanlı bakiyesi Türkler ne yapıyor?
     
    Konuşmacı: Ali HAMMUDA (Libya Vakıflar ve Din İşleri Eski Bakanı)
     
    Yer: Kabakçı Konağı - Hamamönü - Altındağ /Ankara
    Tarih:7 Kasım 2014 Cuma
    Saat: 19.00
     
    (Arapça ve İngilizce'den Türkçe Tercüme yapılacaktır.)
     
    Avrasya Yazarlar Birliği <http://www.ayb.org.tr>
    "gabartigin" <gabar...@ttmail.com>: Nov 06 11:15AM +0200

    Sayın Arınç,
    Bir kimsenin bir nesneyi hak etmesi için kimi konularda hizmetlerinin olması, eserlerinin olması gerekir.Ülkemize sayısız hizmetleri olan, eserler bırakan devlet adamlarının Çankaya Köşkü- Pembe Köşk, Güniz sokakta ev gibi mütevazi barınakları oldu.
    Hak etmediği nesnelerle donatılanların havalarda dolaşırken-Hafazanallah- paraşütü açılmayabilir. Değil mi? Ziya Paşa ne demiş: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünnür rütbe-i aklı eserinde."
    Saygılarımla. Yalçın Tan
    ----- Original Message -----
    From: Turkiye-i...@googlegroups.com
    To: Özet alıcıları
    Sent: Wednesday, November 05, 2014 11:36 AM
    Subject: [TÜRKİYE:39492] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti
     
     
    Turkiye-i...@googlegroups.com Google Grupları
     
    Konu özeti
    Tüm konuları görüntüle
    a.. ORAJ POYRAZ'in "Ortaokul ders notundan derledim' yalani - 1 Güncelleme
    b.. Çağrı: Fatsa ve Ünye Siyanüre Direniyor - 9 Kasım Pazar BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI: - 1 Güncelleme
    c.. İhanetin Tezahürü - 1 Güncelleme
    d.. ATA Saray - 1 Güncelleme
    e.. PEKÜNLÜ'DEN ŞİKAYETÇİ OLANLAR ÖĞRENCİSİ DEĞİLMİŞ?! - 1 Güncelleme
    f.. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI VE PEKÜNLÜ DAVALARI - 1 Güncelleme
    g.. Kerbela gerçek mi? Ayşe Hür den ileti - 1 Güncelleme
    h.. KONYA VEKİLİ KART BUNLARI DERSE TARCAN VE ERTÜRK DE DER Kİ... - 1 Güncelleme
    i.. "ÖNCE VATAN" Fwd: Sayın Yılmaz Bey desteğinize ihtiyacımız var... - 1 Güncelleme
    j.. İstanbul'un Üç Perisi - 1 Güncelleme
    k.. DÖRTGÖT - 1 Güncelleme
    l.. Siz sevgili Dostlarımızı youtube kanalımızdaki videolarımızı izlemeye davet ediyoruz - 1 Güncelleme
    m.. CUMHURİYET OLMASAYDI… Nusret Kebapci - 1 Güncelleme
    n.. MUTLU olmak istiyorsan, MUTLU et !.. <3 - 1 Güncelleme
    o.. Siz Sevgili Dostlarımızı Youtube Kanalımıza Videolarımızı izlemeye davet ediyoruz. - 1 Güncelleme
    p.. İslam ordusu! (ERGÜN DİLER) - 1 Güncelleme
    q.. Y-CHP'DEKİ ÇÖZÜLME!.. - 1 Güncelleme
    r.. 05 kasım 2014 BİLGİ NOTU:(Susuzluk ölüme davet, göçe zorlamaktır) - 1 Güncelleme
    s.. HER GÜNE BİR AYET - 1 Güncelleme
    t.. ASİLLER VE VEKİLLER (Köşe Yazısı) - 1 Güncelleme
    u.. İZMİRİN DEVLERİNE NE OLDU - 1 Güncelleme
    v.. Haftanın Hikayesi: SATILIK KÖPEK YAVRULARI..! - 1 Güncelleme
    w.. TÜRKMEN DOSYASI : Irak'ta Türkmen Hakları Yasası ve Türkmenlerin Geleceği - 1 Güncelleme
    x.. SURİYE DOSYASI /// Suriye Muhalefetinin Siyasal Görünümü : Geriye Dönük Bir Analiz - 1 Güncelleme
    y.. AK PARTİ DOSYASI : SULTAN 1. TAYYİBETTİN BÖYLE İSTEDİ .... - 1 Güncelleme

    Sayın Arınç,
    Bir kimsenin bir nesneyi hak etmesi için kimi konularda hizmetlerinin olması, eserlerinin olması gerekir.Ülkemize sayısız hizmetleri olan, eserler bırakan devlet adamlarının Çankaya Köşkü- Pembe Köşk, Güniz sokakta ev gibi mütevazi barınakları oldu.
    Hak etmediği nesnelerle donatılanların havalarda dolaşırken-Hafazanallah- paraşütü açılmayabilir. Değil mi? Ziya Paşa ne demiş: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünnür rütbe-i aklı eserinde."
    Saygılarımla. Yalçın Tan
    ----- Original Message -----
    From: Turkiye-i...@googlegroups.com
    To: Özet alıcıları
    Sent: Thursday, November 06, 2014 12:48 AM
    Subject: [TÜRKİYE:39537] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 21 konu konuda 21 güncelleme ileti
     
     
    Turkiye-i...@googlegroups.com Google Grupları
     
    Konu özeti
    Tüm konuları görüntüle
    a.. TÜRBAN SORUNU DOSYASI : Prof. Dr. Renan Pekünlü davası - 1 Güncelleme
    b.. AK PARTİ DOSYASI : AKP YASAKLARINDAN BUNALAN VATANDAŞLAR GEMİDE İSYAN ÇIKARDI :) - 1 Güncelleme
    c.. PKK DA TÜKENİR // Ahmet Kılıçaslan Aytar - 1 Güncelleme
    d.. MK ULTRA PROJECT /// VİDEO : Electronic Chip in the New U.S. Passport - 1 Güncelleme
    e.. MK ULTRA PROJECT /// Microchips in our passports and credit cards : Are they safe ? - 1 Güncelleme
    f.. Dışarıdaki TÜRKLER üzer. Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı Bakiyesi Köroğlu Aşireti - 1 Güncelleme
    g.. "Aydın üze. görüşler" ve İŞTE AYDIN ! İŞTE OLMASI GEREKEN, BU !! - 1 Güncelleme
    h.. İSTİHBARAT DOSYASI /// Julian Assange : Google aslında sandığınız şey değil - 1 Güncelleme
    i.. KIBRIS DOSYASI /// Besim Baysal : Kıbrıs Sorununda Bilinen Gerçekler ve Komplo Teorileri - 1 Güncelleme
    j.. AK PARTİ DOSYASI /// ŞÜKRAN SONER : İktidarı, Devleti Ele Geçirip Çuvallamak... - 1 Güncelleme
    k.. CIA DOSYASI : ABD yeni bir istihbarat servisi kuracak - 1 Güncelleme
    l.. EMNİYET DOSYASI /// AV. Ali AKSOY : EMNİYET İSTİHBARAT ŞU AN PAPATYA FALI BAKIYOR - 1 Güncelleme
    m.. FW: OKUYUN VE VİDEOYU İZLEYİN LÜTFEN SÜPER - 1 Güncelleme
    n.. BND DOSYASI : Alman istihbaratı Uluslar arası işbirliği istiyor - 1 Güncelleme
    o.. İRAN DOSYASI /// İran İstihbarat Bakanı Allavi : ''Buşehr eyaletinde bir grup ajan yakalandı'' - 1 Güncelleme
    p.. MI 5 DOSYASI : İngiltere istihbaratı sosyal medya devleriyle işbirliği arayışında - 1 Güncelleme
    q.. DUYURU /// CHP MİLLETVEKİLİ ATİLLA KART : Ermenek faciası hakkında Meclis Araştırma Önergesi - 1 Güncelleme
    r.. Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı Bakiyesi Köroğlu Aşireti - 1 Güncelleme
    s.. İSRAİL DOSYASI : İsrailli emekli generallerden Netanyahu'ya uyarı - 1 Güncelleme
    t.. ALMANYA DOSYASI /// VİDEO : BATI ALMANYA İLE DOĞU ALMANYAYI AYIRAN UTANÇ DUVARI - 1 Güncelleme
    u.. ARAŞTIRMA DOSYASI /// KUDRET HARMANDA : ATATÜRK'ÇE DÜŞÜNMEK - 1 Güncelleme
    TÜRBAN SORUNU DOSYASI : Prof. Dr. Renan Pekünlü davası "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 06 12:22AM +0200
     
    PROF. DR. RENNAN PEKÜNLÜ’NÜN 2 YIL 1 AY HAPSE MAHKUM EDİLDİĞİ DAVA İNFAZ ERTELENEREK YENİDEN GÖRÜLMELİDİR !

    Bilindiği gibi bu gün de halen yürürlükte olan Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına karşın Üniversitelerde YÖK'ün dayatmasıyla başlatılan fiili türban serbestliğine karşı çıkarak, öğrencilere AYM Ve AİHM kararlarını anımsatıp bunlara uymaya davet eden Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü türbanlı bir öğrencinin şikayeti üzerine "Öğrenim özgürlüğü engellediği (!)" gerekçesiyle yargılandığı davada en üst sunırdan kesilen ceza ile 2 yıl bir 1 ay hapis cezasına mahkum edilmişti.

    Prof. Pekünlü bu mahkumiyeti onaylayan Yargıtay kararından sonra “Anayasa'ya aykırılık ve adil yargılama hakkının engellendiği" gerekçesiyle AYM'ne Mahkemesi'ne başvurmuş fakat türban serbestliği getiren yasalar hakkında laikliğe aykırılık ne nedeniyle bu gün de hala geçerli olan iptal kararlarını veren aynı AYM ne yazık ki bu başvuruyu reddetmiştir. Türkiye’deki hukuk yollarının bu şekilde tükenmesi üzerine Prof. Pekünlü AİHM’ne başvurmuş, ancak AİHM ‘den bu konuda henüz bir karar çıkmamıştır.

    Kesinleşmiş bu mahkumiyet kararının infazı Pekünlü’nün sağlık sorunları nedeniyle iki kez ertelendikten sonra ikinci erteleme süresinin 20 Kasım 2014 de dolmasıyla başlayacak ve Pekünlü bu tarihten itibaren 10 gün içinde cezaevine girecektir.

    Pekünlü'ye aynı gerekçeyle açılan davalar bitmek bilmiyor. Hiç şüphesiz dinci çevrelerin yönlendirmesiyle 4 kişilik başka bir türbanlı öğrenci grubunun şikayeti üzerine aynı gerekçeyle 1 dava daha açıldı ve bir diğeri de açılmak üzere. Bunların her birinde öğrenci başına 6 aydan az olmamak üzere yeni hapis cezaları söz konusudur. Durmadan yeni davalar açılması Prof. Pekünlü için psikolojik işkence olmanın ötesinde Laik Cumhuriyet ile hesaplaşmaya dönüşmüştür.

    Yeni davanın 23 Ekim 2014 günü yapılan duruşmasında şikayetçi öğrencilerin avukatı konuşmasına başlarken Prof. Pekünlü’ye geçen yıl verilen 2 yıl bir aylık habis cezasını ima ederek “sanık bu sürede gittikçe çökmüş ve yorgun görünüyor” demiştir. Avukatın bu sözleri hiç şüphe yok ki durmadan alçılan yeni davalarla Rennan Pekünlü’nün şahsında Laik Cumhuriyetten intikam alındığının itirafıdır. Adeta “bak seni hapse mahkum ettirmiştik…bu yetmez yeni davalarla seni süründürüceğiz! “mesajı verilmek istenmiştir. Yoksa hiçbir mahkemede müdahil taraf avukatı sanığa böylesine kin dolu bir hitapta bulunmaz, bulunamaz.

    Kamu oyunun dikkatini şu iki noktaya çekmek isterim;

    1. Pekünlü hakkındaki tüm bu davalarda şikayetçiler Prof. Pekünlü’nün öğrencilere yargı kararlarını anımsattığı uyarıları yaptığı tarihlerde türban yasağının kalktığını iddia etmektedirler. Bu külliyen yalandır. Çünkü Türban yasağına ilişkin anayasa mahkemesinin tüm kararları anayasadaki laiklik ilkesi yerinde durduğuna göre bu gün de aynen yürürlüktedir. Ve Pekünlüye verilen mahkumiyet kararında bireysel başvuruyu değerlendiren AYM’nin bu gerçeği görmezden gelmesi doğrudan bir anayasa suçu oluşturmaktadır.

    2. İşlenen Hukuk cinayetinin önemli bir unsuru da Prof. Pekünlü’nün adil yargılanma hakkının çiğnenmesidir; Şöyleki

    PROF. PEKÜNLÜ TÜRBANLI ÖĞRENCİLERE TÜRBAN YASAĞI İLE İLGİLİ AYM VE AİHM KARARLARINI ANIMSATARAK DERSLERE TÜRBANLA GİRMEMELERİNİ İSTEDİĞİ İÇİN "ÖĞRETİM HAKINI ENGELLEDİĞİ" GEREKÇESİ İLE HAPSE MAHKUM EDİLMİŞTİR. ANCAK BU HÜKÜM VERİLİRKEN MAHKEME ÖĞRENCİLERİN BU İDDİAYI KANITLAMALARINI İSTEMEMİŞTİR. ŞİKAYETÇİ ÖĞRENCİ MAHKEMEYE DEVAMSIZLIKTAN YA DA İDDİA ETTİĞİ ENGELLEME NEDENİYLE SINAVINA GİREMEYEREK KALDIĞI TEK BİR DERS BİLE GÖSTEREMEMİŞTİR. BU DURUMU PROF. PEKÜNLÜ KANITLAMAK İSTEMİŞ, ANCAK PEKÜNLÜ'NÜN ÖĞRENCİNİN DEVAM VE BAŞARI DURUMU HAKKINDA BİLGİ EDİNME HAKKI YASASINA GÖRE YAPTIĞI BAŞVURULAR İLGİLİ KURUMLARIN "HAYIR!" DUVARINA TOSLAMIŞTIR

    NE MAHKEME, NE YARGITAY VE NE DE AYM PEKÜNLÜ'NÜN ADİL YARGILANMA HAKKININ BU ŞEKİLDE ENGELLENMİŞ OLMASINI DİKKATE ALMAMIŞTIR. DELİL OLMADAN ADALET SAĞLANABİLİRMİ?

    SONUÇ OLARAK BÜYÜK BİR ADALETSİZLİK VE HAKSIZLIK SÖZ KONUSUDUR. BU ADALETSİZLİĞE KARŞI ÇIKMAK ve PROF. PEKÜNLÜ’NÜN KASIM 2014 SONUNDA BAŞLAYACAK İNFAZIN DURDURULARAK YENİDEN YARGILANMASINI TALEP ETMEK HUKUK DEVLETİ VE LAİKLİK CUMHURİYETTEN YANA HERKESİN GÖREVİDİR !

    Kayhan KANTARLI

    NOT: PROF. PEKÜNLÜ GEREK HAPSE MAHKUM EDİLDİĞİ DAVANIN ŞİKAYETÇİSİ OLAN ÖĞRENCİ VE AÇILAN YENİ DAVADAKİ ŞİKAYETÇİ TÜRBANLI ÖĞRENCİLERİN ÖĞRENİM HAKLARININ ENGELLENDİĞİNİ İDDİA ETTİKLERİ ÖĞRETİM DÖNEMLERİNDE DEVAMSIZLIKTAN KALDIKLARI TEK BİR DERS BULUNMADIĞINI GÖSTEREN BELGELERE ULAŞTIĞINI AÇIKLAMIŞTIR

    (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/133955/Olmayan_suca_ceza_verilmis.html) ve yine Işık Kansu'nun dün yayınlanan yazısında (http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/134015/Nasil_Olur_.html)


    [publicize twitter]

    [publicize facebook]

    [category istihbarat]

    [tags TÜRBAN SORUNU DOSYASI, Prof. Dr., Renan Pekünlü davası]

     
    Başa dön
    AK PARTİ DOSYASI : AKP YASAKLARINDAN BUNALAN VATANDAŞLAR GEMİDE İSYAN ÇIKARDI :) "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 06 12:21AM +0200
     
    VİDEO LİNK :

     

    http://www.youtube.com/watch?v=pPr2QOe70UU <http://www.youtube.com/watch?v=pPr2QOe70UU&feature=youtu.be> &feature=youtu.be


    MİNE KIRIKKANAT’IN YAZISI AŞAĞIDA. MİNE HANIM DA TESADÜFEN İSYAN ÇIKAN GEMİDE İDİ.

     

    Geçen çarşamba günü Kadıköy- Beşiktaş seferini yapan 15.15 vapuruna bindim. Alt arka salon yolcuları arasındaydım. Vapur kalktıktan kısa süre sonra, üç gencin oturduğu köşeden caz notaları yükseldi.


    Delikanlının biri gitar, öteki saksofon, genç kız ise mızıka çalıyordu. Ankara’nın Bağları türküsünü, başarılı bir caz yorumuyla çalıp söylemeye başladılar. Keyifle dinliyorduk.


    Ansızın ızbandut gibi bir çımacı girdi içeri. Hiddetli adımlarla gençlerin yanına gidip, bir şeyler söyledi. Gençler müziği kesti, ama kütük yasakçılara da şerbetli görünüyorlardı. Gitar çalanın, “Para toplamıyoruz ki, müzik ve şarkı da mı yasak?” diye sorduğunu duydum.


    Ansızın bir erkek yolcu fırladı kalktı yerinden. “Bu da mı yasak?” diye sordu, çam yarması vapur görevlisine. “Bu da mı?..” Bir başka yolcu, oturduğu yerden, “Biz şikâyetçi değiliz, canımız isterse para da veririz, sana ne?” diye bağırdı, kendisinden iki kat iri çımacıya.

    Derken, inanılmaz bir şey oldu, itiraz eden ilk yolcu, türküyü kaldığı yerden alıp, avazı çıktığı kadar bağıra bağıra söylemeye başladı:


    “Ankara’nın bağları da
    Büklüm büklüm yolları
    Ne zaman sarhoş oldun da
    Kaldıramıyon kolları!...”


    O ana kadar sessiz kalan kadınlar, erkekler, türküyü alkışlar eşliğinde, bir ağızdan söylemeye başlamasın mı?


    Yer yerinden oynuyordu.


    İçeri girerken afrından tafrından geçilmeyen çımacı, epeyce şaşkın ve ürkmüş, çıkıp gitti. Yolcuların, “Çalın çocuklar, çalın!” diye teşvik ettikleri genç müzisyenler, Ankara’nın Bağları’nı bitirip, Commandante Che Guevara ağıtına geçtiler.


    Salona, dokunanı çarpacak bir öfke egemendi.


    Kimi sözlerini bilmediği şarkıya “nını, nını” diye eşlik edip el çırparken, kimileri de yüksek sesle verip veriştiriyordu: “Mevlüt okusalar yasak değil tabii!”, “Suriyeli dilencilerin para toplamasına ses çıkarmazlar ama!..”

    Bazıları gençlerin yanına gidip, “Siz istemiyorsunuz, ben veriyorum!” diye ceplerine para tıkıştırdı. Beşiktaş’a yaklaşmıştık. Enstrümanlar kılıflandı. Müzisyenlerden gitarist olanı, “Desteğinize teşekkür ederiz” dedi. “Ama şimdi zabıtayı çağırmıştır bunlar, bizi iskeleden alacaklar. Birlikte çıkalım, belki bir şansımız olur...”


    Vapur iskeleye yanaşıyordu. Gerçekten de dört zabıta bekliyordu çıkışta, lumbozlardan görüyorduk. Yolcular ayağa kalkıp gençleri ortalarına alarak çıkışa doğru yürüdü.
    Küçük kızının elini tutan bir baba, müzisyenlere “Sizin eli boş çıkmanız daha doğru olur” dedi. “Verin bakayım şu gitarı bana!”


    Tüm gerçek cesurlar gibi, ufak tefek, kendi halinde bir adamdı. Aldı gitarı, bir elinde kızı, bir elinde gitar, ilerledi kapıya. Bir başka yolcu, saksofonu alıp astı omzuna. Genç kıza, mızıkayı cebine sokup, önden gitmesi söylendi. Eh, artık benim de bir şey yapmam gerekiyordu. Müzik üçlüsünün lideri olduğu anlaşılan gitariste yaklaşıp koluna girdim, “Sen benim oğlumsun, ben de senin annen, yürüyelim!” dedim.

    Müzisyenler, yolcuların nasıl gergin ve her birinin yaptığı her hareketin bir karar olduğunun, pek farkında değildi. Gençliğe özgü aldırmazlıkla durumu çok eğlenceli buluyor, kıkır kıkır gülüyorlardı. Oysa onlara sahip çıkanlar, kavgayı göze almışlığın sessiz ciddiyeti içindeydiler.


    Korumaya aldığımız gençlerin göremediği o vahim kararlılığı, onları bekleyen dört zabıta sezdi. Donup kaldılar. Gözlerinin içine baka baka, önlerinden geçip gittik, hep birlikte. Yola çıktığımızda, müzik aletlerini teslim alan gençler “Sağol abla, sağol abi!” cıvıltıları arasında uzaklaşırken, biz erişkinler aynı gergin sessizlik ve ciddiyet içinde dağıldık.

    Hava kurşun gibi ağır, sevgili okurlarım. Bu ülkede, azgın bir azınlığın sürekli tekmelediği mutsuz çoğunluğun öfkesi artıyor. Türkiye fokur fokur kaynayan bir kazan. Kapak henüz atmadı, çünkü itici gücüne henüz ulaşmadı. Bu çoğunluğa yön vermesi gereken muhalefet partileri, ne kaynayan öfkenin farkında, ne kendilerinden kesilen umutların...
    Sabır tenceresi ne zaman taşar, kapak nerede, nasıl bir gerekçeyle atar bilemem. Ama ufukta, hem iktidarın, hem de muhalefet partilerinin boyunu aşacak, atıllaşan siyasal arenayı basacak bir öfke selinin boğuk uğultusu büyüyor.

     

    (Mine Kırıkkanat / Cumhuriyet)

     

    -- DİPNOT>> Olaya ait videonun linki de geldi : <https://www.facebook.com/photo.php?v=10152183150029615> https://www.facebook.com/photo.php?v=10152183150029615

    Görüntüleri kaydeden Mehmet Deniz ve bizi videodan haberdar eden Burak Erdem'e ÇOK teşekkürle..

    [publicize twitter]

    [publicize facebook]

    [category istihbarat]

    [tags AK PARTİ DOSYASI, AKP YASAKLARI]

     
    Başa dön
    PKK DA TÜKENİR // Ahmet Kılıçaslan Aytar "Ahmet Kılıçaslan Aytar" <ahmetkilic...@gmail.com>: Nov 06 12:02AM +0200
     
    *PKK DA TÜKENİR *

    PKK terör örgütünün TBMM'de temsilcisi HDP milletvekilleri İdris Baluken,
    Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder çözüm sürecine ilişkin basın
    toplantısı düzenledi.
    Hükümete Öcalan'la yaptığı mutabakatın gereklerini şartsız yerine
    getirilmesi için ültimatom verdiler.
    "1-Gözlemci heyet, müzakere heyetleri ve sekreteryanın oluşturulması
    kararları hemen yerine getirilmelidir.
    2-Sayın Öcalan'a saygısızlık etmeyi aklınızdan geçirmeyin. Bunu bir daha
    aklınıza da dilinize de
    "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 06 10:53AM +0200

    ​​
     
    *Allah'ım Nefsime Takvasını Ver! *
     
    Cenâb-ı Hak buyuruyor:
    *…Her bir nefis ve onu düzenleyene, ona hem fücûru *(Allah’tan uzaklaştıran
    kötülükleri)*, hem de takvâyı *(Allâh’a yakınlaşma yolunu/vuslatı)
    * ilham edene yemin olsun ki, iç âlemini temizleyen, onu arındıran felâha
    ermiştir. Onu temizlemeyen, günahlarla örten ise felâkete
    ​​uğramıştır.” *(Şems,
    7-10)
     
    Rasûlullah (sav) buyurdular:
    *“Allâh’ım! Nefsime takvâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye
    edensin. Sen onun velîsi ve Mevlâ’sısın.”* (Müslim, Zikir, 73)
     
    --
    ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Nov 06 09:49AM +0200

    Değerli Arkadaşlar Ergün Dilerin bu yazısında isim vermeden sadece bir
    Mit-çi diye anlattığı kişinin Hapiste konuşmaması öldürüldüğünden şüphem
    olmayan Rahmetli Asker Kökenli bordo berelilerden Mi-ci kaşif Kozunoğlu
    olduğundan hiç şüphe duymuyorum. Bu yüzden Ergün diler yazısının kısa
    yolunu yazının başına ve altın eklediğim Vatan Gazetesi yazarı Sanem
    Altan'ın 2001 15 kasımında yazdığı Kaşif Kozinoğlu ile ilgili yorumunu da
    bu yazının altına ve o yazının kısa yolunu da en alta ekliyorum. Benim
    gönderdiğim yazılardan bir şey anlamadıklarını yazan arkadaşlarımızda
    sadece bu iki yazıyı dikkatle okurlarsa pek çok şeyleri anlamaya başlaya
    bilirler. Yine anlayamazlarsa zaten zaman harcayıp okumasınlar boşa zaman
    harcamamış olurlar..
    A.D.Şimşek
    *http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2014/11/05/bir-mitcinin-hikayesi
    <http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2014/11/05/bir-mitcinin-hikayesi>*
    Ergün Diler
    Bir MİT'çinin hikayesi...
    Türkiye ve etrafında *oyun içinde oyun *kurulduğundan bazı büyük gerçekleri
    atlıyoruz! Tarihin akış hızı bütün fotoğrafları net olarak görmemizi
    engelliyor! Hiç duraklamadan devam ettiğimiz için çok önemli ayrıntılar
    kenarda köşede kalıveriyor! Hiç kimse üzerinde düşünmüyor! Devlete
    yıllarını vermiş olan özel insanların bir çırpıda üzeri çiziliveriyor!
    Büyük katkıları olduğu halde unutmak için çok çaba harcanıyor!
    Bugün böyle bir ismi yazayım istedim!
    *Tabii hepsini değil!*Sadece ve sadece yazabileceklerimi! Çünkü tamamını
    yazdığımda gerçekten *DEVLETİN NE KADAR BÜYÜK*olduğu ortaya çıkardı! Bu
    gerçek çok kişiyi sevindireceği halde birilerini ürkütürdü! Buna gerek
    olmadığı için şimdilik bizi ilgilendirenle yetinelim...
    Paralel Yapı operasyonlarla *DARBEYE *eğilim duyanların yanı sıra masum
    olan çok kişiyi bir vesile ile tutup içeri attı!
    Yıllarca yatan oldu!
    Bunlardan biri de o *MİT*'çiydi!
    Afganistan'da görev yapıyordu! O bölgede efsane olduğu söyleniyordu!
    Büyük devletlerin *elini sokmaya korktuğu *her yerde onun izi vardı!
    Korkusuzca gezerdi oralarda! Türk bayrağından aldığı güçle girip çıkmadığı
    yer yoktu! Bir sabah telefonu çaldı!
    Gidip açtı! *TALİBAN, *daha sonra *CIA'da *çok ama çok üst düzey bir göreve
    gelecek olan *Amerikalı .............'yı*kaçırmıştı!
    CIA ayağa kalkmış, ancak elinden bir şey gelmiyordu! Kaçırılan Amerikalı
    istihbaratçıdan ümit kesilmişti! Bütün aramalara rağmen kaçıranlara bir
    türlü ulaşılamıyordu! Yani Ladin'in *"sözde yakalanmasını" *film yapıp
    insanları kandırmak gibi değildi her şey! Zordu!
    Hem de çok zor!
    Telefondaki Amerikalı *"Eğer siz yardım etmezseniz adamımız ölecek! Tek
    umudumuz sizsiniz!" *diyordu! Paralel'in hedefindeki MİT'çi demek çok
    önemliydi!
    MİT'in çok bilinen ismi hemen dışarı attı kendini! Ekibini topladı!
    Kısa bir araştırmadan sonra Amerikalı istihbaratçının nerede olduğunu
    tahmin etti! Plan yaptı! Çok zamanı olmadığını biliyordu! Gözle görülmesi
    mümkün olmayan bir yerde CIA ajanının izini buldu! Çok dikkatli olmak
    zorundaydı! Öyle biriydi zaten! Ekibiyle girip kan kaybından ölmek üzere
    olan CIA ajanını kurtardı!
    Taliban, nefret ettiği ajanın p....una şişe sokmuş ve taşla kırmıştı!
    *EN *bilindik
    işkence yöntemleri buydu! Bizim MİT'çi kaptığı gibi Amerikalı'yı hastaneye
    götürdü! Hayata döndürdü! O saatten sonra çok iyi dost oldular!
     
    *Amerikalı için en değerli insan bizim MİT'çiydi!*Derken burada
    operasyonlar peşpeşe gelmeye başladı! Tanıdığımız savcılar onun uzaklarda
    olduğunu bildiği için *MİT'e *devamlı yazı göndererek *İFADEYE *çağırıyordu!
    Hiçbir neden yoktu! Ama ısrar sürüyordu! Bunun üzerine MİT'çi, Müsteşar
    Hakan Fidan'a yola çıkmadan istifa mektubu gönderdi!
    İstifa dilekçesinin üzerindeki tarihi Fidan atacaktı! Açıktı tarihi! Ancak
    MİT'in yeni patronu istifa mektubunu işleme sokmak yerine *TERFi *verdi!
    Cevaben de *"Biz senden çok memnunuz!" *dedi!
    Ama Paralel savcıların ısrarı sürüyordu! Sonuçta daha fazla
    dayanamadı! *"Gitmemek
    olmaz" *diye düşündü! Yola çıkma kararı verdi!
    Onun gideceğini duyan Amerikalı istihbaratçı koşarak yanına geldi! Nefes
    nefese "Bosna ve Özbekistan pasaportun var! Buralarda büyük hizmetin var!
    El üstünde tutulursun!
    Sakın gitme, seni tutuklayacaklar!
    Gökyüzünü bir daha göremeyeceksin!" diye uyardı! Hayatta kalmasına karşılık
    olarak onun hayatını kurtarmaya çalışıyordu! Ama MİT'çi dinlemedi! Dev
    askeri kargo uçağına atladığı gibi Ankara'ya indi!
     
    *MİT'te her şey yolundaydı!*Sıradan bir ifade verilecek ve herkes yoluna
    gidecekti! Durum böyle olunca bizim MİT'çi Ankara'dan İstanbul'a geçti!
    Düne kadar çok kişinin girip çıktığı Beşiktaş'taki adliyeye girdi!
    Yıllarca spor yapan MİT'çinin en büyük özelliklerinden biri dik saçlarını
    arkaya taramasıydı! O ünlü şişman savcıyla bir araya geldi! Hiçbir sorun
    yoktu! Savcı anlamlı bir soru da soramıyordu! MİT'çinin kendi personeliyle
    telefonda konuşurken neden "*KODLAR" *kullandığını sordu!
    Gülümseyen MİT'çi *"Bundan daha doğal ne olabilir ki!" *diye cevap verdi!
    Şişman savcı bu cevaptan hoşlanmamış olacak ki kalkıp MİT'çinin saçlarından
    çekiştirdi ve *"Peruk mu kullanıyorsun yoksa!" *dedi!
    MİT'çi, işin renginin değiştiğini fark etti! Savcı da onun fark ettiğini
    fark etti!
    Konuşulacak pek bir şey yoktu!
    Savcı ayağa kalkarak *"Ben sizi salıvermeyeyim de hakim bunu yapsın!"
    *teklifiyle
    mahkemeye yolladı!
    Mahkemede sıranın kendisine gelmesini bekliyordu! Koridorda otururken
    kolunda cüppesi olan bir *HAKİM*yaklaştı ve kulağına eğildi! *"Siz Kaşif
    Kozinoğlu musunuz?" *diye sordu!
    Afganistan'dan gelen Kozinoğlu *"Evet!" *der demez hakim *"Ne olur dik
    durun ya da kaçın! Çünkü sizi tutuklayacaklar!" *diyerek bütün dengeleri
    değiştirdi!
    MİT'çi hala tutuklanması için bir neden göremiyordu! Bu nedenle kaçmak
    yerine mahkeme sırasının kendisine gelmesini bekledi! Davet üzerine salona
    alındı! MİT'in savcılığa gönderdiği hiçbir belge *DOSYANIN *içinde yoktu!
    Zaten hep böyle oluyordu!
    Teşkilat, Kozinoğlu'nun arkasında durmasına rağmen şişman savcı ile kendisi
    gibi kilolu olan diğer savcı belgeleri kaldırıp çöpe atmıştı! Hakimin
    önünde bulduklarına bakarak, yani savcılığın isteklerine uyarak karar
    vermesi gerekiyordu!
    Hakim terliyor, önündekileri okuyor, ancak bir karar veremiyordu! Dakikalar
    geçti! MİT'çi ne olacağını merakla beklemeye başladı! Terini silen hakim
    ayağa kalkarak arkasındaki kapıya doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı!
    *MİT'çi *şaşkındı! Hakim kapıya asılıp kendisine doğru çekti! Aradan
    süzüldü!
    Tam arkasından kapı kapanırken de *"Seni tutukladım!*" diyerek sırra kadem
    bastı! Hızla kaçtı!
    O andan itibaren *MİT'çinin SİLİVRİ *günleri başladı! Ancak teşkilat çok
    sayıda adam göndererek kendisini yalnız bırakmadı! Tansiyonu çıkıp, kalp
    krizi geçirirken de yalnız değildi! Tam teşekküllü ambulans gerektiği zaman
    da yalnız değildi!
    İşte Türkiye, uzaklardan emir alanların ülkeyi karıştırdığı bir dönemi
    yaşıyordu! Kapı kapanmadan önce de kendilerini kurtaracaklarını
    sanıyorlardı! *"Ya kurtaramazsak" *diye hiç düşünmüyorlardı!
    İkinci adımı olmayan bir oyun sahnedeydi! *Şimdi hesap edilmeyen ikinci
    oyun sahnede! *Önemli olan üçüncüsü!
    Bakalım orada kimi ne bekliyor olacak?
    Gazetevatan.com <http://www.gazetevatan.com/> » Yazarlar
    <http://www.gazetevatan.com/Yazarlar> » MİT’çi Kozinoğlu mahkemede ne
    anlatacaktı?
    MİT’çi Kozinoğlu mahkemede ne anlatacaktı?
     
    -
    -
    -
     
    Yorum Yaz
    <http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-411088-yazar-yazisi-mit-ci-kozinoglu-mahkemede-ne-anlatacakti-/>
    <http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-411088-yazar-yazisi-mit-ci-kozinoglu-mahkemede-ne-anlatacakti-/>
    15 Kasım 2011 Salı
    Sanem Altan <http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-yazar-tum-yazilar-174/>
    iletişim <sal...@gazetevatan.com>
    <http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-yazar-tum-yazilar-174/>
     
    Casus romanları heyecanlıdır...
     
    Eğlencelidir...
     
    Planlar, komplolar, suikastlar vardır...
     
    Bütün bunlar bir devletin, bir devlete istediğini yaptırabilmesi için olur.
     
    Birçok insan gibi ben de çok severim bu romanları...
     
    Zekice oyunlar kuran insanların usta bir bilardocu gibi ıstakayla bir topa
    vurarak, bütün topların birbirine vurmasını sağlamasını ve topların duruş
    biçimlerini değiştirmesini izlemek hoşuma gider...
     
    Bu tür romanları sevdiğim için gerçek hayatla ilgili ‘komplo teorilerini’
    de merakla okurum.
     
    İyi tezler her zaman dikkatimi çeker, göz ucuyla da olsa hep takip ederim
    devamında ne olduğunu...
     
    Bugün, okumaktan sıkılıp bir de ben böyle bir teori uydurayım istiyorum,
    istiyorum ama “uydurmak” mümkün olmuyor ki...
     
    Gazeteleri okuyorum, haberleri dinliyorum...
     
    Zaten her şey yeterince casusu romanlarına benziyor ya da her şey komplo
    teorileri gibi...
     
    Kendi kendinize bir hikaye ‘uyduramıyorsunuz’.
     
    MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun ölümü gibi...
     
    Kozinoğlu, ‘ağır spor’ sonucu kalp krizi geçirerek öldü Silivri
    Cezaevi’nde...
     
    Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Kaşif Kozinoğlu, Harp
    Okulu mezunu.
     
    Dağ komandosu eğitimi almış.
     
    Özel Harp Dairesi’nde (Bordo Bereliler) tim komutanı olarak çalışmış.
     
    Ardından MİT’e girmiş.
     
    Suriye, Bosna Hersek ve Afganistan’da görev yapmış.
     
    ‘Yoğun spor’ nedeniyle mahkemesine on gün kala kalp krizinden ölüyor...
     
    İnsan, ister istemez bu işin altında bir iş var diyor...
     
    Acaba mahkemede nasıl bir savunma yapacaktı Kaşif Kozinoğlu?
     
    İddianameye göre, Soner Yalçın’ın ofisinde bulunan ‘koz’ isimli dosyada
    MİT’e ait bilgi ve belgeler ile bazı AK Partililer hakkında istihbarat
    notları bulundu ve bu bilgilerin MİT mensubu Kozinoğlu tarafından
    sızdırıldığına inanılıyordu.
     
    Bu iddiaları reddetmişti Kozinoğlu, Soner Yalçın’ı tanımadığını
    söylemişti...
     
    Savunması hazırmış, hatta ölmeden az önce yine onun üzerinde çalışıyormuş
    koğuş arkadaşı emekli albay Hasan Atilla Uğur’un anlattığına göre...
     
    Belki de bir şey anlatmayacaktı ama bildiği çok önemli gerçekler olduğu
    kesin.
     
    Kozinoğlu kalp krizi geçirdikten sonra hemen dil altı hapı verilmiş.
     
    Söylentilere göre daha önceden bir kalp sorunu varmış. Kalp sorunu olan
    biri ‘yoğun spor’ yapar mı?
     
    Kozinoğlu 17.59’da kalp krizi geçiriyor. Ambulans, Kozinoğlu’nu 18.37’de
    cezaevinden alıyor, hastaneye girişi 19.15...
     
    Cezaevi ile hastane arasındaki mesafe 9 kilometre... O kadarcık yolu 38
    dakikada almış ambulans.
     
    Kısa bir yol için uzun bir süre.
     
    Mafyayla ilişkiler kurmuş, Susurluk’a adı karışmış, ona rağmen MİT’te
    yükselmeye devam etmiş, devletin içindeki neredeyse bütün kirli ilişkiler
    konusunda bilgi sahibi sağlıklı bir asker, tam mahkemeye çıkıp ifade
    vereceği sırada aniden ölüyor.
     
    Ölümüyle ilgili bilgiler ve açıklamalar çelişkilerle dolu.
     
    Kozinoğlu’nun öldürüldüğünden şüphe etmek için bir şey “uydurmaya” gerek
    var mı?
     
    Gerçekleri alt alta yazınca zaten kocaman bir komplo teorisi çıkıyor ortaya.
     
    Romancılara hiç ihtiyaç kalmıyor.
    http://www.gazetevatan.com/sanem-altan-411088-yazar-yazisi-mit-ci-kozinoglu-mahkemede-ne-anlatacakti-/
    Salih Arikan <slh.a...@gmail.com>: Nov 06 09:02AM +0200

    Merhabalar arkadaşlar
    Ben şanlıurfada bir lisede görev yapıyorum. Kütüphaneden sorumluyum.
    Kütüphanemizin romanlara ihtiyacı vardır.Bu konuda bize yardımcı olmak
    isteyenler bana guzel...@hotmail.com adresinden ya da 0530 771 05 64
    numaralı telefondan ulaşabilirler.
    ilgi gösterecek olan arkadaşlara şimdiden teşekkürler
    Saygılarımla
    Güzel Doğan
     
    gönüllümüz olurmusun
     
    http://www.dailymotion.com/video/x1mgabp_gonullumuz-olurmusun_news
     
    TÜRKİYE BEYAZAY DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ İLE İLGİLİ TÜM ETKİNLİK DUYURU VE
    HABERLERİMİZE FACEBOOK SAYFAMIZDAN TAKİP EDEBİLİRSİNİZ.
     
    https://www.facebook.com/turkiyebeyazaydernegiizmirsubesi
     
    Beyazay tanıtım video linglerimiz
     
    http://www.mynet.com/video/kanal/beyazayizmir
     
    http://www.dailymotion.com/beyazayizmir1995
     
    http://www.youtube.com/user/beyazayizmir
     
    msn yureks...@hotmail.com
     
    skp. saliharikan2
    http://www.blogcu.com/kullanici/beyazayizmir1995
    facabok. https://register.facebook.com/saliharikan2
     
    twitter. http://twitter.com/beyazayizmir
    mail grubuna katılmak icin
    beyazayizmirbilgi...@googlegroups.com
    <beyazayizmir%2Bsub...@googlegroups.com>
    gsm. 0506 514 96 93
     
     
     
    sabit.0232 483 10 44
    www.beyazay.org.tr
    ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Nov 06 08:33AM +0200

    İsrail Türkiyeyi arkasındaki güçlere parçalattırayım ve bu bölgede
    imparatorluk kurayım derken Bütün İslam aleminin kutsalına, ilk Kıblesi
    Mescidi Aksaya saldırmakla belasını bulacağı düğmeye bastığının farkında
    değil. Hızla geri çekilmez ise. Bu hareketi İsraili bu bölgeden bir daha
    dönmemek üzerine Allah tarafından son çıkarılışının sebebi olacak. Sonrada
    ne halt etmeye adam gibi insan gibi durmadık da artık temelli dönemeyeceğiz
    diye saçlarını başlarını yolacaklar.
    Allah Kurna da sana gelen iyilik Allah'dandır. Sana gelen kötülük ise kendi
    nefsindedir buyuruyor.
    İsrail Kuranın Allah katından olduğunu biliyor. Bile bile inkar ediyor. Ama
    dünyadaki cezasını kötülüğünden, Ahretteki cezasını ise bile bile inkar
    ettiğinden çekecektir. Önümüzde ki yıllar Türkiye ve bölge için çok
    sıkıntılıngeçecek ama sonunda bütün hesabı İsrail ödeyecektir. Demedi
    demesinler.
     
    İsrail <http://www.takvim.com.tr/Index/israil> terörü
     
    Keyfi uygulamalarla Mescid-i Aksa
    <http://www.takvim.com.tr/Index/mescidi_aksa>'ya girişleri kısıtlayan İsrail
    <http://www.takvim.com.tr/Index/israil> dün kutsal caminin içine girerek
    dehşet saçtı. İsrail askeri minbere postalla girip Kur'an-ı Kerim'leri
    yerle atınca Yahudiler bile duruma tepki gösterdi
     
    [image: İsrail terörü]
    *Terörist *devlet İsrail <http://www.takvim.com.tr/Index/israil>, keyfi bir
    uygulama ile 30 Ekim'den itibaren Müslümanlar'ın Mescid-i Aksa
    <http://www.takvim.com.tr/Index/mescidi_aksa>'ya girişini kısıtlarken bu
    durum Filistin tarafında tepki çekmiş ve Filistinliler bu hukuksuz yasağı
    protesto etmeye başlamıştı. Katil İsrail, dün ise bir adım daha ileri
    gitti. *İsrail askerleri, sabah saatlerinde yaklaşık 100 Yahudi'yi Aksa'nın
    ağlama duvarına bakan Megaribe kapısından içeriye almasına tepki gösteren
    Filistinliler ile İsrail askerleri arasında çatışma çıktı. *Mescid-i
    Aksa'nın içerisine giren 100 kadar İsrail askeri cami avlusunu savaş
    alanına çevirdi. İsrail askerleri, *Filistinliler'in üzerine plastik mermi,
    ses ve gaz bombalarıyla müdahale etti. *Bu sırada Aksa içinde bulunan *Kıble
    Camisi'ne sığınanlara da şiddet uygulayan İsrail askerleri, Kıble
    Camisi'nin içerisinde postallarıyla gezerek göstericileri tartakladı,
    Kur-an'ları yerlere attı.*İsrail yönetimi olayın ardından Mescid-i Aksa'ya
    giriş çıkışları saat 08.00 ila 10.00 arasında kapattı. İçeride bunlar
    yaşanırken, Mescid-i Aksa'nın dışında da gerginlik sürdü. Hıtta kapısının
    önünde toplanan Filistinliler, İsrail askerlerini protesto etti.
    Göstericilere müdahale eden İsrail askerleri, bir kez daha plastik mermi ve
    ses bombasıyla saldırdı.
     
     
    *1967'DEN BERİ İLK KEZ*
    İsrail'in bir kez daha insan haklarını hiçe sayarak yaptığı bu zulüm
    karşısında İsrailli Yahudiler bile tepki gösterirken, İsrail ile arası iyi
    olan Arap ülkelerinden olan *Ürdün, Tel Aviv'deki büyükelçisini istişareler
    için Amman'a geri çağırırken, yapılan açıklamada, İsrailli askerlerin
    giriştiği eylemin resmi kanallardan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne
    taşınacağı belirtildi. *İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, olayın
    ardından yaptığı açıklamada, utanmadan Filistin Devlet Başkanı Mahmud
    Abbas'ı ve Hamas'ı gerilimi yükseltmekle suçladı. Mescid-i Aksa'nın
    yönetimini üstlenen İslami Vakıflar Dairesi Müdürü Azzam Hatib ise yaptığı
    açıklamada "Yaklaşık 300 İsrail askeri Mescid-i Aksa'yı bastı. Askerlerin
    bir kısmı Kıble Mescidi'nin içinde mihrab ve minberin yer aldığı bölgeye
    postallarıyla girdi" dedi. *İsrail askerlerinin 1967'den beri ilk kez
    mescidin içine postallarıyla girdiğini *kaydeden Hatib, "Bu çok tehlikeli
    bir adım. Daha önce olmamıştı. Kabul edilemez bir durum. İsrail bunun
    sonuçlarına katlanacaktır" ifadelerini kullandı.
     
    *SON SALDIRIYA MİSİLLEME*
     
    *İsrail *askerlerinin Mescid-i Aksa'yı işgal etmesinin kent sokaklarındaki
    yansıması ise daha şiddetli oldu. *Kudüs tramvay hattının duraklarından
    birine minibüsüyle dalan İbrahim Akkari adlı Filistinli; bir polisin
    ölümüne, 13 kişinin de yaralanmasına yol açtı. *Güvenlik kuvvetleri
    Akkari'yi olay yerinde vurarak şehit ederken, yaralılardan ikisinin
    durumunun kritik olduğu belirtildi. Gün boyu cami çevresinde çıkan
    çatışmalarda ise 27 Filistinli yaralandı. İsrail askeri ise tutuklama
    yapmadıklarını belirtti.
     
     
    *AKSA İNTİFADASI*
    İsrail askerinin Mescid-i Aksa'yı adeta talan etmesi üzerine dünya çapında
    gösteriler yapıldı. Yaz aylarındaki Gazze saldırısında söylenen yeni
    intifada iddiası yine gündeme geldi.
    *http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/11/06/israil-teroru
    <http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/11/06/israil-teroru>*
    "Erdal İZGİ" <erda...@hotmail.com>: Nov 06 08:23AM +0200

    İRAN’DA KADININ YİĞİTLİĞİ SÖKMEZ! / Erdal İZGİ /
     
     
     
    Ah be Gonçeh.
     
    İngiliz vatandaşı da olsan ne yazar?
     
    Aktivistliğin kime söker?
     
    Neye kafa tutar…
     
    Nelere diklenirsin…
     
    Nerede yaşadığını, nasıl yaşanacağı bilmez misin?
     
     
     
    ***
     
    Ah be güzel kızım.
     
    Senin neyine gerek.
     
    Voleybol maçına gitmek.
     
    Erkeklerin mücadelesini seyretmek.
     
    Uluslar arası karşılaşmaymış…
     
    İzledin de başın göğe mi erdi?
     
    Bak demir parmaklıklar arasındasın.
     
    Sonun ne olacağı belli mi?
     
    Daha önünde 364 gün daha var.
     
    Güneşle buluşmak, insanı görmek için.
     
     
     
    ***
     
    Ah be Gonçeh Gawani.
     
    Seninki bile bile lades.
     
    Görüp yaşamıyor…
     
    İran’da kadınların neler çektiğini bilmiyor musun?
     
    Baban bile olsan erkeklerin…
     
    Kadının baş kaldırmasına izin vermeyeceğini.
     
     
     
    ***
     
     
     
    Ah be kara gözlü yavrum.
     
    Dar elbise giymenin…
     
    Dövme yaptırmanın…
     
    Renkli eşarp takmanın…
     
    Sevgililer gününü düşünmenin…
     
    Harry Potter filmi seyretmenin…
     
    Siyasal bilgiler okumanın…
     
    Rap müzik dinlemenin…
     
    Yasak olduğunu biliyor da…
     
    Erkeklerin arasına karışmanın kabul edilemez günah olduğunu hatırlayamadın mı?
     
     
     
    ***
     
     
     
    Ah be Acem evladı.
     
    Daha 24 yaşındasın. Annen sana öğretmedi mi?
     
    İran’da İslam adına…
     
    Sözde dinin gereği…
     
    Kadının kaderinin siyah olduğunu.
     
    Çevrende dikkatini çekmedi mi?
     
    Kadınların kıyafetleri gibi…
     
    Kaderleri…
     
    Gelecekleri…
     
    Özgürlükleri…
     
    Yaşamları kapkaradır.
     
     
     
    ***
     
     
     
    Ah be kafasız kızım.
     
    “ Yassak” demelerine rağmen…
     
    Kör gözüm parmağına misali…
     
    Niye gidersin voleybol maçına?
     
    Kızacaklarını, kolundan tutup, götüreceklerini…
     
    “Rejime karşı propaganda” uydurmasıyla zindanlara atılıp, güzelliğinin solacağını.
     
    Kadın hakkı, özgürlüğü konusunda dünyanın sessiz kalacağını…
     
    Nasıl kestiremezsin?
     
     
     
    ***
     
     
     
    Ah be Donkişot ruhlu Gonçeh.
     
    Hiç mi kitap okumadın?
     
    Okusaydın, beynine yazardın.
     
    İran’da dünyaya dişi gelmenin…
     
    Ayağında pranga, sırtında kalburla dolaşmak olduğunu.
     
     
     
    ***
     
     
     
    Ah be deli yürek yavrum.
     
    Unutma!
     
    İran’da özgür kadın…
     
    Ruhu ölü kadındır!
     
     
     
     
     
    *************
    hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Nov 06 08:16AM +0200

    Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
    Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve
    bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" diyenlerdir. İşte
    onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla
    mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla
    karşılanacaklardır. Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne
    güzel bir konaktır!
    Furkân suresi 74-76
    Ayranı Yok İçmeye.doc

    Bilal Sürgeç

    unread,
    Nov 8, 2014, 4:12:47 AM11/8/14
    to turkiye-i...@googlegroups.com
    TC İnkılap Tarihi öğretmeniyim bunu m3 kaydetmek istiyorum youtubeden yayını var mı


    To: Turkiye-i...@googlegroups.com
    From: Turkiye-i...@googlegroups.com
    Subject: [TÜRKİYE:39658] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti
    Date: Fri, 7 Nov 2014 15:31:24 +0000

      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 07 05:17PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: tuncay sak <tunca...@hotmail.com>
      Tarih: 7 Kasım 2014 11:46
      Konu: FW: İlt: FW: PLAYBOY TAKVİMİ
      Alıcı:
       
       
       
       
       
      *Tuncay SAK*
       
       
      ------------------------------
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:23PM +0200

      ---------- Forwarded message ----------
      From: <gti...@aol.com>
      Date: 2014-11-06 22:46 GMT+02:00
      Subject: 10 KASIM 1938 - NOVEMBER 10, 1938 - 10. NOVEMBER 1938
      To
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      *Bunlar Kemalist propagandadan ibarettir. Ataturk soyle idi, boyle idi
      iddialarinin hic birisi dogru degildir. Dogru olmadigini bircok kereler
      kanitladim. Aksini soyleyenle tartisabilirim. Kemalistlerin yazdiklarindan
      Fransizlar dogru mudur, degilmidir diye hic sorgulamadan kopye etmisler.
      Gunes*
       
       
       
      -----Original Message-----
      From: a.gee <a....@hispeed.ch>
      To: Undisclosed-Recipient:;
      Sent: Thu, Nov 6, 2014 1:06 am
      Subject: 10 KASIM 1938 - NOVEMBER 10, 1938 - 10. NOVEMBER 1938
       
       
      *http://youtu.be/AJ4f7-N6KYQ <http://youtu.be/AJ4f7-N6KYQ>*
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      GAZI MUSTAFA KEMAL ATATURK 1881 – 1938 Turquie, tu dois Ataturk a
      dieu et le reste a Ataturk Daniel Dumoulin. Ecrivain belgique 10 KASIM
      1938 Komutan olarak tek bir askerini dusmana teslim etmemis(2); Ric'at
      halinde bile askerini bozguna ugratmamis(2); Rakibini, dostunu, dusmanini
      hic bir zaman asagilamamis, kucumsememis ve bundan dolayi 17 senelik
      bilfiil cephe hayatinda tek bir yenilgiye ugramamis(4); Birinci dunya
      savasinin en son terfi eden en genc generali(1); Kendisine verilen her
      gorevi eksiksiz tamamlamis; Vatan ve milleti icin sihhatini bile feda
      etmekten kacinmamis, kendisine en yakin annesinden, hatta canindan bile
      ustun tutmus; Sahsi menfaati olmaksizin sade vatani ve milleti icin ihtilal
      yapan dunya tarihinin tek onderi; 20nci yuzyilin gidisatini degistiren(2),
      Turk milletinin, tarihte The Rebirth of a Nation olarak bilinen, yeniden
      dogusunu ve onu Anadolu topraklari uzerinde yasamasini saglayan; 24 temmuz
      1923 Lausanne anlasmasiyla ilk defa Dogu'nun karsisinda Bati'nin basini
      egdirten(3) dunya tarihinin tek onderi; Askeri ve bilhassa siyasi sahnede,
      birinci dunya harbinin cikarttigi tek ve 20nci yuzyilin ilk onderi ve dunya
      tarihinin ender insani (Man of Enlightenment); 1453 ten beri bir gun bile
      harp yuzu gormeyen, hava hucumuna ugramamis, kalbimizdeki Istanbul'un
      ikinci ve son fatihi. Asya kitasinin kapisinda Bati nin Dogu ya(4)
      yayilmasini onleyen ilk lider Turk milleti 20nci yuzyilda, birinci ve
      ikinci dunya harpleri (918-1939) yillari arasinda, 1776 da amerikan
      milletinden sonra, Avrupa devletlerinin somurgeci siyasetine, Ataturk un
      onderliginde, basariyla direnc gosteren ikinci millettir. Ucuncu bir millet
      yoktur. "I don't act for public opinion; I act for my nation and for her
      satisfaction!" A brilliant soldier, a revolutionary statesman, creating a
      nation and a homeland! A man who joined his fate with destiny of his
      nation. Emerging as a military hero at the Dardanelles in 1915, he became
      the charismatic leader of the Turkish national liberation struggle in 1919.
      As the undefeated commender in WW I he blazed across the world scene in the
      early 1920s as the triumphant commander who crushed the invaders of his
      country, leading his people in their struggle against the invading Greek
      forces and won back their independence. In 1923, on the ruins of the
      defunct Ottoman Empire, he founded and became the first president of the
      Republic of Turkey. Mustafa Kemal Ataturk is considered a hero by many
      people of Turkish descent, and by many leaders around the world. He
      established democracy, under single party rule in Turkey, and created
      significant reforms in there. His policies championed public education in
      what had previously been a mostly illiterate country, extolled the virtues
      of Westernization, created reforms for women, and promoted peaceful
      relationships with Europe and America. Though he sometimes led the country
      in an autocratic way, he is still considered a fantastic leader. He earned
      the respect of people like General MacArthur, and has been honored by the
      United Nations, President Kennedy, Queen Elizabeth II, by such world
      statesmen as Lloyd George, Churchill, Roosevelt, Nehru, de Gaulle,
      Adenauer, Bourguiba, Nasser, and countless other world leaders (past and
      present) as a true example of leadership, progressiveness, and social
      reform. A White House statement, issued on the occasion of "The Ataturk
      Centennial" in 1981, pays homage to him as "a great leader in times of war
      and peace". It is fitting that there should be high praise for Ataturk, an
      extraordinary leader of modern times. Although Ataturk s vision of making
      Turkey a part of West was not fully realized, it is far from being a
      complete failure. There is no way and no use to compel the nation to return
      to the Ottoman time.because today Turkey, close to her 90th anniversary,
      founded in 1923, is significantly the oldest state uninterruptedly
      surviving all the other states founded in the 20th century. With the
      seeds of democracy he planted, the nation he cultivated, endured
      tribulations both from the inside and the outside for decades, some called
      him fashist, some called him communist and others called him dictator. But
      his people, disregarding what others said, called and is still calling him
      Ataturk, Father-Turk. Azmi Guran (saw him closely and witnessed his
      time)
      Mustafa Kemal Ataturk: A Childhood
      Recollection.
      Contemporary Review. Oct. 1998. YURTTA SULH, CIHANDA SULH. PEACE AT
      HOME PEACE ON EARTH M. Kemal
      Ataturk
      Her gecen yil onu daha da iyi anliyoruz... Her gecen yil onu daha da
      ozluyor ve ariyoruz... Ataturk umuzun son yolculugu video
      http://youtu.be/TYPXzM2QYQY
       
      M.
       
