ŞAH KOMUTANLIK!!
MEYDAN SAVAŞININ “STRATEJİK DERİNLİĞİ!!”
İktidar seçimlere az bir zaman kala Ülke toprağını
terk olarak yorumlanacak, kendi seçmenlerinin bir bölümünü küstürmeyi göze
alarak bile bile bu riske niye girdi? Neden bu kadar tepkiyi göze aldı?
ŞAH – FIRAT OPERASYONU, NEDEN
ŞAH – MAT OLDU?
İfade edilen neden, Türkiye'yi Ortadoğudaki karışıklıktan uzak tutmak ve
oradaki askerleri korumak idi. Bu gerekçeler çok zayıftır, kolayca
çürütülebilir gerekçelerdir ve sıradan vatandaş sadece askerleri korumaktan
anlar, diğerini anlamaz. Dolayısı ile asıl önemli nedenleri iç politika ve
ülkemizin stratejik konumuyla ilgili düşünmek lazım.
İÇ POLİTİKA AÇISINDAN BAKILDIĞINDA;
1. AKP ve hükümet içinde son zamanlarda Cumhurbaşkanının uygulamalarına
karşı hoşnutsuzluk yaratanları böyle çok büyük bir suçlamaya
muhatap ederek, "gemi batarsa hepimiz batarız, hizaya gelin"
mesajı vermek. Safları kenetlemek.
2. TSK komuta kademesini de ileride "anayasaya ve yasalara aykırı bir
talimatı neden yerine getirdiniz" suçlaması ile yargı önüne çıkma korkusu
içine sokmak, onları kamuoyu önünde yüksek perdeden överek ve yapılan sert eleştirilere
karşı cansiperane savunarak sempatilerini ve "aynı gemideyiz"
duygusunu taşımalarını sağlamak. Bu manevrayla TSK' nın bildiğimiz Atatürk'çü
kültürünü değiştirerek,ileride muhtemel zor günlerde koz elde etmek.
3. Kürtlerle arayı ısıtmak, "çözüm süreci"nin aksamakta olan yönleri
için enerji toplamak, kürtlerin seçimlerden önce veremiyecekleri tavizleri
istemelerini önlemek.(Yeni türbenin yeri)
4. İŞİD le muhtemel bir çatışmanın bu örgüte sempati duyan AKP seçmeni üzerinde
olumsuz etki yapmasını önlemek.
SONUÇ:
Bu kadar büyük politik risk içeren bir operasyonu herşeyi göze alarak yapanın
beklediği kazanç ta tabii o kadar büyük olmalıdır. Bu kazancı ancak
muhalefet birlik halinde önleyebilir. Ancak AKP tarafında beklenti, seçimler
öncesinde muhalefetin birleşmeyeceği, hatta ayrışacağı yönünde.
DIŞ POLİTİKA AÇISINDAN BAKILDIĞINDA;
Şüpheci bir yaklaşımla iç siyasete yönelik yukarıdaki
tespitlere katılmamak elde değil. Hepsi de olası senaryolar. Tabii ki gelişmiş
demokrasilerde bu tür sapkın düşüncelere yer yoktur.
Ben de dış politika açısından ne gibi düşüncelerle bu
tür bir operasyonun yapıldığını bir yerlere koymaya çalışıyorum ama hala
bulamadım.
Konuyla ilgili bir çok yorumcu yazılı ve görsel
medyada görüşlerini paylaştı. Kanal B TV de Em. Tug. M.Tevfik BEDÜK paşanın yaptığı
tespitler ve yaklaşımlar çok doğru. Aynı zamanda bir STK kuruluşunda görev
yapıyor olması, ülkemizin çıkarları için STK kadrolarının üstlenmesi gereken
sorumlulukların güzel bir örneğini yansıtması açısından da yön verici
nitelikte.
Aşağıda açıklamaya çalışacağım nedenlerle bölgesel dış
politika pozisyonumuz açısından konuya baktığımızda, aslında çok da uygun
avantajlara sahip olduğumuzu ve büyük fırsat teptiğimizi söyleyebilirim.