      THE WORLD PAYS TRIBUTE TO ATATURK: TESTIMONIALS BY WORLD
      LEADERS, POLITICIANS, CELEBRITIES, PERFORMERS AND FAMOUS PERSONALITIES
      (in alphabetical order) Mustafa Kemal Pasha has a pedestal in the heartof
      every true Turk, even among those who have been irretrievably wronged by
      him. Halide Edip ADIVAR (1884-1964). Novelist,; political leader;
      corporal in the Turkish army during the Independance War 1920-1922 Genc
      nesle mensup bir sanatkarimizin Ataturk u asagilamaya calisanlara ornek
      sozu: Turk bir anne ile Amerikali bir babanin kiziyim. Ama ne mutlu
      Turkum diyene. Cunku her seyden once ben Turk um ve bir Ataturk kiziyim.
      Ataturk olmasaydi, ben bugun burada olamazdim. Su anda sahip oldugumuz
      butun ozgurlukleri, keman calma ozgurlugumu, sizinle sohbet etme
      ozgurlugumu Ataturk e borcluyum. Muzigimle vatanima ve Ataturk e borcumu
      odemeye calisiyorum. Canan Leslie ANDERSON. San’atkar, muzisyen,
      violonist Ataturk, buyuk bir millet icin umudun bile tukendigi bir donemde;
      'Insaf ve merhamet dilenerek bagimsizlik korunamaz' dusuncesiyle ortaya
      cikmis, milletini orgutlemis, buyuk bir bagimsizlik mucadelesi vermistir.
      Verdigimiz Kurtulus mucadelesi ayni zamanda antiemperyalist bir ozellige de
      sahiptir.Ataturk, Turk milletinin icerisindeki bagımsizlik atesini yakmis,
      Canakkale Savasi’nin ardindan tum dunyaya bu milletin ayagina pranga,
      koluna kelepce, boynuna zincir vurulamayacagini tum dunyaya nihai olarak
      ilan etmistir. Bulent ARINC. 22. donem TBMM baskani Mustafa Kemal kimdir?
      Asker mi? Teskilatci mi? Devlet adamıi mi? Oncu mu?... Elbette bunların
      hepsi. Ama hepsinden önce bir mantik adami, tarihin akisinda rolu olan,
      icinden ciktigi Turk toplumunun kaderine damgasini vuracak ve cagin
      olaylarina yon verecek guclu, suphe goturmez tarihi bir sahsiyet, Mustafa
      Kemal, tarih icinde misyonu olan, bu misyonu benimseyen ve onu tahakkuk
      sahasina cikarabilen adam bir Tek Adam di. Sevket Sureyya AYDEMIR
      (1897-1976). A Turkish intellectual and writer. TEK ADAM. (The Solo Man). I
      - II – III. 1963. Degisen bir dünyada coken bir dinsel-geleneksel
      imparatorluktan ve Sevr i imzalamıs olan bir kalintidan, yepyeni bir
      ulusun, yepyeni bir devletin dogusunu anlatan tarihi, belgesel eser. Today,
      Turkey is a big and a new country. This new Turkey had found itself in the
      personality of Atatürk after the treachery, misery and the weariness of the
      war. He gave life to this new Turkey. Vernon BARLETT. (1894-1983) English
      journalist, politician, author. Member of the British Parliament
      (1938-1950). Kemal Ataturk, a brillant soldier and politician who created
      modern secular Turkey. Michael BARONE. Resident Fellow. American
      Enterprice Institute, senior political analyst, Washington Examiner, and
      co-auther of The Almanac of American Politics. (1) The latest promoted and
      youngest general of WW I. Admirable military leader and revolutionar. His
      reversal of the Treaty of Sevres after the WW I is a remarkable diplomacy.
      No twentieth-cenrury general had ay better battlefield instincts, skill, or
      discipline, proving himself under fire at every level of command. And
      certainly none so adroitly mixed revolutionary politics with military
      vision. Austin BAY retired US Army high ranking officer. In his recent
      book Ataturk: Lessons in Leadership from the Greatest General. 2011. Man
      muss mehr unternehmen als nur eine Revolution, hatte Mustafa Kemal zu Arif
      und Refet auf dem Schiff gesagt, das sie von Konstantinopel nach Samsun
      brachte. Die Revolutionen verwandeln die existierenden Staaten. Die Turkei
      existiert noch nicht. Man muss sie erst schaffen. Am Ende seines Lebens
      konnte der Ghazi erklaren, dass er Wort gehalten hatte. Wieviele Manner in
      der Geschichte konnen das von sich behaupten? Pierre BENOIT MECHIN.
      (1886-1962) French historian, novelist and member of the Academie
      française. Mustafa Kemal. Begrunder der neuen Turkei. 1955. (Translation
      from Mustafa Kemal, ou La Mort d une Empire). pp. 374 He united his
      nation's forces despair into high hopes, and challenged destiny until he
      succeded in restoring to his national homeland its independence and
      sovereignty. To a stunned world, Ataturk demonstrated what a nation is
      capable of doing if it is prepared to choose death or enslavement. His
      immortal achievement will serve as a shining example and a source of
      inspiration for those who guide the destiny of the emerging and independent
      nations. Habib ben Ali BOURGUIBA. (1903-2000).. President of Tunisia
      Kemal Ataturk, as the founder of the Republic of Turkey, oriented the
      country toward of modernization, followed the policy of peace and national
      independence and exerted every effort to assure friendly relations, good
      neighborliness and cooperation between our nations and people. Nicollae
      CEAUCESCU. (1918-1989). President of Romania It is an interesting
      experiment which Kemal Pasha is working out here. He is a Tuirkish George
      Washington, and irreverence to the father of our country to make this
      comparison. Kemal Pasha is a great man. Colby M. CHESTER. Rear Admiral,
      of Chester Project. From Turkey Reinterpreted September 1922 The first
      republic in the Middle and Near East owes its existence to him. This
      Republic became a beacon for the war of independence of many a nation.
      Nikita Sergejewitsch CHRUSCHTSCHOOW (1894-1971). The First Secretary of the
      Soviet Union Ataturk s death is not only a loss for the country, but for
      Europe is the greatest loss, he who saved Turkey in the war and who revived
      a new the Turkish nation after the war. The sincere tears shed after him by
      all classes of people is nothing other than an appropriate manifestation to
      this great hero and modern Turkey's Ataturk. (1938) (3)The Treaty of
      Lausanne was a surprising contrast to the Treaty of Sevres. The Great
      Powers who had been so ready to dictate terms, not only of peace but of
      national destruction, to the Turks now found themselves obliged to bow
      their heads. Vol. The Aftermath of The World Crisis (p. 437) Winston
      CHURCHILL (1874-1965). Prime Minister of the United Kingdom 1940-1945;
      1951-1955 Probably no other twentieth-century leader did more for his
      country than Mustafa Kemal Ataturk. An inspiring and visionary leader. As
      the Ottoman Empire crumbled, he faught to protect his homeland, and out of
      the empire s ashes he created the modern nation of Turkey. As a truly
      gifted and audacious military leader with a penetrating intellect, keen
      battlefield instinct, and a genious for organizing and planning, his legacy
      of military brilliance, strategic vision, and political modernization
      continiues to inspire. Gen. Wesley Kanne CLARK Retired Four Star US
      General, Supreme Allied Commander of NATO. From the Foreword (pp. xi) of
      the book Ataturk: The Extraordinary Life and Achievements of the Greatest
      General by ret. US Col. Dr. Austin Bay Ataturk was one of the greatest
      leaders of the 20th century Bill CLINTON. (1947 - ) 42nd US President
      (1992-2000) In his message of congratulation to President Suleyman Demirel
      to mark the 76th anniversary of foundation of Republic of Turkey. Some
      people regarded Ataturk as a dictator. I say this is wrong and such a
      thought will lead you on a wrong path. Although the term dictator is well
      suited to Hitler and Mussolini, actually there is no definition of a
      dictator. In this case, one may ask, why do you put Ataturk aside from this
      term. I have many reasons. First of all, Ataturk was leading a scientific
      study for the times that he would not exist. His intention was to develop a
      governmental and constitutional system that would operate after him. He
      never forced his people to believe in his vision. Instead, he tried to
      teach and explain his ideals to them. He had taken the decisive power of
      his nation from the Great National Assembly at the time of the War of
      Independence while he was planning the future with his friends. The members
      of the Assembly were elected by the people. The President was elected every
      four years and the Assembly had the power to rule as well as the power to
      pass laws. Ataturk s respect for the Great National Assembly is important.
      His main concern with the interior affairs was to create a living political
      organism with the capability to react promptly to situations that might
      arise. Alexander Frederick DOUGLAS-HOME. (1903-1995).Prime Minister and
      First Lord of the Treasury (1963-1964) In connection with the permanent
      memorial facility for Kemal Ataturk, I take pride in presenting my
      congratulations to Turkey. Your great country that is advancing on the
      course that he demonstrated has obtained very significant successes. This
      ceremony that is being held to commemorate the memory of Ataturk, the
      architect of progress and Turkish unity, is a very appropriate respect to a
      person who became a source of inspiration to free peoples throughout the
      world. Dwight D. EISENHOWER (1890-1969). President of the United States
      of America (1953-1961) and Commandor-in-Chief of the Allied Forces. WW II
      (1942-1945) The flow of history has brought together the Ataturk Centennial
      and the process of rebirth in Turkey. We are witnessing the awaikening of a
      country and the Republic, which Ataturk had saved and founded. Horizons and
      hopes lie before us. It is a matter of conscience and an obligation to our
      country to draw the lessons from the bitter experiences that Turkey has
      gone through. Dr. Sukru ELEKDAG (1924-)
      Turkish diplomat,academician and politician. Former Ambassador of the
      Republic of Turkey to the United States of America (1979-1989). The
      British will always remember with admiration and appreciation Ataturk's
      qualities as a statesman and the contribution he has made to Western ideals
      and the promotion of friendly relations between our countries. Queen
      ELISABETH II It is not necessary to see Mustafa Kemal Pasha to realize that
      he is the greatest man in Turkey today..... To me he seems like a
      professor, who must be forever explaining to his people what their
      nationalism really means. Grace ELLISON. Author, from An English Woman in
      Angora 1922. In my own name and on behalf of the Egyptian people, I have
      the pleasure of expressing sincere congratulations on the occasion of the
      Century of the birth of the great leader Kemal Ataturk who, under extreme
      difficult circumstances, secured for his poeople their liberty and
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:24PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      From: 58halil <58h...@gmail.com>
      To: erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Date: Thu, 6 Nov 2014 12:12:40 -0800 (PST)
      Subject: Re: DİN ADAMLARI BU İŞLERE NE DİYOR!
       
      güzel bir düşünce ve yazı
       
      31 Ekim 2014 Cuma 18:28:53 UTC+2 tarihinde Özcan PEHLİVANOĞLU yazdı:

       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:21PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Mehmet Halil ARIK <mehmeth...@gmail.com>
      Tarih: 6 Kasım 2014 23:21
      Konu: DÜŞÜNMEK VE VAROLMAK ÜZERİNE...
      Alıcı:
       
       
       
       
      --
      Mehmet Halil ARIK
      Emekli Eğitimci
      Denizli-Türkiye
       
      Yazılarıma www.mehmethalilarik.blogcu.com adresinden de ulaşabilirsiniz.
      Videolarıma www.youtube.com/mehmethalilarik adresinden ulaşabilirsiniz.
       
      Facebook : www.facebook.com/arikmehmethalil
      Twitter : www.twitter.com/MEHMETHA
       
      e-posta : mehmeth...@gmail.com
      mhar...@gmail.com
      mhali...@gmail.com
      arikm...@gmail.com
       
      GSM : 0535 202 11 61

       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:21PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------

      Gönderen: Hayat Yayın Grubu <bul...@hayatyayinlari.com>
      Tarih: 6 Kasım 2014 23:28
      Konu: Hayat Yayın grubu imza Günü &Söyleşi Etkinliklerine Davetlisiniz
      Alıcı: erzinca...@gmail.com
       
       
       
      Değerli
      Kitap Dostu,
       
      Heyecanla beklenen, katılımı en yüksek olan *Uluslararası İstanbul Kitap
      Fuarı*’nın bu yıl 33.sü düzenleniyor. *8-16 Kasım*’da, Büyükçekmece *TÜYAP
      Fuar ve Kongre Merkezi*’nde gerçekleştirilecek fuarda *Hayat Yayın Grubu*
      olarak iki farklı salonda sizleri bekliyor olacağız.
       
      *Hayat Yayınları 3 Salon 210*
      *Genç hayat 2.Salon 205/A*
      *Çilek Kitaplar 2. Salon 205/B*
      *HAYAT YAYINLARI İMZA GÜNLERİMİZ*
      *8 KASIM 2014, CUMARTESİ*
      *Osman Çelebi 13:00-15:00*
      *Mustafa Uslu 13:00-15:00*
      *Süleyman Erdoğan 13:00-15:00*
       
       
      *9 KASIM 2014, Pazar*
      *Alaattin Büyükkaya 13:00-15:00*
      *Mehmet Ali Bulut 13:00-15:00*
      *Erkan Şamcı 13:00-15:00*
      *Turgay Güler 13:00-15:00*
       
       
      *11 KASIM 2014, Salı*
      *Ahmet Akay Azak 13:00-15:00*
       
       
      *13 KASIM 2014, Perşembe*
      *Betül Aşık 13:00-15:00*
      *Yusuf Güldür 13:00-15:00*
      *Selahattin Yaylamaz 13:00-15:00*
       
       
      *15 KASIM 2014, Cumartesi*
      *Nurdan Damla 13:00-15:00*
      *Mehmet Ali Bulut 13:00-15:00*
      *Erkan Şamcı 13:00-15:00*
      *Turgay Güler 13:00-15:00*
       
       
      *16 KASIM 2014, Pazar*
      *Gençosman Denizci 13:00-15:00*
      *Ali Erkan Kavaklı 13:00-15:00*
      GENÇ HAYAT İMZA GÜNLERİMİZ *8 KASIM 2014, CUMARTESİ*
      *Ali Karakaya 13:00-16:00*
      *Şehri Efe 13:00-16:00*
       
       
      *9 KASIM 2014, Pazar*
      *Ali Karakaya 13:00-16:00*
      *Şehri Efe 13:00-16:00*
       
      *10 KASIM 2014, Pazartesi*
      *Şehri Efe 11:00-15:00*
       
       
      *11 KASIM 2014, Salı*
      *Melih Tuğtağ 11:00-16:00*
      *İbrahim Ünsal 12:00-15:00*
       
       
      *12 KASIM 2014, Çarşamba*
      *Melih Tuğtağ 11:00-16:00*
      *İbrahim Ünsal 12:00-15:00*
       
       
      *13 KASIM 2014, Perşembe*
      *Melih Tuğtağ 11:00-16:00*
      *İbrahim Ünsal 12:00-15:00*
      *Murat ÇiftKaya 12:00-15:00*
       
      *14 KASIM 2014, Cuma*
      *Melih Tuğtağ 11:00-16:00*
      *İbrahim Ünsal 12:00-15:00*
       
      *15 KASIM 2014, Cumartesi*
      *Melih Tuğtağ 11:00-16:00*
       
      ÇİLEK YAYINLARI İMZA GÜNLERİMİZ *11 KASIM 2014, Salı*
      *Tuncel Altınköprü 11:00-16:00*
       
      *12 KASIM 2014, Çarşamba*
      *Tuncel Altınköprü 11:00-16:00*
       
      *13 KASIM 2014, Perşembe*
      *Tuncel Altınköprü 11:00-16:00*
       
      *14 KASIM 2014, Cuma*
      *Tuncel Altınköprü 11:00-16:00*
       
       
      Detaylı bilgi için basint...@hayatyayinlari.com adresine e-mail
      gönderebilirsiniz.
      *Copyright © 2014 Hayat Yayın Grubu, All rights reserved.*
      Hayat Yayınları
       
      *Our mailing address is:*
      Hayat Yayın Grubu
      Nişancı Mahallesi Davutağa Caddesi No:26/1 Flatofis Plaza Karşısı
      Eyüp
      Istanbul 34050
      Turkey

       
       
       
       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:18PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      From: Habip Hamza ERDEM <habip...@gmail.com>
      Date: Fri, 7 Nov 2014 01:13:40 +0100
       
      *‘KEMALİST’ KEMAL*
       
      2010 yılı Temmuz ayında Kemal Kılıçdaroğlu için bakın neler
      yazmışım :
       
      « *‘Hesap uzmanlığı’ bir meslektir ve bu mesleği seçenlerin
      uzmanlık alanı, girdiler, çıktılar, bilanço ve kar/zarar durumu gibi
      hesapların muhasebeleștirilmesi değil muhasebeleștirmenin muhakemesini
      yapmaktır.*
       
      * Akılyürütücü, yani usavurucu ya da uslamlayıcıdırlar.*
       
      * Algılamakla yetinmeyenler de denilebilir. Algıladıklarını
      sorgulayan ve temellendiren insanlardır.*
       
      *Yargı adamlığı ve bilim adamlığı da böyledir.*
       
      *‘Devlet adamlığı’ da..*
       
      * Ancak günümüzde tüm dünyada ‘hesap adamlığı’ adamlıktan çıkmak
      biçimini almıș bulunmaktadır. Muhasebe muhakemenin yerini almıștır da
      denilebilir.*
       
      * Bilgisayar programları ile en yetkin muhasebeleștirme ișlemleri
      yapılabilir ama muhakeme yapılamaz. Muhakeme için beyni olmak da yetmez,
      adam olmak gerekir.*
       
      * Sözgelimi Türkiye’de ‘odundan milletvekili’, ‘kalastan
      cumhurbașkanı’, ‘ceketten belediye bașkanı’, ‘üçkağıtçıdan bakan’ ve
      ‘kalpazandan bașbakan’ olunabilir.*
       
      * O yerlere kimi hesaplar yapılmadan gelinebilir mi?*
       
      * Bu anlamda, yerleșik ‘hesap adamı’ tanımlaması içine
      girebilirler.*
       
      *Ancak kesinlikle ‘devlet adam’ı diye tanımlanamazlar.*
       
      * ‘Hesap uzmanlığı’ ise hesap adamlarının hesaplarının ‘Bağdat’tan
      dönmesi’ni beklemeden irdelemesini yapabilmeyi gerektirir.*
       
      * Kemal Kılıçdaroğlu da ‘hesap uzmanlığı’ndan gelmekte ve ‘devlet
      adamlığı’na doğru yol almaktadır.*
       
      * Hesaptan anlıyor olması kadar doğal bir șey olamaz. Ancak ‘hesap
      adamlığı’na takılı kalması halinde ‘devlet adamlığı’ onuruna erișemeyeceği
      de ortadadır.*
       
      * Belirli hesaplar üzerinden çok genel müdür, müsteșar, vali,
      milletvekili, bakan, bașbakan ve cumhurbașkanı olundu bu ülkede.*
       
      * Ama pek az ‘devlet adamı’ yetiști.*
       
      * (...)*
       
      *Kemal Kılıçdaroğlu bu hesap sormada ‘uzman’ olduğunu kanıtalayabilecek
      midir acaba?*
       
      *Yoksa o da ‘belli hesapların adamı’ olmayı mı yeğleyecektir?*
       
      *(...)*
       
      *Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu nereye kadar gidebilecek?*
       
      *Devlet’in adamı mı olacak, bir ‘devlet adamı’ mı olacak?* »
       
      Habip Hamza Erdem, “Devlet Adamı”, 27 Temmuz 2010
       
      Aradan 4 yıl 4 ay geçtikten sonra, dün gece televizyonda izledim
      kendilerini.
       
      Sıradan bir ‘hesap uzmanı’ olarak kalmış Kemal Kılıçdaroğlu.
       
      ‘Devlet’ kavramını özümseyememiş; ‘devlet adamı’ olmanın yanından bile
      geçmemiş.
       
      Belki iyi niyetli, ama kesinlikle bir ‘bürokrat’ olarak kalmış.
       
      Bir ‘Millî Hükumet’te deneyimli bir SSK Genel Müdürü olabilir.
       
      Ancak kesinlikle CHP gibi bir partiyi yönetemeyeceği ortaya çıkmış
      bulunmaktadır.
       
      Cumhuriyet hükûmetlerini yönetebilmesi ise sözkonusu bile olamaz.
       
      Ne ‘ekonomik bunalım’dan haberi var, ne yeni uluslararası ‘denge’lerden..
       
      O hala Kenan Evren’lerin ‘Atatürkçülüğü’nden dem vurmakta; ‘sosyal
      devlet’ten falan sözetmekte.
       
      Değirmen gitmiş o şakşağını aramaktadır.
       
      Dün ellerini belinin üzerine koyarak ‘ben Dersimli Kemal’im diyordu.
       
      Çıkmış bugün ‘Atatürkçü’yüm diyor.
       
      Seni Atatürk çarpsın e mi, Dersimli Kemal.
       
      Çarpılacağını bile hesaplamaktan acizsin.
       
      Habip Hamza Erdem

       
       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:15PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: DR.MUSTAFA LALE
      Tarih: 6 Kasım 2014 17:10
      Konu: Harfi harfine inkılâp!
      Alıcı:
       
       
       
      *Harfi harfine inkılâp!*[image: http://s.habervaktim.com/i/1x1.gif][image:
      http://s.habervaktim.com/i/1x1.gif]
       
      06.11.2014
       
      D.Mehmet Doğan / Yeni Akit
       
      .
       
      Harf inkılabının 90. Yılı yaklaşıyor; 86 yılını geride bıraktık. Aşağı
      yukarı üç nesil Latin harfleriyle okudu yazdı. Üç nesil, Latin alfabesini
      “Türk Alfabesi” alarak öğrendi. “Arap elifbesi” bin yıl “Türkleşmedi” ne
      hikmetse, Latin alfabesi bir günde Türk oldu!
       
      Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet!
       
      Bir sürü gerekçe üretildi: “Osmanlı yazısıyla okumak yazmak zor... O yüzden
      câhil kalıyoruz.” Halbuki Gaspıralı İsmail bir buçuk ayda okur yazarlık
      öğrenilebileceğini 1880’lerde ısbat etmişti. Onun “Usul-i Cedid”i bütün
      Türk dünyasına yayılmıştı.
       
      En yüksek yerden şu iddia edilmişti: “Üç beş yıl içinde Latin harfleri
      sayesinde herkes okur yazar olacak!” Halbuki, işte seksen küsuruncu
      yıldayız ve nihayet yüzde 95’lik okur yazarlığı yakalamışız. (Eski
      harflerde ısrar eden Maldivler’de yüzde 97.) İnkılaptan 10 yıl sonra,
      1938’de ise okur yazarlık yüzde 22 idi...
       
      Eğer kılavuz “müsbet ilim”se, o bize şunu söylüyor: Okuma yazma öğretmek
      için önce kadro, sonra mekân lazım. Yeterince öğreticiniz yoksa, mektep
      açamamışsanız, istediğiniz sonuca ulaşmazsınız.
       
      Harf inkılabı bir sıfırlama devrimidir...
       
      Dilimiz, edebiyatımız, kültürümüz sıfırlandı. Her şeye yeniden başladık.
      Kütüphanelerimizi kabristana çevirdik, hem de ziyaretçisiz kabristan!
       
      İlk yıllarda okur yazarlık öğretiminde ciddi ilerleme kaydedilemediği gibi,
      kitap yayınında da başarılı olunamadı. 1933’de Üniversite reformu için
      Türkiye’ye davet edilen uzmanlar, üniversite talebelerinin okuyacak kitap
      bulamadığını raporlarına yazdılar!
       
      Rejim nezdinde herşey güllük gülistanlıktı, fakat yazılı kültür sıfırdı,
      tekrar sözlü döneme, tarih öncesine dönülmüştü.
       
      Gazeteler okuyucusuz kaldı. Bu hükümete fırsat verdi: Merkezde ve taşrada
      gazetelerin üçte ikisi kapandı. Ancak devletin bütçeden destekledikleri,
      yani yalaka ve yağcı basın ayakta kalabildi. O zaman kurulan basın yayın
      sistemi son yıllara kadar ağırlığını hissettirdi.
       
      Tek Parti’nin borusu böylece daha güçlü öttü!
       
      Bu inkılâp, harfi harfine batıyı taklid inkılâbıdır!
       
      Bugün dünyaya şöyle bir bakalım: Hangi köklü milletler 20. Yüzyılda
      yazısını değiştirdi?
       
      Hiçbiri!
       
      Sadece Türklerin alfabesi değiştirildi, yalnız Türkiye’dekilerin değil,
      Sovyet sınırları içindeki Türk topluluklarının da. Onlar bizden daha
      bahtsız. Çünkü bir süre Latin alfabesi kullandıktan sonra herbiri için
      farklı Kiril alfabeleri icad edildi. Sovyet sistemi yıkılınca bir kısmı
      Latin alfabesine geçti, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi.
      Kazakistan ve Kırgızistan ise pek geçeceğe benzemiyor.
       
      Eğer mesele Türk birliği ise, eski yazımız bu müşterekliği sağlıyordu. Arap
      alfabesi fonetik değildi, şekil imlası idi, ingilizce fransızca gibi.
      Kelime bir şekilde yazılır, farklı şekillerde okunabilirdi. Mesela
      “ciharşenbih” yazılır, bu bizde “Çarşamba”dır, Azerbaycan’da çerşembe,
      Başkırdistan’da şarşambı, Kazakistan’da şerşembi, Özbekistan’da çarşamba,
      Türkmenistan’da çarşembi, Uygur ülkesinde çarşamba...
       
      Maksat modernleşmekse, Japonya, Çin, Kore alfabesini değiştirmedi. Onlar mı
      modern, Türkiye mi? İlimde teknikte Türkiye mi önde, o öğrenmesi ömür
      isteyen alfabeleri terk etmeyen ülkeler mi?

       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 05:14PM +0200

      ---------- Forwarded message ----------
      From: Hüseyin Bulut <h52...@gmail.com>
      Date: 2014-11-06 19:20 GMT+02:00
      Subject: Cuma’nızı en kalbi duygularımla tebrik ediyor, sevgi ve
      muhabbetlerimi sunuyorum
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 07 04:54PM +0200

      *Efkan Vural - Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-58*
       
      SEVGİLİ EFKAN HOCAM FAKİRİNİZİN HAKKINDAKİ Milliyet Blog'daki Yazı
      dizisine ÖZETLEYEREK ŞÖYLE DEVAM ETMİŞ...
       
      Allah razı olsun hocam... Sizi çok seviyorum canım hocam...
       
      Sevgili Efkan hocam kendisinden bahsettiğim bölümleri yazılardan çıkartmış.
      Kendisi benim en iyi dostum, akıl danıştığım büyüğüm, kendime örnek aldığım
      mütevazi, dürüst, ahlaklı, dindar, çalışkan, Allah'ın salih bir kuludur.
       
      Benim namaza başlamama vesile oldu, yani beni Rabbimle buluşturdu. Allah
      ebediyyen razı olsun.
      Allah bizleri sevdiklerimizle birlikte cennette de komşu etsin.
       
      Çok emek harcayıp özet haline getirmişsiniz. İyi ki varsınız hocam, bizi
      komşu yapana hamdolsun...
       
      http://blog.milliyet.com.tr/her-seye-ragmen-yasamak-cok-guzel-58/Blog/?BlogNo=479217
       
       
      Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-58
      [image: Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-58]
       
       
       
       
      Celal ÇELİK’in hayata dair, ahlaki, dini ve felsefi yorumlarını
      yayınladığım yazı dizisini ,sevgili Celal ÇELİK’in tüm yazılarını yeniden
      gözden geçirerek kısa ve öz olarak özet şeklinde sizlere sunmaya devam
      ediyorum.
       
      *Ne oldu bize;*
       
      Tarihi bir inceleyin; Geçmişine ve kültürüne sahip çıkmayan inançsız
      toplumlar hep yok olmuşlardır. Türk milleti ne zaman zora düşse Allah bu
      yüce millete bir önder göndermiştir. Milli mücadele de zafer, Avrupalı
      medeni ! bir komutanın deyimiyle “ölmeyi en iyi beceren millet”'in
      olmuştur. İnançlı Türkler için ölmek, dünya zindanından, cennette gül
      bahçesine girmektir.
       
      150-200 yıl önce dünyanın süper gücü değil miydik? Ne oldu da böyle olduk?
      Ne zaman ki dinimizi yanlış uyguladık, gerileme başladı. Bu gerileme hala
      devam ediyor. Tembel ve saygısız bir millet olduk.
       
      Trafikte arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor. Kornalar,
      küfürler; şerit değiştirmek bile mümkün değil. Yayaysaniz ışık olmayan bir
      geçitten mümkünü yok geçemezsiniz.
       
      Kimse islam dinini namaz ve oruçtan ibaret sayamaz. Bunlar kişisel
      görevimizdir ama bir de toplumsal davranışlar yani güzel ahlak var.
      Hoşgörü, sevgi, temizlik, dürüstlük, saygı, ...vs dinimizin önemli
      kurallarıdır.
       
      Yolsuzluk, torpil, tembellik, rüşvet, terör gibi kavramlar asla dinimizde
      yoktur. Günümüzün tabiriyle, dinde reform yapmaya gerek yok, biz dinimizin
      özüne dönelim yeter...
       
      Ne yazık ki bugün, geleceğimiz gençler, yavaş yavaş milli benliklerini
      unutuyorlar. Aslında çok da geç kaldık sayılmaz. Büyük bir inançla diyorum
      ki;
       
      Bugün gafletle dünyaya dalmış gençlerimize, biraz tarih ve inanç tohumu
      atılsa, zamanda yeşereceğine inanıyorum.
       
      *Yeterince şükretmiyoruz *
       
      Şeytanın en büyük oyunu insanların şükretmemelerini sağlamaktır. Rabbimiz
      Kuran’da Şeytanın bu hilesini haber vererek bizi uyarıyor. Ama yine de bu
      uyarıyı unutup aldanıyoruz.
       
      Halbuki her an Allah’a şükür için “Elhamdülillah” demeliyiz. Nasılsın
      denildiğinde iyiyim hamdolsun demeliyiz. Diyoruz demesine de kalpten şükür
      hisleriyle dolmuyoruz. Öyle bir gafletteyiz ki sahip olduğumuz şeyleri
      düşünmüyoruz.
       
      Yürümenin ne büyük bir mucize ve nimet olduğunu ve her an şükretmeniz
      gerektiğini en iyi biz engelliler biliriz. Bazen bakıyorum insanların nasıl
      yürüdüklerine şaşırıyorum. Önce bir ayağını kaldırıp öne atıyor. Ağırlık
      öbür ayağına biniyor. Dengeyi bozmadan böyle devam ediyor.
       
      Hele bazen maçlarda saygı duruşunu izliyorum. İnsan kıpırdamadan dimdik
      ayakta duruyor. Acaba bir sopayı dimdik ayakta durdurmak için kaç dayanağa
      ihtiyaç olurdu. İnsanın ağaç gibi yeraltında kökleri yok. Ey yürüyebilen
      insanlar her ayağa kalktığınızda şükredin.
       
      Ama bu mucizeye şükretmeyi Melun Şeytan bize unutturuyor. Çünkü bir şey
      sürekli olunca alışıyoruz ve böylece gaflete dalıp şükretmiyoruz. Hergün
      yediğimiz ekmeğin değerini ramazanda anlıyoruz. Aslında Rabbimizin orucu
      emretmesinin bir hikmeti de nimetlerin kıymetini anlamamızdır.
       
      Sahip olduğumuz nimetlerin değerini anlayıp şükretmemizin bir yolu da
      hastane ziyaretidir. Ben emekli olduğumdan beri, pek çok kez hastanede
      yattım. Hastanede öyle hastalar gördüm ki halime şükrettim. Belki de
      bazıları da beni tekerlekli sandalyede görünce şükretmişlerdir.
       
      Şikayete hakkımız yok. Bizim sahip olduklarımızı hayallerinde yaşatan nice
      insanlar vardır... Gözlerimin görmesine, konuşmaya ve müzik dinlemenin
      şükrünü nasıl yapsam?
       
      Ben yürüyemediğim için üzülürken annesinin yüzünü görmeyi ve sesini duymayı
      hayal kuran binlerce genç var.
       
      Allah şükrümüzü artırsın. En kapsamlı şükür ve Allah’ı hoşnut etmenin en
      iyi yolu namaz kılmaktır. Namaz bizim Allah’a karşı kulluk görevimizdir.
      Namaz kılarken Allah’ı sıkça anmış olup, Allah’a karşı şükretmiş oluruz.
      Efkan Vural
       
      (Devam edecek)
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 04:50PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Dr. Sibel T. Ertunc - Turkish Forum <si...@turkishtimes.com>
      Tarih: 7 Kasım 2014 02:47
      Konu: ATATURKDEN BIR ANI
       
       
       
       
       
      Alman Kralı II. Frederick 1750 yılında Potsdam'dan geçiyor. Orayı çok
      beğeniyor ve 'Bana şuraya bir saray yapın" diyor. Ertesi gün adamları gidip
      bakıyorlar, Kral'ın beğendiği yerde bir değirmen. Adamlar kapıyı çalıyor,
      yaşlı değirmenci açıyor.
      - Buyrun?
      - Bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğendi, satın alacak. Kaç para?
      - Satmıyorum ki ne parası?
      - Saçmalama Kral istedi.
      - Bana ne. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki.
       
       
      Adamları gelip Kral'a diyorlar ki;
      - Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum dedi.
      - Çağırın bakalım bana şu adamı.
      Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında duruyor. II. Frederick;
      - Yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç
      para?
      - Yoo yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!
      - Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim.
      - Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın heryerine saray yap.
      Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de
      çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!
      II. Frederick ayağa kalkıyor;
      - Unutma ki ben Kralım!
      Değirmenci bakıyor ve diyor ki;
      - Asıl sen unutma ki Berlin'de hakimler var!
      Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün
      değildir. Hiçkimse adaletin üstüne çıkamaz. Orada oturamaz. Bugün bütün
      gelişmiş ülkeler hukuk fakültelerinde bu olayı anlatırlar. "Berlin'de
      hakimler var!"
       
       
      - Potsdam'da Sansosi Sarayı. Saray ve değirmen yanyana. Kral ve değirmenci
      adaletle komşu oluyor.
      Sabahları II. Frederick arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor;
      - Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?
      II. Frederick diyor ki;
      - Adalet her sabah bana, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.
       
       
      Ve tarih 31 Aralık 1917. Berlin'de bir otelde yılbaşı kutlamaları
      yapılacak, Osmanlı heyeti var orada. Aralarından biri bu öyküyü anlatıyor.
      Ve;
      - Hadi Potsdam çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı
      yanyana görelim.
      Kimse gelmiyor ve *bu öyküyü anlatan* tek başına kalkıp gidiyor. Herkes
      yılbaşı kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun uzun. *O Mustafa
      Kemal Atatürk.*

       
       
       
       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 07 04:49PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      From: arzu kok <kok....@gmail.com>
      Date: Fri, 7 Nov 2014 10:46:19 +0200
      Subject: Zeytin Ağacına Kıymayın!...

       
       
       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 06 09:25PM +0200

      https://www.youtube.com/watch?v=thfW4CS987c
      "ITU Mezunlari Dernegti Uluslar Arasi Kurulusu" <itum...@itumuk.com>: Nov 06 08:23PM +0200

      https://www.facebook.com/sozcugazetesi/photos/a.152006974850540.38272.151997
      251518179/891966880854542/?type=1
      <https://www.facebook.com/sozcugazetesi/photos/a.152006974850540.38272.15199
      7251518179/891966880854542/?type=1&theater> &theater
       

       
      https://scontent-a-vie.xx.fbcdn.net/hphotos-xfa1/v/t1.0-9/10474640_891966880
      854542_1493021204770742244_n.jpg?oh=98a0ce50cfa5a08bd746f2bed389d8a7&oe=54F4
      69EA
       
      SAYIN REKTORUMUZUN DIKKATINE
       
      ITUMUK YONETIMI
       
      İTÜ, Gezi Parkı'nın intikamını 'kırmızı kadın'da çıkarmaya çalışıyor!
       
      -------->>> http://bit.ly/13LjWgm
      Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 06 06:36PM +0200
      Atilla Vanlioglu <atilla.v...@gmail.com>: Nov 05 03:01PM +0200

      "Vurdumduymazlık", "bana ne"cilik, "ikiyüzlülük", "gizli yandaşlık",
      "menfaat", "güçlünün" yanında olmak", "siyasi gösteriş", ve dahi
      "KARAKTERSİZLİK" gibi erdemleri(!) kişiliğinde toplamış olanlara "*İNSAYMUN*"
      tarifi bence onur verici(!) Maymunlar bile bu kadar duyarsız, zalim ve
      hissiz olamaz.
      Bu tip davranışlar yalnız ve sadece belli ve bilinen kişilere yakışır.
      Şiddet ve nefretle kınıyorum. Allah belalarını verecek.
      *T.C. Atilla Vanlıoğlu*
      *Hangi Çılgın Bana Zincir Vuracakmış, ŞAŞARIM.*
      *Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene.*
       
      ---------- Forwarded message ----------
      From: Lale Gurman <lale....@gmail.com>
      Date: 2014-11-05 14:35 GMT+02:00
      Subject: C.BALCI SORUYOR, YAPTIĞINIZI BEĞENDİNİZ Mİ, EGE ÜNİVERSİTESİ?
      To: "candege...@ege.edu.tr" <candege...@ege.edu.tr>, "
      atilla...@ege.edu.tr" <atilla...@ege.edu.tr>, "semih...@ege.edu.tr"
      <semih...@ege.edu.tr>, "yesim....@ege.edu.tr" <
      yesim....@ege.edu.tr>, "bozka...@yahoo.com" <bozka...@yahoo.com>, "
      mehmet.bu...@ege.edu.tr" <mehmet.bu...@ege.edu.tr>, "
      kamil.ku...@ege.edu.tr" <kamil.ku...@ege.edu.tr>, "
      akin....@ege.edu.tr" <akin....@ege.edu.tr>, "artun...@yahoo.com" <
      artun...@yahoo.com>, "celal....@ege.edu.tr" <celal....@ege.edu.tr>,
      "ulvi....@ege.edu.tr" <ulvi....@ege.edu.tr>, "ersin...@ege.edu.tr"
      <ersin...@ege.edu.tr>, "suheyda...@ege.edu.tr" <
      suheyda...@ege.edu.tr>, "muge....@ege.edu.tr" <muge....@ege.edu.tr>,
      "julide...@ege.edu.tr" <julide...@ege.edu.tr>, "
      suleyma...@ege.edu.tr" <suleyma...@ege.edu.tr>, Süleyman DOĞAN <
      doga...@gmail.com>, "zehra.cice...@ege.edu.tr" <
      zehra.cice...@ege.edu.tr>, "mustaf...@ege.edu.tr" <
      mustaf...@ege.edu.tr>, "varol.pa...@ege.edu.tr" <
      varol.pa...@ege.edu.tr>, "gunnur...@ege.edu.tr" <
      gunnur...@ege.edu.tr>, "periha...@ege.edu.tr" <periha...@ege.edu.tr>,
      "zeki....@ege.edu.tr" <zeki....@ege.edu.tr>, "
      zekika...@hotmail.com" <zekika...@hotmail.com>, Mehmet Emin
      Dalkilic <mehmet.emi...@ege.edu.tr>, "hakan.c...@ege.edu.tr" <
      hakan.c...@ege.edu.tr>, "muzaffer....@ege.edu.tr" <
      muzaffer....@ege.edu.tr>, muzaffer çolakoglu <
      muzaffer....@gmail.com>, "umran...@ege.edu.tr" <
      umran...@ege.edu.tr>, ümran Sevil <umran...@gmail.com>, "
      aynur...@ege.edu.tr" <aynur...@ege.edu.tr>, "adnan....@ege.edu.tr" <
      adnan....@ege.edu.tr>, Arif Cicek <adnant...@yahoo.com>, "
      hasan.se...@ege.edu.tr" <hasan.se...@ege.edu.tr>, Agah Certug <
      agah....@ege.edu.tr>, "arzu.ma...@ege.edu.tr" <
      arzu.ma...@ege.edu.tr>, "yilmaz...@ege.edu.tr" <
      yilmaz...@ege.edu.tr>, "Prof. Dr. Harun Raşit UYSAL" <
      harun...@ege.edu.tr>, "ertan.t...@ege.edu.tr" <
      ertan.t...@ege.edu.tr>, Cengiz Metin <cengiz...@ege.edu.tr>, "
      cengiz...@hotmail.com" <cengiz...@hotmail.com>, "
      erhan.ku...@ege.edu.tr" <erhan.ku...@ege.edu.tr>, "
      niyazi...@ege.edu.tr" <niyazi...@ege.edu.tr>, "hikme...@ege.edu.tr"
      <hikme...@ege.edu.tr>, Hikmet Soya <hikme...@gmail.com>, "
      birgul....@ege.edu.tr" <birgul....@ege.edu.tr>, "ozpi...@yahoo.com"
      <ozpi...@yahoo.com>, "nuri....@ege.edu.tr" <nuri....@ege.edu.tr>, "
      fikret...@ege.edu.tr" <fikret...@ege.edu.tr>, Fikret Pazır <
      fikret...@gmail.com>, "ismet...@ege.edu.tr" <ismet...@ege.edu.tr>, "
      demet...@ege.edu.tr" <demet...@ege.edu.tr>, "demet...@hotmail.com" <
      demet...@hotmail.com>, "haluk....@ege.edu.tr" <haluk....@ege.edu.tr>,
      "hulya....@ege.edu.tr" <hulya....@ege.edu.tr>, "
      hasan.leve...@ege.edu.tr" <hasan.leve...@ege.edu.tr>,
      gülümser argon <gulumse...@ege.edu.tr>
      Cc: ybayer <yba...@hurriyet.com.tr>, aeks...@yahoo.com,
      ha...@bizimantalya.com, Arslan Bulut <arsla...@yenicaggazetesi.com.tr>,
      TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ <ankaratgb...@gmail.com>, ANTAKYA HABER <
      antaky...@gmail.com>, "ade...@haberturk.com" <ade...@haberturk.com>,
      Alevi Federasyonu <alevifed...@gmail.com>, ahmetbi...@hotmail.com,
      "avrup...@email.de" <avrup...@email.de>, Avrupa News Agency <
      avr...@btopenworld.com>, alineca...@gmail.com,
      avrasya...@yahoo.com.tr, Murat Aydın <aydi...@gmail.com>,
      aydi...@aydinses.com, adk...@hurriyet.com.tr, aoz...@hurriyet.com.tr,
      arzu...@dunya.com, antakyagaz...@hotmail.com, Adem NAKÇI <
      adem...@gmail.com>, bayramy...@ip.org.tr, bolvadi...@hotmail.com,
      "ba...@istanbulbarosu.org.tr" <ba...@istanbulbarosu.org.tr>, "
      bi...@vardiyabizdeplatformu.com" <bi...@vardiyabizdeplatformu.com>, İlk
      Kurşun Gazetesi Bilgilendirme <bi...@ilk-kursun.com>, "ber...@haberturk.com"
      <ber...@haberturk.com>, Bedri Baykam <bedri...@gmail.com>, Milli Kanal <
      bi...@millikanal.com>, bilgi <bi...@adanafikirplatformu.org>,
      bi...@haberiniz.com.tr, besniye...@hotmail.com, Batı Yayın Grubu <
      batiha...@gmail.com>, baba...@hotmail.com, bas...@bornova.bel.tr,
      Egepostasi haber merkezi <bayrakl...@gmail.com>, baris can Coskun <
      barisca...@gmail.com>, "cagdasg...@hotmail.com" <
      cagdasg...@hotmail.com>, Can PULAK <can....@gmail.com>, Çağdaş Ses
      Haber <cagdasse...@gmail.com>, Çetin Remzi Yüregir <cryu...@gmail.com>,
      cosku...@hotmail.com, "canakka...@hotmail.com" <
      canakka...@hotmail.com>, chpiz...@gmail.com,
      danismen...@gmail.com, danismen...@hotmail.com,
      a.b...@zaman.com.tr, "divrigi...@hotmail.com" <
      divrigi...@hotmail.com>, Doğan Haber ajans <dhaiz...@hurriyet.com.tr>,
      hüseyin çetin <durusg...@hotmail.com>, dönemeç gazetesi <
      done...@gmail.com>, Ahmet Karakuş <egepoliti...@gmail.com>,
      e.du...@zaman.com.tr, "etez...@hotmail.com" <etez...@hotmail.com>,
      Ekrem Oran <ekre...@ekografik.com.tr>, Emre Doker <edo...@gmail.com>,
      Esra KAPAR <esrak...@gmail.com>, ekspre...@mynet.com, GÜRBÜZ EVREN <
      evren...@yahoo.com>, Ender Erdemil <endere...@gmail.com>, Efsane
      Gazetesi <efsaneg...@gmail.com>, Mehmet Faraç <far...@gmail.com>, "
      feyzihe...@mynet.com" <feyzihe...@mynet.com>, özer yılmaz <
      ha...@likyahaber.net>, emine pisiren <e_pi...@hotmail.com>, Ege Telgraf <
      egete...@mynet.com>, HABER EGE'DE BUGÜN <egedebu...@gmail.com>,
      egeni...@egeninsesi.com, SÖZCÜ <eminc...@sozcum.com>,
      engelli...@gmail.com, egepo...@yahoo.com, Esnaf Düyası Gazetesi <
      esnafg...@gmail.com>, Yavuz Özkaya <gazetemi...@gmail.com>,
      Ekspres Gazetesi <ekspres...@gmail.com>, fatih ertürk <
      fatiherg...@gmail.com>, Mehmet Faraç <mfar...@gmail.com>, füsun
      ikikardeş <fusunik...@gmail.com>, "gulinc...@haberturk.com" <
      gulinc...@haberturk.com>, Hakimiyet Kocaman <
      gaziantep...@gmail.com>, "gaz...@turkpolitika.com" <
      gaz...@turkpolitika.com>, üretici Gazetesi <gazete...@gmail.com>,
      Görünüm Gazetesi <gorunu...@gmail.com>, gaz...@bornovagazetesi.com,
      gok...@canradyo.com.tr, "gaze...@sinankara.com" <gaze...@sinankara.com>,
      gazete35 Gazete <gaze...@gmail.com>, ha...@kentyasam.com, Haber özlem <
      haber...@gmail.com>, halklai...@aydinlikgazete.com, "
      ha...@yenisakarya.com" <ha...@yenisakarya.com>, Haber Akhisar <
      habera...@gmail.com>, ha...@egeninsesi.com, ha...@balkangunlugu.com,
      hge...@hurriyet.com.tr, Haber Merkezi <ha...@yerelgundem.com>, Halil Huner <
      halil...@gmail.com>, hilalga...@hotmail.com, Hasan Tahsin Aydogan <
      hasan...@gmail.com>, hursozg...@hotmail.com, isik teoman <
      isikt...@hotmail.com>, in...@istanbulgercegi.com, in...@afyonhaber.com,
      izlenen haber <izlene...@hotmail.com>, izmir...@hotmail.com,
      izmi...@stargazete.com.tr, ahmet engin yavuz <izmirye...@gmail.com>,
      igci...@hotmail.com, İZMİR AKŞAM <izmir...@gmail.com>,
      izmire...@hotmail.com, in...@izmirlife.com.tr, "in...@egemengazetesi.com"
      <in...@egemengazetesi.com>, Haber ekspres <in...@haberekspres.com.tr>,
      in...@ticaretgazetesi.com.tr, in...@bizimizmir.net, TRT İzmir <
      izmir...@trt.net.tr>, istih...@yeniakit.com.tr, "
      interne...@gmail.com" <interne...@gmail.com>, Cumhuriyet Halk
      Partisi <inte...@chp.org.tr>, Anadolu Ajans <iz...@aa.com.tr>, Bizim
      Gazete <infobiz...@gmail.com>, iz...@bugun.com.tr, İlyas Özgüven <
      iozg...@hurriyet.com.tr>, Nazan Yavuz <kocael...@gmail.com>, "M.Kemal
      Sallı" <mks...@gmail.com>, ugurd...@ugurdundar.com.tr, "
      ma...@canakkaleolay.com" <ma...@canakkaleolay.com>, mhbr...@hotmail.com,
      Mehmet Kurt <meh...@bizimizmir.net>, Mehmet Ali Güller <
      malig...@aydinlikgazete.com>, mdik...@hotmail.com, merih ak <
      meri...@ntv.com.tr>, mith...@msn.com, mse...@cyh.com.tr, muglahaber
      gazetesi <muglahabe...@gmail.com>, Murat UÇKAÇ <murat...@hotmail.com>,
      Yenigün Gazetesi Muğla <muglay...@gmail.com>, n.a...@zaman.com.tr,
      ismet özcelik <ozce...@gmail.com>, "ozgu...@haberturk.com" <
      ozgu...@haberturk.com>, omerd...@gazeteyenigun.com.tr, ozge onder <
      ozgeip...@gmail.com>, ozlem_g...@mynet.com, Gazetem Ege-Serdar
      Çınar <rser...@yahoo.com>, "remid...@hotmail.com" <
      remid...@hotmail.com>, rek...@kanal35.com.tr, Rifat Serdaroglu <
      rifatse...@gmail.com>, Sermet Atadinc <ser...@canakkaleolay.com>,
      metin tulpar <sesimiz...@hotmail.com>, "siirt...@hotmail.com" <
      siirt...@hotmail.com>, Fecri Barlık <siirt...@gmail.com>, sonkibar <
      Sonk...@gmail.com>, sonnoktaha...@gmail.com, Selcan Taşçı <
      selca...@gmail.com>, Saygı Öztürk <sa...@sozcum.com>, "serd...@yahoo.com"
      <serd...@yahoo.com>, sulepe...@gmail.com, s.a...@zaman.com.tr, Ulusal
      Post <ulusa...@gmail.com>, t.a...@zaman.com.tr, tokat...@hotmail.com,
      Ercan Alma <tokat...@hotmail.com>, husamett...@mynet.com, tgbbilgi <
      tgbb...@gmail.com>, tgbankara <tgba...@gmail.com>, "turk...@gmail.com"
      <turk...@gmail.com>, mustafa emin bosnalı <tugra...@hotmail.com>, "
      umutga...@hotmail.com" <umutga...@hotmail.com>, ubo...@hotmail.com,
      Vecdi Altay <vecdi...@gmail.com>, yerelyo...@chp.org.tr, Ümit Yaldız
      <umity...@gmail.com>, "zahid...@hotmail.com" <zahid...@hotmail.com>,
      hudutg...@hotmail.com, sya...@sozcu.com.tr,
      vansesig...@hotmail.com, Erdal Perihan <ilhan.s...@windowslive.com>,
      Abdulkadir ilaçoğlu <gaze...@hotmail.com>, vanha...@hotmail.com,
      Şehrivan Gazetesi <sehrivan...@hotmail.com>, yeni akit <
      yeni...@gmail.com>, manisamans...@hotmail.com,
      ilet...@manisaolaygazetesi.com, yaringaz...@mynet.com,
      yeni...@yeniakit.com.tr, yeni...@yeniadana.net, el-...@el-aziz.com,
      turkiye-i...@googlegroups.com, zekig...@hotmail.com, Mersin Haber <
      mersinh...@gmail.com>, mhabe...@mynet.com,
      vatandas...@hotmail.com, Sinan Kara <egenin...@gmail.com>,
      in...@takaonline.com, in...@haber61.net, asim_kem...@hotmail.com,
      turgay...@hotmail.com
      "Nur Yıldırım" <norm...@gmail.com>: Nov 06 09:33PM +0200

      ----- Original Message -----
      From: DIGI SECURITY (İŞNET)
      To: 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (GOOGLEGROUPS)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YAHOOGROUPS)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YDÜNYA TÜRK BİRLİĞİ MAIL GRUBU)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YİSRATÜRK MAIL GRUBU)' ; ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YNE MUTLU TÜRKÜM MAIL GRUBU) ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YTİDAT AKADEMİ MAIL GRUBU)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (YTÜRKİYE İÇİN ELELE MAIL GRUBU)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU (ZERŞEY SERBEST MAIL GRUBU)' ; 'ÖZEL BÜRO MAIL GRUBU WORDPRESS (DERİN STRATEJİ)'
      Sent: Thursday, November 06, 2014 9:26 PM
      Subject: [TÜRKİYE:39599] KAMPANYA : Esenyurt'ta oturan çocuk Heybeliada'da okula nasıl gitsin ? #HaydiMuratOkula de, harekete geç @mebgov
       
       
       
       

       
      KAMPANYAYA KATILMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIN.
       

       
      Fotoğraftaki kuzu Murat Yonca, kendisi 15 yaşında İstanbul Esenyurt'ta yaşıyor, Esenyurt'ta bir lastikçide çalışıyor yaz aylarında. Ancak bu kış, getirilen yeni sistemle okul tayini Adalar Belediyesi'nde bir okula çıkınca doğal olarak okula gidemez oldu. Mahallesi civarındaki okullar da yoğunluktan onu kabul etmedi, durduk yere okuldan çıktı. Patronu ve ailesi onu bir okula yerleştirmek için elinden geleni yapsa da, nafile.
       
      Bu çocuğun durumunun bir an önce Esenyurt Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ele alınması ve evine yakın bir okula nakil yapılması gerek.Murat'ın sesinin duyulması için kampanyayı imzalayın, paylaşın ve daha çok kişinin katılmasını sağlayın. Tanıdığınız haberci, gazeteci varsa ulaştırın lütfen. Yazık, sistem yüzünden kardeşleri okurken o çalışmaya devam ediyor.
       
      Kim bilir Murat gibi, yaşadığı yerden bambaşka bir ilçede okula gtmeye zorlanan, gidemediği için okulu bırakıp işe giren kaç öğrenci var?
       
      Evet, eğitim sisteminde yaşanan bunun gibi nice durum olabilir, sesimizi Murat için yükseltelim, başka aileleri yardım talep etmek için yüreklendirelim!
       
      Duyarlılığınız için şimdiden teşekkürler!
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category kampanyalar]
       
      [tags KAMPANYA, Esenyurt, çocuk, Heybeliada]
       
       
      --
      Sayın "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" grubu üyesi.
      grubumuzla ilgili şikayetleriniz ve tavsiyeleriniz grup yönetimine " erzinca...@gmail.com " adresimize bildirin,
      Grubumuzda yayınlanan iletilerin yasalar karşısında tüm sorumluluğu yazarına ve iletinin üzerinde değişiklik yapıp yayınlayan üyeye ait olacaktır, İletilerin mutlaka konu başlıklarını yazınız. İletilerinizde Başka bir grubun tanıtımı, url adresleri yada benzeri ibareler bulunması halinde o iletiler yayınlanmayacaktır.. önemle duyurulur. saygılarımızla
      ---
      Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "TÜRKİYE İÇİN EL ELE MAİL GRUBU" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
      Bu gruba yayın göndermek için, Turkiye-i...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
      Bu grubu http://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele adresinde ziyaret edebilirsiniz.
      Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Nov 06 06:47PM +0200

      *7 Kasım 2014 Cuma günü Anadolu Ün. Fen Fak. Matematik bölümünde iki ayrı
      önemli *
       
      *etkinlik var.*
       
       
      *Saat 14.30'daki etkinliğin konusu, "**GÖKYÜZÜNE VE ATOMA AYNI BİR
      MATEMATİKSEL BAKIŞ: NASIL?". *
       
       
      *Konuşmacı: Prof. Dr. Tolga Yarman - Okan Üniversitesi *
       
       
      *Saat 15.45'deki diğer etkinliğin konusu ise, "BAŞTA KANUN VE TANBUR
      İÇİN, SABİT OLDUĞU KADAR ESNETİLEBİLİR 79, 24 VE 36 PERDELİ ÜÇ FARKLI
      NAZARİ ÇÖZÜM".*
       
       
      *Konuşmacı: Doç. Dr. Ozan Yarman - İ.Ü. Konservatuarı *
      "Dr. Kayaalp Buyukataman\(Turkish times-Turkish Forum\)" <tti...@turkishtimes.com>: Nov 06 08:54PM +0200

      https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10152787263562778
      <https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10152787263562778&set=a.10150229185
      882778.331676.606587777&type=1&theater>
      &set=a.10150229185882778.331676.606587777&type=1&theater
       

       
      https://fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net/hphotos-ak-xfa1/v/t1.0-9/10155034_101
      52787263562778_5836632756289450397_n.jpg?oh=be199ed340232979ea479b7e06f28155
      &oe=54DCC7DD&__gda__=1428140336_4fa5b19c2c4c003d6e84cbcf827f748f
       
       
      Turkıye Turıng ve Otomobıl Kurumu
      <https://www.facebook.com/pages/Turk%C4%B1ye-Tur%C4%B1ng-ve-Otomob%C4%B1l-Ku
      rumu/228880387152434> nun bu haftaki programı çok zengin, Saat 14.00'te
      Elif Güreşçi'nin muhteşem konseri ardından 16.00'da Prof.Dr.Orhan Kural'ın
      konferansı var
      Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 07 02:58PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Bedri Baykam
      Tarih: 7 Kasım 2014 09:18
      Konu: “ALTERNATİF ARAYIŞLARI" VE BAYRAKÇI'NIN HATIRLATMASI | Bedri Baykam
      Alıcı:
       
       
       
      Bedri Baykam'ın 4 Kasım 2014 tarihli makalesi ektedir..
       
       
       
      “ALTERNATİF ARAYIŞLARI" VE BAYRAKÇI'NIN HATIRLATMASI Bedri Baykam
       
      Cumartesi günü İstanbul Barosu’nun Kanlıca’daki "Barobahçe" tesislerinde
      yapılan "Milli Kurtuluş Öncüleri" toplantısına davetli isimlerden biriydim
      ve katıldım. 150 kişi civarında bir katılım vardı. Toplantı için çağrıyı
      yapanlar arasında İşci Partisi ve onun yakın çevresinde sıkça görülen
      farklı kökenlerden şahsiyetler vardı. Bir kere tabii ki toplantının adının,
      bir çok medya mensubu veya bir çok vatandaş için gayet saf veya tam tersine
      aşırı iddialı görüneceği kesin. Ama madalyonun diğer yüzüne bakalım: bu
      eleştirileri yapma lüksünü dillerinde hissedenlerin kaçı, çevrelerinde
      AKP'li olmayan ve "kabus yaşamayan" vatandaş görebiliyorlar? Açık konuşmak
      gerekirse, Türkiye'de artık kendisini büyük bir umutsuzluk hatta depresyon
      içinde hisseden insan sayısı hızla artıyor. CHP'nin arzu edilen
      birleştirici harcı ve dayanışmayı oluşturamaması, doğal olarak demokrat
      cumhuriyetçi güçleri farklı arayışlara itiyor. Yıllardır süren beyin
      fırtınaları, toplantılar ve ortak akıl çabalarında oluşan dostluklar artık
      bir nehir olup denize akmak istiyorlar.
      Bir çok konuşma yapıldı. Perinçek'in kararlı ve her zamanki
      gibi birleştirici konuşmasından sonra bir çok katılımcı söz aldı.
      Aralarında eski Ergenekon ve Balyoz sanıkları, eski 68'liler, çeşitli
      siyasiler vardı. Oluşabilecek yeni bir ittifakın partileşme olasılığından,
      İP'in adını ve simgesini değiştirebileceği bir kongreye gitmesine kadar her
      olasılık gündeme taşındı. Bu arada bir çok konuşmacı, kendini sakınmadan
      CHP'ye çattı. Parti'nin rota değiştirmesi, Güneydoğu’da ABD yörüngesine
      girmesi, Ekmeleddin projesinin kalıntıları, herşey söylendi. Bu arada tam
      tersine CHP'nin bu kadar ağır eleştirilmesinden duyulan rahatsızlığı da
      dile getiren bir çok konuşmacı oldu. Doğal olarak ses tonlarının arttığı
      anlar yaşandıysa da, bunlar sağlıklı olağan tartışmalardan öteye geçmedi,
      siyasi olgunluk ağır bastı.
      CHP'ye yöneltilen eleştiriler arasında en önemlisi,
      altyapının üstyapıyı belirleyememesiydi. *"Sosyolojik, akademik olarak CHP
      bitmiştir" *veya *"CHP artık kendini tasfiye etmelidir, misyonu dolmuştur"*
      tarzı cümleler dikkat çekti. CHP İstanbul Milletvekili Ali Kemal
      Kumkumoğlu, CHP ile böyle sert bir ayrışmanın hatalı olacağını söyleyenler
      arasındaydı.
      Yaptığım konuşmada, hedeflerimizin aynı ama ulaşma
      yöntemlerimizin farklı olduğunu vurguladım. Hükümet ve "paralel yapı"
      arasında ne taraf, ne de hakem olduğumuzu hatırlattım. Tabii ki, ne
      Ergenekon tezgahçılarının, ne de yolsuzluğa batmışların yanında
      olamayacağımızı tekrarladım. CHP'nin yadsınamaz bir gerçek olduğunu*,
      'kendini tasfiye etsin'* demekle bunun olmayacağını, bu sözlerin 'ABD de
      kendini tasfiye etsin' demekten farklı olmadığını, CHP’yi yadsıyarak bir
      yere varılamayacağını aktardım. Ayrıca CHP örgütü ve seçmenlerinin içindeki
      büyük çoğunluğun da Y-CHP mantığına karşı olduklarını, bu büyük muhalif
      kitlenin de gözden çıkarılamayacağını hatırlattım. Bu oluşumun, oklarını
      CHP’ye değil, AKP’ye yöneltmesi gerektiğini ısrarla anlattım. Ana vurgum
      ise, siyasal anketçi SONAR'dan Hakan Bayrakçı'nın sözlerinin önemi ve
      açtığı kapıydı. Çünkü Bayrakçı’nın yaptığı analiz, barajı geçmesi halinde,
      4. partinin* "bir bölen"* değil, tam tersine AKP iktidarını zorlayacak tek
      formül olduğunu ortaya çıkarıyor.
      Bayrakçı'nın yaptığı önemli hatırlatma şu: Güneydoğu'daki
      bağımsızlar ve BDP dışında, şayet AKP, CHP ve MHP'nin ardından 4. bir parti
      %10 barajını aşarsa, bu parti en az 55-60 milletvekili ve ötesini
      çıkarabilir. Bu da muhalefetin bilanço total hanesine eklenen bir rakam
      oluyor. Sonuçta bu toplantıdan farklı bir partileşme veya ittifak tablosu
      çıksa, bu yeni oluşum tabii ki CHP ve MHP’den milletvekili çalar. Ama
      AKP'ye daha büyük zarar verir. Örneğin, 4 milletvekili çıkaran bir ilde,
      başka bir parti barajı geçmezse, AKP 2. milletvekilliğini de alır. Halbuki
      başka bir parti barajı geçerse, AKP yine tekte kalır. Bu sistemle
      muhalefetin toplam sayısı 276’yı bile bulabilir. Aksi takdirde şu andaki
      tabloda CHP ve MHP’nin toplam oyu, en iyi ihtimalle %41-42 civarında
      geziniyor.
      Emine Ülker Tarhan'ın istifası, siyasette yeni arayışlar
      konusunda yapılan spekülasyonları hızlandırdı. Bu arada* "TÜSİAD"ın da
      farklı bir laik parti arayışında olduğunu ve CHP'li çeşitli siyasilerle
      temasları sürdüğü” *de konuşulanlar arasında. Tüm bu kaynayan kazanın bize
      taşıdığı ortak akıl şu: Şayet sözünü ettiğim toplantı, örneğin Tarhan,
      CHP'li muhalifler ve farklı arayışlar gibi her yöne kayarsa, bu durum
      AKP'ye yarayan bölücü hareketler haline gelir. Ama tersine, mucizevi bir
      şekilde bu dallar birleşirse ise, karşımıza Bayrakçı'nın sözünü ettiği umut
      verici yeni bir tablo çıkar.
      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 07 04:31PM +0200

      *BOŞ CEVİZ..!*
       
      <http://4.bp.blogspot.com/-0Jeg7NJYsgY/VE0KI_-jK-I/AAAAAAAAZDs/W3YxIrF6O3M/s1600/936017_1404005043170095_148161958_n.jpg>
       
       
      Hz. Ebubekir (r.a) birgün, ceviz için kavga eden çocukların arasına girer.
       
      Durun, ben ikinize de pay edeyim der.
      ...
      Cevizi kırar, içi boş çıkar.
       
      Hz Ebubekir (r.a) çocuklara döner;
       
      Biliyor musunuz, der.
       
      Uğruna dövüştüğünüz dünya, bu işte..!
      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 07 02:54PM +0200

      *NİHAT HATİPOĞLU*
      <http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hatipoglu/arsiv?getall=true>* - İşte
      Kuran ve işte sen!*
       
       
      [image: İşte Kuran ve işte sen!]
       
      İşte Kuran ve işte sen!
      Kuran-ı Kerim en güzel hakemdir. Bütün hayatınızı ve hareketlerinizi Kuran
      terazisine koyun. Ve nasıl bir Müslüman olduğunuza karar verin. İşte size
      ayetler:
       
       
      *1- *Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin
      etini yemekten hoşlanır mı? Elbette bundan tiksiniriz. O halde Allah'tan
      korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir. Çok esirgeyicidir.
      (Hucurat, 12)
       
      *2- *"*Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme*. Çünkü kulak, göz,
      gönül bunların hepsi yaptıklarından sorumludur." (İsra, 36)
       
      *3- *"İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen yazmaya hazır
      bir melek bulunmasın." (Kaf, 18)
       
      *4- *"Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler." (Kasas, 55)
       
      *5- *"Müminler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler." (Müminun, 3)
       
      *6- *"Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar
      başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur." (En'am, 68)
       
      *7- *"Kusur peşinde koşan, durmadan laf getirip götüren kimseye boyun
      eğme." (Kalem, 11)
       
      *8- *Günah işlemekte ve düşmanlıkta birbirinize yardımcı olmayın." (Maide,
      2)
       
      *9- *"İnsanlardan gizler de Allah'tan gizle(ye)mezler. Halbuki geceleyin
      O'nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken Allah onlarla beraber idi. (Nisa,
      108)
       
      *10- *"Yalan sözden kesinlikle kaçının." (Hacc, 30)
       
      *11- *"Onlar harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler. İkisi
      arasında orta bir yol tutarlar. (Furkan, 67)
       
      *12- *"Yine onlar ki Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar.
      Allah'ın haram kıldığı cana haksızca kıymazlar ve zina etmezler." (Furkan,
      68)
       
      *13- *(O kullar) yalan yere şahitlik yapmazlar. Boş sözlerle
      karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler. (Furkan, 72)
       
      *14- *"Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı
      sağır ve kör davranmazlar. (Furkan, 73)
       
      *15- *"Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, işlemedikleri bir şeyden dolayı
      eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
      (Ahzab, 58)
       
      *16- *"Kim kasıtlı veya kasıtsız bir günah işler ve sonra onu bir suçsuzun
      üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık günah yüklenmiş
      olur. (Nisa, 112)
       
      *17- *"Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve
      zorludurlar. (Maide, 54; Fetih, 29)
       
      *18- *"Yoksa onlar Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için kıskanıyorlar
      mı?" (Nisa, 54)
       
      *19- *"Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. (Hücurat, 12)
       
      *20- *"Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Zira zannın bir kısmı
      günahtır. (Hücurat, 12)
       
      *21- *"Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin." (Maide, 1)
       
       
      *Yüce Allah'ı anmanın (zikrin) faydaları*
       
      Zikir şeytanı uzaklaştırır ve gücünü kırar.
      Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna sebep olur.
      Kalpten düşünce ve üzüntüyü giderir.
      Yüzü ve kalbi nurlandırır.
      Kişiye gelecek rızkı çoğaltır.
      Allah'u Teala'nın sevgisini kazandırır. İslam'ın ruhu, dinin kaynağı,
      saadet ve kurtuluşun sebebi ancak sevgidir. Kim Allah'ın sevgisine erişmek
      isterse Allah'ı bol bol zikretmelidir.
      Zikretmekle insanı ihsan derecesine ulaştıran bir hal nasip olur. İhsan
      derecesi, Allah'ı görüyormuş gibi ibadet yapmanın nasip olmasıdır. (İşte bu
      tasavvuf ehlinin erişmek istedikleri en son hedeftir.)
      Zikir Allah'a yöneltir. Allah'ı zikreden insan, gitgide öyle bir hale gelir
      ki, her meselede Allah'u Teala, onun sığınağı, barınağı ve korunağı olur.
      Allah'a yakınlık meydana getirir. Zikir ne kadar fazla yapılırsa, yakınlık
      o kadar artar. Zikirden ne kadar gafil kalınırsa o kadar Allah'tan
      uzaklaşılmış olur.
       
      Zikir kalbe Allah'u Teala'nın heybet ve büyüklüğünü yerleştirir. Ayrıca
      kişi Allah'ın huzurundaymış gibi olur.
      Kişinin Allah'u Teala'nın katında zikredilmesine sebep olur. Nitekim
      Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Siz Ben'i anın ki Ben de sizi
      anayım." (Bakara, 152) Kudsi bir hadiste ise şöyle buyurulmuştur: "Kim
      Ben'i gizlice zikrederse, Ben de onu gizlice zikrederim."
      Zikir kalp ve ruhun gıdasıdır. Kalbe ve ruha gıda verilmemesi bedene gıda
      (yemek) verilmemesi gibidir.
      Zikir kalbin pasını siler. Tertemiz hale getirir.
      Hata ve kusurlardan insanı uzaklaştırır. Hatasının farkına vardırır.
      Zikir, kişide oluşan ürkme duygusunu uzaklaştırır. Çünkü gafil insanın
      kalbinde Allah'a karşı bir ürkeklik bulunur. Bu hal kişiyi rabbinden
      uzaklaştırır. Bu hal de ancak zikirle yok olur.
      Kim rahatlık zamanlarında Allah'ı anarsa, musibet zamanlarında Allah onu
      anar. Yani ona rahmet eder.
       
      Zikir Allah'ın azabından kurtulmaya vesiledir.
      Zikir, göklerden, yücelerden rahatlama ve Rahmet inmesine sebeptir.
      Melekler zikredeni kuşatırlar. Ona dua ederler.
      Zikir sayesinde dil, gıybet, söz taşıma, yalan, çirkin ve boş sözlerden
      korunmuş olur. Nitekim dili Allah'ı zikretmeye alışkın olan kişinin
      genellikle bu gibi şeylerden korunduğu tecrübe ve müşahede edilmiştir. Dili
      zikre alışkın olmayan kimseler ise her türlü faydasız şeylere müptela
      olmaktadırlar.
       
      Zikreden, kıyamet günü pişmanlıktan kurtulur. Hadisi Şerif'te buyuruluyor
      ki: "Allah'ın zikredilmediği her meclis kıyamet günü zarar ve pişmanlığa
      sebeptir."
      Zikir ister yatakta, ister çarşıda, ister sağlıkta, ister hastalıkta,
      isterse nimetler ve lezzetler içinde meşgul iken yapılsın, insanı daima
      yükseltir. Ondan başka devamlı yükselmeye sebep olan hiçbir ibadet yoktur.
      Hatta kalbi zikrin nuru ile münevver olan kimsenin uykusu dahi gece boyu
      gaflet içinde ibadet eden kimselerden daha üstündür.
      Zikir insanın kalbini uykudan uyandırır. Gafletten gözlerini açtırır. Çünkü
      kalp uyuduğu müddetçe bütün menfaatlerini kaybeder.
      Zikir kalp hastalıklarının devasıdır.
      Zikredenlere Allah'ın rahmeti ve meleklerin duası nasip olur.
      Allah'u Teala meleklere karşı zikredenlerle övünür.
       
      Zikre devam eden cennete gülerek girecektir.
      Zikir sayesinde her zorluk kolaylaşır. Her zahmetli şey basitleşir. Her
      çeşit yük hafifleşir. Her musibet yok olup gider.
      Allah'ı çok zikretmek, münafıklıktan uzak olmanın güvencesi ve belgesidir.
      Allah münafıkların sıfatlarını şöyle açıklamıştır. "Onlar Allah'ı çok az
      zikrederler" (Nisa,142)
      Zikredenlerin yüzlerinde dünyada, ahirette de nur olacaktır.
      Kim yolda, evde, seferde Allah'ı çok zikrederse, kıyamet günü onun
      şahitleri çok olacaktır.
       
       
      *Kötü rüya gören ne yapmalı?*
       
      Bazı rüyalar şeytanın verdiği vesvese şeklinde belirir. Kişi korktuğu şeyi
      rüyada görür. Olmasın diye arzu ettiği şeyi olmuş gibi görür. Sabaha endişe
      ile uyanır.
       
      Hz. Peygamber (s.a.v.) bu tür insanları rahatlatacak şu cümleyi kullanır
      'Sizden biriniz sevdiği bir rüya gördüğünde bu rüya Allah'tandır. Bundan
      dolayı Allah'a hamd etsin.
       
      Ve o rüyayı ehil (uzman) olana anlatsın. Ve sizden biri sevmediği çirkin
      bir rüya gördüğü zaman ise gerçekten o rüya mutlaka şeytandandır. O (şeytan
      ve kötü rüyanın) şerrinden Allah'a sığınsın. Ve o rüyayı hiçbir kimseye
      anlatmasın. Bu durumda o rüya kendisine zarar vermez."
       
      Hz. Peygamber (s.a.v.) "kötü rüya gören sabah kalktığında üç kez soluna
      üflesin. Sonra o rüyanın şerrinden Allah'a sığınsın. Artık o rüya kendisine
      zarar vermez" buyuruyor.
       
      Başka bir seferinde ise; 'Sevmediği rüya gören kimse hemen kalksın namaz
      kılsın' buyuruyor.
      Peygamberimiz'in (s.a.v.) şu uyarısı da önemlidir:
       
      'Rüyayı ancak bir alime veya iyi yorum yapan, nasihat eden birisine
      anlatın.' Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bu konudaki her sözü kötü rüya göreni
      rahatlatmaya yönelik uyarılarıdır.
      "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: Nov 07 01:04PM +0100

      “MUTA Nikahı”nın yararları:
       
      Yakalandığında polise “Nikahlı eşimizle beraber olamayacak mıyız yaa“ diye
      bağırmaya hatta silah çekmeye yarar; evde de eşine “Sen de paralelciler gibi
      başlama be avrat; ne “randevu evi” be yaa; iyi valla artık nikahlı diğer
      eşlerimizle de mi...., tövbe tövbe… yaaa” diye baskın çıkıp hanımı
      susturmaaya ayrıca baskın yapan yaptıran “Ergene..”, pardon “paralelci”
      polisleri sürgün ettiririp olayı örtbas etmeye yarar.
       
      Güle güle kullanın.
       
      Aydoğan
       

       

       
      http://www.odatv.com/n.php?n=hangi-iki-milletvekili-randevu-evinde-nikahli-k
      arisiyla-basildi-0511141200
       
      http://www.odatv.com/images/2014_11/2014_11_05/hangi-iki-milletvekili-randev
      u-evinde-nikahli-karisiyla-basildi-0511141200_m.jpg
       

       
      Hangi iki milletvekili randevu evinde "nikahlı karısıyla" basıldı..
       

       
      05.11.2014 21:50
       

       
      Aydınlık gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar'ın, "İşte İslamın ve Türklüğün
      Katilleri" adlı kitabı piyasaya çıktı.
       
      İslamcı camianın içinden gelen Önkibar kitabında "Kâbe'de Tayyip'i paylayan
      AKP mebusu kim", "Adnan ve Mahmut Hocalar müceddid mi", "Tenime dokunan
      cennete gider diyen ünlü şeyh kim", "Hangi ünlü islamcı, AKP'nin
      yolsuzluklarına isyan etti", "İhvan, El Kaide, Hamas, Taliban ve AKP
      zinciri", "Ülkücüleri hadımlaştırma projesi. Bahçeli'nin emir aldığı merkez"
      gibi birbirinden ilginç konulara değindi.
       
      Önkibar'ın kitabında değindiği ilginç konulardan biri de kuşkusuz randevu
      evinde basılan iki milletvekiliydi.
       
      Ankara'da politik arenada olan İslamcı güruhun muta nikahı sistemiyle
      kaçamaklar yaptığını aktaran Önkibar, "Meğer Başkent'te önce muta nikâhını
      kıyan, ardından pezevenklik hizmeti veren villalar varmış." diye yazdı.
       
      Bu randevu evlerinden birine polis baskını yapıldığını ve iki
      milletvekilinin Rus kadınlarla yakalandığını belirten Önkibar, Rus
      kadınlarla basılan milletvekillerinden birinin polise "nikahlı eşimizle
      beraber olamayacak mıyız" dediğini ve polise silah çektiğini yazdı. Ancak bu
      olay "üstlerden" gelen telefonla kapatıldı ve baskını yapan komiser sürgün
      edildi.
       
      Sabahattin Önkibar kaynağının da üst düzey bir Emniyet müdürü olduğunu
      söyledi.
       
      Önkibar'ın kitabından ilgili bölüm şöyle:
       

       
      MİLLETVEKİLLERİNE MUTA NİKAHI
       
      Ankara'da politik arenadan olan İslamcı güruhun muta nikahı sistemiyle
      kaçamak yaptığını çok emin kaynaklardan dinledim. Meğer Başkent'te önce muta
      nikâhını kıyan, ardından pezevenklik hizmeti veren villalar varmış.
       
      Hikâyeyi bana anlatan üst düzey bir emniyet mensubudur.
       
      Şunları aktarmıştır:
       
      "Çayyolu tarafından bir villanın randevu evi olarak işletildiği istihbaratı
      geldi.
       
      Savcılık villayı izleme ve dinlemeye aldırdı...
       
      Tapelerde bazı ifadeleri görünce şaşkına uğradık. Muta nikâhından söz
      ediliyordu.
       
      Ekibimiz villayı bastı.
       
      Kamuoyunda tanınan iki milletvekilini odalarda Rus kadınlarla yakaladılar.
       
      Bir tanesi, 'Ben milletvekiliyim, nikahlı eşimizle beraber olamayacak mıyız'
      diyerek silah çekti ve memurlarımızın üzerine yürüdü.
       
      Derken telefon edip ekibimizi hemen çektirdiler.
       
      İlaveten bir milletvekiliyle tartışan komiserimizi sürdürdüler.
       
      Sonradan öğrendiğimize göre bu memur arkadaş konudan bir gazeteyi haberdar
      etmiş ama o gazete de en yukarıdan tehdit edildi ve olay hiç duyulmadı..."
       
      MUTA HELAL Mİ
       
      Belli bir ücret karşılığında kısa süreli evlilik olan muta nikahının
      Şiilerde sık görüldüğünü, ancak Diyanet'in muta nikahının haram olduğuna
      dair fetva verdiği hatırlatan Önkibar, milletvekillerinin başvurduğu yöntemi
      ise şöyle anlattı:
       
      "Burada trajikomik olan şey mezhep taklidi fiyaskosudur. Siz başka bir
      mezhepte olsanız bile, kısa bir süreliğine başka bir mezhebe geçmek; yani
      onu taklit etmek mümkünmüş! Bu durumda Şia taklit edilip muta nikâhı caiz,
      yani helal olu yormuş! Söyleyin bunun adı inancı cinsel uzva alet etmek
      değil midir?"
       
      Odatv.com
      "Erdal Akalın" <e.aka...@hotmail.com>: Nov 07 11:20AM +0200

      "Bedrettin Keleştemur" <bkeles...@gmail.com>: Nov 07 11:19AM +0200

      “HALKLARIN KARDEŞLİĞİ”
      Bu nasıl bir kardeşlik!
      Bir yanda Kabil!
      Beri tarafta, Habil!
      İki kardeş…
      Kabil, Habil’i öldürüyor…
      “Kabil’in nefreti…”
      “Habil’in hayreti…”
      Kıyamete kadar sürecek!
      Habil, ‘dua’ ve ‘yakarışta’
      Kabil, ‘inkâr ve cinnette’
      “Kabil’in öfkesinde…”
      Kötülükler okyanusunda yüzersiniz!
      “Habil’in hasretinde…”
      İyilikler dünyasında gezersiniz!
      Aradaki fark;
      Karanlıklar ve Aydınlık gibidir…
      Kimse, kimseleri aldatmasın!
      Asrın Kabillerinde,
      ‘Barış…’ koskoca bir yalan!
      ‘Özgürlük…’ şişirilmiş bir balon!
      ‘Halkların Kardeşliği…’ sanal bir masal!
      Bizim teklifimiz,
      Lütfen, ‘Kabilleşmeyiniz…’
      Nefretin odağı haline gelmeyiniz!
      Fırat gibi,
      Dicle gibi,
      Çorak topraklara hayat veren,
      Bir duruluğa, berraklığa,
      İçtenliğe ve canlılığa bürününüz,
      Ki, coğrafya hayat bulsun!
      Sadece, ‘düşmanlarımızı sevindiren’
      Gelecek nesillere de;
      “Kin, nefret, öfke taşıyan”
      Bir gelecek ve coğrafya hazırlamayalım!
      *** ***
      İSRAİL, KUTSAL DİNLEMİYOR!
      ABD Ulusal Dairesi eski çalışanı Edward Snowden,
      “İŞİD’i; ABD, İsrail ve İngiltere istihbaratı eğitti” diyor!
      O istihbarat örgütleri, dünyadaki bütün terörü;
      “Eşek arısı yuvası” isimli bir strateji ile bir araya getiriyor!
      Sonra ne yapılıyor,
      O yuvaya birileri tarafından, ‘çomak sokuluyor!’
      Biz bunun adına, ‘fitne…’ diyoruz!
      İnancımız ne diyor, “fitneyi uyandırmayınız…”
      İsrail ne yapıyor,
      Bölgenin en kritik olduğu bir dönemde;
      “Mescid’i Aksayı işgal teşebbüsünde…” bulunuyor!
      İsrail, ‘kutsal’ tanımıyor!
      Kutsallara karşı, ‘saygısı’ ve ‘edebi’ yok!
      Kudüs ve Mescid-i Aksa,
      Müslümanlar için, ‘kutsaldır’
      Ayet, “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye,
      Kulunu (Muhammedi) bir gece Mescid-i Haram’dan;
      Etrafını mübarek kıldığımız,
      Mescid-i Aksa’ya (İsra-gece yürüyüşü ile) götüren
      (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir.” (İsra, 1)
      Müslümanların ilk kıblesinin bulunduğu,
      Allah Resulü’nün, ‘İlahi huzura yükseldiği’ kutlu mekân;
      İsrail’in, ‘kutsal tanımaz cinneti’
      Kutsal Mekâna İsrail askerlerinin, ‘baskınları…’
      Baskın esnasında ki, ‘saygısızlıkları…’
      Ve tepkisiz İslam Dünyası!
      Gel görelim ki,
      Birbirini boğazlama da, o kadar mahir ki!
      Bizlerin asıl yıkacağı da, ‘gaflet duvarlarıdır…’
      *** ***
      OĞLU KAZA YAPAN BABANIN TEPKİSİ!
      Oğul, lüks bir araba alır!
      Parası ödenir…
      Arabanın devir işlemleri için,
      Notere doğru yola çıkan araba,
      Aşırı hız sebebiyle kaza yapar!
      Araba ağır hasar görür…
      Babanın iki evladı yaralanırlar…
      Olay yerine gelen, Baba’nın ilk tepkisi,
      “Ölseydi daha sevinirdim!” demesi!
      İşte sizlere, asrın ‘dramatik fotoğrafı’
      Toplumun en dinamik gücü olan,
      “Aile yapımızın…” nerelere geldiğidir!
      Öyle bir sosyal facia ile karşı karşıyayız ki;
      Sosyal kirlenme, çürümüşlük, kokuşmuşluk,
      İçimize kadar sinmiş…
      Üzülmemek elde değil…
      *** ***
      İÇİMİZDEKİ EN İYİLER KİMLER!
      Kur’an bu soruya cevap veriyor;
      “…Muhakkak ki, Allah yolunda en değerli olanınız,
      Takvaca en ileri olanınızdır.” (Hucurat, 13)
      Kur’an da, ‘Takva’ ile ilgili ’40 ayet’ bulunuyor!
      Takva, “En fazla korunan/ kötülüklerden en fazla sakınandır”
      Ayet, “İyilik ve takvada yardımlaşın.
      Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.”
      İçimizde en iyileri denirken,
      “Mal ve mülk, servet sahipleri…” denmiyor!
      “Şan, şöhret ve makam sahipleri de…” denmiyor!
      Ya ne deniyor?
      “Takva sahipleri…” deniyor!
      Bu ülkeyi geleceğe taşımak için,
      “Manevi mimarlarını” hazırlamalıyız!
      hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Nov 07 09:21AM +0200

      Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
      (Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz
      yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak."
      Furkân suresi 77

      gabartigin

      unread,
      Nov 9, 2014, 5:50:28 AM11/9/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      DOKUNMAYIN BU ASLANA.doc

      gabartigin

      unread,
      Nov 9, 2014, 10:51:37 AM11/9/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      ----- Original Message -----
      Sent: Saturday, November 08, 2014 10:27 PM
      Subject: [TÜRKİYE:39724] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

      "M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com>: Nov 08 10:13PM +0200

      NUR İÇİNDE YAT ATATÜRK !..
      08 KASIM 2014
       
      *Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 10 Kasım 1938
      günü ebediyete intikâl etmişti.*
       
      *Ölümünün üzerinden yıllar geçmesine rağmen ATATÜRK, Türk Milleti’nin, “Ne
      Mutlu Türk’üm” diyebilenlerin ve yabancı milletlerden olmalarına rağmen ona
      saygı duyanların gönlünde yaşamaya devam ediyor.*
       
      *Memleketimizin içerisinde bulunduğu bugünkü ortamda, büyük kurtarıcıyı
      sadece minnet ve rahmetle anmanın yeterli olmadığını düşünüyorum.*
       
      *ATATÜRK’ün ilke ve devrimlerine olan bağlılığımızı, gösterdiği hedeflere
      olan inancımızı, mamur ve müreffeh bir Türkiye’nin gerçekleştirilmesi için
      gösterdiği gayreti, milletçe birlik ve beraberlik ruhu içinde göstermek
      zorundayız*
       
      *Aziz memleketimizin gerçeklerinden oluşan, çağdaş görüşlere dayalı, hür ve
      bağımsız yaşama inanç ve azminden doğan, her gelişme ve yücelmeye açık,
      milletçe birlik ve bütünlük içinde refah ve saadet yollarını açan
      Atatürkçülüğü her alanda yüceltme ve kurtuluş yolu olarak görmek, bunu
      yürekten benimsemek ve uygulamak her Türk ferdinin, Türkiye Cumhuriyeti
      Devleti’nin tüm kurum ve kuruluşlarının en yüce ve değişmeyen hedefi ve
      görevidir.*
       
      *ATATÜRK’ün gösterdiği ilke ve hedefler, belli bir kalıba sokulmaya veya
      dondurulmaya tabi tutulmadan hayat gerçeğinden alınmış ve zamanın
      gerçeklerine göre geliştirilebilen prensipler bütünü olduğu için
      geleceğimizin en büyük garantisi, yaşamımızın sarsılmayan temelidir ve
      sonsuza kadar öyle kalacaktır.*
       
      *ATATÜRK’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar korumak,
      ancak onun ilke ve devrimlerine yürekten bağlı, azimli ve buna kendini
      mecbur hisseden nesillerin sarsılmaz inancıyla mümkündür. ATATÜRK’e minnet
      borcumuzun ödenmesinin tek şartı budur.*
       
      *Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü vefatının
      yıl dönümünde rahmet, minnet ve şükranla anarken, manevî huzurunda tazimle
      eğilirim.*
       
      *Nur içinde yat, ATA’M !… Yattığın mekân cennet olsun !..*
       
      *← ATATÜRK’ ÜN EMANETİ VE VASİYETİ*
      <http://www.ahmetakyol.net/ataturkun-emaneti-ve-vasiyeti/>
      http://www.ahmetakyol.net/nur-icinde-yat-ataturk/
       
      *​DİP NOT:*
       
      *Gönül Dostum Ahmet Akyol'un sitesinde yayımladığı bu yazısının tamamını
      aynen katılarak​ yönlendirirken, Dostlarıma ve Atatürk Sevdalılarına,
      özellikle Tarih meraklılarına ve "Günceli" bir Türk aydınının özgün ve
      özgür kaleminden takip etmek isteyenlere, Siteyi ziyaret ederek
      incelemelerini ve değerlendirmelerini öneririm.*
       
      *M. Kemal Adal.*

       
      --
      Selam...
      T.C. / M. Kemal Adal
      "M.Kemal Adal" <adalk...@gmail.com>: Nov 08 09:34PM +0200

      Kobani konusunda anlamazlığa oynamak
       
      *08.11.2014 00:00*
       
      *Armağan KULOĞLU*
       
      [image: Armağan KULOĞLU]
       
      *oaku...@gmail.com <oaku...@gmail.com>*
       
       
      *Devlet yetkilileri uzun bir süredir Kobani’nin önemini anlayamadıklarını,
      çıkan çatışmadan dolayı 200.000 kişinin Türkiye’ye göç ettiğini, orada
      yaşayan fazla insan kalmadığını, Kobani’den ötürü çıkarılan seslere bir
      anlam veremediklerini söylemektedirler. *
       
      *Esas konunun Kobani olmadığını, Kobani bahane edilerek olay çıkarılmak
      istendiğini belirtmektedirler.*
       
       
      * Kobani nedeniyle ortaya çıkan durumun, uluslararası boyutu olduğu kadar,
      ulusal boyutu da bulunmaktadır. Bu durumun bütün boyutlarıyla görülmesi,
      politika ve stratejilerin de buna göre düzenlenmesi önem arz etmektedir. Bu
      konuyu anlayamayanlar, anlamak istemeyenler veya anlamazlığa gelenler için
      durumun açıklığa kavuşturulmasında fayda görülmektedir.*
       
       
      *****
       
       
      *Irak’ta çekirdek durumda bulunan IŞİD, Irak’taki yönetimin zafiyetinden
      istifadeyle önce büyümüş, Suriye’de yönetimin kontrolü genelde
      kaybetmesinden sonra gelişen duruma göre sıklet merkezini bazen Irak’ta,
      bazen de Suriye’de oluşturarak, kontrol ettiği sahayı genişletmek için bir
      seri saldırılar gerçekleştirmiştir.*
       
       
      * Bu saldırılarda vahşet içinde hareket etmelerine ve birçok sahada kontrol
      elde etmelerine rağmen, ABD başta olmak üzere Batı’nın ve uluslararası
      diğer güçlerin müdahaleye ilişkin söylem ve eylemleriyle
      karşılaşmamışlardır. *
       
      *Ancak saldırılar hem Irak’ta, hem de Suriye’de Kürt bölgelerini tehdit
      etmeye başladığında, bu güçler seslerini çıkarmaya başlamışlardır.*
       
       
      * Bu durum, IŞİD’in, Şii kuşak karşısında oluşturulmak istenen Sünni
      kuşağın bir parçası olarak görüldüğünü ve genişlemesine bu nedenle belirli
      bir noktaya kadar müsamaha ve müsaade edildiğini göstermektedir.*
       
       
      *Kürt bölgelerine saldırıya başladıklarında da, ön görülen politik
      hedeflerinden sapma olduğu için buna karşı koyma ihtiyacını duydukları
      anlaşılmaktadır.*
       
       
      * ABD başta olmak üzere, uluslararası güçlerin küresel politikalarında,
      Orta Doğu’da sınırların değişmesinin, yeni haritaların ortaya çıkmasının,
      bu kapsamda genişletilmiş bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasının artık
      gizlenen bir tarafı kalmamıştır. *
       
       
      *Uzun bir süredir ortaya çıkan haritalar ve uygulanan politikalar bunu
      göstermektedir. Bunun birinci ayağı Irak’ın kuzeyinde oluşturulmuştur.*
       
       
      * İkinci ayağı ise Suriye’de merkezi yönetimin kontrolü kaybetmesiyle kuzey
      bölgede ortaya çıkmıştır. 11 muhtelif kantonel bölge meydana getirilmiştir.
      *
       
       
      *Bunlardan doğuda Cizire, ortada Kobani, batıda da Efrin merkezi hüviyette
      kantonel yapılardır.*
       
       
      *Kobani’nin düşmesi, kuzey bölgede oluşturulan Kürt yapısının bütünlüğünü
      bozmakta, doğu-batı arasındaki irtibatı yok etmektedir. Batı’da Akdeniz’e
      olan bağlantıyı kesintiye uğratmaktadır. Bu nedenle Kobani, Suriye
      Kürdistanı’nın varlığını devam ettirebilmesi için stratejik bir bölge
      olarak mütalaa edilmektedir.*
       
       
      * Kürdistan’ın İran ayağının ise zaman ve şartlara göre şekilleneceği
      değerlendirilmektedir.*
       
       
       
       
      *****
       
       
      *(DİKKAT! DİKKAT! DİKKAT! - MKA)*
       
       
      *Türkiye’de de çözüm süreci kapsamında devam eden Kürt açılımının, özerk
      bir yapı anlamında sonuçlandırılması beklentisi mevcuttur. *
       
      *Bölgede ve ülkenin birçok yerinde PKK başta olmak üzere, destekçi,
      sempatizan ve siyasetçi bütün bölücülerin amacının, Türkiye’de anayasa
      değişikliği başta olmak üzere ülkenin yapısını değiştirmek olduğu bellidir.
      *
       
       
      *İktidarın da, seçim atmosferinde oluşabilecek olumsuzlukları
      değerlendirerek zaman zaman milliyetçi söylemlere başvurduğu görülmekle
      birlikte, uyguladığı politikalarla bu duruma fırsat verdiği de
      anlaşılmaktadır.*
       
       
      *Yandaş medya da buna yardımcı olmaktadır.*
       
       
       
      * Türkiye’deki bölücülerin Kobani nedeniyle gösterdiği hassasiyet, tamamen
      bir Kürt dayanışmasının sonucudur. Peşmerge’nin geliş ve geçişinde görülen
      manzaraya dikkat edilmelidir. Türk askerine taş atanların, Kürt askerine
      gösterdiği davranış iyi okunmalıdır. Peşmerge’nin PYD’yi takviyesinin,
      askeri açıdan çok, psikolojik, moral, Kürt dayanışması ve entegrasyon
      yönünden değerlendirilmesi gerekir.*
       
       
      * Türkiye’deki karar alıcıların, PKK ile PYD’yi aynı kefeye koymalarına
      rağmen PYD’nin takviyesine imkân tanımalarını anlamak da mümkün değildir. *
       
       
      *IŞİD’le komşu olmanın yaratacağı tehdidin, Türkiye’den de bir bölümün
      içinde yer alabilmesi ihtimali bulunan bir Kürdistan’ın oluşturacağı
      tehditten daha fazla olduğunu söylemek de doğru bir yaklaşım olarak kabul
      edilemez.*
       
      *****
       
      *Aslında neyin ne olduğunun bilinmemesine imkân yoktur.*
       
       
      *“Üst akıl” tabirinin kullanılması da bunun bir belirtisidir. Ancak birçok
      şeyi bilmiyormuş veya anlayamıyormuş gibi bir davranış tarzı sergilemenin
      de yeni bir siyasi davranış tarzı olduğu kanaati oluşmaktadır. *
       
       
      *Tabii bunun ne zamana kadar devam edebileceği, Türk Milleti’nin
      anlayışına ve sağduyusuna kalmış bir konudur.*
       
       
      *http://www.sanalbasin.com/goster/23871/?href=http://www.yenicaggazetesi.com.tr/
      <http://www.sanalbasin.com/goster/23871/?href=http://www.yenicaggazetesi.com.tr/>*

       
      --
      Selam...
      T.C. / M. Kemal Adal
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 09:19PM +0200

      VİDEO LİNK :
       

       
      http://www.youtube.com/watch?v=dIePj-z0P1M
      <http://www.youtube.com/watch?v=dIePj-z0P1M&feature=youtu.be>
      &feature=youtu.be
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags MK ULTRA PROJESİ, VİDEO, Zihin Kontrolü, Kült Lider]
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:23PM +0200

      -> > SELAMUN ALEYKUM
       
      > > Bir sahâbî Allâh Resûlü'ne gelerek:
      - Hangi cihâdın ecri daha büyüktür? diye sordu. Peygamber Efendimiz:
       
      > > __._,_.___
      > > Messages in this topic (1) Reply (via web post) | Start a new topic
      > > Messages | Files | Photos | Links | Database | Polls | Members |
      Calendar
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:20PM +0200

      ·
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:18PM +0200

      -->
      > > ikramından sonra, Efendimiz (sav), bir eliyle Hz. Ali`yi diğer eliyle
      > > de Hz. Fatıma`yı tutarak evlerine götürdü.
      > > Fatıma`yı bağrına bastıktan sonra biricik kızına şu nasihatlerde
      bulundu:
      > > ibadetlere gereken hassasiyeti göstermesi için çırpınırdı.
      > > Bir Kurban Bayramı gününde bu kez sevgili kızını,
      > > kesilecek kurbanının başında bulunmak üzere çağırmış ve şöyle
      buyurmuştu:
      > > etmek, ibadetlere teşvik etmek ve evlatlarının aile saadetlerinin
      > > devamını sağlamak için bütün gayretini gösterirdi.
      > > Kızının sorumluluğunu, onu evlendirene kadar üzerinde taşıdığını
      düşünen,
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:16PM +0200

      ---------
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:05PM +0200

      -
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 09:00PM +0200

      -
       
      ____________________________________________________________________________
      > İnternette takip ettiğin tüm siteler tek tık ötede! "Benim Mynet'im" de!
       
      ____________________________________________________________________________
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 08:57PM +0200

      ----------
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:47PM +0200

      Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, 2008 Şubat ayında PKK'ya yapılan
      operasyonun ayrıntılarını açıkladı. Pekin, "Aralık 2007 de başlayan hava
      taarruzlarının devamı olan kara harekatı, ABD ile yapılan Mutabakat
      Muhtırası uyarınca 14 gün önceden ABD'ye bildirilmiştir" diyerek PKK'nın bu
      operasyon öncesinde istihbarat aldığını vurguladı.
       
      Aydınlık gazetesi yazarı İsmail Hakkı Pekin, bugünkü yazısında o operasyonun
      ardından yaşananları şöyle özetledi.
       
      "2008 yılı Şubat ayı, TSK, kış mevsiminin mayın ve el yapımı patlayıcılardan
      korunma konusunda verdiği avantajlar ve sahip olduğu imkan ve kabiliyetlerin
      kendisine sağladığı üstünlüğü kullanarak Kuzey Irak'a kara harekatı
      planlamış ve icra etmiştir. Harekat PKK'nın Zap kampını hedef almış ve
      örgütün bu bölgedeki alt yapısını ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Harekat
      21 Şubat 2008'de başlamış ve 29 Şubat 2008'de sona ermiştir. Harekatta çok
      sayıda askerimiz şehit olmuş, yaralanmış ve bir silahlı helikopterimiz
      düşürülmüş, pilotları şehit olmuş ve bana göre harekattan beklenen amaç
      sağlanamamıştır."
       
      'ABD'YE 14 GÜN ÖNCEDEN BİLDİRMİŞTİK'
       
      PKK'ya operasyon öncesinde 2'nci Hava Kuvvetleri Karargahı'nda ve Komutan'ın
      harekat planı ile ilgili görüşmesini, üstelik plan odasındaki görüşmesinin
      dinlendiğini hatırlatan Pekin, "Aralık 2007 de başlayan hava taarruzlarının
      devamı olan kara harekatı, ABD ile yapılan Mutabakat Muhtırası uyarınca 14
      gün önceden ABD'ye bildirilmiştir. Bunun dışında harekattan bir süre sonra
      ortaya çıkan bir dinleme kaydında harekatın bütün safhalarının yer aldığı
      görülmüştür" diyerek ABD'ye dikkat çekti.
       
      Pekin, bu seminerin daha sonra internete de sızdırıldığını belirterek
      "TSK'ya olan güvenin sorgulanması amaçlanmıştır. Hem de TSK'nın kendine olan
      güveni hedef alınmıştır" dedi.
       
      Odatv.com
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category güvenlik]
       
      [tags GENELKURMAY DOSYASI, ABD, TSK, PKK]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:44PM +0200

      Amerika'nın çatı istihbarat örgütü olan Ulusal İstihbarat Ofisi'nin "Küresel
      Trendler 2030" raporunda Türkiye'nin bölünebileceği öngörülmüş. Rapora göre
      Kürdistan'ın yükselişi Türkiye'nin bütünlüğüne darbe olacakmış. Ortadoğu
      sınırları ortaya çıkmakta olan Kürdistan ile yeniden çizilecekmiş. Aslında
      burada demek istedikleri şudur: "Planımız işledi, son aşamaya geldik, sonucu
      almak üzereyiz."
       
      Ne acıdır ki durum budur. Atatürk'ün dikkatimizi çektiği "dış ve iç
      bedhahlar"ın işbirliği ile yürütülen plan, hedefine ulaşmak üzeredir. Nedir
      bu plan, mahiyeti nedir? Bundan önceki yazılarımda değişik yönlerden ele
      alarak açıklamıştım. Konuyla doğrudan ilgili olan, 2010 yılı başında
      yayınladığım "Türkiye'nin Bölünme Sürecini Kimler Nasıl Başlattı?" adlı
      makalemi aşağıda sunuyorum. Yeniden okumakta büyük yarar var.
       
      "Daha çok, iç isyanlara güvenelim." İngiliz ajanı Ryan
       
      "Devletler tıpkı büyük gemiler gibi ağır ağır batar." ...
       
      Türkiye'nin bugün başına gelen felaketin ilk ciddî alametleri kendini
      1970'lerin sonlarında göstermeye başlamıştır. O yılların, Sovyetlerin
      çökmesi, bunu fırsat bilen ABD'nin (Derin Merkez'in) Çevre ülkelerini
      yeniden sömürgeleştirme atılımına geçmesi ve bu amaçla uydurduğu
      küreselleşmeci Neoliberalizm teorisini bir silah olarak kullanmaya
      başlamasına denk gelmesi bir rastlantı değildir.
       
      Eğer "sözünü ettiğim belirtiler nelerdi" diye sorarsanız, hatırladığım
      kadarıyla şunları sayabilirim: Amerikan siparişi 12 Eylül askerî darbesi,
      Türkiye'nin dünya ekonomisine entegrasyonu tuzağı, Atatürk'e ve
      Cumhuriyetimize karşı sinsice başlatılan saldırılar, Paul Henze, Udo
      Steinbach, Graham Fuller gibi adamların yıkıcı propagandalarının ortada
      dolaşmaya başlaması, işbirlikçi medyanın Emperyalizm'in bu tetikçilerini
      bağrına basması, gazete köşelerinde birtakım Amerikancı, AB-perest etki
      ajanlarının boy göstererek, bir seslerini yükseltmeye başlamaları.
       
      Bir başyapıt olan "Sivil Örümceğin Ağında" kitabının yazarı Mustafa
      Yıldırım'ın bir makalesini
      <http://www.cihandura.com/eski/mambots/editors/tinymce/jscripts/tiny_mce/bla
      nk.htm#_edn1> [i] okurken geçti aklımdan bu düşünceler. Makale; halkımızın
      büyük bölümünün bilmediği bazı korkunç gerçekleri, "iç ve dış bedhahlar"ın,
      yıllardır Türkiye'nin başına ördüğü çorapları birkaç paragrafla gözler önüne
      seriyordu. Her yurtseverin haberdar olması gerektiğine inandığım bu
      makalenin içeriğini yazımın omurgası yaparak, konuyla ilgili bazı kanıt ve
      tespitlerimi
      <http://www.cihandura.com/eski/mambots/editors/tinymce/jscripts/tiny_mce/bla
      nk.htm#_edn2> [ii] aşağıda sunacağım.
       
      AB-D'nin Türkiye'yi bölme planı dışarda ve içerde yürütüldü, yürütülüyor.
       
      Dışarda önce ASALA..., bu bitince PKK pazarlandı. Çete başının çapını hayli
      aşan bu örgütlenme, AB-D'nin eseriydi. PKK terörü Kürtlerin kurtuluş
      mücadelesi olarak tanıtıldı. Şehit fidanlarımızın katillerine "Çekiç Güç"
      helikopterleri ile yardım götürüldü. Önce "Türkiye etnik terörle baş edemez"
      inancını yaymaya çalıştılar. Bu sökmeyince "Kürt sorunu"nu uluslararası
      boyuta taşımaya kalkıştılar. Ardından, "Ermeni sorunu"nu yeniden ısıtıp
      sofraya getirdiler. Etnik farkılıkların yanısıra mezhep farklılıklarını da
      öne çıkardılar. Ortadoğu haritasını, kendi çıkarlarına göre yeniden çizmeye
      kalkıştılar. Aramızdaki cephelerini ise, 12 Eylül ve Turgut Özal'la açtılar.
      CIA'nın ürettiği tezleri, içerdeki paralı adamlarına kolayca uygulattılar.
      Plana göre Türkiye Kürtlere özerklik verecek, bağımsız bir Kürt devleti
      kurulacaktı. Bu sayede Çirkin Batı'nın iki çıkarı güvence altına alınacaktı:
      Bir, Emperyalizm petrol bölgesinde, Batı'ya muhtaç "kukla bir devlet"e
      kavuşacaktı. İki, Türkiye'nin Ortadoğu'da büyük bir güç haline gelmesi
      önlenmiş olacaktı. Bir üçüncü hedeften de ciddi olarak söz edilmektedir ki
      bu da kurulacak bir Büyük İsrail devletidir. Bu hedefler Türkiye'nin üniter
      yapısı bozularak gerçekleştirilecekti. Pazarlıkları güçlü bir ulus-devletle
      yapmak yerine, zayıf bir yerel birimle yapmak" emperyalizmin işine
      geliyordu.
       
      Dışarda strateji hem ABD'de, hem de Avrupa Birliği'nde geliştirildi. Saldırı
      bu iki cepheden, aramızda açılan cephenin yoğun desteğiyle yürütüldü.
       
      I) ABD CEPHESİ
       
      CIA Türkiye ve Ortadoğu masası şefleriyle, CIA güdümündeki bilim
      adamlarıyla, CIA patentli Türkiye uzmanları ile, Amerikan irtibat
      subaylarıyla, sözde hayırsever Amerikan kuruluşlarıyla, Amerika Birleşik
      Devletleri'ni yöneten irade; Türkiye'de hep şu görüşleri egemen kılmaya
      çalışmıştır:
       
      "Kemalizm günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Atatürk ilkeleri 'Yeni Dünya
      Düzeni' ile birlikte ölmüştür. Dincilik Türkiye için ciddî bir tehlike
      değildir. Nurcular ilericidir... Türkiye'nin 'Yeni Dünya Düzeni' içindeki
      yeri, 'ılımlı İslam'la bütünleşmesindedir... Türkiye Kürt kimliğini
      kabullenmelidir... Kürtlere özerklik vermelidir... Atatürk, devrim tarihi
      kitaplarından çıkarılmalıdır... Atatürk'ü bırakın, Turgut Özal'a sarılın."
       
      Görülüyor ki ABD'nin Türkiye'ye yönelik planı, yorum gerektirmeyecek kadar
      açık. Tabii bir plan uygulanmak üzere hazırlanır. Öyleyse olaylara bakalım.
       
      1960'lı yıllar. Birer Amerikan ajanı olan Barış Gönüllüleri gönderiliyor
      ülkemize. Bu ajanlar halkımızla yakın ilişki kurarak, Türk aile yapısının
      içine sızarak sosyal araştırma ve Amerikan ideolojisi için altyapı oluşturma
      görevlerini yerine getiriyorlar. 1962- 1972 yıllar arasında sayıları 1600'e
      yaklaşan Amerikalı misyoner Barış Gönüllüleri'nin görevi "Bir müslümanın
      Mekke'ye yönelmesi gibi, bir insanın Washington'a yönelmesini sağlayacak
      ideali bulmak"tı. Güneydoğumuzda bölücülüğün temelleri işte bu yıllarda
      atıldı.
       
      Paul Bernard Henze, Türkiye'nin kaderini değiştiren Amerikan tetikçilerinin
      başında gelir. İnsanın aklına "bu adamla Barış Gönüllüleri arasında bir
      bağlantı olabilir mi" sorusu gelse de biz bu adamın misyonu üzerine
      yoğunlaştıralım dikkatimizi. Henze Demokrar Parti döneminin sonlarında ve
      1970'li yıllarda Türkiye'de CIA İstasyonu şefiydi. Türkiye'nin her köşesine
      gittiği dönemde, CIA eğitimli devlet görevlilerinin ve "sivil" yerel destek
      birimlerin (paramiliter çetelerin) de yardımıyla ülkemiz kan gölüne
      döndürüldü. Amerika'nın FM-31 talimatlarına uygun olarak toplu katliamlar
      yapıldı. Hedef Türkiye'yi parçalayarak Türk egemenliğinden uzaklaştırmak,
      devleti federasyonlara bölmekti.
       
      Henze, 1977 yılında Türkiye'den ayrıldı; başlattığı iç çatışmayı Amerikan
      Başkanı J. Carter (Kartır)'ın güvenlik komitesinden yönetti ve Türkiye'deki
      "derin devlet"le birlikte, 12 Eylül 1980'de de generallere darbe yaptırmayı
      başardı. "Bizim çocuklar işi bitirdi" sözü o günlerden kalmadır
      <http://www.cihandura.com/eski/mambots/editors/tinymce/jscripts/tiny_mce/bla
      nk.htm#_edn3> [iii].
       
      Aradan on yıl geçti. Artık şunları yazıyordu Henze: "Türkiye'nin Atatürk ve
      Turgut Özal kalitesinde yeni bir lidere ihtiyacı var. Böyle birinin ortaya
      çıkmasının çok uzun sürmeyeceğini umuyorum." Evet Henze, bir yabancı, bir
      Amerikalı, Türkiye için yeni bir lider istiyordu ve bunun ortaya
      çıkacağından da emindi. Bu arada CIA'dan emekli oldu, ancak misyonunu henüz
      tamamlamamıştı "Wilson Fellow'u ve RAND" elemanı olarak, "Türkiye'yi yılda
      üç dört kez ziyaret" etti. "Tanıdığı binlerce sade Türk vatandaşı bir
      tarafa, son yirmi yılda Türkiye'nin politik, askerî, entelektüel ve iş
      çevreleri ile de tanışma şansını elde" etti. Binleri aşan insan tanıyınca da
      aradığı önderi bulmuş olmalı ki Henze, projesinin 2. aşamasına geçti ve
      "Türkiyeli" aydınlara şu görevleri verdi:
       
      -Türkler, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş ülkelerin,
      federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamalıdır.
       
      -Türkiye Cumhuriyeti'nde bu türlü değişimleri oluşturabilecek düzenlemeler,
      Türk aydınlarının ve siyasetçilerinin gündemlerinin başında yer almalıdır.
       
      12 Eylül öncesinde "demokrasi"yi güçlendirmek için nasıl kan döküldüyse,
      federasyonlaşmayı hızlandırmak için de bir şeyler yapmak gerekirdi. Henze,
      uygun bulduğu yöntemi şöyle açıklıyordu: "Belki bu tür temel bir
      düzenlemenin (federasyonlaştırmanın) yapılabilmesi için 20. yüzyılın sonunda
      Türkiye'nin içine sürüklendiği bunalımın biraz daha kötüleşmesi
      gerekecektir."
       
      Henze'nin bu istediği de oldu: Bunalım dönem dönem yoğunlaştı ve son 7
      yıldır da güncelleşti. Artık Türklere rahat yoktu; her gün yeni bir bunalım
      olacaktı. Henze'nin cansiperane çalışmasına, bir diğer Amerikalı, CIA eski
      Ortadoğu direktörü Ulusal İstihbarat Konseyi Başkan Yardımcısı Graham Fuller
      de, devletimizin kurucu ideolojisini ve laiklik temelini hedef göstererek,
      şöyle katkıda bulunuyordu: "Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o
      da sonsuza kadar yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur'an hâlâ
      veriyor. Bu sebeple kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam'ın
      günlük yaşamda yerini almasını yeniden düşünmelidir."
       
      Türkiye artık tamamen açık hale getirilmişti istikrarsızlık ve bunalımlara.
      Bu amaçla kullanılacak aracın bazı ipuçlarını, yine bir Amerikalının,
      örneğin, eski Amerikan büyükelçisi, Irak uzmanı Peter Galbraith'ın "Irak'ın
      Sonu" adlı kitabında da buluyoruz: Irak 1991'den beri bölünmüş durumdadır.
      Tıpkı 19. Yüzyıl'da Filistin'de oynanan "Yahudi kartı" gibi, Kürt kartı
      aracılığıyla, İran, Suriye ve Türkiye "Irak batağı"na çekilmelidir.
      Kürdistan devleti, Ortadoğu'da Amerika'nın ayağı olacaktır. Ve işte bilfiil
      neler yaptıklarının bir kanıtı: Bugünkü DTP'nin yerini aldığı DEHAP'ın o
      zamanki Batman İl Başkanı Mehdi Öztürk Amerikalıları kastederek, bakın neler
      söylüyor: "Bize gelen heyetler, 'Farklılıklarınızı ön plana çıkarın,
      milliyetçiliği körükleyin' telkininde bulunuyordu. Irak'ta oynanan oyunun
      benzeri Türkiye için oynanıyor. Yıllardır yaratılmaya çalışılan, bir
      Türk-Kürt kavgasından başka bir şey değildir."
       
      Daha başka pek çok kanıt verebilirim, ABD'nin Türkiye'yi parçalama planının
      araçlarına dair. Ben iki belge ile yetineceğim. Birincisi, kitapları
      Türkçe'ye de çevrilen Amerikalı siyaset bilimci Samuel P. Huntington'la
      ilgili. Benim "iliştirilmiş yazar" olarak gördüğüm bu şahsa göre ABD;
      küreselleşmeyi rahat yönlendirmek için, "böl ve yönet" ilkesini bütün
      dünyada kullanmalıydı. Sınıf farklılıkları dünyada artık bir anlam ifade
      etmiyordu; insanlar etnik ve dinsel farklılıklarla yönlendirilmeliydi. Başka
      bir deyişle dinî ve etnik kimlikler öne çıkarılmalıydı. Balkanlar, Kafkaslar
      ve şimdi de Ortadoğu bu bağlamda bölündü, parçalandı, ABD tarafından
      yönetilmeleri kolaylaştı. Huntington "Atatürk devrimleri Atatürk'ün
      kalibresinde bir lider
      <http://www.cihandura.com/eski/mambots/editors/tinymce/jscripts/tiny_mce/bla
      nk.htm#_edn4> [iv] tarafından silinerek, Türkiye'nin yeniden dinsel
      kimliğine dönmesi"ni istiyordu.
       
      İkinci olarak da, ABD Millî Savunma Akademisi'nden Öğretim Üyesi Judith
      Yaphe Türkiye'yi içerden bölme sürecini başlattıklarını bakın, nasıl
      müjdeliyordu Amerikan Derin Merkezi'ne: Türkiye tehlike algılaması konusunda
      artık homojen değil. Dahası sistemin stratejik düşünme mekanizması zayıf ve
      gittikçe parçalanıyor. Artık tek Türkiye yok. ABD işi bitirdi bile!
       
      II) AVRUPA BİRLİĞİ CEPHESİ
       
      Derin Merkez'in Türkiye'yi bölme planı, Avrupa kaynaklarında açıkça
      sergilenir. Bunun yüzlerce kanıtından önemli bazılarını aşağıda sunuyorum.
       
      Süddeutche Zeitung'ta (1998) yayınlanan şu habere bakın: "On yıl içinde, üç
      güçlü siyasal sistem battı ve yok oldu. Bu sistemler, İran'da Şah monarşisi,
      Sovyetler Birliği'nde politbüro komünizmi ve Yugoslavya'da federatif devlet;
      en az Türklerin Kemalist modeli kadar dayanıklı görünüyordu. Her üç devlet
      de Türkiye Cumhuriyeti ile paralellik gösteriyordu. Hepsi de dinsel ya da
      etnik çelişkiler yüzünden yıkıldılar. Üstelik Türkiye'de her ikisi de var."
       
      Alman "dostlarımız"a göre anlaşılıyor ki sıra artık Türkiye'de idi. Bu sözde
      dostlar Türkiye'ye yeni bir Sevr kefeni giydirmeye hevesleniyordu. Niçin?
      Dinci güçler yeniden cüret bulduğu için... Batılı dostların, sırtını
      sıvazladığı, birçok devletin yardım ettiği etnik terör sürdüğü için...
       
      Gerçekten, yalnızca CIA-Örümcek Ağı ve Amerikan Federal Devleti değildi
      federasyonlaştırma projesini geliştiren; işin içinde Avrupa Birliği de
      vardı. Şimdi tam sırası, Almanya'nın sivil örgütçüsü Konrad Vakfı'nın
      görevlisi Udo Steinbach'ın sözlerini hatırlamanın: "Türkiye yapay bir
      devlettir. Gerçekte var olan Türkiye; bir adamın, önemli bir adamın,
      tarihsel öneme sahip bir adamın [Atatürk'ün] dikte ettirmesiyle yaratılmış
      yapay bir oluşumdur. Sorun Kemalizm ve Kemalizm'in ulusçuluk ve laiklik
      ilkeleridir. Sorun uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus
      yoktur."
       
      Elbette "Büyük Oyun"da Konrad Adenauer Vakfı yalnız değildi. İşin içinde
      Friedrich Enert, F. Naumann, Heinrich Böll gibi başka Alman vakıfları da
      vardı. Bunların Türkiye'de sinsi sinsi yürüttükleri stratejileri Tamer
      Bacınoğlu bir yazısında şöyle sıralıyordu:
       
      -Türk toplumunun değişik katmanlarını Kürt sorunu üzerinde tartışmaya ve
      çözüm üretmeye alıştırmak. (Bugün bundan başka bir şey tartışılıyor mu
      Türkiye'de? cd)
       
      -Kürtçü gruplarla Almanya arasında köprü kurmak. (Almanya bugün Kürtçüler
      için bir cennet haline gelmiş durumda. cd)
       
      -Alevilerle özel olarak görüşmek ve konuyu gerektiğinde Kürt sorununa
      kaydırmak. (Alevi topluluğuna da çoktan nüfuz ettiler, AB raporlarında
      azınlık olarak niteleniyorlar. cd).
       
      -Türkiye'de yerel yönetimlere işlerlik kazandırmak. (AKP hükümetinin, başta
      gelen hedeflerinden biridir bu, AB'nin taleplerini adım adım
      gerçekleştiriyor. cd)
       
      -Almanya'ya davet edilen Türk akademisyenler, aydınlar, burslu doktora
      öğrencileri ve benzerlerinden "yerli köprübaşları" oluşturmak. (Bu
      köprübaşlarından geçilmez oldu Türkiye. TRT dahil, TV kanallarına bakın,
      sabah akşam ekrandalar, gazete köşelerindeler, üniversite kürsülerindeler.
      cd)
       
      Almanlar "İnsanların kafalarını ele geçir, yürekleri ve elleri peşinden
      gelecektir" sözünün hikmetini çok iyi kavramışlar. Meyvelerini iyi
      topluyorlar doğrusu.
       
      Almanların bir başka görevlisi Christian Rumpf'un Ankara'da AB'ye
      girilmesini öğütlerken -hem de devletin en üst makam sahiplerinin gözlerinin
      içine baka baka- söylediklerini de unutmamalı: "Buna karşılık, Kemalist
      prensiplerin, ideolojiden koparılması talep edilmelidir." Elbette Die
      Zeit'ın sahip ve başyazarının şu koşulu da unutulacak gibi değil: "Şeriatçı
      bir Türkiye AB'ye giremez. Ama Kemalist bir Türkiye de AB'ye giremez."
       
      Lord Russel. Avrupa Parlamentosu'na sunulan "Kürt Raporu"nun mimarı. O da
      AKP hükümetinin sağladığı kolaylıklarla, tıpkı Henze gibi, 2004'de
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:39PM +0200

      Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı'nın ifadesini alan savcı süreçle
      ilgili bilgileri neden açıkladığını sordu...
       
       
       

      <mailto:som...@example.com?Subject=Savc%C4%B1dan%20Eski%20Emniyet%20%C4%B0s
      tihbarat%20Dairesi%20Ba%C5%9Fkan%C4%B1%27na%20ak%C4%B1l%20almaz%20soru&body=
      http://www.samanyoluhaber.com/gundem/Savcidan-Eski-Emniyet-Istihbarat-Daires
      i-Baskanina-akil-almaz-soru/1065992/>
       
      Emniyet'teki soruşturmalar çerçevesinde kısa süre önce merkeze çekilen ve
      daha sonra "usulsüz telefon dinleme" iddiaları kapsamında açığa alınan eski
      Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak'ın "Öcalan'ın serbest
      bırakılması, özerk yönetim ve bu konularda hükümetçe yasal düzenlemeler
      yapılmasına" sözleri üzerine ifadesini alan Savcı Hakan Yüksel'in "Bu
      bilgiler devlet sırrıydı, neden açıkladın?" diye sorduğu iddia edildi.
       

       
      Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Altıparmak, 27-28 Eylül'de Sözcü
      Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'e verdiği röportaj nedeniyle,
      İçişleri Bakanlığı'nın şikâyeti üzerine açılan soruşturma kapsamında Ankara
      Savcılığı tarafından ifadeye çağırıldı.
       

       
      Sözcü gazetesinde yer alan habere göre, Altıparmak'a, Bakanlığın suç
      duyurusunda yer verilen röportajda söylediği şu ifadelerinin sorulduğu öne
      sürüldü:
       

       
      "Oslo görüşmeleri ve Çözüm süreci Ahmet Davutoğlu tarafından başlatıldı.
      Beşir Atalay tarafından koordinasyonu üstlenildi. Örgüt mensuplarının
      Oslo'da kaydettiği seslerden Hakem devletin temsilcilerinin MİT
      mensuplarıyla ayrı, terör örgütü mensuplarıyla ayrı ayrı toplantılar da
      gerçekleştirdiği anlaşıldı.
       

       
      Meslek acemiliğinin görülmemiş bir örneği olarak görüşmeler hem hakem devlet
      olan ülke hem de PKK mensupları tarafından kayda alındı. Bu kayıtların bir
      kısmı daha sonra tehdit unsuru olarak PKK'lılarca internet sitelerinden
      kamuoyuna sızdırıldı. MİT bu konudan ancak bu şekilde haberdar oldu.
       

       
      Bu süreç ve görüşmelerden terör örgütünün tüm üst yönetimi ve hakem devlet
      bilgi sahibidir. Ancak terörle mücadele eden başta Genelkurmay olmak üzere
      ne Jandarma ne de Emniyet Genel Müdürlüğüne herhangi bir bilgilendirme
      yapılmadı.
       

       
      Tamamen iç kamuoyuna, muhalefet partilerine, hatta kabineye, iktidar partisi
      milletvekillerine kapalı ve gizli yürütülen bu görüşmelerde;
       

       
      Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması,
       

       
      Özerk yönetim.
       

       
      Dağdaki silahlı terörist grupların dağdan indirilerek (öz savunma gücü)
      kolluk gücüne dönüştürülmesi.
       

       
      Bu konularda Hükümetçe yasal düzenlemeler yapılması ele alındı."
       

       
      Savcı Yüksel'in, Altıparmak'ın bu ifadeleri üzerine "Bu bilgiler devlet
      sırrıydı, neden açıkladın?" dediği iddia edildi.
       

       
      'ŞAHSİ GÖRÜŞLERİM'
       

       
      İfadesinde, 20 Ağustos'ta emekli olduğunu söyleyen Altıparmak, "Röportaj
      verdiğim doğrudur. Bu hususlar, benim görev sebebiyle doğrudan edindiğim
      bilgiler değil sadece basından da birçok kişinin konuştuğu konulardaki
      görüşlerimdir" dedi.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags FETULLAHÇI POLİSLER DOSYASI, Savcı, Eski, Emniyet İstihbarat Dairesi,
      Başkan]
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 08:45PM +0200

      -
       
      *Bardak olmayı bırak**!** göl ol**maya b**a**k!**..*
      <http://www.nette68.com/meydan/konu/4594/Bardak%20olmay%c4%b1%20b%c4%b1rakal%c4%b1m%20g%c3%b6l%20olal%c4%b1m..>
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      *Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her seyden şikayet etmesinden
      bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki her şeyden
      mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak
      suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer
      içmez ağzındakileri tükürmeye basladı. - "Tadı nasıl?" diye soran yaşlı
      adama öfkeyle: - "Acı" diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını
      kolundan tuttu ve dişarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına
      götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini
      söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla
      silerken aynı soruyu sordu: - "Tadı nasıl?" - "Ferahlatici" diye cevap
      verdi genç çırak. - "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam,
      -"Hayır" diye cevapladı çırağı. Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz
      çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve söyle dedi: - "Yaşamdaki ızdıraplar
      tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Izdırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu
      ızdırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Izdırabın olduğunda
      yapman gereken tek sey ızdırab veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
      Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."*
       
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 08 08:44PM +0200

      ---
       
      ------------------------------
       
       
       
       
       
       
       
       
      > > 9- Erkekliğiyle övünüp durur tüm erkekler, oysa hepsi kadından
      > > doğmuştur !..
       
      > >10- İyi arkadaşlar iç çamaşırı gibidirler; ayıpları kapatır ; daha iyi
      arkadaşlar prezervatif gibidirler, seni daima
      > __,_._,___
      > ________________________________
      > Windows Live(tm) Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle
      bırak
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:36PM +0200

      7 Kasım 2014
       
      Basın Toplantısı Metni ;
       
      (Konuşmaya esas metin)
       
      Bir Ülkenin Mevzuatı Nasıl Talan Edilir? Bir Ülkenin Anayasal Kurumları Nasıl Askıya Alınır?
       

       
      AKP Hükümetlerinin yönetim ve demokratikleşme uygulamalarındaki sakatlıkları, AB sürecinde ilan edilen hedefler ile fiili durum arasındaki derin çelişkileri ;
       

       
      Yasal belgeler üzerinden anlatmak ve bu süreci sorgulamak amacıyla, iş bu basın toplantısını yapma gereğini duyduk.
       

       
      (I) Mevzuat Hazırlama Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik;
       
      17.02.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 19.12.2005 tarih – 2005/9986 sayılı kararı ; 58, 59, 60, 61 ve 62. Hükümetler Döneminde hazırlanmış belki de en önemli metinlerden birisidir.
       
      Bu yönetmeliğin amacı; Başbakanlık, Bakanlıklar , bağlı, ilgili, ilişkili Kurum ve Kuruluşlar ile diğer Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından hazırlanacak Kanun, Kanun Hükmünde Kararname, Tüzük, Yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı eki kararlar ve diğer düzenleyici işlemlerin ; taslak metinlerinin hazırlanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
       
      11. maddeye göre; her taslağa bir ad konulur. Çerçeve taslağın birden fazla Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik öngörmesi durumunda, taslağa; “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” veya “Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” gibi adlar yerine ; yapılan değişikliklerle ulaşılmak istenen amacı belirleyecek şekilde bir ad verilir.
       
      17. maddeye göre; konu itibariyle aralarında bağlantı bulunması sebebiyle birden fazla mevzuatta düzenleme yapılmasını gerektiren haller dışında , bir çerçeve taslak ile birden fazla düzenlemenin hükümlerinde değişiklik yapılamaz. Yapılacak değişiklikler her düzenleme için ayrı ayrı çerçeve taslaklar ile yapılır. Bir başka ifadeyle; farklı konuları kapsayacak şekilde “Torba Yasa” uygulaması yapılamaz.
       
      24. maddeye göre; yürürlüğe konulması halinde etkisinin “on milyon TL’yi” geçeceği tahmin edilen Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname Taslakları için düzenleyici etki analizi yapılması zorunludur. “ÇED” düzenlemeleri artık uygulanmamaktadır. Fiilen askıya alınmış durumdadır.
       
      Görüldüğü gibi; taslak ya da tasarıların hazırlanmasında, Bakanlar Kurulu’nun mezkûr kararıyla , çok sıkı ve ciddi esaslar getirmiştir. Ön hazırlık yapılması ve tasarıyla ilgili olan her kesimin görüşünün alınması zorunluluğu dile getirilmiştir. Bakanlar Kurulu bu düzenlemeyle; Kanunların içeriği kadar, hazırlanma aşamalarının da son derece önemli olduğunu haklı olarak kabul etmiştir. Hükümetin, Tüzel Kimlik Olarak iradesini ortaya koyan bir düzenleme söz konusudur.
       
      Sözü edilen düzenleme böylesine açık ve âmir hükümler içermesine rağmen ; AKP İktidarları döneminde çıkartılan önemli yasaların büyük bölümünün “Torba ve Temel Yasa” olarak çıkartıldığı, bu sayının önceki iktidarlar dönemiyle kıyaslanmayacak ölçülere ulaştığı; 21. Yasama döneminde 7 olan bu sayının; 22. Yasama Döneminde 29’a, 23. Dönemde 51’e ve 24. Dönemde 65’e ulaştığı bilinmektedir.
       
      Torba Yasa uygulamasının, beraberinde birçok anayasal ihlâli getirdiği bilinmektedir. Yasalar ilgili Komisyonlarda görüşülmediği gibi, yine İçtüzük ihlâli ve “son dakika önergeleri” yoluyla ayrıca anayasal ihlaller yapılmaktadır.
       
      Sözü edilen ihlâller, yasa teklifleri için de aynen geçerlidir. Özü itibariyle tasarı niteliğinde olan birçok düzenleme, genellikle AKP Grup Yönetiminden 2-3 kişinin imzasıyla sunulmak suretiyle; “Torba Yasa” uygulaması mutad hale getirilmiştir.
       
      Bu ihlâller yoluyla karamboller yaratılmakta; “kişiye ve olaya özgü” düzenlemeler yapılmak suretiyle birçok yolsuzluğun üstü örtülmekte, haksız kazanç ilişkilerine yol açılmaktadır. Vahim ve kabul edilemez olan şudur; tüm bu süreçler, Hükümet eliyle organize ve örgütlü bir şekilde gerçekleştirilmektedir.
       
      (II)Yasama organının misyonunu yok eden bu fiili duruma rağmen; Hükümet ,hemiç kamuoyunave hem de AB zeminlerine yönelik olarak“ gerçek dışı beyanlarda bulunmaya ve düzenlemeler yapmaya” devam etmektedir.
       
      (1) 5 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Genelge;
       
      Bu genelgeye göre; “Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Komisyonu” kurulmuş,
       
      Başbakanlık Müsteşar Yardımcısının Başkanlığında ; Adalet, İçişleri , Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıkları Müsteşar Yardımcıları ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile en fazla üyeye sahip İşçi Sendikasının temsilcilerinden oluşan “Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Yürütme Kurulu” oluşturulmuş;
       
      İşbirliği ve koordinasyonu sağlamak üzere Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlendirilmiş;
       
      Ayrıca; Avrupa Birliğinden sağlanan mali kaynakların kullanımıyla ilgili usulsüzlükler ve suiistimaller konusunda yapılacak inceleme ve soruşturmalarda Avrupa Sahtecilikle Mücadele Ofisi (OLAF) ile koordinasyonu sağlayacak muhatap kuruluş olarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı belirlenmiş ve Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi (AFCOS) olarak görev yapması uygun görülmüştür.
       