Rusya Kırım'ı işgal ettiğinde orada bulunan
soydaşlarımız için sesimizi çıkartmadık. Özellikle batının uyguladığı ambargo
sonrasında Rusya ile yakınlaşmamızın ve artan ticari - siyasi işbirliğimizin
zarar görmesini istememiş olabilir hükümet.
Suriye'nin hamisi durumunda olan Rusya'ya kendi
toprağımızı korumak ve bölgede çatışan taraflara düstur çekmek amacıyla, tugay
veya üstü seviyesinde birlik konuşlandıracağımızı, kendi topraklarımızdan
bölgeye güvenli bir koridor açacağımızı, Suriye'de işlerin düzene girmesi
halinde bölgeyi terk edeceğimizi çok rahat anlatabilirdik. (Birleşmiş milletler
v.b.uluslararası kuruluşlardan izin alınması, TBMM den karar çıkartılması gibi
detaylara da dikkat ederek.) Hatta bölgede jandarmalığa talip
olmamız, Rusya'nın ve İran’ın dahi hoşuna gidebilirdi.
ABD ve AB ise bölgede bir istikrar istiyorsa bu
düşüncemizi zaten kabul ederdi. Biraz mırın-kırın etseler de ısrar edersek
kabul edeceklerdi.Böylelikle biz de bir ileri karakol oluşturabilirdik.Bir ara
çok konuşulan “kırmızı çizgimiz, tampon
bölge ve bilmem kaçıncı paralel” v.b. gibi politikalarımıza ne oldu?
Bundan hoşlanmayacak tek taraf kürtler olurdu. Neden
burnunuzu sokuyorsunuz diye. Ancak barış süreci nedeniyle onlar da fazla
dayatamazdı.
Türkmenler ise bundan en çok yararlanacak kesimdi. Şu
anda Türkmenler tam anlamıyla ortada bırakılmışlardır. Kurda kuzu teslim
edilmiştir.
Hatta Suriye'den yapılan kaçakçılığın da ciddi şekilde
önüne geçilmiş olurdu.
EN ÖNEMLİSİ DE;
Ülkemizin dünya devletleri arasında saygınlığı
artardı.Ne yapabilirlerdi ki? En fazla ambargo tehdidi, bir kaç uluslararası
toplantıda konuşmalar, bağırış-çağırış.
Bölgede güçlü bir Türkiye her zaman güven ve istikrar
demektir. Gücünüzü göstermek istiyorsanız, dişinizi göstereceksiniz.
Tüm bunlara rağmen askeri stratejide "Geri çekilme" benzeri
bir harekat tercih edilmiştir.
Bize öğretilen (Sanırım Necdet ÖZEL zamanında da aynı
talimnameler vardı..!!) geri çekilme bir komutan tarafından, daha sonra yapılacak
bir karşı taarruz hazırlıkları için tercih edilir. Aksi halde bu bir geri
çekilme harekatı olmaz, RİCAD - Muharebe alanını düşmana terk etmek için kaçmak
olur. Nitekim göründüğü kadarıyla da öyle olmuştur.
SONUÇ;
Operasyon tam bir fiyaskodur. Aramızdan Harp Akademisinde
eğitim almış kişiler de dahil aksi yorumlarla hükümete şirin gözükme ve kılıf
arama çabası içinde olanlar için üzülüyorum.
Durum muhakemesi yapma yeteneği ve görevi olanlar,
biraz strateji bilgisine ve vatan sevdasına sahip olsalardı, "Kendi
harekat tarzlarımız" içinde 15 nci sıraya bile yazılamayacak böyle bir
seçeneği, ilk sıraya koyup uygulayamazlardı.
Ayrıca uluslararası anlaşmalarla sahip olduğumuz bir
toprağı terk edip, sahibi olmadığımız ve hiç bir uluslararası anlaşmada yazılı
olmayan bir başka toprağı işgal etmek ancak akıl fukarası insanların tercih
edeceği bir yöntemdir.
Kimsenin ülkemizi böyle bir utanca ve zavallılığa
düşürmeye hakkı yoktur.
Bu kadrolarla ülkemizin yönetildiğini görmek beni
çıldırtıyor.
Sorumlular "Vatan hainliği" mertebesine
kendi rızalarıyla ulaşmıştır. Bunun zaman aşımı olamaz.
Sevgi ve saygılarımla,
A.Baybars GÖĞEZ