      (2) Neden sonra, bu kez 1 Mart 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2014 / 5984 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ;“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planının” kabulüne karar verilmiştir.
       
      Bu eylem planında; başta toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkı olmak üzere bu ve benzeri özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması; yakalama ve gözaltına alma uygulamaları; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasına tabi dosyaların incelenmesi; “Devlet Sırrı” niteliğindeki belgelerle ilgili tanıklık; yargı kararlarının etkin şekilde uygulanması; özel hayatın ve aile hayatının korunması gibi konu başlıkları öne çıkarılmıştır.
       
      Bir başka ifadeyle; temel hak ve özgürlüklerin alanının genişletilmesi, güvence altına alınması ve hukuk güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Ancak, Türkiye’de bugün bu konuların tümünde ciddi sorunların yaşandığı bir vakıadır. Kamu İhale Mevzuatındaki sayısız değişiklikler, yerel yönetimler ve Vakıflar üzerinden gerçekleştirilen rant yağmalaması , TCK 277’deki düzenleme, Yargıçların tazminat sorumluluğu gibi düzenlemeler gözönüne alındığında ; Hükümetin sözünü ettiği “Eylem Planlarının” göstermelik olmaktan öteye gitmediği açıktır.
       
      (3) Ve nihayet; 25 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2014/16 sayılı Genelgeyle ;
       
      Yukarıda (I) başlığı altında sözü edilen yönetmeliğe atıfta bulunulmuş, AB Mevzuatına uyum sağlanması zorunluluğu dile getirilmiş, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının AB Kurumlarıyla yapılacak çalışmalar ile ilgili olarak AB Bakanlığını bilgilendirmeleri zorunluluğu dile getirilmiştir.
       
      (III) AKP ve Türkiye Gerçeği Nedir?
       
      Anlatımı yapılan bu safahat değerlendirildiğinde ortaya çıkan fiili durum şudur;
       
      (1) Mevzuat hazırlama sürecinde görünürde evrensel ve hukuka uygun yöntemlere atıf yapılmış ve buna göre yasal düzenlemeler yapılması gereği dile getirilmiştir.
       
      Ancak, fiili durum sürekli olarak farklı seyretmiştir.
       
      Kural tanımayan, kısa zaman aralıklarında derin çelişkiler içeren; anarşist ve Makyavelist yöntemler yoluyla mevzuat uygulamalarının gerçekleştirildiği görülmektedir.
       
      (2) Anlatımı yapılan bu dramatik süreçten sonra, 62. Hükümetin kuruluşundan sonra Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 16 Eylül 2014 tarihinde yaptığı açıklamada; “…..artık Torba ismini kullanmak istemiyoruz. Bunu literatürümüzden çıkaracağız. Bundan sonra bu kadar maddeli bir yasayı umarım görmeyeceksiniz. Başbakanımızın talimatı budur….” demiştir.
       
      Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç esas itibariyle yukarıda anlatımı yapılan kaos ortamını itiraf etmiştir. Doğal olarak bu itirafla birlikte özeleştiri yapılmasını ve buna göre de tutarlı yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulamalar içine girilmesi beklenirken; AKP temel karakteristiğinden vazgeçmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.
       
      Bülent Arınç’ın sözlerinin mürekkebi kuramadan; Grup yönetiminden 2 Milletvekilinin imzasıyla “Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” adıyla 35 maddeden ibaret olan yeni bir yasa tasarısını 14 Ekim tarihinde TBMM’ye sunmuştur. Yine bağlı olarak; 31 Ekim tarihinde Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulması için 19 maddelik bir tasarı (!) yine AKP Milletvekilleri tarafından TBMM Başkanlığına sunulmuştur.
       
      Bu tasarılarla aralarında “konu” bakımından “illiyet” bulunmaya 17 Yasada değişiklik yapılması öngörülmektedir.
       

       
      AKP bir girdabın ve çıkmazın içindedir.
       
      Artık çelişkili düzenlemeler yapılmanın ötesinde, resmi kayıtlar üzerinden “yalan beyanda” bulunma durumunda kalan bir “İktidar kimliğiyle” karşı karşıyayız. 12 yılın sonunda “Mevzuat Mezarlığı” yaratılmıştır.
       

       
      Bir taraftan “17-25 Aralık” süreciyle zirve yapan hukuksuzluk ve yolsuzluk tablosu…..Haksız ve kurumsal hale gelen çıkar ilişkilerinin üstünü örtmek için, yeni anayasal darbeler ve ihlâller yapmaktan kaçınmayan bir anlayış ve uygulama….
       
      ·Diğer taraftan ise; AB zeminlerinde ve iç kamuoyunda görüntü yaratmak ve günü kurtarmak için sözde yapılan düzenlemeler…..
       

       
      AKP’nin yönetim kadrolarının , artık kendilerini koruma altına almak dışında , herhangi bir amaçları kalmamıştır. Bu amaçla bağlantılı olarak, AKP kadroları için, hukukumuzun kaosa sürüklenmesinin hiçbir önemi ve anlamı yoktur.
       
      ·Türkiye bu anlamda “kısır bir döngünün” içine girmiştir. Görünürdeki iktidar gücüne rağmen yönetilemez hale gelmiştir. Gerek Mevzuatın talan edilmesi ve gerekse Anayasal Kurumlardaki “partizan ve niteliksiz kadrolaşma” sonucunda, Anayasal Kurumlarımız işlevini kaybetmiştir. Anayasal Kurumlarımız askıya alınmıştır. Toplumsal bedelleri çok ağır olan bu tahribatın giderilmesi kaçınılmaz olarak zaman alacaktır.
       
      Anlatımı yapılan bu safahattan sonra soruyoruz;
       
      (1) 5 Aralık 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2009/19 sayılı Genelgede sözü edilen ;
       
      “…Türkiye’de Saydamlığın Artırılması ve Kamuda Etkin Yönetimin Geliştirilmesi Komisyonu “; bu komisyonun faaliyetlerini icra edecek Yürütme Kurulu ; Bu kurulları koordine edecek Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlendirmesi;
       
      Bu çalışmaların Avrupa Sahtecilikle Mücadele Ofisiyle (OLAF) ile koordinasyonunu sağlayacak muhatap kuruluş olarak Başbakanlık Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi (AFCOS) ;
       
      Bu güne kadar hangi çalışmaları yapmıştır?
       
      Ya da bu Birimler faaliyete geçmiş midir?
       
      (2) Yukarıda“I Başlığı” altında açıklaması yapılan 19.12.2005 tarihli Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmeliğin uygulanması konusunda, Başbakanlık tarafından 25 Eylül 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2014/16 sayılı Genelgenin gereği neden yapılmamaktadır?
       
      19.12.2005 tarihindeki Bakanlar Kurulu Kararı ve bu kararı teyid eden 2014/16 sayılı Genelgeye rağmen; neden “Torba ve Temel Yasa” uygulamalarında ısrar edilmektedir?
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category duyuru]
       
      [tags DUYURU, CHP, MİLLETVEKİLİ, ATİLLA KART, Ülke, Mevzuat, Anayasal Kurumlar]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:18PM +0200

      Cemaat hakkında 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak' suçlamasıyla başlatılan
      soruşturmanın numarası 2014/39856.İstanbul Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü
      soruşturmanın şu andaki tek şüphelisi Fethullah Gülen.
      Dosya kapsamında şikayetçiler, tanıklar ve itirafçıların bir kısmının
      ifadeleri alındı.
      Soruşturmada şu ana kadar ifade veren isimlerden en dikkat çekicileri:
      Hüseyin Gülerce, Hanefi Avcı, Latif Erdoğan ve Ahmet Sarıtaş
       
      Fethullah Gülen hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, Türkiye
      Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye
      teşebbüs etme, özel hayatın gizliliğini ihlal, dini inanç ve duyguların
      istismarı suretiyle dolandırıcılık" suçlamasıyla başlatılan soruşturma
      dosyasına Aydınlık ulaştı.
       

      <http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/56529-sorusturmanin-adi-fethullah-g
      ulen-suc-orgutu.html>
       
      İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fuzuli Aydoğdu tarafından yürütülen soruşturma
      kapsamında bugüne kadar birçok şikayetçi, tanık ve itirafçı ifade verdi.
       
      Soruşturmada, özellikle yıllarca cemaatle bağlantılı olduğunu söyleyerek
      ifade veren isimler dikkat çekici.
       
      Fethullah Gülen hakkında suç duyurusu yapan işadamı Ahmet Sarıtaş, savcılığa
      verdiği ifadesinde önemli ayrıntıları açıkladı.
       
      '16 YIL CEMAAT İÇİNDEYDİM FETHULLAH KAİNAT İMAMI'
       
      İşadamı Ahmet Sarıtaş, el yazısıyla gönderdiği ikinci ifadesinde bir de şema
      çizdi.
      Şemada bir numara "Kâinat İmamı" Fethullah Gülen.
      Örgüt şemasında başyardımcı ve "Türkiye imamı" olarak Mustafa Özcan
      gösterildi.
      Özcan'ın yardımcıları da cemaate yakın olan Kaynak Holding'in Yönetim Kurulu
      Başkanı Naci Tosun, holding yöneticileri ve Ahmet Kara olarak belirtildi.
      Örgüt içindeki hiyerarşide "Türkiye İmamı" ve yardımcılarına bağlı olan
      kuruluşlar, gazete, dergi ve TV'ler, kamu çalışanları, şirketler,
      dershaneler, yurtlar, işadamları, üst düzey bürokratlar ve ışık evlerinde
      yaşayan öğrenciler gösterildi.
       
      Şemayı çizerek örgütün işleyişini anlatan Ahmet Sarıtaş, 16 yıl cemaat
      içinde kaldığını ve 4 şirket batırdığını belirtti.
      Yemek işiyle uğraştığını söyleyen Sarıtaş, ifadesinde cemaatin içindeyken
      yaşadığı olayları anlattı.
       
      'ABD ASKERLERİ GÜLEN OKULLARINDA EĞİTMEN'
       
      şikayetci işadamı, ifadesinde 2008 yılında Kuzey Irak'taki Işık
      Üniversitesi'ne yaptığı ziyarette ABD Deniz Piyadelerinin eğitmenlik
      yaptığına şahit olduğunu şu sözlerle dile getirdi:
       
      "Irak'ın kuzeyindeki Işık Üniversitesi ve oradaki kolejler için Türkiye'deki
      aynı işlerimi yapmak için gittim.
      Gittiğimde İngiliz vatandaşı Robert, Amerikan vatandaşı Edward ve Türk
      vatandaşı Savaş Aksoy'u gördüm.
      Bunların görevi doğal İngilizce konuşması sağlayan öğretim görevlileri
      olarak geçiyordu.
      Ben Savaş ile samimi oldum.
      'Siz bu insanlarla aynı evde kalıyorsunuz, bunlar ne iş yapıyor' diye
      sordum.
      Oda her ikisinin İngiliz ve Amerikan deniz piyadelerinde asker olduklarını
      söyledi"
       
      CEMAATİN BÖLGE İMAMI: CHP KURYE ŞİRKETİ GİBİ
       
      İşadamı Sarıtaş, ifadesinde ayrıca dershanelerin kapatılmasına karşı nasıl
      bir yol izleneceğini kendisine cemaatin Marmara Bölgesindeki tüm okullardan
      sorumlu olan İshak Şahin tarafından aktarıldığını söyledi.
      Sarıtaş konuşmayı şöyle aktardı: "23 Nisan günü İshak Şahin ile
      Beylikdüzü'ndeki caminin yanındaki okulda görüşmemiz oldu.
      Görüşmede, dershanelerin 8 maddeden dolayı kapanmayacağından emin olduğunu,
      'Dershanelerin kapanması da kanunla olacak, biz bunu idari mahkemeleri
      kullanırsak 5-6 yıl sürecek ancak kanun olduğu için Anayasa Mahkemesine de
      ancak muhalefet partisi direkt gidebiliyor.
      Anayasa Mahkemesine gidebilmesi için kendi menfaatimiz için CHP'yi
      kullandık.
      Yoksa CHP'nin teneke bir parti olduğunu biliyorduk.
      Güven-Der bizim derneğimiz, Öz-De-Bir CHP'ye yakın olan bir dernek ama
      bizde.
      CHP'yi kullandığımız için Öz-De-Bir vasıtası ile dosyayı CHP'ye verdik.
      CHP kargo kurye şirketi gibi dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne götürdü' dedi"
       
      HİMMET TOSUNLARI
       
      Ahmet Sarıtaş, ifadesinde 1998 yılı Kurban Bayramı'nda yemek verdiği her
      cemaat okulu için kendisinden bir tosun istendiğini ifade ederek şu
      bilgileri verdi: "Daha sonraki yılda bu sayı her okul için 3'e çıkmaya
      başladı.
      Zamanla da sen bize kârsız yemek vereceksin dediler.
      Biz Allah için çalışıyoruz diyerek manevi baskı yapmaya çalıştılar.
      Ben her bir okul için tosun bağışını fazla buldum.
      Bu hususun yukarısı tarafından duyulması halinde 'ticari ilişkilerin sekteye
      uğrar' diye tehdit ediyorlar, çalışan personelime, bana, personel sayısınca
      hem gazete hem de Sızıntı dergisi yazıyor, bunun parasını da kesiyorlar"
       
      HANEFİ AVCI DA TANIK
       
      Soruşturmada tanık olarak eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı da ifade verdi.
      Avcı'nın daha önce cemaat hakkında yaptığı şikâyetler de soruşturma
      dosyasına girdi.
      Avcı ifadesinde, daha önce cemaatle ilgili olarak bazı isim ve bilgileri
      verdiğini ve istenildiği takdirde bunların dosyaya eklenebileceğini söyledi.
      Soruşturma savcısı, Avcı'nın Fethullah Gülen hakkında yaptığı şikayet ve
      dilekçeleri dosyaya koydu.
       
      'BANA ŞANTAJ YAPTILAR'
       
      Soruşturma dosyasında Ergenekon davasının sanıklarından Selim Akkurt da var.
      Akkurt savcıya gönderdiği bir mektupla kendini ihbar ederek, "Fethullah
      Gülen terör örgütü üyesi olmaktan hakkımda işlem yapılmasını talep ediyorum"
      dedi.
       
      Bunun üzerine soruşturma dosyasına dâhil edilen Akkurt'un ifadesi alındı.
       
      Erzurum Cezaevinde bulunan Akkurt ifadesinde, "2002-2007 yılları arasında
      Fethullah Gülen terör örgütü içerisinde Zekeriya Öz, Ali Fuat Yılmazer,
      Mutlu Ekizoğlu, İsmail Erçelik ile birlikte aktif görevler aldım.
      Görev almamdaki sebep, kan davalı olduğum Sadrettin Özlem ile İlhan Yatağan
      cinayetlerini yukarıda saydığım bu kişiler, Erzurum'dan tanıdığım polis
      vasıtası ile çağırtarak, 'eğer bizim dediğimizi yapmazsan, bu cinayetleri
      senin üzerine yıkarız.
      Biz sadece teröristlere operasyon yapacağız' demeleri suretiyle bana şantaj
      yaptılar.
      Bende çaresizlikle Fethullah Gülen örgütüne katıldım.
      Yine Ergenekon davasında bu örgüte tanıklık etmediğim için ceza aldım.
      Zaten bu hususlarla ilgili Ergenekon davasında da ifadelerim vardır" dedi.
       
      DOSYADAKİ SAVCI, POLİS GAZETECİ VE İŞADAMLARI...
       
      "Fethullah Gülen suç örgütü" dosyasına F tipi polislere yönelik yapılan
      operasyonlarda gözaltına alınan ve tutuklanan ve polis şefleri hakkında
      yürütülen soruşturma da girdi.
      Gülen'in bir numaralı şüpheli olduğu soruşturmada Yurt Atayün, Ömer Köse,
      Erol Demirhan, Kazım Aksoy hakkında "görevi kötüye kullanma" suçu nedeniyle
      başlatılmış.
      Ancak bu soruşturma ana dosyadan ayrılmış.
       
      Latif Erdoğan'ın verdiği ifadede eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı
      Ramazan Akyürek'in cemaatle bağlantılı olduğu ve MİT'in başına getirilmek
      istendiği belirtiliyor.
      Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında ifadesi
      alınan Erdoğan, cemaat toplantılarına katılan işadamları olarak, Ali Rıza
      Tanrısever, Ali Açıl, Mehmet Katırcı'nın isimlerini verdi.
      Latif Erdoğan, "paralel yapı olarak adlandırılan oluşum içerisinde halen
      aktif olarak faaliyet gösteren kişiler" sorusunu da şöyle yanıtlıyor:
       
      'ÜST DÜZEY İLİŞKİLERİ AYARLIYOR'
       
      "Kaynak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun, Mustafa Özcan,
      Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, üst düzey işadamlarıyla
      irtibatı koordine eden Ahmet Kara, Fatih Üniversitesi'nden Suat Yıldırım,
      eski AK Parti Milletvekili İlhan İşbilen, Harun Tokak, Murat Karabulut,
      Emniyetteki memurların Türkiye sorumlusu Süleyman Uysal, Samanyolu TV
      Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çelik, Zaman gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem
      Dumanlı, Önder Aytaç, bütün üst düzey ilişkileri düzenleyen kişi Alaaddin
      Kaya, Kerim Balcı, Erhan Başyurt, Ahmet Kurucan.
       
      Aynı kapsamda ifade veren Ahmet Keleş de, Fethullah Gülen'in operasyon ekibi
      olarak 34 kişinin ismini veriyor.
      İfade tutanağında cemaatteki görevlerinin de yazıldığı isimlerden bazıları
      şunlar:
       
      "Mustafa Sağlam (İl Emniyet Müdürü), Cengiz Malbeleği (İstanbul Emniyeti
      Narkotik Şube), İrfan (soyadını hatırlamıyorum.
      TÜBİTAK'ta görevliydi), Yakup Yıldız (Turgut Özal Üniversitesi Genel
      Sekreteri), Said Cansu (Dershane ve Okullar Genel sorumlusu), Serhat Yazar
      (Sürat A.
      Ş sorumlusu)"
       
      SAVCININ YÖNELTTİĞİ KRİTİK SORULAR
       
      Savcılık talimatı kapsamında tanık sıfatıyla ifade veren Latif Erdoğan ve
      Ahmet Keleş'e yöneltilen sorular da dikkat çekiyor.
      Cemaat yapılanmasının işleyişini her yönüyle araştıran savcılığın yönelttiği
      sorulardan bazıları şunlar:
       
      - Fethullah Gülen Cemaati olarak adlandırılan yapı ne zaman, kimlerle, ne
      şekilde başlamıştır?
       
      - Amacı nedir?
       
      - Bu cemaat oluşumunun stratejisi nedir?
      İlerlemesinde farklı unsur, siyaset, kuruluş, etnik, dinsel yapılarla
      irtibat kuruldu mu?
       
      - Cemaatin üst kademeye kadar olan faaliyet yapısı ve hiyerarşisi nedir?
       
      - Mali kaynakları nelerdir?
       
      - Üye temini ne şekilde yapılıyor?
       
      - Eğitim, vakıf, şirket alanındaki faaliyetleri nelerdir?
       
      - Toplantı yapılan yerler Türkiye içerisinde mi, dışında mıydı?
       
      - Cemaat içerisinde, öğrenci evi, semt ağabeyi, ilçe, il, bölge imamı,
      müfettiş, mütevelli heyeti, himmet, şakirt, cemaat, hizmet, abla, kardeş,
      hâdim kavramlarının karşılığı nedir?
       
      - Emniyet bünyesinde bu yapıya üye bildiğiniz isimler var mı?
       
      - Devlet kurumu bünyesinde yapı adına imamlık yapan şahıslar ne şekilde
      çalışır?
      Bu kurumlarda çalışan ve yapı içerinde olan şahıslar kimlerdir?
       
      - Cemaatten ayrılan şahıslara yönelik tehdit veya şantaj şeklinde bir
      uygulama var mı?
       
      - Cemaate para vermeyen iş adamlarına yapılan yasadışı bir uygulama oldu mu?
       
      YARIN:
       
      - Cemaatte, semt ağabeyi, ilçe, il, bölge imamı, himmet, şakirt, abla, hâdim
      kavramlarının karşılığı nedir?
       
      - Cemaatin kuruluşunda görev alan kişilerin yaptığı bir ant ya da Fethullah
      Gülen'e bağlılık yemini var mıydı?
       
      - Cemaatte molla diye tabir edilen şahıslar kimlerdir?
       
      - Fethullah Gülen ve kendisine bağlı yapılanmanın CIA, MOSSAD ya da başka
      ülkelerin servisleri ile irtibatları var mıydı?
       
      Can Özçelik
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags FETULLAH CEMAATİ DOSYASI, Can Özçelik, Soruşturma, Fethullah Gülen,
      suç örgütü]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:11PM +0200

      İngiliz istihbarat ajanslarının bazı davaların avukatlarıyla müvekkilleri
      arasındaki görüşmeleri dinlediği ortaya çıktı. İstihbarat ajansları
      özellikle kendilerine açılan işkence davalarında kendi lehlerine bilgi
      toplamak için bu yönteme başvuruyor.
       
      İngiliz istihbarat örgütleri MI5, MI6 ve GCHQ'nun güvenlik bakımından
      "hassas" olduğu gerekçesiyle bazı davaların avukatlarıyla müvekkilleri
      arasındaki görüşmeleri dinlediği ortaya çıktı. Bu yolla elde edilen bilgiler
      davalarda yargılananların aleyhine kullanılabileceği gibi, istihbarat
      örgütlerinin de taraf oldukları 'işkence davası' gibi bazı davalarda
      ajansların lehine kullanılabilir.
       
      Avukatla müvekkili arasındaki görüşmelerin gizliliği İngiltere anayasasına
      göre güvence altında. Dinlemelerin ortaya çıkması bu nedenle ciddi
      tartışmalara neden oldu.
       

      <http://haber.sol.org.tr/dunyadan/libya-devriminin-kahramani-abdulhakim-belh
      ac-haberi-45927> Libya "devriminin" kahramanı: Abdülhakim Belhac
       
      Muhafazakar Parti üyesi milletvekilleri bazı durumlarda bu tür dinlemelerin
      yapılabileceğin savunarak, esas olanın dinlemeler sonucunda elde edilen
      bilgilerin kaydının derhal imha edilmesi olduğunu öne sürerken, bir çok
      hukukçu ve insan hakları savunucusu dinlemelerin kesinlikle yasa dışı ve
      gayrı-meşru oldukları görüşünde. Uluslararası Af Örgütü'nden konuyla ilgili
      yapılan açıklamada, dinlemelerin hükümete "tıpkı aynayla kaplı bir duvarın
      önünde poker oynamak gibi bir avantaj kazandırdığına" dikkat çekildi.
       
      İddiaların arkasında oldukça karanlık bir isim olan Belhac var
      Dinlemeler, MI6-CIA ortak operasyonuyla ele geçirilen Abdülhakim Belhac ve
      Sami El Saadi'yle ailelerinin bir iddiası üzerine gündeme geldi. İddiaya
      göre, MI5, MI6 ve GCHQ adlı İngiliz istihbarat örgütleri, avukatların Belhac
      ve Saadi'yle yaptıkları görüşmeleri dinliyor.
       

      <http://haber.sol.org.tr/dunyadan/el-kaide-libyadan-sonra-suriyede-de-is-bas
      inda-haberi-51523> El Kaide Libya'dan sonra Suriye'de de iş başında
       
      Oldukça karanlık bir geçmişe sahip olan Belhac, eski bir El Kaideci.
      Afganistan'da SSCB'ye karşı "mücahidlik" yaparak kariyerine başlayan Belhac,
      2004'te CIA ve MI6 tarafından ele geçirildikten sonra işkence gördüğü
      gerekçesiyle bu örgütlerle davalık durumda. Belhac, Libya'da Kaddafi'nin
      devrilmesiyle sonuçlanan süreçte "devrim kahramanı" ilan edilmişti.
       
      Snowden belgeleri tetikledi
      Belhac'ın avukatları Edward Snowden'in istihbarat belgelerini yayınlaması
      üzerine GCHQ'nun görüşmelerini dinliyor olabileceğinden şüphelendi.
       
      İddialar üzerine görülmeye başlanan davanın dünkü duruşmasına dek, hükümeti
      savunan avukatlar istihbarat ajanslarının tüzüklerinin ortaya çıkarılmasının
      güvenliği tehlikeye atabileceğini savunuyorlardı.
       

      <http://haber.sol.org.tr/dunyadan/el-kaideci-hakli-e-bir-ozru-hak-etti-haber
      i-49596> El Kaideci haklı: E bir özrü hak etti!
       
      Belhac'ın avukatlarından Dinah Rose, bu argümana "eğer bu mesele bütünüyle
      ortaya çıkarılmazsa hukuk sistemimize olan güven büyük yara alabilir,"
      şeklinde itiraz etti. Belhac davasının buzdağının görünen yüzü olduğunu
      söyleyen Rose, "bu durum davalarda alınan kararların doğruluğu ve
      geçerliliği hakkında soru işaretleri ortaya çıkarıyor" tespitinde bulundu.
       
      'Cihatçılar karmaşık yöntemler kullanıyor'
      İstihbarat örgütü GCHQ'nun yeni şefi olan Robert Hanningan, hafta başında
      konuyla ilgili iddialara verdiği yanıtta, cihatçıların ve bazı suçluların
      artık interneti kullanma konusunda daha "karmaşık yöntemler" kullanmaya
      başladıklarını öne sürerek dinlemeleri meşrulaştırmaya çalıştı.
       

      <http://haber.sol.org.tr/dunyadan/ozgur-suriye-ordusunun-basinda-libyalilar-
      mi-var-haberi-49600> Özgür Suriye Ordusu'nun başında Libyalılar mı var?
       
      Belhac'ın bir başka avukatı Cori Crider duruşmada söz alarak, "İstihbarat
      ajanslarının avukat-müvekkil görüşmelerini dinledikleri artık ortada. Asıl
      soru bu iddianın doğru olup olmaması değil, Belhac ve başka işkence
      davalarında bu görüşmelerden elde ettikleri bilgilerin ne kadarını kendi
      lehlerine kullandıklarıdır. Acaba kaç davada hükümet bu dinlemeler sayesinde
      haksız bir üstünlük elde etti?" ifadelerine başvurdu.
       
      Uluslararası Af Örgütü avukatı Hugh Tomlinson da duruşmada söz alarak,
      "Belgeler devlet kurumlarının İngiliz hukukunca kesin olan bir hakkı
      sistematik olarak nasıl çiğnediğini açıkça göstermiştir," dedi.
       
      İngiliz hükümet şimdilik konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınıyor.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags MI 5 DOSYASI, İngiliz istihbaratı, avukat, müvekkil]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 08 08:02PM +0200

      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category araştırma]
       
      [tags ARAŞTIRMA DOSYASI, TASAM, Uluslararası, Balkan Forumu, Edirne
      Deklarasyonu]
      Mustafa Nevruz SINACI <gercek....@hotmail.com>: Nov 08 02:56PM

      YENİ KİTAPLAR: YÜZYILIN HİLESİ & YEŞİL HÜCRELER
      "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: Nov 08 02:25PM +0100

      İlk basımı 2004‘den sonra geçen 10 yıl içinde 26. (27.?) baskısını yapan;
      bir çok yazara „kaynak“ olan „Sivil Örümceğin Ağında“ kitabının yazarı
      araştırmacı yazar Sn. Mustafa Yıldırım‘la Sn.Nuriye Atabey’in 2007 yılında
      ART-TV de „Gündeme dair“ programında yaptıkları söyleşi „youtube“de 8 bölüm
      olarak izlenebiliyor.
       
      Söyleşide Emperyalizmden PKK’ye, Cumhuriyet’ten Mustafa Kemal Atatürk’e
      kadar günümüz gündeminde de öneminden yitirmeyen bir çok konuda yapılan
      yorum ve saptamalar geçerliliğini korumaktadır.
       
      İlgi ve bilgilerinize sunulur.
       
      Esen kalınız.
       
      Aydoğan Kekevi 08.11.14
       

       
      1. <http://www.youtube.com/watch?v=bht4Vbo5bOY>
      http://www.youtube.com/watch?v=bht4Vbo5bOY
       

       
      8. http://www.youtube.com/watch?v=9fj88_BGYu4
      "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: Nov 08 02:14PM +0100

      Von: Yılmaz Dikbaş [mailto:dik...@kalinka.com.tr]
      Gesendet: 6 Kasım 2014 Perşembe 11:54
      An: 'Dogan Kekevi'
      Cc: dik...@kalinka.com.tr
      Betreff: RE: Dışarıdaki TÜRKLER üzer. Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı
      Bakiyesi Köroğlu Aşireti
       

       

       
      KİTAP FUARI DUYURUSU
       

       
      8 Kasım Cumartesi – 16 Kasım Pazar 2014 günlerinde İstanbul’da TÜYAP KİTAP
      FUARINDA olacağım.
       
      Yeni kitabım “GELİN YÜZLEŞELİM” okurlarıyla buluşacak.
       

       
      Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin akıl dışı, insanlık dışı, Kuran dışı,
      acımasız, insafsız fetvalarını öğrenmek isteyenleri davet ediyorum.
       
      Ebussuud Efendi ile “GURUR DUYDUĞUNU” söyleyenleri yüzleşmeye çağırıyorum!
       

       
      Fuarda Salon–2, Nergiz Yayınları Standı No:106’da sizleri bekliyor olacağım.
       

       
      Saygılarımla,
       
      Yılmaz Dikbaş
       
      6 Kasım 2014
       
      dik...@kalinka.com.tr
       
      0532 233 31 52
       

       
      _____
       
      From: Dogan Kekevi [mailto:dog.k...@t-online.de]
      Sent: Wednesday, November 05, 2014 11:36 PM
      To: Dogan Kekevi
      Subject: Dışarıdaki TÜRKLER üzer. Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı
      Bakiyesi Köroğlu Aşireti
       

       

       
      Von: tur...@yahoogroups.com [mailto:tur...@yahoogroups.com]
      Gesendet: 5 Kasım 2014 Çarşamba 21:25
      An: tur...@yahoogroups.com
      Betreff: [turkstk] Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı Bakiyesi Köroğlu
      Aşireti
       

       

       
      http://www.kardeskalemler.com/resimler/konferans-misrata.jpg
       
       
      KONFERANS
       
      LİBYA... MISRATA...
      OSMANLI BAKİYESİ KÖROĞLU AŞİRETİ
       
      Biz unutsak da tarih unutmuyor.
       
      I. Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçti.
       
      Geride bıraktıklarımızı biz unuttuk ama onlar var olma mücadeleleriyle
      kendilerini hatırlattılar.
       
      Arap baharı Arap kışına dönerken… Libya’nın iç savaş ve yıkım ortamında
      orada bıraktığımız ve unuttuğumuz Osmanlı bakiyesi Türkler ne yapıyor?
       
      Konuşmacı: Ali HAMMUDA (Libya Vakıflar ve Din İşleri Eski Bakanı)
       
      Yer: Kabakçı Konağı - Hamamönü - Altındağ /Ankara
      Tarih:7 Kasım 2014 Cuma
      Saat: 19.00
       
      (Arapça ve İngilizce'den Türkçe Tercüme yapılacaktır.)
       
      Avrasya Yazarlar Birliği <http://www.ayb.org.tr>
       

       

       

       

       

       

       

       

       

       

       

       

       
      __._,_.___
       
      _____
       
      Posted by: =?iso-8859-9?Q?Karde=FE_Kalemler?= <bi...@kardeskalemler.com>
       
      _____
       
       

      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/turkstk/conversations/messages/9645;_yl
      c=X3oDMTJxbTdvcHMxBF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2Mz
      Y5NwRtc2dJZAM5NjQ1BHNlYwNmdHIEc2xrA3JwbHkEc3RpbWUDMTQxNTIxOTgyOA--?act=reply
      &messageNum=9645> Reply via web post
       

       

      <mailto:bi...@kardeskalemler.com?subject=Re%3A%20Konferans%3A%20Libya-M%FDsr
      ata%20%2E%2E%2E%20Osmanl%FD%20Bakiyesi%20K%F6ro%F0lu%20A%FEireti> Reply to
      sender
       

       

      <mailto:tur...@yahoogroups.com?subject=Re%3A%20Konferans%3A%20Libya-M%FDsra
      ta%20%2E%2E%2E%20Osmanl%FD%20Bakiyesi%20K%F6ro%F0lu%20A%FEireti> Reply to
      group
       

       

      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/turkstk/conversations/newtopic;_ylc=X3o
      DMTJmNWtqMjRtBF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2MzY5NwR
      zZWMDZnRyBHNsawNudHBjBHN0aW1lAzE0MTUyMTk4Mjg-> Start a New Topic
       

       

      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/turkstk/conversations/topics/9645;_ylc=
      X3oDMTM1Z2VhY3VsBF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2MzY5
      NwRtc2dJZAM5NjQ1BHNlYwNmdHIEc2xrA3Z0cGMEc3RpbWUDMTQxNTIxOTgyOAR0cGNJZAM5NjQ1
      > Messages in this topic (1)
       

      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/turkstk/info;_ylc=X3oDMTJmZ3MxNW8yBF9TA
      zk3MzU5NzE0BGdycElkAzIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2MzY5NwRzZWMDdnRsBHNsawN2Z
      2hwBHN0aW1lAzE0MTUyMTk4Mjg-> Visit Your Group
       
      ·
      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/turkstk/members/all;_ylc=X3oDMTJnajA2ZG
      5qBF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2MzY5NwRzZWMDdnRsBH
      NsawN2bWJycwRzdGltZQMxNDE1MjE5ODI4> New Members 2
       

      <https://groups.yahoo.com/neo;_ylc=X3oDMTJldmlkaW9qBF9TAzk3NDc2NTkwBGdycElkA
      zIwMjkwNzIwBGdycHNwSWQDMTcwNTA2MzY5NwRzZWMDZnRyBHNsawNnZnAEc3RpbWUDMTQxNTIxO
      TgyOA--> Yahoo! Groups
       
      • <https://info.yahoo.com/privacy/us/yahoo/groups/details.html> Privacy •
      <mailto:turkstk-u...@yahoogroups.com?subject=Unsubscribe> Unsubscribe
      • <https://info.yahoo.com/legal/us/yahoo/utos/terms/> Terms of Use
       

       
      .
       

      <http://geo.yahoo.com/serv?s=97359714/grpId=20290720/grpspId=1705063697/msgI
      d=9645/stime=1415219828>

      <http://y.analytics.yahoo.com/fpc.pl?ywarid=515FB27823A7407E&a=1000131032227
      9&js=no&resp=img>
       
      __,_._,___
      "Hasan ÖZÇELİK" <altay...@gmail.com>: Nov 08 02:48PM +0200

      PKK’NIN EZİLMESİ, İÇ SAVAŞ BÖLÜNME, ASKERİ MÜDAHALE
       
      <http://www.Altayli.Net/wp-content/uploads/2014/11/Umit_Ozdag005.jpg> Umit_Ozdag005
       
      Şehirlerimizde askerlerimiz kafalarına sinsice kurulan pusularda ateş edilerek öldürülmekte, asker eşleri evlerinde tehdit edilmekte, devlet memurları saldırılardan zırhlandırılmış otobüslere binerek korunmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda Başbakan A. Davutoğlu, PKK açılımını Orta Doğu’nun büyük başarı hikayesi olarak nitelendirse de aslında bu nitelemenin hikaye olduğunu Afyon’da devam eden AKP kampında açılımın gittiği noktadan endişe duyan AKP’li milletvekilleri ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan arasındaki tartışmanın niteliği gösteriyor. Bu tartışmada Y. Akdoğan, hem milletvekillerini “kaydettim ileride değerlendiririz” diye tehdit ediyor hem de “Ben açılımdan sorumlu bakan” değilim, diyerek, açılım ile arasına mesafe koyuyor. Öte yandan bir AKP milletvekili, “Bizim can güvenliğimiz yok. Vatandaş ne yapsın. Alanda hakimiyet devletin elinden gitti. Evime, havaalanına rahat gidemeyeceksem bu çözüm süreci nasıl yürüyecek?” diye soruyor. AKP Şırnak Milletvekili Emin Dindar ise “Bir kardeşimi şehit verdim. Evimi taradılar. Şimdi beni öldürmeye gelirlerse ne yapacağım” diye soruyor. (Sözcü, 4 Kasım 2014) Bakan Y. Akdoğan ile milletvekili Şamil Tayyar arasında sert bir tartışma olurken, Mehmet Metiner de Aydoğan’a itiraz ediyor. AKP’li milletvekilleri gidişten endişeli bir şekilde, “HDP ve Öcalan’ın samimi olmadıklarını” ve “Açılım ile ilgili alınan kararların milletvekillerine bildirilmediğinden” şikayet ediyorlar. (Hürriyet, 6 Kasım 2014)
       
      AKP’li milletvekillerinin PKK açılımı ile ilgili endişelerini artıran, Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ın “PKK’nın bölgede alan hakimiyeti kurduğu, şehirlere hakim olmaya başladığı, kamu düzeninin devletin değil, PKK’nın elinde olduğu ve PKK’nın bu süreçte güçlendiği” şeklindeki açıklamasından çok, bizzat İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın 2 Kasım 2014’te Afyon’da AKP kampında yapmış olduğu açıklama. Ala şöyle diyor: “Bu süreçte alan hakimiyetinin kaybedildiği zamanlar oldu. Hakimiyeti sağlayamadığımız zamanlar oldu. Kırsalda terör baskısı arttı, şehirlere inmeye başladılar. Bölgede devletin devlet olması gerekir. Tedbirler alınsın. Yoksa iş tersine dönecek.” (Aydınlık, 3 Kasım 2014) Durumun ne kadar vahim olduğunu önlemleri alması gereken makamda olan bakanın bu şekilde ifade edişi, endişeleri daha da artırmış olsa gerek. Gerçi, Ala’nın daha sonra bir Doğulu milletvekiline “Devlet arslan gibidir, uyur gözüküyor. Sonra tahrik edilirse insanı parçalar” diyerek, endişeleri yatıştırmak istediği anlaşılıyor. (Sözcü, 4 Kasım 2014)
       
      Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da endişesini, “Süreç biterse HDP de Öcalan da AK Partisi olarak biz de bunun altında kalırız” diyerek ifade ediyor. Öte yandan PKK açılımını Orta Doğu, özellikle Irak-Suriye eksenindeki gelişmeler ile birlikte değerlendiren Cumhurbaşkanı alışılmadık bir şekilde şöyle konuşuyor: “Ne içerideki ihanet şebekelerine (müzakerelerin sürdüğü PKK ve HDP’yi kastediyor) ne de dışarıdan (ABD’yi kastediyor) gelen algı operasyonlarına Türkiye boyun eğecek, eyvallah diyecek bir ülke değildir. Sevr Antlaşması’nı yırtıp atmış, manda ve himayeyi elinin tersiyle itmiş, bağımsız, hür bir ülkeyiz, Türkiye’yiz.” PKK açılımının sahibi Erdoğan’ın bu durumun vahametini gösteren ve Davutoğlu’nun ileri sürdüğünün aksine başarı öyküsü olmadığını ortaya koyan bu açıklamasını, HDP’ye yönelik “Sabrımız da bir yere kadar” mesajı izlemiştir. Erdoğan, HDP’ye kamuoyu önünde bu mesajı verirken, Öcalan’a da gizlice Ahmet Takan’ın Yeniçağ’da ileri sürdüğü ve şimdiye değin tarafların yalanlamadığı, “Türk Silahlı Kuvvetlerini zor tutuyorum. Ne çözüm bulacaksan bul” mesajını iletmiştir. (Yeniçağ, 4 Kasım 2014)
       
      Açılım ile arasına mesafe koyanın sadece Y. Akdoğan değil, açılımı sürdüren kurum olan Milli İstihbarat Teşkilatı olduğu da anlaşılıyor. MİT, PKK açılımının kurumsal sorumluluğunu Kamu Güvenliği Müsteşarlığı adlı yeni ve zayıf bir kuruma devrederken, kurumun başına da bir MİT Müsteşar Yardımcısının getirilmesini sağlıyor.
       
      Öte yandan PKK, Ayn el-Arap’ta ABD ile gerçekleştirdiği askeri-politik stratejik ittifakın farkında olarak, “Kobani”den PKK için bir ’Stalingrad Başarısı’çıkaracak şekilde kendisini yeniden küresel sistem, Orta Doğu ve Türkiye’de konumlandırma çabası içindedir. Suriye’nin kuzeyinde kurduğu “devletçikleri” Türkiye’ye karşı güç projeksiyonunda kullanacağı konusunda AKP Hükümetini defaat ile uyardığımız PKK, şimdi bunu büyük bir başarı ile yapmaktadır.
       
      Bu ortamda Murat Karayılan, PKK’nın Türkiye’yi yıkabilecek güçte olduğunu ileri sürerken, Cemil Bayık, ABD’nin müzakerelerde aracı ülke olmasını talep etmiştir. AKP Hükümetinin bütün ümidini bağladığı Öcalan konusunda ise Kandil’den önce M. Karayılan’ın “Barışı Öcalan, savaşı biz yaparız” açıklaması gelmiştir. Bunun örgüt dilinden Türkçeye tercümesi, “Öcalan, PKK’yı % 100 kontrol edemiyor demektir.” Ayrıca Kandil’den gelen son açıklamada Öcalan-Hükümet görüşmeleri çıkmazda ve beyhude olarak nitelendirilmiştir.
       
      PKK, 1984’ten beri devam eden terör sürecini, yerleşim bölgelerinde başlatacağı silahlı ayaklanmalar ile yeni bir aşamaya taşıma çalışmalarına başlamıştır. Kobani’de IŞİD ile süren çatışmaları küresel bir halkla ilişkiler faaliyetine dönüştüren ve çatışmalar üzerinden dünya kamuoyunun gözünde vahşi, kafa kesen terör örgütü IŞİD’e karşı medeniyetin ve mazlum Kürtlerin, Yezidilerin savunucusu rolüne terfi eden PKK, bu yeni pozisyonu değerlendirmeyi hedeflemektedir. Diğer bir ifade ile PKK, kent ayaklanmaları gerçekleştirip, Türk ordusunu meskûn mahal çatışmasına zorlamayı ve Türkiye içinde Kobaniler oluşturmayı hedeflemektedir.
       
      PKK baskısı kırılmalı
       
      Bu politika yaşama geçmese dahi, kısmen gerçekleştirilmesi, AKP’yi Türkiye ve AKP için yaşamsal bir tercihin önüne koyacaktır. AKP Hükümeti ya geri adım atacak ve Türkiye’nin bir bölümünde (iddialara göre; Tendürek Dağı’nın güneyinde kalan bölgeyi Şanlıurfa içinde kalacak şekilde) Kürdistan’ın federe devlet olarak kurulmasına izin verecek ya da PKK ile süren müzakereleri keserek, PKK’yı ezmek için ağır isyan bastırma programını uygulamaya koyacaktır. TSK, sınır bölgelerinde ağır güvenlik önlemleri alacak, Kuzey Irak’taki PKK kampları işgal etmeli, Türkiye içinde tekrar alan hakimiyetine geçilmelidir. Halk üzerinde son yıllarda oluşmasına izin verilen PKK baskısı kırılmalıdır. Bu çerçevede Öcalan tecrit edilmeli, terörist örgüt ve lider kadrosu yıldırılmalıdır.
       
      AKP eğer, PKK karşısında geri adım atar ve federal devlet mekanizmasını kabul eder ise PKK ayaklanması duracaktır. Ancak Türkiye yeni ve daha büyük bir politik, ekonomik, sosyal ve kültürel kaos süreci içine sürüklenecektir. Federal devlet modeline geçiş, PKK’nın Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu’sunu devralması, Öcalan’ın İmralı’dan çıkması ve galip bir lider olarak Diyarbakır’a dönmesi, Kandil kadrolarının Türkiye “Kürdistan’ına” dönmeleri, dağdan inen PKK’lılara iş vs.. kredisi adı altında PKK’ya örtülü savaş tazminatı ödenmesi, Türkiye’nin geri kalan bölümünü ya da Türkiye’den geriye kalanı çok sert bir şekilde sarsacaktır.
       
      Liberal ekonomist Ege Cansen “Türkiye’nin en önemli iktisadi meselesi, siyasi bölünmedir. Kamusal gelir ve giderler ve kamusal varlık ve yükümlülükler yeniden paylaşılacaktır” derken, çok önemli bir boyutun altını çizmektedir. Bu gelişmeler sonucunda Türkiye’nin batı, kuzey, orta ve güneyinde Kürt kökenli vatandaşlara yönelik büyük bir diskriminasyon başlayacaktır. Öte yandan PKK, Güneydoğu Anadolu’da Türklere ve Araplara yönelik başlatmış olduğu etnik temizliği geliştirerek sürdürecektir. Böyle bir sürecin sonucu, iç savaştır. İç savaş, milletlerin bağırsaklarının ortaya döküldüğü en olumsuz sosyal süreçlerin başında gelmektedir. Bu iç savaşa dışarıdan müdahale olmaması durumunda çok büyük acı ve kan kaybından sonra Türkiye’nin bütünlüğü sağlanabilir. Ancak Batı’nın bu iç savaşta Türkiye ile PKK’yı baş başa bırakmayacağı kesindir.
       
      İnsani Müdahale veya İngilizce ifadesi ile Right to Protect (R2P)(Koruma Hakkı) uluslararası ilişkiler alanına yeni girmiş, tartışmalı ve tehlikeli bir kavram/eylemdir. Çünkü kimin kimi hangi şartlarda ve nasıl koruyacağının bir hukuki çerçevesi olmadığı için rahatlıkla insani görünümlü milli egoist planların aracı olabilmektedir. Amerikan Deniz Kuvvetleri Akademisi Öğretim Üyesi ve National Interest dergisinin eski editörü Nikolas K. Gvasdev, 1933 Montevideo Anlaşması ile egemenlik hakları belirlenen uluslararası sistemdeki devlet anlayışının aşıldığını ve “Suriye Olayının” , “Suriye Normu” diye anılan ve devletlerin otoritesini reddedenlere karşı kuvvet kullanma hakkını sınırlayan bir anlayışı ortaya çıkardığını ifade etmektedir.
       
      Müdahaleye hazırlık
       
      Nikolas K. Gvasdev, Suriye Normu’nun kısa bir süre içinde Türkiye’de PKK’ya, Kolombiya’da FARC’a, Filipinler’de komünist ve İslamcı asilere karşı uygulanan isyan bastırma uygulamalarının sorgulanmasını beraberinde getireceğini ileri sürmüştür. Gvasdev’e göre bunun sonucu, devletlerin topraklarının bir bölümünde egemenliklerinin sınırlanması olacaktır. Üstelik bu konuda; Güney Kafkasya’da üç egemen devletin yanında, üç uluslararası sistem tarafından tanınmayan devletçiğin (Dağlık Karabağ, Abhazya, Güney Osetya) birlikte yaşaması bunun olabilirliğini göstermektedir. Özetle, Türkiye’ye müdahalenin zihinsel hazırlığının yapıldığını düşünebiliriz. Ancak Batı’nın Suriye konusunda bile askeri müdahalede ne kadar isteksiz olduğu göz önünde tutulur ise Türkiye’ye askeri müdahalenin ne kadar zor olduğu anlaşılacaktır. Öte yandan böyle bir müdahale; Türkiye-Batı ilişkilerini bitirirken, Türkiye-Rusya-İran ilişkilerini yeni bir zemine oturtacağı da kesindir.
       
      İmralı’ya üçüncü konuk
       
      İç savaş tehlikesinin doğduğu ve sivil iradenin iç savaşı durdurmada yetersiz kaldığı durumda Türkiye’nin önüne çıkabilecek diğer seçenek, askeri müdahale seçeneğidir. “Artık asker müdahale yapmaz” gibi şablon ve gerçeklerden kopuk söylemleri bir tarafa bırakır isek yapılması gereken tespit askeri müdahaleleri askerlerin öznel arzularının değil, objektif şartların yaptığı/yaptırdığıdır. Cezayir’in Fransa’dan kopma sürecinde Fransız ordusunun bile darbe girişiminde bulunmuş olması ve darbenin ancak General de Gaulle’ün tarihi şahsiyeti sayesinde aşılabildiği gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Türkiye’de gerçekleşecek bir askeri darbe, PKK’ya “özgürlük savaşçısı” olma şansı verecektir. Ancak şartlar bölünmeyi ve iç çatışmayı durdurmak için başka bir yola izin vermezse Türkiye, bütünlüğünü sağlamak için son şansını bu şekilde kullanmak zorunda kalabilir.
       
      Sonuç olarak; ülkemizin içinden geçtiği süreçte demokratik sistem ülkemizin güvenliği açısından en az Birinci Ordu kadar büyük önem taşımaktadır. Diğer bir ifade ile demokrasi Türkiye için milli güvenlik rejimidir. Türkiye, PKK’nın temsil ettiği Stalinist-Pol Pot türü terörist örgüt ve anlayışı, demokratik hukuk devleti içinde aşmanın yolunu bulmak zorundadır. PKK’nın zafer duyguları yaşadığı bir süreçte, müzakerenin başarılı olması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti, uçuruma doğru giden Türkiye’yi uçuruma düşmekten kurtarmak için bir an önce PKK terör örgütünü yıldıracak kapsamlı önlemleri almak zorundadırlar. 1990’lı yıllara dönmek isteyen Türkiye değil, PKK’dır. Eğer 1990’lı yıllara dönmemek için Türkiye’nin parçalanmasına gidecek bir kapı açılacak ise 1990’lı yıllara dönmek ve sonunda Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ı İmralı’da Öcalan’ın yanına koyacak önlemleri almak çok daha tercih edilir bir seçenektir.
       
      _____
       
      Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ
       
      Alıntı Kaynağı: Yeniçağ Gazetesi
       
      * Bağlantı: http://www.Altayli.Net/pkknin-ezilmesi-ic-savas-bolunme-askeri-mudahale.html
      * TÜRKÇÜLERİN KAVŞIT YERİ: http://www.Altayli.Net
      "davut arslantürk" <oray...@hotmail.com>: Nov 08 11:52AM

      K O R K M A

      güneşin vurduğu ayna bu
      aydınlığın gözü bu
      korkma
       
      köpüren bir ruhtur
      gökyüzü şimşek
      yeryüzü cehennem
       
      sonrasız bir yoldur
      gece sessiz
      dolunay sessiz
       
      yaşamın karanlığında
      boştur köpek ulumaları
      yiğitlik ölümdür
       
      amansız bir yoldur
      açılmaz hiçbir geçit
      dağlara basarak yürü
      korkma
       
      bir sestir
      kelebektir
      oyun bahçelerinde
      çocuk çığlıkları
       
      mutluluk aydınlık bir candır
      akar ırmaklar gibi
      korkma

      içimizden biri

      asla umutsuzluğu değil
      "davut arslantürk" <oray...@hotmail.com>: Nov 08 11:50AM

      " Ve benim gülüşümdür
      İz bırakır duvarlarda "

      Edepsizlik : Hamile kadının sokakta dolaşması
      İffetsizlik : Kadınların sesli gülüşü
      Sakat İş : Kızlı erkekli Horon Tepmek
      Densizlik : Kız erkek aynı evde kalmak
      Fuhuş : Dondurma Yalamak
      Cinleri Davet : İnternet
      Ayakta Zina : Tango Yapmak

      Bir tanesinin kapanına düştünüz mü, kapıldınız demektir.
      Maazallah!
      Aşdan, ekmekten kesilirsiniz.
      Aforoz yemiş Don Juan'a dönersiniz.

      Bir varmış, bir yokmuş.
      Geldik ki ülkemize kafalar hiç değişmemiş
      Aynı noktada dolanıp durmuş.
      Hatta geri bile gitmiş...

      Çarşaf yoktu; çarşaf gelmiş,
      Türban yoktu; türban gelmiş
      Kadın sevilirken; dayak, cinayet hepsi gelmiş
      Fötr gitmiş, takke gelmiş.
      Her ne kadar aynı noktada dolanıp durmussa da
      Bu güzel Gentlimen dünyaya rağmen geri geri gitmiş.
      Dönmek marifet olmuş.
      Döne döne aynı yerde oyunlar kurulmuş.
      İşte Uzun Eşek,
      İşte Kör Ebe,
      Elim Sende...

      Ama,
      İlle de Topaç diyorlar
      Topaç gibi dönmek istiyorlar
      Dönen her topaçın üstüne
      Çakıyorlar kendi topaçlarını
      Vurmaca,
      Kırmaca,
      Hepsini almaca.
      Oyunun kuralı bu...

      Kırdıkça topaçları
      İkiye üçe
      Dörde beşe
      Böl böldükçe
      Böle bldiğince böl.
      Lokmala,
      Lokmala ki;,Yemesi kolay olsun

      Aslında bu bir topaç işi değil.
      O işin masal yanı...
      Oyuncuların oyunlarıdır.

      Yoksa hepsinin burnu havada, kulakları uzaklardadır.
      Kokluyorlar, dinliyorlar
      Havayı, Suyu, Toprağı...

      Hiçbir şeyle doymuyorlar
      Doysa bağırsakları, doymuyor gözleri...

      Sorulunca sorular, bahane üstüne bahane
      Şikayet etme, Tersleme
      Hapse atma, Hücreye tıkma: Anemas Zındanları
      Ölüm serbest
      Falan Filan

      Biz bunları önceden de yaşadık
      Yazılınca fermanlar idamlar üstüne

      Anzavurlar,
      Çapanoğlu Delibaşlar
      Basılırken köyler
      Koç yiğitler asılırken
      Keyf çatarken Demirciler

      Kurşun yemez dervişler ayaklanınca
      İnsanlık adına, Cumhuriyet adına
      Can verirken Kubilay
      Biz bunları önceden de yaşadık

      İşte hazine dolu Anadolu
      Kuzeyde Güneyde doğal koruganlar
      Toroslar, Canikler, Küreler,
      Doksan bin insanı yutan Allahüekber
      Karakış,
      Zemheri...

      Düşünce kıtlığa dünya
      Yiyince birbirlerini
      Fışkırınca Yecüc Mecüc
      Çıkınca Deccal
      Kudurunca Şeytan
      Ayakta kalacak olan tek yer tek ülke
      İşte bu Anadolu'dur.

      Ve dinleri, dilleri satın alan
      Yeni dinler yaratan
      Paranın yeşilini Allah yapan sapkınlar
      Sardıkça ortalığı;
      Fizik. Kimya, Matematik
      Ve de Tıp;
      Yüzde on sa
      Diplomalı Mastırli binlerce genç perişansa
      Bu nasıl kafa

      Rejim Cumhuriyet
      Sistem Demokrasi
      Uygulama çok
      Model yok
      Borç üstüne borç
      Düşmüşüz bataklığa
      Başlamışız batmaya

      Bir kere uyansa gözler
      Ah bir kere uyansa
      Neler görecekler neler!

      içimizden biri

      asla umutsuzluğu değil
      KAVGAYA DEVAM AŞKINA
      DOKUNMAYIN BU ASLANA.doc

      gabartigin

      unread,
      Nov 9, 2014, 10:58:11 AM11/9/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      ----- Original Message -----
      Sent: Thursday, November 06, 2014 12:08 PM
      Subject: [TÜRKİYE:39566] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

      Melek Kaya <mele...@gmail.com>: Nov 05 07:42PM +0200

      Erdem Bey , sizi severek ve saygı ile takip edenlerden birisi olarak BİR
      KEZ DAHA GURUR DUYDUM SİZİNLE !!!!! adınız gibi ERDEMLİ bir insansınız
      !!!! teşekkürler !!!!
       
      Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 05 11:50PM +0200

      -
       
      *AMMAN DİKKAT! SİGARA FALAN İÇİP TERBİYESİZLİK ETMEYİN![?]*
      Cumhuriyet Gazetesi <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt>
      [image: Bir orantısız zeka pankartı)]
      <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt/photos/a.155534741138123.32906.153667584658172/920166781341578/?type=1>
      Cumhuriyet Gazetesi
      <https://www.facebook.com/cumhuriyetgzt/photos/a.155534741138123.32906.153667584658172/920166781341578/?type=1&fref=nf>
       
      *Adaletin en büyük düşmanı kendi hallerinden memnun olan kölelerdir.*
       
       
       
       
      --
       
      *TÜRKİYE'DE TEK KİMLİK TÜRKLÜK'TÜR.*
       
      *"M. K. Atatürk"*
       
       
       
       
       
      --
      *TC Sili*
       
      [image:
      http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]E-Posta
      ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve
      sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
      *MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
      *MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*"
      kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
      Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı
      altına alınması, bu nedenle
       
      "*hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi*",
       
      TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her
      türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.
       
       
       
      [image: Resim]
       
       
      * ek* — (sıkıştırma hedefi:

      Türkçe
      [image: Dosya adı kodlama menüsü]
      )
      *ata ve bayrak.jpeg*
      31
      .
      .
      SORGULAMAYAN İNSAN CAHİLDİR,
       
      SORGULATMAYAN İNSAN İSE ZALİMDİR
       
       
      YURTTA SULH CİHANDA SULH
       
      PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
       
      K. ATATURK
       
      “Bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir”
      Mustafa Kemal ATATÜRK
      "T.C. Mine Uysal" <mine....@gmail.com>: Nov 05 10:23PM +0200

      *Adaletin en büyük düşmanı kendi hallerinden memnun olan kölelerdir.*
       
       
       
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 06 11:12AM +0200

      ---------- Forwarded message ----------
      From: Kocak Serdar <aaa.amer...@gmail.com>
      Date: 2014-11-05 9:07 GMT+02:00
      Subject: Şanghay Tren İstasyonu
      To:
      Azerbaijani Community <a_c...@hotmail.com>: Nov 05 11:38PM

      Date: Wed, 29 Oct 2014 15:40
      From: a_c...@yahoo.com
      Subject: Qardaş Türkiyəmizin Cuhuriyet Günün tebrik edirik ve ...
      To: A_C...@yahoogroups.com
      CC: butovaz...@yahoogroups.com
       
      Qardaş Türkiyəmizin Cuhuriyet Günün tebrik edirik ve Türkiyəmizə, Azerbaycanimiza ve bütün Türk Dünyasına daima uğurlar diləyirik. Azerbaijani Community Association- ACAO - Savyayin
      Lale Gurman <lale....@gmail.com>: Nov 06 11:45AM +0200
      "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 06 03:58AM +0200


      http://www.kardeskalemler.com/resimler/konferans-misrata.jpg
       
       
      KONFERANS
       
      LİBYA... MISRATA...
      OSMANLI BAKİYESİ KÖROĞLU AŞİRETİ
       
      Biz unutsak da tarih unutmuyor.
       
      I. Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçti.
       
      Geride bıraktıklarımızı biz unuttuk ama onlar var olma mücadeleleriyle kendilerini hatırlattılar.
       
      Arap baharı Arap kışına dönerken… Libya’nın iç savaş ve yıkım ortamında orada bıraktığımız ve unuttuğumuz Osmanlı bakiyesi Türkler ne yapıyor?
       
      Konuşmacı: Ali HAMMUDA (Libya Vakıflar ve Din İşleri Eski Bakanı)
       
      Yer: Kabakçı Konağı - Hamamönü - Altındağ /Ankara
      Tarih:7 Kasım 2014 Cuma
      Saat: 19.00
       
      (Arapça ve İngilizce'den Türkçe Tercüme yapılacaktır.)
       
      Avrasya Yazarlar Birliği <http://www.ayb.org.tr>
      "gabartigin" <gabar...@ttmail.com>: Nov 06 11:15AM +0200

      Sayın Arınç,
      Bir kimsenin bir nesneyi hak etmesi için kimi konularda hizmetlerinin olması, eserlerinin olması gerekir.Ülkemize sayısız hizmetleri olan, eserler bırakan devlet adamlarının Çankaya Köşkü- Pembe Köşk, Güniz sokakta ev gibi mütevazi barınakları oldu.
      Hak etmediği nesnelerle donatılanların havalarda dolaşırken-Hafazanallah- paraşütü açılmayabilir. Değil mi? Ziya Paşa ne demiş: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünnür rütbe-i aklı eserinde."
      Saygılarımla. Yalçın Tan
      ----- Original Message -----
      From: Turkiye-i...@googlegroups.com
      To: Özet alıcıları
      Sent: Wednesday, November 05, 2014 11:36 AM
      Subject: [TÜRKİYE:39492] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti
       
       
      Turkiye-i...@googlegroups.com Google Grupları
       
      Konu özeti
      Tüm konuları görüntüle
      ORAJ POYRAZ'in "Ortaokul ders notundan derledim' yalani "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 05 11:33AM +0200
       
      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *

      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *

      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu

      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com

      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com

      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi

      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

       
      Başa dön
      Çağrı: Fatsa ve Ünye Siyanüre Direniyor - 9 Kasım Pazar BASIN AÇIKLAMASINA
      "gabartigin" <gabar...@ttmail.com>: Nov 06 11:14AM +0200

      Sayın Arınç,
      Bir kimsenin bir nesneyi hak etmesi için kimi konularda hizmetlerinin olması, eserlerinin olması gerekir.Ülkemize sayısız hizmetleri olan, eserler bırakan devlet adamlarının Çankaya Köşkü- Pembe Köşk, Güniz sokakta ev gibi mütevazi barınakları oldu.
      Hak etmediği nesnelerle donatılanların havalarda dolaşırken-Hafazanallah- paraşütü açılmayabilir. Değil mi? Ziya Paşa ne demiş: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünnür rütbe-i aklı eserinde."
      Saygılarımla. Yalçın Tan
      ----- Original Message -----
      From: Turkiye-i...@googlegroups.com
      To: Özet alıcıları
      Sent: Thursday, November 06, 2014 12:48 AM
      Subject: [TÜRKİYE:39537] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 21 konu konuda 21 güncelleme ileti
       
       
      Turkiye-i...@googlegroups.com Google Grupları
       
      Konu özeti
      Tüm konuları görüntüle
      [publicize twitter]

      [publicize facebook]

      [category istihbarat]

      [publicize twitter]

      [publicize facebook]

      [category istihbarat]

      hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Nov 06 08:16AM +0200

      Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah'ın adıyla
      Onlar, "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve
      bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" diyenlerdir. İşte
      onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla
      mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla
      karşılanacaklardır. Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne
      güzel bir konaktır!
      Furkân suresi 74-76
      DOKUNMAYIN BU ASLANA.doc

      gabartigin

      unread,
      Nov 11, 2014, 9:40:25 AM11/11/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      Yeryüzündeki tüm ülke içi ve dışı çatışmalar silah üretici ve satıcılarının tasarımları ile oluşmaktadır.Yalçın Tan
      ----- Original Message -----
      Sent: Tuesday, November 11, 2014 12:16 AM
      Subject: [TÜRKİYE:39822] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 11:47PM +0200

      Doç. Dr. Ümit Sayın
       
      Türkiye ve diğer ülkelerdeki DSM-IV sınıflaması takipçisi psikiyatristler ne derlerse desinler, Colin Ross isimli Amerikalı psikiyatristin yazmış olduğu bazı kitaplar istihbarat örgütlerinin aslında ‘Zihin Kontrolü’ projelerinde ne kadar ilerlediklerini göstermektedir.
       
      Colin Ross’un 2006 yılında yayınlanan ‘CIA Doctors’ (CIA Doktorları) isimli kitabı ve 1995’te yayınlanmış ‘Satanic Ritual Abuse’ (Satanik Rituel Tacizi) isimli kitabı aslında istihbarat örgütlerinin insan beynini kontrol etmek konusunda ne kadar yol almış olduklarını kanıtlıyor. DID/MPD (Dissociative Identity Disorder ve Multiple Personality Disorder), yani çoğul kişilik, aslında çok az görülen bir psikiyatrik olgu olarak biliniyor. Fakat son çalışmalar ve bazı yazarların yazmış oldukları kitaplar şu ana kadar bildiklerimizin ötesindeki bazı gerçekleri ele almakta.
       
      John Marks (The Search for Manchurian Candidate),
      Colin Ross (Satanic Ritual Abuse, the CIA Doctors, Dissociative İdentity Disorder) ,
      Steven Hassan (Combatting Cult Mind Control),
      Kathleen Taylor (Brain Washing: The Science of Thought Control),
      William Sargant (Battle for the Mind: A Physiology of Conversion and Brain Washing),
      Denise Winn (The Manipulated Mind)
       
      gibi yazarların çalışmaları çok net olarak insan beyninin ne kadar zayıf bir psikolojiye sahip olduğunu ve yeterli koşullar sağlandığında hem bireysel zihin kontrolünün, hem de toplumsal zihin kontrolünün nasıl oluşturulabileceğini bizlere sunuyor.
       
      Colin Ross’un yapmış olduğu son 20 yıllık çalışmalar çocuklarda ‘ritüel taciz’ (ritual abuse) ile oluşturulan psikolojik travmanın uygun koşullarda çoğul kişilik bozukluğu meydana getirebileceğini kanıtlar nitelikte. Ross’a göre CIA bu konuda MK-Ultra projesi kapsamında çocuklarda Ritüel Taciz deneyleri yapmış durumda, bu deneyler 1950’lerde başlamış, halen sürüyor!
       
      Bu deneylerin bir kısmı üçüncü dünya ülkelerinde kurgulanmış. Bu ülkelerin içinde Türkiye de var! Aklımıza çoğunun taciz kurbanı olduğu, İstanbul sokaklarını dolduran kökenleri Güneydoğu olan yüzlerce tinerci çocuk geliyor tabii ki!
       
      Türkiye toplumu ve Türkler 1950’lerden beri ‘CIA Zihin Kontrolü’ operasyonlarının etkisi altında! Özellikle radikal dinci bazı tarikatlarda ve cemaatlerde ciddi Zihin Kontrolü operasyonları yapıldığını biliyoruz. Psikiyatristler ise bu konuda akıl almayacak düzeyde bilgisiz ve ilgisizler. Bu konuda henüz bir giriş kitabı olarak yazmış olduğum ‘Derin Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler: Zihin Kontrolünden, Psikolojik Savaşa’ isimli kitap bu konuda Türk toplumunun açlığını kanıtlarcasına 2 ay içinde üçüncü baskıya giriyor. Bu konularda daha önce konunun uzmanları olmayan kişiler tarafından yazılmış bazı kitaplar ise sadece birer dezinformasyon abidesi olarak kalmaktan öteye gidemiyor. Şu anda üzerinde çalıştığım ‘ZİHİN KONTROLÜ VE KARA BİLİM’ isimli kitapta konunun detaylarına girmeye çalıştım. Eğer İstanbul Üniversitesi yönetiminin hakkımda açmakta olduğu soruşturmalar ve beni Üniversiteden atmak için yapmış olduğu girişimlerle mücadele etmekten vakit bulabilirsem, kitaplarımı bitirebileceğim. CIA’nın çocuklarda psikolojik travma ile ilgilenmesinin nedenlerinden birisi, bu çocukların bazılarında büyüyünce gelişebilecek çoğul kişilik olgularını araştırmak. Çoğul Kişilik (DID/MPD) aslında kolay kolay gelişebilecek bir psikiyatrik bozukluk değil. Ross’un DID hastalarının % 95’i çocukluklarında cinsel veya başka türlü bir tacize maruz kalmışlar. Bu da insanlarda uzun ve kalıcı etkiler yapmakta. Çoğul kişilik gelişen yetişkinlerde bilinç disosiasyona uğruyor ve birbirinden habersiz en az iki kişilik aynı beyinde varlığını sürdürüyor. Bu kişilerde yoğun amnezi (unutkanlık) olabildiği gibi başka psikiyatrik bozukluklar da görülüyor. Bu kişilerin bazıları yanlış teşhis konularak şizofreni veya psikoz tedavisi gördükleri zaman, bu psikiyatrik bozukluk daha da kötüleşiyor. Psikiyatrinin aslında emekleme çağında olduğunu söylersek abartmış olmayız.
       
      Psikiyatrik bozukluklar ve bilinç konusundaki en yetkin bilim dalı ise Nörobilim (Neuroscience). DID vakalarında çok kolay farklı kişilik, bilinçte ilaçlarla (örn. Halüsinojenler, LSD, PCP, THC vb.) ya da diğer gizli tekniklerle çok kolay açığa çıkarılabiliyor ve bu latent kişilik programlanabiliyor. Evet! Bir film senaryosundan veya bilim kurgu romanından bahsetmiyoruz, tüm bunların 21. yüzyılda gerçek olabildiğini göreceğiz.
       
      DID-MPD hastalarında veya DID kökenli Mançurya Kobaylarında belli dönemlere ait unutkanlık, sürekli ambivalans (çelişkili konuşmalar ve çelişkili davranışlar), paralojik (mantıkdışı) düşünceler, ağlama nöbetleri, sara krizlerine benzer krizler, depresyon, uyku bozuklukları ve rüyalarda bazı sorunlar, çeşitli davranış bozuklukları görülmekte! Demiri tavında dövüp şu soruyu soralım: Bu belirtiler size hangi politikacımızı hatırlatıyor? Benzer çalışmaları Nöroloji bölümünde yapmıştım. Şu anda bu konudaki bir makalemiz PNAS dergisinde yayınlanmakta, bu çalışmada hayvanlarda oluşturulan bir çeşit travma modeli olan farklı epilepsi modellerinde, hayvanlar yetişkin hale gelince, travmanın hem hippokampüsde hem de çeşitli yolaklarda kalıcı elektrofizyolojik etkiye ve uzun süreli psikolojik sorunlara veya öğrenme problemlerine yol açtığını kanıtlamıştık (bu konuda bir makalemiz Epilepsia’da yayınlandı). Yaptığımız çalışmalar, postnatal (doğum sonrası) dönemde (P20 ve P30 arasında) oluşan travmanın veya aşırı nöronal aktivitenin uzun süreli elektrofizyolojik değişikliklere ve öğrenme ile ilgili sorunlara yol açtığını kanıtlamıştı. Gelişim nörolojisi çalışmaları aslında yakın bir gelecekte bu konuların sırrını çözecektir.
       
      Zihin Kontrolü konusunda 1950’lerde Amerika’da CIA, NSA ve DoD-Pentagon İngiltere’de MI6, Almanya’da BND, Rusya’da KGB tarafından başlatılan çalışmalar hiç bir zaman durmadı. Bir kaç yüz milyar dolar bu çalışmalara ayrıldı ve çalışmalar değişik ülkelerde ve kültürlerde de sürdürüldü (Türkiye bunların içindeydi!). Bazı subaylar ve politikacıların da bu operasyonlardan geçirildiği konusunda elimizde şüphe uyandırıcı bazı bilgiler vardır; özellikle Türkiye aleyhtarı bazı kararların alındığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasviyesi yolunda bazı adımların atılmış olmaya çalışıldığı bu dönemlerde, hangi subayların birer truva atı olarak Genelkurmaya sokulmuş olduğunun araştırılması gerekir!
       
      Zihin Kontrolü Operasyonlarının detaylı olarak araştırılması Türkiye’nin Ulusal Güvenliğini ilgilendiren bir konudur, bu konulardaki çalışmaları engelleyenlerin ise Türkiye yararına çalışmadıkları aşikardır! Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate, Mançurya Adayı), yani beyni yıkanmış, iradesi kontrol altına alınmış ve istenilen bazı eylemleri itiraz etmeden, kayıtsız şartsız gerçekleştiren bazı kişilerin yaratılması konusundaki çalışmaların tamamlandığı söyleniyor. Türkiye’deki politikacılara bakarsak her taraf Mançurya Kobayları ile dolu zaten! Konu sadece Mançurya Kobayı meselesi değil! Aynı zamanda sosyal zihin kontrolü operasyonları da pek çok ülkede yapılıyor; örneğin Türkiye’de belli bir şeriatçı ve radikal dinci görüşe sahip oy oranı 1985’lerde % 5 iken, bu oran 20 yıl içinde % 35-40’a çıkartılabiliyor; bunun sonucundaki geri dönüşümsüz çöküşü, Türkiye Cumhuriyeti’nin tam tasviyesini, Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleştirilme çabalarını ise hep birlikte hayretler içinde izliyoruz (bkz. acikistihbarat.com’daki ABD’nin ve AB’nin Türk Düşmanlığı ve Sevr Kararlarının Kanıtları ve Türk Silahlı Kuvvetlerine Karşı Psikolojik Harp: Başka Çete Operasyonları da var isimli yazılarım). Radikal dinci cemaatlerin ve tarikatların zihin kontrolü ve beyin yıkama yöntemlerini sistematik olarak kullandıklarını tüm yönleriyle biliyoruz. Beyinleriniz ve psikolojik yapınız, medyayı ya da başka yöntemleri kullanmakta olan yabancı istihbarat örgütlerine emanet! Ulusalcı bir Derin Devletimiz olmadığı için de, hiç bir önlem alıp oto-kontrol mekanizmalarımızı ve Anayasayı veya Ulusal Güvenliği koruyabilecek diğer mekanizmaları devreye sokamıyoruz.
       
      Kaynak:
      <http://www.netpano.com/makale/?makale=306> http://www.netpano.com/makale/?makale=306
       
      MANÇURYA KOBAYLARI
       
      Vural SAVAŞ
      Eski Yargıtay Başsavcısı
       
      Bu yazı “neden insanlara sahip çıkmak ve onlara gerçekleri, doğruları göstermek yolunda savaş vermek gerektiğini, insanların hangi yöntemlerle birer kobay haline getirilmeye çalışıldığını, hipnoz, bilinçaltı müdahaleleri, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalga ve alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi olaylarının ABD tarafından nasıl ve ne amaçla kullanıldığını, en önemlisi de o meşhur tarikat ve uyduruk dinlerin yaratılmasını, bedensiz varlıklardan yeniçağ bilgilerinin alınmasını Amerika’nın nasıl bizzat desteklediğini” ortaya koymaktadır. Bu emperyalist amaçların küçük parçaları olmamaya ve şahsi menfaatler uğruna birçok çaresiz ve boşlukta olan insanı bu yollarla kullanmamaya ve kulandırtmamaya çalışmalıyız.
       
      Zamanın CIA direktörü Allen Dulles, Princeton Üniversitesi’nde 1953’te şöyle bir konuşma yapmıştır:
       
      “Hedef ‘insan zihnindeki savaşı’ da kazanmaktır. Bu savaşın ilk cephesi propaganda, depolitizasyon ve sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamaktır. İkinci cephe ise bireyin beyninde kazanılacaktır; hedef beyin yıkama, zihin kontrolü, ideolojiyi değiştirme ve gerektiğinde birçok Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate) yaratabilmektir!”
       
      Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate) kendi iradesi dışında, bir takım beyin yıkama seanslarının, ilaçların vaye hipnozun etkisiyle başkalarının istediği bazı eylemleri yapanlara verilen isimdir.
       
      Kelime Mançurya’dan ve Kore savaşından gelmektedir. Kore savaşı sırasında Amerikalı askerlere Çinliler tarafından bir dizi beyin yıkama deneyi ve işkencesi yapıldığı bilinmektedir. Bu terim Frank Sinatra’nın ünlü ‘Manchurian Candidate’ filmine konu olmuştur. Filmi CIA finanse edip çekmiştir. Hedef tehlikeyi büyük gösterip devletten bu konuda fonlar alabilmektir. Filmde robotlaştırılan bir Amerikan subayının nasıl ulusal güvenliğe zarar verdiği anlatılmaktadır.
       
      Bilimsel yöntemlerle ideal bir Mançurya Kobayı yaratma arayışı, nazilerden beri süre gelmiştir. Soğuk savaşla birlikte, bu konuda KGB ve ABD’li istihbarat örgütleri içindeki araştırmalar hız kazanmıştır. Klinik Psikoloji, psikaytri, nöroformakoloji, elektrofizyoloji ve parapsikoloji bu hedefe ulaşmak için kullanılmıştır.
       
      CIA BİLİMADAMLARINI NASIL AVLIYOR?
       
      CIA’nın, Amerika’daki her üniversitede anlaşmalı öğretim üyeleri vardır. Bunlar, ulaşılması gereken kişiyle önce dostluk kurarlar. Bazı konularda yardım ederler. Amerika’daki üniversitelerde araştırma yapabilmek için, NIH (Amerikan Sağlık Teşkilatı) gibi kurumlardan grantler (araştırma parası) alınması gerekir; oysa bilim insanları üniversitelerde kalıcı pozisyon bulamazlar. CIA bu bilim insanlarının grant almasına ve kalıcı pozisyon bulmasına yardımcı olur. Bu yolla kazanamadığı bazı kişileri ise tehdit ve şantajla elde etmeye çalışır. Bu konuda Dr. Harvey Weinstein’nin yazdığı ” Psikiyatr ve CIA” isimli kitap, bu kişilerin CIA’ya nasıl devşirildiklerini ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Ayrıca John Marks, ünlü “Mançurya Adayını Arayış” isimli kitabında bilim adamlarının hangi yemlerle tavlandıklarını detaylı anlatmaktadır.
       
      Her şeyden önce bu bilim insanlarına garantili, kalıcı pozisyon ve grant (araştırma fonu) parası verilir. Ayrıca CIA ile ilgil yaptıkları işlerden de özel uzmanlık ücreti alırlar. CIA ile birlikte çalışan bir bilim insanının kolay kolay sırtı yere gelmez. Yani biraz daha fazla refah ve güven için bu bilim adamları tavlanır; çok kritik işlerde çalışanlar ise daha sıkı kontrol edilmek için skandala yol açarak bilgi veya şantaj olguları karşılığında veya durumlarla sürekli tehdit altında tutulurlar. Bu bilim insanları, her zaman CIA’ya çalıştıklarını bilmezler. Devletin güvenliği ile ilgili bir iş için çalıştıklarını sanırlar.
       
      Fakat son 30 yıllık gelişmelerden sonra, bilim insanları arasında CIA’ya karşı yaygın bir güvensizlik başlamıştır. Üstelik çok yarışmacı bir ortamda bulunan bu bilim insanları, CIA tarafından korundukları için hak etmedikleri yere gelen pek çok yeteneksiz kişiye şahit olmuşlardır. CIA ile işbirliği yapan birisi, gerektiğinde yalan söylemek, yalan yayın yapmak, bildiklerini açıklamamak veya mesleki yemini bozmak zorundadır.
       
      CIA TARAFINDAN YARATILAN DİNLER
       
      Bazı satanist (şeytana tapan) kültler, ” Children of good” isimli hristiyan mezhebi ve Jim Jones’un kurduğu “Halkın Tapınağı”nın da CIA tarafından yaratıldığı ortaya çıkarılmıştır. Bilindiği gibi Halkın Tapınağı’nın 910 müridi 1970’li yıllarda toplu intihar etmişti.
       
      Yeni yaratılan dinlerden birisi de 2. İsa olduğunu iddia eden ve “Reverend Moon” isimli Koreli kişinin yarattığı Moon dinidir. Moon dini sayesinde “dinleri birleştireceğini” iddia eden Reverand Moon, CIA hesabına çalışan uluslararası “deli-ajan”dır. Moonistler her yıl dünyanın bir yerinde toplanmakta ve binlerce farklı dine mensup kişiyi “bedava” ağırlayıp bir dizi konferans vermektedirler. Amaç dinleri
       
      “sözüm ona birleştirmektir”. Bu dinde, örneğin evlenmek Reverand Moon’un izni olmadan yapılamaz ve kimin kimle evleneceğine Moon karar verir, diyelim ki devletin güvenliği ile ilgili bir işte çalışıyorsunuz ve Moonie’siniz! Canınız evlenmek istedi, “Reverand Moon” babaya danıştınız, o da size Hawaili bir güzel Moonie seçti! Sadece onunla evlenmek zorundasınız, ama evlendikten sonra, önce bir veya iki yıl ayrı kalmak zorundasınız; bu iki yıl boyunca Hawaili güzelin nerede “eğitim göreceğinden” tabiki haberiniz olmayacak! Tabii bu saçmalıkları kılıfa uyduracak açıklamaları da “ilahi bir biçimde” Moon’un dini kitaplarında bulacaksınız. İşte size bir mezhep dolusu Mançurya Kobayı. Binlerce adamın eveleneceği kadının seçimini, kendini 2. İsa sanan bir deliye bırakmasından daha iyi Mançurya Kobaylığı olabilir mi?
       
      1978 yılında Walter Boward adındaki Arizonalı gazeteci yazar, Operation Mind Control (Zihin Kontrol Harekatı) adında yayınladığı kitabında şunları anlatmaktadır:
       
      “CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler ABD hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beyinin uyarılması, ultrasonik, mikrodalgalar, alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri terapisidir.
       
      CIA psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırmıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişmesi
      Arif N Caner <arifn...@gmail.com>: Nov 11 12:48AM +0300

      *AKP** İLE ANLAŞARAK **TSK**'Yİ KAFESLEDİK!*
       
       
       
      Utah Üniversitesi'nde konferans veren CIA'nın Türkiye uzmanı Henry Barkey,
      yapılan derin operasyonu "AKP ile anlaşarak TSK'yi kafesledik" sözleriyle
      yorumladı.
       
       
       
      Bu şoke edici sözler, TBMM'de 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin
      reddedilmesinden 25 gün sonra Utah Üniversitesi'ndeki "Felaket ile Flört:
      Türkiye- Irak-ABD" adlı konferansta söylendi. Kürsüye çıkan Barkey, 3
      Kasım'da ilk kez bir İslami partinin iktidara geldiğini hatırlatarak şöyle
      dedi:
       
       
       
      Yaptığımız görüşmelerde bize, 'AB'ye girmek ve demokrasi istediklerini,
      bunu kendileri için bir rönesans olduğunu' söylediler. Türk Ordusu ise ABD'ye
      güvenmiyordu. Irak'a ABD'den bağımsız girmek istediler. Avrupa Birliği
      adaylık sürecinde müzakereler yoluyla orduyu çok sıkı bir kafese kapattık.
       
       
       
      *"**AKP** İLE ANLAŞARAK **TSK**'Yİ KAFESLEDİK"*
       
       
       
      CIA ajanı Barkey, 1 Mart tezkeresinin reddinden sonra ABD'de verdiği
      konferansta, "AKP liderleriyle anlaşarak Türk Ordusu'nu kafeslediklerini"
      anlatmış.
       
       
       
       
      CIA'nın Türkiye uzmanı Henry Barkey'in, 2003'te 1 Mart tezkeresinin
      reddedilmesinden 25 gün sonra 26 Mart'ta Utah Üniversitesi'nde verdiği
      "Felaket ile Flört: Türkiye, Irak ve ABD" adlı konferansta, AKP lideriyle
      anlaşarak "Türk Ordusu'nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını" söylediği
      ortaya çıktı. Barkey, AKP'nin, AB reformlarında ısrarlı tutumu ve ABD'nin
      Türkiye'ye gün vermesi için AB'ye baskı yapmasının "Türk Silahlı
      Kuvvetleri'ni kafesleme" planı olduğunu ifade ediyor.
       
       
       
      *"FELAKET İLE FLÖRT"*
       
       
       
      Barkey'in bu sözleri kullandığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda
      Orgeneral Hilmi Özkök oturuyordu. Konferanstan 3 ay sonra, 4 Temmuz 2003'te
      de K. Irak'ta Türk askerlerinin başına çuval geçirildi. İlerleyen yıllarda
      ise Ümraniye ve Balyoz gibi soruşturmalarla çok sayıda subay tutuklanarak
      adeta "kafes"leniyor. Konuşmasında, 1 Mart Tezkeresi'nin reddedilmesinden
      Türk Ordusu'nu sorumlu tutan Barkey, ABD'nin en büyük felaketinin Türk
      Ordusu'nun, "PKK terörü ve çıkacak karışıklıkta Türkmenleri korumak için"
      Kuzey Irak'a girmekte ısrar etmesi olduğunu, bu nedenle konuşmasının adını
      "Felaket ile Flört" koyduğunu anlatıyor. Barkey, tezkerenin reddiyle
      gerçekleşmeyen kuzey cephesinin sırf TSK'nın K. Irak'a girmesinin
      engellenmesi için düşünüldüğünü ifade ediyor.
       
       
       
      *KIZARLAR AMA UNUTURLAR*
       
       
       
      Tezkerenin reddinden sonra TSK'nin "Ne olursa olsun ABD'den bağımsız olarak
      K. Irak'a girmek" tavrında ısrarlı tutumunu sürdürdüğünü kaydeden Barkey,
      bunun engellenmesi için "AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi vermesi
      gerektiğini, müzakere tarihinin en büyük yararının Türkiye'nin dikkatini
      Irak'tan uzaklaştırmak" olacağına parmak basıyor. Barkey bu sürecin AKP
      hükümeti eliyle yürütüleceğini, AB reformları ile TSK'nın kafese
      kapatılacağını anlatıyor. TSK'nin Irak'a girmesi engellenirse bunun ABD
      için en iyi senaryo olacağını belirten Barkey, Türklerin başta çok
      kızacağını sonradan unutup ilişkilerin derinleşerek devam edeceğini
      söylüyor. Barkey, AKP ile yürütülen bu planın gerçekleşmesinin 1 Mart
      tezkeresinin reddedilmesinden daha önemli olduğunu da vurguluyor. Barkey,
      "Türk Ordusu'nu çok sıkı bir kafese kapattıklarını" açıkça söylediği
      konferansta 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşananlar hakkında da çarpıcı
      açıklamalar da yapıyor.
       
       
       
      *TÜRKİYE'NİN KUZEY IRAK'A GİRMESİNİ HİÇ İSTEMEDİK!*
       
       
       
      Henry Barkey, Kuzey cephesinin açılmasına neden olacak 1 Mart tezkeresinin
      aslında Kuzey Irak'a girmekte ısrarlı olan Türk Ordusu'na karşı düşünülen
      bir önlem olduğunu da şöyle itiraf ediyor. "1 Mart tezkeresinin
      geçmemesinin tüm suçu Türk Ordusu'nda. Çünkü, İslamcı hükümet ile Türk
      Ordusu arasında çekişme vardı. Problemin önemli bir parçası Türk Ordusu'nun
      Amerika Birleşik Devletleri'ne güvenmemesiydi. Hâlbuki biz 'Bağımsız
      Kürdistan'ı' desteklemiyorduk. İnanmadığımızı söylüyorduk. O yüzden bu
      konuşmanın adını 'Felaketle Flört' koydum. Türk Ordusu, ABD'den bağımsız
      olarak Kuzey Irak'a girmek istiyordu. Ne olursa olsun! ABD'nin ise en son
      istediği şey buydu. Çünkü, Iraklı Kürtlerle Türk Ordusu arasında gerilim
      olacaktı. Zaten Kuzey cephesi bu tür sorunların ortaya çıkmaması için
      düşünülmüştü."
       
       
       
      *ASKERLERİ, "GÜÇ" OLARAK GÖRMEK İSTEMİYORLARDI*
       
       
       
      AKP'nin değişim söylemine inandığını belirten Barkey, iktidar partisini,
      "Askeri, güç olarak görmek istemeyen, sivilleşmeden yana ve merkez sağ
      olmak isteyen bir parti" olarak tanımlıyor. Barkey, 2002'de iktidara gelen
      AKP hükümeti ve lideriyle "Türk Ordusu'nu sıkı bir kafese kapatma"
      temaslarını ise şöyle anlatmış: "İlk kez bir İslami parti tek başına
      iktidara geldi. O güne kadar Türkler, AB'ye temkinli yaklaşıyordu. İlk kez
      'AB'ye girmek ve demokrasi istediklerini' söylediler. İlk kez bir Türk
      hükümeti, 'AB'ye girmek istiyoruz, onların ölçüleri bizim için ölçü olur'
      diyor. Bir İslamcı liderin Rönesans terimini kullanması bana çok
      belirleyici geldi. Çünkü AB'ye katılarak adaylık sürecinin Türkiye'yi daha
      fazla demokrat yapacağına inanıyorlar. *BU DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ İÇİNDE
      BİZ ORDUYU ÇOK SIKI BİR KAFESE KAPATTIK. *
       
       
       
      Bundan sonra asker, eskiden olduğu gibi her 10 yılda bir müdahale
      edemeyecek. Keyfince hükümetleri değiştiremeyecek. AB'ye adaylık süreci
      Türkiye'yi daha demokratik bir ülke haline getirecek. Bu süreç Türk
      Ordusu'nun tutumuyla darbe yedi. Şunu söylemeliyim ki; Kuzey Irak'ta bir
      çatışma bu süreci zaafa uğratır ve geriletebilir. Eğer; biz bu Saddam'ı
      umut ettiğimiz kadar çabuk devirirsek, Türk Ordusu'nun Kuzey Irak'a
      girmesini engelleyebilirsek, 1 Mart tezkeresi 1 yıl içinde unutulur. Türk
      hükümeti de reformlar yolunda devam ederse ilişkilerimiz iyileşmeye devam
      eder. Gelecek için umutluyuz. Türk Ordusu, Kuzey Irak'a girmelerinin
      hakları olduğunu söylüyordu. Ancak Başkan Bush, Türklere 'giremezsiniz'
      dedi."
       
       
       
      Saygılarımla,
       
      Arif Neşet Caner
       
      arifn...@gmail.com
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 11:36PM +0200

      <http://onedio.com/profil/atakan>
       

       
      <http://onedio.com/profil/atakan> Atakan UsluOnedio Editörü
       
      <http://onedio.com/etiket/gazze/5077446f0228f60917601cf9> Gazze'de yerle
      bir olmuş evlerinden ayrılmak zorunda kalan çocuklardan bazılarına basit bir
      soru soruldu: Odana dair en çok neleri özlüyorsun?
       
      Artık bir evi, odası olmayan Gazzeli çocuklar, bir zamanlar kendilerini
      güvende hissettikleri o küçük dünyalarını anlatıyor.
       
      <http://onedio.com/etiket/israil/50272d18cc161f8ec1342334> İsrail'in
      Gazze'de Koruyucu Hat Operasyonu adıyla düzenlediği son askeri saldırılarda
      108 binden fazla Filistinli aile evini kaybetti. Operasyonda 60 binin
      üzerinde konut zarar görürken, her dört Filistinliden biri Gazze'yi terk
      etmek zorunda kaldı. 110 bin civarında insan hâlâ evinden ayrı yaşıyor ve
      bunların çoğu da çocuk.
       
      Gazzeli çocuklar için evlerindeki odaları, kendilerine ait, küçük ve güvenli
      bir dünyaydı ama bu yaz o dünya başlarına yıkıldı.
      <http://onedio.com/etiket/birlesmis-milletler/506a37b70228f60917601c5d>
      Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze'nin hasar gören kısımlarının
      yeniden inşası için 20 yıl gerekiyor.
       
      Bu çocuklardan bazılarına basit bir soru soruldu: Odana dair en çok neleri
      özlüyorsun?
       
      Al Jazeera
       
       
       
      Sabir, 12 yaşında, Chur Dik köyü: En çok oyuncak bilgisayarımı özlüyorum.
      Fotoğraflar: Anne Paq/Activestills
       
       
       
      Sanabel 10, kardeşi Hayfa 6 yaşında, Şecaiyye: Sanabel oyuncak ayısını,
      Hayfa ise oyuncak bebeğini özlüyor.
       
       
       
      Muhammed, 11 yaşında, Beyt Hanun: Bilgisayarı ve kitaplarını özlüyor,
      <http://onedio.com/etiket/israil/50272d18cc161f8ec1342334> İsrail
      saldırısında yıkılan El Neda kulelerindeki 90 evden birinde yaşıyordu.
       
       
       
      Yara Ziyade, 9 yaşında, Şecaiyye: Oyunlarını ve kırmızı elbisesini özleyen
      Yara, bombardımanın tekrar başlamasından korkuyor.
       
       
       
      Halil, 6 yaşında, Şecaiyye: Kırmızı uçurtmasını özlüyor.
       
       
       
      Melek, 3 yaşında, Şecaiyye: Oyuncak bebeğini özlüyor.
       
       
       
      Amir Musabih, 5 yaşında, Şecaiyye'deki enkaz haline gelmiş yatak odasında
      objektife bakıyor. Amir en çok kumbarasını özlüyor.
       
       
       
      Şaad 11, Tesnim 9 ve Saca 11 yaşında, Beyt Hanun: Şaad posterleri, Tesnim
      oyuncak bebeğini ve Saca kıyafetlerini özlüyor.
       
       
       
      Abdullah, 6 yaşında, Beyt Hanun: Abdullah
      <http://onedio.com/etiket/playstation/51504c5e924d1a0ec5f2c22b>
      Playstation'ını özlüyor.
       
       
       
      Esma Nofal, 2, Beyt Hanun: Harap haldeki El Neda kulelerinde yaşıyor.
       
       
       
      Rakan, 3 yaşında, Beyt Hanun: Rakan da Esma gibi El Neda kulelerinde
      yaşıyor.
       
       
       
      Şaad Alyazi, 4 yaşında, Beyt Hanun'da yaşıyordu.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category güvenlik]
       
      [tags FİLİSTİN DOSYASI]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 11:19PM +0200

      Batılı dost ve müttefiklerimizin bizden ısrarla istedikleri şeyleri hepimiz
      biliyoruz. Ben de onlardan benzer şeyler istiyorum. Madem ki dost ve
      müttefikiz, eşitiz demektir, di mi ?
       
      İŞTE LİSTEM:
       
      Fransa'dan: Hiç olmazsa Bask bölgesi ile Brötonların topraklarına
      bağımsızlık verin.
       
       
       
      İspanya'dan: En azından Basklara ve Katalonlara bağımsızlık verin.
       

       
      İtalya'dan: Garibaldi öncesi bağımsız cumhuriyetler İtalyası'na geri dönün.
      Yok olmaz diyorsanız, bari bırakın da Sardenya ve Sicilya bağımsız olsun.
       
       
      Yunanistan'dan: Epir bölgesi ezelden beri Arnavutluğun parçası olmak ister,
      bırakın şunları. Makedonya'ya da yan gözle bakmaktan vazgeçin. Batı
      Trakya'dan bahsetmeme bile gerek yok.
       
       
       
      Rusya'dan: Dünya kadar özerk cumhuriyet var orada. Çoğu da Türk asıllı.
      Bırakın ne halleri varsa görsünler.
       
       
      İngiltere'den: İskoçya'yı, Kuzey İrlanda'yı, Galler'i serbest bıraksanıza.
      Adamlar asırlardır bağımsızlık istiyor. Hele o Falkland dediğiniz taaa
      bilmem neredeki adadan size ne ?
       
       
       
      Finlandiya'dan: Sizden bir talebim olabileceğini beklemiyordunuz değil mi ?
      Şu Laponlar'a bağımsızlık versenize.
       
       
       
      Belçika'dan: Valonlar ve Flamanlar olarak resmen ayrısınız. El insaf !
      Ayrılın be kardeşim, ayrılın, bağımsız iki devlet olun da kavga bitsin.
       
       
       
      Kanada'dan: Orada iki devlet görmek istiyorum. Birisi muhakkak Fransız
      Kanadası olmalı. De Gaulle "Yaşasın Hür Quebec" diye bağırıyordu, yalan mı ?
       
       
       
      ABD'den: Saymakla bitmeyecek. Özetle; eyaletlere bölünün. Amerika Birleşik
      Devletleri'ni tarihe gömün. Meselâ "Teksas Cumhuriyeti" kulağa ne güzel
      geliyor.
       
      Bizden Ermeni soykırımını kabul edip özür dilememizi, onlara toprak
      vermemizi istiyorsunuz. Olur.
       
       
       
      Olur ama siz önden buyursanız ?
       
       
       
      İspanyol ve Portekizli arkadaşlar: Maya, İnka ve Aztek meselesini konuşalım
      mı ?
       
       
       
      Amerikalı dostlar: Kızılderilileri konuşalım mı ?
       
       
       
      Fransız kardeşlerimiz: Cezayir'i konuşalım mı ?
       
       
       
      Belçika millet: Kongo'yu konuşalım mı ?
       
       
       
      Ey İngilizler: Sizinle konuşacak o kadar çok şey var ki ! Buralara
      sığmazsınız...
       
       
       
      Bütün bunları ne zaman konuşuruz, o zaman bizden istediğiniz şeyleri de
      tartışırız.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category güvenlik]
       
      [tags TÜRK, TOPRAK, MAHMUT TUNCER]
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 10 10:34PM +0200

      --------
       
       
      [image: 1]
       
      *Bir ormanda büyük bir fil küçücük bir karıncaya aşık olmuş. *
       
      *Küçük karınca da bu aşka karşılık verince **aralarında büyük bir aşk
      başlamış. *
       
      [image: 2]
       
      *Fakat küçük karıncanın annesi bu beraberliğe karşı çıkmış;*
       
      *-Siz ayrı dünyaların hayvanlarısınız, demiş.*
       
      *Karınca ne yapsa annesini bir türlü bu **beraberliğe razı ettirememiş.*
       
      *Sonunda karınca büyük gerçeği açıklamak zorunda kalmış:*
       
      *-Anneciğim eğer bana acımıyorsan, hiç olmazsa karnımdaki file acı.*
       
      --
      ff
       
       
      --
      Sayın "TÜRKiYE-HABER-GRUBU" grubu üyesi.

      grubumuzla ilgili şikayetleriniz ve tavsiyeleriniz grup yönetimine "
      erzinca...@gmail.com " adresimize bildirin saygılarımızla
      ---
      Bu e-postayı Google Grupları'ndaki "TÜRKiYE-HABER-GRUBU" adlı gruba abone
      olduğunuz için aldınız.
      Bu gruba kayıt göndermek için turkiye-h...@googlegroups.com adresine
      e-posta gönderin.
      Bu grubu http://groups.google.com/group/turkiye-haber-grubu?hl=tr adresinde
      ziyaret edebilirsiniz.
      Daha fazla seçenek için, https://groups.google.com/groups/opt_out adresiniz
      ziyaret edin.

       
       
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
       
       
       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 10 10:32PM +0200

      -----
      > vermemizi istiyorsunuz. Olur.
      > Olur ama siz önden buyursanız ?
      > İspanyol ve Portekizli arkadaşlar: Maya, İnka ve Aztek meselesini
      konuşalım mı ?
      > __,_._,___
      > ________________________________
      > check out the rest of the Windows Live(tm). More than mail-Windows
      Live(tm)

       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.


      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      Mahmut Tuncer <gulab...@gmail.com>: Nov 10 10:29PM +0200

      ---> :31

       
      --
      kısa vadeli çıkarlar uzun vadeli kayıplar yaratır.
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 10:11PM +0200

      Bir İsrailli yetkili, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dört yıl önce Mavi
      Marmara gemisine düzenlenen baskınla ilgili davada üst düzey dört İsrailli
      komutan hakkında kırmızı bülten çıkarılması talebini "gülünç bir kışkırtma"
      olarak niteledi.
       
      Fransız AFP ajansına göre, adının açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkili,
      "Türklerin İsrail'e vermek istediği mesaj buysa, mesaj net bir şekilde
      anlaşıldı" dedi.
       
      Mahkeme, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Aşkenazi, Deniz
      Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, Hava Kuvvetleri Komutanı Avişay
      Levi ve Askeri İstihbarat Servisi Başkanı Amos Yadlin hakkında yakalama
      kararı çıkardı.
       
      Mahkeme yakalama kararına gerekçe olarak, eski İsrailli komutanların "kasten
      insan öldürmeye azmettirmek" ile suçlanmalarını gösterdi.
       
      "Türkiye'ye gitmeyeceğim"
       
      İsrail'de yayımlanan Haaretz gazetesi, mahkemenin kararıyla komutanların
      Türkiye'ye giriş yapmaları halinde tutuklanacağını belirtti.
       
      Gazete, komutanların Türkiye'yle iade anlaşması bulunan ülkelere girmeleri
      durumunda da tutuklanabileceğini vurguladı.
       
      Haaretz, Interpol'ün Türkiye'nin uluslararası tutuklama talebine olumlu
      yanıt vermesi halinde İsrailli komutanların Interpol'e üye ülkelerden birine
      giriş yaptığında tutuklanma riskiyle karşı karşıya olacağına dikkat çekti.
       
      Reuters ajansına göre Askeri İstihbarat Servisi Başkanı Amos Yadlin mahkeme
      kararıyla ilgili olarak "Türkiye'ye gitmeyeceğim. Suriye, Kuzey Kore ve
      İran'a gitmediğim gibi" dedi.
       
      Mavi Marmara gemisinde, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik ablukasını aşarak
      bölgeye insani yardım ulaştırmaya çalışan aktivistler bulunuyordu.
       
      İsrail ordusunun gemiye düzenlediği baskında biri aynı zamanda ABD vatandaşı
      dokuz Türk hayatını kaybetmişti.
       
      Baskın sonrası Türkiye-İsrail ilişkileri tarihinin en kötü dönemine girmiş;
      İsrail geçen yıl Türkiye'den özür dilemeyi ve yaşamını yitirenlerin
      ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmişti.
       
      İsrail'in Jerusalem Post gazetesi iki hafta önce Türkiye ve İsrail'in
      anlaşmak üzere olduğunu, hayatını kaybedenlerin ailelerine toplam 21 milyon
      dolar tazminat ödeneceğini öne sürmüştü.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category güvenlik]
       
      [tags İSRAİL DOSYASI, İsrail, Kırmızı bülten, gülünç, kışkırtma]
      "Dogan Kekevi" <dog.k...@t-online.de>: Nov 10 09:12PM +0100

      Biliyorum çoğumuz bu ağaç katlimından, özellikle bu zeytin ağacı katlimından; bu da yetmezmiş gibi bunlara verilen bu tür yobaz cahil desteğinden rahatsız oluyoruz, üzülüyoruz ülkemizin ve insanımızın geldiği bu noktaya.
       
      Aslında bunlar yeni değil „Dünya öküzün iki boynuzu arasındadır“dan „müzik“ dinlemek günahtır“a kadar hepsi dün de vardı, dünle bugün arasındaki fark şimdi havayı münasip görüp iyice ortalığa döküldüler.
       
      Bunların bu tür girişimlerinin sözlerinin ucunun sonunda kendilerine dokunacağını gören "yontulmuş yobaz" ne kadar “yok öyle değildi“ „aslında kuranda söylenmek istenen şuydu, buydu“diye bunları inkar etmeye, „bunlar bizi bağlamaz“ diye durumu kurtarmaya çalışırsa çalışsın bunların bir elmanın iki yarısı olduğu büyük bir kesim tarafından artık bilinmektedir ve de dedikleriyle ettikleri hepsi kitaplarda ve zihinlerde yerini almıştır.
       
      Dün ayak topuna günahtır diyenlerin torunları bugün maçlarda hakemlik yapıyorlar ama yine de dedelerine toz kondurmuyorlar.
       
      Daha örnek çok; „radyo şeytan işidir“den“ bisiklete binmek günahtır“a varan geniş bir yelpaze.
       
      Ama kızlı oğlanlı torunların hepsinin kulağında kulaklık cebinde son model bir "Cep" telefonu, altlarında lüks arabalar.
       
      - "Ama senin deden derdiki...
       
      - "Sen boş ver dedeyi şimdi, pişmiş aşa su katma"
       
      * * *
       
      Fakat her şeyin bir de bir diğer yüzü vardır; bu iktidarı bunlar getirdi yine bunlar götürecek.
       
      Bu iktidara „Sehven oy verenler“ de ancak böyle uyanıp kimlerle dans ettiklerini görecekler; bunlara parmağını verenin değil sadece elini kolunu, bedenini kaptırdığını anlayacaklar..
       
      * * *
       
      Önceki gün bir Alman deyişi ilişti gözüme; „Wer nicht mit der Zeit geht, geht mit der Zeit“
       
      yani „Zamanla gitmeyen zamanla gider“
       
      Esen kalınız
       
      Aydoğan
       
      * * * *
       
      Von: cumhuriye...@yahoogroups.com [mailto:cumhuriye...@yahoogroups.com]
      Gesendet: 10 Kasım 2014 Pazartesi 17:56
      An: cumhuriyetimiz için grubu; aydinlik gelecek grubu; bentur...@gmail.com
      Betreff: [cumhuriyetimizicin] Zeytin Yahudi ağacıdır, gördüğümüz yerde kesiyoruz!
       

       
      Zeytin Yahudi ağacıdır, gördüğümüz yerde kesiyoruz!
       
      İşte ‘Yeni Türkiye’de akılları zorlayan fanatizmin geldiği nokta…
       
      Yusuf Yavuz
       
      Türkiye Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Yırca köyünde katledilen 6 bin zeytin ağacına ağlarken, aynı günlerde sosyal medyada dolanan zeytin boykotu çağrısıyla adeta şoke oldu. Zeytinin Yahudi ağacı olduğunu iddia eden boykot çağrısında, Soma’daki zeytin katliamının Danıştay’ın durdurma kararına rağmen hükümet tarafından sürdürüldüğü ileri sürülerek, “Türkiye'deki zeytin ağaçlarının tamamının üç yıl içinde kesilmesi planlanıyor, bu sayede İsrail'e büyük bir darbe vurulacak” ifadelerine yer veriliyor.
       

       
      ‘ZEYTİN AĞAÇLARI NEDEN KESİLMELİ’
       
      AKP hükümetinin 12 yıldır uyguladığı yıkım politikalarına dayanak oluşturan nitelikteki, “Zeytin ağaçları neden kesilmeli?” başlıklı zeytin boykotu çağrısı sosyal medyada fenomen oldu. “Zeytin almıyoruz” hastag’i ile twitter’da başlatılan boykot çağrısında şu ifadelere yer veriliyor:
       
      ‘ZEYTİN YAHUDİ AĞACIDIR’
       
      “Kıyamete yakın Müslümanlarla Yahudiler arasında bir savaş çıkacak. Müslümanlar bu savaşta galip gelecekler. Öyle ki Yahudiler ağaçların ve taşların arkasına saklanacak, ağaçlar ve taşlar da 'ey Müslüman, şu arkamdaki Yahudi’dir. Hemen gel de onu öldür' diye haber vereceklerdir. Fakat sadece zeytin ağacı haber vermeyecektir. Çünkü o bir Yahudi ağacıdır. Bugün İsrail bütün ülkelerde zeytin ağacı dikmeyi teşvik etmektedir. Çünkü bu ağaçların Yahudileri koruyacağını bilirler.
       

       
      ‘ÜÇ YIL İÇİNDE ZEYTİN AĞAÇLARININ TAMAMI KESİLECEK’
       
      Dün İsrail, zeytin ağaçlarının kesilmesini engellemek amacıyla Soma'daki termik santralin yapımını durdurmaya çalıştı ve Danıştay vesilesiyle bunu başardı. Fakat hükümetimiz Danıştay'ın bu kararına rağmen kesimi devam ettirerek İsrail'in bütün planlarını suya düşürdü. Türkiye'deki zeytin ağaçlarının tamamının üç yıl içinde kesilmesi planlanıyor, bu sayede İsrail'e büyük bir darbe vurulacak. Fakat sadece ağaçları kesmek yetmiyor. Milletimiz de üzerine düşeni yapıp, bu saatten sonra zeytin tüketmemeli, bu oyuna alet olmamalıdır. Oyuna gelme ey Evlad-ı Osmanlı!”
       

       
      Twitter ve Facebook gibi sosyal medya ağlarında daha çok Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın fanatikleri arasında paylaşılan zeytin boykotu çağrısı tepki çekmeyi sürdürürken, akılları zorlayan girişim, AKP hükümeti eliyle yaratılan Türkiye’deki doğa katliamının geldiği noktayı da özetliyor.
       
      zeytin ağaçlarının kesilmesiyle ilgili zırva kampanyanın afişi
       

       

       

       
      Köylülerin direnişine rağmen özel güvenlik terörü eşliğinde Yırca'da zeytin katliamı yağıldı
       

       

       
      Yırca köyünde 6 bin zeytin ağacı katledildi_,_.___
       
      _____
       
      Posted by: yusuf yavuz <yusuf_y...@yahoo.com>
       
       
       
      Grubumuzla paylam oldu𵮵z ��n yazlarnz,haberler ve g��l temalarn i祲i𩮤en iletiyi g��ren ye hukuken do𲵤an sorumludur.
       
       
      http://geo.yahoo.com/serv?s=97476590/grpId=18804466/grpspId=1705083764/msgId=106053/stime=1415638565
       
       
       
       
      Visit <https://groups.yahoo.com/neo/groups/cumhuriyetimizicin/info;_ylc=X3oDMTJmdW5hOTg5BF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzE4ODA0NDY2BGdycHNwSWQDMTcwNTA4Mzc2NARzZWMDdnRsBHNsawN2Z2hwBHN0aW1lAzE0MTU2Mzg1NjU-> Your Group
       
      <https://groups.yahoo.com/neo;_ylc=X3oDMTJlYjVsdGVxBF9TAzk3NDc2NTkwBGdycElkAzE4ODA0NDY2BGdycHNwSWQDMTcwNTA4Mzc2NARzZWMDZnRyBHNsawNnZnAEc3RpbWUDMTQxNTYzODU2NQ--> Yahoo! Groups
       
      • Privacy <https://info.yahoo.com/privacy/us/yahoo/groups/details.html> • Unsubscribe <mailto:cumhuriyetimizi...@yahoogroups.com?subject=Unsubscribe> • Terms of Use <https://info.yahoo.com/legal/us/yahoo/utos/terms/>
       
       
       
       
       
      __,_._,___
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:59PM +0200

      VİDEO LİNK :
       

       
      http://www.youtube.com/watch?v=1xulQK8INBI
      <http://www.youtube.com/watch?v=1xulQK8INBI&feature=youtu.be>
      &feature=youtu.be

       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags İSTİHBARAT DOSYASI, VİDEO, Ömer Özkaya, İstihbarat, AJANLIK, GİZLİ
      ÖRGÜTLER]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:56PM +0200

      Giriş
      Türk halkbilimindeki sözlü gelenekler içinde insanların hayatını etkile-yen, inançlarla yakından bağlantılı, olağanüstü nitelikler taşıyan, gizli güçlere sahip oldukları kabul edilen, ancak ne oldukları pek bilinmeyen varlıklarla ilgili pek çok anlatı vardır. Bu anlatıların değerlendirilmesi, insanımızı anlamaya, onun hangi düşünce ortamında yaşadığını bilmeye, tanımaya hizmet eder.
       
      Hem doğu hem batı kültürlerinde görülen ve inanç alanının ortak tasarla-dığı kimlikler diyebileceğimiz bu varlıklar, atasözü ve deyimlerimizde;‘cin fikirli, cin gibi aklı olmak, cin çarpmak, cini tepesine çıkmak, cinleri başına toplanmak, cinlerin cirit oynaması, cin başka şeytan başka, cin tutana bir muska kafidir, cadı kazanı, cadı suya batmaz, perisi alçak’ gibi ifadelerle yer alırken masallara da konu olmuşlardır. Ancak bu çalışmada cin – peri masalları ele alınmamış, onların ayrı bir inceleme konusu ya-pılması düşünülmüştür.
       
      Bu varlıklara Anadolu’da yerine göre; cin, ecinni, cadı, peri, şeytan, üç harfli, iyi saatte olsunlar, pir (evin piri), sahip (evin, koyunların sahibi), bekçi (evin, koyunların bekçisi), mekir, ferişte, feriştah, Rüküş Hanım, İbrik Kalfa (Bayrı 1972: 199) gibi isimler verilirse de bunlar kimlikleri birbirine karışmış, iç içe geçmiş şekilde karşımıza çıkarlar. Değişik adlar-la anılan bu söylence yaratıklarının özel kimlik taşıyanları ise bizim araş-tırmalarımıza göre şöyledir.
       
      Karakoncolos: Yurdumuzun farklı bölgelerindeki yaygın bir inanışa göre, kışın en soğuk günlerinde insanlara zarar veren bir varlıktır. Kendi-ne has özellikler taşır. Zemherinin (kışın en soğuk zamanı, ocak) ilk on iki gününde sokaklarda dolaşır, rastladığına “Nereden geliyorsun, Nereye gidiyorsun? Adın ne?” diye sorarmış. Verilecek cevapların içinde mutla-ka “kara” kelimesi olmalıymış (Kara Köy’den geliyorum, Karasu’ya gi-diyorum, Adım Kara Hasan v.b) Aksi takdirde Karakoncolos elindeki kocaman tarakla vurarak karşısındakini öldürürmüş. Bu durumdan ko-runmak için kış günleri evlerdeki taraklar ortada bırakılmaz, saklanırmış. Bu yaratık kış yarısının cini diye de adlandırılır (Boratav 1976: 99).
       
       
      Sözlü kaynak verilerine göre bu cin özellikle yurdumuzun doğu Karade-niz bölgesinde Karakonculu, Karakoncilo, Koncolos, Yaban Adam gibi adlarla nitelendirilir ve kışın ormandan sahil köylerine fırtınayla geldiği-ne veya denizden çıktığına inanılır. İnsanı taklit eden ve maymuna ben-zeyen bu cin özellikle küçük çocukları ve yeni doğmuş buzağıları yemek-tedir. Bu durumu engellemek için ev sahibi kapıya yörede ‘kuymak’ adı verilen bir yemek koyar (Sürmene Güneşara Köyü) .
       
      Congolos: Yozgat civarında karakoncolos’un adı congolos’tur. Evlere kışın ortasında, soğukların en fazla arttığı zamanlarda (10 ocak- 17 ocak) uğradığı için Yozgat’ta bu günlere “congolos ayı” denir. Mevsim tarifleri “congolos girdi, congolostan sonra” şeklinde yapılır. Bu yaratık, açıkta duran yiyecek küplerine tükürür, idrarını yapar, böylece hastalıklara se-bep olurmuş. Bu yolla hastalığa yakalanan insanlara ise ‘marazlı’ den-mektedir. Congolos bazen de uyuyan insanı, yakınlarından birinin sesini taklit ederek çağırır, uyanmazsa alıp ***ürür, dışarıda soğuktan donmaya terk edermiş. Pancar olan evlere gelmeyeceğine inanılan congolosun ev-lere uğramaması için pancar pişirilip, eşiklere gömülür veya lohusalara, dünürlere, sevilen kimselere verilirmiş (Özbaş 1967: 12). Bu varlığa yuırdumuzun değişik bölgelerinde koncolos, karakoncolos gibi adlar da verilmektedir.
       
      Kara-kura: Erzurum ve Erzincan yöresindeki inanışlara göre bu tabiat üstü güç, albastı gibi lohusalara musallat olan, onları korkutarak, ciğerle-rini söküp ***üren bir varlıktır (İnan 1987: 262). Konya civarında anlatıl-dığına göre, bu cin, keçiye benzeyen fakat kedi büyüklüğünde olan, in-sanların üstüne çökerek onları boğmaya çalışan bir yaratık şeklinde düşü-nülür. Gün ışığından korkar, güneş doğunca kımıldayamaz, ancak o za-man yakalanabilir. Ona yemin ettirdikten sonra köle gibi kullanmak mümkün olurmuş (Boratav 1984: 74-79). Kara-kura yatağında ekmek kırıntısı olan insanları da çok severmiş.
       
      Böyle yataklarda uyuyanlar kara-kura tarafından bastırılır, kabus görür sıkıntı çekerlermiş (Kalafat 2000: 93).
       
       
      Kara korşak: Erbil’de Türkmenlerin eşek, köpek, domuz, keçi kılığına girdiğine inandıkları bir cindir. Gece kapıları çalıp, ev sahibinin tanıdığı bir ses ve kılıkla onu kandırarak çağırıp kaçırırmış. Bu cinden korunmak için pantolonun düğmelerini açmak gerektiğine inanılır (Kalafat 2000: 69).
       
      Kamos: Harput civarında görülen bir kötü yaratıktır. Tek başına uyuyan insanların üzerine bütün ağırlığı ile çöker, onların çarpılmalarına bazen de ölmelerine sebep olabilirmiş. Geceleri dolaşan bu cin anlatımlara göre bazen iriyarı, bazen de cüce görünüşlüdür. Başında daima bir börk taşır. Bir insan bu börkü kapmayı başarırsa elinde börk büyüklüğünde altın kalacağına inanılır. Zaman zaman kara kedi şeklinde de görülebilen kamosun bastığı kişi, kanının çekilip damarlarının kuruduğunu sanır. Kamos sözcüğünün kabus kelimesinin anlamı ile benzeşmesi dikkat çeki-cidir (Kalafat 1999: 26).
       
      Kayış Ayak: Romanya Dobruca Türkleri arasında tesbit edilen, lohusalara musallat olan, hava karardıktan sonra ortaya çıkıp, şafak vak-tine kadar dolaşan bir cindir. Eğri bacaklı, korkunç görünüşlü bir yaratık-tır. Lohusanın omuzlarına ayakları önden sarkacak şekilde sımsıkı yerle-şir ve onu istediği gibi dolaştırıp, dilediğini yaptırır (Önal 1998: 52). Ay-nı adla anılan cin, Tire’de yaptığımız derlemelerde de tespit edilmiştir.
       
      At binen cin: Caferi Türklerin inanışlarında gece atlara binerek dolaşan bu adla tanınan bir cin vardır. At sabahleyin terli ve yorgun bulunursa durum anlaşılır. Cin ata binince onun yelesini örermiş. Bu cini yakalamak için atın yelesine zift sürülür, onun buraya yapışması sağlanırmış. Bu şekilde yakalanan cinler yakasına bir iğne takılarak esir edilir, her işte kullanılırmış. Fakat esir cin bir gün elindeki ekmeği bir çocuğa verir, onu kandırıp, iğneyi çıkarttırır, kaçarmış (Kalafat 2000: 271).
       
      Çarşamba Karısı: (Çarşamba cadısı) Çarşamba günleri ortaya çıkan, dişi, korkunç görünüşlü bir varlıktır. Dolaşma hakkı bir günle sınırlı ol-duğundan her yeri çabucak gezer. Bu yüzden amaçsız, hiçbir iş yapmadan ortalıkta dolaşan insanlara “Çarşamba karısı gibi gezip durma” denir (Ti-re, Ödemiş, Bayındır).
       
      Ağırlık: Yurdumuzun hemen her yöresinde yaygın olarak bilinen, derin uykuda olan insanların üzerine çöken, bütün gücüyle bastırarak onların uyanmalarını engelleyen, korkutup, boğulmalarına sebep olan kötü bir tabiat üstü varlıktır. Üzerine ağırlık çöken insanlar uyudukları yeri bütün ayrıntıları ile gördüklerini, bağırmak istediklerini, fakat seslerinin çıkma-dığını, üzerlerindeki güçlü kuvvetli biriyle mücadele ettiklerini, haykıra-rak uyandıklarını söylerler. Aynı sıkıntıları yaşatan bir diğer kötü cinin adı “karabasan” dır. Bu farklı anlatılara göre Türkiye’nin bazı bölgele-rinde canlı bir varlık olarak tasavvur edilirken (Ankara) bazen de korkunç bir rüya olarak adlandırılır (Konya, Anamur, İstanbul).
       
      Albastı: “Al, alkarısı, alanası, alkızı, albasması, alarvadı, alacama, albıs, almış” gibi adlarla anılan, hemen hemen bütün Türk dünyasında görülen olağanüstü varlıklardan biridir (Acıpayamlı 1974: 80, İnan 1972: 169). Bu yaratık şamanizmdeki Al ruhunun günümüzdeki temsilcisi sayılabilir. (Genç 1999: 1Cool. Elazığda buna “Elkarısı” da denmektedir (Yılmaz 1967: 215) Keçi, tilki, kedi, köpek, buzağı, örümcek, kuş, gelin, kefenli ölü gibi çeşitli kılıklarda görünürse de daha çok, uzun boylu, uzun par-mak ve tırnaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, el ve ayakları küçük, dişlek, bir bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, çıplak gezen, göğüslerinden birini geriye atmış, tepesinde gözü olan çok çirkin, al gömlek giyen bu yaratık (Acıpayamlı 1974: 75). Muğla’da denizden çıkan ve yalnız bırakılan çocukları çalarak dalgaların dibindeki evine ***üren bir kadın olarak ta-sarlanmaktadır (Boratav 1976: 99). Dobruca Türkleri onu sarışın ve şiş-man bir kadın (Önal 1998: 52), Fergana Özbekleri pejmürde kılıklı, dağı-nık saçlı bir kocakarı, (İnan 1987: 261) Gagavuzlar bir dev olarak tasvir ederler (Güngör 1991: 43).
       
      Kırgız-Kazak Türklerinin inanışlarına göre kara albastı ve sarı albastı olmak üzere iki ruh vardır. Kara albastı ciddi ve ağırbaşlı bir ruh olup sadece ocaklı insanlardan korkar. Sarı albastı ise hoppa ve şarlatandır İnsanlara dokunmama sözü verebilir, fakat fırsatını bulunca mutlaka zarar verir (İnan 1972: 166-173).
       
      Albastı’nın en çok lohusalara ve bebeklere düşman olduğuna, lohusanın ciğerini sökerek suya attığına veya yediğine, bu yüzden elinde ciğer bu-lunan bir kadın görülürse hemen yakalanması ve üzerine iğne, çuvaldız gibi bir ****l parçası takılması veya zift dökülmesi gerektiğine inanılır (Şakir 1939: 32). Onu yakalayan kişi ocaklı olur ve ‘alcı’ adını alır. Al karısı, alcının soyundan gelen kadınlara zarar veremez.
       
      Alkarısından korunmak için doğum yapan kadın kırk gün kırk gece dışarı çıkmaz. Ayrıca evde de yalnız bırakılmaz. Aynı zamanda baş ucuna Kur’an asılır. Yastığının altına bıçak, makas, demir para, iğne, çuvaldız, maşa gibi ****l eşyalardan biri veya çörek otu, soğan, sarımsak kabuğu, süpürge konur. Bu ruhu kandırıp, şaşırtmak için orta yere erkek elbiseleri de bırakılır (Acıpayamlı 1974: 83). Şayet anneyi değil ****** al basarsa bu çocuk ‘ayyaş’ olacağı yani kendinden geçip bayılacağı için ‘ayyaş aşı’ pişirilip dağıtılır. Bu aş sokaktan geçenlerin yakılan ateşe bir odun atma-sıyla pişirilmektedir (Gökbel 1998: 95). Alkarısı kırmızı renkten korktu-ğundan lohusanın başına al tülbent örtülüp, yakasına kırmızı kurdela takı-lır. Ziyarete gelenlere kırmızı renkli şekerden (nöbet şekeri)yapılan şerbet ikram edilir. Gagavuzlar ise doğumdan üç gün önce ve üç gün sonra lohusaya su yerine rakı içirirler (Güngör 1991: 43).
       
      Alınan bütün bu tedbirlere rağmen lohusanın çok ağrısı varsa, morarıyor, sayıklıyor, bayılıyorsa al bastığına karar verilerek bir hoca veya ocaklı çağrılır. Tüfek atılıp, tencere kapakları vurularak, gürültü yapılıp bu ruhu kovmak için uğraşılır.
       
      Enkebit: İç Anadoluda görülen bir varlıktır. Anlatılara göre başında altın bir fesi vardır. Sağ elinin ortası deliktir. Uyuyan insanların boğazlarını sıkarak onları boğmaya çalışır. Başından fesini kapan kişiye dokunmaz (Çobanoğlu 2003: 137).
       
      Hınkır Munkur: Yakaladığı insanları önce boğarak öldüren sonra da yiyen bir yaratıktır (Çobanoğlu 2003: 137). İnsana benzer, fakat göbeğin-de bulunan bulunan bir torbanın içinde yavrusunu taşır. En korktuğu şey üzerine idrar yapılmasıdır. Böyle tehdit edilirse ortadan kaybolur.
       
      Demirkıynak: Bigadiç dağlarında yaşayan, her kılığa girebilen, korkunç sesler çıkararak insanların delirmelerine sebep olan, çok pis kokulu bir yaratıktır (Çobanoğlu 2003: 13Cool. Sudan çok korkar. O göründüğü anda dere veya göle giren insanlara bir zarar veremez.
       
      Cadı: Türk inanışındaki cadı kavramı hem olağanüstü varlıkların genel adlarından biri hem de kaynağını daha çok batılı efsanelerden alan özel bir varlığın adı olarak kullanılmaktadır. Rumelideki Türk yerleşim birim-lerinde cadı kabulü, geceleri mezarından kalkıp dolaşan, saçı, başı dağı-nık, tırnakları uzamış, pis görünümlü, rastladıklarını öldüren bir kadın şeklindedir. “Cadı gibi” sözleri de bu inanışı dile getirmektedir. Efsanele-re göre ölünün gömülmeden ışıksız bir odada bırakılması, üzerinden bir kedinin atlaması ölüyü hortlatır. Bu durumdan kurtulmak için mezarın üstünde ateş yakmak gerekir (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi II-2). Türk masallarında ise;büyü yapan, küp üstünde uçan, bin yıllık yolu bir anda alan, sihirli bir hırkası olan, çirkin yaşlı kadın motifi cadı olarak adlandırılır (Tezel, 1968: 553).
       
      1833 yılında o zamanlar Türk idaresinde bulunan Bulgaristan’ın Tırnava kasabası kadısı Ahmet Şükrü Efendi, bu kasabada yaşanan bir olayı “Tırnovada cadı türedi, gün battıktan sonra ortaya çıkıyor, un, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katıyor, yastık, yorgan ve bohçaları açıp dağıtıyor, insanlara saldırıp tecavüz ediyor ..... Bunu önlemek için Nikola adlı bir
      cadıcıyla pazarlık ettik ...... Mezarlıkta cadıların yerini buldu. Kalpleri-nin üzerine kazık çakıp, kaynar su dökerek öldürdük” diyerek hükümete resmi bir mektup yazmış, bu yazı devletin o zamanlar resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayi’nin 19 Rebiülevvel 1249 tarih ve 68 numaralı nüsha-sında yayınlanmıştır (Koçu 1962: 310).
       
      Şu anda Romanya sınırları içinde olan Sarıgöl’ün Çor ve Kırımşah köyle-rinde topraktan ve mezardan korkunç bir sesle kalkan cadılardan, bunla-rın evlere, hayvanlara zarar verdiğinden, çocukları tabanlarından emerek öldürdüğünden, ancak yüreklerinden yere çakılıp, üzerlerine kireç dökü-lerek yakılırsa yok olacaklarından bahseden anlatılar vardır (Saygı 1962: 150). Gagavuz Türklerinde ise ölüm saçan kambur bir yaşlı kadın şeklin-de düşünülen taun (meçikli), günahkar insanların mezarlarda hayvan şek-line girerek oluşturduğu, her şeyi yiyip yutan, salgın hastalıkları yapan obur (hobur), uzun gömlek giyerek, viranelerde çeşme başlarında oturan ve insandan korkan tılsım adlı cinler vardır (Güngör 1991: 39-43).
       
      Şeytan: İslamiyetten önceki Arap inanışlarında “kötülük yapan cin” ola-rak dile getirilen şeytan kavramı, Yahudi, Hristiyan ve İslam geleneğinde Allah’ın yarattığı ilk insan olan Hz. Adem’e secde etmediği için cennet-ten kovulan, ‘baş kaldıran melek’ anlamında kullanılmıştır (Hançerlioğlu 1994: 582). Kur’an-ı Kerimde adı İblis olarak da geçen şeytandan (Bil-men tarihsiz: Ayet 7-11) çeşitli ayetlerde bahsedilir (Bakara-34, Ali imran-36, Nisa-117, Araf-11, Hicr-17-18, Nahl 98-100, İsra 26-27-53 vb.). Şeytan kurnaz ve hilekar olarak düşünülür. İnsanları doğru yoldan çıkarmak onun en önemli işidir. Türkçede; şeytan azapta gerek, şeytan diyor ki, şeytan dürtmek, yüzünü şeytan görmek, şeytan kulağına kurşun, şeytanın bacağını kırmak, şeytana pabucunu ters giydirmek (Aksoy 1984: 893) gibi pek çok deyimde adı geçen bu şeytan, yaptığımız olumsuz ve hatalı davranışlarımızın sorumlusu ilan ettiğimiz bir olağanüstü yaratıktır.
       
       
      Şeytan resim ve karikatürlerde insan gövdeli, boynuzlu, sivri kulaklı, çatal ayaklı, kuyruklu, elinde mızrak taşıyan korkunç bir varlık olarak tasarlanır.
       
      Peri: Cinlerin dişileri peri adıyla anılırlar (Doğan 1981: 811). Güzellik ve yardımseverlik sembolü olarak kabul edilen periler,
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:53PM +0200

      Mit: "Kötü bir şey yaparsanız eğer, gece karabasan gelebilir. Karabasandan kaçamazsınız; uyanırsınız ama hareket edemezsiniz. Karabasan aslında şeytan veya cindir. Kötülüğünüzden beslenir."
       
      Gerçek: Karabasan denen olgu, bilim tarafından net bir şekilde açıklanabilmiş olan "uyku felci" dediğimiz durumdur. Yapılan kötülükler ile hiçbir alakası olmadığı gibi, (tahmin edileceği üzere) şeytan ya da cinler ile de alakalı değildir. Fizyolojik olarak analiz edildiğinde, uykunun Hızlı Göz Hareketleri (REM - Rapid Eye Movements) döneminin düzensiz olması veya bu evrede uyanmanın gerçekleşmesinden ötürü oluştuğu bilinmektedir. Bu durumu yaşayan insanlar büyük bir korkuyla karşı karşıya kaldıkları ve sebepleri halk arasında basit bir şekilde açıkalanamadığı için bu durum kültürel yapı içerisinde "cinler" ve "şeytanlar" gibi uydurma kavramlarla ilişkilendirilmiştir.
       
      Bilgi-1: Uyku felci uykuya dalarken ya da uyanma öncesinde meydana gelir. Uykuya dalarken meydana gelirse, vücut fizyolojik olarak REM uykusu devresine hazırdır; ancak beyin halen kendisini kapatamamıştır. Buna "hipnagojik (predormital) uyku felci" denir. Bu durumda birey hala bilinç sahibiyken ve uykunun getirdiği bilinçsizlik hali devreye girmemişken, vücut "uyku atonisi" denen ve vücudun felçli gibi hareketsiz kalmasını sağlayan duruma geçmiştir. Bu gerçek bir felç durumu gibidir; çünkü birey kendi uyanıklığının bilincindeyken vücudunu hareket ettiremez. Eğer ki uyku felci daha sıklıkla görüldüğü üzere, uyanmadan önce meydana gelirse, henüz REM döngüsü tamamlanmamıştır; ancak beyin uykudan uyanır ve bilinçli hale döner. Buna da "hipnopompik (postdormital) uyku felci" denir. Yine bu durumda da birey uyandığının farkında olsa da henüz uyku atonisi durumu kapatılmamıştır ve geçici bir felç durumu yaşanır. Kısaca uyku felci, beynin algısal kısmı ile vücudu kontrol eden kısmının fizyolojik açıdan uyumsuzluğundan doğan bir sorundur.
       
      Bilgi-2: Uyku felci genellikle korkutucu bir deneyimdir. Çünkü birey duyu organları sayesinde uyanık olduğunu fark eder; ancak vücudunu kontrol edemez. Hele ki rüyalarımızı gördüğümüz temel uyku evresi olan REM döngüsünün tamamlanmamış olmasından ötürü birey rüya görmeye devam edebilir. İşte bu durumda "canavarlar", "yaratıklar", "şeytanlar", "cinler" gibi kültürümüzün yarattığı hayal ürünü unsurlar görülebilir. Toplumlarda "karabasan" gibi bir kavramın gelişmesinin nedeni, uyku felcine yüklenen gerçek dışı anlamlardır.
       
      Bilgi-3: Uyku felci genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika arasında sürer. Çok nadiren saatlerce sürdüğü görülmüştür. Ayrıca genellikle bir insan ömrü boyunca en fazla 1 defa uyku felci yaşar. Buna İzole Uyku Felci adı verilir. Çok nadiren bireylerde uyku felci kendini ömür boyu tekrar eder; buna da Tekrar Eden Uyku Felci adı verilir. İlk durum genellikle bir hastalık göstergesi değilken ve vücutlarımızın kusursuz çalışamıyor olmasının rastlantısal bir sonucuyken, ikinci tip uyku felci hastalıkların belirtisi olabilir. Yapılan araştırmalarda uyku felci geçirenlerin sıklıkla halüsinasyon gördüklerini veya akut tehlike haline geçtikleri görülmüştür. Bilincin açık, vücudun kilitli olduğu durumlar son derece ürkütücü olduğu için beyin kendini korumak adına hızla çalışır ve bu sırada gerçek olmayan görüntüler bilinçaltından çağırılır. İşte konu hakkında mitlerin doğmasına sebep olan sanrılar, tamamen fizyolojik kökenli olan halüsinasyonlardır.
       
      Bilgi-4: Uyku felci aşağıdaki durumlarda daha sık olarak görülmektedir:
       
      - Narkolepsi (uyku döngüsü bozukluğu) hastalarında,
      - Yüzüstü uyuyanlarda,
      - Stresli dönemlerden geçenlerde,
      - Yaşam biçiminde ani değişiklikler olanlarda,
      - Çok az uyuyup, çok fazla alkol tüketenlerde.
       
      Sıklıkla uyku felci geçirenlerde, narkolepsi aranır ve teşhis edilirse, bu hastalık tedavi edilerek uyku felcinden kurutulunabilir.
       
      Bilgi-5: Uyku felcine neden olan sinir yolaklarıyla ilgili birçok başarılı çalışma yürütülmüştür. Uyku felci geçiren bireylerin kendilerini içerisinde buldukları durumdan (haklı olarak) aşırı korkmalarından ötürü orta beyinleri hızlı bir şekilde "aşırı uyarılmışlık" durumuna geçer. Bu, çok ciddi tehdit altında olan bireylerde görülen bir durumdur. Bireyin kendisini çaresiz ve boğuluyor gibi hissetmesi, beynin aslında var olmayan bir "saldırgan" yaratmasına neden oluyor olabilir. Bu "saldırgan", beynin kendisini içinde bulduğu durumu açıklamak için geliştirdiği "elde olan en mantıklı açıklama" gibi düşünülebilir. Çünkü böyle bir baskılanmışlık ve felç halini ancak birisi bizi öldürmeye çalışıyorsa deneyimleyebileceğimizi düşünürüz. Yani uyku felci sırasında beynimizin yarattığı görüntülerin nedenleri muhtemelen kültürel geçmişimizde de yatmaktadır.
       

       
      Ancak aynı zamanda duyu organlarımızdan gelen veriler, bir saldırganın ortamda bulunmadığı bilgisini verecektir, çünkü gerçekte böyle bir saldırgan yoktur. Fakat evrimsel süreçte beyinlerimiz, bu şekilde çelişkili durumlarda, "güvenli tarafta" kalmak adına bu tür uyaranları "tehdit" olarak algılayacak biçimde özelleşmiştir. Böylece hayatta kalma şansımız artar. İşte bu durum, uyku felcinin etkisini de arttırmaktadır: beyin, duyu organlarından gelen ve normalde yatıştırıcı olması beklenen uyaranları, içinde bulunduğu korkutucu ve bilinmedik durumun risklerinden ötürü reddeder. Yapılan çalışmalar, uyku felci sırasında görülen halüsinasyonlarda beynimizin amigdala (korku merkezi), talamus (bilinç-bilinçaltı arasındaki kapı görevi gören bölge), anterior singülat ve pontin tegmentum gibi kısımlarının görev aldığını göstermiştir. Tüm bu sinir yolakları, uyku felci sırasında aşırı uyarıldığı için beynin gerçekle hayali ayırt etmesi güçleşir. Genellikle bu durum uyku felcinin birkaç saniye sonunda sonlanmasıyla ortadan kalkar ve birey eski haline döner.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category araştırma]
       
      [tags GİZEMLİ KONULAR, Karabasan]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:51PM +0200

      Yüksek çözünürlüklü hd fotoğraflar Atatürk'ün son yolculuğuna uğurlandığı
      törenden fotoğraflar.
       

      <http://3.bp.blogspot.com/-qA0nPRRjHEs/VF1P7JEzwGI/AAAAAAAA6Uc/zZ4LcJVDWnc/s
      1600/1.jpg>
       

       

      <http://2.bp.blogspot.com/-9hU_3b2hz7U/VF1P-SLPQJI/AAAAAAAA6VQ/SZ2Qb6wGxT0/s
      1600/1090955_10152777544257383_5167746968130044973_o.jpg>
       

       

      <http://3.bp.blogspot.com/-JkbY-R9IvNI/VF1P-u5ZvaI/AAAAAAAA6VU/LXR_vF4CMio/s
      1600/1399519_10152777542477383_4649996693956134191_o.jpg>
       

       

      <http://2.bp.blogspot.com/-bb70QquEBr8/VF1P-wBEnrI/AAAAAAAA6VY/Wuv3p5V-Qtc/s
      1600/1492258_10152777544017383_3170022931177101954_o.jpg>
       

       

      <http://1.bp.blogspot.com/-iB6yUS3aQwU/VF1P_d3w0QI/AAAAAAAA6Vc/gM-X6mN_WhY/s
      1600/1519522_10152777543507383_5935978426644946575_o.jpg>
       

       

      <http://1.bp.blogspot.com/-8XtYZXZHefQ/VF1P_jQI37I/AAAAAAAA6Vk/l7ZBHPbB_zg/s
      1600/1598845_10152777543617383_7903616255476622077_o.jpg>
       

       

      <http://4.bp.blogspot.com/-GveVGjrb-uQ/VF1P_5HHj1I/AAAAAAAA6Vo/bFbnSdh0sqc/s
      1600/1781295_10152777552592383_7075865988239308740_o.jpg>
       

       

      <http://3.bp.blogspot.com/-ny8YEnABIYM/VF1QAeiX5DI/AAAAAAAA6V4/e1VmDXTeFzE/s
      1600/1956664_10152777540372383_3792637830408333986_o.jpg>
       

       

      <http://3.bp.blogspot.com/-n_BnCI_8Lng/VF1P7BRmfgI/AAAAAAAA6UY/Jb_CQUG6F14/s
      1600/10300891_10152777543957383_4199163438374639791_n.jpg>
       

       

      <http://3.bp.blogspot.com/-9DY8YgQo-kI/VF1P7HoyDVI/AAAAAAAA6Ug/cszDYlM8NxY/s
      1600/10354585_10152777544072383_8428502692826969688_n.jpg>
       

       

      <http://4.bp.blogspot.com/-513pofU9VSk/VF1P7y0f0SI/AAAAAAAA6WU/PULF62_5dug/s
      1600/10387190_10152777542057383_3476306298215319445_o.jpg>
       

       

      <http://3.bp.blogspot.com/-Jig38k9N_o8/VF1P8NE3v2I/AAAAAAAA6Uk/tRJAD50FTck/s
      1600/10401987_10152777542802383_1729535918500914154_n.jpg>
       

       

      <http://4.bp.blogspot.com/-bGZeGztwdCE/VF1P8f9PVrI/AAAAAAAA6U0/2TDvVaOlDDQ/s
      1600/10435614_10152777542257383_4404311669843893934_n.jpg>
       

       

      <http://1.bp.blogspot.com/-oIzDDfWykDg/VF1P8tUtvtI/AAAAAAAA6Us/VNDHfYk42aA/s
      1600/10516815_10152777544142383_5138478056103479534_n.jpg>
       

       

      <http://4.bp.blogspot.com/-iGFfB-TgA_Q/VF1P9MFFD2I/AAAAAAAA6U8/57nf7kOFrek/s
      1600/10620400_10152777542767383_3876932268009097807_o.jpg>
       

       

      <http://2.bp.blogspot.com/-IhiHhowKOxo/VF1P9pH7drI/AAAAAAAA6VE/OBeh-NxLjHw/s
      1600/10634127_10152777542402383_7598898279499297918_o.jpg>
       

       

      <http://1.bp.blogspot.com/-ScOOrTL5Tzg/VF1QtDL0khI/AAAAAAAA6Wg/PoXT3PneoDA/s
      1600/2.jpg>
       

       

      <http://1.bp.blogspot.com/-MExz_Eg8qJA/VF1RVq_v8iI/AAAAAAAA6Ww/KvNaZtDFd04/s
      1600/Hastal%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%2Byorgunlu%C4%9Fu%2BAtat%C3%BCrk%27%C3%BCn%2B
      y%C3%BCz%C3%BCne%2Byans%C4%B1m%C4%B1%C5%9F....jpg>
       

       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category araştırma]
       
      [tags YÜZYILIN LİDERİ, Atatürk, son yolculuk, tören, fotoğraf]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:34PM +0200

      <http://i.hizliresim.com/1nRBLB.png>
       
      Online Sınırsız Ücretsiz SMS Mesajları Gönderin .
       
      KAYIT ! Gerek Yok Sadece Mesaj Yazmak Ve BEDAVA İstediğiniz Herhangi Bir Ülkeye Sınırsız Sms Gönderebilirsiniz...
       
      Nerede Olursa Olsun Her Zaman BEDAVA SMS Servisi Keyfine Varacaksınız .
       
      <http://adf.ly/tu9lE> ALLFREESMS
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/m80Z8P.png>
       
       
      <http://i.hizliresim.com/lzAR0E.jpg>
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/4RNOg0.jpg>
       
      <http://i.hizliresim.com/vo37LO.jpg>
       

       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags TELEFON ÇÖZÜMLERİ, Uluslararası, Ücretsiz, SMS Hizmeti]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:30PM +0200

      Ortaçağda majiyle uğraşanların ruhlarını şeytanın ele geçirdiği düşünülürdü. Eğer bir cadıysanız ruhunuzu şeytan ele geçirmiş olarak kabul ediliyordunuz. Hatta kimya, astroloji ve fizik ile uğraşanlar bile bu sınıfa giriyordu. Daha sonraları cadıların iblislerle cinsel ilişkiye girdiklerini düşündüler ve hatta cadı ırkı diye bir ırk ortaya atıldı bu ırk ; iblis ve insanın çocukları olarak görülmüştü. Daha sonra bu teori geliştirilerek tüm majisyenlerin ruhlarını bir anlaşma sonucu şeytana sattıkları şeklini aldı. Majisyen sınıfına girmek için ilginç bir şeyler yapmanız yeterliydi. Fizikçi, kimyacı veya bilim adamı olabilirdiniz ancak bilinmeyen bir şey ortaya atarsanız kesinlikle majisyensiniz demekti. Majisyen ruhunu şeytana satarak bir iblisle anlaşıyor ve güç elde ediyordu. İnsanlar bu düşünceyi çabuk benimsediler. Bunun sonucunda anlaşmayı bozan şeyin ise bedeni yakmak olduğuna karar verdiler. Yanan bedendeki ruh ile iblisin anlaşması da yanıyordu. Çünkü anlaşma ile ruh iblise bağlanıyor ve aynı bedende bulunuyorlardı. Beden yanarken iblis anlaşmayı bozarak ruhu özgür bırakıyor ve iblise ait ruh bu esaretten kurtuluyor ve özgür kalıyordu. Sonuç olarak kişinin yanarak ölümüyle sonuçlansa da ruh kurtuluyordu. Ancak bir cadının veya majisyenin yakılması için gerekli şart önce kişinin bunu kabul etmesiydi. Şeytanla anlaşma içinde olduğunu kabul edip kurtulmak istemezse yakılma işleminde ruh kurtulamıyordu. Çünkü ruh ile iblis yanma işlemi sırasında bedeni çoktan terk etmiş oluyordu.
       

       
      Bunun olmaması için kişinin şeytanla anlaşma yaptığını kabul etmesi ve ruhunun bağışlanması için günah çıkarması ve dua etmesi gerekiyordu. Tabi ilk başta kimse ruhunu şeytana sattığını kabul etmediği için işkence ediliyordu. İşkence de ki amaç iblisin ruhuna işkence etmekti. Kesinlilikle işe yarıyordu. İşkence kişinin anlaşma yaptığını kabul edene kadar sürüyordu. İşkenceye dayanamayan iblis ruhu özgür bırakıyor böylece özgür kalan ruh beden aracılığı ile iblisle anlaşma yaptığını itiraf ediyordu. Aslında işkenceye dayanamayan insanlar ölümü bir kurtuluş yolu olarak gördükleri için cadı, majisyen vb. olduklarını kabul ediyorlar ve anlaşma yaptıklarını itiraf ediyorlardı. Daha sonra günahları için af diliyorlar ve sonra yakılıyorlardı. Bu trajik olay Dr. Faustus adlı tiyatro oyununa esin kaynağı oldu. Bu hikayede şeytana ruhunu satan hayali kahramanımız Dr. Faustus’un yaşadıkları anlatılıyordu. Bu oyun Avrupa da o kadar çok tuttu ki günümüzde bile hala oynanmaktadır. Bu fantastik hikayenin filmi bile yapılmıştır. Bu hikayenin kurgusu zamanla insanların kültürlerinde yer edinmeye başladı. Hayali bir hikaye bile olsa majiyle uğraşmaktan veya cadı olmaktan çok kolay bir uygulaması vardı. Majiyle uğraşmanıza gerek kalmıyordu. Bir çok maji kitabında yazan uzun anlatımları okumaktan ve uygulamaktan kurtuluyordunuz.
       

       
      Her şeye basitçe bir anlaşma ile ulaşıyordunuz. Çünkü Dr. Faustus bu şekilde ulaşmıştı. Kim böyle bir güce bu kadar kolay ulaşmak istemez. Bu anlaşma için kolay bir formül vardı, formülü uygulayan ufak bir gerilim yaşıyor, bu gerilimin sonunda iblis geliyor ruhuna karşılık ne istiyorsun diyor anlaşma yapacak kişi para, güç, sağlık, aşk vb şeyler istiyor sonra iblis tamam hepsini sana veriyorum 90 yaşına kadar sağlıklı ve istediğin şekilde yaşayacaksın sonunda ruhunu gelip alacağım diyor, anlaşmayı kanla imzalıyor, kan burada ruhu temsil ediyordu yani olay bu kadar basitti. Eğer formül işe yaramazsa da zaman kaybı olmuyordu. Ancak yüksek maji öyle değildi. Nerdeyse uzmanlaşmak için yıllarını vermeniz gerekiyor, birçok formül ezberlemeniz, astroloji ile ilgilenmeniz ekstradan diller öğrenmeniz, kaynakları yorumlamanız gerekiyordu. Neden Dr. Faustus’un yolu varken tüm bunlarla uğraşalım. Tek bir anlaşma ile istediğimizi alalım ölünce de ruhumuza ne oluyorsa olsun. Aslında sizlere üzülerek söylüyorum Dr. Faustus nasıl hayali bir kahramansa şeytanla anlaşma da hayali bir kurgudan öte değil. Maalesef böyle bir formül yok. Yani şeytanla anlaşma sonradan uydurulmuştur. Ancak bir anlaşma varsa bu kadar basit değil. Şeytanla anlaşma semavi dinler tarafından ortaya atılmış bir söylemdir. Gelelim anlaşma kısımlarına. Öncelikle anlaşmanın ne olduğunu iyice düşünün ve yolunuzu belirleyin. Bu belirlediğiniz yol tüm semavi dinlere göre anlaşmadır, ancak majisyene göre yardımlaşmadır.
       

       
      Mesela pagan veya wiccan olabilirsiniz, birden çok tanrıya tapabilir bu tapınma karşılığında bir şeyler isteyebilirsiniz. Ritüellerini iyice araştırarak bu yolu seçebilirsiniz ve birçok kazanım elde edebilirsiniz ancak semavi dinlere inan birisi için bu yaptığınız şeytanla anlaşmadır. Size göre tapınma. Veya Cadı olabilirsiniz, sonucunda kendi gölgeler kitabınızı yazıp mühürleyecek kadar uzmanlaşabilirsiniz yine semavi dinlere göre bu şeytanla anlaşmadır ancak size göre sadece bir yaşam şeklidir. Veya sol el yolunu seçebilir bu yolda ilerleyebilirsiniz, şeytanla gönülden işbirliği yapabilirsiniz, satanist olabilirsiniz böylece kazanımlar elde edebilirsiniz ancak bu kazanımlar neler bilmiyorum gel gelelim semavi dinlere göre bir din değilsiniz ruhunuzu şeytana satmışsınızdır siz bunun bir din veya inanç şekli olduğunu inanabilirsiniz. Veya altın şafak yolunda ilerleyebilirsiniz. Zor bir yoldur ancak bana göre en verimli yoldur. Çok fazla kazanımlar elde edebilirsiniz. Sol el yolu da buradan çıkmış aslında biraz kolaycılığa kaçanlar uydurmuş diyebiliriz. Altın şafak kardeşliğinin yolu yani sağ el yolu size bir çok kazanım vaad eder. İlginçtir ki bu söylediklerinde haklılık payı var gibi. Örneğin mantık, müzik sanatları, resim, matematik, geometri, astronomi gibi bilimleri aynı anda öğretir ki bu yolda ilerleyenlerin ilginç şekilde tüm bu sanatlarda eserleri vardır.
       

       
      Bunların dışında gizli ve kayıp hazineler, şifalı bitkiler, taşlar, tarot, kehanet, fal vb birçok sanatta ustalaşabileceğinizi vaad ederler. Bu yolda ilerlemiş birçok ünlü vardır, bunlar şair, müzisyen virtüöz, besteci, yazar, astrolog hatta bilim adamlarıdır. Biraz araştırırsanız bu kişilerin tarihi nasıl etkilediklerini, kimler olduğunu bulabilirsiniz. Bu yolu düzenleyen Crowley iyi bir ressam, satranç ustası, matematikçi, astrolog, yazar, şair olduğunu ve bu tüm yetenekleri bu yoldan kazandığını söylediğini unutmamak lazım. Sonuç olarak semavi dinlere göre ruhunuzu bunların karşılığında satmışsınızdır onlara göre ise böyle bir şey değildir. Yani birisinin kolay yoldan anlaşma yaptığını söylemesi veya böyle bir formül söylemesi kısaca saçmadır. Kolay yoldan bir anlaşma ile demon, iblis veya cin gibi doğa üstü bir varlıkla anlaştığını iddia eden (dikkat edin çağırdığını demiyorum) insanların ne tür kazanımları olduğuna bakın. İnsanları etkileyecek inanılmaz bir beste mi yapmıştır yada milyonlarca satacak bir roman mı yazmıştır, yeni bir şey mi bulmuştur, bir müzik aletinde virtüöz mü olmuştur, inanılmaz bir şekilde bir yeteneğe mi kavuşmuştur, yada birden zengin mi olmuştur vb daha bir çok şey sayabilirim. Eğer böyle bir kazanım elde ettiyse ve anlaşma yaptım diyorsa inanın ve bu kolay formülü neyse öğrenin. Ancak bir şekilde bu işlerle uğraşıp doğal olmayan yollarla bu yeteneklerden birini veya bir kısmını elde ettiğini iddia eden insanların formülleri gerçekten çaba gerektirir. Bu yüzden hayal dünyasından çıkıp seçeceğiniz yolu belirleyin yada hiç bu tür şeylerle uğraşmayın.

       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags DİN & DİYANET DOSYASI, Şeytan, Ruh, Doğaüstü Varlık]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:26PM +0200

      CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, "Gelinen nokta yeni Türkiye'nin
      özeti... Yeni Türkiye'nin yeni istihbaratı" sözleriyle tepki gösterdi.
       
       
       
      CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, MİT'in, hükümetin "paralelci"
      suçlamalarının hedefi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nı devre
      dışı bırakmak için AKP yandaşı "Ak troller"in kurduğu "taşeron firmalara"
      dinleme yaptırdığı iddiasını, TBMM gündemine taşıdı. Kendisinde bu konuda
      son derece ciddi, güçlü bilgi ve belgeler olduğunu, dinlemelerin bir
      kısmının İstanbul Mecidiyeköy'de eskiden "çağrı merkezi" olarak kullanılan
      binada yapıldığını savunan Aksünger, Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan bu konuda
      bilgi istedi. Aktrollerin attığı twetlerde bile bu dinlemelerin izinin
      görüleceğini belirten Aksünger, "Gelinen nokta yeni Türkiye'nin özeti...
      Yeni Türkiye'nin yeni istihbaratı" sözleriyle tepki gösterdi.
       
      Aksünger, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis
      başkanlığına verdiği soru önergesinde AKP hükümetinin uzun süredir, TİB'in
      yetkilerini MİT'e devretmek için çalışma yaptığına dikkat çekti.
      Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, "Böyle bir TİB olmaz
      zeten. Zaten MİT de bu işi yapıyor, TİB'i kurumsal olarak kaldırıp
      yetkilerini MİT'e devredeceğiz" açıklaması yaptığına dikkat çeken Aksünger,
      bunun yasal altyapısı oluşturulmamasına karşın fiilen MİT'in devreye girdiği
      iddiaları bulunduğuna dikkat çekti. MİT'in yasadışı olarak inisiyasitif
      aldığı gibi yine kuruluş yasasına aykırı olarak "taşeron firma" aracılığıyla
      "Aktroller" diye adlandırılan AKP yandaşlarına dinleme yaptırdığını savunan
      Aksünger, "MİT'in kullandığı başka kaç tane taşeron firma olduğunu, MİT'in
      hangi yetkiyle kendilerine Aktroller denilen yaklaşık 150 kişilik bir gruba
      dinleme yaptırdığını, bu dinlemelerden elde edilen bilgi ve dokümanların
      kullanılmak üzere hangi kurum ve kuruluşlara servis edildiğini, Aktroller
      olarak adlandıran bu grupta yer alan kişilerin kimler olduğunu Başbakan
      Ahmet Davutoğlu açıklamalıdır" dedi.
       
      Konuya ilişkin Cumhuriyet'in sorularını yanıtlayan Aksünger, kendisine gelen
      güçlü duyumların yanısıra, elinde bazı bilgi ve belgeler olduğunu söyledi.
      Ancak Davutoğlu'ndan gelecek yanıtı bekleyene kadar bunları açıklamayacağını
      belirten Aksünger, sosyal medyada Aktrollerin attığı mesajların bile bu
      yapının ipuçlarını verdiğin ifade etti. Paravan şirketler aracılığıyla bu
      dinlemelerin yapıldığı yönünde duyumlar olduğunu belirten Aksünger, ikinci
      önemli sorunun ise MİT'in yetkisinde olmadığı halde fiilen "dinleme" işini
      üstlenmesi olduğunu vurguladı. Yapılan organizasyonun "Yeni Türkiye'nin
      resmi" olduğunu belirten Erdal Aksünger, hükümetin kendisine kurulan
      sistemle ilgili bilgi vermemesi halinde, kendisine gelen bilgi ve belgeleri
      kamuoyuyla paylaşacağını anlattı.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags TEKNİK TAKİP DOSYASI, Taşeron istihbarat, AK troller]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:23PM +0200

      VİDEO LİNK :
       

       
      http://vimeo.com/43188530
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category terör]
       
      [tags HİZBULLAH DOSYASI, VİDEO, Eski, OHAL Valisi, çapıcı açıklama,
      Hizbullah]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:20PM +0200

      AppServ ile LocalHost Kurulumu ve Kullanımı - [Resimli Anlatım + Download]
       
       
       
      Merhaba arkadaşlar,
       
       
       
      Bu konumuzda, Resimli olarak AppServ’ün kurulumu ve kullanımından bahsetmeye çalışacağım.
       
      AppServ Hakkında:
       
       
      Bu program kendi bilgisayarımızı bir sunucu (localhost) olarak kullanabilmemize olanak sağlar. Bizim kuracağımız server localde (yerel sunucu) olarak çalışma amaçlıdır. Ancak bu başkalarının bizim (local) sunucumuza bağlanamıyacağı anlamına gelmez. Eğer modeminizde ilgili portu açarsanız, kurmuş olduğunuz bu program ile sizde internet dünyasında (yerel ev) sunucusu olarak yerinizi almış olursunuz.
       
      Normal bir PHP + MySQL sunucusu kurmak bir hayli zahmetli olduğundan, farklı işletim sistemlerinde çalışabilen hazır PHP + MySQL sunucuları piyasada cirit atıyor. Bunlardan en bilinenleri Easy PHP ve XAMPP.
       
      Ben yinede bunlar kadar popüler olmamasına rağmen, gerek PHP ve MySQL’in en son sürümlerini barındırması, gerekse işlevselliği bakımından AppServ‘ü tercih ediyor ve sizlerin de kullanmasını tavsiye ediyorum..
       
      Açıklamayı daha fazla uzatmadan buyrun resimler ile kurulum ve kullanım aşamasına geçelim.
       
       
      <http://i.hizliresim.com/gLQJ4O.gif>
       
       
      buradan next düğmesini tıklıyoruz…
       
      <http://i.hizliresim.com/lzA6Lr.gif>
       
       
      I Agree ile lisans sözleşmesini kabul ediyoruz…
       
      <http://i.hizliresim.com/EEj4Vz.gif>
       
       
      değişiklik yapmadan next seçiyoruz
       
      <http://i.hizliresim.com/78jroL.gif>
       
       
      next
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/5Rj1d5.gif>
       
       
      buraya birşeyler yazmak gerekiyor… sonrada next tıklayın…
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/1nRlkB.gif>
       
       
      burası önemli: bu aşamada kırmızı ile yazılı olanları yazıyoruz, seçiyoruz… eğer sunucunuzu gerçek bir ortamda kullanacaksanız: unutmayın ki size bu kurulumdan çok çok daha fazlası lazım…
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/dq9A0n.gif>
       
       
      ve programımız paketleri açıyor…
       
       
       
      <http://i.hizliresim.com/Z1lP7g.gif>
       
       
      finish tıkladığımızda artık apache server, php, mysql, phpmyadmin kurulumu bitmiştir…
       
      AppServ’e ait tüm dosyalar “C:\AppServ” dizini içindedir. Bu dizinin içinde bizi şimdilik daha çok ilgilendiren dizin “www” dizini ilgilendiriyor. www dizini içerisine localhost’umuzda çalıştıracak olduğumuz PHP dosyalarımızı atıyoruz.
       
      Tarayıcımızdan localhost’a erişebilmek için tarayıcımızın adres satırına <http://localhost> http://localhost yada <http://127.0.0.1> http://127.0.0.1 yazıyoruz. Bu ikisi ile localhost’un ana dizinine erişebiliyoruz. Projemiz yada PHP çalışmamız “deneme” klasöründe olacaksa <http://localhost/deneme> http://localhost/deneme yada <http://127.0.0.1/deneme> http://127.0.0.1/deneme yazarak erişebiliriz.
       
      phpMyAdmin kontrol paneline erişebilmek için tarayıcımızın adres satırına <http://localhost/phpmyadmin> http://localhost/phpmyadmin yada <http://127.0.0.1/phpmyadmin> http://127.0.0.1/phpmyadmin yazıyoruz. Bizden kullanıcı adı ve şifre isteyecektir. Kullanıcı adı kısmına “root”, şifreye ise kurulumun 6. adımında belirlediğimiz şifreyi giriyoruz.
       
       
      İndirme linki= <http://www.appservnetwork.com/index.php?newlang=turkish> AppServNetwork
       
       
       
      AppServ kurulumu ve kullanımı genel olarak bu kadar. PHP ile ilgili sonraki yazılarımızda görüşmek üzere..
       
      SAVAŞ KIRÇOVALI
       
      ÖZEL BÜRO HACK TİMİ
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags PC ÇÖZÜMLERİ, Php & MySQL Kurulumu, WEB SİTESİ]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:14PM +0200

      <http://i.hizliresim.com/B9j5yj.jpg>
       
      Sahibi olmadığımız web kameralarını uzaktan kolayca izlemek, sanırız çok kolay bir iş olmamalı. Ancak bir web sitesi, varsayılan parolayı kullanan 73 bin IP kamerasını bir arada listeliyor ve çektiği görüntüleri akış olarak yayınlıyor.
       
      Insecam, 11.000'i ABD'den olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden IP kameralarından akış sunduğunu ileri sürüyor. Siteye baktığımızda park alanları ve mağazaların yanında oturma odaları ve yatak odalarının da kameralarını görebildik. Bu durum, önemli bir güvenlik açığını gösteriyor olsa gerek.
       
      Site, "güvenlik ayarlarının önemini göstermek üzere tasarlandığını" iddia etse de reklam gösteriyor ve bu işten para kazanıyor. Sitede Google'dan bulunmasının imkanı bulunmayan bir görüntü yer almıyor; sadece tüm kameraları erişimi daha kolay bir hale getiriyor.
       
      Varsayılan parola dahi olsa, bir avukatın Motherboard'a yaptığı açıklamaya göre parolayla korunan kameraları yayınlamak ve izlemek, ABD'de suç teşkil ediyor. Sitenin kim tarafından işletildiği belli değil, ancak IP adresi Moskova'yı işaret ediyor.
       
      Siteye BURADAN <http://insecam.com/> erişebilirsiniz.
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags TEKNOLOJİ DOSYASI, Dünya, IP kamerası, yayın, site]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:11PM +0200

      Sahte istihbaratçı müdürün görevli olmadığı halde Hanefi Avcı'nın odası
      aranırken odada bulunduğu ortaya çıktı.
       
      ESKİŞEHİR Valisi Güngör Azim Tuna'ya gelen ihbar mektubu ile başlatılan
      soruşturmada, yaptığı sahte uyuşturucu ihbarı ile gündeme gelen İstihbarat
      Şubede görevli Başkomiser Erkan Soydan'ın, Hanefi Avcı'nın boşalttığı makam
      odası aranırken görevli olmadığı halde odada bulunduğu aynaya yansıyan
      görüntüsünden ortaya çıktı.
       
      Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna'na gönderilen bir mektupta, kamu
      görevlilerinin asılsız ihbarlar ile suç işledikleri yazıldı. Bunun üzerine
      Vali Tuna tarafından, Vali Yardımcısı Rıza Dalan ve Emniyet Şube Müdürü
      Engin Korkmaz ihbar mektubunda sözü edilen iddiaların araştırılması için
      özel olarak görevlendirildi. Valinin görevlendirdiği Dalan ve Korkmaz
      çalışmalarına Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'nün 155 polis imdat telefonuna
      2010, 2011 ve 2012 yıllarında gelen binlerce ihbarı incelemeye başladı.
      Titiz bir çalışma ile didik didik edilen binlerce ihbar arasında 28'i için
      daha detaylı çalışma başlatıldı.
       
      SAHTE EROİN İHBARI
       
      Vali Tuna'nın görevlendirdiği ekip tarafından hazırlanan ve Eskişehir
      Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulan 16 sayfalık raporda yer alan bilgiye
      göre, 6 Ocak 2011 tarihinde 155 polis imdat telefonuna şivesini değiştirip
      kendisini Ali Tekin olarak tanıtan bir kişinin Şırnak'tan 80 kilo eroin
      getirildiği ve İstanbul'a götürüleceği yönündeki ihbarın detaylarına inildi.
      Raporda yer alan bilgilere göre, polis haber merkezine son günlerde sık sık
      asılsız bomba ihbarları nedeniyle durumdan şüphelenen görevli, ihbarcıyı
      telefonda oyalayıp polis ekiplerini bölgeye sevk etti. Ankesörlü telefondan
      uyuşturucu kaçırılacağı bilgisi veren ve kendini Ali Tekin olarak tanıtan
      ihbarcı polis ekipleri tarafından yakalandı. İhbarcı gelen ekiplere
      kimliğini göstererek kendisinin Eskişehir Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube
      Müdürlüğü'nde görevli Başkomiser Erkan Soydan olduğunu açıklayarak,
      'istihbarı çalışma yapıyorum, şüpheli şahısları takip ediyorum' diyerek
      kendini savundu.
       
      AVCI'NIN ODASI ARANIRKEN GÖRÜLDÜ
       
      Vali Güngör Azil Tuna tarafından görevlendirilen soruşturma ekibi, sahte
      ihbarla ilgili olarak görevlilerin tek tek bilgisine başvurdu. Olayla ilgili
      ifadesi alınan Eskişehir Emniyet Müdür Yardımcısı Abdülkadir Kutlu,
      İstihbarat Şubede görevli Başkomiser Erkan Soydan'ın 'bu tür asılsız
      ihbarlar dışında benzer şüpheli hareketlerinin olup olmadığı yönündeki
      soruya, Hanefi Avcı görevden alındıktan sonra Devrimci Karargah Örgütü
      soruşturması kapsamında makam odasında arama yapıldığı günü kast ederek şu
      yanıtı verdi:
       
      "İl Emniyet Müdürlüğü'ne vekaleten baktığım dönemde, Ankara'dan gelen ekip
      tarafından savcı gözetiminde arama yapılırken, odanın makam tarafında
      bulunduğunu gördüm. Orada bulunması için kendisine yazılı ve sözlü bir
      talimatım olmamıştı."
       
      AYNADAN BULUNDU
       
      Bunun üzerine valinin görevlendirdiği uzmanlar, Hanefi Avcı'nın makam
      odasının arandığı güne ait kamera kayıtlarını incelemeye aldı.
       
      Binlerce dakika görüntü kare kare, günler süren bir araştırma ile izlendi.
      Ankara Terörle Mücadele ekiplerinin Avcı'nın makam odasında arama yaptığı ve
      sonradan konulduğu anlaşılan ses kasetlerin yer aldığı çantanın bulunduğu
      sırada, bir kişinin kendisini gizlemeye çalıştığı fark edildi. Bunun üzerine
      görüntüler dondurularak tekrar tekrar izlendiğinde kamera kaydına girmemek
      için kaçan ve kendisini gizleyen kişinin görüntüsünün odadaki aynaya
      yansıdığı fark edildi. Kare kare dondurulan kayıtta kendini gizleyen ve
      aynaya görüntüsü yansıyanın, sahte ihbar ile gündeme gelen Başkomiser Erkan
      Soydan olduğu anlaşıldı.
       
      ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİNİN EVİ ÇIKTI
       
      Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Boşkomiser Erkan Soydan'ın eroin
      bulunduğu yönünde ihbar yaptığı adresteki evin üniversite öğrencisi K.Ç.'e
      ait olduğu belirlendi. Ç.'in telefonunun da, 1 yıl 6 ay 9 gün süreyle
      organize suç örgütü üyesi olarak istihbari amaçlı dinlendiği anlaşıldı.
      Üniversite öğrencisinin o dönem Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'nde Şube Müdürü
      olarak görev yapan E.K.'nin kız arkadaşı olduğu da ortaya çıktı. Sahte
      uyuşturucu ihbarı ile asıl hedefin Şube Müdürü Keçe olduğu bildirildi.
       
      SORUŞTURMA İSTENDİ
       
      Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı sunulan soruşturma raporunun sonuç
      bölümünde, görevliler hakkında 'suç delillerini yok etme, gizlime veya
      değiştirme, kamu görevlisinin suçu bildirmemesi, suç uydurma, başkasına ait
      kimlik bilgilerinin kullanılması, görevi kötüye kullanma, resmi belgelerin
      düzenlenmesinde yalan beyan, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek,
      haberleşmenin gizliliğin ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi
      veya kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, verileri hukuka aykırı
      olarak verme veya ele geçirme' suçlarından hukuki süreç başlatılması
      istendi.

       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category istihbarat]
       
      [tags FETULLAHÇI POLİSLER DOSYASI, hanefi Avcı]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:06PM +0200

      By Thomas Gaist
      8 November 2014
       
      In a letter delivered to the New York Times Thursday, FBI director James
      Comey defended a 2007 sting operation in which agents fabricated an
      Associated Press news story and the impersonation of an AP reporter by an
      FBI agent.
       
      Supposedly in an effort to locate the caller behind a series of bomb
      threats, FBI agents sent a link to a forged AP story to 15-year-old Josh
      Glazebrook of Olympia, Washington, and subsequently pretended to be an AP
      reporter to encourage Glazebrook to read the link and give feedback to the
      leading news outlet about whether the article portrayed the suspect
      "fairly."
       
      Glazebrook followed the link, which was embedded with a malware program
      known as a Computer and Internet Protocol Address Verified (CIPAV), thus
      allowing the FBI to determine the precise location of his computer.
       
      Written in response to widespread criticisms of the FBI's media
      impersonation tactic, "To Catch a Crook, The FBI's Use of Deception,"
      Comey's letter to the editorial board of the New York Times, staunchly
      defends the 2007 operation and the use of "deception" in general as an
      investigative tactic.
       
      "We do use deception at times to catch crooks, but we are acting responsibly
      and legally," Comey wrote.
       
      Deception, Comey wrote, "has long been a critical tool in fighting crime."
       
      "That technique was proper and appropriate under Justice Department and FBI
      guidelines at the time. Today, the use of such an unusual technique would
      probably require higher-level approvals than in 2007, but it would still be
      lawful and, in a rare case, appropriate," Comey wrote.
       
      "Every undercover operation involves 'deception,' which has long been a
      critical tool in fighting crime," the FBI director concluded.
       
      According to Comey's letter, FBI psychological analysts determined that the
      teenage Glazebrook was a "narcissist," and so decided that sending him a
      forged news story about his own alleged illegal activities would be
      effective.
       
      Despite Comey's reassurances, leading voices from the media establishment
      have harshly criticized the FBI tactic.
       
      "This latest revelation of how the FBI misappropriated the trusted name of
      the Associated Press doubles our concern and outrage, expressed earlier to
      Attorney General Eric Holder," AP editor Kathleen Carroll wrote, referring
      to the Obama DOJ's secret seizure the AP's telephone records in May 2013, a
      move intended to produce a "chilling effect" on investigative journalism by
      silencing critical journalists and intimidating their sources into silence.
       
      "The agency's unacceptable tactics undermine AP and the vital distinction
      between the government and the press," Carroll wrote.
       
      In a letter addressed to Comey and Attorney General Eric Holder, and
      co-signed by 25 news organizations, the Reporters Committee for Freedom of
      the Press (RCFP) condemned the FBI impersonation tactic as "unacceptable."
      The RCFP wrote that media impersonation posed a threat to the First
      Amendment and blurred the distinction between the media and the state.
       
      "The utilization of news media as a cover for delivery of electronic
      surveillance software is unacceptable. This practice endangers the media's
      credibility and creates the appearance that it is not independent of the
      government," the RCFP wrote.
       
      The RCFP noted that the warrant request submitted by the FBI in relation to
      the tactic made no mention of the bureau's plans to create a forged news
      article and impersonate media personnel, despite the fact that Justice
      Department regulations include a "complex set of approval and review
      requirements" to be met before any impersonation of media can be carried
      out, due to the threat posed by such operations to the First Amendment.
       
      The FBI "seemingly failed to follow any of these procedures in the
      Associated Press/Seattle Times incident," the RCFP wrote.
       
      Given the ongoing DOJ efforts to modify warranting requirements for
      electronic searches by the FBI, such flagrant disregard for well-established
      legal and democratic principles is doubly alarming, the RCFP letter said.
       
      "This issue raises special concerns in light of pending proposed changes to
      Rule 41 of the Federal Rules of Criminal Procedure. The proposed changes
      specifically address, among other things, the authority of magistrate judges
      to authorize the use of 'remote access' to electronic storage," the RCFP
      wrote.
       
      The RCFP demanded that the FBI release "full records of this case," and
      implied that the bureau has tailored its official statements on the matter
      to conceal key facts about the case.
       
      "FBI's statements in this case have been inconsistent with the records
      released in response to the Freedom of Information Act," the RCFP wrote.
       
      The RCFP has submitted Freedom of Information Act (FOIA) requests seeking
      release of further documents relating to FBI impersonation of media, the
      letter notes.
       
      The drive of the US ruling elite to dismantle core provisions of the US Bill
      of Rights is clearing the way for increasingly aggressive sting operations
      by DOJ, FBI and other US government "law enforcement" agencies. Last month,
      reports surfaced of an FBI sting operation in July that disabled Internet
      service to portions of the Caesar's Palace Hotel on the Las Vegas Strip to
      enable agents to infiltrate the hotel while posing as repairmen.
       
      Also last month, reports surfaced that the DEA lifted photos from a
      suspect's phone and used them to create a fake Facebook profile, which
      agents then used to communicate with alleged members of a "New York drug
      ring."
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags MK ULTRA PROJECT, FBI, director, media impersonation, bureau agents]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 09:04PM +0200

      Network of intimidation saw a third of the population informing on neighbours and friends
       
       
       
      Berliners walk along the route of the Berlin Wall, now lined with balloons to commemorate the 25th anniversary of its fall, a pivotal moment in the collapse of communism. (Margaret Evans/CBC)
       
      Among the memories being sifted through this weekend as Germans commemorate the fall of the Berlin Wall 25 years ago are those of life lived under the glare of the Stasi spotlight in the former German Democratic Republic (GDR).
       
      You can feel their sombre pull as Berliners out walking along the path of white balloons tracing the old line of the wall in honour of the anniversary stop to watch old footage on giant TV screens along the way. There is a real quiet as they watch rare scenes of people making last desperate bids for freedom as the wall went up, soon disappearing beyond its shadow.
       
      On the other side East Germans lived under the full microscopic view of the Communist state’s security apparatus—the Stasi—engaged in a massive surveillance operation designed to keep tabs on its citizens and to keep them in at all costs.
       
      Dissidents and those caught trying to make it to the West were taken to the Hohenschonhausen prison, a sterile factory-like building deep in East Berlin, its water-boarding rooms and isolation tanks now a tourist attraction.
       
      1 in 3 people was an informant
       
      The surveillance machine was enormous, including a spy network of intimidation that saw an estimated one in three people informing on neighbours, friends or loved ones.
       
       
       
      Hohenschonhausen prison, a sterile factory-like building deep in East Berlin, is now a memorial tourist attraction. There were more than 100 interrogation rooms used by the Stasi along the prison’s dim-lit halls. (Margaret Evans/CBC)
       
      “If you look outside of the prison, the large building … this was a factory of the Stasi,” said guide Cliewe Juritza, himself an inmate of the prison for a year after he was captured trying to reach West Germany in 1985, just four years before the wall came down.
       
      “The production of the gadgets of espionage or observation. Altogether there were 91,000 [State Security] employees ... and 2,500 were working here,” he said.
       
      There were more than 100 interrogation rooms along the prison’s dim-lit halls, sinister by dint of their blandness: a desk, a table, a chair and a phone.
       
      90,000 letters intercepted each day
       
      At one point 90,000 letters a day were being intercepted and read by Stasi agents, their contents often used or manipulated to put someone in jail.
       
       
       
      Reinhard Weisshuhn is a former East German opposition figure who lived under Stasi surveillance for 15 years. (Margaret Evans/CBC)
       
      Reinhard Weisshuhn is a former East German opposition figure who lived under Stasi surveillance for 15 years.
       
      “They had bugs in the telephone, they had bugs in the apartment, they had people on the street … everything you could imagine,” he says from his apartment in East Berlin. Weisshun believes he only avoided arrest because of his strong ties to journalists in the West.
       
      The activist lives just around the corner from Bornholmer Strasse, the first border post between East and West to be breached 25 years ago. Weisshuhn says he was there that night, but couldn’t cross.
       
      It took him a week, he says, describing it as being like an animal caged too long—and being afraid of walking through an open door.
       
      The legacy of that life under a police-state has left many Germans hyper-vigilant when it comes to protecting their privacy, Berlin in particular a hub for defenders of civil liberties.
       
       
       
      Berliners watch screens running old footage of the history of the wall. (Margaret Evans/CBC)
       

       
      Walk down the streets in Berlin and you’ll notice far fewer CCTV cameras than in other European capitals.
       
      And the former National Security Agency contractor Edward Snowden has become a cult hero here. The whistleblower who has taken refuge in Russia is hailed as a hero for revealing the extent of the U.S. spy agency’s surveillance practices.
       
      Edward Snowden a cult hero
       
      Over the summer artists painted street signs with Snowden’s name and there’s a popular German rap song devoted to his cause. You can also buy T-shirts and posters exchanging Snowden’s image for Barack Obama’s in the U.S. President’s famous "Hope" poster. The word hope is replaced with "Asyl," German for “asylum.”
       
      Martin Keune heads the agency that designed the poster.
       
       
       
      Former U.S. National Security Agency contractor Edward Snowden has become a cult hero in Berlin. The whistle blower who has taken refuge in Russia is hailed as a hero for revealing the extent of the U.S. spy agency’s surveillance practices. (Margaret Evans/CBC)
       
      “I would say it’s not him who’s the traitor,” he said. “We are treated by the NSA in way that is not democratic at all so he has a right, or a duty even, to speak out."
       
      Many in Germany were outraged when it emerged that Chancellor Angela Merkel’s cell phone had likely been tapped by the NSA.
       
      Keune says it’s not a stretch to worry about the potential abuse of modern government surveillance.
       
      “I don’t have the impression that Germany will move into fascism or dictatorship in the next few years, but on the other hand it can be very fast,” he said. “I know how fast it was [back then] and how surprising it was to people that suddenly there was a government saying we know this about you and that about you. And they did that with very poor tools in that time and we have perfect tools to do it now.”
       
      'They had bugs in the telephone, they had bugs in the apartment, they had people on the street … everything you could imagine.'- Reinhard Weisshuhn, former East German opposition figure
       
      But former prisoner​ Juritza doesn’t feel comfortable with comparisons between the Stasi surveillance machine and the online monitoring habits of the NSA.
       
      “It is a completely different world because there are other possibilities with technology,” he said. “And you cannot compare a democracy with a dictatorship.”
       
      Weisshun agrees, worried that it somehow diminishes just how oppressive the East German dictatorship really was.
       
      He’s also extremely skeptical when it comes to the German government’s own role in monitoring its citizens.
       
      “Because Germany does the same as the NSA” he said. “Maybe public opinion is more sensitive [to the subject], but the government is acting the same as everywhere.”
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category teknoloji]
       
      [tags MK ULTRA PROJECT, Berlin Wall, East Germans, Stasi surveillance]
      "DIGI SECURITY (İŞNET)" <digi.s...@isnet.net.tr>: Nov 10 08:44PM +0200

      VİDEO LİNK :
       

       
      http://www.youtube.com/watch?v=5oggWffE9a4
      <http://www.youtube.com/watch?v=5oggWffE9a4&feature=em-uploademail>
      &feature=em-uploademail
       

       
       
       

       
      VİDEO LİNK :
       

       
      http://www.youtube.com/watch?v=9fn_Wfuyqz4
      <http://www.youtube.com/watch?v=9fn_Wfuyqz4&feature=em-uploademail>
      &feature=em-uploademail
       
      [publicize twitter]
       
      [publicize facebook]
       
      [category güvenlik]
       
      [tags GENELKURMAY DOSYASI, VİDEO, Özel Kuvvetler Komutanı, Zekai Aksakallı,
      AZERBAYCAN]
      akrep956 <akre...@gmail.com>: Nov 10 03:56AM +0300


       
      *AKREP56*

      metin atamer

      unread,
      Nov 13, 2014, 6:47:04 AM11/13/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      Eller AYA
      Hayatta bir çok şeyi kıskanmışımdır. Çok güzel şarkı söyleyen insanları dinlerken kıskanırım. Güzel bir resim yapan sanatcıyı, resim yaparken kıskanırım. Elime fırça alıp bir şeyler boyamaya kalksam, gözümün gördüğünü kağıda yansıtmam mümkün olmaz. Bu nedenle güzel resim yapan ressamları kıskanırım.  Çok güzel bir ney çalan insanı dinlerken, ruh huzuru duyarım, onun gibi ney çalmam mümkün olmadığından, onları dinlerken kıskanırım. Bilhassa kanun çalan insanlara gıpta ile bakarım, tanrının verdiği bir özellik olan bu kulağı ile parmaklarının ahenkle çalışmasından meydana gelen güzel melodileri dinlerken ‘ keşki bende böyle kanun çalabilsem ‘ diye içimden çok söylemişimdir.
      Delikanlı yıllarımda  stadyumlara futbol maçı seyretmeye giderdim. Güzel futbol oynayanı seyrederken çok mutlu olurdum. Bir kaç saniye sonra şöyle bir hareketin yapılması gerekir diye içimden senaryolar yarattıran futbol oyuncularını seyrederken kıskanırdım.
      Yabancı ülkelere gittiğimde şehir düzenlerini, eski binaları olduğu gibi korumak politikalarını kıskanırdım. Hatırlarım Almanya Munich’te 1970 senesinde bir kaç noktadan yerin altına girip, tüneller kazarak şehrin U  ve S yollarını, şehre zarar vermeden yapışlarını kıskanırım. Bu tüneller kazılırken bir çok Türk işcisi çalıştığını ve bu inşaatta hiç bir can kaybı olmamasını kıskanırım. Şehrin merkezine yakın yerlerdeki binaları yıkıp, çok katlı binalar yapmak yerine, mütevazı binalar yapmalarını kıskanırım. Yurt dışında almış olduğunuz bir üründe bir bozukluk gördüğümüz zaman, ürünü geri götürüp şikayetimize değer vermelerini kıskanırım.
      Gelişmiş ülkelerde insana verilen değeri kıskanırım. Yayalara ayrı yol, bisikletler için ayrı yol ve size her zaman yardımcı olabilecek bir polis teşkilatını gördüğümde kıskanırım. Devletin halka olan bu saygısının karşılığında halk kurallara polis korkusu olmadan da  uymasını kıskanırım.
      Zaman içinde aldığım bilimsel dergilerin içinde yayınlanan tebliğlerde yapılan araştırmaları okurken, ülkemde bunca bilim adamı varken neden ülkemin vatandaşının bir kaç tebliğide bu dergilerde yayınlanmaz diyerek, onları kıskanırım.  Yabancı ülkelerde yaşıyan Türk vatandaşlarının çok büyük tesislerde çok önemli görevlerde çalıştıklarını izlerken, böyle tesislerin ülkem olmamasını kıskanırım.
      Gelişmiş ülkelerde insanların kazandıkları paraları gayri menkul edinebilmek için yıllarca çalışmak mecburiyetinde kalmamalarını kıskanırım. Gelecek konusunda bir endişelerinin olmayışını da kıskanırım. Yönetenlerle yönetilenler arasındaki ücret uçurumunun olmamasını kıskanırım. Bir çöp toplayan işçi ile bir mühendis arasındaki ücret farklılığında derin mesafeler olmadığını kıskanırım.
      Yeşil alanların mümkün olduğu kadar geniş tutulan şehirlerde yaşayanları kıskanırım. Toplumun nefes alacağı yeşil mekanları koruyan, hatta dahada geliştiren  belediyeleri kıskanırım.  
      4 milyar 600 milyon yıl önce oluşmuş bir kuyruklu yıldız olan Philea yüzeyine 10 yıllık bir seyahatten sonra 500 milyon kilometre uzaklıkta bulunan bu yüzeye Türkiye Saati ile 18.00 de Rozetta adlı uydunun inmesi ve Avrupa Uzay ajansının bu başarıyı çılgınca kutlamasını öyle kıskandım ki sizlere anlatamam.   Avrupa Uzay ajansının uzaya gönderdiği ve 10 yıl yol kateden bu uzay aracını, büyüklüğü 4.5 kilometre olan  Philea adlı gök cismine indirmelerinin gayesi, dünyanın oluşumuna ışık tutacak bulguların, bu gök cisminde olabileceği düşüncesinden hareket ettiklerini öğrenmekteyiz.
      Bu proje için harcadıkları para 1.3 milyar euro  ile insanlığa ışık tutacaklar. ‘’ Eller AYA biz yaya ‘’ adlı deyimi düşünürken , harcanan bu meblağın Bir SARAY için değilde bilim için sarf edilmesini çok kıskandım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
      Metin Atamer 
      Eller AYA.doc

      gabartigin

      unread,
      Nov 13, 2014, 8:38:53 AM11/13/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      ----- Original Message -----
      Sent: Thursday, November 13, 2014 3:07 PM
      Subject: [TÜRKİYE:39944] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti

      "Suleyman YAĞIZ" <suleyma...@gmail.com>: Nov 13 02:53PM +0200

      13 Kasım 2014
       
       
       
      *SÜLEYMAN YAĞIZ-BUGÜNKÜ TWİTTER NOTLARI*
       
       
       
      AKP’liler, Kaç/Ak-Saray açılımı yapabilirler ama Alevi açılımı yapamazlar.
      Zira, Hayrettin Karaman hocalarından fetva alamazlar.
       
       
       
      Hayrettin Karaman, “Bir dinin iki mabedi olmaz” diyerek, işi farklı bir
      noktaya taşımış ve açılımın kapısını zaten kökten kapatmıştı.
       
       
       
      Karaman, bu iddiasıyla, Aleviler’in istisnasız tümünün temel talebi olan
      cemevlerinin ibadet yeri sayılması isteğine karşı çıkmıştı.
       
       
       
      Aleviler’in, “Cemevi ibadet yerimizdir” talebine karşı çıkanların yapacağı
      açılım, önceki çalıştaylar gibi oyalamadan öteye gitmez.
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 13 02:54PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: <gti...@aol.com>
      Tarih: 12 Kasım 2014 21:36
      Konu: Mehmet Ali Alabora
      Alıcı:
       
       
      M. Ali şimdi Alabora
      Turkiye Gazetesi
       
      Mehmet Ali Alabora <http://www.takvim.com.tr/Index/mehmet_ali_alabora>
      Gezi'de ilk sırada yer aldı. Ardından İngiltere'ye sığındı. Şimdi de
      hakkında Gezi fezlekesi hazırlandığı ortaya çıktı. Buna göre ünlü oyuncu
      eylemleri düzenleyen grubun 2 numarasıydı
      [image: Mali şimdi Alabora]
      *Güncel* <http://www.takvim.com.tr/Guncel> 12 Kasım 2014, Çarşamba
       
      *Kaos Lobisi*, Taksim Gezi Parkı'ndaki ağaçları bahane etti. Halkı sokağa
      döktü. Oyuncu Mehmet Ali Alabora
      <http://www.takvim.com.tr/Index/mehmet_ali_alabora>'nın *"Mesele ağaç değil
      anlamadın mı?" *sözleri ise eylemlerin amacını gözler önüne serdi. Neyse ki
      derin plan amacına ulaşamadı. Alabora da İngiltere'ye sığındı. Ancak
      hakkındaki iddialardan kurtulamadı. *Zira kendisiyle ilgili bir Gezi
      fezlekesinin hazırlandığı ortaya çıktı. *Buna göre Emniyet, eylemlerin
      devam ettiği 15 Haziran 2013'te İstanbul Organize Suçlarla Şube
      Müdürlüğü'ne bir yazı gönderdi.
       
       
      * KAHİRE'YE GİTTİLER *Yazıda şu bilgilere yer verildi: *"Gösterileri
      'Otpor' adlı Sırp gençlik hareketi organize etti. *Otpor lideri İvan
      Maroviç, Gezi'den 10 ay önce Alabora ve ekibiyle Mısır'ın başkenti
      Kahire'de görüştü. Görüşmeden sonra Türkiye'ye dönen grup, 'Mi Minör' adlı
      oyuna başladı. Böylece Gezi'nin startı verildi. Grup ayrıca Aralık 2012'de
      kurdukları *'OccupyTurkey' *Facebook sayfası üzerinden ODTÜ eylemlerine yön
      verdi. Bu ekibi ise işadamı Osman Kavala finanse etti."
       
       
      *TANIDIK SAVCI! *Bu bilgilerden sonra paralel çetenin savcısı Muammer Akkaş
      tarafından bir fezleke hazırlandı. Ancak fezleke, 1 yıl sonra ortaya çıktı.
      Öte yandan Otpor, Yahudi asıllı ABD'li finansör George Soros tarafından
      destekleniyor. Ayrıca arkasında Amerikan Haberalma Teşkilatı CIA de var.

       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      "Grup Yönetici " <erzinca...@gmail.com>: Nov 13 02:52PM +0200

      ---------- Forwarded message ----------
      From: Dr. Sibel T. Ertunc -
      Date: 2014-11-13 5:20 GMT+02:00
      Subject: Mustafa Cetin resim sergisi acilisi kokteyl'i - 1170 Sheppard Ave
      West, Unit 15 - 15 Kasim Cumartesi 2:00PM
      T
       
       
       
      ***
      Mustafa Cetin Resim Sergisi Acilis Kokteyl'i
       
      Federasyon Merkezi (1170 Sheppard Ave.West, Unit 15)
       
      15 Kasim‏, Cumartesi, 2014
       
      *14:00-17:00PM*
       
       
       
      ________________________________________________________________
       
      Değerli Toronto Türk/Turkic Toplumu Üyeleri
       
       
       
      Kanada-Türk toplumunun Tanınmış ressamlarından *Mustafa Çetin*, Federasyon
      Merkezi’nde 15-16 ve 22-23 Kasım tarihlerinde "*Retrospektif 2003-2014*"
      adlı resim sergisini açıyor.
       
      Ressamımızın son on yıl içersindeki çalışmalarını içeren bu etkinliğe tüm
      toplum üyelerimiz davetlidir.
       
       
      Sergi açılış kokteyli:
       
      15 Kasim Cumartesi 2 pm <http://pm.de/>'de
      Sayin Baskonsolosumuz Ali Riza Güney'in açılış konuşması ile başlayacaktır.
       
       
       
      Sergi saatleri:
       
      15-16 Kasim 12-5 pm
      22-23 Kasim 12-5 pm
       
       
       
      Adres: Türk Federasyonu Toplumsal Hizmetler Vakfı
       
      1170 Sheppard Ave. West Unit 15 Toronto
       
      tel:647 <647> 779 1870 905 943 9791
       
      en yakın subway: Downsview
       
       
      *Türk Federasyonu Toplumsal Hizmetler Vakfı*
       
       
       
      ***************************************************************************************

       
       
       
       
       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: <gti...@aol.com>
      Tarih: 12 Kasım 2014 22:33
      Konu: Re: Seçilmiş cumhurbaşkanı bütün planlarını bozdu
      Alıcı:
       
       
       
      Hedef bugün BÜYÜK TÜRKİYE ve hayata geçirmeye çalışan lider... ŞER
      GÜÇLERİN TEK BİR HEDEFİ VAR Durdurmak! VE DURDURMAK için gerekirse İÇ
      SAVAŞ!
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      *Evet aynen oyle Ahmet bey. CIA-MOSSAD-MI5, para baronlari, bu gidisati
      durdurmak icin milyarlarca dolar harcayip Turkiye'de gazeteciler, TV
      konusmacilari, akademisyenler, Internet tellallari kiraliyorlar. Her sene
      sadece bu uc gizli servisin butcesi 100 milyar dolar. Onemli bir kismi
      Turkiye'yi cokertmek, tokezletmek, birbirine dusurmek icin harcaniyor.
      Gulen teskilati Amerika'da CIA ve FBI ile ic ice. Yalniz, Gulen teskilati
      Turkiye'de cokertilince CIA'nin de isine yaramaz hale gelecekler; o baska.
      CHP Amerika'ya gidip CIA, MOSSAD, NEOCAN gruplari ile istisaredelerde
      bulunuyor. Florida'da bir merkez kurmuslar, eski bir Israilli ajan
      CHP'lilere ders veriyor. Turkiye dusmani Esad ve Sisi ile temastalar.
      Yabanci basinda Turkiye aleyhinde yazi yazan yazarlar cogunlukla CIA ve
      MOSSAD icin calisiyor. Bunlari aklimizdan cikarmamamiz lazim. Lakin,
      icimizdeki kiralik ajanlar yanlis haber, yalan, tertip, fitne, iftira,
      sokak teroru getirdikce halkimiz AK Parti etrafinda birlesiyor. Turkiye'de,
      bu ihaneti yapanlarin sayisi toplasaniz birkac yuz kisiden ibarettir; ama,
      medyada etkindirler; sokagi (bilhassa MOSSAD ajanlari vasitasiyla) harekete
      gecirebiliyorlar. Benim edindigim bilgi ve intibalar boyle. Icimizdeki
      isbirlikciler, hizmetleri karsiliginda gelen para ile besleniyorlar. Gunes*
       
       
      -----Original Message-----
      From: ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>
      To: undisclosed-recipients:;
      Sent: Wed, Nov 12, 2014 12:59 am
      Subject: Seçilmiş cumhurbaşkanı bütün planlarını bozdu
       
      Yazının kısa yolu, yazının altındadır.
      A.D.Şimşek
      Seçilmiş cumhurbaşkanı bütün planlarını bozdu
      Bir süre önce “Türkiye’de yaşayan herkese açık mektup” başlıklı bir yazı
      paylaşmıştım... Bu yazıdaki mesajın çok önemli olduğunu düşünüyorum ve
      tekrar bile olsa yeni bilgiler eşliğinde yeniden paylaşmak istiyorum...
      Sevgili dostlar, atılan adımlar tek tek ortaya dökülüp çizgiler
      kalınlaşınca Gezi’den hatta öncesinden yapılan plan daha net görünüyor.
      Hedef “Büyük KAOS ve ardından BÜYÜK TÜRKİYE yerine BİTİK BÖLÜNMÜŞ TÜRKİYE”!
      Nasıl mı? Nasıl olduğunu lütfen bundan sonrasını çok dikkatli okuyarak
      sizler de sorgulayın.
      Hatırlarsanız uzun bir süredir yurtdışında davet edildiğim bir toplantı ve
      buradan kavga ederek ayrılışımı detayları ile yazıyorum. Saati geriye
      sararken aklıma çok net bir kare düştü ve arkasından maalesef bugüne kadar
      söyledikleri “YERLEŞİK UNSURLAR” tarafından tek tek yerine getirilen,
      stratejist yabancı arkadaşın sözleri geldi...
      Duvarda iki resim asılı biri “Dört tarafı denizlerle çevrili Türkiye, BARIŞ
      İÇİNDE YÜRÜYEN BÜYÜK TÜRKİYE”, diğeri ise BOŞ! İlkinde daha doğrusu
      “tehlike olarak görülen” ama seslendirilmeyen ilk senaryoda Türkiye’nin
      etki alanını nasıl genleştireceği ve Kuzey Irak’tan, Karadeniz’e, Hazar
      kıyılarından Balkanlara, Asya’dan Afrika’ya kadar nasıl etkili olabileceği
      tartışılıyor ve bunu yapacak bir liderliğe karşı neler yapılacağı çok
      uzaklarda kapalı kapılar ardında konuşuluyor... Diğer BOŞ olan ise
      engellenmesi halinde ilkinin yerine konacak “Bölünmüş, çeşitlenmiş, etnik
      ayrımcılığı körüklenmiş Milliyetçi Türkiye”!
      Soracaksınız; “Milliyetçi Türkiye” nasıl bölünmüş olur. Detay da burada
      gizli, lütfen sabırla okumaya devam edin...Bu duvarların olduğu ortamda
      “case study” yöneticisi olan stratejist şöyle diyor;*“Türkiye’de ibre En
      sağa kayacak bundan sonraki iktidar aşırı milliyetçi hatta kafatasçı bir
      yapı üstünde şekillenecek” ! *Bunu söylediği tarih 2007...
      Sevgili dostlar, bütün bunları geriye sarınca tablo çok net oturuyor. Bugün
      yapılanların ve hatta 2008 sonrası “alt yapısı kurulan” oyunun iki hedefi
      var;
      1- Hayata geçen BÜYÜK TÜRKİYE projesini durdurmak,
      2- BİTİK Bölünmüş Türkiye projesini hayata geçirmek...
      Peki nasıl?
      Çok zor değil; Türkiye’nin büyümesi için özellikle çevresindeki tarihten
      gelen etnik ve mezhep farklılıkları olan coğrafya üzerinde etki genleşmesi
      için gereken ne? Cevap çok kolay; son birkaç yılda yapılanlar yani BÜYÜK
      KARDEŞLİK adımları... İlk etapta bunun durması ve Türkiye’nin özellikle
      1938 sonrası bugün operasyonu yapanların ilk versiyonları tarafından
      kurgulanan “etnik DNA’lı bir devlet-millet” çıkmazına dönmesi gerekli...
      Burada bir not düşeyim; Sayın Erdoğan’ın yıllardır “her türlü ayrımcılığı
      ve milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum” vurgusu çok önemli...
      Sevgili dostlar, OYUN ÇOK AÇIK! Etnik, Ekonomik, Mezhepsel, Sosyal, Siyasi
      prangalarından kurtularak ve en önemlisi etki alanını Balkanlar-Asya-Orta
      Doğu-Afrika hattında çizen BÜYÜK TÜRKİYE projesi, özü ve liderliği ile
      BÜYÜK BİR SALDIRI altında... Amaç bu adımı durdurup yerine KAOS’u hakim
      kılmak ve KAOS süreci sonucu daha açıkçası yaşanacak bir iç savaş sonrası
      “KAFATASÇI ETNİK KÜÇÜK TÜRKİYE’yi” elde kalan topraklarda kurdurarak
      yeniden kontrol etmek... Bu arada Türkiye’de aynen 1975’te Irak’ta
      yaptıkları-YAPTIRDIKLARI gibi “Kürt kökenli kardeşlerimizin de” bu pis
      oyunda “alet edilmek” isteneceğini de belirtmeme sanırım gerek yok!
      Burada çok önemli detaylar da var... Bir örnek vereyim; herhangi bir
      milliyetçi, etnik tabanlı, ÜSTÜNLÜKÇÜ yapılanmaya kapılan insanlarımız
      sanmasınlar ki İKTİDAR onlara teslim edilecek! Onlar sadece kullanılacaklar
      hatta inandıkları yolda belki hayatlarını kaybedecekler ve sonunda her
      parça gibi tasfiye edilecekler! Bu süreç sonunda İKTİDAR, BÜYÜK KAOS
      PLANLAYICILARI tarafından bu “iç savaş sürecinde” kahramanlaştırılan yeni
      figürlere teslim edilecek...
      Peki TSK nasıl sahaya çekilecek? Şimdi sıkı durun ve bu yazdığımı defalarca
      okuyun. TSK’nın sahaya çekilmesi için bazı hukuk süreçlerinin içine sızıldı
      ve HAKSIZ YERE BAZI SUBAYLAR tutuklanarak TSK’nın PSİKOLOJİK HAZIRLANMASI
      ile ilgili süreç 2008 sonrası başlatıldı. Bu sembollerden sadece birini
      yazıyorum; İlker Başbuğ... Bir soru daha “milliyetçi taban” MHP
      kontrolünden nasıl daha radikal bir kontrole geçecek. Çok açık; MHP’nin
      içine sızarak (çoktan sızıldı ve buna DUR diyebilecekler kasetler ile
      tasfiye edildi) ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü-ÖLDÜRÜLMESİ provoke edilerek!
      *Sonuç:* Son 10 yılı geriye dönüp tek tek düşündüğümde, analiz ettiğimde,
      notlarıma baktığımda; KORKUNÇ TABLOYU çok ama çok net görüyorum. Oyun planı
      “Büyük olanı bitir, küçük olana geç” üstüne kurulmuş ve sahneler tek tek
      hayata geçiyor... Bu noktada hangi inançtan, hangi etnik kökenden olursa
      olsun, hangi siyasi parti veya Cemaat-Cemiyet-Camia’ya mensup olarak
      kendini tanımlarsa tanımlasın, BÜTÜN BU COĞRAFYA’NIN İNSANLARINA
      SESLENİYORUM; “2023 Büyük Türkiye hedefine yürümek yerine “İç savaş
      çıkartılmış, etnik kökenleri farklı insanları karşılıklı katledilmiş,
      ekonomisi bitmiş, çocukları ölmüş, sokakları yanmış ve BÖLÜNMÜŞ” bir
      Türkiye istiyorsanız OYNANAN OYUN ve senaryoya SEYİRCİ KALIN! Bütün bunlara
      HAYIR diyor ve BU KİRLİ OYUN durmalı diyorsanız, birey olarak lütfen
      bilinçli olun-BİLİNCİNİZİ HAKİM KILIN ve tarihin size verdiği görevi
      getirerek BU KİRLİ SENARYOYU tarihe gömün! YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR, GÜN
      BUGÜNDÜR!
      *Son söz:*Hedef bugün BÜYÜK TÜRKİYE ve hayata geçirmeye çalışan lider...
      ŞER GÜÇLERİN TEK BİR HEDEFİ VAR Durdurmak! VE DURDURMAK için gerekirse İÇ
      SAVAŞ! AMA ŞUNU HİÇ UNUTMAYIN; hedef 1071’den beri bu COĞRAFYA ve BU
      COĞRAFYA’NIN halkları... Bu sefer hiç şansları yok! UYAN TÜRKİYE UYAN
      YALVARIRIM UYAN! LİDERLİK BİZE YOLU AÇIYOR ve AÇACAK...
      http://haber.stargazete.com/yazar/secilmis-cumhurbaskani-butun-planlarini-bozdu/yazi-965002

       
       
       
      --
      Türkiye için el ele mail grubumuz
      *https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele
      <https://groups.google.com/group/Turkiye-icin-el-ele> *
       
      Gruba e-posta gönderme adresi *turkiye-i...@googlegroups.com
      <turkiye-i...@googlegroups.com> *
       
      Erzincan Kemaliye Egin Grubum
      http://groups.google.com.tr/group/erzincan-kemaliye-egin-grubu
       
      Gruba e-posta gönder : erzincan-kemal...@googlegroups.com
       
      Grub Admin M.İlaldı 0532 7269362 erzinca...@gmail.com
       
      Tüm dost ve arkadaşlarımı twitter sayfama bekliyorum :
      https://twitter.com/#!/MiLALDi
       
      Facebook Sayfamda Sizleride Bekliyorum.Teşekkür ederim.
      http://www.facebook.com/profile.php?id=1561718148
      Alparslan Oguz <alpars...@gmail.com>: Nov 12 12:04PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Enis Akdağ
      Tarih: 12 Kasım 2014 10:08
      Konu: TELESEKRETER
      Alıcı:
       
       
       
       
       
       
       
      Sent from my iPad
       
       
       
       
      Büyükanne ve Dedenin evindeki telesekreter:
      — Günaydın!!! Şu anda evde… değiliz, lütfen mesajınızı bip sesinden sonra
      bırakınız.
      — Biiiiiiiiyyyp!!
      — Eğer çocuklarımızdan biri iseniz, “1” e basınız. Daha sonra 1 ila 5
      arasında dünyaya geliş sırasına göre kim olduğunuzu belirtiniz.
      — Eğer çocuklarla kalmamızı istiyorsanız “2”ye basınız.
      — Eğer arabayı ödünç almak istiyorsanız “3” e basınız.
      — Bizlerden yıkama ve ütü yapmamızı istiyorsanız “4”e basınız .
      — Çocuklarınızın bu gece bizde kalmasını istiyorsanız “5”e basınız.
      — Okuldan torunlarımızı almamızı istiyorsanız “6”ya basınız.
      — Pazar günü için yemek hazırlamamızı istiyorsanız ya da eve servis
      edilmesini tercih ediyorsanız “7”ye basınız.
      — Bize yemeğe gelmek istiyorsanız “8”e basınız.
      — Sorun para ise “9”a basınız.
      — Bizi yemeğe davet edecekseniz ya da bizi tiyatroya götürmeyi arzu
      ediyorsanız, hemen konuşmaya başlayın, DİNLİYORUZ…:))
      [image: Büyükanne ve Dedenin evindeki telesekreter:— Günaydın!!! Şu anda
      evde… değiliz, lütfen mesajınızı bip sesinden sonra bırakınız.—
      Biiiiiiiiyyyp!!— Eğer çocuklarımızdan biri iseniz, “1” e basınız. Daha
      sonra 1 ila 5 arasında dünyaya geliş sırasına göre kim olduğunuzu
      belirtiniz.— Eğer çocuklarla kalmamızı istiyorsanız “2”ye basınız.— Eğer
      arabayı ödünç almak istiyorsanız “3” e basınız.— Bizlerden yıkama ve ütü
      yapmamızı istiyorsanız “4”e basınız .— Çocuklarınızın bu gece bizde
      kalmasını istiyorsanız “5”e basınız.— Okuldan torunlarımızı almamızı
      istiyorsanız “6”ya basınız.— Pazar günü için yemek hazırlamamızı
      istiyorsanız ya da eve servis edilmesini tercih ediyorsanız “7”ye basınız.—
      Bize yemeğe gelmek istiyorsanız “8”e basınız.— Sorun para ise “9”a
      basınız.— Bizi yemeğe davet edecekseniz ya da bizi tiyatroya götürmeyi arzu
      ediyorsanız, hemen konuşmaya başlayın, DİNLİYORUZ…:))]
      <https://www.facebook.com/dahabuyumedik/photos/a.102562413130914.2950.102478749805947/706807862706363/?type=1>
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 12 11:37AM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Nuran CAN <nura...@hotmail.com>
      Tarih: 12 Kasım 2014 01:07
      Konu: FW: Almanya'da ormana asılan harika bir uyarı....
      Alıcı: Mehmet DÖLALAN <m.do...@hotmail.com>, Cemil ÖZTÜRK <
      choth...@yahoo.com>, Bakı Aydın <dr.med...@googlemail.com>, Celal
      OKTAY <celal...@ttmail.com>, "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>,
      Turan OKTAY <tokt...@ttmail.com>
       
       
       
       
      ------------------------------
      Date: Thu, 30 Oct 2014 15:49:41 +0200
      Subject: Almanya'da ormana asılan harika bir uyarı....
      From: ozerak...@gmail.com
      To:
       
       
       
      -
       
       
       
       
      Isbu e-postanin gonderildigi adresler, " BCC /Gizli " bolumunde
      kayitlidir.
      "Dr. Kayaalp Buyukataman\(Turkish times-Turkish Forum\)" <tti...@turkishtimes.com>: Nov 12 03:32AM +0200

      http://www.turkishnews.com/content/2014/11/10/telefon-cozumleri-herhangi-bir
      -ulkeye-uluslararasi-ucretsiz-sm-s-hizmeti-2/
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 12 11:43AM +0200

      ------------------------------
      Date: Sun, 2 Nov 2014 00:10:42 +0200
      Subject: çuk oturan karikatürler...
      From: ozerak...@gmail.com
      To:
       
      T.Selçuk * ölünceye kadar uyarmış; sadece bakıp gülmüşüz. aynıyle vâki...*
      "Dr. Kayaalp Buyukataman\(Turkish times-Turkish Forum\)" <tti...@turkishtimes.com>: Nov 12 01:48AM -0500

      From: Turkevi [mailto:in...@turkevi.nl]
      Sent: Tuesday, November 11, 2014 3:52 PM
      To: k...@turkishforum.com.tr
      Subject: Odullu Yarisma
       

       
       
      Üçüncü nesilden birinci nesile Göç Serüvenleri...
       
       
      Ödüllü Mektup Yarışması
       
       

       
      BAŞVURU ŞARTLARI:
       
       
      Konu
       
      Hollanda’ya gerçekleşen Türk göçünün 50.'nci yılında, ''Üçüncü nesilden birinci nesile GÖÇ SERÜVENLERİ'' konulu, ödüllü mektup yarışması.
       
       
      Amaç
       
      Hollanda’daki üçüncü nesil Türk gençlerinin dedelerine veya ninelerine yazacakları mektuplarda ele alacakları çeşitli göç serüvenleri yoluyla:
       
      göç olgusu ve tarihi hakkında bilinç oluşturulması;
      Türk gençlerinin göç süreci ve gelinen konum hakkındaki yaklaşımlarının tespit edilmesi;
      edinilen tecrübelerin nesilden nesile aktarılması;
      gençlerin karşılaştıkları güncel meselelerin ortaya çıkarılmasının sağlanması;
      Hollanda – Türkiye ilişkileri tarihine not düşülmesi amaçlanmaktadır.
       
      Katılım Şartları
       
      Mektup yarışmasına 14 – 29 yaşları arası gençler katılabileceklerdir. Mektup en az 1 en fazla 5 sayfa ve Times New Roman karakteriyle 12 punto metinler şeklinde olmalıdır.
       
       
      Bütçesi
       
      Gönderilen mektupların belirlenecek heyetçe değerlendirilmesi sonucu
       
      Birinciye Ipad 4;
      İkinciye İstanbul gidiş-dönüş uçak bileti;
      Üçüncüye hediye çeki (150€) verilecektir.
       
      Ayrıca dereceye giremeyen fakat takdire şayan mektup sahiplerine de mansiyon ödülleri verilecektir.
       
       
      Yarışma Takvimi
       
      Yarışmanın duyurulması: 10 Kasım 2014.
       
      Mektupların son teslim tarihi: 10 Ocak 2015.
       
      Dereceye giren mektupların açıklanması: 20 Şubat 2015.
       

       
      Mektupları Değerlendirecek Heyet
       
      Ahmet Suat Arı; İlhan Karaçay; İnanç Kutluer; Fadime Örgü; Mehmet Emin Ateş; Şeyda Koç.
       
      Organizayon: Türkevi Topluluğu / Medya Partnerleri: HABER Gazetesi; InterAjans
       

       
       
       
       
      Wilt u geen nieuwsbrieven meer van ons ontvangen? Klik dan hier <http://app.budgetmailer.com/unsubscribe/6E6B7163624B653432664D3D/543345416E534B5975436F3D/72624C714C374B6D6643474C4C6C68414F384B714D773D3D> om u af te melden.
      <http://app.budgetmailer.com/images/xIWO3095K0E=PROFESSIOrGKLPG3jRG1JfCXQrlMhbA==.aspx>
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 12 11:53AM +0200

      ------------------------------
      Date: Wed, 12 Nov 2014 00:18:05 +0200
      Subject: ASYA'DA GEZİNTİ
      From: ozerak...@gmail.com
      To:
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 12 11:54AM +0200

      *Tuncay SAK*
       
       
      ------------------------------
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      *Japonya'da gazetecilik yapan bir dostumdan geldi. Ben koptum, sizleri
      bilemiyorum...*
       
      *​*
       
      *.*
       
       
      *Olay gercek mi bilmiyorum ama espri cok guzel............*
       
       
       
      Japonya'nın Ankara B. Elçisi Japon Başbakanını arar ve "Fazıl Say'ın Tokyo
      konserini iptal etmediğimiz için Davutoğlu beni makamına çağırdı ve kınadı"
      der.
      Japon başbakanı hafızasını yoklar ve biraz şaşkın cevap verir. "Fazıl Say'ı
      tanıyorum, ailece hayranıyız, dün gece de zar zor bilet bulup konserine
      gittim, ama bizi kınayan şu Davutoğlu kimdir?”
       
       
      EK ve gerçek BİLGİ: F. SAY'ın 1.11.14 cumartesi Moskova konseri de aylar
      önce dolmuştu. Konser esnasında 2 yer boştu, TC Elçisinin yeri.
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
       
      --
       
      LUTFEN, BU MESAJI BASKALARINA ILETIRKEN, E-POSTA HESAPLARINIZI ELE GECIRMEK
      veya VIRUS YAYMAK ISTEYEN KISILERE KARSI, GONDERENIN ADRESINI SILINIZ.
      GONDERECEGINIZ KISILERIN ADRESLERINI DE SADECE BCC (GIZLI ALICI) KISMINA
      YAZIP, GORUNMEZ OLMALARINI SAGLADIKTAN SONRA GONDERINIZ.
      "TC.f...@gmail.com" <fal...@gmail.com>: Nov 12 05:49PM +0200

      ------------------------------
       
       
      * OLDU MU?..OLDU..OLDU....SELAMLARLA...S.Ö.*
      Sili Ozerdim <silio...@gmail.com>: Nov 12 10:49PM +0200

      ---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
      Gönderen: Türker Ertürk
      Tarih: 12 Kasım 2014 09:03
      Konu: Bugünkü "YENİLEN KİM?" Başlıklı Yazım
      Alıcı:
       
       
       
       
       
      [image: Krd2Nz]
      <http://i1.wp.com/www.ilk-kursun.com/wp-content/uploads/2014/11/Krd2Nz3.jpg>
      http://www.ilk-kursun.com/haber/205984/turker-erturk-yenilen-kim/
       
      *Geçtiğimiz pazartesi günü tarih 10 Kasım’dı. Tüm Türkiye’de 9’u 5 geçe
      yaşam durdu ve Atatürk’ün aramızdan ayrılarak ebediyete intikal edişinin
      76. Yılında o büyük insanı özlemle andık. *
       
      *Bende eşimle ve kızımla beraber Fenerbahçe’den Bostancı’ya kadar uzanan
      6,5 km’lik Ata’ya saygı zincirinin birer halkası olmak üzere
      Caddebostan’daydım. Gerçekten orada olmalıydınız! Zincirin içinde,
      sağınızda ve solunuzda bulunanlara dokunarak sizden kilometrelerce uzakta
      bulunan insanlarla beraber hissettiğiniz duygu, akıl ve dünya görüşü
      birlikteliği kısa süre de olsa yaşamaya değerdi. *
       
      *Atatürk’ü hasretle andık çünkü 91. Yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyetimiz,
      tarihinde hiç olmadığı kadar ağır ve yaşamsal tehdit altında. Ve Atatürk
      önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimlerinin kazanımları bir bir yok
      ediliyor ve adım adım karşı devrim sürecini yaşıyoruz. Bu nedenle
      Anıtkabir’deki törende Tayyip Erdoğan protesto ediliyor ve her yerde
      “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diye slogan atılıyor.*
       
      *Geçen hafta konferans ve televizyon programı için gittiğim Gelibolu’da ve
      Çanakkale’de idim. Yerinde gördüm ve öğrendim ki, Anafartalar Kahramanı
      Mustafa Kemal’in adını emperyalizmin ilk yenildiği yer olan Çanakkale’den
      çıkarabilmek için tam gaz çalışıyorlar. Gelibolu’yu ziyarete gelenlere
      menkıbeler anlatılıyor. Savaşı kazanmamızın nedeni olarak evliyaları,
      enbiyaları, şeyhleri ve gökten inen aksakalı dedeler gösteriliyor.*
       
      *Temel fark ne?*
       
      *Sevgili okurlar *
       
      *savaşlar akılla, bilgiyle, teknolojiyle, eğitimle, cesaretle ve davaya
      inançla kazanılır. Bakın bugün biz Müslümanlar için kutsal olan ve Filistin
      direnişi için sembolleşen Mescid-i Aksa İsrail askerinin postalları altında
      eziliyor. Nerede bu evliyalar ve enbiyalar?İsrail kurulduğundan beri
      Müslüman Araplara devamlı dayak atıyor. Arap denizi içinde yaşayan 7,5
      milyon nüfusa sahip küçücük İsrail’e fiske bile vuramıyorlar. Esasında
      gerek dünyada gerekse bölgede kazananlar ile kaybedenler arasındaki en
      temel fark dünya görüşüdür.*
      *Kadını yok sayan, 8 yaşındaki kız çocuğunu bile sapık ahlak anlayışı
      içinde cinsel obje olarak gören, aklı ve bilimi hiçe sayan dünya görüşü
      yenilmiştir. Savaşları ve her türlü mücadeleyi güçlüler kazanır, tarih
      aksini kaydetmemiştir. Haklı bir şartla kazanabilir eğer güçlü olursa!
      Roma, Cengiz Han’ın, İskender ve Timur haklı olduğu için değil güçlü
      oldukları için kazandılar. Osmanlı Avrupa’da doludizgin ilerlerken haklı
      olduğu için değil güçlü olduğu için kazanıyordu. Emin olun Osmanlı
      Avrupa’dan soykırıma uğratılarak yok edilirken haklıydı çünkü en azından
      Avrupa’ya açık şehir kavramını ve dinsel hoşgörüyü getirmişti ama
      yeniliyordu, nedeni ise güçlü değildi!*
      *Atatürk neyin adı?*
       
      *Bugün İslam dünyası yenildikçe Ortaçağ karanlığına dönüyor, döndükçe daha
      çok yeniliyor. Bir kısır döngünün içine girmiş durumda! Bu durumdan
      çıkabilmenin formülü aklı ve bilimi egemen kılmak, sorgulayıcı kafayı
      geliştirmek, dini dünyevi yaşamın referansı olmaktan çıkarmak, dini inanç,
      itikat ve uhrevi yaşamla sınırlandırmaktır. Hristiyan dünyası bugün güçlü
      ise Hristiyan olduğu için değil Hristiyanlığı dünyevi yaşamın referansı
      olmaktan çıkardığı içindir.*
       
       
      *İşte Atatürk, İslam dünyasını içine düştüğü bu kötü durumdan
      çıkarabilmenin adıdır. Atatürk kısaca çağdaşlaşmak, medeni olmak ve adam
      olmaktır. Atatürkçülük bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumun
      yaratılması projesidir. Ülkemiz için Atatürk eşittir Aydınlanma,
      antiemperyalist mücadele, ilahi mesajın doğru anlaşılması, üretebilmek,
      çağdaş dünyanın onurlu bir üyesi olabilmek, tam bağımsızlık, laiklik, Milli
      birlik ve bölünmez bütünlüğümüzdür. Eğer yobaz değilseniz eşitliğin sağ
      tarafına dünyanın gözünün içine bakarak açıktan düşmanlık edemezsiniz. O
      zaman yapmanız gereken Atatürk’e düşmanlık ederek eşitliğin sağ tarafına
      dolaylı düşmanlık etmektir. Saygılar sunarım.*
       
      *Türker ERTÜRK*
      "Dr. Kayaalp Buyukataman\(Turkish times-Turkish Forum\)" <tti...@turkishtimes.com>: Nov 13 01:49AM -0500

      Telaferden kaçanlar Abidin Paşa semtinde evler tutmuşlar. Devletten hiç yardım yok , niye yardım etsinler hem ? Bi defa arap değiller bi de üstelik Şiiler ki zaten bu bile yeter.
       

       
      Lütfen gıda (ve de temizlik malzemesi , bitlensinler mi ?) yardıma yapalım. Milli Düşünce Merkezinde duyuruldu , ben kendi hesabıma hemen katıldım.
       

       

       
      İrtibat kurulacak kişi . Avrasya Eğitimciler Derneği Genel Başkanı Dr. Bahattin Ergezer tel: 0506 972 36 40 / 0312 231 22 88.
       

       
      Lütfen Tanıdıklarımıza Duyuralım. n.s
       
      __._,_.___
       
      _____
       
      Posted by: Nazan Sezgin <sevim...@gmail.com>
       
      _____
       
       
       
       
       
      .
       
      <http://geo.yahoo.com/serv?s=97359714/grpId=20290720/grpspId=1705063697/msgId=9714/stime=1415857535>
      <http://y.analytics.yahoo.com/fpc.pl?ywarid=515FB27823A7407E&a=10001310322279&js=no&resp=img>
       
      __,_._,___
      "Dr. Erdal Sener- Turkish Forum" <er...@turkishnews.com>: Nov 12 10:27PM -0500

      Armenian Parliament Rejects Recognition Of
       

       
      Azerbaijan's Karabakh Region As A Separate Independent State *
       

       


       


       
       
      <http://www.historyoftruth.com/images/stories25/zl121114-parlamento.jpg>
       
       

       

       
      Armenian parliament rejected Nov. 12 the oppositional Heritage faction’s draft law, submitted in extraordinary manner, which stipulates recognition of independence of Azerbaijan’s separatist region of Nagorno-Karabakh, Novosti-Armenia news agency reported.
       
      Prior to the voting on the draft law, Artak Zakarian, an MP from the Republican Party of Armenia (RPA) faction said the RPA believes that the draft law is not timely, so the RPA faction will not participate in the voting.
       
      Thus, the draft law gained 8 votes “in favor”, with one abstention. Other MPs didn’t vote.
       
      The conflict between the two South Caucasus countries began in 1988 when Armenia made territorial claims against Azerbaijan.
       
      As a result of the ensuing war, in 1992 Armenian armed forces occupied 20 percent of Azerbaijan, including the Nagorno-Karabakh region and seven surrounding districts.
       
      The two countries signed a ceasefire agreement in 1994. The co-chairs of the OSCE Minsk Group, Russia, France and the US are currently holding peace negotiations.
       
      Armenia has not yet implemented four UN Security Council resolutions on the liberation of the Nagorno-Karabakh and the surrounding regions.
       

       
      Wednesday 12 November 2014
       
      Elmira Tariverdiyeva – Trend
       

       
      ________________________________
       

       
      *The title of the news is edited by us.
       
      Azerbaijani Community - Savyayin
       
      __._,_.___
       
      .
       
      <http://geo.yahoo.com/serv?s=97359714/grpId=3808803/grpspId=1705043485/msgId=63518/stime=1415837659>
      <http://y.analytics.yahoo.com/fpc.pl?ywarid=515FB27823A7407E&a=10001310322279&js=no&resp=img>
       
      __,_._,___
      "Dr. Kayaalp Buyukataman\(Turkish times-Turkish Forum\)" <tti...@turkishtimes.com>: Nov 12 10:22PM -0500

      From: A. H. Nurgel [mailto:hnu...@hotmail.com]
      Sent: Thursday, November 06, 2014 3:19 PM
      To: Dr. Kayaalp Buyukataman; Dr. Kayaalp Buyukataman
      Cc: Oruc Namli
      Subject: FW:
       

       
      Kaya Bey Merhaba,
       

       
      Nasilsiniz?
       

       
      Uluslararası Sivil İnisyatif'in Kanada Temsilcisi Oruç Namlı Bey'in
      e-mailini sizinle paylasiyorum. Kuzey Amerika'dan gazeteci, yazar, TV ve
      Radyo cu arkadaslar varmi ilgilenebilecegini dusundugunuz.
       

       
      Saygilar,
       

       
      Huseyin Nurgel
       
      _____
       
      From: oruc...@hotmail.com
      To: hnu...@hotmail.com
      Subject:
      Date: Wed, 5 Nov 2014 17:51:38 -0700
       
      selam huseyin turkiyede ulusal basin yayin birliginin duzenlemis oldugu
      turkiye'nin dunden bugune gelisi hakkinda guzel bir panel yapmak istiyorlar
      bu panele gasteci televizyoncu ve yazarlardan olusan bir grup goturmek
      istiyorlar ve her turlu masraflari turkliye tarafindan karsilanacak
      simdiden ilgine tesekkur ederim saygilar
      bilg...@aol.com: Nov 12 01:16PM -0500

      http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Muammer-ELVEREN_237/makale/Fransa-Ermeni-Lobisine-karsi-S-O-S_90724
       
      Muammer ELVEREN
      melv...@hurriyet.com.tr
       
      Fransa Anayasa Mahkemesinin İptalettiği 'İnkâr Yasası'nı hazırlayan Valerie Boyer ve arkadaşları yine sahnede
      ...
      Fransa’da 30 yıldır Emlakdanışmanlığı yapan Lütfi Bilgen’den bir mail adım.
      Bilgen’le 25 yıla dayanan yakındostluğumuz var. Hiçbir zaman fevri hareket ettiğine şahit olmadım. Her zamanolaylara insani yaklaşır, haksızlığa uğrasa bile sorunu çözmek için iyi niyetlenedenini araştırır. Birçok Ermeni ve Yahudi dostu vardır, her din vemezhepten dostlarıyla çok iyi anlaşır, onlarla iş yapar. Lütfi’ningönderdiği e-mail adeta bir S.O.S çağrısı…
      Şöyle başlıyor
      Sevgili Dostlar, Ermeni lobisiyine harekete geçti ve Fransa Ulusal Meclisine “Yirminci yüzyılda soykırımlarıninkârını ve insanlığa karşı suçları cezalandırmayı amaçlayan bir kanun teklifi”verdi. Fransa derin bir ekonomik ve sosyal kriz yaşarken, totaliterrejimlerdeki gibi ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bu kanunu teklif edenler dahaönce ‘İnkâr Yasası’nı gündeme getiren Sarkozy'nin 'Halk Hareketiİçin Birlik-UMP partisi Milletvekili Valerie Boyer ve arkadaşları.
      MÜSAADE ETSİNLER BİZDE KONUŞALIM
      Bizler, hiçbirimiz Ermenilerinçektikleri çileleri, felaketi küçümsemek, hafife almak veya çarpıtmak çabasındadeğiliz. Ama müsaade etsinler de, bizde duyduklarımızı gördüklerimiziaktaralım, kafamıza takılan soruları sorabilelim. Anadolu insanının, yaniTürklerin çektikleri çileyi, uğradıkları felaketi, işgal kuvvetleri ve onlarınyerli işbirlikçisi Ermeni çetelerinin bizlere yaptıklarını biz desöyleyebilelim.
      Tarafsız tarihçiler arşivleregirip araştırabilsinler, arkeologlar, etnologlar, sosyologlar, kriminolojiuzmanları modern yöntemlerle incelemeler yapabilsinler. Mesela, o dönemdekatliama uğramış insanların oluşturduğu bazı toplu mezarlar, geçtiğimizyıllarda açılarak ilmi incelemeler sonunda Müslüman halka ait olduğubulgularına ulaşılmıştı. Niçin pozitif ilimlerden, araştırmalardan, arşivlerinaçılmasından korkuyorlar? Ermeni internet sitelerinde 2015 yılında Ermenimilitanlar, dernekleri, entelektüelleri ve Papazları ile 100. yıletkinlikleri için Fransa da Türklerin yogun yaşadığı şehirleri hedefaldıklarını duyurdular. Türklerin yoğun olduğu yerleri hedef almak niye? Fransada yaşayan Türkleri provoke etme planımı tezgâhlanıyor?
      DÜSTURUMUZ "YURTTA BARIŞ,CİHANDA BARIŞ"
      Fransa da 20 şehirde birden aynianda aynı sergi açarak Türk Sivil Toplum kuruluşlarını gafil avlayacaklar,dirençlerini kıracaklarmış güya. Sanki adamlar bizimle savaşa giriyor, 20cephede birden savaşacaklar! Bütün dertleri, sürtüşme ortamı yaratmak.Ama unuttukları bir şey var, o da bizlerin düsturu "Yurtta barış, Cihandabarış". Pek çoğumuz için, Fransa doğduğumuz yer olmasa da, doyduğumuz yer.Yani burasıda bizim yurdumuz. Onlar kadar bizim de sesimiz çıkabilir,demokratik tepki verebilir, oyunlarını bozabiliriz. Zira ne Türkiye de,ne Fransa da, nede diğer ülkelerde yaşayan Türk toplumlarında hiçbir zaman"Ermeni düşmanlığı" olmadı, bizim Ermeni halkıyla hiçbir sorunumuzyok, aksine pek çoğu ile dostuz. Birçok kültürel birlikteliğimiz var.
      ARTIK SUÇLAMALARDAN BIKTIK
      Seçimlerde oy olmak isteyen bazıpolitikacılar ve geçimini "Türk düşmanlığı" yaparak sağlayan bazıdiaspora derneklerine karşı uyanık olalım. Amaçları kanun teklifini geçirmekiçin Türklerin yoğun olduğu birkaç yerde olay çıkarmak ve ‘3 T’ olaraktanımladıkları “Tanıtma-Tazminat-Toprak” hedefine ulaşmak. Avrupa’da yaşayanvatandaşlar olarak artık bu işten bıktık, ırkçı saldırılara, baskılara,aşağılanmalara, 'Katillerin torunları' suçlamalarına siyasiler ve yöneticilerartık bir son verdirsin. Kaçak güreşmeyi bırakıp, toplum olarak geçmişimizleyüzleşmekten korkmayan, ama asılsız suçlama ve polemiklere de pabuçbırakmayacak kadar cesur, yanlışlarımız varsa da özür dileyecek kadar dürüstolduğumuzu göstermek için birlik olmalıyız. Bu sorun bizden sonraki nesillerehavale edilip onları da zehirlememeli. İki tarafın sorumluları artık bu sorunuçözmeli…
      ..İşte Fransa ulusal Meclisineverilen Kanun teklifinin ilk sayfası

       

      AYNI LOBİ İLE FIRTINANIN GELİŞİ
      Evet... Lütfi Bilgen’in dikkatçektiği konular böyle… Fırtınanın gelişini önceden haber veriyor. Bahsettiği Milletvekilleri daha öncede Fransa Ulusal Meclisi ve Senato’sundakabul edildiği halde ‘Fransa Anayasa Mahkemesi’nin İptal ettiği ‘İnkâr Yasası’nı hazırlayan Valerie Boyer ve arkadaşları… Fransa AnayasaMahkemesi, 2012 de Ermeni soykırımı inkârını suç sayıp 45.000 Euro parave hapis cezasını içeren yasa teklifini 1789 tarihli İnsan HaklarıBeyannamesi'ne göre Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti.
      Yeni kanun teklifine Valerie Boyer ile birlikte imzaatan diğer Milletvekilleri : Olivier Audibert Troin, Sylvain Berrios, BernardBrochand, Dino Cinieri, Éric CiottiI, Charles de Courson,Marc-PhilippeDaubresse, Bernard Deflesseles, Patrick Devedjian, Dominique Dord, Charles-AngeGinesy, Arlette Grosskost, Valérie Lacroute, Frédéric LefebvreE, GenevièveLevy, Josette Pons, Franck Riestier, Paul Salen, Guy Teissier, Michel Terrot,Dominique Tian, Philippe Vitel.
      ...
      Kanun teklifinde “Yaşanan güncel olaylar bir kez dahasoykırımların ve insanlığa karşı işlenen suçların inkârını cezalandıran birkanuna acil ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Özellikle Ortadoğu’daki Hristiyanlarakarşı trajik ve şok edici şekilde gerçekleştirilen zulüm belleklerimizdensilinmeyen 100 yıl önceki Ermeni soykırımın acı gerçeklerini hatırlatıyor. Onedenle “Sadece Fransa’nın tanıdığı Yahudi soykırımı ile ilgili kanun vecezalar yetmez onun yerine bütün soykırımlar ve insanlığa karşı işlenen suçlarlailgili tek bir kanun olmalıdır" deniyor.
      ...
      Yazık… Çok yazık, yıllar süren busürtüşmeyi oya tahvil etmek için pazarlayan siyasiler ve politikacılar 100.cüyıl arifesinde bu tür oyunlara kalkışmak yerine iki toplumu birbirineyaklaştıracak çözümler arasa daha iyi olmaz mı?


       

      Lutfi BILGEN
       

       
       





      Turkiye-i...@googlegroups.com

      Google Grupları







      Konu özeti
      Tüm konuları görüntüle


      JOHN OLIVER - ERDOGAN'S GRAND PALACE - 1 Güncelleme

      BU NE DEMEK?... ANLAMI VE AMACI NE OLABİLİR?..... - 1 Güncelleme

      SEMPOZYUM BİLDİRİSİ HASAN BASRİ ÇANTAY’IN İDEALİST KİŞİLİĞİ-3- - 2 Güncelleme

      12 kasım 2014 BİLGİ NOTU:( Toprak-Su-Orman-Doğal Varlıklar-Balıklar ne kadar tüketilmiş?) - 1 Güncelleme

      İslam tarihinin 2. Ömer'i - 1 Güncelleme

      Denemekten vazgeçmeyelim - 1 Güncelleme

      SU ve ÇEVRE KAYIPLARI !.. - 1 Güncelleme

      AK PARTİ DOSYASI : 10 KASIM TÖRENLERİNDE TAYYİP ERDOĞAN - 1 Güncelleme

      Namaz cennete götürür - 1 Güncelleme

      Ahmed Şahin - Annesini darıltınca dili tutulan evladı, Efendimiz (sas) nasıl kurtardı? - 1 Güncelleme

      Kıbrıs Mektubu 1231 - 1 Güncelleme

      İDRİS PARTİLERİ! - 1 Güncelleme

      Seçilmiş cumhurbaşkanı bütün planlarını bozdu - 1 Güncelleme

      Efkan Vural - Her şeye rağmen yaşamak çok güzel-59 - 1 Güncelleme

      Karozan İSMAİL KARA, 2:"YENİ TÜRKİYE" DİYE BİR ŞEY YOKTUR. - 1 Güncelleme

      SORAN DA İNSAN, SORULAN DA İNSAN - 1 Güncelleme

      FW: okuma arası - 1 Güncelleme

      FW: Müthiş Bir Anı... - 1 Güncelleme

      HER GÜNE BİR AYET - 1 Güncelleme

      gıda kontrolü ile insanların kontrolü - 1 Güncelleme

      GUNAYDIN... - 1 Güncelleme

      Haftanın Hikayesi: Çobanın Aşkı - 1 Güncelleme

      ŞARKİ TÜRKİSTAN CUMHURİYETİ - 1 Güncelleme

      WG: BANA NE'ciler OKUMASIN **** AYDINLANMA İLE KARANLIĞIN - ÇAĞDAŞLIKLA GERİCİLİĞİN SAVAŞI *** BİR İMZA DA SEN VER .. - 1 Güncelleme

      JOHN OLIVER - ERDOGAN'S GRAND PALACE

       
      Arif N Caner <arifn...@gmail.com>: Nov 12 08:13PM +0300
       
      JOHN OLIVER - ERDOGAN'S GRAND PALACE





      http://www.youtube.com/watch?v=vX8WLaCSubU&sns=em








      Saygılarımla,

      Arif Neşet Caner

      arifn...@gmail.com



      Başa dön
      BU NE DEMEK?... ANLAMI VE AMACI NE OLABİLİR?.....

       
      Mustafa Nevruz SINACI <gercek....@hotmail.com>: Nov 12 05:01PM
       
      HABERTÜRK Gazetesi yazarlarının köşeleri, saat 9:00'dan itibaren güncellenmektedir.100Murat Bardakçımbar...@htgazete.com.trYeni bulunan belgeye göre Atatürk 1877’de doğmuş10 Kasım 2014 Pazartesi, 06:50:38Güncelleme: 09:03:28Mehmet Ali Öz adındaki emekli bir din adamının Zübeyde Hanım ile çocuklarına aylık bağlanması hakkında Osmanlı Arşivleri’nde bulduğu 9 Ocak 1893 tarihli bir belgede, gümrük memuru Ali Rıza Efendi’nin oğlu Mustafa, 1893’te 16 yaşında görünüyor. Bu kayıt, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881’de değil, 1877’de doğduğu anlamına geliyorTÜRKİYE’de hemen herkesin bildiği, daha çocukluk senelerinde ezberlere alınan ve hafızalardan hiç silinmeyen iki tarih vardır: 1881 ve 1938, yani Atatürk’ün doğum ve ölüm tarihleri...Vefat tarihi olan 1938’i kimse sorgulamaz, o zamanı yaşayanlar henüz hayattadırlar ama 1881 üzerinde arada bir tartışma çıkar. Atatürk’ün doğum kaydı henüzyayınlanmadığı için bu tarihin kesin olmadığını söyleyenler vardır, hangi gün doğduğu da henüz bilinmemektedir, üstelik 1930’lu senelerdeki bazı resmî yayınlarda 1881 yerine 1880 tarihi yeralır ve bu tarih daha sonra bir yıl ileriye çekilip 1881 yapılmıştır.BİLGİLERİ TAMAMLADIBundan iki ay önce yazmıştım: Mehmet Ali Öz adındaki emekli bir din adamı, Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi ile annesi Zübeyde Hanım hakkındaki eksik bilgileri tamamlayan, tamamen belgelere dayanan ve yakında yayınlanacak olan bir çalışma yapmıştı. Öz, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Soy Kütüğü (Osmanlı Arşivi Belgelerine Göre)” ismini verdiği kitabında Devlet Arşivleri’nde bulduğu evrakı kullanarak Atatürk’ün nesiller öncesine uzanan şeceresini çıkartmış veZübeyde Hanım ile üç çocuğuna, Ali Rıza Efendi’nin vefatının ardından bağlanan aylıkların belgelerini de vermişti.20’ŞER KURUŞAYLIKZübeyde Hanım 1870 ile 1880 seneleri arasında “rüsûmat” yani gümrük memurluğu yapan, daha sonra istifasını vererek ticaret hayatına atılan ve iflâsının ardından 1888’de vefat eden kocası Ali Rıza Efendi’nin ardından kendine ve yetim kalan Mustafa, Makbule ve Naciye isimli çocuklarına aylık bağlanması için bir dilekçe sunmuş. Dilekçeyi değerlendiren emeklilik komisyonu, Ali Rıza Efendi’nin on senelik hizmetinin ayrıntılarını çıkartarak Zübeyde Hanım ile çocuklarının aylık almaya hak kazandıklarını belirlemiş ve anne ile üç çocuğa yirmişer kuruş aylık bağlanmış. Kararda, aylığınMustafa’nın yirmi yaşına gelmesine yahut bir işe girmesine; Makbule ile Selânik’te daha sonra küçük yaşta vefat edecek olan Naciye’ye de evlenmelerine kadar ödeneceği ifade edilmiş.1893’TE 16 YAŞINDARumî tarihle 27 Kânunevvel 1309, yani Milâdî tarihle 9 Ocak 1893’te hazırlanan belgede çok önemli bir ayrıntıvar: Aylık miktarları ile isimlerin üzerinde bulunan “sinni”, yani “yaşı” sütununun hemen altında Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım’ın oğulları Mustafa’nın o tarihte 16 yaşında olduğu yazıyor!Mustafa’nın 1893’te 16 yaşında olması demek, 1877’de dünyaya gelmiş olması demektir ve emekli din adamı Mehmet Ali Öz’ün ortaya çıkarttığı Atatürk ile ilgili bu en eski resmî belgede 1877 tarihinin görünmesi, onunla alâkalı bilgilerde büyük bir bilinmeyenin ortaya çıkması demektir.Mustafa Kemal hakikaten 1877’de mi dünyaya geldi, eğer öyle ise 1880 yahut 1881 tarihi niçin ve nasıl ortaya çıktı, askerî mektepte bulunduğu sırada yaşı dört sene küçültülüp doğum tarihi 1881’e mi çekildi, bilmiyoruz. Muamma, Mustafa Kemal’in Selânik’te bundan birkaç sene önce Yunanlı bir tarihçi tarafından ortaya çıkartılan ama henüz neşredilmeyen doğum kaydının yayınlanmasının ardından aydınlanacak.Yorumlar10Onay Bekleyenler 0Tüm Yorumları OkuYorum EkleMisafir12 Kasım 2014 Çarşamba 13:53 mustafa kemal'in ölüm tarihi tartışılmaz. 1938. doğum tarihi tartışılsa da arada 4 yıl oynuyor. bu durumda atark 57 değil, 61 yaşında vefat etmiş oluyor. 'o' baş tacımız demek ki 4 yıl erken doğmuş. e.. ne olmuş? türkiye'nin kurucusu, milletinin atası olmuş. 4 yıl erken doğmuş(!).... keşke çok daha önce doğsaydı......00Misafir12 Kasım 2014 Çarşamba 11:41 ne farkeder ki...10Misafir12 Kasım 2014 Çarşamba 09:29 kime inanacağımızı şaşırdık. nasılsa hiç birinden bir şey anlamıyoruz. çıkıp kendimiz tarihi belgeleri araştıracak halimiz de yok. kime inanmak istiyorsak ona inanıyoruz.



      Başa dön
      SEMPOZYUM BİLDİRİSİ HASAN BASRİ ÇANTAY’IN İDEALİST KİŞİLİĞİ-3-

       
      "Ismail sarıçay" <isar...@gmail.com>: Nov 12 06:47PM +0300
       
      *SEMPOZYUM BİLDİRİSİ*

      *HASAN BASRİ ÇANTAY’IN İDEALİST KİŞİLİĞİ-3-*

      *ÇANTAY’IN YUNAN İDEALLERİNE KARŞI GÖSTERDİĞİ TEPKİ:*

      Çantay, Yunanlıların *“Megola idea**”* adını verdikleri büyük ideallerini
      gerçekleştirmek için İzmir’e çıktıklarını ve asıl hedeflerinin Anadolu’yu
      baştanbaşa işgal etmek olduğunu iyi biliyordu.

      Yunan *“Megola idea**”*sının hedefi, kısaca söyleyecek olursak merkezi
      İstanbul olmak üzere, eski Doğu Roma imparatorluğunu (Bizans’ı) yeniden
      kurmaktı.

      Bu durum ise bütün Müslüman Türk yurdunun baştanbaşa Yunanın eline geçmesi
      anlamına geliyordu. Ayrıca Fatih Sultan Mehmet Hanın şu yüce hedefine de
      engel olmaktı.

      Sultan Fatih ne demişti; *“Dünya tek devlet, İstanbul merkez olacaktır.”*
      Çantay, Yunanlıların İzmir’i işgali münasebetiyle yazdığı İnkisar-ı
      hayal(Kırık hayal) şiirinde Türk milletini şöyle uyarıyordu.

      *Uyan ey ümmet-i merhume, silkin artık Allah de!*

      *Bakarken garba gördün ya, yılan geldi, Yunan geldi!*

      *PEKİ, YUNAN MEGOLA İDEA'SININ GENEL HEDEFLERİ NEYDİ? *

      Kısaca bunlardan da bahsedelim ki durumun vahametini daha iyi anlayalım.

      · Batı Trakya ve Selanik'in alınması *(Aldılar)*

      · Bütün Ege Adaları'nın alınması *(Aldılar)*

      · On iki
      metin atamer <matam...@yahoo.com>: Nov 13 03:44AM -0800
      Konu özeti
      Tüm konuları görüntüle
      * Merhaba - 1 Güncelleme
      * KONYA VEKİLİ KART BUNLARI DERSE TARCAN VE ERTÜRK DE DER Kİ... - 1 Güncelleme
      * C.Balcı,"İnsan yığınları üç maymun olmayı gururlarına yedirebiliyorlarsa..." - 1 Güncelleme
      * "ÖNCE VATAN" Fwd: Sayın Yılmaz Bey desteğinize ihtiyacımız var... - 1 Güncelleme
      * DİKKAT DİKKAT! - 1 Güncelleme
      * İŞTE AYDIN ! İŞTE OLMASI GEREKEN, BU !! - 1 Güncelleme
      * FW: "PKK özerkliğini ilan etti".. Fatih Altaylı'nın programında.. - 1 Güncelleme
      * Y-E-F-CHP SONUNDA BUNU DA YAPTI ?! - 1 Güncelleme
      * C.BALCI SORUYOR, YAPTIĞINIZI BEĞENDİNİZ Mİ, EGE ÜNİVERSİTESİ? - 1 Güncelleme
      * FW: Türkiyə Azərbaycan'ın köməyilə Kibris sularinda neft çıxarmağa hazırlaşır - 1 Güncelleme
      * MK ULTRA PROJECT /// Microchips in our passports and credit cards : Are they safe ? - 1 Güncelleme
      * Şanghay Tren İstasyonu - 1 Güncelleme
      * FW: Qardaş Türkiyəmizin Cuhuriyet Günün tebrik edirik ve ... - 1 Güncelleme
      * O,"YARGISIZ İNFAZIN EN ADİSİ" DİYOR. YA SİZ?SİZLER RAHAT MISINIZ? - 1 Güncelleme
      * FW: EN GÜZELLER - 1 Güncelleme
      * FW: Dışarıdaki TÜRKLER üzer. Konferans: Libya-Mısrata ... Osmanlı Bakiyesi Köroğlu Aşireti - 1 Güncelleme
      * [TÜRKİYE:39492] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 25 konu konuda 25 güncelleme ileti - 1 Güncelleme
      * PARLAK UFUKLARA YOLCULUK !.. - 1 Güncelleme
      * [TÜRKİYE:39537] Turkiye-i...@googlegroups.com adlı grubun özeti - 21 konu konuda 21 güncelleme ileti - 1 Güncelleme
      * Allah'ım Nefsime Takvasını Ver! - 1 Güncelleme
      * Bir MİT'çinin hikayesi... (Ergün Diler) Yorumlu - 1 Güncelleme
      * kütüphane için kitap isteği - 1 Güncelleme
      * İsrail terörü (İsrail belasını arıyor) - 1 Güncelleme
      * İRANDA KADININ YİĞİTLİĞİ SÖKMEZ - 1 Güncelleme
      * HER GÜNE BİR AYET - 1 Güncelleme
      metin atamer <matam...@yahoo.com>: Nov 13 03:40AM -0800
      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 13 01:33PM +0200

      *Haftanın Esma'ül Hüsna'sı: Latif*
       
      <http://2.bp.blogspot.com/-xHnsmwzKtnM/VF0iL3WVJrI/AAAAAAAAZPQ/kixJk7ahWUI/s1600/latifimages.jpg>
       
      *Latif isminin 2 manası vardır:*
       
      1- Çok lütufkâr ve lütfu bol olan manasına gelir.
       
      2- Bütün gizli işlere vâkıf olan ve ilmiyle her şeyi kuşatan manasına gelir.
       
      Allah-u Teâla bu iki manayla Latif’tir.
       
      Kullarına karşı lütuf sahibidir. Kullarını bilmedikleri ve ummadıkları
      yerlerden rızıklandırır ve bilmedikleri sebeplerle ihsanlarda bulunur.
       
      Hem ilmi her şeye nüfuz etmiştir. Hiçbir şey ondan gizlenemez ve
      saklanamaz. O, gizli ve açık bütün hâllere vâkıftır. Alenen yaptıklarımızı
      ve gizlediklerimizi bilir. Her hâlimiz onun nazarında ve şuhudundadır…
       
      Şimdi Latif isminin bu iki manasını âlem sayfasında tefekkür edelim:
       
      *1- Allah-u Teâlâ çok lütufkâr ve lütfu bol olandır.*
       
      “Allah kullarına lütufkârdır (latif), dilediğini rızıklandırır. O güçlüdür,
      galiptir.” (Şûrâ, 42/19)
      Allah-u Teâlâ Latif’tir. Lütfu bol ve ihsanı çok geniştir. Her mahlûk bu
      ismin tecellisiyle ummadığı yerden rızıklanır, bilmediği yerden ihtiyacı
      karşılanır, beklemediği yerden iyiliklere ve hayırlara mazhar olur.
       
      Latif ismi bu manasıyla şu âlemi ihata etmiştir. Mesela:
       
      Biz yoktuk, var olduk. Rabbimiz bize varlık ile lütufta bulundu…
       
      Var olduk; taş gibi, dağ gibi bir cansız olabilirdik. Rabbimiz bize hayat
      vermekle lütufta bulundu…
       
      Hayat sahibi olduk; ağaç gibi, çiçek gibi ruhsuz olabilirdik. Rabbimiz bize
      ruh vermekle lütufta bulundu…
       
      Ruh sahibi olduk; ancak bir böcek, bir kelebek, bir sinek gibi hayvan
      olabilirdik. Rabbimiz bizi insan yapmakla lütufta bulundu…
       
      İnsan olduk; ateşe tapan bir Mecusi, ineğe tapan bir Hindu, puta tapan bir
      putperest ya da bir beşere ilah diyen bir Yahudi veya Hıristiyan
      olabilirdik. Rabbimiz bizi Müslüman yapmakla ve Hz. Muhammed (s.a.v.)
      kuluna ümmet yapmakla lütufta bulundu…
       
      İşte bütün bu ihsanlar ve iyilikler Rabbimizin Latif isminin birer
      tecellisidir.
       
      Bizlere takılan göz gibi, dil gibi, kulak gibi her türlü maddi cihazat;
      akıl gibi, muhabbet gibi ve ilim gibi her türlü manevi cihazat Latif
      isminin bir tecellisidir.
       
      Bu ismin tecellisi ile kuşa kanat, balığa yüzgeç takılır. Yine bu ismin
      tecellisiyledir; şu koca güneş bizlere bir lamba ve soba, şu ay bizlere bir
      gece lambası ve takvimci ve şu yıldızlar dünya evimizin birer kandili
      olmuştur.
       
      Yine bu ismin tecellisi ile günahlar bağışlanır, kusurlar örtülür,
      kabahatler silinir ve bütün günahlar bir anda sevaba dönüştürülür. Bütün bu
      ihsanlar lütfu bol ve ihsanı sınırsız olan Rabbimizin lütfudur ve Latif
      isminin bir tecellisidir.
       
      Bu ismin tecellisi ile yeryüzü bir sofra ve bahar mevsimi bu sofranın bir
      gül destesi olur. Bu ismin tecellisi ile o kuru ağaçlar hayat bulur ve
      ellerini bizlere uzatarak Rabb-i Latif’in şirin nimetlerini bizlere sunar.
       
      Bu isimdir toprağı kazan gibi kaynatan ve her türlü bitkiyi bu kazanda
      pişiren… Bu isimdir zehirli bir böceğin eliyle bize balı yediren ve elsiz
      bir böceğin eliyle bize ipek gibi yumuşak elbiseyi giydiren…
       
      Bu isimdir; koyun, deve, keçi gibi hayvanları bizlere birer süt çeşmesi
      yapan ve develerden gemilere, atlardan fillere ve güneşlerden bulutlara
      kadar her şeyi bize itaatkâr kılan ve her şeyi bizim emrimize veren…
       
      Bu ismin tecellisiyledir şu sema bize bir bina ve şu yeryüzü bizlere bir
      döşek olmuştur. Dağlar birer direk ve bulutlar su ambarı olmuştur. Gece bir
      dinlenme vakti ve gündüz bir gezinti yeri olmuştur…
       
      Bu ismin tecellisiyle hastalar şifa, borçlular eda bulur. Her muhtaç
      ihtiyacına, her dertli dermanına bu ismin tecellisiyle kavuşur.
       
      Bu ismin tecellisidir şu âciz ve fakir insanı âlemlerin Rabbi olan Allah’a
      muhatap ve sevgili yapan. Dünyada O’na misafir ve cennette O’na dost kılan.
       
      Şu âlemdeki bütün güzellikler Latif isminin bir tecellisidir. Mahlûkatın bu
      kadar güzel olması, nakış nakış dokunması, rengârenk boyanması ve hikmetle
      tanzimleri Latif olan Rabbimizin güzelliği istemesinden ve lütfetmesinden
      kaynaklanmaktadır.
       
      Latif isminin “lütfu bol ve ihsanı çok olan” manasını anlatmaya ciltler
      dolusu kitap yazılsa yine azdır. Zira aldığımız her nefes bile bu ismin bir
      tecellisidir. Böyle devamlı lütufta bulunan Rabbimizin hangi nimetlerini
      sayarak bu ismin tecellisini bitirebiliriz? Rabbimizin nimetleri saymakla
      biter mi? İşte Latif ismi bu âlemde bu kadar geniş bir şekilde tecelli
      etmektedir. Kelebeklerden meleklere, çiçeklerden kuşlara kadara her mahlûk
      bu ismin tecellisi ile hayat bulmuş, varlık âlemine çıkmış ve sayısız
      lütuflara mazhar olmuştur. Onlarda görülen her ihsan ve her lütuf Latif
      isminin bir tecellisidir. Koca cennet bu ismin zayıf bir gölgesidir.
       
      Ey bize Latif ismiyle tecelli eden ve bizi nimetleriyle besleyen
      sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını,
      membalarını göster. Ve bizi saltanatının merkezi olan cennete celbet. Bizi
      bu dünya çöllerinde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada
      bize tattırdığın leziz nimetlerini orada da yedir. Bize yokluk ile ve
      lütfundan uzaklaştırma ile azap etme. Sana müştak ve müteşekkir şu itaatkâr
      kullarını başıboş bırakıp idam etme. Âmin!
       
      *2- Allah-u Teâlâ bütün gizli işlere vâkıf olan ve ilmiyle her şeyi
      kuşatandır.*
       
      Latif isminin ikinci manası, Allah-u Teâlâ’nın bütün gizli işlere vâkıf
      olması ve ilmiyle her şeyi kuşatmasıdır. Allah-u Teâla bu manayla da
      Latif’tir. İlmi her şeye nüfuz etmiştir. Hiçbir şey ondan gizlenemez. O
      bütün gizli işlere vâkıftır. Alenen yaptıklarımızı ve gizlediklerimizin
      tamamını bilir.
       
      Perdesiz güneşe karşı zemin yüzündeki eşyanın gizlenmesi mümkün olmadığı
      gibi, o Latif-i zü’l-Celal’in nur-u ilmine karşı eşyanın gizlenmesi de
      mümkün değildir. Çünkü her şey şuhud dairesindedir, her şeye nüfuzu vardır.
       
      Mahlûkatın icadı, intizamlı ve sanatlı vücutları, rızıkların yaratılması ve
      ihtiyaç sahiplerine vakt-i münasipte yetiştirilmesi ve şu âlemdeki intizam
      ve denge Cenab-ı Hakk’ın Latif olduğuna şehadet ettikleri gibi; varlıkların
      nakış nakış dokunması, birbirleriyle hikmetli münasebetleri,
      yaratılışlarındaki kolaylık ve suretlerinin farklılığı gibi daha birçok
      cihetler yine Cenab-ı Hakk’ın Latif olduğuna şehadet etmektedir.
       
      Dilerseniz şimdi Kur’an’a kulak verelim ve bu mana ile Latif ism-i
      şerifinin anlatıldığı bazı ayetlere dikkat kesilelim:
       
      “(Lokman oğluna): Yavrum, (yaptığın iyilik veya kötülük) hardal tanesi
      ağırlığınca olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa, Allah
      mutlaka onu getirir. Çünkü o latiftir, habirdir.” (Lokman, 31/16)
       
      “Sözünüzü ister gizleyin ister onu açığa vurun (fark etmez). Çünkü O,
      göğüslerin özünü bilir. O, yarattığını bilmez mi? O, latiftir, habirdir.”
      (Mülk, 13-14)
       
      Ey nefsim, işte senin böyle Latif bir Rabbin var ki, seni görür ve her
      gizli işini bilir. Değil fiillerin, hatıra ve hayallerin bile ondan
      gizlenemez ve saklanamaz. Her hâline muttalidir. Her an üzerinde galip ve
      her hâline şahittir. O hâlde nasıl olur da Rabbinden utanmaz ve türlü türlü
      günahlarla kendini ona arz edersin? Bir düşün… Her günahı işlerken Rabbin
      yanında. Seni görüyor ve seni biliyor. Bundan nasıl sıkılmaz ve o günaha
      devam edersin?
       
      Ya Rab! Sen Latif’sin. Her hâlimizi bilir ve her şeyimizi görürsün. Hiçbir
      hâlimiz ve işimiz hatta düşünce ve duygularımız dahi senden gizlenemez. Sen
      bizlerde gördüğün kusurları affet. Latif isminin tecellisiyle bizlerde
      gördüğün kusurları yine Latif isminin tecellisiyle yok et ve günahlarımızı
      silmekle bizlere lütfet. Bizler senin Latif isminin tecellisine çok muhtaç
      olan âciz, fakir, asi ve günahkâr kullarız. Biz kullarına hem dünyada hem
      de ahirette lütfunla tecelli et. Âmin!
      "Celal Çelik" <celal...@gmail.com>: Nov 13 10:56AM +0200

      *Nübüvvet ağacının gülü*
       
      <http://4.bp.blogspot.com/-9PYOHHIHKb0/VF4cby7cbpI/AAAAAAAAZP8/9k8ah9v6YYI/s1600/47703_147989278557586_2018595_n.jpg>
       
       
      Bir gün Efendimiz SAV Hz.Ali'ye sorar der ki;
      -Ya Ali Allah'ı seviyor musun? Evet Ya resulallah
      -Peki beni seviyor musun? Evet Ya resulallah
      -Peki eşini seviyor musun? Evet Ya resulallah
      -Peki çocuklarını? Evet Ya resulallah
      -Peki bunların hepsini bir kalbte nasıl yapıyorsun?
       
      Hz Ali beklemediği bu soru karşısında şasırmış ve cevap verememişti. Bunu
      düşünmem gerek diyerek oradan ayrılmıştı. Hz.Ali düşünceli bir şekilde
      dolaşırken eşi Hz.Fatıma düşünceli olduğunu fark ederek sorar.
       
      -Nedir bu halin ya Ali? der. Eğer bu düşünceliğin dünyevi kaygılardan
      dolayi ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok bu halin Rahmanî kaygılardan
      dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım." der.
       
      Hz. Ali, efendimizle geçen konuşmayı birbir Hz. Fatımaya anlatır. Hz.Fatıma
      durumu öğrenince tebessüm eder. Hz Ali'ye der ki; "Ya Ali babama git ve de
      ki;
       
      *"Kişi Allah'ı aklıyla ve ruhuyla sever, Peygamberimizi kalbiyle sever,
      Eşini nefsiyle sever, Çocuklarını sefkatiyle sever."*
       
      Hz. Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve Efendimizin yanına gelir.
      Hz. Fatıma'dan öğrendiklerini Efendimize anlatır.
       
      Efendimiz SAV cevabını alınca tebessüm eder. Ve der ki;
       
      *"Ya Ali bu bana getirdigin gül, nübuvvet ağacından koparılmıştır."*
      "birinci.tbmm" <birinc...@gmail.com>: Nov 13 10:25AM +0200

      [image: dersimli_kemal]
       
      YAVUZ HIRSIZ BİZİM EVDE YİNE AYNI GÖREVDE!..
       
      Yavuz hırsızın ev sahibini bastırması gibi, yol düşkünü Dersimli
      Kemal, Cemaat'in
      borazanı haline getirilmiş Halk TV'de, Süheyl Hoca'nın ihraç istemiyle
      disipline sevk edilmesini savunuyormuş!..
       
       
       
      Kobanili Kemal, partililerin Program ve Tüzük'e uymalarını, uymayanların
      partinin dışına çıkmaları gerektiğini söylemiş...
       
       
       
      Bu sözler çok doğru, aynen katılıyorum...
       
       
       
      Lakin, Dersimli Kemal, bu kuralın kendisine uygulanmasına razı değil!..
       
       
       
      Ayrıcalıklı olmak istiyor!..
       
       
       
      4 yıldır parti programını sistemli olarak çiğneyen Dersimli Kemal'in bizzat
      kendisidir: PKK açılımına destek veren ve ilk krediyi açan o değil miydi?..
       
       
       
      Terör örgütü PKK ile hükümetin müzakere başlatmasına itiraz mı etmişti?..
       
       
       
      İster Kemal, ister şakşakçılık yapanlardan biri, bize “TERÖRLE MÜZAKERE” yi
      programın neresinde bulduklarını açıklasınlar!..
       
       
       
      Gösteremezler...
       
       
       
      Çünkü tam tersine, CHP Program'ı “TERÖRLE MÜCADELEYİ” esas almıştır!..
       
       
       
      Programı değiştirmeden, programa aykırı söylem geliştirmek ve bundan ısrar,
      partiden ihraç nedeni olduğuna göre, İHRAÇ EDİLMESİ GEREKİN KİŞİ KEMAL
      KILIÇDAROĞLU DEĞİL Mİ?..
       
       
       
      Antalya'daki kampta, Selin Sayek Böke'ye okuttuğu, PKK açılımına ekonomik
      destek sağlayan “Ekonomik Yerellik” ve “Kalkınma Ajanslarının çalışması”
      CHP Programı'nın neresinde var?
       
       
       
      Yoksa daha önce Program'da CHP'nin ekonomi politikası yazılmamış mıydı?..
       
       
       
      PKK'nın “idari ve mali özerklik” elde etmesinin hukuki alt yapısını
      oluşturacak olan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın çekince
      konulan maddelerindeki çekinceleri kaldırmak, partinin hangi yetkili
      kurullarında kararlaştırıldı?
       
       
       
      İhanetten farksız olan bu sözler, CHP Programı'na uyar mı?..
       
       
       
      Ayn el Arap'tan (Kobani) sivil halkın tamamı Türkiye'ye gelmişken, terör
      örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD'ye yardım etmesi için, TSK'nın Suriye'ye
      girmesine olanak sağlayacak tezkerenin çıkartılmasını isteyen kimdi?..
       
       
       
      Sen Hey! Öcalan'ın Kemali!.
       
       
       
      Terör örgütü yöneticileri; Salih Müslim, Murat Karayılan ve Cemil Bayık'ın
      isteklerini dile getirmekle ne elde ettin? Öcalan'dan aferin mi aldın? Hani
      bir ara “anaların ağlamasın” diye bunları yapıyorum demiştin. Analar
      ağlamadı mı? 40 bin yurttaşımızın anasını ağlatan bu katillerin sözcülüğünü
      yapmak sana mı kaldı?..
       
       
       
      Sen onların suç ortağı değil misin?..
       
       
       
      Terör örgütü PYD için terör örgütü değildir diyen de sendin!..
       
       
       
      Hükümet, seçimlere gitmeden önce, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi içerisinde
      “Legal görünümlü illegal örgüt yapı” terimi koyarak, sırası geldiğinde
      Cemaat'i veya HDP'yı bu kavramın içerisine yerleştirerek, yargılayacakları
      belli değil mi? Hatta hükümet sözcüsü Arınç bile, “Çözüm sürecine merbur ve
      mahkum değiliz” diyerek ilk işareti verdi...
       
       
       
      Anlaşılıyor ki, PKK'ya duyulan nefretten siyasi olarak yine, onlar
      yararlanacaklar!..
       
       
       
      Bütün bu gelişmeler ortada iken, sen kalkıp Halkların Demokrasi Partisi
      (HDP) ile ittifaka girişiyorsun!..
       
       
       
      Bu ne kafasızlık, bu ne çapsızlıktır demezler mi adama?!..
       
       
       
      En sadık adamlarından Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özpolat, Hamburg'da
      CHP'nin HDP ile ittifak etmesi gerektiğini söylememiş mi? Bu konu dile
      getirdiğinde “Hayır öyle bir şey yok” demedin ki!.. Demek ki, senin isteğin
      üzerine böyle konuşuyordu...
       
       
       
      Şimdi çıkmışsın ortaya: Ulu orta; utanmadan, sıkılmadın ve arlanmadan
      PKK'nın sivil uzantısı HDP ile seçim ittifakı görüşmelerini başlatıyorsun!..
       
       
       
      Bütün bu eylem ve söylemlerin CHP Programına aykırı değil mi?..
       
       
       
      Hangi yolun yolcusu olduğun belli oldu.
       
       
       
      Def olup git partimizden!
       
       
       
      Belki de CHP'yi bitirmeden HDP'ye gitmemeye yemin etmişsin!..
       
       
       
      Dersim'in intikamını böyle mi almak niyetin?..
       
       
       
      Halep oradaysa arşın buradadır...
       
       
       
      Program (1)
      <http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcemilcan.gen.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F07%2FCHP-Program.pdf&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNH9pWjQQ5k8G69FBmTMGGUxNcRPdA>
      aşağıdadır,
      Tüzük (2)
      <http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcemilcan.gen.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F07%2FCHP-Tuzuk.pdf&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNFGLUmgfvq1f8KlAQfe9rlDlEetvA>
      de...
       
       
       
      Merak edenler okuyup baksınlar, bu yazı içerisinde bir tek hatalı sözüm var
      mıdır?...
       
       
       
      “Öcalan'ın Kemal'i”nin CHP ile kan uyuşmazlığı olduğu kesin!..
       
       
       
      Birkaç haini ile birlikte, Devleti kuran CHP'yi, PKK'nın tanıtım bürosu haline
      getirdiler!
       
       
       
      Sıkı ise Program'ı değiştirseler!..
       
       
       
      Sessiz sadasız CHP'yi PKK'nın alt birimi haline dönüştürdüler?..
       
       
       
      Sen Hey, Dersimli Kemal!
       
       
       
      Elinde Öcalan'ın 10 emri ile kapı kapı dolaşıp, terör örgütünü
      meşrulaştırmaya utanmıyor musun?..
       
       
       
      Bu hakkını sana hangi delege verdi?..
       
       
       
      Yoksa CHP tabanını, her söylediğini sorgulamadan kabul edecek budalalar mı
      sanıyorsun?..
       
       
       
      YOLUMUZDAN ÇEKİL, AKSİ HALDE EZİLECEKSİN!..
       
       
       
      DİPNOTLAR:
       
      (1) Program:
      http://cemilcan.gen.tr/wp-content/uploads/2014/07/CHP-Program.pdf
      <http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcemilcan.gen.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F07%2FCHP-Program.pdf&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNH9pWjQQ5k8G69FBmTMGGUxNcRPdA>
       
      (2) Tüzük :
      http://cemilcan.gen.tr/wp-content/uploads/2014/07/CHP-Tuzuk.pdf
      <http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcemilcan.gen.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F07%2FCHP-Tuzuk.pdf&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNFGLUmgfvq1f8KlAQfe9rlDlEetvA>
       
      <http://www.google.com/url?q=http%3A%2F%2Fcemilcan.gen.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2014%2F07%2FCHP-Tuzuk.pdf&sa=D&sntz=1&usg=AFQjCNFGLUmgfvq1f8KlAQfe9rlDlEetvA>

       
      Google Docs: Create and edit documents online.[image: Logo for Google Docs]
      <https://drive.google.com>
      ahmet dogan Simsek <ahmetdog...@gmail.com>: Nov 13 09:52AM +0200

      Yazının orijinal kısa yolu yazının altındadır.
      A.D.Şimşek
      Vaiz operasyonu BEKİR HAZAR
      Osmanlı'nın son dönemlerinde Mısır Hidiv'i olmak çok önemliydi.
      Mısır Valisi gibi gözüksen de, örtülü devlet başkanı gibi bir durum ortaya
      çıkıyordu.
      Fazıl ve İsmail kardeşti ve Mısır Hidiv'i Mehmet Ali Paşa'nın torunuydu.
      M.Ali Paşa'dan sonra iki kardeş Mısır Valiliği için birbirine girdi.
      Padişah Abdülaziz duruma el koydu, İsmail'i Hidivliğe atadı.
      İstanbul'da devlet kademelerinde yöneticiliğe çekilen Fazıl'ı öfke ve
      intikam ateşi sardı.
      Kardeşinden gelen 4.5 milyon sterlinlik gönül alma parası bile bu intikam
      duygusunu ortadan kaldırmadı.
      Büyük servetini imparatorluğu karıştırmaya adadı.
      Paris'e yerleşip, masonlarla bir araya geldi, güç birliği yaptı.
      Kendini Yeni Osmanlıların lideri ilan etti.
      İstanbul'dan gazeteciler çağırıp, onlara para dağıttı, Dolmabahçe SARAYI
      aleyhine gazeteler çıkardı. İşte onlardan biri de Ali Suavi'dir. Batı
      medyası da, Paris'te çıkan bu gazeteye eşlik ederek Osmanlı Sarayı'nı
      yerden yere vurdu.
      Fazıl'ın organize ettiği Türk aydınları "*Jeune Turquie*" Cemiyetini kurdu.
      Yani artık onlar Jön Türk'tü.
      İçlerindeki Ali Suavi, hiçbir eğitimi olmamasına rağmen çok ilginçtir
      *VAİZLİK *yapıyordu. Camilerde vaaz verip, iyi hatip olduğu için peşinde
      kalabalıklar buldu.
      İNGİLİZLER hemen ona yanaşıp, büyük destek verdiler, Dolmabahçe'deki
      Halife'ye karşı Ali Suavi'yi "*MÜCTEHİD*" ilan ettiler. Ona Evliyalık
      makamı tahsis ettiler.
      Zaten Ali Suavi de, Paris'te çıkardıkları gazeteden Fransızların bile
      rahatsız olması nedeniyle soluğu İngiltere'de almıştı.
      Artık o çok iyi bir İngiliz dostuydu.
      Hatta İngilizlere damat olacak kadar ileriye götürdü işi. Ve artık Osmanlı
      tahtında Sultan Abdülhamid Han vardı.
      Abdülhamid Han Ali Suavi'yi affedip Galatasaray Lisesine müdür yaptı.
      Bir İngilizle evliydi Ali Suavi.
      Eşi Mary'e de okulda görev verince, ortalık karıştı. Sultan Abdülhamid,
      *OKULU *Ali Suavi'nin elinden aldı.
      Sen misin alan?
      Ali Suavi'nin Jön Türk damarları kabardı.
      Nasılsa arkasında büyük güç, İngilizler vardı. Ve *VAİZLİĞİNİ *seveni de az
      değildi. 20 Mayıs 1878'de Çırağan Sarayı önünde küçük gruplar toplanmaya
      başladı.
      Derken kalabalık arttı.
      Başlarında *OKULU *elinden alınan, İngilizlerin MÜCTEHİD ilan ettiği *VAİZ
      Ali Suavi *vardı. "*Yürüyün Saraya*" deyince kalabalık kapıları zorladı.
      Nöbetçileri öldürüp silahlarını aldılar.
      Saray'dan Sultan Abdülhamid'in kardeşi Murad'ı alıp, "*Darbe yaptık. Yeni
      Padişah sensin*" dediler.
      Fransız Elçi François Georgian, kaleme aldığı "Sultan Abdülhamid" adlı
      kitabında bunu bir *DARBE GİRİŞİMİ *olarak yazar. "*Vaizin teşebbüsü tam
      bir OPERASYON'du*" der.
      Padişah'ın kardeşi Murad, "*Size alet olmam*" diyerek darbeye karşı çıktı.
      Ali Suavi sırtına silah dayayıp "*Eğer kabul etmezsen biz de seni zorla
      tahta oturturuz" *diye tehdit etti.
      Ordu devreye girdi, Vaiz Ali Suavi silahlı çatışmada öldürüldü ve darbe
      girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
      Sultan Abdülhamid bu *VAİZ OPERASYONUNDAN *sonra defalarca dış güdümlü
      darbe girişimi ile karşılaştı.
      Adamlar hiç durmaz hep saldırır.
      İndirene kadar!!!
      Aradan 100 yıl geçti...
      Bugün de değişen bir şey yok.
      Yukarıdaki olayın satır aralarına bakın, çok büyük dersler var ortada.
      Ve yine gelecekler. Hiç durmaksızın.
      Önemli olan biz ne yapacağız?
      Tarihten dersimizi alacak mıyız?
      Yoksa İngiltere'de seminerlere katılıp, GEZİ'ye koşan JÖN TÜRKLERİMİZ'in
      peşinden mi göndereceğiz çocuklarımızı.
      Dünyaca ünlü Alman gazeteci Udo Ufkotte'yi ağırladık Cumartesi akşamı
      *YAZBOZ*'da. "
      *İngiltere'de White Park'ta İngiliz istihbaratının gizli bir mekanı
      var.Oraya eğitime giden çok Türk gazeteci var*" diyordu.
      Evet Ali Suavi *VAİZ*'di ama onun da bir gazetesi vardı.
      Gazetelerle ve gazetecilerle gelirler, GAZ verirler hep.
      YENİ TÜRKİYE çıldırtıyor adamları.
      Onun içindir, Ali Suviler peşindeler içimizde.
      Bulmakta zorlanmıyorlar hiç!!!
      http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/bekirhazar/2014/11/13/vaiz-operasyonu
      hamza selcuk <hamza...@gmail.com>: Nov 13 09:50AM +0200

      Rahmeti sonsuz, merhameti sınırsız Allah’ın adıyla
       
      (O gün) cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=90> Cehennem
      de azgınlara apaçık gösterilir.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=91> Onlara:
      Allah'tan gayrı taptıklarınız hani nerede? denilir.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=92> Size
      yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? .
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=93> Onlar ve
      azgınlar oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=94> İblis
      bütün orduları da.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=95> Orada
      birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=96> Vallahi,
      biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=97> Çünkü biz
      sizi alemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=98> Bizi
      ancak o günahkarlar saptırdı.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=99> "Şimdi
      artık bizim ne şefaatçilerimiz var".
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=100> "Ne de
      yakın bir dostumuz".
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=101> Ah keşke
      bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=102> Bunda
      elbet (alınacak) büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
      <http://www.kuranmeali.com/ayetkarsilastirma.asp?sure=26&ayet=103>
       
      Şuara suresi 90-103
       
       
       
      *Sac tavını alır hamur biter,*
      *Ev düzenini alır ömür biter.*
      "Gülsev Eyüboğlu" <gulseve...@gmail.com>: Nov 13 09:48AM +0200

      Özgün ileti Sayın,
      Gönderen: Fehim Guler
      Tarih: 13 Kasım 2014 01:53
      Konu: Fwd: Fw: [HO73] Oy verin/ Atatürk'ü sevenler görev başına
       
       
       
       
      *Subject:* Oy verin/ Atatürk'ü sevenler görev başına
       
       
       
      Dunyanin 100 lideri yarismasinda Ataturk'u resmini tiklayin, cikan Atamizin
      Biyografisinde 5 sorunun cevabini 5 puanla verin ve SUBMIT kutucugunu
      tiklayarak oyunuzu gonderin.
       
       
      Oy verin/ Atatürk'ü sevenler görev başına
       
       
       
      LUTFEN OYUNUZU KULLANIN
       
       
       
      'Dünya Tarihinin 100 Lideri' oylamasında ATA'mıza oy verelim...
      Ankete katılmak için herhangi bir üyelik gerekmiyor...
      Sadece tıklamanız yeterli.
       
      Sayfa açılınca Atatürk'ün fotosunu seçip görselde ki ekrana gelince
      sağ taraftaki bütün seçenekleri 5. seviyeye getirip Submit'e tıklayın
       
       
      http://100leaders.org/leader-gallery
       
       
       
       
       
       
      __._,_.___
      ------------------------------
       
      Visit Your Group
      <https://groups.yahoo.com/neo/groups/HO73/info;_ylc=X3oDMTJmaGQ4NGxxBF9TAzk3MzU5NzE0BGdycElkAzE4NTc1NjA3BGdycHNwSWQDMTcwNTA4Mzc2NARzZWMDdnRsBHNsawN2Z2hwBHN0aW1lAzE0MTU4MjM0ODU->
       
       
      [image: Yahoo! Groups]
      <https://groups.yahoo.com/neo;_ylc=X3oDMTJlY2tnb2V0BF9TAzk3NDc2NTkwBGdycElkAzE4NTc1NjA3BGdycHNwSWQDMTcwNTA4Mzc2NARzZWMDZnRyBHNsawNnZnAEc3RpbWUDMTQxNTgyMzQ4NQ-->
      * Privacy <https://info.yahoo.com/privacy/us/yahoo/groups/details.html> *
      Unsubscribe <HO73-uns...@yahoogroups.com?subject=Unsubscribe> * Terms
      of Use <https://info.yahoo.com/legal/us/yahoo/utos/terms/>
       
      .
       
      __,_._,___
      DOKUNMAYIN BU ASLANA.doc

      metin atamer

      unread,
      Nov 17, 2014, 11:02:15 AM11/17/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      İhtiyaçtan
      Ne olduysa o sene 1969 da oldu, eşimle evlenmeye karar vermiştik . Bir ev tutmak olmazsa olmaz bir ihtiyaçtı. Her ne kadar babam evlenmem konusunda aynı evde oturmamızı şart koşmuştu amma, ayrı bir evde oturmak, kendi evinin reisi olmak başka bir duygu idi. Bir salonu olan ve bir yatak odası bulunan bir çatı katı tuttuk. Aslında kalorifer tertibatı vardı ama, kazanı olmayan bir  bina idi. Bir kömür sobası alıp koridora kurmuştum. Bütün bir ev bu soba ile ısınmaktaydı.  
      Hani derlerya ‘ ufacık, tefecik, bir oda, bir sofacık , yağsız aşım, kaygısız başım ‘. Evliliğimizin ilk yılını bu evde geçirdik. Her sabah erkenden kalkar sobayı yakardım. Ev küçük olduğu için hemen ısınırdı. Ev ısındıktan sonra eşim kalkardı. Benim sıkca seyahatlerim olurdu. Evde eşim yanlız olduğu zamanlar sobanın yakılması ona aitti. İkinci seneye geçerken eşim ‘ eğer çocuğumuz olursa ona oda gerekli ‘ diye ikaz edince bir çocuğumuzun olması gerektiğini anlamıştım.
      Bu nedenle bu ev bize az gelecekti. Hem bir odası fazla, hemde kalorifer tertibatı bulunan bir ev aramaya başladık. Bu tabii  bir ihtiyaçtan dolayı idi. İki yatak odası, bir salonu bulunan ve yine bütçemizin içinde bir ev kiraladık. İlk çocuğumuz bu evde dünyaya geldi. Mutluluğumuz bu çocuğumuzla daha bir pekişmişti.  
      Kısa zaman içinde ikinci çocuğumuz, kızımız dünyaya geldi. Evimizin çocuk odası çok geniş olduğundan, bu odaya iki çocuk karyolası sığdırmak kolaydı. Bir kusuru vardı, biri ağlayınca  diğeride ağlamakta idi. İki çocuğa bakabilmesi için eşime bir yardımcı arayışına geçtik. Bu nedenle  eve  yardımcı bir kız bulabileceğimiz bir semte taşımaya karar verdik.
      Bu da bir ihtiyaçtan taşınmaktı. Böyle bir semtte uygun bir daire kirasını karşılayabileceğimi düşündüm. Evi tuttuk ve taşındıktan sonra çok yakın bir yerden eşime yardımcı bir kız temin ettik. Burası bizim için çok değişik bir mekandı. Şehrin bittiği ve gecekondu mahallesi diye adlandırılan bir mekana taşınmamız tamamiyle ihtiyaçtandı. Bu dairede bir müddet oturduktan sonra  çocuklar büyümeye başlamış, erkek ve kız çocuğunun aynı odada kalmalarının sakıncaları üzerinde eşimle konuşmuştuk.  Neticede bizim iki yatak odasından üç yatak odası olan bir dairede oturmamız kaçınılmaz olduğuna karar verdik. Bir kez daha bir ihtiyaçtan meydana gelen mekan değiştirmek işi için, yeni tuttuğumuz bir daireye taşındık. Bu yeni mekanda üç yatak odası vardı . Eşimle biz bir odada , kızımın bir odası, ve oğlum da bir başka yatak odasında kalmaya başladı.
      Çocukların büyümesi ve gelişmesinde, kendisine ait bir odası olması ve bu odaya izinsiz girilmemesi ona şahsiyet vereceğini düşünmekteydik. Zaman içinde babamı kaybetmiştim, ve annem bir süre bizde kalması gerekmekteydi. Bu nedenle çocuklarımdan birisine ‘ Sen salonu kullan , senin odanda babaannen kalacak ‘ diye söylemem zordu. Bunun yerine anneme ‘ Seni salonda bulunan kanepede müsafir edeceğiz’ diye söylemeye dilim varmıyordu. Doğurmuş, beslemiş, büyütmüş ve şimdi oğlunun evinde bir köşede eyriti müsafir edilmesine gönlümüz razı olmadı. Eşimle düşündük, ‘’dört odalı bir eve taşınalım’’ dedik. ‘ Bir odayıda annem için düzenleriz ’  dedi eşim, Yıldız. Eşimle beraber aramaya başladık ve sonunda 4 odalı bir ev bulduk. Hemen vakit kaybetmeden oraya taşındık.  Bu taşınmamızda bir ihtiyaçtandı.
      Annemin günlük yaşantısındaki saatler hiç birimize uymadığından, bu taşınma bir ihtiyacı ortaya koymaktaydı. Validem kendisine bir oda tahsis edildiğini görünce sevindi, bizde çocukları yerlerinden etmediğimiz için mutluyduk. Zaman geçti çocuklar evlendi ve kendilerine ayrı birer ev açtılar.  Bu arada annemide kaybettik. Şimdi bu koskoca evde eşimle beraber oturmaktayız.
      Geçtiğimiz günlerde başlayan, siyasette konuşulan Ankara’da, Çankaya daki Cumhurbaşkanlığı köşkü vardı.  Şehre hakim bir tepede, Türkiye tarihinin yazıldığı bu 892 rakımlı tepede sırasıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren , Turgut Özal, Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer, ve Abdullah Gül bu mekana yerleşerek  Cumhurbaşkanlığı yaptığını izledik. Yüzlerce recep siyonlara ev sahipliği yapan bu mekana, Kasımpaşa’dan yeni gelen  kişi daha içeriyi bile görmeden  sığamıyacağını düşünerek, Ankara’nın Atatürk Orman Çiftliğinde, yüzlerce ağacı katlederek, 1000 odalı 30,000 metre kareye oturan bir SARAY yaptırmasını endişe ile seyrettik.
      Mahkemenin  Yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen inşaat durmamış, 860 lira maaşa mağdende kömür çıkarmak  için hayatını kaybeden insanların var olduğu bu ülkede, 1 milyar 400 milyon liraya yaptırılan bu saray için ‘’ İhtiyactan dolayı yaptırılmıştır ‘’ diye tanımlayan Cumhurun bu mekanda oturmasını  kabullenmek zor.
      Evliliğim sürecinde  gerçek ‘’ ihtiyaçtan ev değişikliği ‘’ yaptığım günleri hatırlıyorum, sonra bu Saray israfını gördüğümde aklıma hep Osmanlı Devletinin son dönemlerinde SARAY lar yaptırdığını, ve bu nedenle borçlanan Osmanlının üstüne  1856 da ‘’  Düyun-u Umumiye ‘’ nin çökmesini hatırlamaktayım  diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
      Metin Atamer     
      ihtiyau00E7tan.doc

      metin atamer

      unread,
      Nov 20, 2014, 4:13:38 PM11/20/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      Keşif
      Sizde benim gibi zaman zaman sabah kalktığınızda her şeyin değişmiş olduğunu görüp, hiç bir olumsuzluğun yaşanmıyacağı bir ülkeye bir sabah uyanmayı hiç özledinizmi. Ben çok özledim. Ülkemiz kalkınmakta olan bir ülke olarak Avrupa Birliğine kabul edilmeyi beklerken, Türkiye nin kalkınması için sadece para değil, ilimde gelişen, yatırımları olan  bir ülke olması kaçınılmazdır. Bakın Yunanistana Avrupada, ama Avrupalı değil.
      Araştırmacı dostlarımla üniversitede konuştuğum zaman ellerine hiç bir imkan verilmeden araştırma yapıp, tebliğ hazırlamaları istenildiğini duyduğumda inanamadım. Tıp dalında çalışan bilim adamlarımızda da aynı tedirginlik olması kabul edilmez bir gerçek olsa gerek.
      Şimdi bir sabah uyanmak istiyorum, Hukukun üstünlüğünü sağlayan hakimler tamamen tarafsızlıklarını belirterek değişik renkte cüppeler giymişler. Böylece mahkemeye gelip, yolsuzlukla suçlanan insanları sorgulamakta. Çağlayan’a sorarlar,  ‘’kolunuzdaki saatin bedeline ne ödediniz ? Elinizde buna dair bir belge varmı ?‘’  Bunun cevabı ne olabilir, ‘’ Hakim bey ben bunu bir hediye olarak kabul ettim.’’ Diyebilirmi. Tabiidir Türkiye de Osmanlıdan kalma hediye kabulü abartılmassa makul görülebilir. Hediye saatin bedeli benim kolumdaki gibi 200 lira değildir.
      Mutlaka bir Bakan a verilecek  hediyenin değeri bir miktar fazla olması gerekir. Amma ne kadar fazla olabilir. Bunun ibresini kim tayin edecek, onu düşünmemiz gerekir.  Bir tarihte bir işimiz vardı yabancılarla beraber. İhale komüsyonuna verilmesi için yabancılar bir paket içinde hediyeler getirmişlerdi. Paketi önce ben göreyim dedim ve açtım . Kutuların  içinden çok özel cep çakıları çıktı. Komüsyon başkanına bunları vermek için götürdüğümde azarlandım, ‘ihale sona ersin , sistem kabul edilsin, bu hediyeleri o zaman getirebilirsin ‘diyerek, rahmetle andığım Mehmet bey bana nasihatta bulunmuştu,.  
      Bu ülkede Mehmet beyler kadar Çağlayan beylerde olduğu bir hakikat. Böyle bir hediyeyi vermesi için REZA bey hangi önemli iş için söz almış olabilirki. Ben Bakan olsam böyle bir hediyeyi almayı aklımdan bile geçirmem.
      Bir Genel Müdürün evinde ayakkabı kutularının içinde milyonlarca yabancı para bulunmakta. Cumhuriyetin tarafsız yeni hakimi sorusunu hemen sorar : ‘’Bir banka genel müdürüsünüz, evde yastık altında, ayakkabı kutularında para saklamak konusunu, banka müsterileri yerine sizin böyle davranışınızı  nasıl izah edeceksiniz.’’ Banka genel müdürü kendi bankasına güvenmediği için bu paraları evinde saklar, diye  sizde düşünebilirsiniz. Evdeki kasalar belki yetmemiştir, onun yerine ayakkabı kutularının içine konulmuş olabilir.
      Paranın nereden geldiğini de söylemeye mezun olmayan bir insandan cevap beklemek ne kadar zordur. İşte Banka genel müdürünü bu hale sokan Bakanlar, adamı kurtararak bir başka yere yönetim kurulu üyeliği verirler. Yolsuzluk aslında kamu yararına çalıştığı öne sürülen ve Mahtumun vakfında olsa gerek. Böyle vakıflara para ve ayni yardım yaparsanız bu miktarları gelir değerlerinizden indirebilmek kanunen mümkün olmakta. Vakfın defterleri incelenmediği için, bu gelirler Myemmar yerine bir Siyasi partinin kasasına girmesi olası. Ne Siyasi partilerin defterleri kontrol edilir, nede Vafıkların defterleri. Bu nedenle bir cepten çıkan bir başka cebe sorunsuz girmekte.  Ortaya çıkan problemleri gidermek için siyasiler toplumun dikkatlerini hep başka yöne çekmekteler.  
      17 aralık tarihinden hemen sonra bir bakan çıkıp ‘’ Bana SerVekil söyledi bende yaptım, ‘’ diyebilecek kadar cesurdu, fakat aradan bir gün geçti, abanın altından sopayı görünce, söylemiş olduğu sözlerden geri dönerek ‘’ ben böyle bir şey söylemedim, söz söylenmişse benim değildir, Kasımpaşalıya ölümüne biat ederim,’’ demek cüretini göstermiş olduğuna şahit olduk.
      Aynı Turgut Özal taktiği ; At ortaya aptalca bir iddia , bırak millet tartışsın. Bu arada gündem kaynar diye düşünmekte bizim Cumhur. Herkes yazıp çiziyor, Amerikayı 1178 de Müslümanlar keşfetti diye. Bırakın Amerikayı , kanımca Kutuplarıda müslümanlar keşfetti . Orada da cami kubbelerine beyzeyen ‘IGLO’ adlı  buzdan yapılar bulunmakta. Hatta bu kubbelerin içinde minberi andıran yerlerde olduğunu iddia etmek yalnış olmasa gerek.
      Şuna mutlaka inanalım: Ampulüde bizim ülkeden birilerinin icat ettiği söylenebilir, hatta AKP li olduğunu kabul etmemiz gerekir. Amlemlerinde bile bu ampul bulunmakta. BOHR teorisini bulan aslen Niğde’li bir müslüman mütedeyyindir ve Bor da doğmuştur. Teoride hidrojen olduğu için BoHr diye adlandırmış olmalıdır. İcatlarda bu teorileri çoğaltmak mümkün.
      Aya ilk ayak basan astronotta Müslümandı, çünki uzaydan Nemrut dağlarındaki Hazreti Nuh’un gemisinin kalıntılarını görmüş olduğunu söyleyip bir kaç defa Adıyaman a geldiği bir gerçektir.  Biz hala her fırsatta bir cami yapıp, hem imamlara hemde hatiplere iş sahası açmaya çalışmaktayız. Çünki bir roket fırlatarak kuyruklu yıldızın üzerine bir uydu yerleştirmek, bilimle uğraşan insanların işidir, bunun yerine uhrevi hutbe okuyup, gidişatı tanrıya bırakacak hazretlere ihtiyaç var. Üzülerek söyleyim  ‘Türkiye nin gidişatı hiçte içaçıcı değil’ asıl gerçek budur diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
      Metin Atamer 
      Keu015Fif.doc

      metin atamer

      unread,
      Nov 26, 2014, 9:06:24 AM11/26/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      FITNAT
      Ne kadar da pişkin insanlar var bu dünyada. Hani anadoluda bir tabir vardır, ‘KAVRUK’ diye, işte bu insanlar yeteri kadar kavruklar. Nerede bir açmaz ortaya çıksa, bu izahı mümkün olmayan duruma  hemen bir kulp bulan hazretler, kazı yanmadan çevirmekteler. Hani burada KAZ kim oluyor bilemiyorum. Bence bakanlar kurulumu olur,  Eğitimle ilgilenen Bakanlık mı olur, veyahut Türk Dil ve Tarih Kurumu mu olur bilemiyorum, Bir Kurum oturup ‘Akil İnsanları ‘ toplayıp bir düzenleme yapmaları gerekmekte.
      Bu düzenleme kanunlamı olur, yoksa bir yönetmelikle mi olur onu bu günden kestiremiyorum, amma bizim acilen FITRAT enstütüsü kurmamız lazım.  Hani kimileri yalnış anlamakta, ilk okulda bir hocam vardı ismi FITNAT dı, olurya bu enstitüde FITRAT yerine Fıtnat da araştırılabilir. Çünki bu kelimede arapçadan gelmektedir ve ‘anlayışlı - zeki’ anlamına gelir. Kurulacak kurum hangi meslek gurubunun, hangi riskli çalışması FITRAT’la izah edilir ve bu neleri içerir diye detaylandırmalı. Her mesleğin tarif edilen çalışma koşulu için, içindeki durumlarında neler fıtrat kapsamına alınmalı, bu konu mutlaka tartışılmalı. Akil insanların içindede çeşitli meslek guruplarını temsil eden kişiler mutlaka bulunmakta. Nede olsa neyin FITRAT kapsamında mütalaa edilir, bunu işaret etmeliler.
      Bir doktorun hasta yakınları tarafından darp edilmesi Fıtrat bölümlerinin, Doktorlar alt bölümünde işaret edilmeli. Konu bir işçi ise, güvencesiz çalıştırılması neticesinde hayatını kaybederse, buda Fıtratla izah edilmeli . Bir öğretmen ücra köyde mesleğini yaparken, Muhtarın bebesi tarafından bıçaklanması, bu mesleğin Fıtrat’ına girmeli.  Bir mühendisin patronunun baskısı ile bir inşaatta malzemeden çalma yolu ile tasarrufa gidiyorsa, netice olarak binanın çökmesi halinde içerde hayatları kaybolan insanların Fıtrat ında bunlar yazılmalı.
      Maden ocağında elverişsiz koşullarda çalışan işçilerin, göcük içinde kalmaları da FITRAT ta olmassa olmazların içinde zikredilmeli. Hafriyat yapılan bir yerde çalışan işçiler toprak altında kalmaları, onların fıtratları arasında ayrı bir bölümde incelenmesi gerekir. Yılda 264 bin kazada sürcüler  hayatlarını kaybetmekteler. Bunların bazıları sürücüden kaynaklanan kazalar, bazıları ise yol yapımdaki teknik hatalardan oluşmaktadır. Fakat bunların hepsini araç sürücüleri fıtratı başlığı altında mütalaa etmek gerekir. 
      Bina inşaatlarında ayrıca asansörle iniş ve çıkışlarda  kullanılan kabinin düşmesi neticesinde işçi ölümlerinde bu fıtratların sıralanması ve konu edilmesi gerekir. 
      Ayrıca ANA başlık olarak  sadece kadınları konu alan bir bölümde ‘’Kadın Fıtratı ‘’ olarak  dizilmesi gerekir. Evlilik içinde kadına şiddet bir Fıtrat Başlığı olabilir, erkekler tarafından zorla tecavüze uğrarlarsa, bu başka bir Fıtrat konusu olmalı. Erkekler tarafından horlanması ve başlarının bağlanmasıda bu Fıtratların içinde yer alması şarttır.
      Bu kadar mezalime uğrayan kadınların istenmiyen gebelikte tek sorumlu tutulması, ayrı bir Fıtrat konusu alt başlığı içinde mütalaa edilmeli. Burada mevzu olan sadece kadınlara karşı yapılan eşitsizliğin ötesinde, çalışma alanlarında erkeklerden çok daha verimli olsalarda, bazı görevlere bayanlara şans tanınmaması, cinsiyet Fıtratında incelenmesi gerekir.  
      Konuya bir başka açıdan bakılırsa, ERK’in elinde olan kesimin yaptığı yolsuzluklar, kutularda destelenen paralar, doğayı katletmek, yargının verdiği durdurma kararına rağmen saray yapmak gibi konular, değişik FITRAT başlığı ile bu enstütüde konuşulmalı ve  ele alınmalı. Fakat hiç kayda geçmemeli.  
      Velhasıl bu konuları kaleme alacak FITRAT Enstitüsüne mutlaka bir imam hatip mezunu mütedeyyin, Hittler vari bıyıklı birisinin atanması gerekir.  Nede olsa Fıtratı tarif edebilecek mantıkta olabilir.  Nasıl Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun başınada bir imam hatiplinin getirildiği gibi, böyle ehil FITNAT lı insanlara ihtiyacımız var diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
      Metin Atamer 
      FITNAT.doc

      metin atamer

      unread,
      Dec 4, 2014, 7:04:50 AM12/4/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      KİMLİK
      Geçtiğimiz hafta İzmir’de bir mahkeme çok önemli bir karar yayınladı.  Görsel medyada dinlerken ağzım açık kaldı. Aslında benim çok ilgilendiğim, hatta konu hakkında  bir roman bile yazdığım ‘’ kadına şiddet ‘’ konusunu kapsayan haberi duyunca hayretler içinde yanımdaki arkadaşlara sordum. ‘’ Sizde benim duyduğumu duydunuzmu? ‘’ Evet onlarda duymuştu.
      Bu günlerde yeni bir romana başlıyorum , aslında bütün dünyada oluşan yeni oluşumlarda, değişik ülkelerde yaşayan insanların yer ve vatan değiştirmelerini konu almakta. Yeni gittikleri yerde yabancı, terk ettikleri ülkeleri bile kendilerine ecnebi bir durumda yaşayan insanlar demek doğru olmayabilir. Çünki erkek eğemen dünyada , erkeğin çevreye uyum sağlamaları yanında bocalayan bir kadının uyum sağlaması son derecede zor olduğunu kabul etmemiz gerekir.
      Hele din baskısı veya mahalle baskısından kurtulup bir başka ülkede yeni bir düzen kurmak, kabul edilmesi güç bir uğraşı olduğuna inanırım. Hani yıllar önce Türkiye den işçi adı altında çeşitli Avrupa ülkelerine giden Türk vatandaşlarının düştükleri bilmem kaçıncı sınıf vatandaşlık  hali gibi bir şey. 1960 lı senelerde Almanya ya işçi olarak giden ve inanılmaz güçlüklerle para kazanıp ailesine gönderen neslin, şimdi yaşayan üçüncü nesli, Almanya da önemli görevlere gelmekte. Yani bir göçün üçüncü nesli ancak yaşamda istediği ortamı bulmakta.
      Şimdi ise Türkiye’ye gelen göç, güney komşularımızdan ve genelde Arap olan bu ırk , kendi yaşamlarını geldiği ülkeye getirmeye çalışmakta. Gaziantep başta olmak üzere hem güney illerimizde, hemde  büyük şehirlerimizde hayatı olumsuz etkilemekte. Yollar boyunca trafik işaretlerinde dilencilik yapan yüzbinlerce okul çağına bile gelmemiş çocuklar, hem kendi hayatlarını tehlikeye atmakta,  hemde araç kullanan insanların tehlikeli durumlara sokmakta olduğunu izlemek, bizlere endişe vermekte.
      Neresine bakarsanız bakın, göç almış bu şehirlerde toplam tam olarak bilinmemekle beraber 1.7 milyon insandan bahsetmekteyiz. Bunların yarısı bile 18 yaşın üstünde değil. Kimisi varlıklı, kimisi ise yoksul. Varlıklı olanlar kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışmakta , yoksul olanlar ise hepimizin gözünün önünde yaşamlarını sürdürmekte. Şimdi bu insanlara kimlik kazandırmak , konusunun altında birçok gizli emel saklı olabilir.
      İnsani boyutunu Arap dünyasında kendi ırkı bile düşünmezken, Siyasi liderler inanılmaz bir hesap peşinde koştukları muhakkak. Bu göçmenlerin geçmişleri ile ilgili hiç bilgimiz olmadan, yerleşik duruma geçmelerini kabul etmekteyiz. Bu durum halk tarafından algılanmakta, fakat hesabın faturasının ne zaman, ve kimin önüne çıkacağından habersiz seyretmekteyiz. Aslında bu insanlarda  kaçtıkları ülkelerinde tanınmaktan korkmaktalar. Dünya ise bu olayları seyretmekle yetinmekte, yükün paylaşılma girşiminde bulunmamakta.
      Ülkemin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına şiddet konusunda kanun, doğru olabilir ancak burada bir konu iyi incelenmesi gerekir. Kadına şiddetin varlığını  peşinen  kabul etmekteyiz.  Göç ile sınır komşumuzdan gelen insanlara da tatbik edilirmi bilmiyorum.  6284 sayılı kanun kapsamında  İzmir de bir mahkeme bir bayan ile ilgili aldığı karar şu konuları içermekte:
      ‘’Mahkeme, genç kadının süresiz olarak kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulması, kimlik ve diğer bilgi belgelerinin değiştirilmesi, vergi, nüfus cüzdanı, sosyal güvenlik bilgileri ve kayıtlarının değiştirilmesi, nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı ve diploma gibi her türlü ruhsat ve resmi belgelerin değiştirilmesi, devam etmekte olduğu eğitim öğretim kurumunun değiştirilmesi ve fizyolojik görüntüsünün estetik ve cerrahi yolla veya estetik ve cerrahi yol gerekmeksizin değiştirilmesi ve buna uygun olarak kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesine karar verdi.’’
      Bu kararı mahkeme verirken bir malumu tasdik etmekte . Ülkede Hukuk ve kanunun  tartışılır durumu ve insan hayatını korumakla görevli olan Devlet, bu görevde aciz olduğunu ilan ederek şunu söylemekte:  ‘’ bunu ben yapamıyorum, vatandaşım git eşkalini değiştir , masrafı neyse ben öderim ‘’ demekte diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
      Metin Atamer 
      Ku0130MLu0130K.doc

      metin atamer

      unread,
      Dec 15, 2014, 3:21:25 AM12/15/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      Medeni Aziz bey,
      Aslında Medeni Aziz beyin adı Medeni değildir. Medinede doğduğu için kendisine Medeni lakabı takılmıştır. Hani Nasibin Mehmet Efendi gibi. Asıl adı Mehmet tir, Nasib’ in erkek kardeşi olduğu için Nasibin Mehmet denilmiştir. Muhterem bir insan olan  Aziz beyin  Istanbulda bestekar olarak  vermiş olduğu Türk Sanat Musikisi eserleri, bu gün hala beğenilmektedir. Bir çok radyolarda onun eserleri ses sanatçıları tarafından okunmaktadır. Bazı eserlerini bende çok severim. Kendisi neden Medineli değilde Medeni olarak anılır bilmemekle beraber, vermiş olduğu eserleri dinlerken kendisinin ne kadar Medeni olduğunu anlamak mümkündür.
      Aziz efendi 1842 yılında dünyaya gelir, hemde Medine’de.  Yani benden 100 sene evvel bu garip dünyaya gözlerini açmış olduğunu biliyoruz. Aziz efendi Babasının vazifesi dolayısiyle önce Edirne’ye, daha sonra  Istanbul göç eder, bu nedenle Medeni olduğu muhakkak. Çünki Atatürk ün de işaret ettiği gibi batı medeniyetinin kapısı olabilecek Istanbul’a gelir. Medineli bir insan için Istanbul, mahalle baskısından kurtulma adına bir Batı medeniyeti şehridir. Hoş bu gün gelinde görün Istanbul’u, yaşanması zor bir şehir haline getirdik .  Ben bile bu şehirde dolaşırken üzülüyorum.
      Geçen günlerde bir Alış Veriş Merkezi yapılırken ortaya çıkan Bizans dönemine ait bir lahitin üstü örtülüp, beton dökülmesi olayı son anda önlenmesi, toplum kadar benimde çok dikkatimi çekti. Hani duyarlı insanlar olmasa, AVM inşaatı gecikmesin diye, bu çok kıymetli tarihi hazine, beton altında kalacak, kimsenin haberi olmayacaktı. Aksarayda Bizans Saray kalıntılarının üzerine Otel inşaatı yapılması gibi bir şey.  Yine benzer bir durumda Macaristan’da bir inşaatın temel kazısında Cengiz Han ın mezarına benzer bir Lahitin bulunması ile inşaat durmuş, etrafı açılmış ve arkeologlar çağırılıp inceleme yapmaları istenmiştir.
      Bakarmısınız Şaman kökenli bir Avrupa ülkesi, asırlarca zulm gördükleri Avrupada , horlandıkları bir konuda bir ufak bulguya eriştiklerinde buna sımsıkı sarılmaktalar. Yıllar boyunca Macar halkı ŞAMAN oldukları için Avrupa halkından zulüm görmüş, her ne kadar Şaman olmalarını kalplerine gömselerde, ona sahip çıkmalarına çok saygı duymaktayım. Biz ise Macarların gösterdikleri direnci göstermeye çok çalışmamış, başaramamış, daha sonra lanet olsun bu Araplara diyerek Şaman olmayı bırakıp din değiştirmişiz. Şaman olan Türk toplumu Arapların baskısı ile Müslümanlığı kabul etmiş ve bu uğurda binlerce can vermiştir.
      Aslında bizim anladığımız müslümanlıkla, Arapların, dolaylı olarak Arap olmayan toplumlara dayatmaya çalıştıkları müslümanlık arasında fark olduğunu kabul etmemiz gerekir. Araplar Kuranın tercüme edilip bütün halk tarafından özümlenmesini istememekte. Hatta bunu bizim ülkemizde her türlü vasıtayı kullanarak  yapmalarını izlemek, Medeni insanları derinden yaralamaktadır.
      Adının önüne ünvan koyarak ekrandan topluma hitap eden insanlar, dinin hassas taraflarından cahil halka  öyle anlatmaktalar ki, insanın dinlerken kanı çekilmekte. Anlattığı  olaylarda sanki aynı yerde görgü şahidi imiş gibi aktarmasını dinleyen saf yurdum insanı, hayranlıkla izlemekte: ‘’ Peygamber efendimiz kapıyı açarak gelen bedeviye ‘’ Hoş geldin allahın kulu ‘’ dedi. ‘’ Buyur bir kenara iliş, sana içecek bir şeyler vereyim’’ diye hitap etti. ‘’  Bunu vatandaşa görgü şahidi olarak  anlatması,  vatandaşın en alt seviyeden aldatılmasını görmekteyiz. Yurdum insanı  en üst seviyedende başka türlü aldatılmakta olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Hani utanmasalar, 1400 lü senelerde Hiristiyan aleminde Kilisenin  yaptığı gibi, mütedeyyin halkıma cennetin  anahtarını bile satmaya kalkacaklar.
      Biz  Şaman kökenli insanlar olarak, baskı altında kabul ettiğimiz Müslüman dini, ‘arapçayı kimse anlamasın biz yorumlayalım’ diyen ulama takımının,  halka ‘bize tabi olun ‘ mantığı ile dayattırılan yaşamın, doğru temellere orturması gerekir. Bu nedenle din konusu ticani kılıklı meczupların kontrol ettiği bir kavramdan, bilimsel anlatılan bir olguya dönüşmesi en doğru iştir. 
      Medeni Aziz Efendi Edirne ve Istanbul da kaldığı süre zarfında yüzlerce beste yapmıştır. Latif Ağa nında  talebesi olan Aziz efendi, hocası gibi dergahta çile çekmediği için Efendi lakabında kalmış Dede ünvanını alamamıştır. Aziz efendi hangi dergaha gittiği tam olarak bilinmesede Tophane dergahına devam ettiği söylenir. Enderundaki yaşamı döneminde Latif ağa gibi cariyelerden Safa hatuna gönlünü kaptırmışsada, bu aşk onu Enderundan uzaklaşmasına neden olmuştur.
      Usul Aksak Semai,  Makam Hüzzam Beste Medeni Aziz Efendi,
                   Kerem Eyle Mestane Kıl Bir nigah Şarab İç Süzülsün O çeşm-i Siyah Bu Bezm-i Safa dır gel ey Ru-yi Mah Şarab İç Süzülsün O Çeşm-i Siyah
      Metin Atamer
      Medeni.doc

      metin atamer

      unread,
      Dec 29, 2014, 3:53:10 AM12/29/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      SEABORGIUM
      Hayatım boyunca unutamadığım bazı olay ve kişiler vardır ki benim yaşamımda  önemli rol oynarlar. Bunlardan biri rahmetle andığım, Türkiye nin kuruluşunda büyük emeği geçmiş, hatta Türk siyasi tarihinde önemli kilometre taşı olduğuna inandığım Milli Şef  ismi ile anılan İsmet İnönü dür. Delikanlı çağlarımda  yazları İsmet İnönü Heybeliada’ya geldiğinde,  meşhur ÇİVİLEME  sini yapar, bizlerde onun etrafında halka oluşturur, yüzerdik. Ankara da Ayten sokakta ki evine çeşitli  vesilelerle ile bir kaç kerre gittiğimi hatırlarım. Hatta beraber çektirdiğimiz bir resmide bana imzalayıp vermişti. 
      Üniversite yılllarımda oğlu ERDAL İnönü de hocam olmuştu. Üniversiteden sonra kimi zaman Heybeliada da yürüyüş yaptığımız büyük turda karşılaşır, sohbet ederdik. Fizik konusunda bütün dünyanın saydığı bir bilim adamıydı Erdal İnönü. Bir süre çevre baskısı ile siyasete atılan Erdan İnönü, devamlı tebessüm eden simasıyla muhalefe pek de yakışmamıştı. Türkiye’de  örnek alınması gereken  bir adımı atarak  siyaseti bırakmasını bilen tek kişi olarak görmekteyim.  
      Yine Fizik konusunda araştırmacı bir sima olan Prof. Feza Gürsoy da hocamız olmuştu. Eşi Suha hanım da bizlere bilim tarihi okutmuştu. Onları tanımaktan büyük mutluluk duymuştum.   
      Üniversiteye başladığım ilk yıl kimya dersimize gelen bir bayan vardı ismi Mutena Ülkü. Biz kimya konusunda temel bilgileri ondan almıştık. Daha sonra kendisi Marshall Boya kurumunda önemli bir göreve çağırılmış, bu nedenle Üniversiteyi bırakmıştı. Yaşamımda onu da tanımaktan çok gurur duymuştum. Periodik tabloda elementlerden bahsederken geçiş yani ‘’transition ‘’ elementlerini anlatmış, bulunamayan elementler için  ‘’ Bu elementleri bulmak için bir çok bilim adamı çalışmaktadır’’ diye bize kısa da olsa bilgi aktarmıştı. 105 atom numaralı elementin Hahnium olarak  tabloya gireceğini o tarihte  anlatmıştı. Hatta 106 atom numaralı elementinde bulunabileceği konusunda bilgi vermişti. 
      Kızımızı 1990 senesinde talebe değişimi programı içinde, Amerika da bir sene  lise son sınıfı okuması için 16 yaşında tek başına göndermiştik. Bu gün bir ikinci kızım olsa gönderirmiyim, bilmemekle birlikte, bir insanın ikinci bir lisanı olması için bazı fedakarlıklara katlanması gerektiğine inanırım. Çok müstesna bir ailenin yanına gitmişti kızım, John Seaborg ve eşi Sheila, kızıma bir sene anne ve baba olmuşlardı. Kızım geri döndükten sonra, bu aile ile bağlarımızı hiç koparmadık. Hatta kızımın düğününde gelen müsafirleri üç aile yan yana durarak karşılamıştık. Kısa bir süre önce John kalp ameliyatı geçirmiş, bir kaç damarı değişmişti. 80 yaşın üzerinde olan bu aileye moral vermek adına, noel kutlamaları ve kilisedeki ayinlerine katılmak için Kanada sınırındaki Menominee kasabasına eşimle gittik.
      Kasabanın ileri gelen aileleri ile bu ayinde bir araya geldik. Bizim onlara, çocuklarımıza bir sene anne ve  babalık yaptıklarından şükran duygularımız vardı. Kilisedeki ayin sonrasında Mimar olan John Seaborg un çalıştığı ofiste bir masanın üzerinde bir yayın gördüm. Üzerinde Dr. Glenn T. Seaborg  yazmaktaydı.  19 Nisan 1912 de Ishpeming de doğan Glenn Teodore Seaborg’un kendi adı ile anılan bir Bilimsel Araştırma Entitüsü  vardı. 1974 senesinde bir sentetik elementin atom numarasının 106 ve yarı ömrü ise 1.9 dakika olarak bulunup tesbit edilmişti. Dünyaca ünlü Berkeley laboratuarları bu elementin adının SEABORGİUM olarak kaydedilmesine, Dr.Glenn Teodore Seaborg‘un bilime olan katkısının böyle anılması adına karar vermişti. Dr. Glenn Seaborg , dostumuz olan John Seaborg la kardeş çocukları oladuklarını öğrenmekten mutlu olmuştum.
      Periodik tablodaki 106 atom numaralı element ‘Sg’ adının kaynağı olan Glenn T. Seaborg, 25 Şubat 1999 da hayata veda ederken yazdığı 23 kitap, 500 den fazla tebliğ, doktora vererek yetiştirdiği 50 den fazla bilim adamı, 1951 senesinde  McMillan ile müşterek kazandığı kimya dalında  Nobel ödülü ile kurduğu bilimsel araştırma enstitüsü ve sayılmayacak kadar çok bilime katkısı olan bu müstesna bilim adamı ile tanışamadığım için üzgünüm. Ancak aynı paralelde özel bir insan olan John Seaborg ve ailesini  tanımaktan çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim.
      Toplum olarak insanlar nelerle uğraşmakta, biz ise nelerle boğuşmaktayız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
       
      Metin Atamer 
      SEABORG.doc

      metin atamer

      unread,
      Dec 31, 2014, 5:09:55 AM12/31/14
      to Turkiye-i...@googlegroups.com
      VASİ
      Siz hiç benim eşimi tanıdınızmı ? Tanımadıysanız kaybınız çok, tanıyanlar bilir, eşim kendine has bir karakteri olan özel bir insandır. 1963 senesinde kendisini otobüs durağında tanıdığımdan bu yana dünyam değişti. Peşinde çok koşup, 6 sene sonra nikah masasına razı edinceye kadar çok zorlandım. Eşimle çarşı pazar alış verişe çıkmak çok zevklidir. Çarşıda gezerken bir dükkana girer, tezgah üzerinde duran kumaşlara hemen elini atar. Kumaşı  başparmağı ile işaret parmağı arasına alıp ileri geri hareket ettirerek tezgahtara sorar:
      -                Bu kaça ?
      Tezgahtardan cevabı alır ve bir sonraki soruya devam eder. Bazen tezgahta duran ve giysi parçalarını orada inceleyen bir başka bayan müşteriye  :
      -                Bu kaça ? diye soru yöneltince bayandan cevap gecikmez.
      -                Bende sizin gibi müşteriyim, der bayan, ve ben hemen atılıp bayana,
      -                Olur böyle şeyler, kusura bakmayın , derim.
      Bazen ise elindeki giysi parçasının fiyatını aldıktan sonra tezgahtarın elindeki her hangi bir giysiyi göstererek:
      -                O kaça?  diye  sorusunu devam ettirir. Ben ise hemen atılırım :
      -                Hanım, Fenerbahçeye futbolcumu alacaksın bu ne, O kaça Bu kaça habirem soruyorsun ?
      Diye itiraz ederim kimi zaman. Hani bir tarihte Nijerya lı bir çok futbol oyuncusu, Türk futbuna, Afrika dokunuşu getirmişti ya. Bunlardan bir tanesi Okocha  diğeri ise Amokachi idi.  Onların oynadıkları futbola hayran kalırdım.  Topu akılları ile oynarlar, boş yere koşup kendilerini yormazlardı.   
      Yurt dışında eşimle alış verişe çıkmak inanılmaz keyifli olur. Türkiye’deki gibi çarşıda gezerken , gayri ihtiyari bir tazgahın önünde durur ve eline aldığı herhangi bir eşyayı tezgahtara göstererek :
      -                How much money?
      Eğer tezgahtar ederini hemen söylerse, konu bir başka parça ile devam eder. Yok sorulan soruya tezgahtar bir soru ile cevap verirse işte o zaman iş karışır :
      -                Do you ask for this in red or in Bule color ? dediği anda iş sarpa sarar. Cevap
             gecikmesiz hemen gelir eşimden :
      -                Yes , der.  
      İşte benim rolüm burada başlar.  Çünki çok kibar olan tezgahtarlar, bir müşteri ile işini bitirmeden bir başka müşteri ile ilgilenmez, ve diğer müşteriler sıralarını sabırla beklerler.  Rahmetli annemde böyleydi. Hani derlerya gelinler kaynana toprağından olur diye, işte bir güzel örnektir eşim. Annemle beraber evde konuşur, bir akşam yemeği için Balık Lokantasına giderdik.  Garson dakika sektirmez, hemen tepemizde biter:
      -                Bu akşam size ne ikram edebiliriz? Diye sorusunu alınca annem hemen atılır:
      -                Ben pirzola isterim, ama yumuşak olsun, dişlerim pek iyi kesmiyor da .
      Diye konuşunca, duruma yine ben müdahale etmek zorunda kalırdım. Biz balık yerken, annemede yan lokantadan pirzola getirttiğim çok olmuştur.
      Geçen hafta yurt dışında bir otel asansöründe eşimle konuşurken asansörün içinde bulunan bir başka ailenin 17-18 yaşlarındaki oğlu bana hitab ederek :
      -                Hangi ülkedensiniz, diye sorunca kendisine Türkiye’den olduğumuzu söyledim. İkinci sorusu ise :
      -                Crook Erdoğan ne yapıyor, diye ikinci bir sorusu ile muhattab oldum,
      -                Sizinki ile aynı paralelde davranmakta, diyerek geçiştirmeye çalıştım, amma zaten asansörde giriş katına gelmişti.
      Bu gezimin sürecinde Amerika da bir kaç konunun çok hassaslaştığını izledim:
      1.     Amerika da işsizlik çok yüksek sınırda olması, tüketim ekonomisine dayalı bir Pazar olan ülkede, işsizlik  konusu insanları tedirgin etmekte.
      2.     Vasat Amerikalılar, petrol fiyatlarının düşüşü ile, tek eğlenceleri olan otomobillerinin yakıtlarında elde ettikleri fiyat indirimi, onları sevindirsede, pek mutlu değiller,
      3.     Siyah ve Beyaz Amerikalıların arasında yaşanan Polis Devletinin sonucu olduğuna inandığım, Polisin sebep olduğu silahsız Zenci öldürülmelerine, ülkede ciddi tepki oluştuğunu izledim . İspanyol asıllı bir beyaz Polis memurununda NewYork ta öldürülmesine bütün Devlet, bir sonraki gün yapılan törene gelerek gövde göstermelerini, sokaktaki siyah ırk çifte standart olarak görmekte.
      4.     Bir başka gözlemim ise Amerikada önümüzdeki 15-20 sene içinde konuşulan lisanda inglizce yerine ispanyolca hakim olursa kimse şaşırmasın. Ülkede bir çok yerde İnglizce den çok İspanyolca konuşulduğunu gördüm.
      Türkiye de  ‘ Askeri Vesayet ‘ cümlesini ciklet gibi her vesile ile çiğnedikten sonra sivil iktidar, kurguladığı sivil darbe neticesinde, vesayeti yerleştirip ve bilhassa Polis Devletinin oluşturulması neticesinde bizde yukardaki sorunlarla yoğun bir şekilde boğuşacağımızı düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.  
      Metin Atamer  
      VASu0130.doc
      Reply all
      Reply to author
      Forward
      0 new messages